Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

İngiltere ve Irak arasında “tarihi” anlaşma

Yayınlanma

Irak ve İngiltere, toplam değeri 12,3 milyar sterline (14,98 milyar dolar) ulaşan ve “tarihi olarak” nitelendirilen, ticaret ve ikili savunma anlaşması imzaladı. Bu geniş kapsamlı anlaşma, Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani ile İngiltere Başbakanı Keir Starmer’ın Londra’daki toplantısının ardından duyuruldu.

Başbakanlık Ofisi 10 Numara’dan bir sözcünün yaptığı açıklamaya göre, Starmer, Londra’da Iraklı mevkidaşı Sudani ile görüştü.

İngiliz Başbakan, Sudani’nin liderliğinde Irak’ın daha güvenli ve refah düzeyi yüksek ülke haline geldiği değerlendirmesinde bulunarak, bundan duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Starmer, iki ülke arasında modern ve geleceğe yönelik ortaklık kurarak bu ivmeyi desteklemeye istekli olduğunu söyledi.

Görüşmede, Orta Doğu’daki durumu da değerlendiren liderler, Suriye’deki son gelişmelerin ardından bölgede barış ve istikrarı desteklemenin önemini vurguladı.

Liderler, iki ülke arasında savunma alanındaki ikili bağların, yeni ortak savunma bildirisi imzalanmasıyla derinleşmesini memnuniyetle karşıladı. Ayrıca liderler terörle mücadelede güçlü işbirliğini sürdürme taahhüdünde bulundu.

Yasa dışı göç konusu da ele alındı

Görüşmede ekonomik büyüme konusuna da değinen Başbakan Starmer, İngiltere ve Irak arasında gelişen ortaklığı memnuniyetle karşıladı. Bu durumun, ziyaret kapsamında imzalanan “Ortaklık ve İşbirliği Anlaşması” ve 12,3 milyar sterlinlik ticaret paketi duyurusuyla ortaya konduğu bildirildi. İki lider, yasa dışı göç konusunda da İngiltere ve Irak arasında yeni iade anlaşması üzerinde çalışma niyetlerini ele aldı ve insan kaçakçılığı ağlarını çökertmek için daha yakın çalışmayı taahhüt etti.

Anlaşma, Irak’ın su, enerji, telekomünikasyon ve savunma altyapısında İngiliz özel sektör uzmanlığından yararlanmasını ve temiz enerji, ilaç, lojistik ve finansal hizmetler gibi sektörlerde gelecekteki yatırım projelerini güvence altına almasını sağlayacak.

Büyük Projeler

-İngiliz yapımı enerji iletim sistemlerinin Irak ve Suudi Arabistan arasındaki bir şebeke bağlantı projesinde kullanılacağı 1,2 milyar sterlinlik bir proje.

-Kuzey Irak’taki El Kıyara Hava Üssü’nün yenilenmesi için 500 milyon sterlinlik bir plan.

-Irak’ın güney ve batısına temiz su sağlayacak, İngiltere liderliğinde bir konsorsiyum tarafından yürütülecek 5,3 milyar sterlin değerinde bir su altyapı projesi.

-Ayrıca, bir İngiliz şirketi Basra Su Projesi’ni üstlenecek. Bu proje, güneydeki üç milyon Iraklıya temiz su sağlamak için tuzdan arındırma ve su işleme tesislerini kapsıyor ve toplamda 3,3 milyar sterlin değerinde. İngiliz şirketler, Irak genelinde savaşın bıraktığı mayınları temizleme işi için 330 milyon sterlin değerinde bir sözleşme aldı.

Kerkük petrolü için BP ile anlaşma

Öte yandan görüşmeden sonra Irak tarafı Kerkük petrol sahalarının geliştirilmesi, petrol ve gaz üretiminin artırılması için İngiliz enerji şirketi British Petroleum (BP) ile mutabakat zaptı imzalandığını duyurdu.

Irak Başbakanlık Basın Ofisinden yapılan yazılı açıklamaya göre, Sudani’nin İngiltere ziyareti sırasında imzalanan mutabakatla Kerkük’teki Kuzey Petrol Şirketi’ne ait 4 petrol sahasının rehabilitesi ve geliştirilmesi projesi BP’ye devredildi. Söz konusu mutabakat zaptıyla, petrol ve doğal gazda hedeflenen en iyi üretim oranlarına ulaşılmasının hedeflendiği kaydedildi.

DİPLOMASİ

ABD ve Ermenistan arasında stratejik ortaklık anlaşması ne anlama geliyor?

