Bizi Takip Edin

Avrupa

ECB yetkilileri, Rusya’nın dondurulan varlıklarına el koyma lehinde konuşmaya başladı

Yayınlanma

Avrupa Merkez Bankası (ECB) yetkilileri, daha önce karşı çıktıkları Rusya’nın dondurulan döviz rezervlerine el konulması fikrini değerlendirmeye başladı. ABD’nin desteği olmadan Avrupa’nın Ukrayna’yı tek başına desteklemek zorunda kalabileceği bir senaryoda, ECB yetkilileri siyasi önceliklerin finansal ve hukuki kaygıları aşabileceğini belirtiyor.

Avrupa Merkez Bankası (ECB) yöneticileri, Ukrayna’ya dönük askeri müdahale sonrası Rusya’nın dondurulan rezervlerine el konulması fikrini tartışmaya başladı.

ECB, Ukrayna’ya yardım etmek amacıyla Rusya’nın dondurulan döviz rezervlerine el konulmasına her zaman en çok karşı çıkan kurumlardan biri olmuştu.

Fakat görünen o ki, Avrupa’nın ABD’nin yardımı olmadan Kiev’i tek başına desteklemesi gerekecek. Bu nedenle ECB yöneticileri, siyasi tercihlerin finansal ve hukuki kaygılardan daha ağır basabileceğini kabul etmeye başladı.

Letonya Merkez Bankası Başkanı Mārtiņš Kazāks, Rusya’nın varlıklarına el koyma fikrini destekleyen ilk ECB Yönetim Kurulu üyesi oldu.

Politico’ya konuşan Kazāks, bu adımı “Ukrayna’nın özgürlük mücadelesine ve saldırganlığa karşı koymasına yardım etmek için uygulanabilir bir seçenek” olarak nitelendirdi.

Duruma vakıf bir kaynağın aktardığına göre, Kazāks’ın yanı sıra Baltık ülkelerindeki diğer merkez bankalarının yetkilileri de özel görüşmelerde doğrudan el koyma fikrini onaylıyor. Ancak kamuoyu önünde resmi pozisyonu desteklemeye devam ediyorlar.

Baltık ülkeleri, Polonya ve Kuzey Avrupa ülkelerindeki siyasetçiler uzun zamandır daha kararlı adımlar atılması çağrısında bulunuyor ve Rusya’nın varlıklarına el konulmasını talep ediyor. Ancak ECB, böyle bir adımın avroya rezerv para birimi olarak olan güveni sarsabileceği ve uzun vadede Avrupa tahvil piyasasına sermaye girişini azaltabileceği konusunda defalarca uyarıda bulundu.

ECB Başkanı Christine Lagarde, perşembe günü bir kez daha el koyma ile ilgili hukuki risklerin altını çizdi. Fakat Lagarde, bu durumda ECB’nin yalnızca danışman rolünde olduğunu ve kararı hükümetlerin vereceğini kabul etti.

Politico’ya konuşan Avro Sistemi’nden (ECB ve avronun kullanıldığı ülkelerin ulusal merkez bankalarını bir araya getirir) bazı yetkililer, Donald Trump’ın Avrupa ile ilişkileri koparma ihtimalinin yarattığı şokun pozisyonlarını zayıflattığını kabul etti.

Yayın organı, yetkililerin isteksizce de olsa siyasetçilerin uygun gördükleri şekilde hareket edecekleri konusunda hemfikir olduklarını yazdı.

Başka iki kaynağın aktardığına göre, bazı ECB yöneticileri özel olarak varlıklara el konulmasını kabul edebilir ve hatta siyasetçiler bunu yaparsa memnun bile olabilirler.

Batı Avrupa ülkelerindeki bazı hükümetler de el koymaya karşı çıkıyordu. Ancak durum değişiyor.

Politico’nun Paris’teki ve Paris-Berlin arasındaki görüşmeler hakkında doğrudan bilgi sahibi bir yetkiliye dayandırdığı haberine göre, Fransa hükümeti üyeleri kendi aralarında ve Alman yetkililerle Rus rezervlerine el konulmasını tartışıyor.

Geçtiğimiz yıl G7 ülkeleri, gelecekteki rezerv gelirlerini Kiev’e 50 milyar dolarlık kredi sağlamak için kullanma konusunda anlaşmıştı. Şimdi ise Fransız yetkililer, bu amaçla rezervlerin kendisini de kullanmayı düşünüyor.

ABD Başkanı Donald Trump’ın eylemleri nedeniyle Avrupalı liderler, yerleşik birçok görüş ve normu hızla gözden geçirmeye başladı.

