Bizi Takip Edin

Avrupa

İspanya’da PP ve Vox çoğunluğu elde edemedi

Yayınlanma

İspanya’da haftasonu yapılan genel seçimlerden muhafazakâr Partido Popular (Halk Partisi – PP) zaferle ayrıldı. PP’nin parlamentoda 136 temsilci elde etmesi ve sağcı Vox’un 33 vekil almasıyla birlikte bir milliyetçi-muhafazakâr koalisyon ihtimali şimdilik ortadan kalktı. İki partinin nitelikli çoğunluk için toplamda 176 vekil elde etmesi gerekiyordu.

Neredeyse tüm anketler Alberto Núñez Feijóo liderliğindeki PP’nin ezici bir zafer kazanacağını öngörse de, muhafazakâr partinin PSOE (122 sandalye) karşısındaki farkı 14 sandalye ile beklenenden çok daha az.

Seçimlerdeki ilk dört partinin oy oranları şöyle sıralandı: PP yüzde 33,1; PSOE yüzde 31,7; Vox yüzde 12,4; Sumar yüzde 12,3.

İspanya Sosyalist İşçi Partisi (PSOE) ve yeni sol platform Sumar’dan oluşan blok ise, eğer Bask ve Katalan partilerinin desteğini alabilirse hükümet kurabilecek. PSOE ve Sumar toplamda 153 milletvekili elde etti. İkilinin gidebileceği örgütler Bask partileri PNV ve EH-Bildu ve Katalonya Cumhuriyetçi Solu (ERC).

Katalanlar karşılıksız destek vermeyecek

2019’daki seçimlerin aksine, Katalan bağımsızlık yanlısı Junts per Catalunya (Katalonya için Birlikte) ve onların yedi sandalyesi istikrarlı bir hükümeti garantilemek için çok önemli. Fakat Katalanlar bir bağımsızlık referandumu talep etmeye hazırlandıkları için onların desteğini almak sosyalistler için zor bir görev olacak.

Junts per Catalunya’nın baş adayı Miriam Nogueras seçim sonuçlarının ardından düzenlediği basın toplantısında, “Pedro Sánchez’i [PSOE lideri ve son başbakan] hiçbir şey karşılığında başkan yapmayacağız. Bizim önceliğimiz Katalonya’dır, İspanyol devletinin yönetilebilirliği değil; bir milimetre bile kıpırdamayacağız,” dedi. Nogueras, Pedro Sánchez’in Katalonya’ya ‘ödenmemiş pek çok borcu olduğunu’ da ekledi.

Díaz zafer ilan etti

“İspanyollar, Yoldaşlar. İspanya’nın ilerlemesini isteyen çok daha fazla sayıda insan var ve biz bunu yapmaya devam edeceğiz,” diyen Sánchez, PSOE’nin Madrid’deki genel merkezi önünde bir konuşma yaptı.

Sumar’ın lideri Yolanda Díaz ise, “Endişeli pek çok insan vardı ve bugün daha huzurlu uyuyacaklar,” dedi.

Díaz, ‘ilerici bloğun’ zaferini ilan ederken ve 24 Temmuz Pazartesi gününden itibaren ‘İspanya hükümetini garanti altına almak’ için tüm ilerici güçlerle görüşmelere başlayacağını duyurdu.

Yeni seçim ufukta

Soldaki iyimserliğe rağmen, Katalanlar bağımsızlık referandumu talep edeceğinden ve sosyalistler de buna yanaşmayacağından siyasi bir çıkmaz ve yeni seçimlerin çok muhtemel olduğuna dikkat çekiliyor.

Bunun yanı sıra, sosyalistlerin oyların yarısını milliyetçi partilerden kaptığı tahmin ediliyor. Katalan milliyetçi partilerinin, referandum olmadan sosyalistlerin liderliğindeki bir hükümeti desteklemeye yanaşması pek mümkün görünmüyor.

