Bizi Takip Edin

ASYA

Çin’in yaklaşan mali paketi istikrarı hedefliyor

Yayınlanma

Çin, ekonomi üzerinde baskı yaratan ve deflasyonist baskıları körükleyen hasarlı emlak ve yerel yönetim bilançolarını hedefleyen bir mali paket açıklayacak.

Reuters, Çin’in önümüzdeki hafta, önümüzdeki yıllar için 10 trilyon yuan (1,4 trilyon $) üzerinde yeni borç ihracını onaylamayı düşündüğünü bildirdi.

Yaklaşık 6 trilyon yuan esas olarak belediyelerin kayıt dışı borçlarını azaltmaya yönelik olacakken, 4 trilyon yuan nakit sıkıntısı çeken müteahhitlerden atıl arazilerin geri alımını finanse edecek ve satılmayan dairelerden oluşan dev bir envanterin azaltılmasına yardımcı olacak.

Üzerinde çalışılan önlemler, büyümeyi canlandırmaya yönelik önceki topyekûn stratejilerden farklı olarak, teşviklere yönelik daha kalibreli bir yaklaşımı temsil ediyor.

Örneğin 2008 yılında Çin, küresel mali krizin etkilerine karşı koymak için doğrudan altyapı ve emlak sektörlerine büyük kaynaklar aktarmıştı.

Gavekal Dragonomics’in Çin araştırma direktör yardımcısı Christopher Beddor, “Bu teşvikin birincil amacının kısa vadeli GSYH büyümesini artırmaktan ziyade bilançoları güçlendirmek olduğu açık,” dedi.

“Sıkıntıları hafifletmeli, ancak anında daha yüksek harcama yaratması gerekmiyor” diye ekledi.

Öte yandan önlemlerin kısa ve uzun vadeli büyüme üzerindeki etkisine ilişkin sorular devam ediyor. Bu belirsizlik finansal piyasalara da yansırken, Çin hisse senetleri çarşamba günü yaklaşık %0,5 değer kaybederek diğer Asya piyasalarını da aşağı çekti.

Natixis’in kıdemli ekonomisti Gary Ng, “Paket ekonomi için bir güçlendirici olmaktan ziyade bir ağrı kesici olabilir,” dedi ve ekledi: “Ekonomik etki yüzeyde göründüğü kadar büyük olmayabilir.”

Yine de dünyanın en büyük ikinci ekonomisinin gayrisafi yurtiçi hasılasının (GSYH) %8’inden fazlasına tekabül eden bir program göz ardı edilemez.

“Bu sadece miktarla ilgili değil. Bu bir istikrar duygusu sağlamakla ilgili,” diyor devlete ait Bank of China’nın baş araştırmacısı Zong Liang.

Yüksek borç ve düşen gelirlerle karşı karşıya olan yerel yönetimler, memur maaşlarını ve diğer giderlerini azaltıyor. Nakit sıkıntısı çeken emlak geliştiricileri, tamamlanmamış projeler üzerinde çalışmaya devam etmekte zorlanıyor, bu da istihdamı ve gelirleri vuruyor.

Çin, yükümlülükleri GSYH’nin yalnızca %24’ü kadar borç yükü taşıyan merkezi hükümetin daha sağlıklı bilançosuna kaydırarak işletmelere ve tüketicilere para aktaran boruların tıkanıklığını açmayı umuyor.

Gavekal’dan Beddor, “Politika yapıcılar, şu anda yerel yönetimler arasında, büyük ölçüde emlak krizinden kaynaklanan ve birçok yerel yönetimin personeline ve kurumsal tedarikçilerine ödeme yapmayı durdurmasına yol açan büyük bir likidite sıkışıklığı olduğunu hissediyor gibi görünüyor” dedi.

Bu sıkışıklığın aşılması reel ekonomiye kaynak aktarılmasını sağlayacaktır, ancak bunun etkisi ancak 2025’in ikinci yarısında ortaya çıkabilir.

ASYA

Bangladeş’te geçici hükümetin lideri Yunus, Şeyh Hasina’nın partisine ‘yer yok’ dedi

Yayınlanma

Bangladeş’in geçici lideri Muhammed Yunus, Financial Times’a verdiği röportajda, devrik otoriter lider Şeyh Hasina’nın siyasi partisini “faşizmin tüm özelliklerini” sergilemekle suçladı ve ülke siyasetinde şimdilik “yeri olmadığını” söyledi.

