Bizi Takip Edin

Ortadoğu

İsrail, ateşkesten sonra ilk kez Beyrut’u vurdu

Yayınlanma

İsrail, Lübnan’dan ülkenin kuzeyine iki roket atıldığı bahanesiyle Lübnan’ın güneyini bir dizi hava saldırısıyla hedef aldı, ardından 27 Kasım’da yürürlüğe giren ateşkesten sonra ilk kez Beyrut’u vurdu.

İsrail ordusu sabah saatlerinde Lübnan’dan İsrail’in kuzeyindeki Kiryat Şimona kentine iki roket atıldığını ve bunlardan birinin hava savunma sistemleri tarafından engellendiğini, diğerinin ise açık bir alana düştüğünü duyurdu. Saldırıda herhangi bir can kaybı veya yaralanma yaşanmadı.

İsrail ordusu, bu saldırıya yanıt olarak Lübnan güneyindeki Hizbullah’a ait hedeflere hava saldırıları düzenlediğini açıkladı. ​Lübnan medyası da İsrail savaş uçaklarının, Lübnan’ın güneyindeki Nebatiye ve Sur kentlerine bağlı birçok bölgeye saldırılar düzenlediğini bildirdi.

Lübnan Sağlık Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, Nebatiye kentine bağlı Kefr Tebnit beldesinde düzenlenen İsrail hava saldırısı sonucu ilk belirlemelere göre bir kişi öldü, 8 kişi yaralandı. Açıklamada, söz konusu saldırılarda yaralananlardan 3’ünün çocuk olduğu belirtildi.

Üst düzey bir Hizbullah yetkilisi de El-Mayadin’e yaptığı açıklamada örgütün bu roket saldırılarıyla bir bağlantısı olmadığını ve bu tür saldırıların “İsrail’in Lübnan’a yönelik saldırılarını sürdürmesi için bahane üretmeye yönelik şüpheli bir girişim” olduğunu söyledi.

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, saldırıların ardından yaptığı açıklamada, “Kiryat Shmona’nın kaderi, Beyrut’un kaderiyle aynıdır” diyerek, Lübnan’ın başkentini hedef alabileceklerinin sinyalini verdi. İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee ise Beyrut’un güneyindeki Hades Mahallesi’ni hedef alacaklarını söyleyerek bölge sakinlerinin bulundukları yerleri “tahliye etmelerini” istedi.

Bölge sakinleri, İsrail ordusundan gelen tehdidin ardından bulundukları yerleri terk etmeye başladığı sırada savaş uçakları, Beyrut’un güneyindeki bir binayı 2 füzeyle hedef aldı. Beyrut’un birçok bölgesinde duyulan saldırıya maruz kalan binadan dumanların yükseldiği görüldü. Saldırı sonucu Hades Mahallesi’ndeki bina yerle bir oldu.

Lübnan’ın başkenti en son iki ülke arasında ateşkes anlaşmasının devreye girdiği 27 Kasım 2024’te bombalanmıştı.

Lübnan hükümeti ise ABD ve Fransa’ya çağrıda bulunarak, İsrail’in Beyrut’a yönelik saldırılarını önlemeleri için yardım talep etti. ​

Ortadoğu

Netanyahu’nun ‘kırılgan’ zaferi: Zorunlu askerlik krizi ertelendi

Yayınlanma

İsrail Meclisi

İsrail’de hükümet içinde zorunlu askerlik krizi devam ederken muhalefetin Netanyahu iktidarını devirme girişimi başarısızlıkla sonuçlandı. Meclisin feshi için sunulan yasa tasarısına koalisyon ortağı Ultra Ortodoks (Harediler) partilerin desteğini çekmesinin ardından Meclis’te gerekli çoğunluğu sağlayamadı.

The Times of Israel’in haberine göre, muhalefetin dün sunduğu meclisin feshine ilişkin tasarı ön oylamada 61’e karşı 53 oyla reddedildi.

Ön oylamadan kısa bir süre önce Şas Partisi ile Birleşik Tevrat Yahudiliği’ni oluşturan iki ana partiden biri olan Degel HaTorah (Tevrat Sancağı) partisi hükümetle Haredi öğrencilerin askerlikten muaf tutulması yönünde anlaşmaya vardıklarını ve meclisin feshedilmesine karşı oy kullanacaklarını duyurdu.

Haredi koalisyon üyelerinin destek vermesi halinde meclisten geçmesi mümkün olacak yasa tasarısı, Şas ve Degel HaTorah partilerinin son anda desteğini çekmesiyle yeterli çoğunluğa ulaşamadı.

İsrail Meclisi’nin feshi için kritik gün: Hükümet ne yapacak?

Netanyahu hükümetinin iktidar koalisyonu, 120 sandalyeli İsrail Meclisi’nde 68 milletvekiliyle temsil ediliyor. Meclisin feshedilmesi için çoğunluğun sağlanması yani en az 61 milletvekilinin onayı gerekiyor.

