Bizi Takip Edin

ASYA

Çin tüketimi artırmak için yeni bir plan yayınladı: Dolandırıcılık, kalitesiz mallar, fiyat kırma ile mücadele

Yayınlanma

Çin, ABD ile yoğunlaşan ticaret savaşının ortasında ekonomik büyümeyi desteklemeyi hedeflerken, iç tüketimi artırmak için dolandırıcılık, kalitesiz mallar ve tüketicileri harcama yapmaktan caydıran diğer sorunları ortadan kaldırmaya odaklanan yeni bir eylem planı yayınladı.

Beş hükümet organı tarafından ortaklaşa hazırlanan 19 maddelik plan, güveni artıracak ve tüketicileri cüzdanlarını açmaya teşvik edecek daha sağlıklı bir “tüketim ortamı” yaratmayı amaçlıyor.

Yetkililer, 2027 yılına kadar “kilit sorunları” ele alma hedefiyle, belirsiz fiyatlandırma ve yanlış reklamlardan düşük kaliteli ürünlere ve zayıf tüketici korumalarına kadar çeşitli sorunları çözme sözü verdi.

Devlet Piyasa Düzenleme İdaresi’nden yapılan açıklamada, “Tüketim ortamının optimize edilmesi, tüketici güvenini artırmak ve ekonomik canlılığı teşvik etmek için önemli bir önlemdir ve bu da yüksek kaliteli ekonomik kalkınmanın teşvik edilmesinde büyük önem taşımaktadır” denildi.

Pekin, hane halkı harcamalarındaki yavaşlamayı durdurmak ve ABD ve diğer ülkelerle yoğunlaşan ticari sürtüşmelerin etkisini hafifletmek amacıyla son aylarda iç tüketimi artırmak için bir dizi önlem aldı.

Son planda yer alan başlıca önlemler arasında otomobil, ev aletleri ve gıda gibi sektörlerde kalite standartlarının yükseltilmesi ve yerli üretim mücevherat, deri ürünleri ve diğer tüketici ürünlerinin geliştirilmesinin desteklenmesi yer alıyor.

Belgede ayrıca gıda sahtekarlığı, online dolandırıcılık, seyahat kesintileri, gizli TV ücretleri ve kırsal kesimde taklit malların engellenmesi de yer alıyor.

Guangzhou merkezli bir düşünce kuruluşu olan Guangdong Reform Derneği’nin yönetim kurulu başkanı Peng Peng, tüketim piyasası ortamının iyileştirilmesinin politika yapıcıların tüketimi artırma çabaları açısından kritik önem taşıdığını söyledi.

“Tüketici ortamı yatırım ortamıyla yakından bağlantılıdır, bu nedenle Pekin daha birleşik bir ulusal pazar oluşturmak için yoğun çaba sarf etmektedir” dedi. “Temel öncelikler arasında daha güçlü antitröst önlemleri, daha iyi bir kredi sistemi, gelişmiş fikri mülkiyet korumaları ve dijital platformların daha sıkı denetlenmesi yer alıyor” denildi.

Hem tüketicileri hem de işletmeleri daha iyi korumak için Pekin, yerel yönetimleri alıcı ve satıcıların çıkarlarını korumak için önceden tazminat mekanizmaları getirmeye teşvik edecek.

Tuğla ve harç perakendecileri de ülke çapında standartlaştırılmış bir iade ve değişim politikası sunmaya teşvik edilecek.

Bu arada plan, ticari, turistik, kültürel ve sportif mekanları entegre eden yeni karma kullanımlı gelişmeleri teşvik ederek tüketicilerin harcama yapmaları için daha fazla fırsat yaratmayı amaçlıyor.

Diğer önlemler arasında tüketicilerin evlerinin yakınındaki işletmelere kolayca erişebilmelerini sağlayan “15 dakikalık şehirler” kurulması ve hem çevrimiçi hem de çevrimdışı kanallar dahil olmak üzere güvenilir alışveriş noktalarına erişimin genişletilmesi yer alıyor.

Bu haftanın başlarında Başkan Xi Jinping, özel sektöre destek gösterisi olarak görülen bir hareketle, aralarında teknoloji devi Alibaba Group Holding’in kurucusu Jack Ma’nın da bulunduğu üst düzey iş dünyası liderleriyle nadir bir toplantı gerçekleştirdi.

Pekin ayrıca özel firmaları önemli ulusal girişimlere daha fazla entegre etme sözü vererek, büyük ölçekli ekipman yükseltmelerine ve tüketici ürünleri takas programlarına katılımlarını destekledi.

