Bizi Takip Edin

AMERİKA

Hindistan’ın nükleer enerji için Rusya’ya bağımlılığı ABD’yi endişelendiriyor

Yayınlanma

Hindistan’ın askeri teçhizat ve teknoloji için uzun süredir Rusya’ya bağımlı olmasından rahatsız olan Washington, bu durumu dengeleyebilmek için çeşitli anlaşmalar yoluyla Hindistan’ın askeri pazarındaki Rusya hakimiyetini azaltma peşinde.

Hindistan Başbakanı Narendra Modi’nin, Haziran ayında ABD’ye yaptığı ziyarette Joe Biden ile görüşmesi sırasında ABD yapımı savaş uçağı motorlarının ortak üretimi, 31 silahlı insansız hava aracı satışı ve Hindistan’ın ABD liderliğindeki Ay’a tekrar astronot göndermek için başlatılan Artemis projesine katılımı da dahil olmak üzere çok sayıda anlaşma yapmıştı.

Rusya’dan Hindistan’a askeri ithalat yavaş yavaş azalırken, ABD ise son on yılda rolünü genişletmeye çalışıyor.

Ancak Washington, Yeni Delhi ile özellikle nükleer işbirliği yapmak istiyor.

Biden ve Modi görüşmesi sonrası yapılan açıklamada, “Liderler, Nuclear Power Corporation of India Limited ile Westinghouse Electric Company arasında Hindistan’da altı nükleer reaktörün inşası için devam eden müzakerelere dikkat çekti” ifadeleri kullanılmıştı.

Hindistan’ın ABD ile ilişkilerinde Rus silahları faktörü

Hindistan’ın nükleer enerji serüveni

Nükleer enerjiyi ilk kullanan ülkeler arasında yer alan Hindistan, bağımsızlıktan sadece bir yıl sonra, 1948’de Atom Enerjisi Yasasını çıkardı ve nükleer enerji araştırma ve geliştirmeye başladı. Ülke ilk olarak General Electric tarafından yapılan küçük reaktörleri piyasaya sürdü ve 1969’da nükleer santralleri işletmeye başlayan ilk Asya ülkesi oldu.

Başlangıçta Hindistan nükleer enerjiyi yalnızca barışçıl amaçlarla kullansa da  sınır anlaşmazlıkları yaşadığı Çin’e karşı 1974’te bir nükleer deneme yaptı.

Yaptırımlar nedeniyle teknoloji ve ekipman kesintiye uğradığından, Hindistan nükleer teknolojiyi kendi başına geliştirmek zorunda kaldı. Ülke, 1998’de ikinci bir nükleer deneme yaparak uluslararası tepkilere ve yaptırımlara rağmen kendisini nükleer güç ilan etti.

1971’de Hindistan ve Sovyetler Birliği, fiili bir askeri ittifak olan Hint-Sovyet Barış, Dostluk ve İşbirliği Antlaşması’nı imzaladı. Batı yaptırımlarına rağmen, iki ülke 1988’de 1 milyon kW’lık bir nükleer santral inşa etmeyi kabul etti.

Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından Rusya, 2002 yılında iki reaktörün inşasına başlama anlaşmasını devraldı. Reaktörler sırasıyla 2014 ve 2017’de faaliyete geçti.

Hindistan’ın toplam üretimi 7,48 milyon kW olan 23 reaktörü çalışıyor. Reaktörlerin çoğu, 200.000 kW’lık bir çıkışla Hindistan yapımıdır.

Hindistan, her ikisi de Rus yapımı olan ve toplam üretimin yaklaşık %30’unu oluşturan yalnızca iki büyük reaktöre sahip. İnşası devam eden 10 reaktörden Rus yapımı dört reaktör, 8 milyon kW’lık üretimin yarısını oluşturacak.

Nükleer santraller şu anda Hindistan’ın enerji üretiminin yaklaşık %2’sini oluşturuyor, ancak ülkenin nüfusu ve ekonomisi büyüdükçe elektrik kesintileri ciddi bir sorun haline geldi.

