Trump hükümetinin en etkili isimlerinden, eski ABD Savunma Bakan Yardımcısı ve NATO eski Genel Sekreter Yardımcısı Guy B. Roberts Harici’ye konuştu.
Önceki Başkan Donald Trump döneminde ABD’nin Nükleer, Kimyasal ve Biyolojik Savunma Programları’ndan sorumlu Savunma Bakan Yardımcısı olarak görev yürüten Guy B. Roberts, ayrıca NATO’nun kitle imha silahları politikasından sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı ve Nükleer Politika Planlama Direktörlüğü görevlerini de yürüttü.
Roberts, şu anda McDill Hava Üssü Ortak Özel Harekât Üniversitesi’nde silah kontrolü ve nükleer silahların yayılmasıyla ilgili dersler vermektedir. Roberts’ın; dış ilişkiler, uluslararası kuruluşlar, stratejik konularda ikili ve çok taraflı müzakereler ile uluslararası hukuk alanında 40 yılı aşkın deneyimi bulunmaktadır.
MASA Strateji Merkezi’nin konuğu olarak Ankara’ya gelen Guy B. Roberts, Esra Karahindiba’nın sorularını yanıtladı, İsrail-Hamas çatışması, Rusya-Ukrayna savaşı ve Türkiye-NATO ilişkilerine dair değerlendirmelerde bulundu.
‘Blinken İsrail’e daha fazla destek toplamak için Türkiye’ye geldi’
*ABD Dışişleri Bakanı Blinken Ankara’daydı. Türk mevkidaşı Hakan Fidan ile görüştü. Görüşme sonrası ortak basın açıklaması yapılmaması dikkat çekti ve Fidan’ın Blinken’ın sarılma hamlesine karşılık vermeyip sadece elini sıkması basına yansıdı. Türk medyasında Blinken Ankara’da soğuk karşılandı şeklinde yankı buldu bu gelişme. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce Washington-Ankara arasındaki soğukluğun bir yansıması mıydı? İkinci olarak Blinken’ın Türkiye’yi elindeki rehineleri serbest bırakması için Hamas’a daha fazla baskı yapmaya ikna etmeye çalıştığı ancak Ankara’nın buna yanaşmadığı söyleniyor. Washington’ın bu görüşmeden beklentisi neydi? İstediğini elde edemedi mi?
Elbette Dışişleri Bakanı, İsrail’e yardım etmek için bir destek koalisyonu kurmak ve temelde devam eden mevcut savaşa müdahale etmek için destek oluşturmak istiyordu. Sanırım ziyaretle yapmaya çalıştığı şey de buydu. Bir “ara” için destek almak ve aynı zamanda Hamas’ın saldırısı karşısında İsrail’e daha fazla destek sağlamak için birçok yere gittiğini biliyorum. Daha sonra da şu anda ellerinde bulunan 240 rehinenin serbest bırakılması için hangi prosedürlerin uygulanabileceğini ele almak istedi.
‘Gazze’de insani ara Hamas’ın işine yarar’
*Evet, ABD Başkanı Biden da insani bir aradan bahsediyor. Ancak İsrail o noktaya yaklaşmıyor. Gazze’de gıda krizi yaşanıyor. Elektrik yok, içme suyu yok. Bombalamalar devam ediyor. Peki Biden’ın bahsettiği bu insani ara nasıl mümkün olacak? Sizce İsrail neden buna yanaşmıyor?
Bana göre Netanyahu “savaştayız” dedi. Bir ara, insani bir duraklama yalnızca Hamas’ın direnmesine, savaşa katılmak ve yaptıklarına devam etmek için ihtiyaç duyduğu malzemeleri temin etmesine yardımcı olacaktır. Şu anda devam eden insani krize yardımcı olacağını umduğumuz ara… Ancak İsraillilerin, aranın (insani) maksadına ulaşmayacağı görüşünü benimsediğini düşünüyorum. Aslında bu şekilde bir durumda bir nevi ara vermek veya durdurmak daha da zor bir ortam yaratacaktır.
