Diplomasi
Filipinler, ABD, Avustralya ve Japonya ihtilaflı Güney Çin Denizi’nde ortak askeri tatbikat düzenledi

Çin’in stratejik su yolunda kendi tatbikatlarını duyurduğu pazar günü Japonya, tartışmalı Güney Çin Denizi’nde ortak deniz ve hava tatbikatı için ABD, Avustralya ve Filipinler’e katıldı.
Filipinler ordusundan yapılan açıklamada Manila’nın Güney Çin Denizi’nin bazı bölümleri için kullandığı resmi tanımlama kullanılarak “Filipinler Silahlı Kuvvetleri, Amerika Birleşik Devletleri Hint-Pasifik Komutanlığı, Avustralya Savunma Kuvvetleri ve Japonya Öz Savunma Kuvvetleri pazar günü Batı Filipin Denizi’nde ilk Çok Taraflı Deniz İşbirliği Faaliyetini başarıyla gerçekleştirdi” denildi.
Açıklamada ortak tatbikata donanma gemileri ve uçaklarının katıldığı ve tatbikatın Filipinlerin stratejik su yolundaki münhasır ekonomik bölgesi içindeki bir alanda gerçekleştirildiği belirtildi.
Japonya Deniz Öz Savunma Gücü’ne ait Akebono destroyerinin de katıldığı tatbikatta iletişim tatbikatı, tümen taktikleri ve fotoğraf tatbikatı yer aldı.
Açıklamada “Bu faaliyetler farklı kuvvetlerin deniz senaryolarında birlikte etkin bir şekilde çalışma yeteneklerini geliştirmek üzere tasarlanmıştır” denildi.
Dört ülkenin savunma şefleri tarafından cumartesi günü yapılan açıklamada yetkililer tatbikatı “özgür ve açık bir Hint-Pasifik’i desteklemek üzere bölgesel ve uluslararası işbirliğini güçlendirmeye yönelik kolektif kararlılıklarını” gösterme amaçlı olarak tanımladılar.
Her ne kadar son açıklamada Çin’den bahsedilmese de, tatbikat Güney Çin Denizi’nde Manila ile Pekin arasında gerginliğin arttığı bir döneme denk geldi.
Japonya Savunma Bakanı Minoru Kihara cumartesi günü yaptığı açıklamada “Japonya, Güney Çin Denizi ile ilgili meselenin bölgenin barış ve istikrarı ile doğrudan ilgili olduğuna ve Japonya, Avustralya, Filipinler ve ABD dâhil olmak üzere uluslararası toplumun meşru bir endişesi olduğuna inanmaktadır” dedi ve ekledi: “Japonya, statükonun güç kullanılarak tek taraflı olarak değiştirilmesine, bu tür girişimlere ve Güney Çin Denizi’nde gerilimi artıracak her türlü eyleme karşıdır.”
Filipinler Savunma Bakanı Gilberto Teodoro tatbikatların ülkenin “bireysel ve kolektif savunma kapasitesini” artırmaya yönelik bir adım olacağını ve dört ülke arasındaki “kalıcı dostluk ve ortaklığı” vurgulayan faaliyetlerin bir parçası olacağını söyledi.
Çin: Askeri faaliyetler kontrol altında
Bu arada Çin ordusu pazar günü yaptığı açıklamada Güney Bölge Komutanlığı’nın Güney Çin Denizi’nde kendi tatbikatını düzenlediğini ve su yolunun belirtilmemiş bir bölgesinde “ortak deniz ve hava muharebe devriyesi” gerçekleştirdiğini söyledi.
Çin Savunma Bakanlığı’nın internet sitesinde yayınlanan açıklamada, dörtlü tatbikata açık bir gönderme yapılarak “Güney Çin Denizi’nin istikrarını bozan tüm askeri faaliyetler kontrol altındadır” denildi.
Manila ve Pekin arasındaki gerilim son aylarda Güney Çin Denizi’nde, özellikle de İkinci Thomas Sığlığı yakınlarında yükseldi. İki taraf arasında birkaç çarpışma ve Çin Sahil Güvenliği tarafından tazyikli su kullanımı da dahil olmak üzere, Manila’nın savunma anlaşması müttefiki ABD’yi de içine çekebilecek daha büyük bir krize dönüşme tehdidi yaratan çatışmalar yaşandı.
Pazar günkü tatbikat, Başbakan Fumio Kishida’nın ABD Başkanı Joe Biden ile görüşmek üzere Washington’a yapacağı resmi ziyaretin ve ardından iki lider ve Filipinler Devlet Başkanı’nın katılacağı ilk üçlü zirvenin birkaç gün öncesine denk geldi.
Bu zirvede üç lider, savunma alanı da dahil olmak üzere bir dizi alanda üçlü işbirliğini genişletmeyi tartışacak ve üçlü, Washington’ın bölgede güvenlik koordinasyonunu geliştiren “kolektif bir kapasite” olarak adlandırdığı şeyi oluşturmayı hedefleyecek.
