Bizi Takip Edin

ASYA

Çinli profesör Wang Jisi: Çin-ABD ilişkilerinin gidişatı konusunda iyimser değilim

Yayınlanma

Aşağıda çevirisi yer alan Çin-ABD ilişkilerine dair makale, Çin Uluslararası İlişkiler disiplininin öne çıkan akademisyenlerinden, Pekin Üniversitesi Uluslararası ve Stratejik Araştırmalar Enstitüsü’nün Başkanı Prof. Wang Jisi tarafından kaleme alındı.

Çalışmalarında Çin ve ABD dış politikası üzerine yoğunlaşan ve ABD’nin seçkin üniversitelerine de çok kez davet edilen Wang Jisi, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ile ABD Başkanı Joe Biden arasında gerçekleşen zirve öncesi kaleme aldığı yazıda, iki ülke ilişkilerinin geleceği için neden ‘pek de iyimser olmadığını’ anlatıyor.

***

Çin-ABD İlişkileri İstikrar Kazanacak mı?

Wang Jisi

Ekim ayı başında Çin-ABD akademik değişim etkinliğine katılırken bazı Amerikalı yetkililer, düşünce kuruluşu üyeleri, uzmanlar ve akademisyenlerle bir araya geldim. Duyduklarım Çin-ABD ilişkileri konusunda hem ilham verici hem de endişe vericiydi. İlham vericiydi çünkü tüm Amerikalılar ikili ilişkilerin ivme kazanması, serbest düşüşün durdurulması ve istikrara kavuşması konusunda olumlu görüşler dile getirdiler. Biden yönetiminin üst düzey yetkilileri, her iki siyasi partinin senatörleri ve Henry Kissinger gibi aydınlar Çin’i ziyaret etti ve insanlar arası değişimler toparlanmaya başladı.

ABD’nin Çin’i yüksek teknoloji alanlarında baskı altına alma çabalarını iki katına çıkarması ve iki hükümetin diğer alanlardaki stratejik farklılıklarının azalmaması ise endişe vericiydi. ABD’de genel seçim yılı olan 2024’e yaklaşılırken ikili ilişkiler hala belirsizliklerle karşı karşıya ve şiddetli iç siyasi mücadeleler ile Ukrayna ve Filistin krizleri gibi jeopolitik çatışmalar iki ülke ilişkileri üzerinde daha da büyük olumsuz etkiler yaratabilir.

2021’de göreve gelen ABD Başkanı Joe Biden, Çin’i Amerika’nın en büyük jeopolitik meydan okuması olarak gören Trump yönetiminin Çin politikasının temel çerçevesini devraldı. Yönetim, Çin ile siyaset, ekonomi, teknoloji, askeri, diplomasi ve uluslararası güvenlik gibi alanlarda rekabete girerek sistematik bir Çin politikası oluşturdu. Bu arada ABD Kongresi de Çin karşıtı bir dizi yasayı ezici çoğunlukla kabul ederek iki büyük siyasi partinin Çin konusunda geniş bir mutabakata vardığını gösterdi.

Şubat 2022’den sonra yaptığım dört ABD ziyaretinde de, Rusya-Ukrayna çatışması gibi jeopolitik zorluklara ve ABD’de politika yapıcı çevrelerin Çin konusunda farklı görüşlere sahip olmasına rağmen, Çin’i uzun vadeli stratejik bir rakip olarak tanımlama konusunda neredeyse hiç anlaşamadıklarını gördüm. Dolayısıyla gelecek yıl yapılacak seçimlerin sonucu ABD’nin Çin stratejisinin gidişatını değiştirmeyecektir.

Aynı zamanda, görüştüğüm Amerikalıların çoğunluğu Çin ile askeri çatışma veya savaştan kaçınmayı umduklarını ifade etti. Son ziyaretim sırasında Amerikalıların neredeyse tamamı Çin-ABD ilişkilerinin istikrara kavuşmasını bekliyordu, ancak iyileşme beklemiyorlardı. Bu da ABD’nin stratejik rekabet pozisyonunu korumak istediği ve Çin’e üstünlük sağlamak için bazı ekonomik çıkarlarını feda etmekten ve bazı siyasi bedeller ödemekten çekinmeyeceği anlamına geliyor. Öte yandan, ABD’nin genel küresel stratejisini etkilememek veya iç çelişkileri yoğunlaştırmamak için ilişkilerin genel istikrarını korumaya çalışacaktır.