*İsrail’in yaptığı açıklamanın meşru olduğu düşünüyor musunuz?
Düşünmüyorum. Diğer yandan Hamas’ın 1400’ün üzerinde Yahudiyi öldüren saldırısı nedeniyle İsrail’e sempati duymadan duruma bakmak çok zor. Bu, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana yaşanan en büyük Yahudi katliamı.
*Ve bir ayda on bin Filistinli öldürüldü…
Öte yandan, sadece Hamas savaşçılarının değil, sivillerin de zarar görmesi ve ölümleri dikkate alınmaksızın aşırı güç kullanımı var ve bu da İsrail’in, yaptıklarına yönelik desteğin büyük bir kısmını kaybetmesine neden oldu.
*Şimdi de İsrail Gazzelileri yerlerinden çıkarıyor. Gazze’yi kuzey Gazze ve Güney Gazze olarak böldüler. Gazzelilere güneye kaçmalarını söylüyorlar ama onlar yoldayken İsrail yine de onları vuruyor. Bu aslında çok çelişkili.
Orada yaptığınız şeyle çatışmayı daha da genişletiyorsunuz. Biliyorsunuz Mısır, oraya gelip yaşayacak bir grup insanın olmasından memnun değil. Ürdün memnun değil. Zaten ülkelerinde çok sayıda mülteci yaşıyor. İsrail’in Suudi Arabistan’la geliştirmekte olduğu olumlu ilişkiler şu anda askıda. Herkes ilişkilerini İsrail’in (Gazze’ye) tepkisine göre değerlendiriyor. Bu, bölgede çok daha tehlikeli ve gergin bir durum yarattı.
‘Türkiye köprü konumunda’
*Türkiye’de şimdilerde aslında bir “garantörlük modeli” tartışılıyor. Türkiye bölgede iki devletli çözümün garantörü olabilir mi? Bu konudaki görüşünüzü soracaktım. Şunu da hatırlatmak isterim, eski İsrail Devlet Başkanı Weizman’ın “barış anlaşmasının İstanbul’da imzalanabileceği” hayali vardı. Bunu Türkiye eski Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin’e söylemişti. Bay Weizman’ın yıllar önceki, 30 yıl önceki hayali bu. Ne düşünüyorsunuz?
Evet, bunun Türkiye için çok uygun bir rol olacağını düşünüyorum. Türkiye bizim en önemli NATO müttefiklerimizden biridir. Önemli olmasının nedeni ise Ortadoğu ile Avrupa arasında bir köprü olmasıdır. Ve bölgede önemli bir yere sahip. Ancak bu rolü üstlenerek bölgede önemli bir lider olduklarını ispatlayacaklarını ve göstereceklerini düşünüyorum. Mükemmel bir çözüm olacağını düşünüyorum. Biliyorsunuz Oslo Anlaşmaları vardı. Birisi Norveç’in olup bitenlerle ne ilgisi olduğunu sorabilir. Ancak Türkiye’nin önemli bir rolü var ve böyle bir şeyin gerçekleşmesinde önemli bir çıkarı var.
‘Macron’un önerisi gerçekçi değil’
*Fransa Cumhurbaşkanı Macron İsrail’i ziyaret etti ve Netanyahu ile ortak basın açıklaması yaparak sözde IŞİD’e yönelik olduğu gibi Hamas’a karşı da küresel bir koalisyon, küresel askeri koalisyon kurmaları gerektiğini söyledi.
Eh, zor. Daha zor olacak. Çözümde payı olmayan ülkeler olacaktır. O yüzden bölgesel çözümün çok daha iyi olacağını düşünüyorum.
*Türkiye şu anda bu anlaşmazlığın çözümü için bölgesel bir koalisyonun kurulması gerektiğini tartışıyor. Ne dersiniz?
