Bizi Takip Edin

ASYA

Dünya ekonomisi nereye – 4: Çin ve Hindistan’ın koşusu

Yayınlanma

Ocak ayının sonunda, yatırımcılar büyük bir iştahla gelişmekte olan ülkelere hücum ederek bono ve hisse senedi satın almaya başladılar. Institute of International Finance’in (IIF) 21 ülkeyi takibinden elde ettiği sonuçlara göre, bu piyasalara giren para miktarı günlük net 1,1 milyar dolardı.

Görünüşe bakılırsa, baz etkisiyle düşen enflasyon oranı, Çin’in sıfır-COVID siyasetinden vazgeçmesi, Hindistan’ın görece güçlü, Rusya’nın ise beklenmedik büyümesi yatırımcıların ‘gelişmekte olan ülkeler’ iştahını artırdı.

Enflasyon beklentisinin rahatlaması, aynı zamanda başta Fed olmak üzere gelişmiş ülkelerdeki merkez bankalarının faiz artırma siyasetinde de gevşemeye işaret edebilir. Bu durum, ‘sıcak para’nın gelişmekte olan ülkelere akmasını önünü açacak bir faktör.

IMF de 2023 tahminlerini bu nedenle revize etti. Gelişmekte olan ülkeler için geçen Ekim ayında yaptığı 2023 tahmini yüzde 3,7 idi. Şimdi bu oranı yüzde 4’e çekmiş durumda. 2024 için beklenti ise yüzde 4,2 büyüme.

Öte yandan, enflasyonun hızındaki yavaşlama belirgin hale gelse de hâlâ pandemi öncesi üç yılın ortalamasından yüksek olacak. 2022’de gelişmekte olan ülke ortalaması yüzde 9,9’du; bu oranın 2023’te yüzde 8,1, 2024’te yüzde 5,5 olması bekleniyor. 2017-2019 arasındaki ortalama enflasyon ise yüzde 4,9’du.

Düşük gelirli ülkelerin yüzde 15’inin borç yükü altında olduğu, yüzde 45’inin de bu noktaya gelme riski taşıdığı tespit ediliyor. Gelişmekte olan piyasaların yüzde 25’i de yüksek riskli kategorisinde sınıflandırılıyor.

Lokomotif: Çin ve Hindistan

IMF tahminlerine göre, 2023’te küresel ekonomideki büyümenin yüzde 50’sini Çin ve Hindistan’ın büyümesi oluşturacak.

Hindistan ekonomisinin bu yıl ve önümüzdeki yıl yüzde 6’nın üzerinde büyüyeceği tahmin ediliyor. Şimdiden dünyanın 5. en büyük ekonomisi haline gelen Asya devinin Mart sonunda GSYİH’sinin 3,5 trilyon dolara ulaşacağı belirtiliyor.

IIF’in hesaplamalarına göre ise, patlama yapan günlük yatırım akışında aslan payı Çin’e gidiyor. Sıfır COVID siyasetinin bitirilmesi ile birlikte, 1,1 milyar dolar günlük akışın 800 milyon dolarının Çin’e doğru olduğu tahmin ediliyor.

Çin Devlet Başkan Yardımcısı Liu He’nin Davos’ta yaptığı konuşmada ‘planlı ekonomiye dönmeyeceklerini’ ve ‘özel sektörü desteklemeye devam edeceklerini’ söylemesi de iyimserliği artırmış görünüyor. 

Çin’in sorunları ve beklentiler

Çin ve dünya ekonomisi için çizilen pembe tabloda bazı karanlık unsurlar da var. Örneğin Çin ekonomisinin yüzde 30’unu oluşturan emlak piyasası ve etrafındaki sektörlerde belirsizlik sürüyor. Zaten He de, Davos’ta yaptığı konuşmada, sorunu kabul ederek, “Düzgünce ele alınmazsa, konut sektöründeki riskler sistemik riskleri tetikleyebilir,” uyarısında bulundu.

Üstelik Liu He, Şi Cinping’in ortaya attığı ‘müşterek refah’ söyleminin ‘eşitlikçilik veya refahçılık’ uygulamaları anlamına gelmeyeceğinin altını kalın kalın çizdi. 

Konuşmasının ardından He, birçok büyük şirketin yöneticileri ile bir araya geldi. Toplantıya katılan şirketler arasında Intel, Cisco, Blackstone, Moderna, Nestle ve BASF gibi tekeller de vardı.