Bazı Amerikalılar, önümüzdeki yıl siyasi kampanyalar kızışmadan önce, Biden yönetimi Çin ile ilişkileri geliştirmeyi başarırsa, sözde Çin şahinlerinin Çin’e karşı çok yumuşak davranmakla suçlayacaklarını ve bunun da Demokrat Parti’nin kampanya çabalarına zarar vereceğini tahmin ediyor. Aynı şekilde, Çin ile ilişkiler ciddi şekilde bozulur ve ABD’nin ekonomik çıkarlarına ya da ulusal güvenliğine temelden zarar verirse, bu da Demokratlara yardımcı olmayacaktır. ABD tarafının Çin ile ilişkileri “istikrara kavuşturma” yönündeki mevcut çabalarının ardında yatan iç siyasi düşünce budur.

Bu çerçevede ABD, Çin ile resmi, yarı resmi ve hükümet dışı değişimler konusunda artan bir heves göstermiştir. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’in daveti üzerine ÇKP Politbüro üyesi ve Dışişleri Bakanı Wang Yi ABD’yi ziyaret ediyor ve Başkan Biden ile görüşebilir. Bunun ardından kasım ayı ortasında San Francisco’da yapılacak APEC liderler toplantısı çerçevesinde Çin ve ABD liderleri arasında olası bir ikili görüşme gerçekleşebilir ki bu da Başkan Xi Jinping’in Nisan 2017’de Donald Trump ile yaptığı resmi görüşmeden bu yana iki ülkenin üst düzey liderlerinin ABD’de yapacağı ilk görüşme olabilir.

ABD’nin seçim yılına girmesinin ardından Çin ve ABD devlet başkanlarının bir araya gelmesi için çok fazla fırsat olmayacaktır. Bu nedenle San Francisco toplantısı son derece önemli olacaktır. Yakın gelecekte istikrarlı Çin-ABD ilişkilerinin tonunu belirleyebilir ve gelecek yılki resmi ikili etkileşimler için düzenlemeler yapabilir.

ABD tarafı Çin ile ilişkilerinde fentanil konusunu gündeme getirmiştir. 1960’ta ortaya çıkan sentetik bir uyuşturucu olan fentanil başlangıçta tıbbi anastezi için kullanılıyordu. Anestezi gücü eroinden onlarca kat daha güçlü olduğundan ve yapımı ucuz ve kolay bağımlılık yapıcı olduğundan, uyuşturucu satıcıları onu diğer çeşitli uyuşturucularla karıştırdı.

Son yıllarda uyuşturucu kullanımı silah şiddetini ve trafik kazalarını geride bırakarak ABD’de kaza sonucu ölümlerin 1 numaralı nedeni haline gelmiştir. Bunlar arasında fentanil gibi opiat türü uyuşturucuların kötüye kullanımı en ciddi olanıdır ve yılda 100.000’den fazla ölüme neden olmaktadır. Bu nedenle fentanil konusu ABD’de en çok endişe yaratan sosyopolitik konulardan biri haline gelmiştir.

Amerikan tarafı, Çin kimyasallarının Meksika’ya ve oradan da fentanile dönüştürüldükten sonra ABD’ye aktığını iddia ediyor ve Çin’den yasadışı fentanil ticaretinin engellenmesine yardımcı olmasını istiyor. Yakın zamanda ABD, fentanilin kimyasal öncülleri ve ilgili ekipmanların üretimi ve satışına karıştıkları iddiasıyla bazı Çinli firmalar ve vatandaşlar hakkında suç duyurusunda bulundu ve yaptırım uyguladı.

Çin hükümeti fentanil konusuna büyük önem atfetmektedir. Fentanil ve analoglarını kontrollü maddeler olarak listelemiş; üretimi, satışı, kullanımı, ithalatı ve ihracatı üzerinde sıkı denetim ve düzenleme uygulamış; yasadışı üretim, kaçakçılık ve istismarı önlemek için aktif çaba göstermiş ve süreçte önemli bir rol oynamıştır. Çin ve ABD arasında çok katmanlı, çok kanallı uyuşturucuyla mücadele işbirliği mekanizmaları kurulmuştur. Fentanil sorunu esas olarak Amerika’nın kendi gevşek düzenlemelerinden kaynaklanan insani bir felaket olmasına ve sorumluluğun Çin’e yüklenmemesi gerekmesine rağmen, Çin hükümeti uyuşturucuyla mücadele işbirliğini sürdürecektir.