Diplomasi
Almanya ile Fransa arasındaki yeni nesil savaş uçağı sorunu sürüyor

Almanya Şansölyesi Friedrich Merz, Avrupa’nın yeni nesil savaş uçağı programına desteğini yineledi, fakat projenin yapısı konusunda Fransa ile devam eden gerginliği kabul etti.
Berlin’de NATO Genel Sekreteri Mark Rutte ile birlikte konuşan Merz, 2040 yılına kadar mevcut savaş uçağı filosunu yenilemek için başlatılan milyarlarca avroluk bir girişim olan Gelecek Savaş Hava Sistemi (FCAS) konusunda Paris ve Madrid ile yapılan geçmiş anlaşmalara bağlı olduğunu söyledi.
Merz, “FCAS ile ilgili olarak Fransa ve İspanya ile yaptığımız anlaşmalara kesinlikle bağlı kalmak istiyorum,” diyerek, bunu “Avrupa savunması için iyi bir proje” olarak nitelendirdi ve Almanya’nın operasyonel gereksinimlerini karşılamak için “bu tür uçaklara ihtiyaç olduğunu” ekledi.
Merz’in açıklamaları, Fransız sanayi oyuncularının programın temel unsuru olan yeni nesil savaş uçağı projesinin yüzde 80’ini talep etmesiyle Berlin ve Paris arasında gerginliğin tırmandığı bir dönemde geldi. Bu talep, Alman sanayi ve hükümetinde endişe yarattı.
Merz çarşamba günü, sınır ötesi anlaşmazlıkların hâlâ çözülmediğini kabul etti. Şansölye, “Fransa’da yapılan görüşmeler” olarak nitelendirdiği konuyla ilgili olarak, “Bu konuyu önümüzdeki birkaç ay içinde kesin olarak netleştirmeye karar verdik. Bu konsorsiyumun yapısı konusunda farklı görüşler hâlâ çözülmedi,” diye ekledi.
Merz’in açıklamaları, POLITICO’nun Almanya’nın bu girişimdeki başlıca endüstri ortağı olan Airbus’ın, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un bu ayın sonunda Berlin’i ziyaret etmeden önce siyasi bir yeniden düzenleme yapılmazsa projenin çökebileceği uyarısında bulunmak için şansölye ile görüşme talep ettiğini bildirmesinden sonra FCAS hakkında yaptığı ilk kamuoyu açıklaması oldu.
Diplomasi
Parlamento komitesi: İran, İngiltere için ‘kalıcı bir tehdit’

İngiltere parlamentosunun istihbarat ve güvenlik komitesi, İran’ın İngiltere için “kalıcı ve öngörülemez” bir risk oluşturduğu uyarısında bulundu.
Geçen yılki genel seçimler nedeniyle yayınlanması ertelenen İran güvenlik raporu, İngiliz hükümetini Tahran’ın etkisine karşı önlemleri güçlendirmeye çağırdı.
Komite başkanı Lord Beamish, “İran, Birleşik Krallık, Birleşik Krallık vatandaşları ve Birleşik Krallık’ın çıkarları için geniş kapsamlı, kalıcı ve öngörülemez bir tehdit oluşturmaktadır,” iddiasında bulundu.
Beamish, İran’ın devlet politikası aracı olarak “suikastı kullanmaya istekli olduğunu” göz önünde bulundurarak, Birleşik Krallık’ta bulunan muhaliflere ve rejim karşıtlarına yönelik fiziksel tehdidin keskin artışından “özellikle endişe duyduklarını” ekledi.
Raporda, 2022’nin başından bu yana İran’ın Birleşik Krallık’ta yaşayan kişilere yönelik tehditlerinde “önemli bir artış” olduğu ve bu tehditlerin “İngiliz vatandaşlarına veya Birleşik Krallık’ta yaşayan kişilere yönelik 15 cinayet veya kaçırma girişimini” içerdiği belirtildi.
Raporda, “Bu tehdit, muhaliflere ve rejim muhaliflerine yoğun bir şekilde odaklanıyor. Birleşik Krallık’taki Yahudi ve İsrail çıkarlarına yönelik tehdit de artıyor,” denildi ve saldırıların çoğunun “üçüncü taraf ajanlar” aracılığıyla gerçekleştirildiği öne sürüldü.
Raporda, “İran, Birleşik Krallık’taki muhalif, Yahudi ve İsrail hedeflerine yönelik saldırıları Birleşik Krallık’a yönelik saldırılar olarak görmüyor,” denildi.
Rapor, İngiliz hükümetini ve uluslararası ortaklarını, bu tür saldırıların aslında Birleşik Krallık’a yönelik saldırılar olduğunu ve uygun şekilde yanıtlanacağını İran’a her fırsatta açıkça belirtmeye teşvik ettiğini duyurdu.
