Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, New York’ta düzenlenen Birleşmiş Milletler (BM) 79. Genel Kurulu’ndaki konuşmasında Türk Devletleri Teşkilatı’ndan bahsederken yaptığı ‘Uygur Türkleri’ vurgusu Çin kamuoyunda tepki çekti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM Genel Kurulu konuşmasında, Türk Devletleri Teşkilatının giderek bir cazibe merkezine dönüştüğünü, gözlemci üyeler Macaristan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin de katkılarıyla Teşkilatın örnek bir işbirliği modeli haline geldiğini söyledi.
Türk dünyası olarak birlik ve beraberliği daha da tahkim edeceklerini belirten Erdoğan, “Çin’in egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı çerçevesinde, güçlü tarihi, kültürel ve beşeri bağlarımızın bulunduğu Uygur Türklerinin temel hak ve özgürlüklerinin korunması için Çin ile yakın diyalog halindeyiz. Latin Amerika ve Karayipler’deki tüm ülkelerle kurmuş olduğumuz dostane bağları daha ileri bir aşamaya taşımaya gayret ediyoruz” ifadesini kullandı.
Çin akademisi Erdoğan’ın Çin’le ilişkileri Uygurlar bağlamında ve Türk Devletleri Teşkilatı bünyesinde ele alan konuşmasına tepki gösterdi.
‘Uluslararası ilişkilerin temel ilkelerini ihlal’
Şanghay Sosyal Bilimler Akademisi Tarih Enstitüsü Müdürü ve Şanghay Üniversitesi Türk Araştırmaları Merkezi Direktörü Prof. Dr. Guo Changgang, konuyla ilgili yaptığı değerlendirmede, Erdoğan’ın sözlerinin Çin’in egemenliğinin yanı sıra uluslararası ilişkilerin temel ilkelerinin de bir ihlali olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Guo Changgang, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Erdoğan’ın ‘güçlü tarihi, kültürel ve insani bağlara sahip olduğumuz Uygur Türklerinin temel hak ve özgürlüklerini Çin ile yakın diyalog yoluyla ve Çin’in egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı göstererek korumak için çalışmaktan’ bahsederken, öncelikle uluslararası ilişkilerin temel ilkelerini ihlal ettiğine inanıyorum. İkinci olarak bu, Türk dili konuşan diğer ülkelerin egemenliğine bir müdahale anlamına geliyor, zira bu ülkelerin temsilcisi gibi davranıyor, adeta onların efendisiymiş gibi. Üçüncü olarak, bu sadece Çin’in ulusal egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilmemesi değil, aynı zamanda kaba bir müdahale biçimidir. Uygurlar büyük Çin ailesinin bir parçasıdır; eğer Erdoğan Türkiye Türkleri ile Çinli Uygur Türkleri arasında tarihte kültürel bir bağ olduğuna inanıyorsa, bu bağ bir “silah” ya da ikili gerilimi artıracak bir araç olarak kullanılmak yerine Türkiye-Çin dostluğu için bir köprü ve Türkiye-Çin ilişkileri için bir kolaylaştırıcı görev görmelidir. Erdoğan’ın bir siyasetçi olarak nasıl olup da uluslararası ilişkiler ve siyasi bilgelikten yoksun bu tür açıklamalar yapabildiğini anlamıyorum.”
Çin ile Türkiye arasında 2010 yılında “stratejik işbirliği ilişkisi” kurulmasından bu yana, ilişkilerin daha fazla ilerlemediğini ve “stratejik ortaklık” seviyesine ulaşmadığını belirten Prof. Guo, “Bunun temel nedenlerinden biri muhtemelen Erdoğan’ın yukarıda bahsi geçen mantıksal duruşudur” dedi.
“Türkiye’nin ulusal gurur duygusunu tamamen anlıyorum ve bir tarihçi olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin ulus inşa sürecinde Türk tarihinin ‘inşasını’ ve ‘yorumlanmasını’ da kavrıyorum. Türkiye, tarih ders kitaplarında Sümer uygarlığının, Mısır uygarlığının ve daha sonra Minos-Miken uygarlığının Türk uygarlığına dayandığını iddia edebilir ve Türk dünyasının bir zamanlar Adriyatik Denizi’nden Pasifik’in batı kıyılarına kadar uzandığını söyleyebilir” diyen Prof. Guo, ancak bu durumun, Türkiye’nin ilgili ülkelerin içişlerine karışması için bir bahane olarak kullanılmaması gerektiğine dikkat çekti.
