Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Çip savaşında ‘korumacılık’ tartışması

Yayınlanma

ABD’nin Çinli yarı iletken sektöründeki şirketlere ihracat kısıtlaması getirmesiyle gündem olan “çip savaşı” büyüyor. Çin, ABD aleyhine dava açmak için Dünya Ticaret Örgütüne (DTÖ) başvurdu.

ABD şu anda, otomobillerden cep telefonlarına kadar her şeyin anahtarı olan küresel yarı iletken üretiminde yaklaşık yüzde 10’luk paya sahip. Bu pay 1990’larda yüzde 40 civarında idi. Küresel üretimin yaklaşık 4’te 3’ü ise coğrafi olarak Tayvan, Güney Kore ve Çin’de yoğunlaşmış durumda.

ABD’li şirketler, küresel bir mikroçip sıkıntısı ile karşı karşıyalar ve bu durum üretimi de yavaşlatıyor. Biden yönetimi yarı iletkenlerin üretiminde Çin’e olan bağımlılığının azaltmak ve yerel yarı iletken endüstrisini geliştirmek için yaklaşık 52 milyar dolarlık desteğin yanı sıra ‘Çip ve Bilim Yasası’nı yürürlüğe soktu.

Washington yönetimi, ağustosta onaylanarak yürürlüğe giren bu yasayla, ülkede yarı iletkenlerin üretimini geliştirmek amacıyla üretim tesisi kuracak şirketlere mali destek ve vergi indirimi sağlayacağını duyurmuştu.

Ancak yasa, teşviklerden yararlanmak isteyen şirketlere, Çin’deki üretim tesislerinin teknolojik kapasitesini geliştirmeme şartı getiriyor. ABD Ticaret Bakanlığı da Amerikan şirketlerine çip üretimi için gereken malzeme, makine ve donanımın Çin’e ihracatı için lisans şartı getirmişti.

Ticaret Bakanlığı ayrıca, ekim başında aralarında Çin’in en büyük hafıza çipi üreticisi Yangzte Memory Technologies ile en büyük yarı iletken donanım üreticisi Naura Technology Group’un bulunduğu 31 şirket ve kurumun İhracat Kontrol Listesi’ne alındığını bildirmişti.

Bu kısıtlamalar, Washington’ın Pekin’in bu alandaki etkisini sınırlama hedefiyle hareket ettiği şeklinde yorumlanıyor. ABD, Çin ile rekabette en önemli silahlardan birini, yerli üretime dayalı yüksek teknoloji olarak görüyor.

Japonya ve Hollanda, ABD’nin peşine takıldı

Washington’ın bu yorumu destekleyen bir diğer hamlesi de yarı iletken yapımında kullanılan ekipmanların Çin’e ihracatını engellemek için Japonya ve Hollanda’ya baskı yapmak oldu.

ABD’li yetkililer, Ekim başından bu yana müttefiklerini yeni ihracat kontrol önlemlerine uymamaları halinde, en küçük miktarda dahi olsa ABD teknolojisi içeren yabancı ekipmanların Çin’e satışını yasaklamakla tehdit ediyor.

Bloomberg News’in pazartesi günü konuya aşina kaynaklara dayandırdığı haberine göre, Japonya ve Hollanda, Çin’e gelişmiş çip üretim makinelerinin ihracatı üzerindeki kontrolleri sıkılaştırma noktasında ABD’ye katılma konusunda prensipte anlaştılar.

Hollanda ve Japonya, gelişmiş yarı iletkenler üretmek için gerekli makine ve bilgi birikiminin ABD’den sonra dünyanın en büyük tedarikçileri konumunda.

Japon Tokyo Electron ve Hollandalı litografi uzmanı ASML Holding’in, ABD yaptırımlarını etkili hale getirmek için ihtiyaç duyulan iki kritik oyuncu olduğu kaydediliyor.

‘Çin teknoloji alanında güç olmaya devam edecek’

Ancak ihracat kısıtlamasının, geçen yıl gelirlerinin yaklaşık yüzde 15’i Çin’den gelen Hollandalı yarıiletken üreticisi ASML Holdings’i olumsuz etkileme riski bulunuyor.

