Asya
Dünya ekonomisi nereye – 4: Çin ve Hindistan’ın koşusu

Ocak ayının sonunda, yatırımcılar büyük bir iştahla gelişmekte olan ülkelere hücum ederek bono ve hisse senedi satın almaya başladılar. Institute of International Finance’in (IIF) 21 ülkeyi takibinden elde ettiği sonuçlara göre, bu piyasalara giren para miktarı günlük net 1,1 milyar dolardı.
Görünüşe bakılırsa, baz etkisiyle düşen enflasyon oranı, Çin’in sıfır-COVID siyasetinden vazgeçmesi, Hindistan’ın görece güçlü, Rusya’nın ise beklenmedik büyümesi yatırımcıların ‘gelişmekte olan ülkeler’ iştahını artırdı.
Enflasyon beklentisinin rahatlaması, aynı zamanda başta Fed olmak üzere gelişmiş ülkelerdeki merkez bankalarının faiz artırma siyasetinde de gevşemeye işaret edebilir. Bu durum, ‘sıcak para’nın gelişmekte olan ülkelere akmasını önünü açacak bir faktör.
IMF de 2023 tahminlerini bu nedenle revize etti. Gelişmekte olan ülkeler için geçen Ekim ayında yaptığı 2023 tahmini yüzde 3,7 idi. Şimdi bu oranı yüzde 4’e çekmiş durumda. 2024 için beklenti ise yüzde 4,2 büyüme.
Öte yandan, enflasyonun hızındaki yavaşlama belirgin hale gelse de hâlâ pandemi öncesi üç yılın ortalamasından yüksek olacak. 2022’de gelişmekte olan ülke ortalaması yüzde 9,9’du; bu oranın 2023’te yüzde 8,1, 2024’te yüzde 5,5 olması bekleniyor. 2017-2019 arasındaki ortalama enflasyon ise yüzde 4,9’du.
Düşük gelirli ülkelerin yüzde 15’inin borç yükü altında olduğu, yüzde 45’inin de bu noktaya gelme riski taşıdığı tespit ediliyor. Gelişmekte olan piyasaların yüzde 25’i de yüksek riskli kategorisinde sınıflandırılıyor.
Lokomotif: Çin ve Hindistan
IMF tahminlerine göre, 2023’te küresel ekonomideki büyümenin yüzde 50’sini Çin ve Hindistan’ın büyümesi oluşturacak.
Hindistan ekonomisinin bu yıl ve önümüzdeki yıl yüzde 6’nın üzerinde büyüyeceği tahmin ediliyor. Şimdiden dünyanın 5. en büyük ekonomisi haline gelen Asya devinin Mart sonunda GSYİH’sinin 3,5 trilyon dolara ulaşacağı belirtiliyor.
IIF’in hesaplamalarına göre ise, patlama yapan günlük yatırım akışında aslan payı Çin’e gidiyor. Sıfır COVID siyasetinin bitirilmesi ile birlikte, 1,1 milyar dolar günlük akışın 800 milyon dolarının Çin’e doğru olduğu tahmin ediliyor.
Çin Devlet Başkan Yardımcısı Liu He’nin Davos’ta yaptığı konuşmada ‘planlı ekonomiye dönmeyeceklerini’ ve ‘özel sektörü desteklemeye devam edeceklerini’ söylemesi de iyimserliği artırmış görünüyor.
Çin’in sorunları ve beklentiler
Çin ve dünya ekonomisi için çizilen pembe tabloda bazı karanlık unsurlar da var. Örneğin Çin ekonomisinin yüzde 30’unu oluşturan emlak piyasası ve etrafındaki sektörlerde belirsizlik sürüyor. Zaten He de, Davos’ta yaptığı konuşmada, sorunu kabul ederek, “Düzgünce ele alınmazsa, konut sektöründeki riskler sistemik riskleri tetikleyebilir,” uyarısında bulundu.
Üstelik Liu He, Şi Cinping’in ortaya attığı ‘müşterek refah’ söyleminin ‘eşitlikçilik veya refahçılık’ uygulamaları anlamına gelmeyeceğinin altını kalın kalın çizdi.