Ayrıca Hindistan, 2070 yılına kadar net sıfır sera gazı emisyonu elde etme sözü verdi. Bu nedenle, ülkenin ek nükleer santraller inşa etmeden elektrik kesintileriyle başa çıkması zor olacağından, Rusya’nın işbirliği Hindistan için umut veriyor.

2008’de ABD devreye girdi

Ülke diğer yandan, 2008’de ABD ile ve 2018’de Fransa ile işbirliği yapmak için harekete geçti, ancak Nükleer Hasar için Hukuki Sorumluluk Yasası nedeniyle planlar gerçekleşmedi.

Hindistan Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşmasını (NPT) veya Kapsamlı Nükleer Testleri Yasaklama Anlaşmasını (CTBT) imzalamasa da, ABD 2008’de bir nükleer anlaşma imzalayarak Hindistan’ın fiili bir nükleer güç olduğunu kabul etti ve Hindistan’a özel muamele göstermek için, ilgili silahların ihracatını engelleyerek nükleer silahların yayılmasını kontrol etmeyi amaçlayan nükleer tedarikçi ülkelerden oluşan ulusötesi bir kuruluş olan Nükleer Tedarikçiler Grubu’na sordu. Bu da, ABD’nin Hindistan’a nükleer ihracatını mümkün kıldı.

Ancak Rusya hala Hindistan’ın nükleer enerji üretiminde kritik rolde.

Bu durumu dengelemeye çalışan Biden, Modi ile yaptığı zirvede, jet motorlarının ortak üretimine başlandığını duyurdu. Bu, Washington’un Hindistan’ı, Yeni Delhi’nin silahlarının %60’ını tedarik ettiği ülke olan Rusya’dan çevirme niyetinin bir göstergesi olarak yorumlandı.

Savaş’ta ABD’nin Pakistan’ı desteklemesi Rusya’ya itti

Pek çok Hintli askeri yetkili ve planlamacının, özellikle de Soğuk Savaş döneminde reşit olanların, Amerika’nın 1971’de Hindistan ile olan savaşı sırasında Pakistan’ın yanında yer alma kararından rahatsız olduğu ifade ediliyor.

Hindistan’ın eski Rusya büyükelçisi D.B. Venkatesh Verma, o dönemi şöyle anlatıyor: “Amerikalılar bizim Sovyet yanlısı olduğumuzu hissettikleri için Hindistan-ABD ilişkilerinde kayıp bir otuz yıl oldu. Sovyetlere döndük çünkü bize sunulan hiçbir şey yoktu.”

Verma ayrıca, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra, Hindistan yeni ticari ilişkiler kurmaya hevesliyken, Hindistan’ın nükleer silah kapasitesini geliştirme hırsıyla ilgili endişeler nedeniyle ABD’nin askeri teçhizat sağlama konusunda isteksiz kaldığını söyledi.

2008’de Hindistan ve ABD’nin nükleer güç konusunda koordineli hareket ettiği nükleer anlaşma, Hindistan ile ABD arasındaki ilişkilerde önemli bir dönüm noktası olarak sunuluyor.

AMERİKA

Joe Biden gizli belge soruşturmasının ses kaydının yayınlanmasını engelledi

Yayınlanma

Joe Biden, şubat ayında ABD başkanını “hafızası zayıf yaşlı bir adam” olarak göstererek siyasi bir çalkantıya yol açan özel danışmanla yaptığı görüşmelerin ses kayıtlarının yayınlanmasını engelledi.

Financial Times’ın (FT) haberine göre Beyaz Saray perşembe günü Temsilciler Meclisi’ndeki Cumhuriyetçilere gönderdiği bir mektupta, Başkan’ın, soruşturmada yapılan kayıtlar üzerinde yürütme ayrıcalığını ileri sürdüğünü söyledi.