84 yaşındaki Nobel Barış Ödüllü bankacının, ağustos ayında öğrencilerin önderliğindeki bir isyanla devrilen eski başbakanın partisi Awami Ligi’ne karşı sert bir tavır alacağı görülüyor. Awami Ligi, Bangladeş’in en eski ve en büyük siyasi partisi.

Yunus ayrıca geçici hükümetinin Şeyh Hasina’nın Hindistan’dan iadesini hemen istemeyeceğini, bunun Bangladeş ile komşusu arasındaki diplomatik gerilimi şimdilik körüklemekten kaçınabilecek bir yaklaşım olduğunu söyledi.

“Kısa vadede, kesinlikle onun Bangladeş’te yeri yok – Awami Ligi’nin yeri yok -” dedi.

Yunus, Awami Ligi’nin dağılabileceği spekülasyonunda bulundu ancak “siyasi bir hükümet olmadığı” için kaderinin geçici yönetimi tarafından belirlenmeyeceğini vurguladı.

Awami Ligi’nin gelecekteki bir seçime katılıp katılamayacağına ilişkin herhangi bir kararın siyasi partilerin kendi aralarındaki “konsensüs” ile verileceğini söyledi.

Hasina’nın Hindistan’da nerede olduğu bilinmiyor. Eski bir milletvekili ve Awami Ligi’nin örgütlenme sekreteri olan Khalid Mahmud Chowdhury FT’ye partinin “seçime katılmak için her an hazır” olduğunu söyledi.

Şeyh Hasina’nın devrilmesi, en büyük dış destekçisi olan Hindistan ile ilişkileri gerdi.

Yunus, hükümetinin Şeyh Hasina’nın iadesini isteyeceğini, ancak bu ay kendisi ve diğer 45 kişi hakkında tutuklama emri çıkaran yerel bir ceza mahkemesi tarafından bir karara varıldıktan sonra bunu yapabileceğini söyledi.

“İnsanlığa karşı suç işlemekle itham ediliyor… Karar çıktığında, Hindistan ile suçluların iadesi anlaşması yoluyla onu geri almaya çalışacağız. Karar verilmeden önce bunu yapabileceğimizi sanmıyorum” dedi.

Hindistan Başbakanı Narendra Modi, Yunus hükümetinin başa geçmesinden bu yana Bangladeş’in azınlık Hindularının güvenliği konusunda endişelerini dile getirirken Yeni Delhi’deki pek çok kişi de ABD destekli bir rejim değişikliği olduğunu iddia ettikleri bu duruma tavır almaya devam ediyor.

Şeyh Hasina’nın devrilmesinin ardından pek çok Awami Ligi destekçisi sürgüne kaçtı ya da saklandı.

Yunus’un başında olduğu geçici hükümet, Hasina’nın partisinin öğrenci kanadı Bangladeş Chhatra Ligi’ni yasakladı. Hükümet, bu gençlik grubunu, bir “terör örgütü” olarak tanımladı.

Bu arada, Hasina hükümetinin düşmesinden birkaç gün önce yasaklanan ülkenin en büyük aşırı İslamcı partisi Bangladeş Cemaat-i İslami’nin faaliyetlerinde bir artış görüldü.

Parti gelecek yıl yapılacak seçimler öncesinde daha geniş bir İslamcı koalisyon kurmak için görüşmeler yürütüyor.

Cemaat-i İslami, Bangladeş’in Pakistan’dan ayrıldığı 1971 bağımsızlık savaşı sırasında toplu katliamlara katıldığı iddiaları nedeniyle bazı çevrelerde uzun süredir şüphe altında.

Bangladeş’te İslamcı partiler güçlenirken, geçici yönetim eski Başbakan Hasina’nın partisini saf dışı bırakmaya çalışıyor

Okumaya Devam Et

ASYA

Seul bu ay Pekin’e yeni elçisini gönderirken, Çin 3 ayı aşkın bir süredir Güney Kore’ye elçi atamadı

Yayınlanma

Çin’in Güney Kore’de üç aydan uzun bir süredir büyükelçisi bulunmuyor ve bu iki ülke arasında diplomatik ilişkilerin kurulmasından bu yana yaşanan en uzun süreli boşluk.

Bazı diplomatik gözlemciler yeni büyükelçi seçiminin giderek artan jeopolitik zorlukları dikkate alma ihtiyacını yansıtabileceğini söylerken, diğerleri gecikmenin özel bir önemi olmayabileceğini ve Pekin’in başka diplomatik öncelikleri olabileceğini öne sürdü.