‘Türkiye’nin ulusal çıkarlarına aykırı’
Erdoğan’ın ilgili konuşmasını değerlendiren Prof. Dr. Hasan Ünal da Çin’le ilişkilerin “Uygur gündemine indirgenmesini” eleştirdi.
“Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada Çin ile ilişkilerden sadece Uygurlar bağlamında bahsetmiş olması konuşmanın önemli eksikliklerinden birisidir” diyen Prof. Dr. Hasan Ünal, “çok kutuplu dünyanın tartışmasız süper gücü olan Çin ile ilişkiler Türkiye’nin izlediği veya daha doğru bir ifadeyle izlemesi gereken çok taraflı dış politikanın en önemli ayağını oluşturur/oluşturmalıdır ve bu konu Uygurlar konusuna indirgenemez” ifadelerini kullandı.
“Aslında Türk kökenli azınlık/toplumlar barındıran hiçbir devletle ilişkiler oradaki Türk azınlık ve/veya toplumlar ile söz konusu devletler arasındaki ilişkilerin durumunun ne olduğuna indirgenemez/indirgenmemelidir” diyen Ünal, şu örneği verdi: “Sınır komşumuz Bulgaristan’da büyük bir Türk toplumu gayet iyi şartlarda yaşamakta ve Türkiye-Bulgaristan arasındaki ilişkilerin bir unsurunu oluşturmaktadır. Onların Bulgaristan devletine olan sadakati tartışılmazdır. Türkiye Türk toplumu vasıtasıyla Bulgaristan’ın iç işlerine veya Türk toplumunun iç meselelerine/tartışmalarına karışmamalıdır. Son yıllarda bu yönde yapılan bazı yanlışlar hariç karışmayarak Türk toplumunun Bulgaristan içerisindeki güvenilirliğine katkıda bulunmaktadır.”
Benzeri prensiplerin Çin ile ilişkilerimizde sıklıkla gündeme getirilen Uygurlar meselesinde de ortaya çıkmakta olduğunu belirten Ünal, “Uygurlar konusu Türkiye’nin bir dış politika sorunu değildir ve olmamalıdır. Ankara-Beijing ilişkileri doğrudan iki devlet arasında egemenlik ve ulusal çıkar esaslı olarak belirlenmelidir. Bu politika belirleme sürecinde Ankara’nın Uygurlar diye bir konu başlığı olması makul ve mantıklı olamaz. Uygurlar Türkiye ile Çin arasındaki iyi ilişkilerin oluşturduğu köprünün bir parçası olurlar ve doğrusu da budur” ifadelerini kullandı.
“Aksi takdirde sorunlar ve yanlış anlamalar yaşanması kaçınılmazdır” uyarısında bulunan Ünal, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözlerinin “yanlış anlaşılmaya çok açık” olduğunu belirtti ve “konuşmanın özellikle Türk Devletleri Teşkilatı ülkeleri arasındaki sıkı işbirliğinden bahsedilen kısmına bu cümlenin neden serpiştirilmiş olduğunu anlamak gerçekten zordur. Çünkü burada Türkiye kendisini Uygur Türklerinin ve hatta Türk dünyasının temsilcisi gibi göstererek, onların Çin’den alamadığı haklarını almaya çalışan bir devlet görüntüsü ortaya çıkmaktadır ki, hiçbir egemen devlet bunu kabul edemez” dedi.
Öten yandan Türk Devletleri Teşkilatı üyesi hiçbir ülkenin Çin ile ilişkilerinde bu konuyu gündemde tutmadığının da altını çizen Ünal, Türkiye’nin, söz konusu devletlerin de herhangi bir şekilde dış politika meselesi yapmadığı bir konuyu Türk Devletleri Teşkilatı üyeleri arasındaki işbirliği çerçevesinde dile getirmesinin diğer devletler arasında “Ankara’nın onları da kullanarak bir Uygur gündemi oluşturmaya çalıştığı” şüphesi yaratabileceğini söyledi. Türkiye’nin ulusal çıkarları açısından böyle bir sonuçtan hiçbir fayda temin edemeyeceğini belirten Prof. Dr. Hasan Ünal, “Türkiye’de ve dünyada yürütülen ‘Uygulara soykırım yapılıyor’ iddialarının tamamen Amerikan propagandası olduğunu söylemeye bile gerek yoktur” dedi.