Konuşmasının ardından He, birçok büyük şirketin yöneticileri ile bir araya geldi. Toplantıya katılan şirketler arasında Intel, Cisco, Blackstone, Moderna, Nestle ve BASF gibi tekeller de vardı.
Liu He’nin temel mesajı “Çin geri döndü,” idi ve katılımcılar da Pekin’in ekonomik iyimserliğinden etkilenmiş göründüler. Financial Times’a (FT) izlenimlerini aktaran bir katılımcı, Çin yönetiminin son üç yılda yaptığı her şeyi tersine çevireceği mesajını aldıklarını söyledi ve ekledi: “İş dünyasına dost olacaklar ve ekonominin özel sektör olmadan başarılı olamayacağını biliyorlar.”
Çin ekonomisi için kritik başlıklardan biri endüstriyel üretim. Bu alanda 2022 yılı yüzde 3,6 büyüme ile kapatıldı. Satın alma yöneticileri endeksi (PMI) de hem imalat sektöründe hem de hizmet ve inşaat sektörlerinde Aralık ayına göre büyük bir artış göstererek 50’nin üzerine çıktı. PMI, eşik değer olan 50’nin altına düştüğünde ekonomik daralma beklentisi oluşuyor.
Ama bir de bu tablonun görünmeyen yüzü var. Birincisi, 2022’de Çinli şirketlerin mutlak kârı artsa da endüstriyel kârlarda yüzde 4’lük bir düşüş yaşandı.
İkincisi, hâlâ zayıf olan talep şirketleri zor durumda bırakıyor; örneğin Çin’in ihracatı Aralık ayında bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 9,9 azaldı. Küresel talepteki daralma Çin’in ihracatını da vuruyor. İk işaretler, Çin’in endüstriyel büyümesinin lokomotifinin ihracattan ziyade iç tüketim olacağını gösteriyor.
Ama üçüncüsü, Çinli sanayi devleri için işler biraz düzelmiş olsa da KOBİ’ler için PMI’ın hâlâ 50’nin altında seyrettiğine dikkat çekmek gerek. KOBİ’lerin kamu dışı istihdamın yüzde 80’ini oluşturduğunu da hatırlatalım.
Hindistan efsanesi
Bir başka mesele, Çin’e yönelik iktisadi yaptırımlar ve bu Asya devinin askeri olarak çevrelenmesi nedeniyle küresel ekonominin geleceği.
Uzun süredir, imalatın dünyanın atölyesi konumundaki Çin’den hangi ülkeye kayacağı tartışmasında birinci sırada Hindistan yer alıyor. Demografik yapısı, işgücü potansiyeli, tedarik zincirlerine yakınlığı ve batı ile olan ilişkileri gibi nedenlerle öne çıkarılan Hindistan’ın yakın zamanda bu türden bir dönüşüme öncülük edebileceği hayli şüpheli.
Hindistan’ın büyük bir hızla büyüdüğüne ve Modi-BJP önderliğinde dünya kapitalist sisteminde öncü rol oynamak için bir atılım denediğine şüphe yok.
Bununla birlikte, hâlâ büyük oranda kırsal bir toplum olmaya devam eden Hindistan’ın, egemen sınıflar büyük bir toplumsal altüst oluşu zor yoluyla gerçekleştirmezse, bu temposuyla Çin’in yerine geçmesi mümkün görünmüyor. Altyapısı, ulaşım imkânları ve hâlâ yüzde 77 civarında seyreden okuryazarlık oranı ile Hindistan’ın gidecek çok yolu bulunuyor. Yarımadanın kara nakliye lojistik bedellerinin bile Çin’in yüzde 30 ila 40 arasında üzerinde olduğu tahmin ediliyor. Buna, Hindistan’ın yabancı mallara uyguladığı gümrük vergisinin yükselikliği de eklenebilir.
Davos’ta bir konuşma yapan Eski Hindistan Merkez Bankası Başkanı Raghuram Rajan da Hindistan’ın Çin’in yerini alacağına ilişkin fikirlerin erken olduğuna dikkat çekti.
Yine de birçok çokuluslu tekelin tedarik zincirlerini çeşitlendirmek için harekete geçtiği de bir sır değil. Apple, Samsung ve Foxconn gibi şirketler işgücünün ucuz olduğu Hindistan ve Vietnam gibi ülkelerde de yatırımlarını artırıyorlar.