Orta Doğu’da bölgesel bir çözüme sahip olmanın, Hamas ve İsrail’in işleri kendi başlarına çözmeye çalışmalarından çok daha olumlu ve muhtemelen daha istikrarlı bir çözüm süreci türü olduğunu düşünüyorum. Bunun ilerlemek için çok olumlu bir yol olduğunu düşünüyorum. Çünkü bölgede olup biten her şey onları etkiliyor. Ve tüm bu ülkelerin kabul etmesi durumunda kilit ülke Suudi Arabistan olacak, aynı zamanda bölgedeki diğer ülkeler de olacaktır. Bence bu çok iyi bir fikir. Bunu yüzde yüz destekliyorum.
‘ABD; Rusya, Çin ve İran’ı dengelemek için Ortadoğu’ya nükleer denizaltı gönderdi’
*ABD uzun bir süredir Orta Doğu’daki askeri varlığını azaltıyordu, ancak şu anda ABD’li yetkililer defalarca “İsrail’e daha fazla destek” ilan etti. Ve İsrail’e her gün giden binlerce ton mühimmatın yanı sıra artık bölgede ABD’nin nükleer enerjiye sahip bir denizaltısı da var. Bundan ne anlamalıyız? ABD ordusu Orta Doğu’ya güçlü bir şekilde geri mi dönüyor?
Denizaltının varlığının ne anlama geldiğine dair çok önemli bir soru bu. Bence dengelemeye çalıştıkları şey, ABD’nin bölgede hayati güvenlik çıkarlarına sahip olduğunun tanınmasıdır. Rusya’nın bölgeye ilgisi daha fazla. Ve açıkçası Çinliler de orada ilerleme kaydediyor. Bu onlara sadece bir işaret. ABD varlığını dengelemenin bir yolu olarak bölgedeki ülkelerle daha fazla ilişki kurduklarını biliyorsunuz. Bu çok endişe verici. Ve diğer yönü de İran’a, bu tür çatışmalara daha fazla müdahil olmalarının ABD ve bölgedeki ortaklarından olumsuz tepki alacağına dair bir mesajdır.
*Birkaç hafta önce Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zaharova ile röportaj yaptım. Bana ABD’nin Hamas’ın saldırısını önceden bildiğini ancak bu istihbaratı, bu bilgiyi kamuoyuna duyurmadığını söyledi. Bunu İsrail ile paylaşmadılar. Hamas’ın operasyonu öncesinde ABD’nin, bu askeri yardımı İsrail’e kaydırmak için Ukrayna’ya yaptığı yardımı azaltma kararı aldığını da söyledi. Bu iddiaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Durum böyle olsaydı çok şaşırırdım. Çünkü eğer ABD saldırının yakın olduğuna dair istihbarata sahip olsaydı, bunu İsraillilere ileteceklerinden neredeyse yüzde yüz eminim. Bence oradaki asıl sorun, İsrail istihbaratının pek çok işaret ve sinyal görmesi ama bunu gerektiği gibi ciddiye almaması konusundaki kayıtsızlığıydı. İşte bu yüzden gafil avlandılar.
‘Türkiye NATO’nun en önemli müttefiklerinden biri’
*ABD ile Türkiye arasındaki drone krizini sormak istiyorum. Sanırım ilk defa bir NATO üyesi başka bir NATO üyesine ait insansız hava aracını düşürdü. Bu NATO için ne anlama geliyor? ABD, Türkiye’nin Suriye’deki hamlesinden rahatsız mı? Türkiye’nin NATO’daki yerini nasıl tanımlarsınız?
Türkiye’nin NATO’nun en önemli müttefiklerinden biri olduğunu düşünüyorum. Yine konumları nedeniyle, askeri yetenekleri nedeniyle.
‘Trump seçilirse Ukrayna’da savaşı bitirir’
*Ukrayna Silahlı Kuvvetleri Başkomutanı Valeriy Zaluzhny, geçen hafta The Economist dergisine verdiği röportajda, Rusya ile savaşın çıkmaza girdiğini söyledi. Ve savunmanın yerini mevzi savaşı alma riski var dedi. ABD basını, The Nation da nükleer savaşın yakın olduğunu ve Ukrayna’da ateşkese ihtiyaç duyulduğunu yazdı. ABD Başkanlık seçimleri yaklaşırken, özellikle Cumhuriyetçiler arasında, Ukrayna’ya yapılan yardım oldukça tartışmalı ve eleştiri topları altında. Washington bu savaşı desteklemeye ne kadar devam edebilir? Ayrıca Trump’ın yeniden seçimleri kazanmaya yakın olduğu söyleniyor. Donald Trump’ın seçimi kazanması durumunda Ukrayna’daki durumun değişeceğini düşünüyor musunuz?
