Amerika
Trump, Dışişleri Bakanlığı bütçesini yarı yarıya azaltmayı düşünüyor

POLITICO tarafından ele geçirilen bir belgeye göre Trump yönetimi, hükümet harcamalarını önemli ölçüde kısma çabalarını sürdürürken Kongre’den Dışişleri Bakanlığı ve USAID bütçelerini neredeyse yarı yarıya azaltmasını istemeyi değerlendiriyor.
2026 mali yılı için yapılan teklifte Dışişleri Bakanlığı ve USAID’e 28,4 milyar dolar ayrılması öngörülürken, bu rakam 2025 mali yılı bütçesi için öngörülen 54,4 milyar dolardan çok daha düşük.
Bu rakam Beyaz Saray Bütçe ve Yönetim Ofisi (OMB) tarafından talep edilen kesintileri de içeriyor. Aynı zamanda USAID’in lağvedilmesini de hesaba katıyor; kalan programları ise Dışişleri Bakanlığına bağlanma sürecinde.
Teklif, “demokrasiyi teşvik eden, eğitim ve kültürel değişimleri destekleyen, çok uluslu kurumlara yardım eden, uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele eden ve yurtdışındaki sağlık sorunlarıyla mücadele eden programlar” da dahil olmak üzere çok sayıda programı ortadan kaldıracak veya önemli ölçüde azaltacak.
Örneğin, National Endowment for Democracy (NED), East-West Center ve Asia Foundation’ın aldığı fonlar tamamen sıfırlanacak. Uluslararası Narkotik Kontrol ve Kanun Uygulama olarak bilinen ve 1 milyar dolardan fazla fona sahip olan bir program da fonsuz bırakılacak.
Konu hakkında bilgi sahibi iki ABD’li yetkiliye göre yönetim, diplomatik bütçeyi kısmaya yönelik bu kapsamlı çabaların bir parçası olarak dünya çapında otuz civarında ABD diplomatik noktasını kapatmayı düşünüyor.
Yetkililere göre bu kapsamda Güney Afrika ve Sahel’deki ABD büyükelçilikleri, Avrupa’daki konsolosluklar ve Okyanusya’daki bazı büyükelçilikler de yer alıyor.
Bütçe belgesinde ayrıca “Önce Amerika Fırsatlar Fonu” adı verilen yeni bir programa yaklaşık 2,1 milyar dolarlık fon tahsis edileceği belirtiliyor. Belgede bu programın neleri kapsayacağı detaylandırılmıyor.
Teklifin ne kadar ilerleyeceği belli değil. Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun, OMB’nin taleplerine rağmen, bazı programların korunması konusunda ısrarcı olması mümkündür. OMB sözcüsü Rachel Cauley, “Nihai bir finansman kararı alınmadı,” dedi.
Washington Post da pazartesi günü bazı kesintileri detaylandıran bir notu ayrıca haberleştirdi.
Kesintilerin tamamı Başkan Donald Trump’ın 2026 mali yılı için hazırladığı resmi bütçe teklifinde yer alsa bile, Kongre’nin Beyaz Saray’dan gelen bu tür teklifleri görmezden gelip kendi planını oluşturma gibi bir geçmişi de var.
Yine de teklif, Beyaz Saray’ın önceliklerine dair bir sinyal veriyor ki bu da her şeyden önce hükümetin büyüklüğünü ve harcamalarını küçültmek.
Yönetim, Demokrat Kongre üyelerinin Kongre’nin onayı olmadan bunu yapamayacağı yönündeki ısrarlarına rağmen USAID’in etkin bir şekilde lağvedilmesi de dahil olmak üzere, bu hedefin bir parçası olarak dış yardım harcamalarını önemli ölçüde azaltmak için erkenden harekete geçmişti.
Bütçe belgesi, Trump yönetiminin Kongre’den yaklaşık 20 milyar dolarlık kesintiyi de kabul etmesini isteyeceğini gösteriyor; yani bu, bakanlığın harcamamaya karar verdiği ve Hazine’ye iade edeceği para. Belge, yakında OMB’ye sunulacak olan Dışişleri Bakanlığının yeniden yapılanma planından farklı.