Japon teknoloji devleri Sony ve NEC yöneticileri ise, ABD’nin bu adımının Çin’in kabiliyetini geçici olarak etkilese de, Çin’in yapay zeka ve diğer alanlarda bir güç olmaya devam edeceğini açıkladı.

Bu arada yasaktan bazı ABD’li şirketlerin de doğrudan etkilenmesi bekleniyor. Konuyla ilgili BBC’ye konuşan Wedbush Securities yatırım şirketi analistlerinden Dan Ives, kısıtlamaları Nvidia için “mideye atılan bir yumruk” olarak nitelendirdi ve Çin ile jeopolitik gerginlikleri körükleyeceğini kaydetti.

‘Tipik bir korumacılık uygulaması’

Çin ise bu girişimleri ‘Soğuk Savaş zihniyeti’ olarak nitelendirerek, çip sektöründe Çinli şirketlere getirdiği ihracat kontrolleri nedeniyle ABD aleyhine dava açmak için Dünya Ticaret Örgütüne başvurdu.

Çin Ticaret Bakanlığından yapılan açıklamada, yarı iletkenler ve diğer yüksek teknoloji ürünlerinin ihracatına kısıtlama getiren düzenlemelerin “tipik bir korumacılık uygulaması” olduğu belirtilerek ABD aleyhine dava açmak üzere DTÖ Genel Konseyinin İhtilaf Çözüm Organına (İÇO) resmi başvurunun yapıldığı bildirildi.

Açıklamada, “ABD’nin, son yıllarda ulusal güvenlik kavramını gereğinden fazla esneterek ihracat kontrollerini kötüye kullandığı, çipler ve diğer teknoloji ürünlerinin normal uluslararası ticaretini engellediği görülmektedir. Bu tutum, küresel sanayi ve tedarik zincirlerinin istikrarını tehdit etmekte, uluslararası ekonomi ve ticaret kurallarını ihlal ederek küresel barış ve kalkınmaya zarar vermektedir” ifadelerine yer verildi.

Çin’den yerli üretime dev teşvik paketi

Çin’in karşı hamlesi DTÖ başvurusu ile de sınırlı kalmadı. Çin, ABD’nin yasasına yanıt olarak 143 milyar dolarlık devasa bir yatırım paketi hazırlıyor.

Reuters’ın haberine göre, yeni teşvik planı, yurtiçinde yarı iletken üretimi ve araştırma faaliyetlerini destekleyecek ve yatırımın büyük bir kısmı yerli yarı iletken üretimine harcanacak. Çin’in planı ve paketin ilk aşamasının, önümüzdeki yılın ilk çeyreğinde hayata geçirileceği kaydedildi.

DİPLOMASİ

ABD, Arap ve İsrailli bakanları NATO zirvesine davet etti

Yayınlanma

ABD’nin İsrail ve bazı Arap ülkelerinin dışişleri bakanlarını önümüzdeki ay Washington’da yapılacak NATO zirvesine davet etmesi, Gazze’deki savaşla ilgili gerilimi zirveye taşıdı.

75. kuruluş yıldönümü zirvesi ABD Başkanı Joe Biden’a Washington’un uluslararası ortaklıklarını ve ittifaklarını güçlendirme politikasını sergileme fırsatı sunuyor. Fakat Financial Times’a göre aynı zamanda birçok diplomatın Washington’un Ukrayna ve Gazze savaşı konusundaki tutumunda çelişkiler olduğunu düşündüğü noktaların da altını çizecek.

Üye devletler Rusya’ya karşı mücadelesinde Ukrayna’yı destekleme konusunda hemfikirken, NATO’nun pek çok üyesi ve ortağı İsrail’in Gazze’de yürüttüğü savaş konusunda derin görüş ayrılıkları yaşıyor.

NATO genellikle yıllık toplantılarına ortaklarından en azından bazılarını davet ediyor fakat yıldönümü zirvesinin ev sahibi olarak ABD, kısmen İsrail’e yaptığı davetle ilgili olası gerilimleri önlemek amacıyla, aralarında Japonya, Avustralya ve Güney Kore’nin de bulunduğu ittifakla ortaklığı olan 31 kadar ülkenin dışişleri bakanlarını davet etti.

Arap davetliler arasında Mısır, Ürdün, Katar, Tunus, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn bulunuyor.

