Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

‘Direniş Cenin ve Nablus sınırlarını aştı’

Yayınlanma

İsrail ordusunun Cenin Mülteci Kampı’na düzenlediği ve 10 Filistinlinin hayatını kaybettiği baskın ve hemen ardından işgal altındaki Doğu Kudüs’te İsraillilere yönelik düzenlenen iki saldırı bölgede tansiyonu yükseltti. Filistinliler tırmanan şiddetten İsrail hükümetinin politikalarını sorumlu tutuyor.

İsrail’de Binyamin Netanyahu’nun aşırı sağcı partilerle kurduğu koalisyon hükümeti henüz bir ayını doldurmadan işgal altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te İsrail-Filistin çatışması yeniden şiddetlendi. İsrail ordusu ve diğer güvenlik birimleri, Batı Şeria’nın kuzeyindeki Cenin Mülteci Kampı’na 26 Ocak Perşembe sabahı “saldırı hazırlığındaki İslami Cihad militanlarının bir evde saklandığı” iddiasıyla kapsamlı bir baskın düzenledi. Baskında, aralarında yaşlı bir kadın ve bir çocuğun da yer aldığı 10 Filistinli öldürüldü, 20 kadar Filistinli yaralandı. Cenin’deki baskın, İsrail basını ve bölge sakinleri tarafından son 15 yılın “en kanlı ve şiddetli baskını” olarak nitelendirildi. Cenin’deki baskın sonrasında Batı Şeria ve Doğu Kudüs genelinde olaylar çıktı. İsrail ordusunun açtığı ateşte bir Filistinli daha hayatını kaybetti.

Son dönemde artan şiddet dalgasıyla, İsrail güvenlik güçleri veya Yahudi yerleşimcilerin açtığı ateş sonucu yılbaşından bugüne aralarında kadın ve çocukların da yer aldığı 35 Filistinli öldürüldü. Bu veriler, Birleşmiş Milletlerin 2022’yi Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te “son 16 yılın en kanlı dönemi” olarak nitelemesinin ardından bölgede can kayıplarının bu yıl da hız kesmediğini gösteriyor.

Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nin Lübnan’daki yöneticilerinden Khaled Yamani, İsrail’in bu kanlı saldırılarının asıl hedefinin direniş gruplarını bastırmak ve yayılmasını önlemek olduğu söylüyor: “Önceki İsrail hükümetinin ‘Dalgakıran’ operasyonu, Nablus’taki ‘Arin el-Usud’ ve Cenin Tugayı başta olmak üzere direniş gruplarını bastırmayı hedefliyordu. Ancak, İsrail ordusunun, direniş liderlerinin suikastla öldürülmesi gibi, işlediği suçlara rağmen başarısız oldular.”

Khaled Yamani

Khaled Yamani

24 saat içinde iki ayrı saldırı

Öte yandan İsrail ordusunun Cenin baskınının ardından işgal altındaki Doğu Kudüs’te 24 saat içinde İsraillilere yönelik iki saldırı gerçekleşti. Filistinli bir genç, 27 Ocak akşamı yasa dışı Yahudi yerleşim birimine silahlı saldırı düzenleyerek 7 İsrailliyi öldürdü. İsrail polisi, araçla kovalamacanın ardından saldırganı öldürdüğünü açıkladı. Bu saldırının üzerinden 24 saat geçmeden, Doğu Kudüs’ün Eski Şehir bölgesine yakın Silvan Mahallesi’nde 13 yaşındaki bir Filistinli, iki İsrailliyi silahla yaraladı. Filistinli çocuğun ateş ettiği İsraillilerden biri üzerindeki otomatik silahla çocuğu yaralayarak etkisiz hale getirdi. İsraillilere yönelik saldırıların ardından işgal altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te Yahudi yerleşimci şiddeti patlak verdi. Cumartesi ve pazar akşamları Yahudi yerleşimcilerin Filistinlilere saldırdığı, evlerine ve araçlarına taş atarak ateşe verdiği onlarca olay yaşandı.