Çin’in hızla sanayileşmesi ve kentlileşmesi ise beklenen bir gelişmeydi. Şimdi, azalan nüfus ile birlikte, işgücü verimliliğini artırmak için Pekin’in bir hamle yapması gerekiyor. Bu kapsamda Çin anakarasındaki robot miktarının devasa boyutlarda arttığını (2015’te 69 bin ünite, 2022’de 300 bin ünite) söylemek gerekiyor; kişi başına düşen robot sayısında hâlâ birçok gelişmiş ekonominin gerisinde olmasına rağmen.
Şunu beklemek daha mantıklı görünüyor: Bugüne kadar ‘1 milyonculuk’ ile ünlenmiş bazı düşük teknolojili üretim, başta Hindistan olmak üzere Güney ve Güneydoğu Asya ülkelerine kayabilir, hatta kaymaya başladı bile. Çin, bir süredir zaten o fason üretim merkezi olma halinden çıkmak için girişimlerde bulunuyor. Çip savaşlarına ve Çin’in yüksek teknolojiye erişiminin ABD tarafından kısıtlanma girişimine rağmen, yarı iletkenler alanında yapılacak bir atılım -ki, mümkün görünüyor- Pekin’i bir hayli rahatlatabilir.
ABD’nin Hindistan hamlesi
ABD’nin Hindistan’ı yeni tedarik zinciri merkezi yapma girişimlerinden de bahsetmek gerek. Görünen o ki Biden yönetimi yüksek teknolojiyi Çin’den uzaklaştırmak için gözünü Hint Yarımadasına çevirmiş durumda.
Bu kapsamda Japonya ve Hollanda’yı kendi yanına çekerek Uzak Asya ülkesine gelişmiş çip satışını engelleyen ABD’li yöneticiler, Hintli yetkililerle bir araya gelerek olası yatırım imkânlarını görüşüyorlar.
Wall Street Journal’ın aktardığına göre, ABD’lilerle Hintliler arasındaki toplantıya savunma sanayisi devi Lockheed Martin ile yarı iletken üreticisi Micron da katıldı. Bir ABD yetkilisinin aktardığına göre, ABD Başkanı Joe Biden, dünyadaki büyük meydan okumaların hiçbirinin, merkezinde ABD-Hindistan yakın ortaklığı durmadan çözülemeyeceğine inanıyor.
Bu nedenle Hindistan’ın askeri teknoloji alanında Rusya ile geliştirdiği ileri teknolojilere alternatif yaratmak öncelik haline gelmiş durumda. ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan’ın söylediğine göre jet motorları, topçu sistemleri, zırhlı piyade gibi sektörlerde ortak teknoloji geliştirmek için kollar sıvanacak. Hatta General Electric’in Amerikan hükümetine jet motoru geliştirmek için bir teklif sunduğu da bildiriliyor.
Bununla birlikte, artan endüstriyel üretim, Hindistan’ın ucuz Rus enerjisine bağımlılığını da artırıyor. Yeni Delhi, Ukrayna savaşında da Rusya’yı kınama kervanına katılmayan Asya ülkelerinden oldu.
Brezilya yeni merkez mi olacak?
“Çin mi, Hindistan mı?” tartışması sürerken ilginç bir ülke daha ortaya çıktı. Lula’nın yeniden başkan seçilmesi ile birlikte Brezilya’nın ‘yeni atölye’ olabileceği, üstelik Çin’in Hindistan yerine Brezilya’nın bu tacı giymesi için ileri atılabileceği düşünülüyor.
Örneğin Çin Renmin Üniversitesinden Di Dongşeng’e göre, Çin, imalat sanayisinin gelecekteki jeopolitik hasmı Hindistan’a taşınmasına izin vermek yerine, ‘daha zararsız’ Brezilya’yı ön plana çıkarabilir.
Çin, ‘Güney-Güney işbirliği’ni hızlandırsa da aynı siyaset Hindistan tarafından da izleniyor. Örneğin Afrika ve Latin Amerika, bu iki ülkenin de gözünü diktiği ‘gelişmekte olan’ bölgeler arasında.
