Amerika
Gümrük vergileri, Triffin ikilemi ve doların akıbeti

İktisatçı Michael Roberts, ABD Başkanı Donald Trump’ın Çin’e yönelik gümrük vergisi politikasının geri teptiğini ve ABD ekonomisine Çin’den daha fazla zarar verdiğini savunuyor. Roberts, doların küresel hakimiyetinin henüz sona ermediğini ancak ticaret açığını giderecek asıl faktörün gümrük vergileri değil, olası bir ekonomik durgunluk olacağını belirtiyor. Ayrıca, Triffin ikilemi gibi teorilerin mevcut durumu açıklamakta yetersiz kaldığını vurguluyor.
İktisatçı Michael Roberts, kişisel blog sayfasında yayımladığı makalede, ABD Başkanı Donald Trump’ın gümrük vergisi politikalarını ve bunun ABD ekonomisi ile doların geleceği üzerindeki etkilerini ele aldı.
Roberts, Trump’ın Avustralya’nın güneybatısındaki penguenlerin yaşadığı Heard ve McDonald Adaları da dahil olmak üzere dünyadaki her ülkeye uygulamayı planladığı tuhaf karşılıklı gümrük vergilerinden geri adım atmasına rağmen, ticaret savaşının bitmekten çok uzak olduğunu belirtti.
Roberts’a göre, Çin’e yönelik artırılan gümrük vergileri, ABD’nin toplam efektif gümrük vergisi oranını Trump’ın geri adım atmadan önceki seviyesinden daha yüksek bir noktada bırakıyor.
Capital Economics’ten Stephen Brown’a atıfta bulunan Roberts, Trump’ın Çin’e yüzde 125’lik gümrük vergisi vaadinin, ABD’nin efektif gümrük vergisi oranını yüzde 27’ye çıkardığını ifade etti.
‘Trump’ın geri adım atmasının nedeni tahvil piyasasındaki stres’
Roberts, Trump’ın geri adım atmasının nedenini, tahvil piyasasında görülen ve özellikle önemli miktarda ABD tahvili bulunduran risk fonları için kredi sıkışıklığına yol açabilecek ciddi stres belirtilerine bağladı.
Roberts, “Tahviller düşerse, başta ABD’deki tüm şirketlerin yaklaşık yüzde 20’sini oluşturan ağır borçlu ‘zombi’ şirketler olmak üzere birçok şirket için iflaslar yaşanabilir,” uyarısında bulundu. İflasların ekonomiye yayılarak finansal bir çöküşe ve durgunluğa yol açabileceğini de ekledi.
Roberts’a göre, Trump için tek sorun bu değildi. Çin’den ithalata getirilen yüzde 125’lik gümrük vergisi artışı, Çin’de yerleşik Amerikan şirketlerinin yüksek teknolojili tüketim malları ihracatını potansiyel olarak fiyat dışı bırakıyordu.
Roberts, “Çin’den iPhone gibi ürünlerin ana ihracatçısı olan Apple gibi Amerikan şirketleri ağır darbe alacaktı. Apple’ın iPhone üretim ve montajının kabaca yüzde 90’ı Çin’de bulunuyor. Bir iPhone örneğini ele alırsak, maliyetinin yüzde 2’sinden azı telefonu yapan Çinli işçilere giderken, Apple’ın telefonlarında tahmini yüzde 58,5 brüt kâr marjı elde ettiği tahmin ediliyor,” diye belirtti.
Bu tedarik zincirini bozmanın Çin’den çok ABD’yi vuracağını ifade eden Roberts, Amerikan şirketlerinin tepkisi üzerine Trump’ın tekrar geri adım atmak zorunda kaldığını ve Çin’den yapılan tüm ABD ithalatının yüzde 22’sini oluşturan tüketici teknolojisi ürünlerinin muaf tutulduğunu kaydetti.
Trump’ın gümrük vergisi öfkesinin mantıksızlığı
Roberts, Trump’ın gümrük vergisi politikasındaki tutarsızlıklara da dikkat çekti. “Trump’ın gümrük vergisi öfkesinin mantıksızlığı, iPhone ve iPad’lere giren bileşenlerin hâlâ gümrük vergisi artışına tabi olması, ancak nihai ürünün olmaması gerçeğiyle de ortaya çıkıyor,” diyen Roberts, ABD Ulusal İmalatçılar Birliği’ne göre ABD’ye ithal edilen malların yüzde 56’sının aslında imalat girdileri olduğunu ve bunların büyük kısmının Çin’den geldiğini belirtti.