Netanyahu’nun hükümeti ayakta tutma çabası sonuç verdi

İsrail Meclisi Dışişleri ve Savunma Komitesi Başkanı Yuli Edelstein, Netanyahu’nun talimatıyla koalisyon iktidarının devrilmesini engellemek için ön oylama öncesi hükümet ortağı Ultra Ortodoks partilerin temsilcileriyle uzun görüşmeler gerçekleştirdi.

Edelstein, yaptığı yazılı açıklamada, Tevrat okullarında eğitim alanların askerlikten muaf tutulmasına ilişkin yasal düzenlemenin temel ilkeleri konusunda Ultra Ortodoks koalisyon ortaklarıyla uzlaşmaya vardıklarını duyurdu.

Ultra Ortodoks koalisyon ortakları Birleşik Tevrat Yahudiliği ve Şas partileri, Tevrat okullarında eğitim alanların askerlikten muaf tutulmasına ilişkin yasal düzenleme yapılmaması nedeniyle sık sık hükümeti devirmekle tehdit ediyordu.

Ultra Ortodoks milletvekillerinden bazıları hükümetten çekilebilir

Başbakan Netanyahu liderliğindeki koalisyon iktidarı, meclisin feshine ilişkin oylamadan istediği sonucu alırken Haredilerin askerlikten muaf tutulmasına ilişkin krizin tam çözüme kavuşturulamaması hükümet için hala risk oluşturuyor.

Haaretz gazetesi, Birleşik Tevrat Yahudiliği içerisinden bir kaynağa dayandırdığı haberinde, Degel HaTorah ve Şas’ın fesih tasarısına karşı oy kullanması durumunda, Birleşik Tevrat Yahudiliği çatısı altındaki Agudat Israel milletvekillerinin hükümetten ayrılacağını öne sürdü.

Nitekim Ynet New’e göre Agudat Israel partisinden Milletvekili Meir Porush ve bir milletvekili ortada somut bir askerlik yasa tasarısı olmadığı gerekçesiyle oylamada muhalefetin önergesine destek verdi. Milletvekili Yisrael Eichler ise partisiyle ters düşerek Şas ve ile birlikte oy kullandı

Agudat Israel’in hükümetten olası çekilmesi hükümeti devirmiyor ancak Netanyahu’ya 120 sandalyeli mecliste 64 üyeli bir kırılgan çoğunluk bırakacak.

Haredilerin askere alınması tartışması

İsrail yasalarına göre 18 yaşını geçen herkesin zorunlu askerlik hizmetini yapması gerekirken, Haredilerin askerlikten muaf tutulması yıllardır ülkede tartışılıyor.

İsrail’in başta Gazze Şeridi olmak üzere 7 Ekim 2023’ten itibaren bölgede yükselen saldırganlığı nedeniyle asker ihtiyacı da artmaya başladı.

ABD’li elçi, İsrail koalisyon hükümeti çökmesin diye devrede

Gazze Şeridi’nde ateşkesi bozarak saldırıların yeniden başlamasıyla bu ihtiyaç yeniden ciddi şekilde hissedilirken ordunun 7 bini savaş bölgelerinde görev alacak şekilde olmak üzere 12 bin askere ihtiyaç duyduğu ifade ediliyor.

Geçen sene asker ihtiyacının artmasıyla askerlikten muaf Ultra Ortodoks Yahudi gençlerin orduya alınmasına yönelik çalışmalar, İsrail’in en tartışmalı konularından biri haline gelmişti.

İsrail Yüksek Mahkemesi, 25 Haziran 2024’te Haredi erkeklerin zorunlu askerlikten muaf tutulmasının yasal dayanağının bulunmadığına ve askerliğe uygun olanların göreve alınması gerektiğine karar vermişti.

Nüfusun yaklaşık yüzde 13’ünü oluşturan Harediler, zorunlu askerliğe karşı çıkıyor ve hayatlarını Tevrat çalışmalarına adadıklarını belirtiyorlar.

Netanyahu’nun Haredi koalisyon ortakları, Başbakan’a Haredilerin askerlikten muaf tutulacağı bir askerlik yasası çıkarılması için baskı yapıyor.

Okumaya Devam Et

Ortadoğu

Netanyahu’dan Suriye ile normalleşme için “Türk üssü” şartı

Yayınlanma

Ahmed Şara

Axios’a göre Netanyahu, Ahmed Şara’nın Trump yönetimi ile yakın ilişki kurma isteğini Suriye ile normalleşme için “diplomatik bir fırsat” olarak görüyor. Trump’ın Şam’a gönderdiği din adamları da Şara için “Unicorn” benzetmesi yapıp Şara’nın “İsrail ile barış gündemini hayata geçirebilecek benzersiz bir lider” olduğu değerlendirmesinde bulundu.

ABD yönetimi, İsrail’le Suriye’de HTŞ liderliğindeki geçiş yönetimi arasında normalleşme arayışını sürdürürken, Ankara Büyükelçisi ve Suriye Temsilcisi Tom Barrack’ın geçen haftaki Tel Aviv ziyaretinde İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yaptığı görüşmenin ayrıntıları sızdı. Netanyahu’nun ABD’den İsrail-Suriye müzakerelerinde arabuluculuk yapmasını istediği, Suriye’de herhangi bir Türk üssünü kurulmamasını da olası bir güvenlik anlaşması için şart koştuğu belirtildi.

