Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Xi’den BRICS zirvesinde ‘bağımsız Filistin’ çağrısı

Yayınlanma

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping salı günü yaptığı açıklamada İsrail’in Gazze halkına “toplu cezalandırma” uygulamasına son vermesi ve Hamas’ın sivil rehineleri serbest bırakması gerektiğini söyledi.

Gazze gündemli acil toplanan BRICS grubunun çevrimiçi zirvesine hitap eden Xi, yalnızca iki devletli bir çözümün kalıcı barışı getirebileceğini kaydetti.

“Çin, Filistin halkının meşru ulusal haklarını ve bağımsız bir devlet kurulmasını desteklemektedir” diyen Xi, Gazze’de ateşkes çağrılarını yineledi.

“Filistin sorununa adil bir çözüm bulunmadan Orta Doğu’da güvenlik sağlanamaz” vurgusunu yapan Çin lideri, “Filistin-İsrail çatışması döngüsünü kırmanın tek geçerli yolunun iki devletli bir çözümde, Filistin’in meşru ulusal haklarının iadesinde ve bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasında yattığını birçok kez vurguladım” dedi.

Xi, barış için uluslararası fikir birliği oluşturmak ve Filistin sorununa mümkün olan en kısa sürede “kapsamlı, adil ve kalıcı” bir çözüm için çalışmak üzere uluslararası bir konferans toplanması çağrısında bulundu.

Ayrıca Çin’in Gazze halkına Birleşmiş Milletler ve Filistin Yönetimi aracılığıyla 2 milyon ABD doları acil durum fonu ve Mısır üzerinden savaş bölgesine 15 milyon yuan (2 milyon ABD doları) gıda ve tıbbi malzeme dahil olmak üzere insani yardım gönderdiğini söyledi.

Xi, “Çin, halkın ihtiyaçlarına göre daha fazla malzeme ve yardım sağlayacaktır” dedi.

İnsani yardım koridorlarının güvenli ve açık kalması ve daha fazla insani yardımın girişine izin verilmesi gerektiğini savunan Çin lideri, “Gazze’deki insanların zorla nakledilmesi ya da su, elektrik ve yakıttan mahrum bırakılması şeklindeki toplu cezalandırma sona ermelidir” ifadesini kullandı.

Uluslararası toplumu, çatışmanın yayılmasını ve bölgedeki istikrarı bir bütün olarak tehlikeye atmasını önlemek için pratik adımlar atmaya çağırdı.

Bu, İsrail ile Hamas arasında bir aydan uzun bir süre önce patlak veren çatışmadan bu yana Çin Devlet Başkanı’nın Gazze hakkında yaptığı ilk kamuya açık konuşma oldu.

Ancak geçen hafta San Francisco’da ABD Başkanı Joe Biden ile yaptığı görüşme de dahil olmak üzere uluslararası sahnede çeşitli liderlerle yaptığı görüşmelerde konuya değindi.

Pazartesi günü Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile telefonda görüşen Xi, çatışmanın kötüleşmesini, özellikle de daha ciddi bir insani krizin ortaya çıkmasını önlemenin zorunlu olduğunu söylemişti.

Geçtiğimiz 50 gün boyunca Pekin defalarca gerilimin düşürülmesi ve her iki tarafın da bağımsız bir Filistin için “iki devletli bir çözüm” peşinde koşması çağrısında bulundu.

Batı’nın İsrail’e verdiği desteğin aksine Çin, İsrail’in Gazze’deki saldırılarını uluslararası hukuku ihlal ettiğini söyleyerek eleştirdi.

Küresel Güney ile bağları geliştiriyor

Uzmanlara göre, Çin’in Gazze konusundaki tutumu, Küresel Güney ile bağlarını güçlendirirken BRICS gibi Batılı olmayan çok taraflı gruplarla ittifaklarını derinleştirme stratejisiyle de örtüşüyor.

Mart ayında Suudi Arabistan ve İran arasındaki diplomatik ilişkilerin normalleşmesine aracılık ederek Orta Doğu’da daha aktif bir oyuncu haline gelen Pekin, Gazze çatışması boyunca da çözüm olarak diplomatik müzakereleri tercih ettiğini vurgulayarak Batı’nın Çin’in “kurallara dayalı uluslararası düzenin altını oyan revizyonist bir güç” olduğu yönündeki söylemine karşı çıktı.