Çin 310 milyar dolarlık hacimle Latin Amerika’nın ticaret ortakları arasında ABD’den sonra ikinci sıraya yerleşirken, Hindistan’ın da Latin Amerika ile ticareti yıldan yıla gelişiyor ve geçen sene 18,9 milyar dolara yükseldi. Latin Amerika’da Hindistan’ın en büyük ticaret ortağı ise Brezilya.
Çin’in endüstri eyaletlerinin kendi malları için Latin Amerika pazarına ihracatın gazına bastığı da vurgulanıyor. Güney Amerika ülkelerinin artan enerji ihtiyacını karşılamak için Çin’den yapılan güneş panelleri ve rüzgar enerjisi ekipmanları satışı bir hayli artmış durumda. Çin’in otomobil ihracatı da önemli ölçüde artmış durumda. Latin Amerika’ya elektrikli araç satışları, Çin’in tüm elektrikli araç satışlarının yüzde 26,19’unu oluşturuyor.
Çinli devler bir yandan da Latin Amerika pazarından çıkan ABD’li şirketlerin yerini dolduruyor. Geçen Ekim ayında Çinli elektrikli araç şirketi BYD, Brezilya’nın Bahia eyaletinin yönetimi ile bölgeye bir fabrika kurma konusunda anlaştı. Bu bölgede daha önce ABD’nin otomotiv devi Ford’un bir fabrikası bulunuyordu.
Bu nedenle Hindistan’ın, Çin’in ötesinde, Brezilya ve hatta Meksika ile endüstriyel bir rekabete girmesi gerekiyor.
Yazılım sektöründe işgücü bağlamında önde gelen ülkeler arasında yer alan Hindistan, Brezilya’dan gelen rekabetle de uğraşmak zorunda kalabilir. Tractian gibi yeni startup’lar, hem Brezilya’dan hem de Kuzey Amerika’dan yalnızca birkaç yıl içinde milyonlarca dolar yatırım çekmeyi ve Bosch, Hyundai, Pirelli gibi tekellere hizmet vermeyi başardı.
Keza IMF, Brezilya ve Meksika için 2023 büyüme tahminlerini de yüzde 0,2 ve yüzde 0,5 yukarı yönlü revize etti.
Ortadoğu ve Orta Asya geriden geliyor
IMF tahminlerinde Ortadoğu ve Orta Asya’ya yönelik beklentiler ise biraz frenlenmiş durumda.
IMF, bu ekonomilerin 2023 yılında yüzde 3,2 büyüyeceğini düşünüyor. Bunda en büyük iki faktör Mısır ve Suudi Arabistan ekonomilerindeki gerileme. Ukrayna savaşı ve emtia fiyatlarına etkisinin yanı sıra Suudi Arabistan’ın OPEC+ anlaşması kapsamında ham petrol üretimini kısması da bu faktörler arasında yer alıyor.
Bölgedeki petrol ithalatçısı ülkelerin büyük borçlarla yaşadığını ve yükselen enerji ve gıda fiyatlarının geçim derdini ağırlaştırdığını savunan IMF, yeni toplumsal karışıklıklar yaşanabileceğine ilişkin de uyarılarda bulundu.
Anglosfer ve Sinosfer
ABD’nin ve öncülük ettiği ittifakın ‘iktisadi güvenlik’ten tutulsun da yeşil enerjiye geçişe kadar devletin iktisadi ve askeri rolünü artırmaya yönelik hamleleri ile Çin ve Rusya’nın karşı hamleleri, ‘küresel’ dünyayı ikiye bölüyor gibi görünüyor.
Ukrayna savaşı ve Rusya yaptırımları ile ağırlaşan enerji krizine bir de Enflasyonu Düşürme Yasası’nı (IRA) ekleyen ABD, Avrupa’ya şimdilik diz çöktürmüş görünüyor. Rusya’yı AB’den koparan ve Çin’e karşı iktisadi savaşa eklemleyen ABD, iktisadi olarak ‘büyümeye yol açmayan bir tür Keynesçi’ politika takip ediyor.