Elbette, Başkan seçilirse bu sorunu 24 saat içinde çözeceğine dair açıklama yaptığını muhtemelen biliyorsunuzdur.
Sanırım Rusya ve Ukrayna’yı çatışmayı durdurmaya ve Rusların Ukrayna’ya yönelik saldırganlığına neden olan toprak anlaşmazlığının nasıl çözüleceği konusunda bir süreç üzerinde anlaşmaya varmaya zorlamak ve teşvik etmekten bahsediyordu. Rusya, sanırım, gelip müzakere masasına oturmaya istekli olduklarına dair karışık sinyaller verdi. Şu ana kadar Ukraynalılar ilgilenmediklerini söylediler. Ama aynı zamanda onların eylemleri bir çıkmaza girmişti. Büyük olasılıkla, her iki taraf da birkaç ay boyunca birbirine karşı fazla ilerleme kaydedemeyecek.
*Trump yeniden seçilirse ne olur?
Tekrar seçilirse sözünün eridir. Dediğini yapacaktır.
*Son sorum İsveç’in NATO hedefi ile ilgili. İsveç’in NATO’ya katılımına ilişkin protokol Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından imzalanarak TBMM’ye gönderildi. İsveç’in NATO üyeliği karşılığında ABD ile F-16 anlaşması gündemdeydi. Sizce Türkiye istediğini alacak mı?
F16’lara gelince, kesinlikle. Bunun adil bir ifade olduğunu düşünüyorum. Benim anladığım kadarıyla niyet mektubunu zaten imzalamışlar. Bu aslında dahil olmanın adımlarından biri. Bildiğim kadarıyla buna karşı çıkacak bir kongre üyesi ya da kimse yok. Yani bunun bitmiş bir anlaşma olduğunu düşünüyorum.
ABD Adalet Bakanlığı bir federal yargıçtan, dünyanın en büyük teknoloji şirketlerinden biri için tarihi bir bölünme anlamına gelecek şekilde Google’ı işlerinin bir bölümünü satmaya zorlamasını istemeyi düşünüyor.
Antitröst regülatörleri, Alphabet şirketinin arama motoru alanındaki hakimiyetini azaltmak için parçalamayı değerlendiriyor. Kurum, salı günü bir mahkeme dosyasında bu eğilimini resmileştirdi.
Yargıç Amit Mehta’nın Google’a, arama sonuçlarını ve yapay zeka ürünlerini oluşturmak için kullandığı temel verilere erişim sağlamasını da emredebileceği belirtildi.
Adalet Bakanlığı, “Google’ın Chrome, Play ve Android gibi ürünleri kullanarak Google arama ve Google arama ile ilgili ürün ve özellikleri –yapay zeka gibi yeni ortaya çıkan arama erişim noktaları ve özellikleri de dahil olmak üzere– rakiplerine veya yeni girenlere karşı avantaj sağlamasını engelleyecek davranışsal ve yapısal çözümleri değerlendiriyor,” dedi.
32 sayfalık belge, dava çözüm aşamasına geçerken yargıcın göz önünde bulundurması gereken potansiyel seçeneklerin bir çerçevesini ortaya koyuyor. Kurum, önümüzdeki ay çözüm yollarına ilişkin daha kapsamlı bir teklif sunacağını söyledi.
Bu dava, Washington’un yirmi yıl önce Microsoft’u başarısızlıkla sonuçlanan bir şekilde dağıtmaya çalışmasından bu yana yasadışı tekelleşme nedeniyle bir büyük teknoloji şirketine karşı yapılan en önemli hamle.
Adalet Bakanlığı ve ABD Federal Ticaret Komisyonu (FTC), anlaşmaları ve yatırımları inceleyerek ve ülkenin en güçlü şirketlerinden bazılarını yasadışı olarak pazarlara hakim olmakla suçlayarak Büyük Teknoloji hakimiyetini hedef alır görünüyor.