Yayınlanma

ABD ve Ermenistan, siyasi, güvenlik, savunma, ekonomi, enerji, bilim, eğitim, kültür ve insani alanlarda işbirliğini kapsayan bir stratejik ortaklık anlaşması imzaladı. Bu anlaşma, Ermenistan’ın askeri ve ekonomik reformlar için ABD’den destek almasını öngörüyor, ancak olası bir çatışmada doğrudan ABD müdahalesi anlamına gelmiyor. Rusya, anlaşmayı Ermenistan’ın egemen hakkı olarak görürken, bölgedeki dengelerin değişebileceğine dikkat çekti.

14 Ocak’ta Ermenistan Dışişleri Bakanı Ararat Mirzoyan’ın ABD ziyareti sırasında Washington ve Erivan, iki ülke arasında stratejik ortaklık anlaşması imzaladı.

Anlaşmanın imza törenine ABD adına Dışişleri Bakanı Antony Blinken katıldı. Bu anlaşma, siyasi, güvenlik, savunma, ekonomi, enerji, bilim, eğitim, kültür ve insani alanlarda işbirliğini kapsıyor.

Aynı zamanda Ermenistan’ın askeri ve ekonomik reformlar için ABD’den destek almasını öngörüyor. Ancak anlaşma, olası bir çatışmada doğrudan ABD müdahalesi anlamına gelmiyor.

Ermenistan dışında, eski Sovyet ülkelerinden yalnızca Ukrayna benzer bir anlaşmaya sahip. Aralık 2024 başında Moldova hükümeti de ABD ile stratejik ortaklık görüşmelerine başladı. Ancak, 30 Kasım 2024’te Washington, Gürcistan ile olan benzer bir anlaşmayı, ülkede iktidarda olan Gürcü Rüyası partisinin “yabancı etkinin şeffaflığı” yasasını kabul etmesi nedeniyle “anti-demokratik eylemler” gerekçesiyle askıya aldı.

Ermenistan ve ABD, stratejik ortaklık anlaşmasını imzaladı

Blinken ve Mirzoyan’ın görüşmesinden önce Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, ABD-Ermenistan stratejik ortaklık anlaşmasını “Ermeni dostlarımızın egemen hakkı” olarak nitelendirdi. Ancak Peskov, Washington’un Güney Kafkasya’da hiçbir zaman istikrar sağlayıcı bir rol oynamadığını, hatta tam aksine davrandığını ifade etti. Peskov, Rusya’nın Ermenistan ile sahip olduğu ikili ilişkilere değer verdiğini ve Avrasya Ekonomik Birliği (EAEU) gibi entegrasyon süreçlerindeki işbirliğinin önemine dikkat çekti: “Tüm bunlar, Ermenistan ve halkı için önemli kazanımlar sağlıyor.”

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ise, 2024 yılı Rus diplomasisi değerlendirmesi sırasında yaptığı basın toplantısında, ABD ve Ermenistan arasındaki stratejik ortaklık anlaşmasının kendisinden ziyade sonuçlarının önemli olduğunu vurguladı.

Lavrov, Güney Kafkasya’daki güvenlik sorunlarının çözümü için en verimli platformun, Rusya, Ermenistan, Azerbaycan, Türkiye ve İran’ın yer aldığı 3+3 formatı olduğunu belirtti. Ancak Gürcistan, bu platforma katılmayı reddediyor.

ABD ve Ermenistan hükümetleri, Haziran 2024’te düzenlenen Ermenistan-Amerika Stratejik Diyaloğu toplantısında ikili ilişkileri stratejik ortaklık düzeyine çıkarma planlarını içeren ortak bir bildiri yayımlamıştı.

Kasım 2024’te Rusya Dış İstihbarat Servisi, Washington’un Ermenistan’ı “ulusal intihara” sürüklediği uyarısında bulundu. ABD ise Ermenistan’daki sosyo-politik süreçlere “istikrarlı bir anti-Rus karakter kazandırmayı” hedeflediğini belirtti.

9 Ocak’ta Ermenistan hükümeti, ülkenin Avrupa Birliği’ne (AB) katılma sürecini başlatan yasa tasarısını destekledi. Kremlin, Erivan’ın hem AB hem de EAEU’ya aynı anda üye olamayacağı konusunda uyarıda bulundu.