Buna, liberaller ‘otoriterleşmenin hızlanması’ olarak bakıyor. Uluslararası rekabetin artması ve paylaşım hırsının yükselmesi de diyebiliriz. Uzun vadede bakarsak düşme eğiliminde olan kârlar ve yaygın yatırım iştahsızlığı bu süreci tetikliyor. ABD’nin hem askeri hem de iktisadi zor yoluyla gemisini yüzdürmeye çalıştığı bir dönemdeyiz. Herkesin beklediği küresel resesyonun, pastanın küçülmesi ile birlikte bu süreci şiddetlendirmesini beklemeliyiz.
Asya
Hindistan’da yolcu uçağı düştü: 242 kişinin tamamı hayatını kaybetti

Hindistan’ın batısındaki Ahmedabad kentinden kalkan ve 242 kişinin bulunduğu yolcu uçağı, perşembe günü kalkıştan birkaç dakika sonra düştü. Havayolu şirketi Air India uçağındaki 242 kişinin tamamının hayatını kaybettiği bildirildi.
Air India, uçağın İngiltere’nin Gatwick Havalimanı’na gitmekte olduğunu, polis ise uçağın havalimanı yakınlarındaki sivil bir alana düştüğünü söyledi.
Üst düzey bir polis memuru gazetecilere, “Uçağın düştüğü bina bir doktorlar yurdu… Alanın yaklaşık %70 ila %80’ini temizledik, geri kalanını da yakında temizleyeceğiz” dedi.
Bir kaynak Reuters’a, 242 kişinin 217’sinin yetişkin, 11’inin çocuk olduğunu söyledi. Air India, bunların 169’unun Hindistan vatandaşı, 53’ünün İngiliz, 7’sinin Portekizli ve 1’inin Kanadalı olduğunu açıkladı.
Havacılık izleme sitesi Flightradar24, uçağın hizmet veren en modern yolcu uçaklarından biri olan Boeing 787-8 Dreamliner olduğunu söyledi.
Air India, X’te “Şu anda ayrıntıları tespit ediyoruz ve daha fazla bilgi paylaşacağız. Yaralılar en yakın hastanelere kaldırılıyor” dedi.
Televizyon kanalları, kazanın uçağın kalkışından hemen sonra meydana geldiğini bildirdi. Bir kanal, uçağın bir yerleşim bölgesi üzerinden kalkışını ve ardından evlerin ötesinden gökyüzüne yükselen dev bir alev sütunu ile birlikte ekrandan kaybolduğunu gösterdi.
Görüntülerde ayrıca, havaalanı yakınlarında gökyüzüne yükselen yoğun siyah dumanla birlikte yanan enkaz parçaları da görüldü.
Görüntülerde, sedyelerle taşınan ve ambulanslarla götürülen insanlar da görüldü.
Ahmedabad Havalimanı hava trafik kontrolüne göre, yolcu uçağı saat 13.39’da (08.09 GMT) 23 numaralı pistten kalkış yaptı. Acil durum sinyali olan “Mayday” çağrısı yaptı, ancak sonrasında uçaktan herhangi bir yanıt alınamadı.
Flightradar24 ayrıca, uçağın kalkışından saniyeler sonra son sinyalini aldığını da belirtti.
“Kazaya karışan uçak, VT-ANB tescilli bir Boeing 787-8 Dreamliner’dır” dedi.
Boeing, ilk raporlardan haberdar olduğunu ve daha fazla bilgi toplamak için çalıştığını söyledi. Boeing hisseleri, piyasa öncesi işlemlerde %6,8 düşüşle 199,13 dolara geriledi.
Şirket 2022’de özelleştirilmişti
İngiltere Dışişleri Bakanlığı, internet sitesinde yayınladığı açıklamada, kaza ile ilgili gerçekleri acilen ortaya çıkarmak ve kazazedelere destek sağlamak için Hindistanlı yetkililerle işbirliği içinde olduğunu belirtti.
Hindistan Havacılık Bakanı’nın ofisi, Başbakan Narendra Modi’nin kurtarma çalışmalarına derhal tüm desteğin sağlanması talimatını verdiğini açıkladı.
Havacılık Bakanı’nın ofisi, tüm ilgili kurumların yüksek alarmda olduğunu ve koordineli çalışmaların sürdüğünü ekledi.
Ahmedabad, Modi’nin memleketi Gujarat eyaletinin en büyük şehridir.
