Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

‘İngiltere, Çin’i hedef alan beyaz kitapla kendi iç sorunlarını örtmeye çalışıyor’

Yayınlanma

İngiliz hükümeti son yayınladığı beyaz kitapta, Çin’in uluslararası kalkınmadaki artan rolüne ilişkin ‘endişelerini’ dile getirdi. Çin’in kalkınma politikalarının İngiltere’nin kendi kalkınma politikaları üzerinde geniş etkileri olduğu uyarısında bulunuldu.

Rapora göre “Uluslararası düzeni şekillendirmeye yönelik artan iddiası, Çin’in gelişen kalkınma rolünün beraberinde getirdiği zorlukların üstesinden gelinmesini elzem kılıyor.”

Global Times’a raporla ilgili değerlendirmede bulunan Çinli analistler ise, Çin’i derin bir önyargıyla “meydan okuma” olarak nitelendiren bu hamlenin, “eski sömürgeci gücün küresel etkisini sürdürmek ve kendi iç sosyal ve siyasi bölünmeleriyle başa çıkmak için gösterdiği umutsuz bir çaba ve körü körüne bir karalama” olduğunu söyledi.

Guardian’ın İngiltere Kalkınma Bakanı Andrew Mitchell’in buluşu olan beyaz kitapla ilgili haberine göre, rapor Çin kalkınma modelini “düşük standartlar ve sınırlı şeffaflık” gibi dezavantajlarıyla suçlarken, İngiltere’nin özellikle Çin’in önemli mali rolü nedeniyle İngiliz çıkarları tehlikeye girdiğinde Çin’e güçlü bir şekilde meydan okuması gerektiğinin altını çiziyor.

İngiltere yerel saatiyle pazartesi günü yayınlanan beyaz kitapta, “2008-2021 yılları arasında Çin’in 498 milyar dolarlık kredi taahhüdünde bulunduğu, bunun da aynı dönemde Dünya Bankası’nın verdiği kredilerin yüzde 83’üne denk geldiği” belirtilerek, “Çin’in uluslararası düzeni şekillendirmeye yönelik artan iddiası, onun gelişen kalkınma rolünün beraberinde getirdiği zorlukların üstesinden gelmemizi elzem kılıyor” deniliyor.

Mevcut muhafazakar hükümetin Çin politikasını yansıtıyor

Şanghay Uluslararası Çalışmalar Üniversitesi’ne bağlı Şanghay Küresel Yönetişim ve Alan Çalışmaları Akademisi’nde araştırma görevlisi olan Li Guanjie, metindeki “düşmanca tonu” “Birleşik Krallık’ın mevcut muhafazakar hükümetinin benimsediği Çin politikasının bir devamı niteliğinde olduğu için hiç de şaşırtıcı değil” şeklinde değerlendirdi.

İngiltere Başbakanı Rishi Sunak, mayıs ayındaki G7 zirvesinin ardından Çin’i “çağımızın küresel güvenlik ve refaha karşı en büyük meydan okuması” olarak tanımlamıştı. Sunak bundan önce de mart ayında NBC’ye verdiği mülakatta benzer ifadeler kullanarak Çin’i “en büyük devlet tehdidi” ve “dünya düzeni için sistemik bir meydan okuma” olarak nitelendirmişti.

Azalan küresel etkisini yeniden diriltme çabaları

Li Guangjie Global Times’a verdiği demeçte, Çin’e yönelik bu tür düşmanca açıklamaların kendi kriziyle başa çıkmak için umutsuz girişimler olduğunu, eski sömürge imparatorluğunun azalan küresel etkisinden derinden rahatsızlık duyduğunu ve özellikle Brexit kargaşasından sonra mevcut dünyada kendini konumlandırmada sorunlarla karşılaştığını gösterdiğini söyledi.

Li Guangjie ayrıca Sunak yönetiminin bir sonraki genel seçimleri kazanmak için iç güçleri ve iç bölünmelerle parçalanan Muhafazakar Parti’yi birleştirmek ve kamuoyu desteğini artırmak için manşetler yaratmak üzere bir dış teşvik oluşturmaya şiddetle ihtiyaç duyduğunu belirtti.

Son kamuoyu yoklamaları kasım ayı başı itibariyle İngiliz yetişkinlerin yüzde 47’sinin bir genel seçimde İşçi Partisi’ne oy vereceğini, buna karşılık iktidardaki Muhafazakar Parti’ye oy vereceklerin oranının yüzde 23 olduğunu gösterdi.