Liu He’nin temel mesajı “Çin geri döndü,” idi ve katılımcılar da Pekin’in ekonomik iyimserliğinden etkilenmiş göründüler. Financial Times’a (FT) izlenimlerini aktaran bir katılımcı, Çin yönetiminin son üç yılda yaptığı her şeyi tersine çevireceği mesajını aldıklarını söyledi ve ekledi: “İş dünyasına dost olacaklar ve ekonominin özel sektör olmadan başarılı olamayacağını biliyorlar.”

Çin ekonomisi için kritik başlıklardan biri endüstriyel üretim. Bu alanda 2022 yılı yüzde 3,6 büyüme ile kapatıldı. Satın alma yöneticileri endeksi (PMI) de hem imalat sektöründe hem de hizmet ve inşaat sektörlerinde Aralık ayına göre büyük bir artış göstererek 50’nin üzerine çıktı. PMI, eşik değer olan 50’nin altına düştüğünde ekonomik daralma beklentisi oluşuyor.

Ama bir de bu tablonun görünmeyen yüzü var. Birincisi, 2022’de Çinli şirketlerin mutlak kârı artsa da endüstriyel kârlarda yüzde 4’lük bir düşüş yaşandı. 

İkincisi, hâlâ zayıf olan talep şirketleri zor durumda bırakıyor; örneğin Çin’in ihracatı Aralık ayında bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 9,9 azaldı. Küresel talepteki daralma Çin’in ihracatını da vuruyor. İk işaretler, Çin’in endüstriyel büyümesinin lokomotifinin ihracattan ziyade iç tüketim olacağını gösteriyor.

Ama üçüncüsü, Çinli sanayi devleri için işler biraz düzelmiş olsa da KOBİ’ler için PMI’ın hâlâ 50’nin altında seyrettiğine dikkat çekmek gerek. KOBİ’lerin kamu dışı istihdamın yüzde 80’ini oluşturduğunu da hatırlatalım.

Hindistan efsanesi

Bir başka mesele, Çin’e yönelik iktisadi yaptırımlar ve bu Asya devinin askeri olarak çevrelenmesi nedeniyle küresel ekonominin geleceği.

Uzun süredir, imalatın dünyanın atölyesi konumundaki Çin’den hangi ülkeye kayacağı tartışmasında birinci sırada Hindistan yer alıyor. Demografik yapısı, işgücü potansiyeli, tedarik zincirlerine yakınlığı ve batı ile olan ilişkileri gibi nedenlerle öne çıkarılan Hindistan’ın yakın zamanda bu türden bir dönüşüme öncülük edebileceği hayli şüpheli.

Hindistan’ın büyük bir hızla büyüdüğüne ve Modi-BJP önderliğinde dünya kapitalist sisteminde öncü rol oynamak için bir atılım denediğine şüphe yok.

Bununla birlikte, hâlâ büyük oranda kırsal bir toplum olmaya devam eden Hindistan’ın, egemen sınıflar büyük bir toplumsal altüst oluşu zor yoluyla gerçekleştirmezse, bu temposuyla Çin’in yerine geçmesi mümkün görünmüyor. Altyapısı, ulaşım imkânları ve hâlâ yüzde 77 civarında seyreden okuryazarlık oranı ile Hindistan’ın gidecek çok yolu bulunuyor. Yarımadanın kara nakliye lojistik bedellerinin bile Çin’in yüzde 30 ila 40 arasında üzerinde olduğu tahmin ediliyor. Buna, Hindistan’ın yabancı mallara uyguladığı gümrük vergisinin yükselikliği de eklenebilir.

Davos’ta bir konuşma yapan Eski Hindistan Merkez Bankası Başkanı Raghuram Rajan da Hindistan’ın Çin’in yerini alacağına ilişkin fikirlerin erken olduğuna dikkat çekti. 

Yine de birçok çokuluslu tekelin tedarik zincirlerini çeşitlendirmek için harekete geçtiği de bir sır değil. Apple, Samsung ve Foxconn gibi şirketler işgücünün ucuz olduğu Hindistan ve Vietnam gibi ülkelerde de yatırımlarını artırıyorlar.