Buna ek olarak yetkililer, tüketici harcamalarını teşvik etmek için hane halkı gelirlerini “güçlü bir şekilde” artırma sözü verdi ve tüketicileri ev mobilyaları, beyaz eşya ve akıllı telefonlar gibi yüksek fiyatlı ürünlere yatırım yapmaya teşvik eden takas programlarını genişletti.

ASYA

Tokyo mahkemesi Birleşme Kilisesi’nin dini kurum statüsünü iptal etti

Yayınlanma

Tokyo Bölge Mahkemesi salı günü, bağış toplarken uyguladığı zorlayıcı taktikler nedeniyle tepki çeken Birleşme Kilisesi’nin vergiden muaf tutulmasını sağlayan dini şirket statüsünün elinden alınmasına karar verdi.

Eski Başbakan Shinzo Abe’ye düzenlenen suikastın tetiklediği yasal prosedür, 1,5 yıl süren kapalı kapılar ardındaki duruşmaların ardından sona erdi.

Mahkeme kararı ile birlikte, resmi adı Dünya Barışı ve Birleşme için Aile Federasyonu olan, Moon tarikatına bağlı örgütlenmenin vergiden muaf tutulmayacağı için mali olarak olumsuz etkilenmesi bekleniyor. Ancak faaliyetlerine devam etmesine izin verilecek.

Kararın ardından kilise internet sitesinde hayal kırıklığını dile getirerek kararı “adaletsiz” olarak nitelendirdi ve kararın Japonya’daki dinler için büyük bir sarsıntı olacağını savundu.

“Eski Başbakan Abe’nin öldürülmesinden bu yana, medyada ve sosyal medyada kuruluşumuz hakkında çok sayıda yanlış bilgi dolaşıyor” dedi ve ekledi: “Kamuoyunun cemaatimize karşı ayrımcılık yapmamasını içtenlikle rica ediyoruz.”

Grup, Tokyo Yüksek Mahkemesi’ne temyize gitmeyi planladığını söyledi.

Kararı veren mahkeme başkanı Yargıç Kenya Suzuki, din özgürlüğü hakkı göz önünde bulundurulsa bile “kararın gerekli ve kaçınılmaz olduğunu” söyledi.

Kararda, grubun 2009 yılında iç yönetimini revize ederek cemaatinin bağış talep ederken zorlayıcı taktikler uygulamasını engellediği, ancak buna rağmen grup üyelerinin benzer taktikler uygulamaya devam ettiği ve halka zarar verdiği belirtildi.

Suzuki, “eşi benzeri görülmemiş büyüklükte zararlar meydana geldi” dedi.

Birleşme Kilisesi’nin şüpheli taktikleri, Temmuz 2022’de Abe’yi öldüren zanlının, ailesinin mali çöküşünden Abe’yi sorumlu tutmasıyla ortaya çıktı. Zanlı, annesinin tarikata yaptığı aşırı bağışlardan dolayı isyan etti ve tarikatla olan güçlü bağları sebebiyle ailesinin çöküşünden Abe’yi sorumlu tuttu.

Vurulma olayının ardından, tarikatın çok sayıda eski takipçisi ve aileleri benzer hikayelerle ortaya çıktı. Tarikatın pek çok aileye zarar verdiği tespit edildi.

Ekim 2023’te eğitim bakanlığı Tokyo Bölge Mahkemesi’ne başvurarak Birleşme Kilisesi’nin dini şirket statüsünün iptal dilmesini talep etti.

Bu, Japonya’da bir mahkemenin bir grubun dini şirket statüsünü elinden aldığı üçüncü olay. Birleşme Kilisesi’nden önce bu tarikatlar arasında Tokyo metrosuna 1995 yılında düzenlenen sarin gazı saldırısından sorumlu olan Aum Shinrikyo ve en üst düzey lideri dolandırıcılıktan hüküm giyen Wakayama Eyaletindeki Myokakuji Tapınağı geliyor.

Ancak ilk kez bir mahkeme, cezai mahkumiyetler yerine sadece bir grubun yasadışı eylemlerine ilişkin sivil mahkeme bulgularına dayanarak karar veriyor.

Önceki davaların aksine, Birleşme Kilisesi herhangi bir cezai suçlamayla karşı karşıya kalmamıştır.

Tokyo Bölge Mahkemesi, eğitim bakanlığının talebini sadece çeşitli mahkemelerin kilisenin uygulamalarını hukuka aykırı olarak kabul ettiği ve toplamda 2.2 milyar Yen’i (14.6 milyon $) aşan tazminatlara hükmettiği 32 hukuk davasının sonucuna dayanarak kabul etti.