Geçtiğimiz hafta savunma ve güvenliği güçlendirmek için 800 milyar avro kaynak ayırma konusunda anlaştılar ve bu amaçla bir dizi bütçe kısıtlamasını gevşettiler.

Almanya’da yeni hükümet, savunmaya 200 milyar avro kaynak ayırmak ve ekonomiyi desteklemek ve altyapıyı geliştirmek için yatırım yapmak amacıyla anayasal borçlanma sınırlamalarını kaldırmayı planlıyor.

Belçika’daki Euroclear kuruluşunda, Rusya’nın 2024 sonu itibarıyla 183 milyar avro değerinde dondurulmuş durumda. G7’nin gelecekteki gelirlerden sağlanacak 50 milyar dolarlık anlaşmasının yanı sıra, Euroclear Avrupa Birliği’nin kararıyla geçmiş dönemlere ait varlıkların faizinden elde edilen kârı da Ukrayna’ya ödüyor.

Euroclear, 2024’ün ilk yarısında 1,55 milyar avro aktarırken, şubat ayının başında mart ayında ikinci yarı için 2 milyar avro daha aktaracağını duyurdu.

Avrupa

Merz, BND şefini değiştiriyor

Yayınlanma

Alman Şansölyesi Friedrich Merz, yeni bir Federal Haber Alma Servisi (BND) başkanı atamaya karar verdi.

SPIEGEL’in haberine göre, mevcut başkan Bruno Kahl’ın yerine diplomat Martin Jäger geçecek.

Habere göre, şu anda Kiev’de Alman büyükelçisi olarak görev yapan Martin Jäger, BND’nin yeni başkanı olacak.

Alman dış istihbarat servisinin tepesindeki bu değişiklik, Federal Şansölye Friedrich Merz’in kararıyla gerçekleşti. BND, Şansölyelik’e doğrudan bağlı olduğu için başkanın seçimi en üst düzeyde ele alınır.

Federal hükümet şu ana kadar bu değişikliği resmi olarak doğrulamadı. Fakat SPIEGEL’in elde ettiği bilgilere göre, atama kararı bir süredir alınmış durumda.

Planlara göre, mevcut BND Başkanı Bruno Kahl, Almanya’nın Vatikan Büyükelçisi olarak atanacak.

Dışişleri Bakanlığının en deneyimli kriz diplomatlarından biri olan Martin Jäger, önümüzdeki yıllarda BND’nin yeniden yapılandırılmasından sorumlu olacak. Bunun için gizli servise önemli ölçüde daha fazla bütçe ayrılması bekleniyor.

Ayrıca federal hükümet, servise yurtdışında casusluk ve teknik istihbarat faaliyetlerinde daha fazla esneklik tanıyacak.

Hükümetin değişmesinden kısa bir süre sonra BND’de bir yeniden yapılanma sinyalleri verilmişti. Merz, son olarak BND’nin başkan yardımcılarından biri olan Philipp Wolff’u istihbarat kontrolörü olarak Şansölyelik Ofisine getirmişti.

Jäger, son yıllarda hem Berlin’de hem de dünyanın çeşitli kriz bölgelerinde istihbarat servislerinin çalışmalarıyla yakından ilgilenmişti. Dışişleri Bakanlığı’nda çeşitli görevlerde bulunarak bir süre Bakan Frank-Walter Steinmeier için sözcü olarak görev yapan Jäger, 2013 yılında Afganistan’ın başkenti Kabil’e büyükelçi olarak atanmıştı.

Daha sonra Irak’a gitti ve 2021’den itibaren Bağdat’taki büyükelçiliği yönetti. Temmuz 2023’ten beri de Kiev’de görev yapıyor.

SPIEGEL’e göre Berlin’de yeni BND başkanı, yıllarca kurduğu ağa güvenebilir. Dışişleri Bakanlığındaki diplomatik kariyerinin yanında, Wolfgang Schäuble’nin altında Maliye Bakanlığında görev yaptı, daha sonra Baden-Württemberg İçişleri Bakanlığında Stuttgart’ta ve Berlin’de Kalkınma Yardım Bakanlığında müsteşar olarak çalıştı.

Ayrıca Jäger, özel sektörde de deneyim kazandı. 2008’den 2013’e kadar Daimler’in baş lobicisi olarak görev yaptı.

Jäger’in BND başkanı ve Philipp Wolff’un Şansölyelik’te istihbarat koordinatörü olarak görev yapmasıyla, BND’nin bilgi toplama faaliyetlerinin mümkün olan en kısa sürede hız kazanması hedefleniyor.

