İngiliz araştırmacı gazeteci Kit Klarenberg, Active Measures adlı blogunda yayımladığı haberinde, Birleşik Krallık istihbaratının ‘Centuria’ adlı Ukraynalı neo-Nazi örgütün kurulmasına destek olduğunu belirtti.
Klarenberg, haberinde şu ifadelere yer verdi:
“Şubat ayının ortalarında Berlin’de çıkan Junge Welt gazetesi, aşırı şiddet yanlısı Ukraynalı bir neo-Nazi örgüt olan Centuria’nın, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesinden bu yana Almanya’nın altı kentinde nasıl güçlendiğini ve faaliyetlerini Avrupa’ya yayarak halkları ve hükümetleri kendi korkunç dünya görüşlerini benimsemeleri için etkilemeye çalıştığını ortaya çıkardı. Rahatsız edici bir şekilde, Kiev’de Centuria adı altında büyük siyasi ve toplumsal emelleri olan tek faşist militanlar onlar değil. Göreceğimiz üzere, Centuria’nın İngiliz istihbaratının büyüttüğü korkunç bir çocuk olduğuna dair güçlü emareler var.
İkinci Centuria’nın faaliyetleri George Washington Üniversitesi Avrupa, Rusya ve Avrasya Çalışmaları Enstitüsü’nün (IERES) ayrıntılı bir raporunda özetlendi. Raporda, örgütün ana çekirdeğinin subaylardan oluşan ve kendini ‘Avrupalı gelenekçi’ olarak tanımlayan bir tarikat olduğu, amaçlarının ise ülke ordusunu sağcı ideolojik çizgide yeniden şekillendirmek ve Avrupa halklarının ‘kültürel ve etnik kimliğini’ ‘Brüksel’in politikacı ve bürokratlarına’ karşı savunmak olduğu” belirtiliyor: “[Centuria] ‘Avrupa sağ güçlerinin konsolide edildiği ve milli gelenekçiliğin Avrupa halkları için disipline edici ideolojik temel olarak tesis edildiği’ bir gelecek öngörür.”
IERES, Centuria’nın askeri kanadının 2018 yılında Kiev’in ‘önde gelen askeri eğitim kurumu ve Batı’nın ülkeye askeri yardımında önemli bir merkez’ olan Ukrayna’nın Hetman Petro Sahaydaçnıy Ulusal Ordu Akademisi’nde (NAA) eğitime başladığını bildirdi. Örgütün pek çok mensubu burada İngiliz, Kanadalı ve Amerikalı özel kuvvetler subaylarıyla birlikte Batılı askeri kurumlar tarafından eğitildi. Buna karşılık örgüt üyeleri de Batılı askeri eğitim merkezlerine seyahat ederek neo-Nazizmi her adımda yaydılar.
Her iki ‘Centuria’ ve kötü şöhretli neo-Nazi Azov Taburu’nun mensupları arasında önemli ölçüde örtüşme var. Mart 2018’de, Azov’un utanmaz neo-Nazizm’ine ilişkin büyük tartışmalar, ABD Kongresi’nin 2014’ten bu yana Ukrayna Ulusal Muhafızlarına resmi olarak entegre edilmiş olan Azov’a ‘silah, eğitim veya diğer yardımların’ sağlanmasını yasaklamasına neden oldu. Ancak aktivistler ve bazı milletvekilleri, o zamandan beri Beyaz Saray yetkililerini Azov’u terör örgütü olarak tanımlamaya çağırsa da yetkililer bunu yapmayı sürekli olarak reddetti. Hiçbir Batılı devlet de Kiev’den faşist hareketi silahlı kuvvetlerinden temizlemesini ya da Azov ile ilişkisini kesmesini talep etmedi.