PP başarısız oldu

Erken seçimlerde amacı sadece kazanmak değil, aynı zamanda başbakan ve PSOE lideri Pedro Sánchez’i ‘devirmek’ ve ‘sanchismo’yu ortadan kaldırmak olan PP için de hesaplaşma vakti gelmiş görünüyor.

Sumar ve PSOE bugün itibariyle koalisyon görüşmelerine başlarken, PP adayı ve lideri Alberto Núñez Feijóo, “En çok oy alan partinin adayı olarak görevimin bu diyaloğa öncülük etmek ve ülkemizi yönetmeye çalışmak olduğuna inanıyorum,” diyerek sosyalistlere ve Sumar’a ‘İspanya’yı bloke etmemeleri’ ve en çok oy alan partinin yönetmesine izin vermeleri çağrısında bulundu.

PP’nin hükümete girebilmesi için PSOE ya da Sumar’ın çekimser kalması ya da Feijóo’nun başbakan olarak göreve başlaması lehinde oy kullanması gerekiyor ki her iki parti de bunu reddetti.

Fakat aynı zamanda PP, İspanya’nın üst meclisi olan Senato’da mutlak çoğunluğu elde etti ve bu da partiye olası bir ‘ilerici hükümet’in yasama gündemini engelleme şansı veriyor.

Vox da geriledi

Seçimlerin bir diğer sürprizi de ‘Önce İspanya’ sloganını kullanan sağcı-milliyetçi Vox’un gerilemesi oldu.

Vox, 2019 seçimlerine kıyasla 19 sandalye kaybetti ve PP’nin 47 sandalyelik önemli artışına rağmen, milliyetçi-muhafazakâr hükümet için gerekli çoğunluk sağlanamadı.

Vox’un adayı ve lideri Santiago Abascal, Feijóo’yu önemli tartışmalara katılmadığı için sağ seçmenlerin ‘demobilizasyonu’ ile ve sosyalistleri ‘aklayarak’ olası bir sağ koalisyonu baltalamakla suçladı.

Avrupa

Von der Leyen: AB ve ABD arasındaki ticaret anlaşmasının son tarihten önce tamamlanması imkansız

Yayınlanma

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Washington’da yapılacak görüşmeler öncesinde perşembe günü yaptığı açıklamada, 9 Temmuz‘dan önce AB ve ABD arasında nihai bir ticaret anlaşmasının “imkansız” olduğunu, bu nedenle iki tarafın daha az ayrıntılı bir “ilke anlaşması” hedeflediğini söyledi.

AB ve ABD, Donald Trump’ın önümüzdeki hafta AB’den gelen mallara yüzde 50 gümrük vergisi uygulamakla tehdit etmesini önlemek için yaklaşık üç ay süren müzakerelerin ardından geçici bir anlaşmaya yaklaşıyor.

Von der Leyen basın toplantısında, “Bu çok büyük bir görev, çünkü AB ve ABD arasında [yıllık] 1,5 trilyon avro ile dünyanın en büyük ticaret hacmi var. Bu çok karmaşık ve çok büyük bir rakam” dedi.

“Hedefimiz ilke anlaşması” diyen von der Leyen, müzakereler için tanınan 90 günün “ayrıntılı bir anlaşmayı imkansız” hale getirdiğini de sözlerine ekledi.

İngiltere‘nin de ABD ile ilke anlaşması yaptığını söyledi: “Bildiğim kadarıyla, şu ana kadar ilke anlaşması yapan sadece iki ülke var.” ABD, çarşamba günü Vietnam ile bir anlaşma yaptığını duyurdu.

Ancak her iki anlaşma da ABD’nin “karşılıklı” gümrük vergilerini yürürlükte bıraktı. Vietnam yüzde 20, İngiltere ise yüzde 10 kabul etti.

Çin, Trump’ın Vietnam ile yaptığı ticaret anlaşmasına sert tepki gösterdi

AB Ticaret Komiseri Maroš Šefčovič, 9 Temmuz’daki son tarihten önce bir anlaşma sağlamak için bugün Washington’da görüşmelerde bulunuyor. Trump, bu tarihten sonra “karşılıklı” gümrük vergilerini yüzde 50’ye çıkaracağını tehdit etmişti. Šefčovič, ABD Hazine Bakanı Scott Bessent ile görüşecek, ardından Ticaret Bakanı Howard Lutnick ve Ticaret Temsilcisi Jamieson Greer ile bir araya gelecek.