Pekin, Ocak 2020’den beri bu görevi yürüten Xing Haiming’in 10 Temmuz’da görevinden ayrılmasından bu yana yeni büyükelçi konusunda herhangi bir açıklama yapmadı. Büyükelçilik şu anda maslahatgüzar Fang Kun tarafından yönetiliyor.

Son dönemde Çin’in Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri nezdindeki büyükelçilik pozisyonlarında da uzun süre boş koltuklar bırakıldı.

Geçen yıl mayıs ayında eski Dışişleri Bakan Yardımcısı Xie Feng Washington’a büyükelçi olarak atanmış ve bu görev 1979 yılında ABD-Çin ilişkilerinin normalleşmesinden bu yana en uzun süre olan yaklaşık beş ay boyunca boş kalmıştı.

Geçtiğimiz ay ise Çin’in eski İsrail Büyükelçisi Cai Run, mart ayından bu yana boş olan Avrupa Birliği Büyükelçiliği görevine getirildi.

Seul’deki Sejong Enstitüsü Çin Araştırmaları Merkezi Direktörü Chung Jae-hung’a göre, karmaşık jeopolitik gerilimler Çin’in Güney Kore adayını seçerken daha önce olduğundan daha fazla faktörü göz önünde bulundurmasını gerektirebilir.

South China Morning Post’a konuşan Chung, “ABD-Güney Kore-Japonya ilişkilerinin güçlenmesi ve Kuzey ile Güney Kore arasındaki düşmanlığın artmasıyla birlikte Güney Kore’nin gelecekte bu konularda Çin üzerindeki baskısını artırması muhtemeldir. Bu da Çin’in Kuzey ve Güney Kore arasındaki ilişkilere nasıl yaklaşması gerektiği sorusunu gündeme getiriyor,” dedi.

“Ekonomik açıdan da Çin ve Güney Kore’nin öncelikleri farklılaşıyor: Güney Kore Çin pazarında, özellikle hizmet ve finans alanlarında işbirliği ararken, Çin işbirliğinin sınırlı olduğu çip ve gelişmiş endüstrilere yöneliyor” diye devam etti.

Chung, Pekin’in ABD seçimlerinden sonra ABD-Güney Kore ilişkilerinin durumunu gözlemleyebilmesi için bu pozisyonun birkaç ay daha boş kalabileceğini söyledi.

Çin ve Güney Kore arasında güçlü ticari bağlar bulunuyor ancak bu bağlar son yıllarda Seul’ün Yoon Suk-yeol yönetimi altında Washington ile daha yakın güvenlik ve siyasi ilişkiler kurmasıyla test edildi.

Çin Büyükelçisi Xing, geçen yıl Seul’ü “yanlış bahis” oynamaması konusunda uyarmıştı.

Chung, Çin’in gelişmekte olan ülkeler, Küresel Güney ve BRICS gibi ittifaklarla ilişkilere öncelik verdiğini, Güney Kore’nin ise Batılı ülkelerle bağlarını güçlendirdiğini belirterek, ilişkilerin her iki ülke için de öncelikli olmadığını söyledi.

Güney Kore için Çin ile ilişkilerin yüksek beklentilerden ziyade “yönetim” ile ilgili göründüğünü belirtti.

Pekin’deki Renmin Üniversitesi’nde uluslararası ilişkiler profesörü olan Shi Yinhong, Çin-Güney Kore ilişkilerindeki çeşitli zorluklara işaret etti.

Shi, “Yıllardır Kuzey Kore’nin nükleer füze gelişimini büyük ölçüde hızlandırması ve Pekin’in bu konuda açıkça yatıştırıcı bir tutum sergilemesi söz konusuydu” dedi ve diğer zorlukları ekledi: “ABD-Güney Kore askeri tatbikatları, ABD-Japonya-Güney Kore güvenlik işbirliğinin derinleşmesi, Güney Kore’nin Quad ve NATO’ya artan katılımı ve son olarak Kuzey Kore’nin yarımadada ve Avrupa’da çok tehlikeli eylemleri ve Rusya’nın savaşına dahil olması.”

Shi, iki tarafın 1992’de resmi olarak diplomatik bağlar kurmasından bu yana, “THAAD anlaşmazlığının hakim olduğu yaklaşık bir yıl hariç” ilişkilerin en düşük seviyede olduğunu söyledi ve 2016’da Güney Kore’ye bir Amerikan anti-balistik füze sistemi yerleştirme kararı üzerine yaşanan çatışmaya atıfta bulundu.