Centuria, aslında yasal engelleri aşmak ve Azov Taburu’nun doğrudan desteklenmesiyle ilgili kamuoyu tepkisinden kaçınmak amacıyla kurulmuş olabilir. Eylül 2014’te neo-Naziler, The Guardian tarafından ‘Ukrayna’nın en büyük silahı’ ve ‘en büyük tehdidi’ olarak tanımlanmıştı. Bir diğer tamamlayıcı açıklama ise Centuria’nın Batı destekli Maydan aktivistlerinin yaygın olarak benimsediği aşırı milliyetçi politika ve bakış açılarını evrenselleştirmeyi ve aşırı sağcı görüşlerini Ukrayna’nın genel nüfusu arasında yaygınlaştırmayı amaçladığı.
Sonuçta, Ukraynalı faşistlerin Maydan’ın ön saflarındaki üstünlüğü seçim başarısına ve sonrasında resmi siyasi güce dönüşmedi. Bu durum, protestoların ve AB ve NATO üyeliğinin Ukrayna vatandaşları arasında çoğunluk desteğine sahip olmadığını gösteren güncel anket verilerine atıfta bulunan 12 Şubat 2014 tarihli Washington Post haberinde tam olarak öngörülmüştü. Esasında, genel nüfusun önemli bir kısmı tarafından içgüdüsel olarak karşı çıkılıyordu.
Bu düşmanlığın temel motivasyonlarından biri, ‘Rusya karşıtı söylemlerin ve Batı Ukrayna milliyetçiliğinin ikonografisinin Ukraynalı çoğunluk arasında iyi karşılanmamasıydı’. O dönemde ülke nüfusunun neredeyse yarısı, ‘200 yılı aşkın bir süredir Rusya ile güçlü bir şekilde özdeşleşmiş bir bölge olan ülkenin güney ve doğusunda ikamet ediyordu ve bu Ukrayna vatandaşlarının neredeyse tamamı Rusya karşıtı söylem ve semboller nedeniyle yabancılaşmış durumdaydı’.
Gizli İngiliz parmağı mı?
Centuria’nın uğursuz misyonunu kimin ya da neyin tertip ettiği net değil. Yine de örgütün faşist dogmasını Avrupa’ya ihraç etmeden önce Kiev ordusunu ‘reforme etme’ çabasında, uzun süredir NATO ve İngiliz hükümeti savunma danışmanı olan Chris Donnelly’nin kötü niyetli büyük tasarımlarında hissedilir yankılar var. Bu gazeteci, Donnelly’nin, İngiltere’nin Sovyetler Birliği’nin dağılmasında merkezi rol oynayan aşırı milliyetçi, anti-komünistlerle birlikte Ukrayna’daki vekalet savaşına yaptığı en önemli katkının gizli liderliğini defalarca ifşa etmişti.
Moskova güçleri, Ukrayna’ya girmeden çok önce Donnelly, Batı’nın halihazırda Rusya ile savaş halinde olduğu, ancak siyasetçilerin, uzmanların, iş insanlarının ve vatandaşların bunu bilmediği yönündeki şahsi görüşünü hem kamuoyu önünde hem de özel olarak dile getirdi. 2017’de Avrupa ve Kuzey Amerika’daki devlet yetkililerini ve vatandaşları ‘bir savaş durumunda barış zamanı zihniyetiyle başa çıkmaya çalıştıkları’ için kınamıştı: “Liderlerimizi -politikacılar, şirket CEO’ları ve yönetim kurulları, hatta generallerimiz- doğal olarak barış zamanı ortamında parlama yeteneklerine göre seçtik. Sonuç olarak şu anda başımız belada.”
Nihayetinde Donnelly, savunma harcamalarının artırılması, zorunlu askerliğin yeniden getirilmesi ve Rusya’ya karşı düşmanca bir tutum benimsenmesi gibi ‘insanları uyandırmaya ve bir yanıt talep etmeye’ (Azov ideolojisinin Batı ordularında yaygınlaşmasının kesinlikle ilerleteceği hedefler) çalıştı. Demokratik yollarla seçilmiş Ukrayna Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç’in ABD destekli devrilmesini izleyen haftalarda Donnelly, milliyetçi Maydan lideri Anatoli Hritsenko’ya Rusya’ya karşı tırmandırıcı ‘askeri önlemler’ konusunda özel danışmanlık yapıyordu.
