Bizi Takip Edin

AMERİKA

Blinken’ın ziyaretini kim patlattı

Yayınlanma

Çin balonu, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın pazar günü merakla beklenen Pekin ziyaretini tabiri caizse “patlattı”. Blinken’ın ziyareti süresiz olarak ertelendi.

ABD Dışişleri Bakanı’nın Pekin ziyaretinde, üst düzey yetkililerin yanı sıra Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ile de görüşmesi bekleniyordu. Ancak Pentagon’un Perşembe günü, sözde bir Çin gözetleme balonunun, Amerikan nükleer kıtalararası balistik füzelerini barındıran hassas üslerden birinin bulunduğu Montana üzerinde gezindiğini açıklaması bu planı değiştirdi. Dışişleri Bakanlığı, Blinken’ın gezisini en azından şimdilik iptal ederek, balon olayının “gündemi yararsız ve yapıcı olmayacak şekilde daraltacağını” söyledi.

Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Ned Price Cuma günü yaptığı açıklamada, Blinken’in “koşullar izin verir vermez” Pekin’i ziyaret etmeye hazır olacağını bildirdi.

Çin ise, balonun rotasından çıkarak tesadüfen ABD hava sahasına girdiğini belirtti, olaydan “üzüntü duyduğunu” ve balonun amacının iklim araştırması olduğunu açıkladı.

Pentagon’un “casus balon” diye nitelendirdiği, Pekin’in ise “meteorolojik amaçlı” dediği balon, ABD kongresindeki Çin karşıtlarına ise hem Pekin’e hem de Biden yönetimine karşı üzerinde tepinecekleri bir koz verdi.

Çin karşıtlarına koz oldu

Biden yönetiminin “yerdeki insanlara yönelik risk oluşturabileceği” ve balonun Çin’e istihbarat sağlamadığı yönündeki değerlendirmesi nedeniyle balonu düşürmemeye karar vermesi büyük tepkilere yol açtı. Beyaz Saray yetkilileri, bu tür balonların Trump yönetimi sırasında da dahil olmak üzere daha önce ABD topraklarında göründüğünü söylese de, bu argüman kamuoyunu sakinleştirmede pek işe yaramadı.

Cumhuriyetçi vekiller sert bit tonla, Demokrat Biden’ın, yetkililerin “ABD egemenliğinin kabul edilemez bir ihlali” olarak adlandırdığı bu olaydan Çin’i sorumlu tutmasını talep ettiler. Hatta Biden’ı balonun ABD üzerinde “günlerce sürüklenmesine izin verdiği” ve Çin’e karşı daha sert önlemler almadığı için eleştirdiler.

Eski ABD Başkanı Trump, Beyaz Saray’a “balonu düşürmeleri” yönünde çağrı yaparken, yine Trump döneminin Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’dan, Temsilciler Meclisi üyeleri Marjorie Taylor Greene ve Michael McCaul’a kadar pek çok isim, balonu düşürmeme kararını Biden’ın zayıflığının bir işareti olarak ilan ettiler.

En nihayetinde baskılara dayanamayan Biden yönetimi balonu düşürme kararı aldı. Çin balonu, Güney Karolina açıklarında Atlantik Okyanusu üzerine düşürüldü. Bu görüntüler ABD kamuoyunun içini rahatlatmak adına canlı yayınlandı.

Bu arada balon krizi duyulur duyulmaz Cumhuriyetçiler vakit kaybetmeden Biden yönetimine ziyareti iptal etmesi konusunda baskı yapmaya başlamıştı bile.

Blinken’ın ziyareti iptali, her hâlükârda ABD kamuoyunda memnuniyetle karşılandı.

Çin düşmanlığıyla öne çıkan, ABD ile Çin Komünist Partisi arasındaki Stratejik Rekabet üzerine Seçilmiş Komite lideri Mike Gallagher, Blinken’ın ziyareti ertelemesi ile ilgili “doğru karar” yorumunu yaptı.

Temsilciler Meclisi üyesi Darin LaHood yaptığı açıklamada, yolculuğun ertelenmesinin “balonun izinsiz girişinin ciddiyetini vurgulamak için uygun bir adım” olduğunu söyledi.