IMEMO RAS Orta Asya Bölümü Başkanı Stanislav Pritçin, Vedomosti gazetesine verdiği demeçte, Ermenistan’ın Batı’ya yaklaşma ve Rusya ile ilişkilerini azaltma yönünde tutarlı bir politika izlediğini, ancak Moskova ile olan ekonomik avantajlardan tamamen vazgeçmek istemediğini belirtti: “[Nikol] Paşinyan hükümeti, Rusya ile işbirliği imkânlarını adım adım daraltıyor ve yalnızca ekonomik boyutu koruyor. Rusya-Ermenistan ilişkilerinin daha da bozulması hâlinde, bu imkânlar da daralacaktır.”

Güney Kafkasya uzmanı siyaset bilimci Artur Ataev ise, Ermenistan liderliğinin, Rusya’nın Ermenistan’a ihtiyaç duyduğundan daha fazla Ermenistan’ın Rusya’ya ihtiyaç duyduğu görüşünde olduğunu belirtti. Ataev’e göre, Erivan askeri-politik işbirliğinde Batı’ya yönelirken, EAEU ile ekonomik bağlarını korumayı sürdürüyor. Ermenistan’ın tüketim mallarının yüzde 70’ini Rusya’dan Gürcistan Askeri Yolu üzerinden aldığını ifade eden Ataev, Ermenistan ve ABD arasındaki işbirliğinin derinleşmesinin Moskova-Erivan ilişkilerinin niteliğini kökten değiştireceğini öne sürdü.

Ataev, Moskova’nın Erivan ile askeri-teknik işbirliğini kademeli olarak azaltacağını ve bu durumun Fransa’dan savaş ekipmanı tedariki nedeniyle başladığını belirtti. Ancak ABD’nin, Türkiye ile ilişkilerini bozmamak adına benzer bir yaklaşım sergilemeyeceğini tahmin etti: “Ermenistan-ABD ortaklığı, Gürcistan’da olduğu gibi yalnızca gösterişli ortak askeri tatbikatlarla sınırlı kalacaktır.”

Ataev, Ermenistan ile Azerbaycan arasında muhtemel bir askeri çatışma durumunda, Washington’un Türkiye nedeniyle Ermenistan’a ciddi bir yardım sağlamayı reddedeceğini ileri sürdü: “Maalesef Ermenistan, 20. yüzyılın başında yaşadığı trajik olaylarda olduğu gibi, yine ABD ve Avrupa’ya güveniyor.”

ABD Dışişleri: Ermenistan’ın Rusya’dan uzaklaşması için gerekli koşulları yaratıyoruz

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Gelişmekte olan piyasa borsalarında Trump düşüşü

Yayınlanma

Financial Times’ta (FT) yer alan habere göre yatırımcılar, seçilmiş başkan Donald Trump’ın önerdiği ticaret tarifelerine hazırlanırken ve yükselen ABD doları ve artan tahvil getirileriyle mücadele ederken gelişmekte olan piyasa hisse senetlerinden vazgeçiyor.

MSCI’nın Çin, Hindistan, Brezilya, Güney Afrika ve diğer piyasalardaki yaklaşık 7,6 milyon dolarlık hisse senedini izleyen gelişmekte olan piyasalar endeksi, 2 Ekim’de iki buçuk yılın en yüksek seviyesine ulaştığından bu yana yüzde 10’dan fazla düşüş gösterdi. Gelişmiş piyasa hisse senetleri bu süre zarfında kabaca yatay seyretti.

Gelişmekte olan piyasalar, Trump yönetimindeki gümrük vergileri ve vergi indirimleri gibi enflasyonist politikaların, zaten canlı olan ekonomiye ek olarak, Fed’i faiz oranlarını daha önce tahmin edilenden çok daha uzun süre yüksek tutmaya zorlayacağı yönündeki tahminlerden etkilendi.

Yatırımcıların enflasyon görünümünü yeniden değerlendirmesiyle ABD devlet tahvili getirileri son haftalarda yükselişe geçti. Gelişmekte olan piyasalar fon yöneticisi East Capital’in portföy danışmanı Emre Akçakmak, “ABD getirilerinin yükselmesi ve ABD dolarının güçlenmesiyle … bunun kesinlikle gelişmekte olan piyasaların performans göstereceği bir ortam olmadığı açık. [MSCI] endeksinin üçte ikisini oluşturan büyük piyasaların hepsi baskı altında,” dedi.

Endeksin en büyük payını oluşturan Çin hisse senetleri, ülke ekonomisinin sağlamlığına ilişkin endişeler nedeniyle 2 Ekim’den bu yana yüzde 15 düştü.

Gelişmekte olan piyasaların diğer iki ağır topu olan Hindistan ve Güney Kore de son aylarda ciddi kayıplar yaşadı. JPMorgan verilerine göre, yatırımcılar geçen yılki 31 milyar dolarlık çıkışa ek olarak bu yıl küresel gelişmekte olan piyasa hisse senedi fonlarından yaklaşık 3 milyar dolar çekti.