Bakanlık, kilisenin davranışlarının hukuka aykırı olduğunu kabul eden hukuk mahkemesi kararlarının Dini Şirketler Yasası kapsamındaki yasa ihlali kriterlerini karşıladığını savundu. Kilise ise yasanın sadece cezai ihlallere atıfta bulunduğunu ve haksız fiil gibi sivil davaların dikkate alınmaması gerektiğini savundu.

Yasa ayrıca yasadışı faaliyetlerin kamu yararına önemli ölçüde zarar vermiş olmasını da gerektiriyor.

Bakanlık, kilisenin kırk yıl boyunca tekrar tekrar ve sürekli olarak büyük bağışlar talep etmesinin takipçilerini mali ve duygusal sıkıntıya zorladığını ve bu nedenle bu eşiği karşıladığını iddia etti. Bakanlık, davasını oluşturmak için 32 hukuk mahkemesi kararına ek olarak 170’ten fazla mağdurun ifadesini topladı.

Birleşme Kilisesi ise bağışların dini ifadesinin bir parçası olduğunu savundu ve 2009 yılında iç uyum önlemlerini uygulamaya koyduğunda ısrar etti. O zamandan bu yana şikayetlerin büyük ölçüde azaldığını ve eylemlerinin bakanlık tarafından iddia edilen kötü niyetten yoksun olduğunu savundu.

Bu ayın başlarında görülen ayrı bir davada Yüksek Mahkeme, Birleşme Kilisesi’nin kasıtlı veya ihmalkar zarar içeren sivil ihlallerinin, grubun dini şirket statüsünün elinden alınması için gerekçe olabileceğine karar verdi.

 

Okumaya Devam Et

ASYA

Maliye Bakanı, Japonya’nın deflasyonu henüz yenemediği uyarısında bulundu

Yayınlanma

Ülkenin maliye bakanı, Japonya’nın yıllardır sürekli artan tüketici fiyatlarına ve son otuz yılın en büyük yıllık ücret artışlarına rağmen deflasyonu henüz yenemediği uyarısında bulundu.

Japonya Maliye Bakanı Katsunobu Kato’nun Financial Times’a verdiği mülakatta yaptığı bu değerlendirme, Japonya Merkez Bankası’nın (BoJ) ülkeyi düşen fiyatlardan uzaklaştırmak için çeyrek asırdır sürdürdüğü mücadelenin ardından ekonomiyi “normalleştirme” ve kademeli olarak pozitif faiz oranlarını yeniden uygulamaya koyma çabalarının 15. ayında geldi.

Kato, Japonya’ da fiyatların yükseldiğini ve diğer eğilimlerin olumlu göründüğünü kabul etmekle birlikte, hükümetin deflasyona karşı zaferini ancak geri dönüş ihtimali görmediği zaman ilan edebileceğini söyledi.

Kato, “Japonya’nın deflasyondan kurtulup kurtulmadığına sadece tüketici fiyatlarına bakarak değil, temel fiyatlara ve arka plana kapsamlı bir şekilde bakarak karar vermemiz gerektiğine inanıyorum… Şu anda bizim yargımız Japonya’nın deflasyonun üstesinden gelemediği yönünde” dedi.

Manşet enflasyon 35 aydır BoJ’un hedefi olan yüzde 2’nin üzerinde seyrediyor ve taze gıda hariç tüketici fiyatları şubat ayında bir önceki yıla göre yüzde 3 arttı.

Geçtiğimiz cuma günü, 7 milyon işçinin üye olduğunu söyleyen Japon İşçi Sendikaları Konfederasyonu, müzakerelerin ortalama yüzde 5.46’lık ücret artışıyla sonuçlandığını ve bunun 33 yılın en yüksek ücret artışı olduğunu söyledi.

Ancak ücretlerdeki artış reel olarak durgun seyretmekte, tüketici güveni zayıf kalmakta ve Teikoku Databank araştırma grubuna göre şirketler şubat ayında, geçen temmuz ayına kıyasla artan maliyetlerinin daha küçük bir kısmını tüketicilere yansıtmakta.

Kato, deflasyonist dönem boyunca fiyatlarda, ücretlerde ya da faiz oranlarında herhangi bir hareket olmadığını, bunun da ekonomik büyümeyi baskıladığını ve ülkenin potansiyelini gerçekleştirmesini engellediğini söyledi.