Raporda, İran’ın “gizli yabancı nüfuz”u izlemek için İngiliz hükümetinin yeni kayıt defterinde Rusya ile birlikte en üst sıraya yerleştirilmesinden kısa bir süre sonra yayınlandı.
Komite, 7 Ekim Aksa Tufanı operasyonu ve ardından Orta Doğu’da çıkan çatışmalardan önce, Ağustos 2021’den Ağustos 2023’e kadar delil topladı.
Raporu hazırlayanlar, “Orta Doğu’daki manzaranın önemli ölçüde değiştiğini” kabul ederken, İran’ın faaliyetlerine ilişkin daha geniş bakış açısının “hâlâ geçerli olduğunu” belirtti.
Raporda, İran’ın casusluk ve siber tehditlerine karşı uyarıda bulunuldu ve Birleşik Krallık’ın “öncelikli hedef” olduğu belirtildi, fakat bu tehdidin Rusya ve Çin’in oluşturduğu tehditten “daha dar” ve “daha az sofistike” olduğu ifade edildi.
Raporda, hükümetin İran tehdidine daha uzun vadeli bir yaklaşım benimsemesi tavsiye edildi ve acil krizlere yanıt olarak hükümetin çok fazla “yangın söndürme” faaliyetinde bulunduğu belirtildi.
Diplomasi
Lavrov ve Rubio, Ukrayna, İran ve Suriye’yi görüştü

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Malezya’nın başkentinde bir araya geldi. Görüşmede Ukrayna, İran ve Suriye’deki durum ele alınırken, Rubio, Rusya’nın Ukrayna konusunda esneklik göstermemesinden duyulan hayal kırıklığını iletti.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Malezya’nın başkentinde gerçekleştirdikleri görüşmede Ukrayna, İran ve Suriye’deki durum başta olmak üzere bir dizi uluslararası sorunu ele aldı.
ABD tarafı, Rusya’nın Ukrayna meselesindeki tutumundan duyduğu rahatsızlığı dile getirirken, Rusya ise iki ülke arasında doğrudan uçuşların yeniden başlatılmasını gündeme getirdi.
Görüşmenin ardından açıklama yapan ABD Dışişleri Bakanı Rubio, Lavrov ile yaptığı görüşmenin “önemli ve samimi” olduğunu belirtti.
Rubio, Başkan Donald Trump’ın, Rus tarafının Ukrayna ihtilafının çözümünde esneklik göstermemesinden dolayı hayal kırıklığına uğradığını Lavrov’a ilettiğini söyledi.
Rubio, “Bu çatışmanın nasıl sona erebileceğini belirleyen bir yol haritasına ihtiyacımız var,” diye konuştu.
Moskova’dan işbirliği ve hava bağlantısının yeniden kurulması vurgusu
Rusya Dışişleri Bakanlığından yapılan resmi açıklamada ise görüşmenin, çatışma durumlarına barışçıl çözümler bulma ve Rusya-ABD iktisadi ve insani işbirliğini yeniden tesis etme yönündeki karşılıklı niyeti teyit ettiği vurgulandı.
Açıklamada, Rusya ile ABD arasında doğrudan hava bağlantısının yeniden kurulmasının bu sürece katkı sağlayabileceği ifade edildi.
Bakanlık, “İkili diplomatik misyonların işleyişinin normalleştirilmesi için daha fazla çalışmanın önemi vurgulandı,” ifadelerine yer verdi.
Açıklamanın devamında Moskova, “Rusya ve ABD dışişleri bakanlıkları arasındaki yapıcı ve karşılıklı saygıya dayalı diyalog, karşılıklı çıkar sağlayan ve genişleyen bir dizi konuda devam edecektir,” mesajını verdi.
ABD’den Rusya’nın enerji sektörünü hedef alan yeni yaptırım hamlesi
-
Söyleşi2 hafta önce
İsrail-İran savaşını kim kazandı? E. Tuğamiral Alaettin Sevim Harici’ye anlattı
-
Ortadoğu1 hafta önce
Reuters: Suriye’de Şara’ya bağlı güçler 1.500 Alevi’yi katletti
-
Görüş1 hafta önce
Altı Gün Savaşı’ndan ‘On İki Gün Savaşı’na
-
Dünya Basını2 hafta önce
İran-İsrail savaşı ve Orta Asya
-
Avrupa2 hafta önce
Yeni MI6 şefinin dedesi, “Kasap” olarak bilinen Nazi casusu çıktı
-
Dünya Basını2 hafta önce
Jerusalem Post: Rusya-Ukrayna savaşının gölgesinde Çin’in Orta Doğu stratejisi
-
Amerika2 hafta önce
Zohran Mamdani: Canavarın ininde bir ‘nepo bebek’
-
Dünya Basını2 hafta önce
Kimler faşist olabilir? Önce Mussolini’nin İtalya’sına, sonra İsrail’e bakalım