Bu saldırılar arasında Sivastopol limanının mayınlanması, Kırım’da Rusya’ya ait MiG savaş uçaklarının imha edilmesi ve anti-uydu silahlarının devreye sokulması yer alıyordu. Bu saldırılardan herhangi biri gerçekleştirildiği takdirde Üçüncü Dünya Savaşı’nı tetikleyebilirdi. Ukrayna ordusunda eski bir albay olan Hritsenko, ABD ordusundan kapsamlı bir eğitim aldı ve aynı zamanda Kiev’de ABD tarafından düzenlenen 2004 Turuncu Devrimi’nde merkezi bir rol oynadı. Daha sonra Ukrayna’nın Batı destekli Devlet Başkanı Viktor Yuşçenko döneminde savunma bakanı olarak atandı.
Kamuoyundaki yoğun muhalefete rağmen konumunu NATO üyeliğini agresif bir şekilde sürdürmek için kullandı. Hritsenko’nun, ABD ulusal güvenlik kurumlarının Sovyet sonrası NATO genişleme çabalarında tavsiyelerine güvendiği Donnelly ile bağlantısı bu dönemde kurulmuş olabilir. Hritsenko’nun, ayrıca Maydan’ın ilk dönemlerinde, 30 Kasım 2013’te muhalefetin son derece önemli bir ayak oyunu hakkında içeriden bilgi sahibi olduğu anlaşılıyor. Faşist paramiliter Sağ Sektör’ün polise saldırmasına göz yumulması, Kiev’deki kamusal alanlardan göstericilerin temizlenmesi için bir ‘dağıtma emri’ çıkarılmasına neden oldu.
Protestocular ve güvenlik güçleri arasında sabah saat 4’te şiddetli çatışmalar yaşandı. Hritsenko’ya göre Maydan liderleri dağıtma emrinden haberdardı ancak göstericileri uyarmadı. Olaylar, o sırada olay yerinde bulunan Inter TV ekipleri tarafından kaydedildi ve kanal tarafından barışçıl öğrenci aktivistlere yönelik sebepsiz şiddet olarak yanlış bir şekilde aktarıldı. Bu durum ertesi gün Kiev genelinde ayaklanmalara yol açtı.
Tesadüfe bakın ki, dağıtma emri Inter TV’nin ortak sahibi olan hükümet bakanı Serhi Liyovoçkin tarafından verildi. Yanukoviç’in yönetimindeki bazı yetkililer, bu emri vermek ve denetlemekten ve protestoculara karşı uygulanan diğer ağır taktiklerden dolayı Maydan sonrasında kovuşturmaya uğradı. Yargılanmayanların çoğu da Ukrayna’dan kaçtı. Yine de Liyovoçkin Kiev’de rahatsız edilmeden kaldı.
Maydan darbesinin tamamlanmasını takip eden aylarda, Institute for Statecraft’ın internet sitesinde yayımlanan bir makalesinde Donnelly, Moskova’ya yönelik çok sayıda ‘yıkıcı karşıtı önlem’ alınmasını savunuyordu. Bunlar arasında ‘iktisadi boykot, diplomatik ilişkilerin kesilmesi’ ve ‘propaganda ve karşı propaganda, tarafsızlar üzerinde baskı’ yer alıyordu. Amaç, Rusya ile ‘İngiltere ve Batı’nın kazanabileceği’ ‘eski usul bir silahlı çatışma’ yaratmaktı.
Şu anda Ukrayna’nın doğu bozkırında bu korkunç projenin çözülüşüne gerçek zamanlı olarak şahit oluyoruz. Kiev’in tamamen çöküşü çok uzakta olamaz. O gün geldiğinde, Centuria tüm Avrupa’da pusuya yatmış, bunun gerçekleşmesine izin veren halklara ve hükümetlere intikamını vermeye hazır bekliyor olacak.”