Geçen yıl Vilnius’ta düzenlenen NATO zirvesinde Ukrayna’dan temsilciler ve Asya-Pasifik bölgesinden ortaklar da yer almıştı. Madrid’deki 2022 zirvesi biraz daha geniş bir grubu içeriyordu. 

Ortak ülkelerin dışişleri bakanları resmi NATO toplantılarına katılmayacak ve 75. yıldönümü yemeği gibi zirve dışındaki etkinliklere katılacaklar.

Bir NATO yetkilisi yaptığı açıklamada, “Genel Sekreter Stoltenberg 32 müttefikin tamamının devlet ve hükümet başkanlarının yanı sıra Hint-Pasifik ortaklarımızın (Avustralya, Japonya, Yeni Zelanda ve Güney Kore) liderlerini de davet etti,” dedi.

Yetkili, diğer NATO ortaklarının temsilcileriyle bakanlar düzeyinde toplantıların ABD yetkilileri tarafından organize edildiğine işaret etti.

Analistler, bazı Arap devletleri ve İsrail’in zirveye dahil edilmesinin ABD’nin bir araya getirici güç olarak değerini ve çok taraflı ittifaklarının faydalarını göstermesinin bir yolu olduğunu söylüyor.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Bolivya Savunma Bakanı, darbe girişimini Devlet Başkanı Arce’nin Rusya ziyaretine bağladı

Yayınlanma

Bolivya Savunma Bakanı Edmundo Novillo, engellenen darbe girişiminin gerekçesinin Bolivya Devlet Başkanı Luis Arce’nin bu ayın başında Rusya’ya yaptığı ziyaret olabileceğini söyledi.

Novillo, Bolivya ve Rusya’nın özellikle lityum üretimi alanındaki yakınlığı diğer ülkelerin olumsuz tepkisine neden olabileceğine işaret etti.

Sürece ilişkin RİA Novosti ajansına demeç veren Novillo, “Devlet Başkanı Luis Arce’nin Rusya’ya yaptığı bu ziyaretin BRICS’e muhalif ülkelerde bir tepki yarattığını ve Bolivya devletine uzun zaman hakim olan bu ülkelerin siyasi kontrolü ele geçirmek ve kaynaklarımızı yeniden yağmalamak için darbe hazırlamış olabileceklerini göz ardı etmiyoruz,” ifadelerini kullandı.

Arce, St. Petersburg Uluslararası Ekonomi Forumu (SPIEF) için 5 Haziran’da Rusya’yı ziyaret etmişti.

Ziyaretinde Arce, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile ikili ilişkiler, ortak lityum madenciliği projeleri ve diğer ortak projelerin hayata geçirilmesi konularını ele alan görüşmelerde bulunmuştu. Bu, liderler arasındaki ilk yüz yüze görüşmeydi.

Hafta başında Bolivya ordusu, kısa bir süre önce görevden alınan General Juan José Zúñiga liderliğinde, devlet binalarının çoğunun bulunduğu La Paz’ın merkez meydanını işgal etmişti.

Başkanlık sarayını basma girişiminde bulunan darbeciler, hükümetin istifasını talep etmiş, ancak arkasından gelen ordu sarayı terk etmeye başlamıştı.

Bolivya’da darbe girişimi başarısız oldu

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

AB ülkeleri Ursula von der Leyen’in ikinci dönemine yeşil ışık yaktı

Yayınlanma

AB liderleri perşembe günü, önümüzdeki beş yıl boyunca AB’nin üç büyük kurumuna liderlik etmek üzere Ursula von der Leyen, Antonio Costa ve Kaja Kallas’tan oluşan üç isme siyasi onay verdi.

Bazı AB diplomatlarının da teyit ettiği üzere, AB’nin en üst düzeydeki “paket anlaşması”, merkez sağ Avrupa Halk Partisi’nden (EPP) görevdeki Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in ikinci dönemini, Portekiz’in eski Sosyalist başbakanı Antonio Costa’nın Avrupa Konseyi başkanlığını ve Estonya Başbakanı Kaja Kallas’ın AB’nin yeni dış politika şefi olmasını içeriyor.

Euractiv’e konuşan müzakereler hakkında bilgi sahibi olan kişiler, Leyen ve Kallas’ın odadan ayrılmasının ardından AB liderlerinin bir anlaşma üzerinde uzlaşmasının yaklaşık bir saat sürdüğünü söyledi.