Buradaki fiyat artışlarının birçok nihai ürüne yansıyacağını vurgulayan Roberts, tüketici teknolojisi ürünlerine tanınan muafiyetlerin yalnızca karşılıklı gümrük vergileri için geçerli olduğunu, karşılıklı vergilendirmeden muaf mallar da dahil olmak üzere Çin’den yapılan tüm ithalatın hâlâ ek yüzde 20’lik gümrük vergisine tabi olduğunu hatırlattı.
Ayrıca, Trump’ın yarı iletken ithalatına yönelik gümrük vergisi artışları planladığını ve bunun Apple gibi şirketleri vuracağını ekledi.
Roberts, ABD’nin Çin’den çok sayıda temel mal ithal ettiğini belirterek, 2024’te tekstil ve giyim ithalatının yüzde 24’ünün (45 milyar dolar değerinde), mobilya ithalatının yüzde 28’inin (19 milyar dolar) ve elektronik ve makine ithalatının yüzde 21’inin (206 milyar dolar) Çin’den yapıldığını aktardı.
Roberts, “Gümrük vergilerinde yüzde 100’lük bir artışın işletmeler ve tüketiciler için daha yüksek fiyatlara yol açacağı kesin görünüyor. Dolayısıyla Trump’ın gümrük vergileri Çin’e zarar vermek yerine ABD ekonomisini daha da sert vuracak,” değerlendirmesinde bulundu.
Çin’in ABD’ye ihracata bağımlılığının aslında çok az olduğunu, bunun GSYİH’sinin yüzde 3’ünden azına denk geldiğini belirten Roberts, Amerikalı tüketicilerin ve üreticilerin keskin fiyat artışlarından muzdarip olacağını ve bunun önceki gümrük vergisi programlarının deneyimi olduğunu ifade etti.
Ayrıca Roberts, bir ülkenin ithalata büyük bir gümrük vergisi artışı uyguladıktan sonra GSYİH’sinin düşme eğiliminde olduğunu ve üretim düşüşünün büyüklüğünün yıllar geçtikçe arttığını, yani uzun vadeli acının kısa vadeli acıdan daha kötü olduğunu belirtti.
Mevcut durumda ham petrol fiyatlarındaki önemli düşüşün ABD petrol üretiminin kârlılığını zaten tehlikeye attığını belirten Roberts, Çin’in gıda ve tahıl alımlarını Brezilya’ya kaydırmasıyla Amerikalı çiftçilerin dünya pazarlarında ciddi kayıplar yaşadığını vurguladı.
Roberts, “Halihazırda ABD’nin Çin’in gıda ithalatındaki payı 2016’da yüzde 20,7’den 2023’te yüzde 13,5’e düşerken, Brezilya’nın payı aynı dönemde yüzde 17,2’den yüzde 25,2’ye yükseldi. Şimdi Brezilya’nın Çin’e sığır eti satışı 2025’in ilk çeyreğinde bir önceki yıla göre üçte bir oranında artarken, ABD’nin Çin’e tarım sevkiyatları yüzde 54 oranında düştü,” dedi.
Çin’in ABD mal ihracatının yüzde 7’sini veya ABD GSYİH’sinin yüzde 0,5’ini oluşturduğunu belirten Roberts, Pantheon Macroeconomics’e göre, Çin’in agresif misillemelerinin ABD ihracatına vereceği darbenin, “karşılıklı” gümrük vergilerinin iptalinden kaynaklanacak GSYİH artışından daha ağır basacağını aktardı.
Trump ve danışmanlarının, gümrük vergisi gelirlerinin şirketlere vergi indirimleri için kullanılacağını ve böylece yatırımı artıracağını savunduğunu belirten Roberts, Tax Foundation düşünce kuruluşunun son tahminlerine göre (Trump’ın Çin ithalatına yüzde 104 vergi ile çıtayı yükseltmesinden önce), yılda ortalama yaklaşık 300 milyar dolar gelir elde edileceğini, bunun Trump’ın günde 2 milyar dolarlık iddiasından önemli ölçüde düşük olduğunu ve gümrük vergisi önlemlerinden kaynaklanan reel gelir kaybına kıyasla “devede kulak” kaldığını ifade etti.
Doların hakimiyetinin sonu mu geldi?
Finans piyasalarının son birkaç haftada kaydedilen büyük kayıpların ardından toparlanma belirtisi göstermeden gergin ve belirsiz kaldığını belirten Roberts, bunun pek çok analistin belki de dolar hakimiyeti günlerinin sona erdiğini ve Trump’ın dolarda diğer para birimlerine kıyasla kalıcı bir düşüşe ve Amerika’nın ticaret ve yatırım için istediği gibi dolar basabilme konusundaki “fahiş ayrıcalığının” sonuna neden olduğunu savunmasına yol açtığını aktardı.