Ahmedabad havaalanı, tüm uçuşların derhal durdurulduğunu açıkladı. Havaalanı, Hindistan’ın Adani Group holdingi tarafından işletiliyor.
Holdingin kurucusu ve başkanı Gautam Adani, X’te “Air India’nın 171 sefer sayılı uçağının trajedisi karşısında şok ve derin bir üzüntü duyuyoruz” diye yazdı.
“Hayal edilemez bir kayıp yaşayan ailelerin acısını paylaşıyoruz. Tüm yetkililerle yakın işbirliği içindeyiz ve olay yerinde ailelere tam destek veriyoruz” dedi.
Hindistan’da son ölümcül uçak kazası 2020 yılında Air India Express’in düşük maliyetli havayolu şirketi tarafından gerçekleştirilmişti.
Havayolunun Boeing-737 uçağı, güney Hindistan’daki Kozhikode Uluslararası Havalimanı’nda “masa üstü” pistini aştı. Uçak pistten çıkarak bir vadiye düştü ve burun kısmı yere çarptı.
Kazada 21 kişi hayatını kaybetmişti.
Eskiden devlete ait olan Air India, 2022’de Hint holding Tata Group tarafından devralındı ve 2024’te grubun Singapur Havayolları ile ortak girişimi olan Vistara ile birleşti.
Tata, bir acil durum merkezinin faaliyete geçirildiğini ve bilgi almak isteyen aileler için bir destek ekibi kurulduğunu söyledi.
Asya
Rusya ortaklığı sonrası Kuzey Kore’den yeni nükleer tesis hamlesi

Kuzey Kore’nin ana nükleer kompleksi Yongbyon’da yeni bir tesis inşa ettiği ortaya çıktı. Bloomberg’in uzman analizleri ve uydu görüntülerine dayandırdığı haberine göre, uranyum zenginleştirme amacıyla kullanılabileceği düşünülen tesisin, ülkenin nükleer savaş başlığı üretim kapasitesini artırması bekleniyor. ABD Kongresi Araştırma Servisi, Pyongyang’ın Moskova’nın desteğiyle cephaneliğini önemli ölçüde büyütebileceğini bildirdi.
Bloomberg‘in analistlere ve uydu görüntülerine dayandırdığı haberine göre, Kuzey Kore, ana nükleer kompleksi olan Yongbyon’da yeni bir tesis inşa etti.
İnşaat hazırlıklarına 2024’ün sonlarında başlanan tesisin, uranyum zenginleştirmeyle bağlantılı olabileceği ve nükleer savaş başlığı üretimini artırmaya olanak tanıyacağı belirtiliyor.
Pyongyang’ın 100 kilometre kuzeyinde yer alan Yongbyon’daki yeni binanın, mevcut zenginleştirme tesislerine benzediği ifade ediliyor.
‘Tesis Kangson’dakiyle benzerlik gösteriyor’
Kuzey Kore’nin nükleer programı üzerine çalışan uzmanlar Jeffrey Lewis ve Sam Lair, Arms Control Wonk dergisi için kaleme aldıkları makalede, binanın merkezi salonunun boyutlarının, santrifüj ünitelerinin bulunduğu Kangson’daki tesisin merkezi salonuyla aynı olduğunu yazdı.
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Genel Direktörü Rafael Grossi de tesisin Kangson’dakiyle olan görsel benzerliğini doğruladı.
Ancak UAEA, görsel benzerliğe rağmen tesisin bir nükleer yakıt zenginleştirme tesisi olduğunu doğrudan beyan etmedi. BM’ye bağlı denetim organı, Yongbyon kompleksindeki yeni binayı izlemeye devam ettiğini açıkladı.
Kim Jong Un gizlilik politikasını terk etti
Kuzey Kore lideri Kim Jong Un’un son zamanlarda tam gizlilik politikasından uzaklaşarak nükleer tesislerde daha sık görünmeye başladığı gözlemleniyor.
Kim, ocak ayında Yongbyon’daki uranyum zenginleştirme tesisinin fotoğraflarını ilk kez yayımlamış, Eylül 2024’te ise Kangson’daki tesisleri sergilemişti.