Yüksek ABD faizleri ve güçlü doların olduğu uzun dönemler genellikle ABD’li yatırımcıları yurtdışında yatırım yaparak daha fazla risk almak yerine evde kalmaya ikna ediyor.

Yatırımcılar, ABD’nin gümrük tarifelerine karşılık olarak ülkelerin kendi para birimlerini zayıflatmaya ve ihracatlarını daha rekabetçi hale getirmeye çalışacaklarını ve bunun da gelişmekte olan piyasaların dolar kazançlarını düşüreceğini düşünüyor.

Bazı yatırımcılar, gümrük tarifelerinin başlangıçta Wall Street konsensüsünden daha yüksek belirleneceği, fakat Trump tek tek ülkelerle anlaşmalar yaptıkça azaltılacağı iddiasıyla, yılın ilk yarısında gelişmekte olan piyasa varlıklarında bir satış ve ardından bir toparlanma için pozisyon alıyor.

Bununla birlikte, bazı yatırımcılar, diğer ülkelerdeki hareketleri gölgeleyebilecek endekslerin dışında tutmadıkları sürece, Çin hisse senetlerine büyük bir temel maruziyet anlamına geldiğinden, gelişmekte olan piyasalara geri dönme konusunda hâlâ isteksiz.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Maden Bakanı: Trump’ın açıklamaları Grönland yatırımcılarını ürkütme riski taşıyor

Yayınlanma

Grönland Madencilik Bakanı Naaja Nathanielsen, Donald Trump’ın Kuzey Kutbu adasını satın alma önerisinin, uluslararası yatırımcılara maden pazarlaması için “yıkıcı” olabileceği konusunda uyardı. 

Nathanielsen Financial Times’a (FT) verdiği demeçte, ABD’nin seçilmiş başkanının söyleminin ve özellikle de adayı ele geçirmek için güç kullanabileceğini ima etmesinin istikrarlı, kaynak zengini bir demokrasi olarak imajına zarar verme riski taşıdığını söyledi.

Nathanielsen, “Grönland’da askeri kullanımı dışlamamaktan bahsettiğinde, yatırımcıların Grönland’ı nasıl algılayacağı konusunda oldukça endişelendim; belki de istikrarsız veya istila edilmek üzere olan bir demokrasi olarak [görecekler]” dedi.

Bakan, bunun Grönland maden sektörü için yıkıcı olacağını çünkü yatırımcıların “istikrarsızlığı sevmediğini” savundu.

Maden yatırımcılarının kafası karışık

Konuyla ilgili bilgi sahibi bir kişi, bazı maden şirketlerinin ada hükümetinden “Grönland’ın ABD tarafından işgal edilmesi halinde” ruhsatlarının geçerliliğini koruyacağına dair bir garanti istediğini söyledi.

Fakat Nathanielsen, ABD’nin yeni başkanının sözlerini yorumlamanın doğru yolunun bu olmadığına inandığını söyledi ve “Söylemleri bir kenara bırakırsanız, Trump’ın Grönland’daki doğal kaynakların kullanılması gerektiğini düşündüğünü duyuyorum ve biz de bu konuda onunla tamamen hemfikiriz,” dedi.

Bakanlık portföyünde iş, ticaret, adalet ve cinsiyet eşitliği konuları bulunan Nathanielsen, Grönland’da faaliyet gösteren madencilik şirketlerinin de benzer bir görüşe sahip olduğunu ve aslında endişeli olmaktan çok kafalarının karışık olduğunu söyledi.

Bakan, “Herkes nefesini tutmuş, ‘Buradaki asıl mesaj nedir? Her şey nereye varacak?’ diye bekliyor,” dedi.

“Batının Grönland madenlerine yatırım yapmaması jeopolitik bir hata”

Grönland, Çin’in hakim olduğu bir sektör olan pek çok nadir toprak ve mineral için kendisini batılı bir madencilik alternatifi olarak sunarak Pekin ve Moskova’yı dışarıda tutmak isteyen ABD’li yetkililerin dikkatini çekti.

Nathanielsen, batılı başkentlerin tedarik zincirlerini çeşitlendirme ve savunma üretiminde kullanılan mineraller için Çin ya da Rusya’ya bağımlı olmama ihtiyacını giderek daha fazla kabul ettiklerini söyledi. 

Fakat bunun madencilik şirketlerinin Grönland gibi zorlu bir bölgede proje başlatmak için ihtiyaç duydukları finansman ve yatırıma dönüşmediğini söyleyen Nathanielsen, bunu “jeopolitik bir hata” olarak nitelendirdi.