Roberts, 1959’da Belçikalı-Amerikalı iktisatçı Robert Triffin’in, ABD’nin diğer ülkelerle ticaret açığı vermeye devam edip yurt dışına yatırım yapmak için sermaye ihraç ederken aynı zamanda doların gücünü sürdüremeyeceğini öngördüğünü hatırlattı.
Triffin’in, “Eğer Amerika Birleşik Devletleri açık vermeye devam ederse, dış yükümlülükleri dolarları talep üzerine altına çevirme kabiliyetini çok aşacak ve bir ‘altın ve dolar krizi’ne yol açacaktır,” dediğini aktaran Roberts, Triffin’in, para birimi diğer uluslar tarafından uluslararası ticareti desteklemek için döviz rezervi olarak tutulan küresel rezerv para birimi olan bir ülkenin, bu döviz rezervlerine yönelik dünya talebini karşılamak için dünyaya kendi para birimini sağlamak zorunda kaldığını ve bunun kalıcı bir ticaret açığı vermesine yol açtığını savunduğunu belirtti.
Triffin ikilemi ve yanlış yorumlar
Bunun yanı sıra Roberts, Triffin’in uluslararası para birimini sağlayan bir ülkenin ticarette kaybetmesi şeklindeki ikileminin, Trump’ın Beyaz Saray ekonomi danışmanı Steve Miran tarafından ele alındığını söyledi.
Miran’ın, ABD ile ticaret fazlası veren tüm ülkelerin, ticaret ve yatırım için doları sağlama “fedakarlığı” nedeniyle ABD’yi tazmin etmesi gerektiği sonucuna vardığını aktaran Roberts, Keynesyen guru Larry Summers’ın buna, “Eğer Çin bize gerçekten düşük fiyatlarla bir şeyler satmak istiyorsa ve işlem sonucunda biz güneş kolektörleri veya elektrikli arabalara koyabileceğimiz piller alıyorsak ve onlara bastığımız kağıt parçalarını gönderiyorsak. Bunun bizim için iyi bir anlaşma mı yoksa kötü bir anlaşma mı olduğunu düşünüyorsunuz?” sözleriyle karşılık verdiğini belirtti.
Summers’ın devamında, günün sonunda kimin daha fazla “aldatıldığı” sorusunu sorduğunu aktardı: Çok düşük fiyatlarla, bıçak sırtı marjlarla mal üreterek zor işi yapan taraf mı, yoksa tüm bunları ödemek için neredeyse sonsuz miktarda itibari para basan taraf mı?
Roberts, hem Triffin hem de Miran’ın hikayeyi tersten anlattığını savundu. Roberts, “ABD, on yıllardır ucuz ithalat yapabildi ve bunu yapmak için ticaret açığı verdi çünkü ABD’ye ihracat yapan ülkeler ödeme olarak dolar almayı ve hatta bu dolarları ABD devlet tahvillerine veya diğer dolar araçlarına geri yatırmayı kabul ettiler,” yorumunu yaptı.
Ticaret fazlası veren ülkelerin ABD’ye açık ‘dayatmadığını’; sadece ABD ihracatçılarının en azından mal ticaretinde (ABD hizmet ticaretinde büyük bir fazla veriyor) rekabet edemediğini belirten Roberts, şans eseri ABD şirketleri ve tüketicileri için, fazla veren ülkelerin şimdiye kadar ödeme olarak dolar kabul ettiğini ifade etti.
Roberts, “Eğer etmeselerdi, o zaman ABD ekonomisi —uluslararası kabul görmüş bir para birimi olmayan dünyanın birçok yoksul ülkesi gibi— gerçek zorluk içinde olurdu ve doları devalüe etmek ve/veya daha yüksek faiz oranlarıyla borçlanmak zorunda kalırdı,” diye ekledi.
Roberts, kapitalizm altında ekonomiler arasında her zaman ticaret ve sermaye dengesizlikleri olduğunu, bunun nedeninin daha verimli üreticinin daha az verimli olana açık “dayatması” olmadığını, kapitalizmin dengesiz ve bileşik bir gelişme sistemi olduğunu, daha düşük maliyetli ulusal ekonomilerin uluslararası ticarette daha az verimli olanlardan değer kazanabildiğini belirtti.