Kato, “Bu çok durgun bir durumdu,” dedi. “Ancak şimdi işler değişiyor. Artık fiyatların yükseldiğini, ücretlerin arttığını görüyoruz ve para politikaları açısından BoJ şimdi Japonya için en uygun para politikası duruşunun ne olacağını araştırıyor. Dolayısıyla artık değişim ve normalleşme işaretleri görüyoruz” diye ekledi.

Kato, ABD Başkanı Donald Trump’ın gümrük vergisi tehditlerinin yarattığı büyük belirsizlikler ve küresel ekonomik tabloya yönelik artan riskler nedeniyle BoJ’un geçen hafta kısa vadeli politika faizini sabit tutmayı tercih etmesinden kısa bir süre sonra FT’ye konuştu.

BoJ’un normalleşme süreci, 2024 yılının başlarında negatif faiz oranlarının sona erdirilmesini ve ardından aynı yılın temmuz ayında küçük bir artış yapılmasını içeriyordu. Ocak 2025’te BoJ faizleri son 17 yılın en yüksek seviyesi olan %0,5’e yükseltti. Birçok ekonomist bu yıl en az bir artış daha olacağını tahmin ediyor.

Kato, normal bir ekonomiye geçiş sürecinin, ücret artışlarının uzun vadede fiyat artışlarını geride bırakmasını sağlamaya bağlı olduğunu söyledi.

Büyük şirketlerin ücretleri artırmasının cesaret verici olduğunu, ancak asıl zorluğun Japonya’nın küçük ve orta ölçekli şirketlerinin artan işgücü ve girdi maliyetlerini müşterilere yansıtabilmelerini sağlamak olduğunu söyledi.

Moody’s Analytics Japonya ekonomisti Stefan Angrick, tüketici fiyat enflasyonu seviyesinin deflasyona dönüşü dışlıyor gibi görünmesine rağmen, Kato’nun yorumlarının Japonya’nın henüz istediği türde bir enflasyona sahip olmadığı gerçeğini yansıttığını söyledi.

Angrick, “Ve bunun olacağından emin olmak da çok zor,” dedi.

Angrick, arz şokunun eninde sonunda ortadan kalkacağını ve ancak o zaman daha güçlü iç talebin enflasyonu hedefte tutabileceğini sözlerine ekledi.

“Ancak iç talep oldukça zayıf. Tüketici harcamaları son üç yıldır yatay seyrediyor. Yatırım harcamaları yerinde sayıyor. İşgücü piyasaları göründüğü kadar sıkı değil” diyen Angrick, enflasyonun 2026‘ya kadar yüzde 2’nin altına düşmesini bekliyor.

Okumaya Devam Et

ASYA

BYD satışları Çin’in hibrit araçlara yönelik güçlü talebiyle %29 arttı

Yayınlanma

Çinli elektrikli araç şampiyonu BYD, iç pazarında plug-in hibritlere yönelik güçlü talebin etkisiyle tüm yıl satışlarında yüzde 29’luk bir artışla beklentileri aştı.

Grubun geliri 777 milyar Rmb’ye (107 milyar $) yükselerek ilk kez 100 milyar $ eşiğine ulaştı. Büyüyen ihracat da satış rakamlarına yardımcı oldu.

Net gelir, Bloomberg anketine katılan analistlerin 5,5 milyar dolarlık tahminiyle büyük ölçüde uyumlu olarak yüzde 34 artışla 40 milyar Rmb’ye yükseldi.

Geçen yıl denizaşırı satışları 400.000’den fazla araca ulaşan Çinli şirket, yakın zamanda genişleme planlarını finanse etmek için yaklaşık 6 milyar dolar topladı ve gözünü daha fazla denizaşırı genişlemeye dikti.

Ocak ve şubat aylarında Çin’den ihraç edilen otomobillerin yaklaşık yüzde 16’sını oluşturan BYD, Avrupa ve Güney Amerika’da fabrikalar inşa ediyor.

Güçlü rakamlar, kurucu Wang Chuanfu’nun geçen hafta müşterilerin elektrikli araçları beş dakika içinde şarj etmelerini sağlayacak yeni bir batarya şarj sistemini tanıtmasının ardından geldi.

Yılın başından bu yana Shenzhen merkezli şirket, model yelpazesini daha cazip hale getirmek için Tanrı’nın Gözü adı verilen gelişmiş sürüş sistemi de dahil olmak üzere bir dizi EV teknolojisini tanıttı.

BYD’nin Hong Kong’da işlem gören hisseleri pazartesi günü yüzde 3 artışla kapandı. Hisseler bu yıl, Tesla’nın yüzde 34’lük düşüşünün tam aksine, yüzde 50’den fazla yükseldi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English