Çin’in hızla sanayileşmesi ve kentlileşmesi ise beklenen bir gelişmeydi. Şimdi, azalan nüfus ile birlikte, işgücü verimliliğini artırmak için Pekin’in bir hamle yapması gerekiyor. Bu kapsamda Çin anakarasındaki robot miktarının devasa boyutlarda arttığını (2015’te 69 bin ünite, 2022’de 300 bin ünite) söylemek gerekiyor; kişi başına düşen robot sayısında hâlâ birçok gelişmiş ekonominin gerisinde olmasına rağmen.

Şunu beklemek daha mantıklı görünüyor: Bugüne kadar ‘1 milyonculuk’ ile ünlenmiş bazı düşük teknolojili üretim, başta Hindistan olmak üzere Güney ve Güneydoğu Asya ülkelerine kayabilir, hatta kaymaya başladı bile. Çin, bir süredir zaten o fason üretim merkezi olma halinden çıkmak için girişimlerde bulunuyor. Çip savaşlarına ve Çin’in yüksek teknolojiye erişiminin ABD tarafından kısıtlanma girişimine rağmen, yarı iletkenler alanında yapılacak bir atılım -ki, mümkün görünüyor- Pekin’i bir hayli rahatlatabilir.

ABD’nin Hindistan hamlesi

ABD’nin Hindistan’ı yeni tedarik zinciri merkezi yapma girişimlerinden de bahsetmek gerek. Görünen o ki Biden yönetimi yüksek teknolojiyi Çin’den uzaklaştırmak için gözünü Hint Yarımadasına çevirmiş durumda. 

Bu kapsamda Japonya ve Hollanda’yı kendi yanına çekerek Uzak Asya ülkesine gelişmiş çip satışını engelleyen ABD’li yöneticiler, Hintli yetkililerle bir araya gelerek olası yatırım imkânlarını görüşüyorlar.

Wall Street Journal’ın aktardığına göre, ABD’lilerle Hintliler arasındaki toplantıya savunma sanayisi devi Lockheed Martin ile yarı iletken üreticisi Micron da katıldı. Bir ABD yetkilisinin aktardığına göre, ABD Başkanı Joe Biden, dünyadaki büyük meydan okumaların hiçbirinin, merkezinde ABD-Hindistan yakın ortaklığı durmadan çözülemeyeceğine inanıyor.

Bu nedenle Hindistan’ın askeri teknoloji alanında Rusya ile geliştirdiği ileri teknolojilere alternatif yaratmak öncelik haline gelmiş durumda. ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan’ın söylediğine göre jet motorları, topçu sistemleri, zırhlı piyade gibi sektörlerde ortak teknoloji geliştirmek için kollar sıvanacak. Hatta General Electric’in Amerikan hükümetine jet motoru geliştirmek için bir teklif sunduğu da bildiriliyor.

Bununla birlikte, artan endüstriyel üretim, Hindistan’ın ucuz Rus enerjisine bağımlılığını da artırıyor. Yeni Delhi, Ukrayna savaşında da Rusya’yı kınama kervanına katılmayan Asya ülkelerinden oldu.

Brezilya yeni merkez mi olacak?

“Çin mi, Hindistan mı?” tartışması sürerken ilginç bir ülke daha ortaya çıktı. Lula’nın yeniden başkan seçilmesi ile birlikte Brezilya’nın ‘yeni atölye’ olabileceği, üstelik Çin’in Hindistan yerine Brezilya’nın bu tacı giymesi için ileri atılabileceği düşünülüyor.

Örneğin Çin Renmin Üniversitesinden Di Dongşeng’e göre, Çin, imalat sanayisinin gelecekteki jeopolitik hasmı Hindistan’a taşınmasına izin vermek yerine, ‘daha zararsız’ Brezilya’yı ön plana çıkarabilir.

Çin, ‘Güney-Güney işbirliği’ni hızlandırsa da aynı siyaset Hindistan tarafından da izleniyor. Örneğin Afrika ve Latin Amerika, bu iki ülkenin de gözünü diktiği ‘gelişmekte olan’ bölgeler arasında.

Çin 310 milyar dolarlık hacimle Latin Amerika’nın ticaret ortakları arasında ABD’den sonra ikinci sıraya yerleşirken, Hindistan’ın da Latin Amerika ile ticareti yıldan yıla gelişiyor ve geçen sene 18,9 milyar dolara yükseldi. Latin Amerika’da Hindistan’ın en büyük ticaret ortağı ise Brezilya.