Temsilciler Meclisi Cumhuriyetçileri kayıtları mahkeme celbiyle talep etmiş ve ABD Başsavcısı Merrick Garland’ı kayıtları vermeyi reddettiği için Kongre’ye saygısızlıkla suçlamakla tehdit etmişti.

Biden’ın avukatı kasetlerin yayınlanmasına “meşru bir ihtiyaç” olmadığını savunsa da bu hamlenin Washington’da Başkan’ın yaşı ve Cumhuriyetçilerin onu göreve uygunsuz gösterme çabalarıyla ilgili tartışmaları yeniden alevlendirmesi muhtemel.

Başkanın danışmanı Edward Siskel perşembe günü gönderdiği mektupta Garland’ın Biden’dan kayıtların yayınlanmasını engellemesini talep ettiğini söyledi.

Adalet Bakanlığı Biden’ı suçlamadı ama ‘akli yeteneklerini’ sorguladı

FT tarafından görülen mektupta, Adalet Bakanlığı’nın yasama işleri birimi başkanı Carlos Uriarte, Temsilciler Meclisi Cumhuriyetçilerine, bakanlığın “ifşa edilmesinin gelecekteki soruşturmaları tehlikeye atacağı durumlarda kolluk kuvvetlerinin dosyalarının gizliliğini koruma sorumluluğu” olduğunu söyledi.

Uriarte, Garland’ın “Bakanlığı uygunsuz siyasi etkilerden koruyacak bir çizgi çizmesi gerektiğini” de sözlerine ekledi. Adalet Bakanlığı mülakatların dökümlerini yayınladı.

Siskel, Cumhuriyetçi milletvekillerini kayıtları “parçalamak, çarpıtmak ve partizan siyasi amaçlar için kullanmak” üzere aramakla suçladı.

Fakat Cumhuriyetçi Kongre üyeleri Beyaz Saray’ı korkarak kaçmakla suçladı. Kayıtları mahkemeye veren Temsilciler Meclisi Gözetim Komitesi Başkanı James Comer, “Açıkça görülüyor ki Başkan Biden ve danışmanları röportajının ses kayıtlarının yayınlanmasından korkuyor çünkü bu Amerikan halkına Başkan Biden’ın akli durumunun çöküşte olduğunu bir kez daha teyit edecektir,” dedi.

Biden’ın bu hamlesi, Başkan’ın özel konut ve ofislerinde bulunan gizli materyallerin kullanımına ilişkin soruşturmayı yürüten özel danışman Robert Hur’un 345 sayfalık raporunun yayınlanmasından üç ay sonra geldi.

Hur, Biden’ın bir ceza davasıyla karşı karşıya kalmayacağını söylemiş, fakat raporunda 81 yaşındaki Biden’dan “hafızası zayıf, iyi niyetli yaşlı bir adam” olarak bahsetmişti. Hur, 2023’te özel danışmanlık bürosuyla ve 2017’de anı kitabı üzerinde çalışan bir hayalet yazarla yaptığı görüşmeler sırasında hafıza kayıplarına atıfta bulunmuştu.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Pentagon: Ukrayna’da yolsuzluk oranı Avrupa’nın en yükseği

Yayınlanma

ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) Genel Müfettişi Robert Storch, Kongre’ye sunduğu raporda Ukrayna’daki yolsuzluğun Avrupa’daki en yüksek oranlardan biri olmaya devam ettiğini belirtti.

Raporda, “Ukrayna’da yolsuzluk algısı 2013’ten bu yana azalmış olsa da ülke hükümeti Avrupa’nın en az şeffaf ülkelerinden biri olmaya devam ediyor,” ifadelerine yer verildi.

Mevcut çatışmanın Ukrayna Savunma Bakanlığı’nda yolsuzluk, rüşvet, komisyon ve özellikle ölümcül teçhizatın tedarik maliyetinin şişirilmesi konusunda fırsatlar yarattığına işaret eden Storch, gizlilik uygulamaları nedeniyle şeffaflığa mahal verilmediğini kaydetti.