İngiltere’nin Çin’in dünya meselelerinde öncü bir rol oynamasını kabul edemeyeceğini belirten, Çin Dışişleri Üniversitesi profesörü Li Haidong, “İngiliz hükümetinin bu beyaz kitabının amacı, Anglo-Sakson ulusların küresel kalkınma modelinde baskın bir rol oynamaya devam etmesini sağlamak ve Anglo-Sakson olmayan herhangi bir ulusa karşı hoşgörüsüzlüğün kalkınma modelinde lider bir konum üstlenmesini sağlamaktır. Temelde bu, dünya meselelerinde bir liderlik meselesidir” değerlendirmesini yaptı.

Çin’in BM Temsilcisinden ‘küresel yönetişim’ vurgusu

Çin’in BM Daimi Temsilcisi Zhang Jun, pazartesi günü New York’taki BM Genel Merkezi’nde ortak kalkınma yoluyla sürdürülebilir barışın teşvik edilmesine ilişkin bir tartışmada, “bu tür modası geçmiş emperyalist zihniyete karşı çıkarak, küresel yönetişimde gelişmekte olan ülkelerin söz hakkının genişletilmesi” çağrısında bulundu.

Çinli elçi, barış, kalkınma ve insan haklarının Birleşmiş Milletler’in üç temel direği olduğunu ve bunların arasında kalkınmanın tüm sorunları çözmenin ana anahtarı ve barışı teşvik etmenin ve insan haklarını korumanın temeli olduğunu söyledi.

Beyaz kitabın dünya genelindeki üçüncü tarafları ne ölçüde etkileyebileceği sorulduğunda Çinli gözlemciler, Çin’in küresel kalkınmadaki rolüne yönelik bu tür kötü niyetli bir karalamadan, özellikle de Çin’in önerdiği Kuşak Yol Girişimi’ne katılan ve bundan fayda sağlayanların çoğunun uzak duracağını belirtti.

DİPLOMASİ

İngiltere ve AB, Rusya’nın dondurulan varlıklarının müsadere edilmesini görüşüyor

Yayınlanma

İngiltere ve AB, Rusya’nın Ukrayna’ya dönük askeri müdahalesinin ardından dondurulan varlıklarının müsadere edilmesinin hukuki ve mali zeminini hazırlamaya çalışıyor. Bu konu, İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy ile Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas’ın bugün Londra’da yapacağı görüşmenin gündeminde yer alıyor.

Bloomberg‘in haberine göre, İngiltere ve Avrupa Birliği (AB) yetkilileri, Ukrayna’ya yönelik başlattığı askeri müdahalenin ardından Rusya’nın dondurulan varlıklarının müsadere edilmesi için hukuki ve mali destek sağlamanın yollarını araştırıyor.

Bu konu, İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy ile AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas’ın bugün Londra’da gerçekleştireceği toplantının gündeminde yer alıyor.

Bloomberg‘e konuşan kaynaklar, Rusya’nın varlıklarının olası müsadere hazırlıklarının, Almanya ve Belçika dahil olmak üzere bazı Avrupa ülkelerinin bu adıma karşı çıkmasına rağmen devam ettiğini belirtti.

Söz konusu ülkeler, Rus varlıklarına el konulmasının uluslararası hukuk normlarını ihlal edebileceği ve avro kurunu etkileyebileceği görüşünde.

Rusya Merkez Bankası’nın ülke dışındaki varlıkları, savaşın başlamasının ardından toplam 260 milyar avroyu aşan bir miktarda dondurulmuştu.

Dondurulan varlıkların büyük bir kısmı Belçika’daki Euroclear saklama kuruluşunda tutuluyor.

Rusya’nın dondurulan varlıklarının müsadere edilmesi konusu, savaşın üzerinden geçen üç yıldan uzun bir süredir defalarca tartışıldı.

Fakat şu ana kadar yalnızca bu varlıkların faizinden elde edilen gelirin kullanılmasına karar verildi ve bu gelir, Ukrayna’ya destek için yönlendiriliyor.

AB yetkilileri, varlıkların doğrudan müsadere edilmesi için yasal bir dayanak bulunmadığını ifade etti.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Trump ile Putin arasındaki telefon görüşmesinin ana başlıkları neler?

Yayınlanma

Rusya ve ABD başkanları Vladimir Putin ve Donald Trump, bugün ikinci resmi telefon görüşmelerini gerçekleştirecek.

Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, planlanan görüşmeden bir gün önce bu bilgiyi doğruladı. Peskov, “Evet, bu doğru. Salı günü böyle bir görüşme hazırlanıyor,” dedi.

