Avrupa Parlamentosu’nun (AP) en büyük grubu Avrupa Halk Partisi (EPP), 2019 seçimlerinde AB’nin karbon emisyonlarını azaltma planına büyük destek vermişti.
Yükselen enflasyon, savaş ve göç dalgası EPP’yi başka bir yöne doğru çevirmeye başladı. Financial Times’ta (FT) yer alan değerlendirmeye göre, Haziran 2024’te AB çapında yapılacak seçimler öncesinde, ‘popülist’ ve ‘aşırı sağcı’ partilerin zemin kazanmasıyla birlikte, bu partilere karşı koymaya ve hatta onların siyasetlerini benimsemeye yöneldi.
25 yıldır AP’nin en büyük grubu olmayı sürdüren EPP’nin lideri Manfred Weber, FT’ye verdiği mülakatta, daha güçlü bir savunma, daha rekabetçi bir ekonomi ve ‘gerekirse göçmenleri dışarıda tutmak’ için sınırın etrafının ‘çitlenmesine’ vurgu yaptı.
“Önümüzdeki beş yılın başlığını Avrupa için istikrar ve güvenlik olarak görüyorum,” diyen Weber, istihdam, savunma, göç ve ‘suçlularla mücadele’ konularına öncelik verilmesi gerektiğini de sözlerine ekledi.
Hollanda, Finlandiya, İtalya ve İsveç’teki son ulusal seçimler ve güncel anketler, seçmenlerin sığınmacılar konusunda katı sınırlamaları savunan ve iklim yerine sanayiyi destekleyen partileri ödüllendirdiğini gösterdi.
ECR ile ittifak gündemde
Seçim verileri analisti Europe Elects tarafından Temmuz ayında yapılan bir anket, daha sağcı olan Avrupa Muhafazakârları ve Reformistleri (ECR) grubunun AP seçimlerinde 62 sandalyeden 82 sandalyeye çıkabileceğini, 2019’da en iyi sonucunu alan Yeşiller’in ise AP vekillerinin yaklaşık üçte birini kaybedebileceğini ortaya koyuyor. Ankete göre EPP de 20 sandalye kaybedecek fakat AP’nin en büyük siyasi gücü olmaya devam edecek.
Alman Hıristiyan Sosyal Birliğinden (CSU) Bavyeralı bir politikacı Weber’in liderliğindeki EPP, FT’nin Avrupa’nın ‘aşırı sağcı seçmenleri’ olarak nitelendirdiği yurttaşlarının oylarını elde etmek için tutumunu değiştiriyor.
Weber, EPP’nin Avrupa siyasetinin merkezinde bir ‘köprü’ işlevi görmesi gerektiğini söylüyor. Fakat diğer partilerden milletvekilleri Weber’in, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni’nin partisi İtalya’nın Kardeşleri gibi sağcı gruplarayakınlaşmaya aşırı odaklandığını ve bunun da ‘sağcı politikaları ana akıma çekme riski taşıdığını’ söylüyor.
Almanya Başbakanı Olaf Scholz’un üyesi olduğu Sosyalistler ve Demokratlar grubunun başkanı Iratxe García Pérez, “Bu Avrupa Birliği için bir tehlikedir,” diyor.
Weber, Le Pen ve AfD’yi dışlıyor
Bir zamanlar faşist bir parti olan ve 1991’de ‘merkeze’ kayarak EPP’ye katılan İspanya’nın muhafazakâr partisi Partido Popular (Halk Partisi – PP), Temmuz ayında yapılan ulusal seçimlerden birinci parti olarak çıkmış fakat salt çoğunluğu kazanamamıştı. FT’ye konuşan uzmanlara göre, İspanya’nın ‘aşırı sağcı’ Vox partisi ile ittifak söylentileri nedeniyle seçmenler PP’ye sırt çevirdi.
FT’ye göre EPP ile ECR arasındaki muhtemel bir anlaşma, şu anda ECR grubunun üyesi İtalya’ın Kardeşleri ile başlayabilir. ECR’nin eş başkanı Nicola Procaccini, grubunun politikalarının eskisinden daha fazla ilgi gördüğünü ve seçmenlerin Avrupa’nın ‘bürokratik sürünmesinden’ bıktığını söyledi.
Procaccini, Brüksel’in ‘az sayıda ama önemli’ şeyler yapması gerektiğini söyledi. Bunlar arasında dış sınırların kontrolü, bilimsel araştırma konusunda ortak çabalar ve iç pazarı ‘Çin gibi üçüncü devletlerden gelen saldırılara karşı’ korumak yer alıyor.
Öte yandan Weber, EPP’nin seçmen kazanmak için ‘aşırı sağın politikalarını taklit etmediğini’ savundu. EPP lideri, Fransa’daki Ulusal Birlik’ten Marine Le Pen ya da Almanya’daki AfD gibi politikacılar ve partilerle çalışmayı asla kabul etmeyeceğini ve EPP müttefiklerinin AB yanlısı, hukukun üstünlüğü yanlısı ve Ukrayna yanlısı olması gerektiğini söyledi.
Polonya seçimleri hakkında da konuşan Weber, EPP’ye bağlı partilerin, sonbaharda Polonyalılar oy kullandığında iktidardaki ‘avroseptik’ PiS’e karşı bir ‘güvenlik duvarı’ inşa etmeleri gerektiğini söyledi ve Donald Tusk’ın Sivil Platform partisinin Varşova’yı Brüksel ile daha az düşmanca bir ilişkiye döndürebilecek tek grup olduğunu savundu. Polonya’da iktidar partisi PiS, ECR üyesi.
‘Yeşil dönüşüm’ gerilimi
Weber, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in ‘yeşil dönüşüm’ gündeminin kilit unsurlarını ve doğa restorasyon yasasını, işletmelere zarar verdiğini söyleyerek reddetme girişimiyle EPP’de derin bir bölünmeye neden oldu. Leyen, EPP’nin gelecek yıl komisyon başkanlığı için en güçlü adayı olmaya devam ediyor.
Avrupa’nın en büyük siyasi grubunun ‘varoluşsal bir seçimle’ karşı karşıya olduğunu söyleyen Yeşiller’in uzun süredir parlamentoda liderliğini yapan ve bir sonraki seçimde görevi bırakacak olan Philippe Lamberts ise, “Ya aşırı sağa gittiklerine inandıkları seçmenlerini kovalayacaklar ve … aşırı sağ gibi olacaklar ki bu bana göre intihar olur çünkü insanlar her zaman orijinali kopyaya tercih edecektir. Ya da kumar oynar . . geleneksel Hıristiyan Demokrat vizyonu yeniden canlandırarak 21. yüzyıla uyarlama iddiasına girerler,” diyor.