‘ABD’nin elini güçlendiriyor’

Diğer yandan, diplomasiyi savunan ancak ziyaretten beklentisi düşük olan kesimlerden de, Dışişleri Bakanının artık Pekin’e “daha güçlü bir pozisyonda” gideceği yönünde yorumlar geldi.

ABD Başkanının İstihbarat Danışma Kurulu’nda eski kıdemli direktörü Heather McMahon, “Bu olay kesinlikle ABD’nin elini güçlendiriyor” dedi ve şu yorumu ekledi: “Ne zaman bir casusluk operasyonu ortaya çıkarsa, [bu] hedeflenen ulusa avantaj sağlar.”

Amerikan Girişim Enstitüsü’nde kıdemli bir araştırmacı olan Zack Cooper da, olayın “Çin’in biraz geri adım atmasına neden olduğunu” söyledi.

Politico’ya ve Washington Post’a göre bu olay, Blinken’a, sonunda Çin’e gittiğinde Pekin’den sonuç alma çabalarında daha fazla avantaj sağlayabilir.

İç siyasi çekişmeler baskın geldi

Blinken, ziyareti iptal etme sebebi olarak “ulusal güvenlik çıkarlarını” öne sürse de, iç siyasi çekişmelerin baskın geldiği anlaşılıyor. The New York Times’ın iddiasına göre, askeri yetkililer balonu günlerdir izliyordu, ancak Perşembe gecesi medyanın ilgisi artana kadar, Pekin ziyaretini olumsuz etkileyebileceği endişesiyle bu olayı kamuoyuna duyurmadılar. Bu olay, Blinken’in aslında Çin ziyareti konusunda ABD kamuoyunun aksine istekli olduğunu gösteriyor.

Ancak balon krizi sonrası Biden yönetimi, özellikle 2024 seçimleri öncesindeki hararetli siyasi ortamda, hem kamuoyunu yatıştırırken “Çin karşıtlığı” konusunda yarıştığı Cumhuriyetçilere kendisini ispatlamak zorunda hissetmiş hem de Pekin ile ilk etapta sonuç alma olasılığının düşük olduğu göz önüne alındığında, gezinin potansiyel iç siyasi maliyetlere değmeyeceği yönünde bir karara varmış olabilir.

Nitekim ABD kamuoyu, bu olayla bir kez daha “Çin’in ABD için büyük bir tehdit olduğuna” inandırılmaya çalışılıyor. Balon olayı, Çin düşmanlığı ile beslenen ABD Kongresine ise güçlü bir yakıt oldu.

Pekin’in balonun iklim araştırması yaptığı yönünde açıklamaları ise kimseyi tatmin etmedi. CIA’in Doğu Asya ve Pasifik eski müdür yardımcısı Dennis Wilder, “Üç okul otobüsü büyüklüğünde bir meteoroloji balonu yapan kimseyi tanımıyorum” dedi.

Ancak Pekin’in ABD ile bağları yeniden kurmak istediği bir dönemde neden böyle bir “gaflete düşeceği” yönünde pek az soru soruldu.

Çin neden buna ihtiyaç duysun?

ABD ve Çin’in, 1979’da diplomatik ilişkilerinin kurulmasından bu yana en kötü dönemi yaşadıkları bu süreçte, Pekin her şeye rağmen ilişkileri onarma, düzenli temasın yeniden sağlanması ve ortak çalışma ilkelerinin oluşturulması konusunda istekliydi.

Yeni Temsilciler Meclisi Başkanı Cumhuriyetçi McCarthy’nin Tayvan ziyareti ısrarı, Çinli teknoloji şirketlerini hedef alan ABD yaptırımları, ABD Savunma Bakanının “Çin tehdidi” söylemi üzerinden bölge ülkelerini konsolide eden ve üst düzey silahlanma ile Çin’i hedef alan Asya-Pasifik ziyareti gündemde sıcaklığını korusa da, Washington ile uzun vadeli bir ekonomik çatışmaya ve ayrışmaya girmek istemeyen Pekin’in üst düzey bu ziyaret öncesinde olası bir “güç gösterisinde” bulunma ihtiyacı mantıklı görünmüyor.

Şangay’daki Fudan Üniversitesi’nde Uluslararası Çalışmalar Bölümü Profesörü Zhao Minghao, bu yılın Çin ekonomisini canlandırmak için çok önemli olduğunun altını çizerek, Çin’in üst düzey liderliğinin, ABD ile gergin olan ilişkileri gevşetme sürecini bozmak istemeyeceğini belirtti. Zhao’ya göre, “Çin’in süreci sabote etmesinin bir anlamı yok.”