Meloni ve Orbán’ın tutumu ne oldu?

İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, Leyen konusunda çekimser kalırken Costa ve Kallas’a karşı oy kullandı.

Diplomatik bir kaynağa göre Macaristan Başbakanı Viktor Orbán ise Leyen’e karşı oy kullanırken, Costa’nın lehine oy verdi; Kallas için ise çekimser kaldı. 

Tartışmalar hakkında bilgi sahibi olan kişiler, paketteki adaylardan biri olduğu için toplantı salonunu terk eden Kallas’ın oyunu Finlandiyalı mevkidaşı Petteri Orpo’ya devrettiğini söyledi.

Leyen atanmasına cevaben, ikinci bir görev için adaylığını onayladıkları için AB liderlerine minnettar olduğunu söyledi.

Costa ise “Avrupa kurumları arasında sadık bir işbirliği ruhu içinde onlarla yakın çalışmayı dört gözle beklediğini” söyledi ve “Güveniniz çok şey ifade ediyor. Avrupa’nın vatandaşlarımızı özgür, güvenli ve müreffeh tutmak için etkili bir küresel ortak olmasını sağlamak üzere birlikte çalışmaya devam etmeliyiz,” dedi.

Liderlerin kararı, merkez partilerin (Sosyalistler, merkez sağ EPP ve Liberaller), sağcı Avrupa Muhafazakârları ve Reformistleri (ECR) ile sağcı Kimlik ve Demokrasi (ID) partilerinin büyük zaferlerine rağmen çoğunluğu elde ettiği Avrupa seçimlerinden üç hafta sonra geldi.

Leyen AP’de çoğunluğu sağlayamayabilir

Leyen’in adaylığının 19 Temmuz Perşembe günü Avrupa Parlamentosu’nda yapılacak oylamada salt çoğunluk tarafından onaylanması gerekiyor. Leyen’in onaylanması için gerekli olan 362 oyu toplamakta zorlanabileceğine işaret ediliyor.

EPP, Sosyalistler ve liberal Renew siyasi gruplarından Avrupa Parlamentosu üyeleriyle birlikte 399 oya ulaşabilir, fakat sadece hiçbir vekil anlaşmaya karşı çıkmazsa. Üstelik bu grupların tüm ulusal delegasyonlarının onu destekleyeceği garanti değil.

Leyen, yeniden seçilmesini garanti altına almak için Yeşiller’i ve muhtemelen daha “ılımlı” olarak kabul edilen Avrupa Muhafazakârları ve Reformistleri’nin (ECR) bazı bölümlerini ikna etmesi gerekebilir.

Leyen önümüzdeki ay parlamentodan onay alamazsa, AB liderlerinin başka bir aday seçmek ve süreci yeniden başlatmak için bir ay süreleri olacak.

Kallas ve Costa kendilerini ispat edecek

AB’nin bir sonraki baş diplomatı olarak Kallas’ın, Avrupa Parlamentosu’nun Dış İlişkiler Komitesi (AFET) ve Güvenlik ve Savunma Alt Komitesi’ndeki (SEDE) milletvekillerinin politika vizyonu konusunda kendisini sorgulayabilecekleri eylül ayı sonunda başlayacak bir dizi halka açık oturumla yüzleşmesi gerekiyor.

Nihayetinde, Kallas da dahil olmak üzere tüm Komisyon Üyeleri Heyetinin tek bir oylamayla onaylanması gerekiyor.

AB parlamentosundaki siyasi gruplar ve Komisyon Üyeleri arasında yapılan uzun müzakerelerin ardından önümüzdeki beş yıl için AB’ye özgü bir çalışma programı üzerinde anlaşmaya varılmıştı.

Costa artık seçilmiş başkan olarak kabul ediliyor ve görevdeki Konsey başkanı Charles Michel’in kasım ayı sonunda görevi bırakmasının ardından 1 Aralık’ta görevi devralacak.

AB anlaşmalarına göre Costa’nın bu görevde 2,5 yıl kalması bekleniyor. Bir centilmenlik anlaşması temelinde, daha sonra muhtemelen bir dönem için yeniden seçilecek.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English