Şubat ayında Ukrayna’nın baş denetçisi Alla Basalayeva, ülkede yolsuzluğun arttığına dikkat çekmiş ve ülkedeki pek çok kişinin savaşı para kazanmanın bir yolu olarak algıladığı için kamu ihalelerindeki ihlallerin sayısı son iki yılda arttığını söylemişti.

Savunma Bakan Yardımcısı Yuriy Dıjgir ise bakanlığın 2023 yılının son çeyreğinde 270 milyon dolardan fazla mali ihlal tespit ettiğini itiraf etti.

Ayrıca bu yılın başlarında Ukrayna Devlet Soruşturma Dairesi, eski Savunma Bakanı ve beraberindeki bir yetkili hakkında bir dava açtı. Söz konusu yetkililer, zimmetlerine yaklaşık 950 milyon grivna (25 milyon doların üzerinde) geçirmekle suçlanıyorlar.

Ocak ayında Ukrayna basınında bakanlık yetkilileri ve silah şirketi Lviv Arsenal’ın yöneticilerinin arandığına dair haberler çıktı. Soruşturmaya göre yetkililer, mermi alımından yaklaşık 1,5 milyar grivna (yaklaşık 40 milyon dolar) çalmışlardı.

Ukrayna ordusunda dev yolsuzluk: Rusya ordusu neden bu kadar hızlı ilerliyor?

Okumaya Devam Et

AMERİKA

ABD İçişleri Bakanlığının Yahudi çalışanı, Gazze siyasetine tepki göstererek istifa etti

Yayınlanma

ABD’de bir içişleri bakanlığı çalışanı, Biden yönetiminin, İsrail’in Gazze işgaline verdiği desteği protesto etmek için kamuoyu önünde istifa eden ilk Yahudi isim oldu.

İçişleri Bakanlığı’nda özel kalem müdürü olarak görev yapan Lily Greenberg Call, Joe Biden’ı ABD’nin çatışmadaki politikasını meşrulaştırmak için Yahudileri kullanmakla suçladı.

Call, hem Biden’ın hem de Kamala Harris’in başkanlık kampanyalarında çalışmış ve hükümete katılmadan önce Washington’da ve başka yerlerde uzun süredir İsrail için çalışan bir aktivistti.

Call, Biden yönetiminin Gazze’de yedi aydır devam eden İsrail savaşına verdiği askeri ve diplomatik desteği protesto etmek amacıyla istifasını kamuoyuna açıklayan en az beşinci orta ya da üst düzey yönetim çalışanı oldu.

İstifa mektubunda, ülke için vizyonunun çoğunu paylaştığına inandığı bir yönetime katılmaktan duyduğu heyecanı anlattı ve “Fakat, artık vicdanen bu yönetimi temsil etmeye devam edemem,” diye yazdı.

Associated Press’e (AP) verdiği bir mülakatta Call, Biden’ın Beyaz Saray’daki Hanuka etkinliğinde, “İsrail olmasaydı, dünyada güvende olan bir Yahudi olmazdı” ve geçen hafta Washington’daki Holokost Anıtı’nda düzenlenen bir etkinlikte savaşı tetikleyen 7 Ekim’deki Hamas öncülüğündeki saldırıların “Yahudi halkını yok etmeye yönelik kadim bir arzudan” kaynaklandığını söylediği yorumlarına işaret etti.

Call, “[Biden] Yahudileri Amerikan savaş makinesinin yüzü haline getiriyor ve bu son derece yanlış,” dedi ve atalarının ‘devlet destekli şiddet’ tarafından öldürüldüğünü savundu.

Call, savaşın geneli ve ABD’nin savaşa verdiği destekle ilgili olarak, “Bence Başkan, yönetiminde bunun felaket olduğunu düşünen insanlar olduğunu bilmeli. Sadece Filistinliler için değil, İsrailliler için, Yahudiler için, Amerikalılar için, seçim beklentileri için de felaket,” ifadelerini kullandı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English