Lutnick, anlaşma yapmayan ülkelere 9 Temmuz’dan sonra gümrük vergilerinin artırılacağını söyledi.

AB diplomatları Financial Times‘a, bloğun muhtemelen yüzde 10’luk genel vergi artışını kabul edeceğini, ancak çelik gibi ürünlere uygulanan sektörel gümrük vergilerinin yüzde 50’ye, araç ve araç parçalarına uygulanan gümrük vergilerinin yüzde 25’e indirilmesini istediğini söyledi.

AB, ticaret fazlasını azaltmak için daha fazla ABD malı satın almayı taahhüt etmeye hazırdı.

Otomobil endüstrisinin büyük baskısı altında olan Almanya Başbakanı Friedrich Merz, geçen hafta hızlı bir anlaşma yapılması çağrısını yineledi.

Merz, “Bu, ABD ile son ayrıntısına kadar müzakere edilmiş, özenle hazırlanmış, kapsamlı bir ticaret anlaşması değil” dedi ve şunları ekledi:

“Burada söz konusu olan, özellikle ülkemizin kilit sektörleri olan kimya, ilaç, makine mühendisliği, alüminyum, çelik ve otomotiv endüstrileri için gümrük anlaşmazlığının hızlı bir şekilde çözülmesidir. Şu anda hızlı bir sonuca ihtiyacımız var. Aylarca süren uzun ve karmaşık müzakerelerdense, hızlı ve basit bir çözüm daha iyidir.”

İngiltere, yıllık 100.000 araç ihracatı ve %10 gümrük vergisi ile bir kota elde etti. İngiltere’nin ABD’ye jet motoru ve diğer havacılık bileşenleri ihracatı da Amerikan vergilerinden muaf tutuldu.

Sadece ABD’den gelen biyoetanol üzerindeki gümrük vergilerini düşürdü ve ABD’den sığır eti ithalatı için kotalarını artırdı.

ABD’nin gümrük vergileri, AB’nin ABD ile yıllık ticaretinin yaklaşık %70’ine denk gelen 380 milyar avroyu kapsıyor.

Amerika, bakır, kereste, havacılık parçaları, ilaç, çipler ve kritik mineraller dahil olmak üzere neredeyse tüm AB ticaretini kapsayacak şekilde daha yüksek sektörel vergileri genişletmeyi düşünüyor.

Okumaya Devam Et

Avrupa

Almanya, Kuzey Akım’ı yeniden başlatma girişimlerini engellemek için harekete geçti

Yayınlanma

Friedrich Merz hükümeti, Almanya ile Rusya’yı birbirine bağlayan Kuzey Akım doğalgaz boru hatlarının yeniden faaliyete geçirilmesine yönelik her türlü girişimi engellemek için yollar arıyor.

Ekonomi Bakanlığı’ndan gelen yazışmalara göre, Berlin, boru hatlarının yeniden faaliyete geçirilmesini mümkün kılacak her türlü sahiplik değişikliğini tespit edebilmek için yatırım inceleme yasalarını güçlendirmeyi düşünüyor.

Financial Times‘ın gördüğü, Yeşiller milletvekillerinin boru hatlarıyla ilgili sorularına yazılı yanıtında, bakanlık “yatırım taramasına ilişkin yasal bir değişiklik olup olmayacağını şu anda tartıştığını” belirtti.

2022’de sabotaj sonucu hasar gören boru hatları, Berlin’in enerji konusunda Moskova’ya aşırı bağımlılığının sembolü haline geldi. Geçmişte gaz arzının yüzde 50’sinden fazlasını Rusya’dan sağlayan Almanya, Ukrayna müdahalesi sonrası rotayı değiştirdi.