Google hisseleri çarşamba günü New York’ta piyasa öncesi işlemlerde %1 düştü.
Bloomberg’e konuşan Wedbush Securities’te genel müdür ve kıdemli hisse senedi analisti Daniel Ives, “Antitröst çalkantılarına rağmen bu noktada şirketin dağılması pek olası değil. Google bu konuda yıllarca mahkemelerde mücadele edecek,” dedi.
Adalet Bakanlığı bu yılın başlarında Apple’a da, rakiplerinin donanım ve yazılım özelliklerine erişimini engelleyerek inovasyonu engellediği gerekçesiyle dava açtı.
FTC, bu ortaklıkların rekabeti nasıl etkilediğine ilişkin bir çalışmanın parçası olarak Alphabet, Microsoft ve Amazon şirketlerine yapay zeka girişimlerine yaptıkları yatırımlar hakkında sorular gönderdi.
Antitröst uygulayıcıları Google’ın, arama motorunu akıllı telefonlarda ve web tarayıcılarında varsayılan seçenek haline getiren diğer teknoloji şirketleriyle yaptığı yasadışı dağıtım anlaşmalarından ölçek ve veri avantajları elde ettiğini söylüyor.
Google’ın Android işi, akıllı telefonlarda ve cihazlarda kullanılan işletim sisteminin yanı sıra uygulamaları da kapsıyor.
Adalet Bakanlığı ayrıca Google’ın web sitelerine yapay zeka ürünlerini devre dışı bırakma konusunda daha fazla imkan tanıması şartını arayabileceğini söyledi.
Kurum, Google’ın arama metni reklamları üzerindeki hakimiyetiyle ilgili olarak, şirketin reklamverenlere reklamlarının nerede görüneceği konusunda daha fazla bilgi ve kontrol sağlaması gibi önerileri değerlendirdiğini söyledi.
Bakanlık ayrıca Google’ın arama alanındaki rakiplerine ya da potansiyel rakiplerine yatırım yapmasının kısıtlanmasını da talep edebilir.
Google, Adalet Bakanlığı’nın başvurusunu “radikal” olarak eleştirdi ve “tüketiciler, işletmeler ve Amerikan rekabet gücü için önemli istenmeyen sonuçlar” doğuracağını söyledi.
Google’ın regülasyon işlerinden sorumlu başkan yardımcısı Lee-Anne Mulholland bir blog yazısında, Adalet Bakanlığı’nın önerilerinin “Mahkemenin arama dağıtım sözleşmelerine ilişkin kararının yasal kapsamının çok ötesine geçtiğini” ileri sürdü.
Donald Trump’ın başkan yardımcısı adayı J.D. Vance, Ukrayna’nın Rusya’ya topraklarını devrederek NATO üyeliğinden vazgeçmesi gerektiğini vurguladı.
The American Conservative dergisinin haberine göre, Donald Trump’ın ABD başkanlık yarışında başkan yardımcısı adayı olarak seçtiği Ohio Senatörü J.D. Vance, Ukrayna’nın Rusya’nın ele geçirdiği topraklardan vazgeçmesi gerektiğini, fakat aynı zamanda egemenlik garantisi almasının şart olduğunu belirtti.
Vance, çatışmaların her iki tarafın kontrol ettiği bölgelerde son bulmasını ve Rusya’nın yeniden işgal girişimlerine karşı tahkim edilmiş, askerden arındırılmış bir bölge oluşturulmasını önerdi.
Buna karşılık Kiev’e bir egemenlik garantisi verilecek, Ukrayna tarafsız kalacak ve NATO üyeliğinden vazgeçecek. Ayrıca, Vance’e göre, Ukrayna’nın yeniden inşa sürecini Almanya finanse etmeli.
Vance, “çıkmaza giren” bu savaşın ABD ve Avrupa için büyük maliyetlere yol açacağını ve Rusya’nın uzun vadede yıpratma savaşı avantajına sahip olduğunu savundu.