Mevcut Çin-ABD görüşmelerinde Tayvan sorunu Çin tarafının en önemli endişesi olmaya devam etmektedir. Tayvan ocak ayında siyasi liderlerini seçecek, ancak yeni liderler mayıs ayına kadar göreve gelmeyecek. Bu dönemin Tayvan Boğazı ve Çin ile ABD arasındaki ilişkiler açısından hassas bir dönem olacağı öngörülebilir. Çin tarafı, ABD tarafının Tayvan’a ilişkin söz ve eylemlerinde ihtiyatlı olmasını istemekte haklıdır.

Çin-ABD temaslarının sıklığı ve düzeyi arttıkça, birbiri ardına yapılacaklar listesi önerilebilir. Örneğin, Ukrayna ve Filistin gibi çok taraflı güvenlik krizleri Çin ve ABD’nin eşgüdüm içinde hareket etmesini gerektiriyor. Bunların Çin-ABD stratejik ayrılıklarını artıran faktörler haline gelmesine izin verilmemelidir. Çin-ABD ilişkilerinin yakın zamanda dibe vurduğu noktadan yükselmeyeceğinin farkında olmalıyız. Herhangi bir kazanın kötü idare edilmesi, zor kazanılan ivmeyi en dip noktasına geri getirebilir.

Ekim ayı başında Washington’a yaptığım ziyaret sırasında Amerikalı bir yetkili bana Çin-ABD ilişkilerinin gidişatı konusunda “ihtiyatlı bir iyimserlik” içinde olduğunu söyledi ve fikrimi sordu. Cevabım, “Sadece ihtiyatlıyım ama iyimser değilim” oldu. Keşke haklı olsaydı.

ASYA

Batı yaptırımlarının ardından Rusya’da Çin malı otomobil satışları rekor kırdı

Yayınlanma

Çin otomobillerinin Rusya’daki satışları, yaptırımların Batılı markaları Moskova ile ilişkilerini kesmeye zorlamasıyla yeni rekorlara ulaştı.

Pekin’in Washington ve Brüksel’den elektrikli araç ihracatına yönelik yüksek gümrük vergileriyle karşı karşıya olduğu bir dönemde Rusya’daki satışların artması Çinli otomobil üreticilerine yardımcı olurken, Rus otomobil kültüründe de hızlı bir değişimin mühendisliğini yaptı.

Moskova’da yaşayan bir otomobil blog yazarı olan Ilya Frolov, Financial Times’a verdiği demeçte, “Eğer bir araba satın alacaksanız, seçiminiz ya [Rus yapımı] bir Lada ya da gri ithalat olarak getirilen son derece pahalı bir Avrupa arabası ya da çok iyi donanımlı ve nispeten ucuz bir Çin arabası” dedi.

Ukrayna müdahalesi sonrası, daha önce Rusya’nın otomobil pazarına hakim olan Avrupalı, Koreli ve Japon otomobil üreticilerinin araç satışlarında keskin bir düşüş yaşandı.

Avtostat analiz ajansına göre, Şubat 2022’deki müdahale sırasında bu markalar tüm satışların yüzde 69’unu oluşturuyordu. Şu anda pazar payları sadece yüzde 8,5. Çinli üreticilerin payı ise aynı dönemde yüzde 9’dan yüzde 57’ye yükseldi.

Bir endüstri grubu olan China Passenger Car Association’ın verilerine göre, 2024 yılının ilk dokuz ayında Rusya, 849.951 araca ulaşan hacmiyle Çin yapımı otomobiller için en büyük ihracat noktası oldu. İkinci en büyük hedef olan Meksika ise bu rakamın yarısından daha azını ithal etti.

CPCA genel sekreteri Cui Dongshu, “Çin’in son yıllarda otomobil ihracatında kaydettiği büyüme esas olarak Rusya pazarından gelen katkılara dayanıyor,” dedi. “Rusya’nın otomobil pazarının rekabetçi ortamındaki dramatik dalgalanmalar ve değişiklikler, Çinli otomobil şirketlerine geniş satış fırsatları ve büyük karlar sağladı” diye ekledi.

