Avrupa
Fransa’da genel grev yine hayatı durdurdu: Rafinerilere işçi blokajı

Fransa’da Emmanuel Macron yönetiminin emeklilik yaşını 64’e yükselten yasa tasarısına karşı başlayan işçi eylemlerinde bugün yine genel greve gidildi.
Başta ulaşım, enerji ve tarım sektörlerinde olmak üzere birçok işkolunda iş bırakan işçiler, dün geceden itibaren birçok sokakta barikat kurdu.
Özellikle rafineri işçileri, gelen yakıt tankerlerinin girişini engelleyerek grevi hayli etkili hale getirdiler. En önemli sendikalardan CGT, TotalEnergies ve Esso-ExxonMobil tarafından işletilenler de dahil olmak üzere, ülke çapındaki sekiz rafineriye yakıt tankeri giriş çıkışını engellediğini ilan etti.
Pazar günü kamyon ve tır şoförleri de greve başlamış ve ekonomik faaliyeti durdurmuştu.
Öğrenciler ve kadınlar da eyleme hazırlanıyor
Ocak ayının ortasında başlayan grev faaliyetlerine en geniş katılımın bugün yaşandığı sendikalar tarafından dile getiriliyor.
Grev nedeniyle birçok metro ve tren seferi iptal edilirken, birçok okul da öğretmenlerin ve öğrencilerin greve katılımı nedeniyle kapandı. 9 Mart’ta ilan edilen ‘Gençlik Seferberliği’ gününde ise öğrencilerin eylemlerinin zirve yapması bekleniyor.
8 Mart Dünya Kadınlar Gününde ise çalışan annelerin büyük bir gösteri örgütleyeceği tahmin ediliyor.
Fransız süpermarket zinciri Les Mousquetaires Başkanı Thierry Cotillard, rafineri blokajı devam ederse haftanın sonuna doğru yakıt sıkıntısı çekmeye başlayacaklarını öne sürdü.
Hükümet Sözcüsü Olivier Véran ise “Fransa halkının uzun erimli bir blokajın ‘kurbanı’ olmasını istemiyoruz,” diyerek gözdağı verdi.
Rafineri blokajı sürecek
Diğer genel grevlerin aksine, başta CFDT ve CGT olmak üzere sendikalar her grev gününün sonunda işçiler arasında ‘greve devam mı, tamam mı’ oylaması yapacak.
Sendikalar bu şekilde parlamentoda görüşülmeye başlanan emeklilik reform tasarısına karşı son tarihi belli olmayan bir grev dalgası başlattı. 19 Ocak’taki genel greve 1,3 milyon kişi katılmıştı.
Bugünkü genel grevin, hafta boyunca sürecek eylemlerin ilk dalgası olduğu belirtiliyor. Rafineri işçileri, blokajın hafta sonuna kadar devam etmesinde kararlı.
Avrupa
Shell: BP’yi alma niyetimiz yok

Shell, Avrupa’nın en büyük iki şirketinin aktif birleşme görüşmeleri yürüttüğü yönündeki haberleri yalanlayarak, BP için bir satın alma teklifi yapma niyetinde olmadığını açıkladı.
Bu açıklama, BP’nin birkaç yıldır süren kötü performansı ve aktivist hissedar Elliot Investment Management’ın artan baskısı sonrasında, İngiltere’nin iki büyük petrol şirketinin birleşeceği yönündeki spekülasyonları yatıştırdı.
Shell’in açıklaması, şirketin İngiltere Satın Alma Kurallarına bağlı olduğu ve bu kurallar gereği altı ay boyunca BP için bir teklif sunamayacağı anlamına geliyor.
Perşembe günü yaptığı açıklamada şirket, “Son zamanlarda basında yer alan spekülasyonlara yanıt olarak, Shell, BP için bir teklifte bulunmayı aktif olarak değerlendirmediğini açıklığa kavuşturmak ister,” dedi.
Şirket, “olası bir teklifle ilgili olarak BP’ye herhangi bir yaklaşımda bulunmadığını ve görüşme yapılmadığını” söyledi.
Wall Street Journal’ın (WSJ), şirketin daha büyük rakibi ile devralma görüşmelerinin ilk aşamasında olduğunu bildirmesinin ardından, BP’nin hisseleri çarşamba günü New York’ta %10’a varan bir artış kaydetti.