Şubat ayında Münih Güvenlik Konferansı’nda konuşan Vance, ABD’nin “Doğu Avrupa’da uzun süreli bir kara savaşını sürdürecek üretim kapasitesine sahip olmadığını” dile getirmişti. Ayrıca, “Bu savaş ne kadar sürecek? Maliyeti ne olacak? Daha da önemlisi, Ukraynalılara gerekli silahları nasıl sağlayacağız?” sorularını yöneltmişti.
Diğer yandan Ukrayna, Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’in önerdiği barış formülünde, 1991 sınırlarına dönülmesini ve Rusya’nın ele geçirdiği bölgelerden çekilmesini talep etmeye devam ediyor.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ise haziran ortasında barış planını sunmuştu. Bu plan, Ukrayna ordusunun Rusya’nın kontrolündeki Donetsk, Lugansk, Herson ve Zaporojye oblastlarından kalan kısmından çekilmesini, Kiev’in bu bölgeler ve Kırım üzerindeki kontrolünü kaybettiğini kabul etmesini, Ukrayna’nın NATO’ya katılmayı reddetmesini ve ülkenin nükleer silahlardan arındırılmış statüsünün pekiştirilmesini içeriyordu.
Ayrıca, Batı’nın Rusya’ya uyguladığı yaptırımların kaldırılması da planın bir parçasıydı. Ancak Kiev, bu öneriyi kabul edilemez bulduğunu açıklayarak derhal reddetmişti.
ABD Başkanı Biden, Milton Kasırgası tehdidi nedeniyle Almanya’daki Ramstein toplantısına ve Angola ziyaretine katılmayacağını açıkladı.
ABD Başkanı Joe Biden, Milton Kasırgası’nın Amerikan kıyılarına yaklaşması sebebiyle Almanya ve Angola’ya planladığı ziyaretleri erteleme kararı aldı.
Bu karar, Beyaz Saray Basın Sözcüsü Karine Jean-Pierre tarafından yapılan bir açıklamayla duyuruldu. Biden’ın, 10 Ekim’de Ukrayna’nın savunmasına ilişkin temas grubu toplantısına (Ramstein formatı) katılmak üzere Almanya’ya gitmesi planlanıyordu.
Jean-Pierre, Başkan’ın Milton Kasırgası için yapılan hazırlıkları bizzat denetlemek, kasırganın yaklaşmasına yönelik müdahaleyi koordine etmek ve kısa süre önce güneydoğu eyaletlerini vuran Helen Kasırgası sonrasındaki çalışmaları sürdürmek için seyahatlerini iptal ettiğini ifade etti.
Ramstein zirvesinin 12 Ekim’de yapılması ve Biden’ın toplantıya başkanlık etmesi planlanıyordu. Biden ayrıca Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski, Almanya Şansölyesi Olaf Scholz, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve İngiltere Başbakanı Keir Starmer ile de görüşmeler yapacaktı.
Biden’ın Almanya’dan sonra 13-15 Ekim tarihleri arasında Cumhurbaşkanı João Lourenço ile görüşmek üzere Angola’yı ziyaret etmesi öngörülüyordu.
Alman hükümeti, ziyaretin iptal edilmesinden üzüntü duyduğunu açıkladı. Sözcü Steffen Hebestreit, Bild gazetesine yaptığı açıklamada, “İptal için çok üzgünüz ama elbette Florida’daki durumu anlıyoruz. Beyaz Saray bizi önceden bilgilendirdi,” dedi.
Bu arada 5 Ekim’de Washington Post gazetesi, Batılı bir diplomata dayanarak, Ramstein’daki toplantıda NATO müttefiklerinin Ukrayna’ya ittifaka üyelik yolunda “daha somut adımlar” önermeyi planladıklarını bildirmişti.
Söz konusu kaynak, NATO’nun, Rusya’yı uzun menzilli Batı silahlarıyla vurma izni alma konusunda yaşanan başarısızlığın ardından Ukrayna’nın ittifaka katılımı konusundaki tutumunu yumuşatmaya karar verdiğini kaydetmişti.