Önerilen diğer kesintiler arasında, teklifte yüzde 50’den fazla kesinti yapılarak 5 milyar doların altına indirilebileceği savunulan “küresel sağlık programları” başlıklı bir kategorideki harcamalar da yer alıyor.
Belgeye göre “kalkınma yardımı” olarak adlandırılan kategori yaklaşık 4 milyar dolardan sıfıra indirilecek. Göç ve mültecilerle ilgili fonlar da yarı yarıya azaltılarak 1,5 milyar dolara indirilecek ve sadece acil durumlarda kullanılacak.
“Uluslararası örgütlere katkılar” olarak adlandırılan ve muhtemelen BM kurumlarını da içeren bir kategori 1,5 milyar dolardan 169 milyon dolara düşürülecek. Uluslararası barışı koruma faaliyetlerine katkılar (BM barışı koruma faaliyetlerini de içerdiği anlaşılan bir kategori) 1,2 milyar dolardan sıfıra indirilecek.
Kongre tarafından denetlenen uluslararası ilişkiler bütçelerinin büyük bir kısmını Dışişleri Bakanlığı ve USAID için ayrılan fonlar oluşturuyor, fakat diğer kurumlarda da bazı ilgili programlar var. Bu diğer programlar için ne planlandığı açık değil.
Trump yönetimi, Pentagon’da da benzer kesintilere gideceğini açıklamıştı.
Amerika
ABD’de çöküş sürüyor: Dow, 1932’den bu yana en kötü nisan ayını yaşıyor

ABD’de hisse senedi piyasalarındaki gerileyiş sürerken, Dow sanayi endeksi neredeyse 1.000 puan düşerek 1932’den bu yana en kötü nisan ayını geçirmeye hazırlanıyor.
Dolar, avro ve diğer büyük para birimleri karşısında son yılların en düşük seviyesine inerken, uzun vadeli Hazine tahvillerinin getirileri yükseldi ve altın yeni bir rekor kırdı.
Piyasalar, ABD Başkanı Donald Trump’ın gümrük vergisi savaşının yanı sıra Fed Başkanı Jerome Powell’ı kovma tehditleri nedeniyle de gergin.
Trump dün (21 Nisan) sosyal medya üzerinden yaptığı bir paylaşımda maliyetlerin düşme eğiliminde olduğunu ve “büyük bir kaybeden olan Bay Çok Geç [Powell], faiz oranlarını ŞİMDİ düşürmezse” ekonominin yavaşlayabileceğini söyleyerek daha düşük faiz talep etti.
Cuma günü piyasalar kapalıyken Ulusal Ekonomi Konseyi Direktörü Kevin Hassett, Beyaz Saray’ın Powell’dan duyduğu hoşnutsuzluğun altını çizdi ve yetkililerin Fed Başkanı’nın görevden alınmasını incelediğini söyledi.
Öte yandan gümrük tarifelerinin ardından ilk istatistikler de gelmeye başladı. Güney Kore’den gelen ilk veriler, bu ay ABD’ye yapılan ihracatta büyük bir düşüş olduğunu gösterdi.
Önümüzdeki hafta açıklanacak olan aylık ticaret rakamları öncesinde Güney Kore gümrük idaresinin pazartesi günü açıkladığı verilere göre, Asya’nın dördüncü büyük ekonomisinin ihracatı nisan ayının ilk 20 gününde bir önceki yıla kıyasla %5,2 düştü. Ön rakamlar, ithalatın da %12 düşerek ticaret açığına yol açtığını gösterdi.
Verilere göre, Güney Kore’nin 1-20 Nisan tarihleri arasındaki otomobil ve otomobil parçası ihracatı bir önceki yıla göre sırasıyla %6,5 ve %1,7 düştü. Trump Nisan başından bu yana ithal araçlara gümrük vergisi uyguluyor.
Veriler, yarı iletkenlerin giden sevkiyatlarının büyümesini sürdürdüğünü, fakat petrokimyasallarınkinin azaldığını gösterdi.