Shell, haberi “piyasa spekülasyonu” olarak nitelendirerek hızla yalanladı ve hisseler kazançlarını iade etti.
BP’nin uzun süredir devam eden düşük performans, büyük ölçüde eski CEO Bernard Looney’in benimsediği net sıfır stratejisinden kaynaklanıyor.
Looney, kişisel davranışları nedeniyle 2023 yılında şirketten ayrıldı ve halefi Murray Auchincloss, başarısız bir temiz enerji stratejisiyle boğuşmak zorunda kaldı.
Auchincloss şubat ayında, petrol ve gaza geri dönüş, hisse geri alımlarının azaltılması ve varlıkların satılması ve borçların ödenmesi vaatlerini içeren bir “sıfırlama” planı açıkladı.
Yeni strateji birçok yatırımcı tarafından soğuk karşılandı ve daha radikal değişiklikler talep etmeye devam eden Elliott için yeterli olmadı.
Bu gelişmelerin ardından BP, giderek potansiyel bir satın alma hedefi olarak görülmeye başladı. Herhangi bir şirket teklifte bulunmasa da, BP’nin birçok rakibi ve rakip şirketin durumu kapalı kapılar ardında değerlendirdiği söyleniyordu.
Bloomberg, mayıs ayında yaptığı haberde Shell’in bir devralmanın avantajlarını incelediğini, fakat teklifte bulunup bulunmayacağına karar vermeden önce hisse senedi ve petrol fiyatlarında daha fazla düşüş beklediğini bildirmişti.
Yine Bloomberg, haziran ayı başında Abu Dabi’nin ana petrol şirketinin, İngiliz firmanın bölünmeye karar vermesi veya daha fazla birimini elden çıkarmak için baskı altına girmesi durumunda BP’nin bazı önemli varlıklarını satın alıp alamayacağını değerlendirdiğini bildirmişti.
Shell’in açıklaması BP ile ilgili devralma spekülasyonlarının çoğunu yatıştırsa da, İngiltere’nin devralma kuralları uyarınca altı aylık bekleme süresi mutlak değil.
BP’nin başka bir alıcıdan teklif alması, yeni bir teklif çağrısı yapması veya koşulların “önemli ölçüde değişmesi” gibi sınırlı sayıda istisnai durumlarda bu süre erken sona erebilir.
BP’de büyük değişiklikler devam edecek. Helge Lund’un nisan ayında istifa etme niyetini açıklamasının ardından şirket yeni bir yönetim kurulu başkanı arıyor. Lund’un net sıfır stratejisinin önemli destekçilerinden biri olması, BP’nin en büyük hissedarlarından biri olan Elliott’un eleştirilerinin odağına oturmasına neden oldu.
Avrupa
Polonya parlamentosu, mayın yasağı sözleşmesinden çekilmeyi kabul etti

Polonya parlamentosunun alt kanadı Sejm, ülkenin Anti-Personel Mayınların Yasaklanması Sözleşmesi’nden (Ottawa Sözleşmesi) çekilmesini sağlayacak yasayı kabul etti. Rusya’dan gelen tehditlere karşı bir yanıt olarak nitelendirilen bu adım, Finlandiya ve Baltık ülkelerinin benzer kararlarını takip ediyor. Tasarı, onay için Senato’ya gönderildi.
Polonya parlamentosunun alt kanadı (Sejm), cumhurbaşkanına Anti-Personel Mayınların Yasaklanması Sözleşmesi’ni feshetme yetkisi veren bir yasayı kabul etti.
WNP‘nin haberine göre, bu karar Rusya’dan gelen tehditlere bir yanıt olarak alındı.
Rusya’ya karşı ortak adım
Haberde, “Ülkemiz, Baltık ülkeleri ve Finlandiya ile birlikte Rusya’dan gelen tehdide yanıt olarak bu uluslararası anlaşmadan çekiliyor,” ifadelerine yer verildi.
Yasa tasarısı, mecliste yapılan oylamada 15’e karşı 413 oyla kabul edildi. Oylamada üç parlamenter ise çekimser kaldı.
Tasarı, nihai onay için parlamentonun üst kanadı olan Senato’ya gönderilecek.