Roberts’a göre, ABD’li kapitalistleri asıl endişelendiren şey, fazla veren ülkelerin onları dolar basmaya zorlaması değil, Çin’in ABD ile arasındaki üretkenlik ve teknoloji farkını kapatıyor olması ve dolayısıyla ABD’nin ekonomik hakimiyetini tehdit etmesi.
Buna rağmen, bazı ana akım iktisatçıların Miran’ın gülünç argümanını ve Triffin yanılgısını kabul ettiğini belirten Roberts, şu anda çok popüler olan Çin merkezli iktisatçı Michael Pettis’in bunlardan biri olduğunu söyledi.
Pettis’in, Çin gibi ülkelerin “kendi imalatını sübvanse etmek için iç talebi bastırdıkları” ve böylece ortaya çıkan imalat ticaret fazlasının “ticaret ve sermaye hesapları üzerinde çok daha az kontrol uygulayan ortakları tarafından emilmeye zorlandığı” için ticaret fazlaları oluşturduğunu savunduğunu aktaran Roberts, yani ticaret dengesizliklerinin nedeninin ABD imalatının Asya ve hatta Avrupa’ya kıyasla dünya pazarlarında rekabet edememesi değil, Çin’in (veya yakın zamana kadar Almanya’nın) hatası olduğunu belirttiğini ifade etti.
Roberts, dünya yönetişimi ve para birimleri konusunda uluslararası işbirliği olmadığını varsayarak, Pettis’in Miran ile aynı fikirde olduğunu belirtti:
“ABD, şu anda yaptığı gibi, yurt dışındaki politika çarpıklıklarını karşılama rolünü tersine çevirmek için tek taraflı hareket etmekte haklıdır. En etkili yol muhtemelen, fazla veren ülkelerin ABD varlıkları edinerek fazlalarını dengeleme yeteneklerini sınırlayan ABD sermaye hesabına kontroller uygulamak olacaktır.”
Çin, beyaz kitabını yayımladı: ‘Tek taraflılık ve korumacılık ilişkilere zarar veriyor’
Komşuyu zarara sokma politikası
Roberts, bunun özünde, Çin’in ihracat avantajını zayıflatmak ve ABD’yi güçlendirmek için doların değerini düşürmenin başka bir yolu, yani kılık değiştirmiş bir ‘komşuyu zarara sokma’ politikası olduğunu savundu.
Miran ve Pettis’in, Nixon’ın 1971’de doları altın standardından çıkararak (ABD rezerv para birimi rolü, dönemin ABD Hazine Bakanı John Connally’nin 1971’de dolar-altın standardının sona erdiğini duyurduğunda AB maliye bakanlarına “Dolar bizim paramız ama sizin sorununuz,” demesini teşvik etmişti) ve ABD’nin benzer şekilde 1985’te Japonya gibi fazla veren ülkeleri faiz oranlarını artırmaya ve yen’i güçlendirmeye zorlayarak Japon ihracatını azaltan sözde Plaza Accord ile yaptığı gibi doların değerini düşürmeye yönelik bir politika sunduğunu belirtti.
Roberts’a göre, şimdi Çin’in ihracat ve imalat başarısının cevabı görünüşe göre dolar varlıklarını silmek ve doları zayıflatmak.
Ancak Roberts, bu politikanın işe yaramayacağını savundu. “Bu politika, 1970’lerde veya 1980’lerde ABD imalat sektörünü kurtarmadı. Kârlılık keskin bir şekilde düştükçe, ABD’li üreticiler ucuz işgücü ekonomilerinde daha iyi kârlılık bulmak için yurt dışına yerleşti,” diyen Roberts, bu sefer dolar zayıflarsa, yurt içi enflasyonun daha da artacağını (1970’lerde olduğu gibi) ve ABD’li üreticilerin eve dönüp yatırım yapmak yerine, gümrük vergisi olsun ya da olmasın, yurt dışında başka yerler bulmaya çalışacağını belirtti.
Doların diğer para birimlerine karşı değer kaybetmesi durumunda, Çin, Japonya ve Avrupa gibi dolar sahiplerinin alternatif para birimi varlıkları arayacağını da ekledi.
Doların hakimiyeti ve BRICS
Roberts, bunun dolar hakimiyetinin bittiği ve çok kutuplu, çok para birimli bir dünyada olduğumuz anlamına gelip gelmediği sorusunu gündeme getirdi.
Soldaki bazılarının bu eğilimi desteklediğini belirten Roberts, ancak doların uluslararası rolünün çökertilmesinden önce gidilecek uzun bir yol olduğunu ifade etti.