Başlıca hisse senedi endeksleri de pazartesi günü düştü. En büyük darbeyi Nasdaq aldı ve %3’lük önceki kayıptan sonra yaklaşık %2,6 daha düştü.
Tesla, Nvidia ve Apple’ın öncülüğünde büyük teknoloji hisseleri de değer kaybetti.
Doların başlıca para birimlerinden oluşan bir sepete karşı ölçüsü olan ICE ABD dolar endeksi %1’den fazla düşerek son üç yılın en düşük seviyesine geriledi.
Hazine tahvillerinin getirisi de yükseldi ve 10 yıllık tahvil %4,404’e çıktı.
Altın, troy ons başına 3.400 doların üzerine çıkarak yeni bir rekor kırdı. Bitcoin ise ralli yaptı.
Japonya’da Nikkei %1,3 düştü. Çin’in CSI 300 endeksi ise %0,3 yükseldi.
Hong Kong ve Avrupa’da piyasalar Paskalya tatili nedeniyle kapalıydı.
Amerika
Trump, Fed’den yine faiz indirimi istedi

ABD Başkanı Donald Trump, Fed Başkanı Jerome Powell’a yönelik son çıkışında, Fed’in faiz oranlarını derhal düşürmek için harekete geçmemesi halinde ABD ekonomisinin yavaşlayabileceği uyarısında bulundu.
Trump pazartesi günü sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, enerji ve gıda fiyatlarındaki düşüşe işaret ederek “neredeyse hiç enflasyon olmadığını” iddia etti.
Trump, Powell’a atıfta bulunarak “Ancak Bay Çok Geç, büyük bir kaybeden, faiz oranlarını ŞİMDİ düşürmezse ekonomide bir YAVAŞLAMA olabilir,” dedi.
İktisatçılar yaygın olarak Trump’ın gümrük vergilerinin enflasyonu artırmasını ve geçici de olsa büyümeyi yavaşlatmasını bekliyor. Enflasyon son yıllarda önemli ölçüde düşmüş olsa da hâlâ yüksek seyrediyor. Powell, birçok meslektaşıyla birlikte, merkez bankasının yeni vergilerin daha kalıcı bir enflasyona yol açmamasını sağlaması gerektiğinin altını çizdi.
Trump, Powell’ı defalarca eleştirerek ve Fed Başkanı’nı görev süresi dolmadan görevden alabileceğini öne sürerek Wall Street’i sarstı. Tüccarların Powell’ın görevden alınma ihtimalini tartmasıyla pazartesi günü ABD hisse senetleri değer kaybetti ve S&P 500 Endeksi %3’ten fazla düştü.
Konu hakkında bilgi sahibi kişilerin Bloomberg’e aktardığına göre Trump danışmanlarına Powell’ı görevden alma olasılığını özel olarak sorarken, bazı yönetim yetkilileri onu bunu yapmaması konusunda uyardı.
Ulusal Ekonomi Konseyi Direktörü Kevin Hassett cuma günü gazetecilere yaptığı açıklamada Başkan’ın Powell’ı görevden alıp alamayacağı konusunu incelediğini söyledi.
ABD ekonomisi geçen yıl dördüncü çeyrekte %2,4 gibi sağlıklı bir büyüme kaydetmiş olsa da, iktisatçılar iş yatırımları ve tüketimde tarife kaynaklı bir düşüşün bu yıl içinde bir yavaşlamaya yol açacağını düşünüyor.
Bu arada, enflasyonu Fed’in %2’lik hedefine geri döndürme konusundaki ilerleme durmuştu, fakat mart ayında tüketici fiyat endeksi bir önceki yıla göre %2,4 artarak fiyat artışı yeniden yavaşladı.
Geçen ay yaşanan bu yavaşlama, Fed’i izleyen bazı çevrelerin ve Trump’ın, büyümedeki herhangi bir yavaşlamanın önüne geçmek için merkez bankasına faiz oranlarını düşürme çağrılarını yenilemesine yol açtı.
ABD’de Fed yetkilileri enflasyondaki düşüşün yavaş seyrinden endişe duyuyor ve birçok kişi gümrük tarifelerinin fiyat baskılarını yeniden alevlendirebileceğinden endişe ediyor.