‘Direniş grupları bin 922 operasyon düzenledi’

Yamani, Filistin halkına karşı her türlü suçu işleyen ırkçı ve aşırılık yanlısı İsrail hükümetinin varlığı ve Filistin halkının üzerinden cesaretlerini göstermeye çalışan İsrail ordusu liderlerinin güç gösterisi göz önüne alındığında Filistinlilerin karşı “eylemlerinin” şaşırtıcı olmadığı görüşünde: “Batı Şeria’da direnişin yükselişi, İsrail hükümetinin politikalarının bir sonucu. Bu, askeri operasyonların yoğunlaşmasından ve Batı Şeria’daki direniş savaşçılarına yönelik suikastların yeniden başlatılmasından kaynaklanıyor.”

Yamani’ye göre işgal güçlerinin tüm önlemlerine rağmen Filistin direnişi Batı Şeria’daki tüm büyük şehirlere yayılmış durumda: “Direniş gruplarının gücü ve askeri yetenekleri daha da arttı. Başlangıçta savunma odaklı kurulan bu gruplar artık bir pozisyon değişikliğine giderek saldırıya geçti. İsrail askeri karakollarına, kontrol noktalarına ve yerleşimcilere yönelik operasyon düzenleme kapasitesine ulaştı. 2022’de işgale karşı bin 922’den fazla operasyon gerçekleştirildi, bu operasyonlarda 29 İsrail askeri ve yerleşimci öldürülürken 121 kişi de yaralandı.”

Netanyahu’dan gerilimi tırmandıracak adımlar

İsraillilere yönelik saldırıların ardından Filistinlilere karşı “şahin” politikaları ve fanatik Yahudi yerleşimcilere desteğiyle tanınan aşırı sağcıların yer aldığı İsrail hükümeti, gerginliği daha da tırmandıracak adımlar atmaya başladı. İsrail Meclisi, “milli güvenlik suçlarından tutuklu kişilerin” Filistin yönetiminden para aldığının tespit edilmesi durumunda, vatandaşlıktan çıkarılarak sınır dışı edilmelerini öngören yasa tasarısını onayladı. Oy çokluğuyla kabul edilen tasarı, incelenmesi, ikinci ve üçüncü tur oylamaya hazırlanması için İçişleri Ortak Komitesi ile Meclis Komitesi’ne gönderildi. Tasarı, “İsrail devletine karşı güveni suiistimal eden bir suç işlediği” gerekçesiyle hapiste bulunan kişilerin Filistin yönetiminden ödenek aldığının kanıtlanması durumunda, vatandaşlıktan çıkarılmasını veya Doğu Kudüs’teki kalıcı oturumlarının iptal edilmesini kapsıyor. Ayrıca, bu kişilerin daha sonra Filistin yönetimindeki bölgelere veya Gazze Şeridi’ne sınır dışı edilmesini de içeriyor. Öte yandan Netanyahu, binlerce İsraillinin silahlandırılmasının kolaylaştırılmasına yönelik bazı adımlar atacaklarını da duyurdu.

‘Sizin kanınız daha değerli değil’

Khaled Yamani Filistinli direniş gruplarının, özellikle Cenin ve Nablus’taki faaliyetlerinin İsrailli yetkilileri sarstığını düşünüyor: “Önceki İsrail hükümetinin direnişi engelleme ve silahlı grupları bastırmayı amaçlayan ‘Dalgakıran’ operasyonları da dahil aldığı tüm güvenlik ve askeri önlemlere rağmen, direnişi kıramadı. Direniş Batı Şeria’daki tüm şehir ve mülteci kamplarında büyüdü ve artık silahlı direniş sadece Cenin ve Nablus ile sınırlı değil.”

Yamani, tüm Filistinlilerin “düşmanın” işgal politikalarıyla yüzleşmenin tek yolunun direnişten geçtiğinde hemfikir olduğunu söylüyor: “Direniş ne kadar yoğun olursa, düşman ordusu ve yerleşimciler suç işlemekte zorlanırlar. Düşmanın ödemesi gereken bedel ne kadar yüksek olursa, geri çekilme olasılıkları o kadar yüksek olur. Kudüs’teki Nabu Yakub’taki son operasyon, Batı Şeria halkının direniş kültürüne bağlı kaldığını gösteriyor. Bu operasyon düşmana güçlü bir mesaj gönderdi: Sizin kanınız halkımızın kanından daha değerli değil.”