Ayrıca Çin, Arap ve Müslüman çoğunluğa sahip ülkelerin dışişleri bakanlarıyla bu hafta iki gün boyunca Pekin’de görüşmelerde bulundu.

Aralarında Suudi Arabistan, Ürdün, Mısır, Endonezya, Filistin Yönetimi ve İslam İşbirliği Teşkilatı’ndan diplomatların da bulunduğu heyet, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyelerinden Gazze’de acil bir ateşkes için destek istemek üzere çıktığı uluslararası gezinin ilk durağı olan Çin’in başkentindeydi.

Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi pazartesi günü heyete yaptığı açıklamada “[Çin] Filistin halkının meşru ulusal hak ve menfaatlerinin yeniden tesis edilmesi yönündeki haklı davasını her zaman kararlılıkla desteklemiştir” dedi.

BRICS’te Gazze tutumu

Salı günkü BRICS sanal zirvesi, grubun başkanlığını yürüten Güney Afrika Devlet Başkanı Cyril Ramaphosa’nın ev sahipliğinde Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin liderleri ile BM Genel Sekreteri António Guterres’in katılımıyla gerçekleşti.

Gelecek yıl bloğa katılması kabul edilen Arjantin, Mısır, Etiyopya, İran, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri liderleri de görüşmelere katılmaya davet edildi.

Ramaphosa başkanlığındaki iktidardaki Afrika Ulusal Kongresi’nin Güney Afrika’daki İsrail büyükelçiliğinin kapatılmasına yönelik parlamento önergesini destekleyeceğini açıklamasının ardından İsrail pazartesi günü Güney Afrika büyükelçisini geri çağırdı.

Güney Afrika bu ayın başlarında İsrail’deki diplomatlarını geri çağırmıştı.

Brezilya ve Rusya BM Güvenlik Konseyi’nde ateşkes kararları alınmasını teklif etti. Hindistan, BRICS’in beş üyesi arasında İsrail yanlısı güçlü bir tutum sergileyen tek ülke.

DİPLOMASİ

BAE’de Rusça konuşan personeli olan otel sayısı Türkiye’yi geçti

Yayınlanma

Birleşik Arap Emirlikleri, Rusça konuşan personeli olan otel sayısında Türkiye’yi geride bırakarak Rus turistler için başat destinasyonlardan biri hâline geldi. Dubai’de Rusça kullanımı yaygınlaşırken, Rus turistlerin harcamaları ve emlak yatırımları da kayda değer ölçüde arttı. Dubai, Ruslar için hem turizm hem de iş kurma açısından cazip bir merkez olarak öne çıkıyor.

Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Rusça konuşan personeli olan otel sayısında Türkiye’yi geride bıraktı.

101hotels platformunun verilerine göre, Türkiye’de bu tür otellerin sayısı 299 iken, BAE’de bu sayı 377’ye ulaştı.

Oteller, Arapça ve İngilizcenin yanı sıra Rusça tabelalar da kullanmaya başladı. Rusça, devlet portallarında ve kamusal alanlarda da yer almaya başladı.

2023’te Dubai’de Visit Dubai portalının Rusça versiyonu resmen başlatıldı, metroda ve mağazalarda Rusça duyurular ve reklamlar yer aldı, havalimanlarında yönlendirme tabelaları çevrildi.

Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki bir plajda bulunan popüler bir seyahat blog yazarı, “Merak ediyorum, yan otelde Rusya’dan gelmeyen tek bir turist var mı? Bizim otelde kesinlikle yok,” diye yazdı.

Kendi otelinin yakınında tek bir yabancı görmediğini ve başka bir dilde tek bir kelime duymadığını belirtti.

Dubai, pandemiden sonra Rusya’dan gelen turist akışını sadece yeniden sağlamakla kalmadı, aynı zamanda pandemi öncesi seviyeyi ikiye katladı.

2019’da BAE, Ruslar arasında en popüler ilk 10 destinasyon arasında bile yer almazken, geçen sene pandemi öncesi seviyeye hâlâ dönemeyen Türkiye’nin ardından ikinci sıraya yükseldi. BAE, Çin’i geride bıraktı ve geçen yıl Rusların toplam seyahat sayısı 2 milyonu aştı.