Alman hükümeti, mart ayında Financial Times’ta yer alan, Kremlin bağlantılı Rus ve ABD’li işadamlarının boru hatlarını yeniden faaliyete geçirmek için girişimlerde bulunduğu yönündeki haberler üzerine alarma geçti ve Merz, boru hatlarının kapatılmasının devamı için Berlin ve Brüksel’deki yetkililerle görüşmelere başladı.

Konuyla ilgili bilgisi olan kişilere göre, Berlin dört Kuzey Akım boru hattının hiçbirinde devlet kontrolü bulunmuyor ve mevcut mevzuat uyarınca, boru hatlarının sahibi olan İsviçre merkezli şirketin sahipliğinde herhangi bir değişiklik yapılmasını engellemek için çok az şey yapabilir.

Boru hatlarının yeniden faaliyete geçirilmesi için teknik sertifika verilmesi gerekecek, ancak kurallar değiştirilmedikçe bunu durdurma yetkisi yok.

Almanya başbakanı, AB’nin Rusya’ya uygulayacağı yeni yaptırımlar kapsamında boru hatlarının yasaklanmasını istedi.

Ancak, Slovakya’nın muhalefeti nedeniyle AB liderleri bu hafta yeni yaptırım paketini onaylayamadı.

Görüşmelere doğrudan bilgi sahibi bir kişiye göre, boru hatlarının yeniden kullanıma açılmasını isteyenlerden biri olan ABD’li yatırımcı Stephen Lynch, 6 Mayıs’ta planlarını görüşmek üzere Alman ekonomi bakanlığına davet edildi. Toplantı ilk olarak Die Zeit tarafından haberleştirildi.

Yeşiller milletvekillerinin Lynch ile yapılan toplantı hakkında soruları üzerine ekonomi bakanlığı, üst düzeyde herhangi bir toplantı yapılmadığını, ancak yetkililerin uzmanlık alanlarıyla ilgili kurum ve kişilerle sık sık bilgi alışverişinde bulunduğunu söyledi.

Lynch’in düşüncelerini yakından bilen bir kişiye göre, ABD’li yatırımcı Stephen Lynch, Avrupa’nın bir gün tekrar Rus gazını satın almaya hazır olacağına inanıyor. ABD’li yatırımcı, hasarlı boru hatlarının onarımının maliyetli bir iş olduğunu ve Avrupa’nın talebini karşılamak için bir tanesinin yeterli olacağını savunarak, bu onarımın gerekli olmayacağına inanıyor.

Lynch, FT’nin yorum talebine hemen yanıt vermedi.

Almanya yasalarına göre, Berlin, işlem “Almanya’nın kamu düzeni veya güvenliği için bir tehdit” olarak değerlendirilirse, kritik altyapı ile ilgili AB dışı yatırımcıların mülkiyet değişikliklerini engelleyebilir.

Kuzey Akım boru hatlarını işleten şirketin merkezi, Avrupa Serbest Ticaret Birliği’ne üye olan İsviçre’de bulunduğu için, devralma işlemi mevcut kurallara göre yatırım incelemesine tabi olmayacak.

Kuzey Akım projesi, Rusya Devlet Başkanı Putin ile yakın ilişkileri olan eski Şansölye Gerhard Schröder tarafından başlatılmıştı.

İlk Trump yönetimi, dönemin Şansölyesi Angela Merkel’e projeden çekilmesi için baskı yapmıştı.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov’un sözcüsü perşembe günü yaptığı açıklamada, boru hatlarının yeniden faaliyete geçmesini engelleme çabalarının, Rusya’nın bağımsız politikasına karşı Avrupa’nın “öfkesini” gösterdiğini ve Rusya’nın “ne pahasına olursa olsun” bu politikayı izleyeceğini söyledi.

Son aktivasyon planları, Almanya’da ucuz Rus gazı konusunda tartışmaları yeniden alevlendirdi.

Almanya için Alternatif partisi (AfD) boru hatlarının yeniden faaliyete geçirilmesini isterken, bazı önde gelen CDU ve SPD politikacıları da yüksek enerji fiyatlarını hafifletmek ve Almanya’nın zor durumdaki sanayisine yardımcı olmak için bu çağrıları destekledi.