Başkan’ın yorumları, dünyanın dört bir yanından merkez bankacıları ve ekonomi politikacılarının Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası bahar toplantıları için bu hafta Washington’da bir araya geleceği bir dönemde geldi.
Trump İtalya Başbakanı Giorgia Meloni ile görüşmesi sırasında gazetecilere, “Ondan memnun değilim. Bunu ona bildirdim. Ve eğer gitmesini istersem, inanın bana çok hızlı bir şekilde gidecektir,” dedi.
Geçen hafta Chicago Ekonomi Kulübü’nde yaptığı konuşmada Powell, Fed’in gümrük tarifelerinin süregelen bir enflasyon sorununu tetiklemediğinden emin olması gerektiğini söylemişti.
Powell, güçlü bir işgücü piyasası için fiyat istikrarının şart olduğunu da sözlerine eklemişti.
Fed Başkanı, meslektaşlarıyla birlikte, yetkililerin borçlanma maliyetlerini ayarlamadan önce çeşitli hükümet politikası değişikliklerinin iktisadi etkileri konusunda daha fazla netlik beklemek istediklerini söylemişti.
Powell ayrıca merkez bankasının bağımsızlığının “bir yasa meselesi” olduğunu ve sebep olmadıkça görevden alınamayacaklarını belirtti.
Amerika
Harvard, federal fonlarda kesinti nedeniyle Trump yönetimine dava açtı

Harvard Üniversitesi pazartesi günü Trump yönetimine dava açarak, Beyaz Saray’ın 2 milyar dolardan fazla federal fonlarda kesinti yapma kararına itiraz etti.
Harvard Başkanı Alan Garber davayı duyurduğu açıklamasında, üniversitenin, yönetimin “antisemitizm görev gücünün kimi işe alacağımızı ve ne öğreteceğimizi kontrol etme” yönündeki makul olmayan taleplerine karşı çıkmayı seçtiğini söyledi.
Harvard yönetimi, Beyaz Saray’ın taleplerinin “üniversite üzerinde eşi benzeri görülmemiş ve uygunsuz bir kontrol dayatacağını” ve antisemitizm konusunda gerçek bir çaba göstermeden geldiğini söyledi.
Dava Massachusetts’teki federal mahkemede açıldı.
Beyaz Saray sözcüsü Harrison Fields ise davaya cevaben, “Harvard gibi, zor durumdaki Amerikalı ailelerin vergileriyle aşırı maaş alan bürokratlarını zenginleştiren kurumlara yapılan federal yardımlar sona eriyor. Vergi mükelleflerinin fonları bir ayrıcalıktır ve Harvard bu ayrıcalığa erişmek için gereken temel koşulları yerine getirmemektedir,” dedi.
Trump yönetimi, geçen yıl ülke genelindeki kampüsleri sarsan Gazze işgali protestoları da dahil olmak üzere, Yahudi öğrencilere yönelik muamelenin Medeni Haklar Yasası’nın Başlık VI’sını ihlal ettiğini ileri sürerek üniversite ile yapılan yaklaşık 9 milyar dolarlık hibe ve sözleşmeyi incelemeye aldı.
Yönetim şimdiden okuldan 2 milyar dolardan fazla federal fon çekti ve 1 milyar dolarlık hibeyi daha çekmeyi düşünüyor.
Buna ek olarak, İç Gelir Servisi üniversitenin vergiden muaf statüsünü inceliyor ve İç Güvenlik Bakanlığı, Harvard’ın toplam kaydının yaklaşık yüzde 27’sini oluşturan uluslararası öğrencileri kaydetme kabiliyetini iptal etmekle tehdit etti. Eğitim Bakanlığı da üniversitenin federal fonlarını incelemeye aldı.
Garber, “Bu eylemlerin hastalar, öğrenciler, öğretim üyeleri, personel, araştırmacılar ve Amerikan yüksek öğreniminin dünyadaki konumu açısından gerçek hayatta çok ciddi sonuçları olacaktır,” dedi.