Dubai aynı zamanda Rusya vatandaşlarının göç ettiği bir merkez hâline geldi. Resmi verilere göre Dubai’de yaklaşık 60 bin Rusya vatandaşı yaşıyor, ancak gayri resmi tahminlere göre bu sayı 500 bine kadar çıkabiliyor.

Öte yandan BAE merkezli Elite Merit Real Estates’in analizleri, Rusların Dubai’deki lüks emlak piyasasında lider konuma yükseldiğini gösteriyor. Yatırımları 2024’te yüzde 20 arttı ve tahminler bu yükselişin devam edeceğini gösteriyor.

Bu rakamlar, ülkedeki hizmet sektörünü doğrudan etkiliyor. Dubai Ekonomi ve Turizm Dairesinin raporuna göre, Rus turistler Dubai’deki harcamalarda ilk üçte yer alıyor ve sadece Hindistan ve Çin’den gelen turistlerin gerisinde kalıyor.

Bununla birlikte, Rusların restoran ve mağazalardaki ortalama harcaması Avrupalılardan yüzde 30 ila 40 daha yüksek. Dubai’de Rusların sahip olduğu yaklaşık 30 restoran bulunuyor ve bunların 20’si son 1,5 yılda açıldı.

Restoran işletmecileri iyimser. RestCon şirketinin direktörü Yelena Perepelitsa, “Rus şirketleri için yaptırımlarla ilgili bir sorun yok ve Rus restoranlarına olan talep önemli ölçüde arttı. Birçok kişi sadece BAE’de düzenli olarak tatil yapmakla kalmadı, aynı zamanda işlerini de buraya taşıdı,” diye konuştu.

Ruslar, kendi dillerinde diğer hizmetlere de erişebiliyor. Dubai’deki sağlık sektörü, Rusya’dan gelen doktor akını yaşıyor.

Son iki yılda şehirde eski SSCB ülkelerinden yatırımcılar tarafından kurulan 30 yeni klinik açıldı.

Sadece geçen sene Dubai’deki sağlık camiasına Rusça konuşan 150 uzman katıldı. Rusça konuşan sağlık çalışanları arasında relokasyon hizmetlerine olan talep giderek artıyor. Volna şirketi, 2024’te 9 bin başvuru aldı.

ABD, Rusya vatandaşları için ülkeye giriş kurallarını sıkılaştırmayı planlıyor

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Almanya, HTŞ yönetimi ile sığınmacıların dönüşü için gizli görüşmeler yapıyor

Yayınlanma

Almanya’nın Suriyeli sığınmacıların geniş çaplı geri dönüşü için seçenekleri araştırdığı ve Federal İçişleri Bakanı Nancy Faeser’in HTŞ lideri Ebu Muhammed el-Colani (Ahmed eş-Şara) ile görüşmelere başladığı bildiriliyor.

Alman gazetesi BILD’in edindiği bilgilere göre Berlin şartları müzakere etmek üzere Şam’a diplomatik bir ziyaret gerçekleştirmeyi düşünüyor.

İçişleri Bakanlığından bir sözcü Alman gazetesine yaptığı açıklamada Şam’daki geçici hükümetle özellikle Almanya’da yaşayan Suriyelilerin geri dönüşü konusunda görüşmelerin devam ettiğini doğruladı fakat bakanlık “belirli seyahat planları” hakkında yorum yapmaktan kaçındı.

Olası bir anlaşma Almanya’da yaşayan yaklaşık 974.000 Suriyelinin ülkelerine dönmesini sağlayabilir. Hükümet rakamlarına göre bu kişilerin yaklaşık 512.000’i yılda yaklaşık dört milyar avro tutarında devlet yardımı alıyor ki bu da yardım alan kişi başına ayda ortalama 664 avro anlamına geliyor.

Aralık ayından bu yana İçişleri Bakanlığı, Federal Göçmen Bürosu ile işbirliği içinde, gönüllü geri dönüşleri kolaylaştırmak için “pragmatik yolları” inceliyor. Önerilerden biri, Suriyelilerin Almanya’daki koruma statülerini hemen kaybetmeden kendi ülkelerindeki koşulları değerlendirmek üzere geri dönmelerine izin verilmesini içeriyor. Suriye’ye tek seferlik bir “keşif gezisinin” düşünüldüğü bildiriliyor.

Habere göre, göçten sorumlu İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Bernd Krösser’e yakın yetkililer, “Sünni İslam”a bağlı Suriyelilerin sonunda koruma statülerinin iptal edilebileceğini iddia ediyor.