Bu politika değişikliğinin, Kim’in ABD, Güney Kore ve Japonya’yı hedef alan yeni kıtalararası füzeler için nükleer savaş başlığı stoklarını “katlanarak” artırma planlarını açıklamasının ardından gelmesi dikkat çekti.
‘Moskova’nın desteğiyle cephaneliğini artırabilir’
Mayıs ayının sonunda ABD Kongresi Araştırma Servisi (CRS), Kuzey Kore’nin Moskova’nın desteği sayesinde cephaneliğini önemli ölçüde artırabileceğini bildirdi.
CRS’nin verilerine göre, Pyongyang halihazırda 90 adede kadar savaş başlığı üretmeye yetecek nükleer materyal biriktirdi ve muhtemelen yaklaşık 50’sini monte etti.
2023-2024 yıllarına ait önceki raporlarda bu potansiyel 20 ila 60 savaş başlığı olarak belirtiliyordu.
Rusya, Kuzey Kore’ye direkt tren seferlerini yeniden başlatıyor
Asya
BYD, Avrupa’da elektrikli otomobillerdeki fiyat savaşını küçük otomobillere de taşıdı

BYD, Çinli otomobil üreticilerinin Avrupa’da fiyat savaşını kompakt otomobil segmentine taşırken, İngiltere’de en ucuz ve en küçük elektrikli aracını piyasaya sürdü.
Başlangıç fiyatı 18.650 sterlin olan Dolphin Surf, BYD’nin popüler Seagull hatchback modelinin İngiliz versiyonu. Bu model, dünyanın en büyük otomobil pazarında yaşanan fiyat savaşının ardından yapılan son indirimlerle Çin’de İngiltere fiyatının üçte birinden daha ucuza, 6.000 sterlinin altında satılıyor.
BYD’nin başkan yardımcısı Stella Li, Roma’da düzenlenen lansman etkinliğinde, elektrikli araçların Avrupa’da kompakt otomobillerde yaygınlaşacağını ve küçük otomobillerde elektrikli araçlara geçişin büyük spor araçlara göre daha yavaş olduğunu belirtti.
Önde gelen elektrikli araç üreticisi BYD, geçen ay Japon küçük otomobil pazarına giriş yapacağını duyurdu ve gelecek yıl düşük maliyetli, batarya ile çalışan bir kei otomobil piyasaya sürmeyi planladığını açıkladı. Kutu şeklindeki minik otomobil, Japonya’da 2,9 milyon yen (20.700 dolar) fiyatla satılan kompakt Dolphin modelinden daha ucuz olacak.
Dolphin Surf’ün birkaç hafta önce 23.000 avronun altında bir fiyatla Avrupa’da piyasaya sürülmesinden önce bile, Renault 5, Citroën ë-C3 ve Dacia Spring gibi rakip kompakt elektrikli araçlar benzer veya daha düşük fiyatlarla piyasaya çıkmıştı.
Çinli markalar, özellikle Brüksel’in geçen yıldan bu yana Çin yapımı elektrikli araçların ithalatına daha yüksek gümrük vergileri uygulamaya başlamasıyla, Avrupa’da kendi iç pazarlarına göre daha kısıtlı bir fiyatlandırma stratejisi benimsedi.
Yine de BYD’nin Avrupa’daki tüm otomobil segmentlerine yayılması, yurt dışı büyümesini hızlandıracak. Schmidt Automotive Research’e göre, BYD ve diğer Çinli markaların İngiltere ve Avrupa kıtasındaki pazar payı, 2024’ün ilk çeyreğinde yüzde 2,9’dan 2025’in ilk dört ayında yüzde 4,8’e çıktı.
Çin elektrikli araçlarına daha yüksek gümrük vergileri uygulamayan İngiltere, şu anda Batı Avrupa’ya giren tüm Çin markalı modellerin neredeyse üçte birini oluşturuyor.
İngiltere’nin çevrimiçi pazar yeri Auto Trader’a göre, Ocak ve Nisan ayları arasında satışa sunulan Çin elektrikli araçların stokları bir önceki yıla göre on kat artarak 3.300’ü aştı. Bu rakam, bir önceki yılın aynı dönemindeki %0,2’ye kıyasla, pazardaki yeni araç stokunun yaklaşık %3’ünü oluşturdu.