Nathanielsen, “Bence herkes uyuyor ve uyanmaları gerekiyor,” dedi.

Grönlandlılar, Trump’ın üslubunu yadırgasa da Adanın gündeme gelmesinden memnun

Madencilik sektörü de Grönland’ın artan bağımsızlık talebinin merkezinde yer alıyor. Turizmle birlikte bu sektör, adanın ekonomisini canlandırmanın en iyi yolu olarak görülüyor ve böylece bölgeyi kontrol eden Danimarka’dan gelen yıllık 4 milyar Danimarka kronu (550 milyon dolar) hibeye artık ihtiyaç duymayacağı düşünülüyor.

Öte yandan FT’ye göre Trump’ın üslubunu yadırgayan pek çok Grönlandlı, yeni başkanın anavatanlarına olan ilgisini olumlu karşılıyor, zira bu durum bölgenin Danimarka’dan bağımsızlığı konusunu gündeme getirdi. 

Fakat Nathanielsen, Grönland’ın ekonomisi konusunda hâlâ yapması gereken çok iş olduğunu söyledi. Pek çok şirket Kuzey Kutbu adası topraklarında çok çeşitli kaynakların madenciliğini yapmak için lisans sahibi olsa da, hiçbir büyük ölçekli maden faaliyette değil ve Grönlandlı yetkililer ve maden patronları ilerleme olmamasının hayal kırıklığı yarattığını kabul ediyor.

Grönland’daki altyapı sorunları ve işçi eksikliği yatırımların önündeki en büyük engeller

Grönland’ın uzaklığı, altyapı eksikliği ve madencilik için kısa sezon şimdiye kadar birçok projenin hayata geçmesini engelledi. Nathanielsen, Trump’ın 2019’da Grönland’a gösterdiği ilk ilginin, Arktik bölgesi ile ABD Dışişleri Bakanlığı arasında madencilik sektöründe bir işbirliği telaşına yol açtığını ve son yorumlarının bu çalışmanın genişleyeceğinin bir göstergesi olduğunu umduğunu söyledi.

Nathanielsen, “Grönland’dan bu madenleri almak için sadece ‘biz bunu istiyoruz’ demek yeterli değil. Şirketlere, finansman bulmalarının çok ama çok hayati olduğu ilk aşamalarda da yardımcı olmanız gerekiyor,” dedi.

Londra borsasında işlem gören madencilik şirketi Anglo American, Grönland’da bu yıl sona erecek olan ancak yenilenebilir olan çok erken aşamadaki arama ruhsatlarına sahip en büyük şirket. Diğer şirketler bakır, petrol ve galyum gibi minerallerde umut verici kaynaklar buldular ama bazı durumlarda onlarca yıl uğraşmalarına rağmen mali destek alamadılar.

Başkent Nuuk’taki hükümet, Grönland’ın güneyinde Çinli bir şirketin azınlık hissedarı olduğu tartışmalı Kvanefjeld projesini durdurdu çünkü toprak sadece nadir toprak değil uranyum da içeriyordu.

“Grönland inanılmaz fırsatların ülkesi”

Yasal zorlukların yanı sıra lojistik engeller de var. Grönland’ın bırakın maden yataklarını, şehirlerini birbirine bağlayan yolları bile yok. Kvanefjeld projesinin geliştiricisi Energy Transition Minerals’den Svend Hardenberg, “Madenin yanı sıra destekleyici altyapı da inşa etmeniz gerekiyor. Ayrıca henüz olgunlaşmamış bir endüstri olduğu için kalifiye işçi eksikliği de var,” dedi.

Hardenberg, Çin’in fiili bir tekeli olduğu için ABD ve Avrupa’nın nadir toprak elementlerine erişime ihtiyacı bulunduğunun da altını çizdi.

Grönland’da üç projesi bulunan ve Birleşik Krallık’ta listelenmiş bir maden şirketi olan 80 Mile’ın yönetici direktörü Roderick McIllree, Trump’ın durumun önündeki engeli kaldırabileceğini umduğunu söyledi.

McIllree, “İnsanlar Grönland’ın çok ama çok zor olduğunu düşünüyor. Sonra Donald Trump ortaya çıkıyor ve Grönland’ın belki de dünyadaki en değerli gayrimenkul olduğunu söylüyor ve birden herkes yatırım yapmak istiyor. Bu bir paradigma değişikliği. Grönland artık gündemde. Burası inanılmaz fırsatların ülkesi,” iddiasında bulundu.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English