Diğer yandan Pekin yönetimi, Beyaz Saray’ın ABD Kongresinin Çin karşıtı eylemlerini resmi kabul etmeyen tutumunu da samimiyetsiz buluyor. Dolayısıyla Çin liderliği, ziyaretin iptalini, Washington’ın bir ortak çalışma ilişkisini yeniden inşa etme konusunda ciddi olmadığı şeklinde okuyabilir.

Nanjing Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Okulu Profesörü Zhu Feng, “Blinken Pekin gezisini balon yüzünden iptal ederse, bunu zaten yapmak istediği şeyi yapmak için – Çin’i ziyaret etmemek için bir bahane olarak kullandığını görürdüm” yorumunu yaptı.

Çin kamuoyunda geniş bir kesim ise ziyaretin iptalini, Washington’ın “Çin karşıtı iç siyaset tarafından tuzağa düşürüldüğünün bir işareti” olarak yorumluyor.

Global Times gazetesinin editörü Hu Xijin, konuyla ilgili sosyal medya paylaşımında ziyaretin iptalini “Blinken ile ABD kamuoyu arasındaki bir oyun” olarak nitelendirdi.

Yine Global Times’ta çıkan analizde, balon olayının ABD’de bazı şahin Çin karşıtı milletvekillerine “Çin casusluğu” ve “Çin tehdidi” aldatmacasıyla Çin’e saldırma şansı verdiği yorumu yapıldı.

ABD araştırmaları uzmanı ve Pekin’deki Renmin Üniversitesi’nde doçent olan Diao Daming, ikili ilişkileri baltalamaya kararlı olanların her türlü bahaneyi bulabileceğini, zeplin olayı değilse de başka meseleler bulacaklarını belirtti.

Diao’ya göre, “sözde casus balonu yaygarası, Soğuk Savaş rekabeti ve ABD hegemonyasına kafayı takmış bazı Çin karşıtı şahinlerin Çin-ABD ilişkilerini sabote etmek için ellerinden geleni yaptığını gösteriyor.”

Yeni bir tarih için takvim sıkıntılı

ABD’nin ziyareti yakın zamanda yeniden müzakere edip etmeyeceği belirsiz. Ancak iki taraf da bu ziyaretin yapılmasından yana olsa bile önlerinde yoğun ve gergin bir takvim var. Mart ayında Çin Ulusal Halk Kongresi toplantıları başlarken, yeni Temsilciler Meclisi Başkanı McCarthy Nisan ayında Tayvan’a bir ziyaret planlıyor. Rusya Dışişleri Bakanlığı ise Xi Jinping’in baharda Moskova’yı ziyaret edeceğini duyurmuştu.

Halihazırda yüksek seviyede olan gerginliğin olası bir Tayvan ziyaretiyle zirveye çıkacağı düşünüldüğünde, Blinken, Pekin gezisi için en uygun tarihi kaçırmış gibi görünüyor.

ABD merkezli düşünce kuruluşu CSIS’te Çin çalışmalarının başında olan Jude Blanchette, balon krizinden önce, Blinken’ın Pekin gezisiyle ilgili olarak Beyaz Saray’ın amacının “temelde bu Soğuk Savaşı yumuşatma aşamasını hızlandırmak ve böylece bir Küba Füze Krizini atlatmak olduğunu” söylemişti.

Ancak balon krizi sonrası Washington’da oluşan hava Soğuk Savaş dönemini aratmıyor. Pentagon’un ve Kongredeki Çin düşmanlarının alevlendirdiği bu ateşi ise seçim telaşında olan Biden’ın dindirilebilmesi için bu güne kadar izlediğinden farklı bir politika izlemesi gerekiyor.

Eski ABD Hazine Bakanı Henry M. Paulson, geçen hafta Foreing Affairs’te, Washington’ın Çin politikasının işe yaramadığını yazmış ve Biden yönetimine bazı önerilerde bulunmuştu. Çin’le toptan bir ayrışmanın en çok Amerikalılara zarar vereceğini vurgulayan Paulson, bunun yerine kendi pazarında Amerikalılara fırsatlar yaratmak için Pekin’le müzakere etmeyi savunmuştu.