Rusya’ya satılan Çinli araçların yaklaşık %90’ı içten yanmalı motorlara sahip olsa da, geniş hibrid SUV’larda uzmanlaşmış elektrikli araç üreticisi Li Auto tarafından üretilen 15.000’den fazla otomobil 2024’ün ilk sekiz ayında Rusya’da satıldı.

Çin’in varlığının genişlemesi o kadar büyük oldu ki sadece müşteriler değil sektör profesyonelleri de yeni şirketlere akın etti.

Otomobil endüstrisiyle çalışan Krasnoe Slovo adlı halkla ilişkiler ajansının Moskova’daki yöneticisi Vadim Gorzhankin, Financial Times’a verdiği demeçte, “[Eskiden Batılı şirketlerde çalışan] neredeyse herkes artık Çinli şirketlerde çalışıyor,” dedi.

Çin gümrük verileri, otomobil üreticilerinin tam rakamların mevcut olduğu en son ay olan eylül ayında Rusya’ya 1,8 milyar dolar değerinde otomobil ihraç ettiğini gösteriyor; bu rakam 2021’in aynı ayında 96 milyon dolardı.

Financial Times’a gör, Çin’in artan hakimiyeti bazı yerli üreticileri kızdırdı – özellikle de kaynaklarının daha fazlasını silah üretimine yönlendirmek zorunda kalanları.

Rusya’nın en güçlü silah üreticisi Rostec’in başkanı Sergei Chemezov, devleti Çin araçlarına “koruyucu önlemler” uygulamaya çağırdı. Şirketinin Rusya’nın en büyük otomobil üreticisi Lada’nın üreticisi Avtovaz’da hissesi var ve Avtovaz eylül ayında yaptığı açıklamada Çin araçlarının satışlarındaki artışın ardından pazar payının %25’e düşebileceğini söyledi.

Ülkenin otomobil üreticileri, batılı parçalara ve teknolojiye erişimi kısıtlayan yaptırımlardan ağır darbe aldı. Bunu telafi etmek için onlar da sık sık Çin’e yöneldi.

Okumaya Devam Et

ASYA

Sri Lanka devlet başkanının koalisyonu erken seçimde çoğunluğu elde etmeye hazırlanıyor

Yayınlanma

Sri Lanka Devlet Başkanı Anura Kumara Dissanayake’nin koalisyonu Ulusal Halkın Gücü (NPP),  seçim kurulunun cuma günü açıkladığı sonuçlara göre, erken genel seçimlerde çoğunluğu kazanmaya hazırlanıyor.

Eylül ayında yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanan Dissanayake, ağır bir mali krizden çıkmaya çalışan ülkede yoksullar arasındaki sıkıntıları hafifletmeyi amaçlayan politikaları için yetki istiyor.

Marksist eğilimli Dissanayake’nin koalisyonu perşembe günkü seçimlerden önce parlamentodaki 225 sandalyeden sadece üçüne sahipti ve bu da onu koalisyonu feshetmeye ve yeni bir yetki istemeye sevk etti.

Sri Lanka Seçim Komisyonu’nun internet sitesinde yer alan son sonuçlara göre NPP perşembe günkü seçimlerde yaklaşık %62 ya da 5,4 milyon oy alarak 52 sandalye kazandı ve parlamentoda çoğunluğu elde etme yolunda ilerledi.

“Bunu Sri Lanka için kritik bir dönüm noktası olarak görüyoruz. Güçlü bir parlamento oluşturmak için yetki bekliyoruz ve halkın bize bu yetkiyi vereceğinden eminiz,” dedi Dissanayake perşembe günü oyunu kullandıktan sonra.

“Sri Lanka’nın siyasi kültüründe eylül ayında başlayan ve devam etmesi gereken bir değişim var” diye ekledi.

Dissanayake’nin koalisyonunun başlıca rakibi olan muhalefet lideri Sajith Premadasa’nın Samagi Jana Balawegaya partisi 13 sandalye ve oyların yaklaşık %19’unu kazandı. Önceki Devlet Başkanı Ranil Wickremesinghe’nin desteklediği Yeni Demokratik Cephe ise iki sandalye kazandı.