ORTADOĞU

SDG’den sonra ENKS de geçici Anayasa’ya itiraz etti

Yayınlanma

ahmet şara-mazlum abdi

Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) rakip olarak Türkiye’nin de desteği ile kurulan ve Erbil’e yakınlığıyla bilinen Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS), yeni Suriye anayasa taslağını eleştirdi.

Suriye’de Heyet Tahrir Şam (HTŞ) yönetiminin lideri Ahmed Şara dün geçici anayasanın temel hükümlerinin belirlendiği bildirgeye imza attı. “İslam hukuku yasaların temel kaynağıdır” maddesinin de bulunduğu yeni anayasaya HTŞ ile hafta başında el sıkışan SDG’den sonra ENKS de tepki gösterdi.

ENKS’den yapılan açıklamada “Bu bildiri, Suriye toplumunun gerçek çeşitliliğini yansıtan demokratik bir devlet inşa etme yönündeki beklentilerden uzak, hayal kırıklığı yaratan bir belgedir” denildi.

Taslağın, “Suriye’nin çeşitli siyasi, etnik ve dini bileşenlerini temsil etmeyen bir komisyon tarafından hazırlandığına” vurgu yapılan açıklamada, “Bu durum, belgenin kapsayıcılığını ve ulusal uzlaşıyı zayıflatmış, dışlama politikasını ve iktidarın tekelleşmesini pekiştirmiştir” ifadelerine yer verildi.

ENKS, geçici anayasanın “Suriye’nin çok uluslu ve çok dinli bir devlet olarak çoğulcu doğasını görmezden geldiği, ülkedeki etnik ve dini bileşenlerin haklarını güvence altına almadığı” eleştirisinde bulunduğu açıklamada, “Devletin isimlendirilmesinde tek bir etnik kimliği sabitleyerek diğer bileşenleri açıkça dışlamıştır. Ayrıca, cumhurbaşkanının dini konusundaki şartı koruyarak devletin dinler karşısında tarafsızlığı ilkesine aykırı davranmış, demokratik bir sistemin temeli olması gereken eşit vatandaşlık ilkelerine ters düşmüştür” ifadelerine yer verdi.

Rudaw’ın aktardığı açıklamada, şunlar kaydedildi: “Bunlara ek olarak bildiri, merkezi yönetim sistemini güçlendirmiş ve cumhurbaşkanına, güçler ayrılığı veya kurumsal denge için net garantiler sunmadan geniş yetkiler vermiştir. Bu durum, otokratik yönetimin yeni biçimlerde yeniden üretilmesi konusunda endişe yaratmaktadır. Bildiri ayrıca sivil ve bireysel özgürlüklere ek kısıtlamalar getirmiş, kadının rolünü sosyal statüsünü ve toplumsal rolünü korumakla sınırlandırmıştır. Bu yaklaşım, baskı ve toplum üzerindeki kısıtlamaların bir uzantısıdır.”

“Geçiş döneminin adil katılım garantileri olmaksızın beş yıl olarak belirlenmesi, bu süreci gerçek bir siyasi dönüşümün hazırlığı olmak yerine mevcut durumu pekiştiren bir araca dönüştürmektedir. Bu durum, krizi çözmek yerine derinleştirmektedir.”

“Suriye Kürt Ulusal Konseyi, bu bildiriyi tekçiliği ve iktidarın tekelleşmesini pekiştiren bir adım olarak görmektedir. Bu durum, siyasi ve etnik çoğulculuğu sağlamak için bildirinin yeniden gözden geçirilmesi yönünde tüm ulusal demokratik ve etnik güçlerden sorumlu bir duruş gerektirmektedir.”