Ancak ABD Kongresindeki Çin karşıtı rüzgarın çok kuvvetli olduğunun da farkında olan eski Hazine Bakanı, Biden yönetimine bu konuda “akıllı ve cesur” adımlar atma, Pekin ile iletişim ve koordinasyon içinde olma çağrısı yapmıştı.

Paulson’ın uyarı ve önerileri tam da bu dönemde Biden’ın işine yarayabilir…

AMERİKA

Joseph Nye, Çin’e karşı ABD-Japonya ittifakını güçlendirmeyi önerdi

Yayınlanma

Eski ABD Savunma Bakan Yardımcısı ve Uluslararası İlişkiler teorilerinde neoliberal kurumsalcılığın temsilcilerinden Joseph Nye, cuma günü yaptığı açıklamada, ABD Başkanı seçilen Donald Trump’ın ikinci döneminde gümrük tarifeleri konusundaki öngörülemezliğini uluslararası müzakerelerde bir pazarlık taktiği olarak kullanacağını söyledi.

Nye, Nikkei ve ABD Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi tarafından düzenlenen bir güvenlik sempozyumunda konuştu.

Nye, Trump’ın “öngörülemezliği pazarlıktaki en önemli silahı olarak gördüğünü” söyledi.

Oturumda konuşan eski ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Richard Armitage da “‘Transaksiyonel’ bir başkan bekleyebilirsiniz” dedi.

Trump seçim kampanyası sırasında Çin’den yapılan ithalata %60, diğer ülkelerden yapılan ithalata ise %10 ila %20 oranında gümrük vergisi getirme sözü vermişti. Armitage, “[Trump] bunu çok sık ve çok yüksek sesle söylediği için göreceğimiz ilk şey gümrük tarifeleri olacak” dedi ve ekledi: “Trump’ın gümrük tarifeleri ve bunların gerçekte ne anlama geldiği konusunda hiçbir fikri yok.”

Aynı zamanda Harvard Üniversitesi John F. Kennedy School eski dekanı olan Nye, ticaret hukukunun bir başkana ulusal güvenlik gerekçesiyle gümrük vergisi uygulama yetkisi verdiğini ancak bunun çelik ya da otomobilin ötesinde kozmetik gibi ürünlere nasıl uygulanabileceğinin belirsiz olduğunu belirtti.

“Bence %60 gümrük vergisi ilan edecekleri bir şey görmeniz muhtemel,” dedi ve ekledi: “Ancak [Çin Devlet Başkanı] Xi Jinping ile bir anlaşma yapmaya çalışması da ihtimal dışı değil.”

Nye, örneğin ABD’de yatırım yapma sözü karşılığında belirli malları ya da alanları muaf tutan bir anlaşma yapılabileceğini söyledi.

“[Trump] hem pastayı yemeyi hem de pastadan yemeyi seviyor. ‘X’e %60 gümrük vergisi koydum’ diyecek ama sonra Y ve Z’nin pazarlık konusu yapılmadığını ve %5’in üzerinde gümrük vergisi olmadığını göreceksiniz.”

Trump’ın “Önce Amerika” şeklindeki diplomatik tutumu sorulduğunda Armitage, “Bay Trump’ın dünya genelinde başka herhangi bir ilişki için gerçek duygular beslediğini sanmıyorum” dedi.

“Yönetiminde dost ve müttefiklerle daha iyi ilişkiler geliştirmek isteyen insanlar olacaktır, ama bunu çözmek biraz zaman alacak. En az ilk altı ay içinde retorik dışında büyük değişiklikler beklemiyorum” diye devam etti.

Çin’e karşı Japonya kartı

Bu arada Nye, “ABD’de Çin’e karşı durma konusunda iki partiden de çok güçlü bir destek var ve bu da Japonya’nın kesinlikle kilit bir müttefik olduğu anlamına geliyor” dedi.

Bununla birlikte Nye, “Trump [Japonya’dan] örneğin daha fazla katkı ve ev sahibi ülke desteği isteyebilir ya da belirli ticaret alanlarında bazı tavizler talep edebilir” diye ekledi.