Çin’in endüstri eyaletlerinin kendi malları için Latin Amerika pazarına ihracatın gazına bastığı da vurgulanıyor. Güney Amerika ülkelerinin artan enerji ihtiyacını karşılamak için Çin’den yapılan güneş panelleri ve rüzgar enerjisi ekipmanları satışı bir hayli artmış durumda. Çin’in otomobil ihracatı da önemli ölçüde artmış durumda. Latin Amerika’ya elektrikli araç satışları, Çin’in tüm elektrikli araç satışlarının yüzde 26,19’unu oluşturuyor.

Çinli devler bir yandan da Latin Amerika pazarından çıkan ABD’li şirketlerin yerini dolduruyor. Geçen Ekim ayında Çinli elektrikli araç şirketi BYD, Brezilya’nın Bahia eyaletinin yönetimi ile bölgeye bir fabrika kurma konusunda anlaştı. Bu bölgede daha önce ABD’nin otomotiv devi Ford’un bir fabrikası bulunuyordu.

Bu nedenle Hindistan’ın, Çin’in ötesinde, Brezilya ve hatta Meksika ile endüstriyel bir rekabete girmesi gerekiyor.

Yazılım sektöründe işgücü bağlamında önde gelen ülkeler arasında yer alan Hindistan, Brezilya’dan gelen rekabetle de uğraşmak zorunda kalabilir. Tractian gibi yeni startup’lar, hem Brezilya’dan hem de Kuzey Amerika’dan yalnızca birkaç yıl içinde milyonlarca dolar yatırım çekmeyi ve Bosch, Hyundai, Pirelli gibi tekellere hizmet vermeyi başardı.

Keza IMF, Brezilya ve Meksika için 2023 büyüme tahminlerini de yüzde 0,2 ve yüzde 0,5 yukarı yönlü revize etti.

Ortadoğu ve Orta Asya geriden geliyor

IMF tahminlerinde Ortadoğu ve Orta Asya’ya yönelik beklentiler ise biraz frenlenmiş durumda.

IMF, bu ekonomilerin 2023 yılında yüzde 3,2 büyüyeceğini düşünüyor. Bunda en büyük iki faktör Mısır ve Suudi Arabistan ekonomilerindeki gerileme. Ukrayna savaşı ve emtia fiyatlarına etkisinin yanı sıra Suudi Arabistan’ın OPEC+ anlaşması kapsamında ham petrol üretimini kısması da bu faktörler arasında yer alıyor.

Bölgedeki petrol ithalatçısı ülkelerin büyük borçlarla yaşadığını ve yükselen enerji ve gıda fiyatlarının geçim derdini ağırlaştırdığını savunan IMF, yeni toplumsal karışıklıklar yaşanabileceğine ilişkin de uyarılarda bulundu.

Anglosfer ve Sinosfer

ABD’nin ve öncülük ettiği ittifakın ‘iktisadi güvenlik’ten tutulsun da yeşil enerjiye geçişe kadar devletin iktisadi ve askeri rolünü artırmaya yönelik hamleleri ile Çin ve Rusya’nın karşı hamleleri, ‘küresel’ dünyayı ikiye bölüyor gibi görünüyor.

Ukrayna savaşı ve Rusya yaptırımları ile ağırlaşan enerji krizine bir de Enflasyonu Düşürme Yasası’nı (IRA) ekleyen ABD, Avrupa’ya şimdilik diz çöktürmüş görünüyor. Rusya’yı AB’den koparan ve Çin’e karşı iktisadi savaşa eklemleyen ABD, iktisadi olarak ‘büyümeye yol açmayan bir tür Keynesçi’ politika takip ediyor.

Buna, liberaller ‘otoriterleşmenin hızlanması’ olarak bakıyor. Uluslararası rekabetin artması ve paylaşım hırsının yükselmesi de diyebiliriz. Uzun vadede bakarsak düşme eğiliminde olan kârlar ve yaygın yatırım iştahsızlığı bu süreci tetikliyor. ABD’nin hem askeri hem de iktisadi zor yoluyla gemisini yüzdürmeye çalıştığı bir dönemdeyiz. Herkesin beklediği küresel resesyonun, pastanın küçülmesi ile birlikte bu süreci şiddetlendirmesini beklemeliyiz.

AMERİKA

ABD, Filipinler’e Pekin’e karşı kullanması için insansız deniz aracı veriyor

Yayınlanma

Analistler, Washington’ın Manila’ya gelişmiş insansız hava araçları sağlamasının Filipin Donanması için bir “güç çarpanı” görevi göreceğini ve ABD’nin müttefikinin Güney Çin Denizi’nde Çin’e karşı gözetleme ve operasyonel kabiliyetlerini artıracağını söylüyor.