Daha önce Kremlin ile olası bir teması Trump kendisi açıklamıştı. Trump, 17 Mart’ta basın mensuplarına yaptığı açıklamada, “Salı günü Devlet Başkanı Putin ile görüşeceğim. Hafta sonu boyunca çok iş yapıldı. Çatışmayı bitirip bitiremeyeceğimizi anlamak istiyoruz. Belki başarabiliriz, belki başaramayız ama bence iyi bir şansımız var,” ifadelerini kullandı.

Reuters haber ajansının liderlerin hangi konuları ele alacağına ilişkin sorusuna Trump, “toprak” ve “nükleer santraller” konularını işaret etti.

Ayrıca Kiev ve Moskova ile “bazı varlıkların paylaşımı” konusunda görüştüğünü vurguladı. ABD Başkanı Özel Temsilcisi Steven Witkoff ise, “Hepimizin bildiği gibi Rusların hedefinde olan bölgeler var. Orada (Zaporojye Nükleer Santrali’nde) Ukrayna’ya oldukça fazla elektrik sağlayan bir nükleer reaktör bulunuyor. Bununla ilgilenilmesi gerekiyor. Limanlara erişim ve Karadeniz’de potansiyel bir anlaşma da gündemde,” diye konuştu.

Diğer yandan Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Aleksandr Gruşko, İzvestiya gazetesine verdiği mülakatta Rusya’nın tutumunu izah etti.

Gruşko’ya göre, Ukrayna’da kalıcı barışa ulaşmak ancak ABD ve NATO’nun Moskova’ya “demir gibi güvenlik garantileri” vermesiyle mümkün olabilir. Bu garantilerin doğrudan bir parçası olarak Ukrayna’nın tarafsız statüsü ve ülkelerin Ukrayna’yı NATO’ya kabul etmeyi reddetmesi gerektiği belirtildi.

Hem Trump hem de yönetimindeki isimler, Kiev’in ittifaka girmesine gerek olmadığını defalarca vurguladılar. Fakat Ukrayna yönetimi, NATO’ya katılmanın önceliğini koruduğunu açıkladı.

Ayrıca Gruşko, NATO üyesi Avrupa ülkelerinin liderlerinin Ukrayna’ya barış gücü olarak asker gönderme niyetinde oldukları yönündeki açıklamalarını “saçma” olarak nitelendirdi.

Gruşko, bu çatışma bağlamında barışı koruma konusundaki konuşmaları “arabayı atın önüne koşma girişimi” olarak değerlendirdi.

Uluslararası bir anlaşmanın eşlik etmesi konusuna “ancak bu anlaşma geliştirildiğinde” yaklaşılabileceğine işaret eden Gruşko, söz konusu olanın, bu anlaşmanın belirli maddelerinin uygulanmasını izleyecek silahsız gözlemciler, sivil bir misyon veya garanti mekanizmaları olabileceğini vurguladı.

Askeri uzman ve Military Russia portalının kurucusu Dmiitriy Kornev, Vedomosti gazetesine verdiği demeçte, yalnızca karşılıklı anlaşmalar ve formatların uygulanabileceğini söyledi.

Gözlemci formatlarının belirlenmesinin genellikle varsayımsal bir anlaşmanın başlangıç koşulları üzerinde fikir birliğine varıldıktan sonra başladığını açıklayan Kornev’e göre, ateşkes rejiminin şartlı gözlemcisi, Çin veya Hindistan gibi bir uluslararası kuruluş veya üçüncü bir ülke olabilir.

Ateşkesin sağlanmasına yönelik olası mekanizmalar, 11 Mart’ta Suudi Arabistan’ın Cidde kentinde yapılan ABD-Ukrayna görüşmelerinin ardından aktif olarak tartışılmaya başlandı.

Bu görüşmelerin sonucunda Kiev, Amerikalılar tarafından önerilen 30 günlük bir ateşkesi kabul etmeye hazır olduğunu ifade etti. 14 Mart’ta Putin, Rusya’nın çatışmaları durdurma önerisine katıldığını, ancak bu önerinin uzun vadeli bir barışa yol açması gerektiğini vurguladı.

Devlet başkanı, ABD ve Ukrayna’nın bir aylık ateşkes ilan etme önerisi hakkında konuşurken, “Biz ‘evet’ diyoruz ama nüanslar var,” demişti.