Pennsylvania’daki Bucknell Üniversitesi’nde siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler profesörü olan Zhiqun Zhu, büyükelçilik boşluğuna çok fazla anlam yüklememek gerektiğini söyledi.

“Güney Kore ve Kore yarımadasının Çin diplomasisindeki önemi göz önüne alındığında, Pekin’in Seul tarafından memnuniyetle karşılanacak ağır bir diplomat ataması muhtemeldir” dedi.

Zhu, gecikmede Pekin’in ABD’ye öncelik vermesi, Tayvan Boğazı ve Güney Çin Denizi’ndeki durum gibi çeşitli faktörler olduğunu ancak yeni büyükelçinin yakında açıklanacağını öne sürdü.

“Kuzey Kore’nin Güney’e yönelik son söylem ve eylemlerinin yanı sıra Rusya-Ukrayna savaşına katılması da Pekin’in Seul’e yeni büyükelçi atama kararını karmaşık hale getirmiş olabilir” dedi.

Pekin’in ne zaman yeni bir büyükelçi atayacağı sorulduğunda, dışişleri bakanlığı sözcüsü Mao Ning iki hafta önce paylaşacak bir bilgisi olmadığını söylemişti.

Mao, “Çin-Kore Cumhuriyeti (ROK) ilişkilerinin sağlam ve istikrarlı bir şekilde büyümesini teşvik etmek için yeni büyükelçisinin atanması konusunda ROK ile iletişimi sürdürmeye hazırız” dedi.

Seul bu ay eski başkanlık özel kalemi Kim Dae-ki’nin Pekin’e yeni büyükelçi olarak atandığını duyurdu.

Mevcut özel kalem müdürü Chung Jin-suk, Yonhap Haber Ajansı’na yaptığı açıklamada Kim’in ticari anlaşmazlıklar ve 2014 Çin-Güney Kore serbest ticaret anlaşmasının ele alınması da dahil olmak üzere “bol miktarda politika deneyimi” nedeniyle seçildiğini söyledi.

Yonhap, Kim’in ileri düzeyde Çince bildiğini ve daha önce eski başkan Lee Myung-bak döneminde kıdemli ekonomi sekreteri ve politika şefi olarak görev yaptığını söyledi.

Okumaya Devam Et

ASYA

Bangladeş’te İslamcı partiler güçlenirken, geçici yönetim eski Başbakan Hasina’nın partisini saf dışı bırakmaya çalışıyor

Yayınlanma

Bangladeş’in geçici hükümeti, devrik Başbakan Şeyh Hasina’nın Awami Ligi’ni gelecek yıl yapılacak seçimlere sokmamak için harekete geçti.

Bu plan, siyasi boşluğun kenara itilmiş İslamcı partilere yeni bir yaşam alanı açmasıyla ortaya çıktı ve Hasina’nın ağustos ayında 15 yıllık iktidarını sona erdiren şiddetli bir ayaklanmanın ardından sığındığı Hindistan’da kaşları kaldırdı.

Geçtiğimiz hafta Batı’nın gözdesi, Nobel ödüllü bankacı Muhammed Yunus liderliğindeki geçici hükümet, Hasina’nın partisi’nin öğrenci kanadı Bangladeş Chhatra Ligi’ni yasakladı. Hükümet, bu gençlik grubunu, bir “terör örgütü” olarak tanımladı.

Günler önce Yunus’un sağ kolu Mahfuj Alam, hükümetin Awami Ligi ve müttefiklerinin 2025 yılı sonunda yapılması planlanan seçimlere katılmasını engelleyeceği sözünü verdi.

Alam gazetecilere yaptığı açıklamada, Hasina’nın art arda kazandığı zaferlere göndermede bulunarak, “Son üç seçime katılanlar ve hile yoluyla parlamentoya girenler halkı yanılttı ve geçici hükümet kesinlikle onların siyasi katılımını engelleyecektir” dedi.

Alam çok az ayrıntı vererek sadece tedbirlerin “hem yasal hem de idari boyutları olacağını ve seçim süreci başladığında bunun netleşeceğini” söyledi.

Hasina sonrası Bangladeş’te geçici hükümet eski hükümet tarafından atanan diplomatları geri çağırdı ve “insanlığa karşı işlenen suçlar, cinayetler ve zorla kaybetmeler” gibi gerekçelerle gıyabında Hasina’ya daha açıldı. Çok sayıda eski bakanı ve yakın yardımcısı ya kaçtı ya da benzer suçlamalarla yargılanıyor.