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin salı günü Filipinler’e yaptığı iki günlük ziyaret sırasında ABD hükümetinin Filipin Donanmasına Batı Filipin Denizi’ndeki operasyonları için açıklanmayan sayıda insansız deniz aracı (USV) verdiğini açıkladı.

Biden yönetimi sona ermeden önce “çok daha fazlasının” teslim edileceği sözünü verdi.

Austin, Filipinler Savunma Bakanı Gilberto Teodoro Jnr ile birlikte Batı Filipin Denizi’ne bakan ve ABD-Filipin ortak askeri tesisine ev sahipliği yapan Puerto Princesa, Palawan’da düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi: “Temmuz ayındaki ziyaretim sırasında açıkladığım 500 milyon ABD doları tutarındaki yabancı askeri finansmanla, Filipinler’in münhasır ekonomik bölgesi (MEB) boyunca haklarını ve egemenliğini savunacak yetenek ve araçlara sahip olmasını sağlamaya yardımcı olmak için bunun gibi daha birçok platformun teslim edilmesini bekliyoruz.”

Austin, ABD’nin “Filipinler’in savunmasına derinden bağlı olduğunu” ve Manila ile olan Karşılıklı Savunma Anlaşmasının “Güney Çin Denizi’nin herhangi bir yerinde, sahil güvenlik güçlerimiz de dahil olmak üzere silahlı kuvvetlerimize, uçaklarımıza veya kamu gemilerimize yönelik silahlı saldırılar için geçerli olduğunu” yineledi.

Okumaya Devam Et

ASYA

Malezya ve Vietnam yenilenebilir enerji işbirliğini geliştirme konusunda anlaştı

Yayınlanma

İki Güneydoğu Asya ülkesinin liderleri perşembe günü Malezya’da bir araya gelirken, Malezya ve Vietnam yenilenebilir enerji ve diğer alanlarda ilişkilerini güçlendirme konusunda anlaştı.

Vietnam Komünist Partisi Genel Sekreteri To Lam, Malezya’ya üç günlük resmi bir ziyaret gerçekleştiriyor. Bu, ağustos ayında göreve gelmesinden bu yana Malezya’ya yaptığı ilk ziyaret.

Ortak basın toplantısında konuşan Malezya Başbakanı Anwar İbrahim, To Lam’ın ziyaretinin iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin “kapsamlı stratejik ortaklık” düzeyine yükseltilmesi yolunda önemli bir adım olduğunu vurgulayarak, “Vietnam, ülkelerindeki 700 projeyle 13 milyar doları aşan iş girişimlerimize büyük destek veriyor” dedi.

Daha geniş kapsamlı bir anlaşmanın parçası olarak Malezya’nın devlet petrol grubu Petronas ve Vietnamlı mevkidaşı PetroVietnam, karbonsuzlaştırma ve sürdürülebilir enerji alanında çözümler geliştirme konularında işbirliğine ilişkin bir mutabakat zaptı teati etti.

Anwar, Malezya’nın Vietnam ile savunma, denizcilik ve dijital teknoloji dahil olmak üzere çeşitli diğer alanlarda işbirliğini kolaylaştıracağını da sözlerine ekledi.

To Lam ise Vietnam’ın helal endüstrinin geliştirilmesi, karşılıklı iş yatırımları, yeşil ekonomi inovasyonu, eğitim, spor ve turizm gibi alanlarda işbirliğini genişletme niyetini vurguladı.

“Özellikle ASEAN, BM, Bağlantısızlar Hareketi ve APEC gibi çok taraflı forumlarda barış, güvenlik ve istikrar başta olmak üzere bölgesel ve uluslararası konularda yakın bir şekilde çalışacağız. Mekong alt bölgesi de dâhil olmak üzere bölgesel entegrasyon alanındaki işbirliğini de güçlendireceğiz” dedi.

Genel sekreter ayrıca Vietnam’ın Güney Çin Denizi’nde “barış, güvenlik, istikrar, emniyet ve seyrüsefer ve uçuş özgürlüğünü” koruma taahhüdünü vurgulayarak, “Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi dahil olmak üzere evrensel olarak tanınan uluslararası hukuk doğrultusunda, tehdit veya güç kullanımı olmaksızın anlaşmazlıkların barışçıl çözümünü teşvik ediyoruz” dedi.