Analistler, Batılı otomobil üreticilerinin, gümrük vergilerinden kaçınmak için Avrupa’da yerel üretimi artıran Çinli rakipleriyle rekabet edebilmek için daha ucuz lityum demir fosfat piller kullandıkları için, daha küçük elektrikli otomobillerin fiyatlarında daha fazla düşüş olabileceğini belirtiyor.
Renault ve Volkswagen, araç geliştirmeyi hızlandırmak ve gelecek yıl piyasaya sürülmesi planlanan kompakt elektrikli araçların maliyetlerini düşürmek için Çin’in mühendislik uzmanlığının yanı sıra Çin’de üretilen bileşenleri kullanıyor.
Otomotiv analisti Matthias Schmidt, “Bu araçlar piyasaya çıkmaya başladığında fiyatlarda düşüş göreceğiz” dedi.
Stellantis destekli Çinli otomobil üreticisi Leapmotor’un kıdemli başkan yardımcısı Cao Li Çarşamba günü gazetecilere verdiği demeçte, elektrikli araçlar ile benzinli araçların fiyatlarının birbirine yaklaşmasının Avrupa pazarında genel bir eğilim olduğunu söyledi.
Bazı Çinli otomobil yöneticileri, kendi pazarlarında yaşanan şiddetli fiyat savaşının Avrupa’ya sıçrayabileceğinden korkuyor. Ancak Çin ile AB arasında tırmanan ticaret gerilimleri, Avrupa’daki fiyat dinamiklerini değiştireceği düşünülüyor.
Pekin ve otomobil üreticileri, AB tarifelerinin yerine gönüllü fiyat kontrol sistemi getirmeyi teklif etti, ancak Brüksel’in bu asgari fiyatlandırma yaklaşımını kabul edip etmeyeceği henüz belli değil.
Müzakerelere yakın kaynaklar, Pekin’in önceki görüşmelerde modelden bağımsız olarak 35.000 avroluk bir asgari fiyat teklif ettiğini söyledi. Bu seviyede, BYD ve Leapmotor gibi daha ucuz otomobiller piyasadan çıkarılacaktır.
Ancak analistler, fiyat indirimleri Avrupa’da daha sınırlı olsa bile, tüketicilerin Çinli üreticilerin yüksek kaliteli teknolojisi ve yazılımı nedeniyle bu araçlara yöneleceğini belirtiyor.
Örneğin BYD’nin Başkan Yardımcısı Li, Belçika basınına verdiği demeçte, Çinli grubun süper hızlı şarj teknolojisini önümüzdeki 12 ay içinde Avrupa’ya getirmeyi planladığını söyledi.
Çin’deki fiyat savaşı, yerli otomobil endüstrisi için yıkıcı olarak değerlendirilirken, İngiltere ve Avrupa’da artan rekabet, hala salgın öncesi seviyelerin altında olan araç talebini artırmaya yardımcı olabilir.
Auto Trader’ın ticari direktörü Ian Plummer, “Pazarımızda görülen artan rekabet ve bazı yeni öne çıkan oyuncular, kısa vadede otomobil alıcıları için olumlu olacak ve orta vadede de daha fazla inovasyon ve pazar büyümesini tetikleyecek daha geniş fiyat baskısı yaratacaktır” dedi.
-
Görüş2 hafta önce
ABD Dışişleri’nin Avrupa eleştirisi ne anlama geliyor?
-
Asya4 gün önce
Huawei kurucusu: Çiplerimiz ABD’nin bir nesil gerisinde
-
Dünya Basını6 gün önce
Trumpizmin gerici ideoloğu: Curtis Yarvin
-
Avrupa2 hafta önce
Max Otte: Alman ekonomisinde bir gerileme değil, çöküş yaşanıyor
-
Rusya2 hafta önce
Ukrayna’dan Rus stratejik bombardıman üslerine kamyonlardan kalkan İHA’larla saldırı
-
Görüş2 hafta önce
Silahlar sustu, şimdi artılar eksiler hanesine bakma zamanı – 2
-
Dünya Basını2 hafta önce
Rusya ve Ukrayna heyetleri tekrar İstanbul’da: Masada neler var?
-
Dünya Basını2 hafta önce
Savaş sonrası Suriye’yi dönüştüren ‘Sünni popülizm’