17 milyondan biraz fazla Sri Lankalı beş yıllık bir dönem için milletvekillerini seçme hakkına sahipti. Rekor sayıda 690 siyasi parti ve bağımsız grup 22 seçim bölgesinde yarıştı.

On yıllardır aile partilerinin egemen olduğu ülkede siyasete yabancı olan Dissanayake, daha büyük refah önlemleri ve rüşvet gibi yoksullukla mücadele politikalarını destekliyor.

Sri Lanka’da genel seçimlerde, özellikle de başkanlık oylamasından kısa bir süre sonra yapılıyorsa, genellikle başkan desteklenir.

Başkan yürütme yetkisini elinde bulunduruyor ancak Dissanayake’nin tam teşekküllü bir kabine atayabilmesi ve vergileri düşürme, yerel işletmeleri destekleme ve yoksullukla mücadele gibi önemli vaatlerini yerine getirebilmesi için parlamentoda çoğunluğa sahip olması gerekiyor.

Ayrıca Sri Lanka’nın tartışmalı yürütme başkanlığını kaldırmayı planlıyor ancak bunu uygulamak için parlamentoda üçte iki çoğunluğa ihtiyacı var.

22 milyonluk bir ülke olan Sri Lanka, 2022’de ciddi bir döviz sıkıntısının tetiklediği ekonomik krizin altında ezilmiş, bu da ülkeyi temerrüde itmiş ve ekonomisinin 2022’de %7,3, geçen yıl ise %2,3 küçülmesine neden olmuştu.

Uluslararası Para Fonu’nun 2,9 milyar dolarlık kurtarma programıyla desteklenen ekonomi geçici bir toparlanma sürecine girdi ancak yüksek hayat pahalılığı başta yoksullar olmak üzere pek çok kişi için hala kritik bir sorun.

Okumaya Devam Et

ASYA

Hindistan Afganistan ile ilişkilerini güçlendirmeye çalışıyor

Yayınlanma

Hindistan, Afganistan ve Pakistan arasındaki gerginlikten faydalanarak Afgan ticaretini Pakistan güzergahından Hintli bir şirket tarafından işletilen İran limanına yönlendirmeye çalışıyor.

Hindistan Dışişleri Bakanlığı’ndan Genel Sekreter J.P. Singh başkanlığındaki üst düzey bir heyet 4 ve 5 Kasım tarihlerinde Kabil’i ziyaret etti. Heyet Afganistan Savunma Bakanı Molla Muhammed Yakup, eski Afganistan Devlet Başkanı Hamid Karzai, Afganistan Dışişleri Bakanı Emir Han Muttaki ve Kabil’deki BM kuruluşlarının başkanlarıyla bir araya geldi. Görüştükleri konular arasında India Ports Global Limited tarafından işletilen İran’ın Çabahar limanı da vardı.

Bakanlık sözcüsü Randhir Jaiswal geçen hafta düzenlediği basın brifinginde “Hindistan’ın insani yardımları, Çabahar limanının Afganistan’daki iş dünyası tarafından işlemler, ihracat ve ithalat için nasıl kullanılabileceği ve yapmak istedikleri diğer şeyler hakkında görüşmelerde bulundular” dedi.

Taliban’ın savunma bakanlığı da sosyal medya üzerinden yaptığı bir paylaşımla Yaqoob’un Hintli heyetle ilişkilerini geliştirme yollarını görüşmek üzere bir araya geldiğini doğruladı. Muttaki’nin ofisi de Singh ile yaptığı görüşmenin detaylarını açıklayarak Taliban’ın baş diplomatının ikili siyasi ve ekonomik ilişkilerin güçlendirilmesi çağrısında bulunduğunu ve Afgan işadamlarının Hindistan’a seyahat edebilmeleri için daha kolay vize verilmesini talep ettiğini kaydetti.

Yeni Delhi’deki Observer Araştırma Vakfı Stratejik Çalışmalar Programı’nda yardımcı araştırmacı olan Kabir Taneja, Hindistan’ın bir süredir Çabahar limanını Afganistan için alternatif bir ticaret yolu olarak tanıtmaya çalıştığını söyledi.

“[Çabahar] projenin temel tasarımının bir parçası. Ayrıca Kabil’e, Afganistan’ın uzun süredir birincil liman olarak kullandığı Karaçi limanına bir alternatif sunmaktır,” dedi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English