Okumaya Devam Et

ASYA

Trump’ın olası gümrük vergileri Güneydoğu Asya’yı nasıl etkileyecek?

Yayınlanma

Güneydoğu Asya, Donald Trump’ın evrensel gümrük vergileri tehdidine ve Çin ile yeni bir ticaret savaşına karşı endişeli görünüyor. Bölgenin en büyük altı ekonomisinden beşi ABD ile ticaret fazlası veriyor.

Ancak uzmanlara göre, durum o kadar da kötü olmayabilir. Jeopolitik olarak tarafsız durmaya çalışan bölge, Trump’ın ilk başkanlığı döneminde 2017-2020 yılları arasında hem Çin hem de ABD ile brüt ticaretinde artış gördü. Çin, Japonya, Güney Kore, Tayvan ve ABD’den şirketlerin ABD gümrük vergilerinden kaçınmak için Güneydoğu Asya’daki üretim üslerini çoğaltmasıyla Vietnam, Endonezya, Malezya ve Tayland büyük kazanç elde etti.

Uzmanlara göre, ihracat ve ekonomik büyüme kısa vadede darbe alacaktır ancak bölge ticaret sapması ve ikamesinden kazançlı çıkabilir.

Trump’ın gümrük vergisi tehdidi nedir?

Trump’ın ticaret politikasının amacı, imalat işlerini ABD’ye geri döndürmek ve tedarik zincirlerini Çin’den ayırmak. Trump ve danışmanları Çin’in ticari avantajının kur “manipülasyonu, fikri mülkiyet hırsızlığı ve zorla teknoloji transferinden” kaynaklandığını iddia ediyor.

İlk döneminde Trump, Çin’den ithal edilen 250 milyar dolar değerindeki elektronik, makine ve tüketim mallarına %25’e varan gümrük vergileri uygulamak için yürütme yetkilerini kullandı. Pekin de ABD’nin tarım, otomotiv ve teknoloji ihracatına karşı benzer önlemlerle misilleme yaptı.

Şimdi Trump, ABD’ye giren tüm Çin mallarına %60 vergi ve diğer her yerden yapılan ithalata %20’ye varan gümrük vergisi uygulanmasını önerdi.

Güneydoğu Asya için ne kadar kötü olabilir?

Oxford Economics’e göre Kamboçya’nın ihracatının yaklaşık %40’ı Amerika’ya gidiyor ve toplam ihracata oranla ASEAN’daki en büyük ihracatçı konumunda; onu %27,4 ile Vietnam ve %17 ile Tayland takip ediyor. Tayland Ticaret Odası Üniversitesi Başkanı Thanavath Phonvichai, Trump’ın vaatlerini yerine getirmesi halinde Tayland ekonomisinin 160,5 milyar baht (4,6 milyar dolar) darbe alabileceğini söyledi.

Vietnam, ABD ile dünyanın en büyük dördüncü ticaret fazlasına sahip. Çinli, Tayvanlı ve Güney Koreli firmaların Trump dönemi gümrük vergilerini aşmak için Vietnam’ı kullanmasıyla bu dengesizlik hızla büyüdü. Vietnam’ın talihi, özellikle de ABD’nin Vietnam’ı daha yüksek gümrük vergileri gerektiren “piyasa dışı ekonomi” olarak sınıflandırmaya devam etmesi halinde, aynı hızla dönebilir.

Trump’ın gümrük vergileriyle ilgili belirsizlik, firmaların Güneydoğu Asya’daki yatırım planlarını duraklatmalarına ya da durdurmalarına neden olabilir. Şehir devletinin Ekonomik Kalkınma Kurulu’na göre, ABD şirketleri geçen yıl Singapur’daki 9,5 milyar dolarlık sabit varlık yatırımının yaklaşık yarısını oluşturdu. Başbakan Lawrence Wong, Trump’a gönderdiği tebrik mektubunda ABD’nin Singapur ile “istikrarlı bir ticaret fazlası” verdiğini hatırlatmakta gecikmedi.

Çin ekonomisine vurulacak herhangi bir darbe, Çin tüketimine, ihracat talebine ve turizmine bağımlı olan ASEAN ülkelerine de yansıyacaktır. Çin mallarına yönelik iştahın azalması, Çinli üreticilere girdi sağlayan Güneydoğu Asyalı tedarikçileri de etkileyecektir. Güneydoğu Asya’nın en büyük ekonomisi olan Endonezya, Çin’e olan %24,2 oranındaki ihracatı ve ağırlıklı olarak emtia ihracatı nedeniyle bu durumdan en fazla zarar görecek ülke olacaktır.