Şu anda saklanmakta olan üst düzey bir Awami League lideri, Bangladeş siyasetine uzun süredir hakim olan bir partiyi saf dışı bırakma planlarını “sadece antidemokratik değil aynı zamanda bir suç” olarak eleştirdi.

Nikkei Asia’ya konuşan eski bakan “Siyasette son söz diye bir şey yoktur” dedi ve ekledi: “Durum kısa bir süre içinde değişebilir ve şu anda iktidarda olanlar da bedel ödeyebilir.”

Bu arada, Hasina hükümetinin düşmesinden birkaç gün önce yasaklanan ülkenin en büyük aşırı İslamcı partisi Bangladeş Cemaat-i İslami’nin faaliyetlerinde bir artış görüldü.

Gerici olarak bilinen partinin lideri Shafiqur Rahman halka hitaben çok sayıda konuşma yaptı ve çoğunluğu Müslüman olan 171 milyonluk ülkedeki huzursuzluk sırasında saldırıya uğrayan Hindular da dahil olmak üzere dini azınlıkların korunması çağrısında bulundu. Ayrıca geçtiğimiz aylarda meydana gelen yıkıcı sel felaketinin ardından kamuoyu önüne çıkarak yardımların dağıtılmasına yardımcı oldu.

Nikkei’ye konuşan Cemaat-i İslami’nin merkez çalışma komitesi üyesi Rezaul Karim, “Eğer bu [siyasi faaliyet] popülaritemizin artmasına yol açıyorsa, o zaman bir şeyleri doğru yaptığımızı gösterir, değil mi?” dedi.

Parti gelecek yıl yapılacak seçimler öncesinde daha geniş bir İslamcı koalisyon kurmak için görüşmeler yürütüyor. Ancak partinin artan önemi Yeni Delhi’de, Hindistan ile iç savaşın pençesindeki Myanmar arasında sıkışmış Bangladeş’in bölgesel güvenliğini istikrarsızlaştıracağı endişesiyle alarm zillerinin çalmasına neden oldu.

Hinduların çoğunlukta olduğu Hindistan medyası radikal bir din adamı ve yasaklı İslamcı grup Ansarullah Bangla Team’in (ABT) lideri Jashimuddin Rahmani’nin cinayet suçundan hapis yattıktan sonra serbest bırakılmasıyla ortaya çıkan bu canlanmadan endişe duyduklarını dile getirdi. Rahmani’nin militan grubu daha önce Hindistan’a karşı terör saldırıları planlamakla suçlanmıştı.

Ayrıca küçük bir grup üniversite öğrencisinin bu ay Dakka’da IŞİD’inkine benzer büyük bir siyah bayrak sallayarak yürüyüşe geçmesi ve dini hukuka dayalı katı bir toplum çağrısında bulunması da endişeleri artırdı.

Bangladeş on yıllar boyunca darbeler ve siyasi şiddet olaylarıyla çalkalandı ve on yıl önce ateist yazarların ve diğer gayrimüslimlerin öldürülmesi de dahil olmak üzere İslamcı aşırılıklara sahne oldu.

Cemaat-i İslami, Bangladeş’in Pakistan’dan ayrıldığı 1971 bağımsızlık savaşı sırasında toplu katliamlara katıldığı iddiaları nedeniyle bazı çevrelerde uzun süredir şüphe altında.

Ancak gözlemciler, İslamcı partilerin Bangladeş’teki seçimlerde hiçbir zaman düşük çift haneli rakamlardan daha iyi bir sonuç elde edemediğini söyledi.

ABD merkezli Wilson Center Güney Asya Enstitüsü Direktörü Michael Kugelman, “İslamcı olmayan ancak İslamcı aktörleri koalisyona dahil eden iktidar partileri tarafından yönetilen bir hükümetin ya da başka siyasi nedenlerle dini aktörlere dayanan bir hükümetin ortaya çıkması daha olası bir sonuç” dedi.

Serbest bilişim uzmanı Abdullah Al Mamun ise, İslamcı partilere artan desteğin son on yıldaki muhafazakâr dini değişimle pek ilgisi olmadığını söyledi.

Nikkei’ye konuşan Mamun, “Mesele Bangladeş’i İslamcı bir devlet haline getirmek değil; Cemaat’in bunun peşinde koşacağını sanmıyorum. Mesele yolsuzluğa bulaşması daha az muhtemel olan partileri güçlendirmek” diyerek hükümetle ilgili son on yıldaki yolsuzluk iddialarına işaret etti.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English