Alternatif para birimlerinin de güvenli bir bahis gibi görünmediğini, zira tüm ekonomilerin rekabet etmek için para birimlerini ucuz tutmaya çalıştığını ve finans piyasalarında altına hücumun nedeninin bu olduğunu belirtti.
BRICS ülkelerinin ABD dolarının yerini alacak durumda olmadığını savunan Roberts, bunun, ABD emperyalizminin hedeflerine bir miktar direnç göstermek dışında çok az ortak noktası olan, çeşitli ekonomilerden ve siyasi kurumlardan oluşan gevşek bir gruplaşma olduğunu söyledi.
Roberts, doların çöktüğüne dair tüm bahislerin aksine, gerçekliğin, Trump’ın zikzaklarına rağmen doların diğer ticari para birimlerine karşı tarihsel olarak hala güçlü olduğu olduğunu belirtti.
‘Ticaret açığını durgunluk bitirecek’
Diğer yandan Roberts, ABD ticaret açığını bitirecek olanın ABD ithalatına uygulanan gümrük vergileri veya ABD’ye yapılan yabancı yatırımlara yönelik kontroller değil, bir durgunluk olduğunu savundu.
Roberts, “Durgunluk, tüketici ve üretici alımlarında ve yatırımlarında keskin bir düşüş anlamına gelir ve dolayısıyla ithalatta bir düşüşe neden olur. ABD ekonomisi ne zaman bir durgunluk içinde olsa (aşağıdaki grafikte gri alanlar), ithalat keskin bir şekilde düşerken ticaret açığı daralır veya ortadan kalkar, dolar ise güçlenir,” ifadesini kullandı.
Roberts, 2025’in ikinci çeyreğine girerken ABD ekonomisinin aşağı yönlü seyrettiğini dile getirerek Atlanta Fed’in altın alımları hariç tutulduğunda, 2025’in ilk çeyreğinde reel GSYİH’de yüzde 0,3’lük bir düşüş öngördüğünü, ancak iç talebin hala yılda yüzde 2 ile yavaş büyüdüğünü aktardı.
Ancak bunun, gümrük vergilerinin fiyatları ve üretimi vurmasından önce olduğunu belirten Roberts, yatırım bankası Goldman Sachs’ın gümrük vergilerinin ardından bu yıl ABD’de yüzde 45 resesyon olasılığı gördüğünü (tüm yıl için yüzde 0,5 GSYİH büyüme tahmini ile) ifade etti.
Daha önce, gümrük vergisi çılgınlığından önce, GS’nin ABD için yüzde 2,5 GSYİH büyümesiyle “başka bir sağlam büyüme yılı” öngördüğünü hatırlattı.
Roberts, mart ayında ekonomi yavaşlarken ve tüketiciler alımlarını azaltırken ABD enflasyonunun düştüğünü, ancak büyük olasılıkla enflasyonun bu yılın ikinci yarısında ekonomi daha da gerilerken tekrar yükseleceğini belirtti.
Roberts, durumu “stagflasyondan slumpflasyona (durgunluk içinde enflasyon)” olarak nitelendirdi.
Amerika
Gabbard ile Trump arasındaki gerilimin arka planı

ABD Başkanı Donald Trump ile Ulusal İstihbarat Direktörü Tulsi Gabbard arasındaki gerilimin, dün Trump’ın açıklamalarından önce başladığı belirtiliyor.
POLITICO’da yer alan habere göre, Gabbard’ın 10 Haziran’da X’te paylaştığı bir video Trump’ı kızdırdı. Gabbard 3 dakikalık bu videoda, “siyasi elitler ve savaş çığırtkanları”nın “nükleer güçler arasında dikkatsizce korku ve gerginlik körüklediğini” ve dünyanın “nükleer yok oluşun eşiğinde” olduğunu söylüyordu.
Trump’ın bu izinsiz videoyu gördüğü ve öfkelendiği belirtiliyor. Kaynaklara göre, Beyaz Saray’daki çalışma arkadaşlarına, Gabbard’ın “haddini aştığını” söyledi.
Gabbard’ın paylaşımı, İsrail’in Trump ile Beyaz Saray’da bir araya gelerek İran’a yönelik saldırılarını desteklemesi için lobi faaliyetlerinde bulunduktan birkaç gün sonra geldi.
Trump ve ona yakın bazı kişilerin gözünde Gabbard, İsrail’in İran’a saldırmasına yeşil ışık yakmaması konusunda Trump’ı uyarıyordu. Kaynaklar, Trump’ın Gabbard’a rahatsızlığını şahsen de ifade ettiği söyleniyor.