Mallarını ABD’ye gönderemeyen Çinli ihracatçılar, hükümetlerin metal, tekstil ve tüketim mallarındaki dampingden zarar gören yerel üreticilerin şikayetleriyle karşılaştığı Güneydoğu Asya’ya yönlendirebilir.

Güneydoğu Asya’nın avantajı nedir?

Güneydoğu Asya’nın mevcut üretim patlaması ticaret savaşı nedeniyle başladı. Analistler zaman içinde ticari ikame ve sapmanın büyümeye vurulan darbeden daha ağır basacağını düşünüyor.

Macquarie Capital ASEAN araştırma müdürü Jayden Vantarakis, “Çin’e yönelik daha büyük bir baskının, Çinli işletmelerin Asya’da daha fazla ticaret ve yatırım yapmasıyla tedarik zincirinde daha fazla sapmaya yol açabileceğini düşünüyoruz” dedi.

Bazı Güneydoğu Asya hükümetlerinin agresif bir şekilde başvurduğu elektrikli araç fabrikaları ekonomik bir tampon sağlayabilir. “ABD dışında da elektrikli araç talebi artıyor, bu nedenle Endonezya’ya net bir fayda sağlayabileceğini düşünüyorum. Özellikle benzin fiyatları giderek pahalılaştığı için karbon nötr olmaya çalışan daha küçük ülkeler arzı devralmaya çalışacak ve daha fazla elektrikli otomobil satın alacaklar,” diyor Singapur Ulusal Üniversitesi İşletme Fakültesi profesörü Sumit Agarwal.

Trump’ın vaat ettiği gümrük vergileri, Tayland’ın bu yıl haddelenmiş çelikte yaptığı gibi, ASEAN hükümetlerine Çin mallarına antidamping tarifeleri uygulama konusunda itici güç sağlayabilir. Daha sıkı ABD menşe kuralları da hükümetlere daha fazla yüksek değerli parça üretimi ve montajının yerel olarak yapılmasını sağlama fırsatı verebilir.

Güneydoğu Asya para birimleri ve piyasaları nasıl etkilenecek?

Trump’ın gümrük vergileri Güneydoğu Asya merkez bankaları üzerindeki para politikasını daha da gevşetme baskısını hafifletebilir.

İngiltere merkezli Pantheon Macroeconomics’in gelişmekte olan Asya baş ekonomisti Miguel Chanco, “Esasen Trump’ın zaferi, planladığı gümrük tarifeleri nedeniyle dünya için enflasyonisttir, bu nedenle küresel parasal normalleşme veya gevşeme döngüsü muhtemelen Filipinler de dahil olmak üzere daha önce düşünüldüğü kadar keskin olmayacaktır” dedi.

Nikkei Asia’ya konuşan Chanco, Güneydoğu Asya para birimlerinin daha önce beklendiği gibi güçlenmeyeceğini, bunun kısmen piyasaların ABD Merkez Bankası’nın gevşeme hızını yeniden fiyatlandırmasından ve dolayısıyla doların güçlenmeye devam etmesinden kaynaklandığını söyledi.

Altı büyük Güneydoğu Asya ekonomisi arasında Tayland bahtı ve Malezya ringgiti, Trump’ın zaferinden bu yana en kötü performans gösteren para birimleri oldu ve çarşamba gününe kadar ABD doları karşısında sırasıyla %3,2 ve %2,9 değer kaybetti.

Taylandlı menkul kıymetler şirketi InnovestX, güçlü dolar ve zayıf bahttan faydalanacak hisse senetleri önerdi. Bunlar arasında CP Foods ve Delta Electronics gibi önemli ihracat gelirleri olan ya da Tayland Havalimanları, emlak geliştiricileri ve otelciler gibi turizmle ilgili şirketler yer alıyor.

Hükümetler, diğer ülke ve bölgelerle ilişkilerini derinleştirerek ve tarafsızlıklarını vurgulayarak ABD ya da Çin’e olan aşırı bağımlılıklarını azaltmak için şimdiden adımlar atıyor.

Özellikle Güneydoğu Asya ekonomilerinin de ASEAN içi ticareti güçlendirerek direnç oluşturmaya odaklanması bekleniyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English