Nye ayrıca Japon yumuşak gücünün rolünü de vurguladı. Japonya’nın özellikle altyapı projelerine odaklanan uluslararası yardımlarına atıfta bulunarak, Güney Pasifik adaları da dahil olmak üzere Çin’in bölgedeki Kuşak ve Yol Girişimine meydan okumak için “Japonya’nın ABD’den daha uygun olduğunu” söyledi.

Armitage, Japonya Başbakanı Shigeru Ishiba’ya bir öneri olarak şunları söyledi: “Bay Trump’ın dostu olmaya çalışmayın. Sadece uygun bir ilişki kurmaya çalışın. … Anladığım kadarıyla uluslararası alanda hiç kimse Trump’ın dostu değil.”

Nye, Çin’in Japonya ve ABD için zorluklar teşkil ettiğini, bu nedenle Washington ve Tokyo’nun “kaderlerinin birlikte kalmak olduğunu” söyledi. “Temel olarak, daha geniş jeopolitik durum, ABD-Japonya ittifakının dünyadaki en önemli ittifak olarak kalacağı anlamına geliyor” dedi.

ABD-Çin ilişkileri üzerine bir başka oturumda, yakın zamana kadar Başkan Joe Biden’ın Ulusal Güvenlik Konseyi’ndeki öne çıkan Çin uzmanlarından biri olan Rush Doshi, Trump’ın Çin politikası ile Trump’ın ekibinin politikasının “tam olarak aynı şey olmadığına” dikkat çekti.

Doshi, Trump’ın ilk döneminde ekibinin iki partili uzlaşıya dayalı “rekabetçi bir yaklaşım” benimsediğini, Trump’ın kendisinin ise “daha işlemsel, daha çok kendi bireysel öngörülemezliğine dayalı” bir yaklaşım benimsediğini ve bunun da bazen ekibinin yaklaşımını baltaladığını söyledi.

Asya güvenliği alanında kıdemli araştırmacı ve Çin Güç Projesi direktörü Bonny Lin ise, ikinci Trump yönetiminin “çok daha keskin bir çerçeveye ve Çin’e daha keskin bir odaklanmaya” sahip olmasını beklediğini belirtti.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Biden, Trump dönmeden önce TSMC’ye 6,6 milyar dolarlık Çip Yasası hibesini kesinleştirdi

Yayınlanma

Biden yönetimi, seçilmiş başkan Donald Trump’ın göreve gelmesinden iki ay önce Taiwan Semiconductor Manufacturing Co. (TSMC) şirketine 6,6 milyar dolarlık Çip Yasası hibesini tamamladı.

Üst düzey yönetim yetkilileri, paranın şirketin proje kilometre taşlarına ulaşmasına bağlı olarak aşamalı olarak ödeneceğini, ancak TSMC’nin bu yılın sonuna kadar en az 1 milyar dolar almasının beklendiğini söyledi.

TSMC Arizona’daki üç fabrikada 3 nanometre, 2 nm ve A16 çipleri üretecek ve şirketin ABD’deki toplam yatırımı 65 milyar dolara ulaşacak.

Arizona’daki ilk fabrikada 4 nm ve 5 nm çipler de üretilecek ve 2025 yılının ilk yarısında yüksek hacimli üretime başlanacak. İkinci fabrikada üretimin 2028’de, üçüncü fabrikada ise on yılın sonunda başlaması planlanıyor.

Nanometre, bir çip üzerindeki transistörler arasındaki mesafeyi ifade ediyor. Daha küçük bir sayı genellikle daha gelişmiş ve güçlü bir çipe işaret etmekte.

ABD Ticaret Bakanı Gina Raimondo perşembe günü düzenlenen bir brifingde gazetecilere yaptığı açıklamada, “İlk kez bu öncü çipleri ABD’de üreteceğimizi söyleyebileceğiz” dedi.

Raimondo, “TSMC, çip [üretiminin] verimliliğinin önemli bir göstergesi olan verim oranlarının Arizona’da da Tayvan’da olduğu kadar iyi olduğunu doğruladı” dedi. “Bu inanılmaz bir şey. Bunu yapmak inanılmaz derecede zor … ve burada ilk kez yapılıyor” diye ekledi.

TSMC, 6.6 milyar dolarlık hibenin yanı sıra 5 milyar dolarlık kredi de alacak ve sermaye harcamalarının %25’ine kadar yatırım vergisi kredisi talep edebilecek.