Bir Beyaz Saray yetkilisi, “Onun Tulsi’yi bir insan olarak sevmediğini sanmıyorum… Ama videonun onu Tulsi’ye karşı pek sıcak hissettirmediğini söyleyebilirim… ve insanların mesajından sapmasını sevmez,” dedi.
Yetkili, Trump’ın insanların kendisini düzeltmeye çalıştığını da sevmediğini ve “birçok kişinin bu videoyu yönetimin pozisyonunu düzeltmeye çalışmak olarak algıladığını” ekledi.
Trump’ın videoya verdiği tepki, İsrail’in savaşına katılma eşiğinde olan bir başkan ile geçmişte ABD’nin yeni dış çatışmalara girmesine şiddetle karşı çıkan müdahale karşıtı istihbarat şefi arasındaki uçurumun giderek genişlediğini ortaya koyuyor.
Bu gerginlikler salı günü, Air Force One uçağında bulunan bir muhabirin Trump’a Gabbard’ın mart ayında Kongrede yaptığı İran’ın nükleer silah üretmeye çalışmadığı yönündeki açıklaması hakkında soru sormasıyla gündeme geldi.
Trump, Gabbard’ın değerlendirmesini reddetti ve “Onun ne dediği umurumda değil. Bence silah üretmeye çok yakındılar,” dedi.
Geçen sonbaharda Trump, Gabbard’ın seçim kampanyasındaki desteğini övmüş ve “Amerika’yı Yeniden Büyük Yap” (MAGA) koalisyonunun ideolojik çeşitliliğini vurgulamak amacıyla, onu Robert F. Kennedy Jr. ile birlikte kabinesine dahil etmişti.
Fakat son aylarda Trump, Gabbard’ın ofisini tamamen kapatma konusunda giderek daha fazla düşünmeye başladı. Bu fikri, Gabbard’a görevi verirken de dile getirmişti.
Videoya verdiği tepkiye aşina olan bir kişi ve konuyla ilgili iki başka kaynağa göre, Beyaz Saray’da bu görevin CIA veya başka bir kuruma devredilmesi tartışılıyor ama bunun Gabbard için ne anlama geleceği belirsiz.
Ulusal İstihbarat Direktörü, başkanın baş istihbarat danışmanı olarak görev yapar ve geniş ABD casusluk ağını denetler.
Gabbard salı günü gazetecilere, kendisiyle başkanın İran konusunda “aynı görüşte” olduğunu vurguladı ve Gabbard’a yakın bir kişi, kendisiyle başkan arasında herhangi bir gerginlik olduğu iddialarını yalanladı.
Bu kişi, salı günü ikilinin Beyaz Saray’daki Durum Odasında diğer üst düzey yetkililerle bir araya geldiğini ve yönetimin, Gabbard’ın toplantıya katılabilmesi için brifingin saatini bile değiştirdiğini söyledi.
Gabbard’ın yakını, Trump’ın İran’a yönelik politikasını tamamen desteklediğini ve kişisel görüşlerinin başkana verdiği tavsiyeleri etkilemediğini, Trump’ı kendi görüşüne çekmeye çalışmadığını da sözlerine ekledi.
Amerika
‘Beyaz yaka’ işçiler ‘sonsuz iş gününe’ hapsedildi

Microsoft’un Work Trend Index Özel Raporundaki son verilere göre, işçiler için iş günleri giderek uzamaya devam ediyor.
Raporda “sonsuz iş günü” olarak adlandırılan bu durum, Covid-19 pandemisi sırasında uzaktan çalışmanın yaygınlaşmasıyla bir istisna olarak başladı, fakat o zamandan beri “bağlantısını tamamen kesemeyen” birçok kişi için norm haline geldi.
Microsoft, Microsoft 365 ürünlerinde “trilyonlarca” veri noktasını analiz ettikten sonra bu gözlemi yaptı.
Raporun elde ettiği bulgulara göre, telemetriyi kullanarak sabah 6’da çevrimiçi olan kişilerin %40’ının alarmı erteleme yerine iş e-postalarını kontrol ediyor. Bu arada, Teams sabah 8’e kadar Microsoft ortamındaki birincil iletişim platformu haline geliyor ve çalışanlar hafta içi ortalama 153 mesaj alıyor.
Toplantıların yarısı, insanların en üretken olduğu saatler olan (sirkadiyen ritimler nedeniyle) sabah 9 ile 11 ve öğleden sonra 1 ile 3 arasında gerçekleşiyor. Toplantıların %57’si takvim daveti olmadan gerçekleşirken, her 10 toplantıdan 1’i son dakikada planlanıyor.