Yetkililer, “Sünni” olarak tanımladıkları Suriye yönetimi altında bu kişilerin zulüm tehdidiyle karşı karşıya olmadığını savunuyor.

Suriye’nin sahil bölgesinde Alevilere yönelik katliamların ardından Almanya “kınama” açıklaması yapmıştı. Berlin, bugün düzenlenen Suriye bağışçılar konferansında Suriye’ye 300 milyar avro ek yardım yapacağını duyurmuştu.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

İngiltere, Ukrayna’ya binlerce asker göndermeye hazırlanıyor

Yayınlanma

The Times‘ın haberine göre, İngiltere, olası bir ateşkesi denetlemek üzere Ukrayna’ya binlerce askerini süresiz olarak göndermeyi planlıyor. İngiltere, Fransa, Türkiye, Kanada ve Avustralya’nın da aralarında bulunduğu ülkelerle birlikte Ukrayna’ya asker gönderme konusunda anlaştı.

The Times gazetesinin hükümet kaynaklarına dayandırdığı haberine göre İngiltere, Moskova ile Kiev arasında olası bir ateşkesi denetlemek üzere binlerce askerini Ukrayna’ya süresiz olarak göndermeye hazırlanıyor.

Hükümetten ismi belirtilmeyen üst düzey bir yetkili, “Bu, yıllar sürecek uzun vadeli bir taahhüt. Barış anlaşmasını sürdürmek ve Rusya’yı caydırmak için ne kadar gerekirse o kadar,” ifadelerini kullandı.

Gazetenin paylaştığı verilere göre, İngiltere, Fransa, Türkiye, Kanada ve Avustralya ile birlikte Ukrayna’ya asker gönderme konusunda anlaştı.

30’dan fazla ülke de misyonu silah ve lojistik destekle desteklemeyi kabul etti. Toplamda, Ukrayna’ya yardım etmek isteyen “gönüllüler koalisyonu” 30 bin kadar barış gücü gönderebilir.

Ancak bu birlik, yalnızca Moskova ile Kiev arasında bir barış anlaşması imzalandığında Ukrayna’ya gidecek.

‘Çatışmanın doğrudan tarafı olurlar’

Öte yandan Moskova, NATO ülkelerinin Ukrayna’ya asker konuşlandırmasına kesin bir şekilde karşı çıkıyor. Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Aleksandr Gruşko, bu tür girişimlerin tamamen yersiz ve anlamsız olduğunu belirterek, “Eğer bu birlikler orada bulunursa, bu durum onları çatışmanın doğrudan tarafı yapar ve tüm sonuçlarıyla birlikte çatışma bölgesinde yer aldıkları anlamına gelir,” dedi.

Gruşko, yalnızca barış anlaşmasının uygulanmasını izleyecek silahsız gözlemcilerin söz konusu olabileceğini belirtti.

Diğer yandan, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, savaşın sona ermesinin ardından Ukrayna’da Avrupa barış gücünün konuşlandırılmasının Rusya’nın onayını gerektirmeyeceğini söyledi.

Macron, “Ukrayna egemen bir devlettir ve eğer müttefik askerlerin kendi topraklarında bulunmasını talep ederse, buna katılıp katılmamaya Rusya karar veremez,” ifadesini kullandı.

Aynı zamanda Macron, barış gücünün konuşlandırılmasının müzakerelerin bir maddesi olacağını belirterek, “Ukraynalıların hiçbir şekilde toprak tavizi vermemesi ve hiçbir güvenlik garantisi olmaması açık,” diye ekledi.

İngiltere ve Fransa tarafından hazırlanan plana göre, barış güçleri Kiev, Odessa ve Lviv’e gönderilebilir.

Bu güçler, Ukrayna ordusuna ikmal ve eğitim sağlamakla görevli “destek güçleri” olarak orada bulunacaklar.

Daha önce Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, olası bir barış anlaşmasının uygulanmasını etkili bir şekilde denetlemek için ülkeye 100 bin barış gücü askeri yerleştirilmesi çağrısında bulunmuştu.

ABD, Avrupa barış gücünün konuşlandırılmasını destekledi, ancak kendi askerlerini göndermeyi reddetti.

Bloomberg: Erdoğan, Ukrayna’ya barış gücü göndermeyi planlıyor

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English