Tayvanlı şirket, 8,5 milyar dolar hibe alan Intel’in ardından Çip Yasası’ndan yararlanan en büyük ikinci şirket konumunda. Güney Koreli Samsung ise 6.4 milyar dolarla üçüncü en büyük hibeyi alacak.

Biden’ın Ticaret Bakanlığı, 39 milyar dolarlık Çip Yasası üretim fonunun 36 milyar dolardan fazlası için ön şartnameleri açıkladı. TSMC, şu ana kadar nihai şartlara ulaşan sadece ikinci proje. Kesinleşen diğer tek Çip Yasası fonu, 123 milyon dolar ile ödüllendirilen ABD’li yarı iletken üreticisi Polar Semiconductors.

Trump’ın dönüşü, yarı iletken üretimini ülkeye taşımayı amaçlayan Çip Yasası’nın geleceğine gölge düşürdü. Seçilmiş başkan anlaşmayı eleştirerek “çok kötü” olarak nitelendirdi ve bunun yerine yarı iletken üretimini ABD’ye çekmek için gümrük tarifelerini kullanmayı önerdi.

Nikkei Asia’ya konuşan üst düzey bir yönetim yetkilisi, nihai anlaşmaların imzalanmasının Trump yönetimine şartları değiştirmek için çok az alan bıraktığını çünkü “bunun bağlayıcı bir sözleşme olduğunu” söyledi. “Yani şirket kilometre taşlarını yerine getirdiği sürece, hükümetin ilerlemesi için sözleşmeye bağlı bir anlaşma” dedi.

Beyaz Saray ulusal ekonomi danışmanı ve Çip Uygulama Yönlendirme Konseyi eş başkanı Lael Brainard’a göre ufukta benzer hamleler var. Brainard perşembe günü gazetecilere verdiği demeçte, “Önümüzdeki iki ay boyunca, Ticaret Bakanlığı’nın daha fazla ödülü sonuçlandırdığını görmeye devam edeceksiniz ve bugüne kadar kaydedilen ilerlemenin on yılın sonuna kadar devam etmesini sağlayacağız” dedi.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Trump’tan bir kez daha Ukrayna’daki savaşı bitime sözü

Yayınlanma

ABD seçimlerinden galip çıkan Donald Trump, bir kez daha yönetiminin öncelikli hedeflerinden birinin Ukrayna’daki savaşı sona erdirmek olacağını duyurdu.

Trump, Florida’daki Mar-a-Lago malikanesinde düzenlenen galada şu açıklamalarda bulundu: “Rusya ve Ukrayna konusunda çok sıkı çalışacağız. Bu savaş sona ermeli. Üç gün içinde binlerce insanın, çoğu asker, hayatını kaybettiğine dair haberler gördüm. Ancak ister asker olsun ister şehirlerdeki insanlar, bu konuda çaba sarf edeceğiz.”

Trump’ın sözcüsü Karoline Leavitt, daha önce yaptığı bir açıklamada Trump’ın, 20 Ocak 2025’teki yemin töreninin ardından “ilk gün” Rusya ve Ukrayna temsilcilerini müzakere masasına oturtmayı planladığını belirtmişti.

Bloomberg‘in kaynakları, Trump’ın Ukrayna politikasını, göreve başlamadan iki ay önce şekillendirmeye başladığını söyledi.

Trump, seçim kampanyası sırasında defalarca, göreve geldikten kısa bir süre sonra Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlattığı savaşı sona erdireceğini iddia etmişti. Hatta bu savaşı “bir gün içinde” bitirebileceğini söylemişti.

Ancak Trump, Kiev’i barışçıl diyaloğu reddetmesi durumunda askeri yardımı kesmekle tehdit etmek ve Moskova’yı, çatışmayı çözmek istemediği takdirde Ukrayna’yı daha fazla silahlandırmakla uyarmak gibi çifte ültimatomların ötesinde somut bir plan sunmadı.

Trump’ın danışmanları, mevcut cephe hattındaki askeri çatışmanı dondurmayı ve Ukrayna’nın NATO’ya üye olmasını en az 20 yıl boyunca reddetmesini önerdi. Fakat Trump, henüz Ukrayna’daki savaşı sona erdirecek somut bir planı onaylamadı.

Ukrayna’da müzakere gündemi: Toprak mı güvenlik garantisi mi?

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English