Wolff, deneyimli ve ihtiyatlı bir gizli servis operatörü olarak tanınıyor. Örneğin geçen yıl, Rusya ile bir esir takası hazırlığını sessizce yürütmüş ve bu takas sonucunda birkaç Alman vatandaşı ve ABD’li gazeteci Evan Gershkovich Rusya tarafından serbest bırakılmıştı.

Okumaya Devam Et

Avrupa

AB, Rus petrolünün üçüncü ülkeler üzerinden ithalatını yasaklamaya hazırlanıyor

Yayınlanma

Avrupa Komisyonu, Rusya’ya yönelik 18. yaptırım paketi kapsamında, Rus ham petrolünden üretilen petrol ürünlerinin ithalatına tam yasak getirmeyi teklif ediyor. Komisyon, Rus petrolünün üçüncü ülkeler üzerinden AB’ye girişini engellemeyi ve varil başına uygulanan tavan fiyatı 60 dolardan 45 dolara düşürmeyi hedefliyor.

Avrupa Komisyonu, Rusya’ya yönelik hazırlanan 18. yaptırım paketi çerçevesinde, Rus ham petrolünden üretilen petrol ürünlerinin satın alınmasına tam yasak getirmeyi teklif etti.

Rusya’dan doğrudan sevkiyatlara yönelik ambargo Şubat 2023’ten bu yana yürürlükte olmasına rağmen, üçüncü ülkelerdeki şirketlerin daha ucuz Rus petrolünü alıp işledikten sonra Avrupa’ya satmasının önünde bir engel bulunmuyordu.

Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen, 18. yaptırım paketinde yer alan önlemleri duyururken, “Rus petrolünün ‘arka kapıdan’ AB’ye girmesini engellemek istiyoruz. Rus petrolü bazlı rafine ürünlerin ithalatına yasak getiriyoruz,” ifadelerini kullandı.

Paketin Rus petrol ihracatına yönelik en büyük darbeyi ise varil başına uygulanan tavan fiyatın 60 dolardan 45 dolara düşürülmesi hedefiyle vurması bekleniyor.

Hindistan ve Türkiye kilit rol oynuyor

Mevcut durumda Hindistan ve Türkiye’deki şirketler, AB’ye dizel ve diğer petrol ürünlerinin tedarikinde aktif bir rol oynuyor.

Bu yılın ilk çeyreğinde bu iki ülke, Rusya’dan günde toplam 1,8 milyon varil ham petrol satın alırken, AB de bu ülkelerden yaklaşık 450 bin varil çeşitli yakıt ithal etti.

AB’ye ulaşan tüm ürünler Rus ham petrolü kaynaklı olmasa da bu operasyonlar, ham maddeyi indirimli alıp piyasa fiyatından satan rafineriler için oldukça kârlı.

Dahası, Hindistan’ın en büyük rafineri şirketlerinden biri olan Nayara Energy’nin (eski adıyla Essar Oil) yüzde 49 hissesi Rus enerji devi Rosneft’e ait.

AB, Rus petrolüne tavan fiyatı düşürüyor ve Kuzey Akım’ı yasaklıyor

Yaptırımları aşmak mümkün mü?

Ancak Avrupa Birliği’nin Rus hidrokarbonlarının önünü tamamen kesmesi kolay olmayacak. Mevcut durumda bile aracıların yasakları çeşitli yöntemlerle aştığı biliniyor.

Örneğin, ham petrol sevkiyatları sırasında Rus petrolü denizde başka bir tankere aktarılabiliyor veya diğer ülkelerden gelen farklı türdeki petrollerle karıştırılabiliyor.

Türkiye’nin ambargoya rağmen AB’ye Rus petrolü tedarik etmeyi başardığı da belirtiliyor. AB’nin yaptırım kuralları, “önemli ölçüde işlenmiş” olmaları koşuluyla Rus petrolünden elde edilen ürünlerin satın alınmasına izin veriyor.

Fakat, Demokrasi Araştırmaları Merkezi ve Enerji ve Temiz Hava Araştırma Merkezi’nin bir yıl önceki değerlendirmesine göre, Türkiye’deki bazı petrol terminalleri, herhangi bir işleme kapasitesine sahip olmamalarına rağmen Rusya’dan petrol ve yakıt alımlarını büyük ölçüde artırırken, aynı zamanda AB’ye ihracatlarını da kayda değer ölçüde yükseltti.

Ambargonun başladığı Şubat 2023 başından Şubat 2024 sonuna kadar olan dönemde Türkiye, bir önceki aynı döneme kıyasla yüzde 105 artışla toplam 17,6 milyar avro değerinde Rus petrol ürünü ithal etti.

Aynı dönemde Türkiye’nin AB’ye yakıt ihracatı ise yüzde 107 oranında fırladı.