Bu nüanslar arasında, Rus birliklerinin başarılı bir şekilde ilerlediği Kursk oblastı, ateşkes durumunda Kiev’e silah sevkiyatının devam etmesi ve Ukrayna’nın seferberliği yer alıyor.

Çözülmesi gereken bir diğer önemli konu ise ateşkesi sürdürme ve kontrol etme mekanizmalarının varlığı.

Rusya ile Ukrayna ihtilafı konusunda Trump’ın diyaloğunda bir ana kırmızı çizgi var: Zaman.

Vedomosti‘ye demeç veren Rusya Bilimler Akademisi Kuzey Amerika Araştırmaları Merkezi Başkanı Viktoriya Juravleva’ya göre, ABD Başkanı’nın 2026 kasım ayında yapılacak ara seçimler öncesinde Amerikan seçmenine “satmak” için bu alanda mümkün olan en kısa sürede sonuç alması gerekiyor.

Bu nedenle Trump, Rusya ile ikili ilişkileri iyileştirmekten bahsettiğinde, öncelikle Ukrayna ihtilafını çözmeyi umuyor, tersini değil.

Juravleva, “Trump, diplomatik alandaki faaliyetlerinin sonuç vermediğini düşünür düşünmez, tüm süreci tersine çevirmeye çalışabilir ve bundan Rusya da dahil olmak üzere herkesi suçlayabilir,” değerlendirmesini yaptı.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

ABD, Kırım’ın Rusya toprağı olarak tanımaya hazır

Yayınlanma

Semafor haber sitesine göre, ABD yönetimi Ukrayna’daki çatışmanın çözümü çerçevesinde Kırım’ı Rusya toprağı olarak tanımayı düşünüyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, meselenin tartışma konusu olmadığını belirtirken, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, Kırım’ı diplomatik yollarla geri alabileceklerini iddia etmişti.

Semafor haber sitesine konuşan kaynaklara göre, ABD Başkanı Donald Trump yönetimi, Ukrayna’daki çatışmanın çözümü kapsamında Kırım’ın Rusya toprağı olarak tanınmayı değerlendiriyor.

ABD’nin bu yönde bir karar alması hâlinde, Birleşmiş Milletler’e (BM) de benzer bir adım atması için başvurabileceği belirtiliyor.

Kırım, 2014 yılında yapılan referandum sonucunda Rusya’ya katılmıştı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Kırım’ın toprak tartışma konusunun kapandığını ve Kırım ile Sivastopol sakinlerinin “ebediyen Rusya ile birlikte olma yönünde kesin ve net bir seçim yaptıklarını” ifade etmişti.

Putin, Kırım ve yeni bölgelerin uluslararası düzeyde tanınmasını, barış görüşmelerinin başlaması için ön koşullardan biri olarak nitelendirmişti.

Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ise geçen yıl kasım ayında yaptığı açıklamada, Kırım’ı askeri değil, diplomatik yollarla geri alabileceklerini öne sürmüştü.

Zelenskiy, Ukrayna’nın 2014’ten itibaren “işgal edilen” hiçbir toprak parçasını Rusya toprağı olarak tanımayacağını da sözlerine eklemişti.

Bugün Putin ve Donald Trump arasında bir telefon görüşmesi yapılması planlanıyor.

Trump, tarafların “bazı varlıkların paylaşımını” görüştüğünü belirtmişti. Reuters haber ajansının aktardığına göre, Trump bu ifadeyle toprak konusunu ve elektrik santralleri üzerindeki kontrolü kastetmişti.

Trump, ilk başkanlık döneminde selefi Barack Obama’yı Kırım’ın Rusya’nın bir parçası hâline gelmesine izin vermekle suçlamış ve kendi başkanlığı döneminde böyle bir şeyin yaşanmayacağını söylemişti.

Trump, Ukrayna’daki askeri müdahaleyle ilgili de benzer açıklamalarda bulunarak, başkan olması hâlinde bu çatışmanın başlamayacağını iddia etmişti. 2018 yılında Kırım’ın Rusya’ya ait olduğunu tanıyıp tanımayacağı sorusuna ise “Bakalım,” şeklinde yanıt vermişti.

The Independent gazetesi ise ismini açıklamayan Ukraynalı yetkililere dayandırdığı haberinde, Kiev’in mevcut cephe hattının dondurulmasına ve kaybedilen Ukrayna topraklarının bir kısmının ateşkes kapsamında Rusya’nın kontrolünde kalmasına razı olduğunu yazdı. Fakat Ukrayna’nın daha fazla toprak tavizini kırmızı çizgi olarak gördüğü belirtildi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English