Saat 20:00’den sonra yapılan toplantılar geçen yıla göre %16 arttı ve ortalama bir çalışan, normal çalışma saatleri dışında 50’den fazla e-posta gönderiyor veya alıyor. Hafta sonları, çalışanların yaklaşık %20’si öğleden önce iş e-postalarını kontrol ediyor.
Rapordaki en şaşırtıcı ayrıntılardan biri de şu: Microsoft 365 kullanan çalışanlar, “ana çalışma saatleri” içinde her iki dakikada bir toplantı, e-posta veya bildirimle kesintiye uğruyor.
Rapor, basit görevler için yapay zeka (AI) kullanmanın insanları işlerinin daha önemli yönlerine odaklanmaları için “özgürleştireceği” sonucuna varıyor. Fakat Forbes’ta yer alan bir değerlendirmede belirtildiği gibi, AI insanları sadece daha fazla görev için özgürleştiriyorsa, sağlıklı bir iş-yaşam dengesi ulaşılamaz olmaya devam edecek.
Üstelik Büyük Teknoloji’nin, yapay zeka otomasyonu ile “beyaz yaka” işgücü piyasasında elini rahatlatmaya hazırlandığı da görülüyor.
Amazon CEO’su Andy Jassy, yapay zekanın “kurumsal” işlerin azalacağı anlamına geldiğini söyledi. Jassy, şirketin “önümüzdeki birkaç yıl içinde” işten çıkarmalar yapacağı konusunda da uyarıda bulundu.
E-ticaret devinin CEO’su, salı günü çalışanlarına gönderdiği bir notta, şirketin maliyetleri düşürmek için tüm operasyonlarında, özellikle lojistik ağında yapay zeka kullanmaya başladığını duyurdu.
Jassy, şirketin yapay zeka kullanımını artırmak istediğini ve bunun iş kayıpları anlamına geleceğini söyledi.
Jassy, “Bugün yapılan bazı işleri yapan daha az insana, diğer tür işleri yapan daha fazla insana ihtiyacımız olacak. Bunun zaman içinde tam olarak ne gibi sonuçlar doğuracağını bilmek zor, ancak önümüzdeki birkaç yıl içinde toplam kurumsal işgücümüzün azalmasını bekliyoruz,” dedi.
Bu not, Amazon ve diğer büyük teknoloji şirketlerinin, yapay zekaya yaptıkları büyük yatırımların verimliliğini kanıtlamaları için yatırımcıların baskısı altında olduğu bir dönemde geldi.
Seattle merkezli holding, mevcut mali yılda yaklaşık 100 milyar dolarlık yatırım yapmayı taahhüt etti ve bu yatırımın büyük bir kısmı yapay zeka altyapısına yönlendirilecek.
Amazon, yapay zeka patlamasında liderliği ele geçirmek ve hızla büyüyen kâr motoru Amazon Web Services’i güçlendirmek için rakipleri Google ve Microsoft ile yarışıyor.
Jassy geçen yıl, şirketin “bürokrasiyi ortadan kaldırmak” için çaba gösterdiğini ve daha az orta kademe yöneticiye sahip daha düz bir yapıya geçeceğini söylemişti.
Grup, 2023 yılında iki büyük işten çıkarma dalgasında 27.000 kişiyi işten çıkarırken, Amazon Web Services 2024 yılında yüzlerce kişiyi işten çıkardı.
Teknoloji şirketlerinin yöneticileri, AI’ın işten çıkarmalara yol açacağı görüşünü kamuoyuna açıklamaktan çekinirken, bu modellerin sağladığı verimlilik artışını vurgulamayı tercih ediyor.
Microsoft, mayıs ayında küresel işgücünün yüzde 3’ünü işten çıkardı. Eyalet kayıtlarına göre, Washington eyaletindeki genel merkezinde işten çıkarılanların çoğu yazılım mühendisleriydi.
Genel müdür Satya Nadella, AI’ın kod yazmada insanları yerini alabileceğini öne sürmüştü.
Nadella, nisan ayında Meta kurucusu Mark Zuckerberg’e, “Bugün depolarımızda bulunan kodların %20 ila 30’u ve bazı projelerimizin tamamı muhtemelen yazılım tarafından yazılmıştır,” dedi.
Microsoft, kesintilerin AI nedeniyle yapılmadığını açıkladı.
Amerika
Pentagon, İsrail’i eleştiren albayı görevden aldı

ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), sosyal medyada İsrail’i eleştiren Albay Nathan McCormack’ı görevden aldı.