“Konsey ayrıca, Kürt meselesinin yerli bir halkın meselesi olarak adil ve demokratik çözümü için mücadele etme, tüm vatandaşlarının haklarını garanti altına alan ve aralarında adalet ve eşitliği sağlayan adem-i merkeziyetçi bir Suriye çerçevesinde mücadele etme kararlılığını vurgulamaktadır.”

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Hamas, Edan Alexander’ı serbest bırakacak

Yayınlanma

Edan Alexander

Hamas, ateşkese arabulucu ülkelerin sunduğu öneriye yanıt olarak Gazze’de esir tutulan biri hayatta 4’ü ölü, 5 ABD-İsrail vatandaşını teslim edeceğini duyurdu.

Hamas’tan yapılan açıklamada, dün arabulucu ülkeler Mısır ve Katar’dan müzakerelerin yeniden başlatılmasına ilişkin bir öneri alındığı ve olumlu şekilde değerlendirildiği belirtildi. Öneriye cevaben Hamas’ın ABD vatandaşlığı da bulunan hayattaki İsrail askeri Edan Alexander ile 4 ABD-İsrail vatandaşının naaşını teslim edeceği aktarıldı.

Hamas’ın ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin müzakerelere başlamaya hazır olduğu vurgulanan açıklamada, İsrail’e ateşkes anlaşmasına tam uyma çağrısı yapıldı.

Gazze’de 19 Ocak’ta yürürlüğe giren ateşkes ve esir takası anlaşmasının 42 günlük birinci aşaması 2 Mart’ta sona ermişti. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve İsrail hükümeti, 3 Şubat’ta başlaması gereken ikinci aşama müzakerelerini engellemişti.

İsrail, 2 Mart’ta Gazze Şeridi’ne her türlü insani yardım malzemesinin girişini durdurmuş, 9 Mart’ta da Gazze Şeridi’ne elektrik tedarikini kesmişti.

İsrail müzakere heyetinin 10 Mart’ta “kalıcı ateşkesi görüşme” yetkisi olmaksızın Katar’ın başkenti Doha’ya ulaştığı bildirilmişti. ABD Başkanı Donald Trump’ın Orta Doğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff da müzakerelere katılmıştı.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

İsrail, Suriye’den sonra Lübnan’da da kalıcı işgale hazırlanıyor

Yayınlanma

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, kara sınırını belirlemek için Lübnan’la yapılması planlanan müzakerelere rağmen İsrail ordusunun Lübnan’ın güneyindeki beş stratejik noktada “süresiz olarak” kalacağını söyledi.

Katz’ın ofisinden yapılan açıklamaya göre, dün Genelkurmay Başkanı Korgeneral Eyal Zamir ve diğer üst düzey askeri yetkililerle yaptığı değerlendirme toplantısında Katz, “Ordunun Lübnan’daki tampon bölgeyi kontrol eden beş noktada süresiz olarak kalacağını ve bunun, kuzeydeki İsrail vatandaşlarını korumak adına alınan bir karar olduğunu” net bir şekilde ifade etti. Ayrıca, bu durumun gelecekte, sınırdaki anlaşmazlık noktalarıyla ilgili olası müzakerelerle bağlantılı olmadığını açıkladı.

Times of Israel’de yer alan habere göre Katz, orduya bu beş stratejik noktadaki mevzilerini güçlendirmesi ve uzun süreli işgale hazırlanması talimatını verdi.

İsrail ve Lübnan; ABD ve Fransa arabuluculuğunda iki ülke arasındaki kara sınırı dahil sorunların çözümü için üç ortak çalışma grubunun kurulması konusunda anlaşmıştı. İsrail basınına göre Tel Aviv yönetimi bu sürecin sonunda Lübnan ile ilişkilerini normalleştirmeyi hedefliyor. Hizbullah’a yakın medyaya göre “yeni Lübnan yönetiminin ABD’nin çıkarlarına daha uygun bir pozisyonda olması, Hizbullah’ın bu sürece karşı koymasını zorlaştırıyor.” Ancak yine de “Lübnan içinde bu plana karşı ciddi bir direnç oluşacağı da kesin.”

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English