Finlandiya da benzer bir karar almıştı Mart 2025’te Polonya, Estonya, Letonya ve Litvanya savunma bakanları, sözleşmeden çekilme yönünde ortak bir irade ortaya koymuştu.
Geçen hafta Finlandiya parlamentosu da benzer bir karar alarak sözleşmeden çekilme sürecini başlatmıştı.
Ottawa Sözleşmesi nedir?
Ottawa Sözleşmesi olarak bilinen anlaşma, askeri çatışmalarda anti-personel mayınların kullanımını, üretimini, depolanmasını ve transferini yasaklıyor. Sözleşme aynı zamanda taraf ülkeleri, mevcut mayın stoklarını imha etmekle yükümlü kılıyor.
Polonya, bu belgeyi 4 Aralık 1997’de imzalamış ve 2012 yılında resmi olarak onaylamıştı.
Finlandiya ‘Rusya tehdidini’ gerekçe göstererek mayın yasağından çıkıyor
Avrupa
Almanya, göçmen kurtarma gemilerine fon sağlamayı durduracak

Almanya hükümetinin, Akdeniz’i geçerek göç eden ve tehlikede olan insanları kurtaran gruplara sağlanan tüm fonları kesmeyi planladığı bildirildi.
Dışişleri Bakanlığına göre, Maliye Bakanı Lars Klingbeil’in yeni bütçe planlarında göçmen kurtarma gruplarına herhangi bir ödenek ayrılmadı.
Alman hükümeti son yıllarda bu ekiplere yılda yaklaşık 2 milyon avro (yaklaşık 2,3 milyon dolar) yardımda bulunuyordu. 2025’in ilk yarısında Sea-Eye, SOS Humanity ve Sant’Egidio gibi gruplara yaklaşık 900.000 avro yardım sağlanmıştı.
Sea-Eye, habere yeni Alman hükümetini sert bir şekilde eleştirerek yanıt verdi.
Grubun başkanı Gorden Isler, “Akdeniz’de Almanya da dahil olmak üzere Avrupa ülkelerinin kapatması gereken bir boşluğu dolduruyoruz,” dedi ve finansman olmadan Sea-Eye’ın faaliyetlerini durdurmak zorunda kalabileceğini ekledi.
Muhalefetteki Yeşiller milletvekili Jamila Schäfer de kararı eleştirdi ve fonların kesilmesinin göçü azaltmayacağını, sadece rotaları daha ölümcül hale getireceğini söyledi.
Alman haber ajansı dpa’ya verdiği demeçte Schäfer, “Karada hayat kurtarmak için itfaiyeye para ödüyoruz. İnsanların denizde boğulmasına da izin vermemeliyiz,” dedi.
Akdeniz, deniz kurtarma örgütlerinin devriye gezmesine rağmen dünyanın en ölümcül göç rotalarından biri.
Kayıp Göçmenler Projesine göre, 2014’ten bu yana Avrupa’ya ulaşmaya çalışırken 32.000’den fazla kişi kayboldu.
Son yıllarda kurtarma operasyonları daha da zorlaştı, çünkü tehlikeli rotalara çıkanların sayısı artmaya devam ederken, İtalya’da Meloni hükümeti kurtarma operasyonlarını ciddi şekilde kısıtlayan bir yasa çıkardı.
-
Görüş1 hafta önce
Çin, İsrail’i Kınamaktan Daha Fazlasını Yapabilir mi?
-
Ortadoğu1 hafta önce
İsrail’de hangi ‘halk’ yaşıyor?
-
Diplomasi2 hafta önce
Çinli akademisyen İsrail-İran savaşını Harici’ye değerlendirdi: İran, Çin için stratejik öneme sahip
-
Avrupa1 hafta önce
Merz: İsrail hepimizin kirli işlerini yapıyor
-
Dünya Basını2 hafta önce
İran’la savaş kapıda mı?
-
Görüş1 hafta önce
İsrail’in ‘Bildiği Şeytan” ile İşi Bitti mi?
-
Dünya Basını2 hafta önce
Savunma sanayiinde ‘Amerikan malı’ baskısı geri tepiyor
-
Dünya Basını3 gün önce
Sınıfsız modern para teorisi muhasebedir