Albay McCormack’ın sosyal medya gönderileri arasında, “Netanyahu ve Yahudi üstünlüğünü savunan yandaşları”, “ölüm tarikatı”, Washington’un İsrail’in “kötü davranışlarını ezici bir çoğunlukla” desteklediği ve ABD’deki İsrail yanlısı aktivistlerin “gerçek dış çıkarlarımızdan çok İsrail’e destek vermeyi” öncelikli hale getirdiği yönünde ifadeler yer alıyor.
Middle East Eye’a göre albayın İsrail karşıtı paylaşımlarının tam listesi şöyle:
- “Netanyahu ve Yahudi üstünlüğünü savunan yandaşları, kendi amaçları için çatışmayı uzatmaya kararlıdır: ya iktidarda kalmak ya da toprakları ilhak etmek.”
- “İsrail’in on yıllardır sürdürdüğü eylemler, etnik temizlik ve soykırım suçlamalarına yol açmıştır.”
- “Batı ülkeleri, büyük ölçüde Holokost suçluluk duygusundan dolayı İsrail’e yönelik eleştirilerden kaçınmak için büyük çaba sarf etmektedir.”
- “En kötü ‘müttefikimiz’. Bu ‘ortaklık’tan, Orta Doğu, Afrika ve Asya’daki milyonlarca insanın düşmanlığından başka hiçbir şey elde etmiyoruz.”
- “ABD dürüst bir arabulucu olmamıştır. İsrail’in kötü davranışlarını büyük ölçüde mümkün kıldık.”
- Gazze halkının yer değiştirilmesi fikrine yanıt olarak McCormack, İsrail’in “onları sürmek ve ‘Eretz İsrail’i (İsrail Diyarı) etnik Filistinlilerden temizlemek” istediğini yazdı.
- Haziran 2024’ten bu yana İsrail’i “ölüm tarikatı” olarak nitelendiriyor.
McCormack ile etkileşimde bulunmuş bir Savunma Bakanlığı yüklenicisi, bu paylaşımları “tehlikeli” olarak nitelendirdi. Yüklenici, JNS’ye “Bu, daha iyisini bilmeyen birinden bekleyebileceğim türden acı bir paylaşım. Ama onun konumunda, kendi adı ve resmiyle? Akıl almaz bir şey,” dedi.
Albay McCormack, Genelkurmay Başkanlığı J5 Planlama Müdürlüğü’nün Levant ve Mısır şube şefiydi. Sosyal medya hesabından paylaştığı gönderilerin yayılmasının ardından Pentagon JNS’ye, “durumdan haberdar olduklarını” ve “konuyu araştırdıklarını” söyledi.
Pentagon yetkilisi JNS’ye verdiği demeçte, “X hesabındaki bilgiler, Müşterek Kurmay Başkanlığı veya Savunma Bakanlığının görüşünü yansıtmamaktadır” dedi. “Soruşturma sürerken, söz konusu kişi görevine iade edilmektedir,” dedi.
Yetkili, görevine iade edilmesinin “soruşturma sürerken Müşterek Kurmay Başkanlığında görev yapmayacağı” anlamına geldiğini belirtti.
Yetkili, JNS’ye “Hiperlinkleri ve içeriği inceledik, böylece içeriği görebildik ve esasen konuyu araştırmak üzere bir soruşturma memuru atadık. Küresel ittifaklarımız ve ortaklıklarımız, ulusal güvenliğimiz, kolektif savunmamızı, caydırıcılığımızı ve operasyonel erişimimizi güçlendirmek açısından hayati önem taşıyor,” dedi.
Pentagon yetkilisi, sosyal medya hesabının devre dışı bırakıldığını söyledi.
-
Dünya Basını1 hafta önce
Trumpizmin gerici ideoloğu: Curtis Yarvin
-
Asya1 hafta önce
Huawei kurucusu: Çiplerimiz ABD’nin bir nesil gerisinde
-
Görüş2 gün önce
Çin, İsrail’i Kınamaktan Daha Fazlasını Yapabilir mi?
-
Dünya Basını1 hafta önce
Mevcut jeopolitik değişiklikleri anlamak: Sergey Karaganov ile mülakat
-
Görüş1 hafta önce
Avrupa’nın savunma özerkliği ve Almanya’nın askerî rolü dönüm noktasında
-
Diplomasi3 gün önce
Çinli akademisyen İsrail-İran savaşını Harici’ye değerlendirdi: İran, Çin için stratejik öneme sahip
-
Görüş2 hafta önce
Silahlar sustu, şimdi artılar eksiler hanesine bakma zamanı – 3
-
Ortadoğu13 saat önce
İsrail’de hangi ‘halk’ yaşıyor?