Okumaya Devam Et

Avrupa

Almanya’nın nadir toprak ve mıknatıs ithalatçıları Çin’in kısıtlamaları gevşetmesini bekliyor

Yayınlanma

Almanya’nın nadir toprak mineralleri ve mıknatıs ithalatçıları, Pekin’in geçen hafta Avrupa şirketlerine yönelik ihracat onaylarını hızlandıracağını açıklamasının ardından ayrıntıları merakla bekliyor.

İki önemli ithalatçı Nikkei Asia‘ya, Washington’un geniş kapsamlı ticaret tarifelerine misilleme olarak 4 Nisan’da uygulamaya konulan yedi nadir toprak elementi üzerindeki Çin’in ihracat kontrollerinin, yaklaşık iki ay boyunca Almanya’ya neredeyse tüm tedariki kesintiye uğrattığını söyledi. Çin’in bu emtialar üzerinde neredeyse tekel konumunda olması nedeniyle bazı şirketler stoklarını tüketti.

ABD salı günü gazetecilere, Londra’da iki gün süren görüşmelerin ardından, Çin’in nadir toprak ihracat kısıtlamalarıyla ilgili bir anlaşmazlığın her iki tarafça çözüldüğünü söyledi, ancak ayrıntılara girmedi.

Nadir topraklar, elektrikli koltuklar, direksiyon simitleri, frenler, silecekler ve hatta ses sistemlerinde kullanılan elektronik üreticileri ve otomobil üreticileri için çok önemli. Yüksek sıcaklıklara dayanıklılıkları nedeniyle silah yapımında da kullanılıyorlar.

Pekin’in 4 Nisan’daki açıklamasından bu yana, Çinli yetkililer Alman Sanayi Federasyonu’nun şeffaf ve net olmadığını belirttiği süreçler içinde nadiren ihracat izni verdi. Çin, Avrupa’nın özellikle Hollanda’nın ASML şirketi tarafından üretilen yarı iletken üretim ekipmanlarına yönelik teknoloji ihracat kısıtlamalarını gevşetmesini istiyor.

Şu ana kadar Alman otomobil üreticileri, elektronik üreticileri gibi daha küçük üreticiler kadar kötü etkilenmedi. Volkswagen ve Mercedes-Benz gibi şirketler Çin’de büyük üretim tesislerine sahip ve nadir toprak elementlerini genellikle doğrudan tedarik ediyor. Bu kargaşanın ortasında Volkswagen, sınırlı sayıda ithalat izni aldığını doğruladığını açıkladı.

Berlin merkezli fiziksel hammadde ithalatçısı ve tüccarı Noble Elements için süreç çok daha zorlu geçti.

Genel Müdür Andreas Kroll, Nikkei Asia’ya verdiği demeçte, “Dysprosium sipariş ettik, ancak limandan hiç çıkmadı, bu yüzden için ödediğimiz 100.000 doları orada bloke etmek istemediğimiz için siparişi hafif nadir toprak elementleri, neodim ve praseodim olarak değiştirdik” dedi.

Çin’in neredeyse tamamen kontrolü altında olan disprosiyum, Pekin’in ihracat kontrollerine tabi olan ağır nadir toprak elementlerinden biridir. Elektrikli araç motorlarında ve rüzgar türbin jeneratörlerinde kullanılan kalıcı mıknatıslar için talep görmektedir. Noble Elements’ın verilerine göre, 4 Haziran’a kadar geçen iki ayda toptan satış fiyatı %50’nin üzerinde artışla kilogram başına 550 avroya (808 dolar) yükseldi.

Kalıcı mıknatıslar için de hayati öneme sahip neodim ve praseodim fiyatları da, Çinli üreticilerin satış kayıplarını telafi etmek için bu daha hafif nadir toprak elementlerinin fiyatlarını artırmasının ardından şu anda yükseliyor.

Kroll, Çinli yetkililerin askeri teçhizat üretimini önlemek için amaçlanan işleme yöntemlerinin ve nihai kullanım amacının resimli bir şekilde gösterilmesini talep ettiğini söyledi.

Kroll, “[Çin’in son güvenceleri göz önüne alındığında] lisanslama sürecinin artık daha hızlı hale gelmesi bekleniyor, ancak asıl sorun, testlerin ne kadar kapsamlı yapılacağına bağlı olacak olan sivil kullanım kanıtıdır” dedi ve Pekin’in çip teknolojisi ihracatı konusunda Avrupa’nın tutumunu göz önünde bulunduracağını da sözlerine ekledi.

Çin’in nadir toprak elementleri ihracat kısıtlamaları Avrupa otomotiv sektörünü vurdu

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English