Dava, federal hükümetin Harvard ve bir dizi başka kurumdaki milyarlarca araştırma fonuna “çok az uyarı ve daha da az açıklama ile” geniş bir saldırı başlattığını ileri sürüyor. Kurum adına avukatlar, federal hükümetin “Harvard’da akademik karar alma mekanizmasının kontrolünü ele geçirmek için federal fonları kaldıraç olarak kullandığını” söyledi.
Bu ayın başlarında yönetim, fonları kaybetmemek için kurumun yönetiminde reform yapmasını, işe alma ve kabul politikalarını değiştirmesini, yabancı öğrencileri ve yeşil kartlı öğrencileri “davranış ihlalleri” nedeniyle rapor etmesini, akademik programları veya bölümleri antisemitizm açısından dışarıdan bir taraf aracılığıyla denetlemesini, çeşitlilik programlarını sona erdirmesini ve diğer şartların yanı sıra öğrenci disiplin prosedüründe reform yapmasını talep etmişti.
“Sonuç olarak, Harvard ve diğer üniversitelere dayatılan değiş tokuş açıktır: Hükümetin akademik kurumunuzu denetlemesine izin verin ya da kurumun tıbbi atılımları, bilimsel keşifleri ve yenilikçi çözümleri takip etme yeteneğini tehlikeye atın,” denilen dava dilekçesinde, kapsamlı araştırma fonlarının dondurulmasının “antisemitizmle hiçbir ilgisi olmadığı” belirtildi.
Harvard’ı temsil eden avukatlar arasında Cumhuriyetçiler ve Trump yönetimiyle bağlantılı olanlar da var. Bu avukatlar arasında Robert Hur, William Burck, merhum Yargıç Antonin Scalia’nın katipliğini yapmış olan Steven Lehotsky ve daha önce Teksas başsavcısı olarak görev yapmış olan Scott Keller da yer alıyor.
Avukatlar, yönetimin eylemlerinin, federal fonun iptal edilmesinden önce gerçekleşmesi gereken Birinci Değişiklik ve Başlık VI uyum prosedürlerini ihlal ettiğini savunuyor. Üniversite, hükümetin fonlarını dondurmadan ya da sonlandırmadan önce, gönüllü uyumu sağlamaya çalışmak, bir duruşma düzenlemek ve bir bulgu raporu açıklamak gibi “bu prosedürleri takip etmek için hiçbir çaba göstermediğini” savundu.
Avukatlar ayrıca fonların dondurulmasının okulu devam eden araştırma projelerini azaltmaya veya durdurmaya, iş sözleşmelerini feshetmeye ve bölüm ve programlarda kesintiler yapmaya zorlayacağını söyledi.
Harvard’ın fon yerine kendi kaynaklarını kullanmaya devam etmesi halinde, okulun kabul ettiği lisansüstü öğrenci sayısını ve öğretim üyesi ve araştırma personeli sayısını azaltması gerekecek. Ayrıca üniversite Massachusetts’in en büyük işverenlerinden biri olduğu için bu durumun Boston bölgesine ekonomik olarak zarar verebileceğini savundular.
-
Görüş1 hafta önce
Avrupa’da savaşa hazırlık tam gaz: Fransız askeri haritacılar Romanya’da ne arıyor?
-
Söyleşi2 hafta önce
Çin uluslararası sistemi nasıl değerlendiriyor? Şanghay, Hangzhou ve Pekin’den akademisyenlerle özel söyleşi
-
Görüş2 hafta önce
Trump’ın gümrük vergileri ticaret savaşını tetikliyor
-
Amerika2 hafta önce
Trumpizmin iktisadi aklı – 1: Stephen Miran ve doların devalüasyonu planı
-
Ortadoğu1 hafta önce
“Suriye ve İsrail normalleşmeye hazırlanıyor” iddiası
-
Görüş1 hafta önce
İran-ABD müzakereleri: Maskat görüşmesi ne anlama geliyor?
-
Dünya Basını2 hafta önce
Mearsheimer: Trump Ukrayna konusunda haklı
-
Dünya Basını2 hafta önce
Beyaz Saray’da “İran” çekişmesi