Ancak Alman hükümeti Yeşiller milletvekillerine, AB Komisyonu’nun “Rusya’dan AB’ye enerji ithalatını kademeli olarak sona erdirme” çabalarını desteklediğini söyledi.

“Bu, AB’nin enerji bağımsızlığını ve güvenliğini artırmaya önemli bir katkı sağlayacaktır” diye yazdı.

Okumaya Devam Et

Avrupa

İngiliz yargısı: İsrail’e silah satışı yargının konusu değil

Yayınlanma

Yüksek Mahkeme, İsrail’e silah satışı kararının mahkemelerin değil, yürütmenin yetki alanına girdiğine hükmetti. Kararda, İsrail’e silah satışı konusunun anayasal olarak son derece siyasi bir mesele olduğu vurgulandı.

Filistin merkezli insan hakları örgütü Al-Haq ile İngiltere merkezli Küresel Hukuki Eylem Ağının (GLAN) İsrail’e silah satışını sürdüren İngiltere hükümeti aleyhine açtıkları davada Yüksek Mahkeme, konunun yargının meselesi olmadığına hükmetti.

İngiltere’de Yüksek Mahkeme, Al-Haq ile GLAN’ın, İsrail’e askeri teçhizat ihracatı konusunda İngiliz hükümetine karşı açtıkları davaya ilişkin kararını yazılı açıkladı.

Yargıçlar Stephen Males ve Karen Steyn, 72 sayfalık karar metninde davanın yalnızca muafiyet düzenlemesiyle ilgili genel tartışmadan ibaret olmadığını, bunun ötesinde “çok daha dar ve odaklanmış mesele”ye ilişkin olduğunu belirtti.

Karar metninde şu ifadelere yer verildi:

“Bu mesele, İngiltere’de üretilen bazı bileşenlerin İsrail’e tedarik edileceği ya da edilebileceği ve Gazze’deki çatışmada uluslararası insancıl hukukun ciddi şekilde ihlal edilmesinde kullanılabileceği ihtimali nedeniyle, sorumlu bakanlar tarafından makul şekilde İngiltere’nin savunması ve uluslararası barış ve güvenlik için hayati önem taşıdığı düşünülen belirli birçok taraflı savunma işbirliğinden çekilmesi gerektiğine karar vermenin mahkemeye açık olup olmadığıdır.”

Yargıçlar, bu konunun Anayasa’ya göre son derece hassas ve siyasi olduğunun, mahkemelerin meselesi olmadığının, buna karşın demokratik açıdan parlamentoya ve seçmenlere karşı sorumlu bulunan yürütmenin sorunu olduğunun altını çizdi.

İsrail’e tüm silah satış lisanslarının durdurulması talep edilmişti

Al-Haq ve GLAN, İsrail’e yönelik silah satışlarının askıya alınmasına ilişkin yazılı taleplerinin sürekli görmezden gelinmesi üzerine geçen yıl Yüksek Mahkemeye İngiltere aleyhine başvuru yapmıştı. İngiltere hükümetinden, F-35 savaş uçaklarının parçaları dahil İsrail’e tüm silah satış lisanslarının durdurulması talep edilmişti.

Başvuruda, İsrail’in sivillere, sivil altyapıya, sivillerin sığındığı hastane, fırın, okul gibi yapılara, gıda depolarına, su rezervlerine saldırıları ile zorla yerinden etme ve açlığa mahkûm etme gibi politikalarına ilişkin detaylar paylaşılmıştı.

Davanın duruşmaları, 18 Kasım 2024’te ve 13 Mayıs 2025’te yapılmıştı.

Oxfam, Uluslararası Af Örgütü (Amnesty) ve İnsan Hakları İzleme Örgütü gibi uluslararası sivil toplum kuruluşları da İngiltere’nin silah satışlarını sürdürerek uluslararası hukuk kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmediği yönündeki kanıtları mahkemeye sunmuştu.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English