Axios’a konuşan iki İsrailli kaynağa göre, Netanyahu Barrack’a Suriye’deki geçiş hükümetiyle “güncellenmiş bir güvenlik anlaşması ve nihai bir barış anlaşması” için müzakere yapmak istediğini söyledi. Kaynaklar Netanyahu’nun, ABD Başkanı Donald Trump ile Ahmed Şara (Ebu Muhammed Colani) arasında geçen ay Riyad’da yapılan görüşmede kazanılan “ivmeyi”, Şam ile ABD arabuluculuğunda müzakerelere başlamak için kullanmak istediğini belirtti.

Üst düzey bir İsrailli yetkiliye göre Netanyahu’nun ilk amacı, İsrail’in Suriye’ye ait Golan Tepeleri’ni 1967’de işgal etmesi sonrası iki ülkenin 1974’te imzaladığı ve sınırda bir tampon bölge oluşturan ‘Kuvvetlerin Ayrıştırılması Anlaşması’nın bazı değişikliklerle güncellenmesi. Netanyahu’nun buradan başlayarak nihai barışa varacak şekilde Suriye ile bir dizi anlaşma yapmak istediği belirtildi.

Barack: Şara yeni anlaşmalara açık

Kaynaklara göre Netanyahu, Şara’nın Trump yönetimi ile yakın ilişki kurma isteğini “diplomatik bir fırsat” olarak görüyor. İsrailli kaynaklardan biri, “Suriye ile olabildiğince hızlı şekilde normalleşmeyi denemek ve o noktaya doğru ilerlemek istiyoruz” dedi. Yetkililere göre Barrack da Netanyahu’ya “Şara’nın İsrail’le yeni anlaşmaları ele almaya açık olduğunu” söyledi.

Şara’ya “Unicorn” benzetmesi

Öte yandan Trump’ın onayı ile Şam’a giden ve İbrahim Anlaşmalarının mimarları olarak bilinen Yahudi din adamı Abraham Cooper ve Evanjelik Pastör Johnnie Moore Ahmed Şara ile görüştü.

İki yakın dost olan Haham Cooper ve Pastör Moore, bu ziyaretin amacını “ABD’nin Suriye ile normalleşme olasılığını değerlendirmek” olduğunu açıklamıştı.

Görüşmeden sonra Reuters’a konuşan Moore ana gündem İsrail ile ilişkilerin geleceği olmasa da bu konunun da gündeme geldiğini söyledi. “Barışın mümkün, hatta muhtemel olduğunu düşünüyorum. Ancak öncelik, Suriye’nin kendi iç meselelerine odaklanması olmalı” dedi.

Habere göre Moore ve Cooper, Şara’nın İsrail ile barış gündemini hayata geçirebilecek “benzersiz” bir lider olduğunu düşünüyor. Moore, “Silikon Vadisi’nde buna ‘Unicorn’ derler; yani eşi benzeri yok” ifadesini kullandı. Cooper ise, “Şu anda daha olumlu bir tablo yaratmak için bir fırsat penceresi açık. Ama bu, önümüzdeki görevlerin büyüklüğünü küçümsemek anlamına gelmez” dedi.

Netanyahu’nun ‘kırmızı çizgileri’

Öte yandan, Axios’a konuşan ABD’li bir yetkiliye göre İsrailliler görüşmede Barrack’a, Suriye konusundaki bazı “kırmızı çizgilerini” de iletti. Bunlar şöyle sıralandı:

– Suriye’de hiçbir Türk askeri üssünün bulunmaması,

– İran ve Hizbullah’ın ülkede yeniden varlık göstermemesi,

– Suriye’nin güneyinin askerden arındırılmış bölge haline getirilmesi,

– Daha önce sınırda konuşlanmış BM gücüne ABD güçlerinin eklenmesi,

– Yeni bir anlaşma imzalanana kadar, İsrail’in Suriye’deki güçlerinin çekilmemesi.

İsrail, askeri alt yapıyı imha etmişti

İsrail ordusu, HTŞ liderliğinde cihatçı güçlerin Beşar Esad yönetimini 8 Aralık 2024’te devirmesi sonrasında “olası saldırılara” karşı ön almak iddiasıyla Suriye’deki işgalini Golan üzerinden derinleştirip Şam’ın eteklerine yaklaşmıştı. İsrail aynı zamanda, Suriye ordusunun askeri alt yapısını yüzlerce hava saldırısı ile imha etmişti. Bu dönemde Şara’nın İsrail işgaline sesini yükseltmemesi ve “yeni ihtilaf arayışında olmadıklarını” söylemesi dikkat çekmişti. Sonrasında da İsrail ile Suriye’nin yeni yönetiminin üçüncü ülkeler üzerinden dolaylı müzakereler yürüttüğü ortaya çıkmıştı. Bu gelişmelerle eş zamanlı olarak İsrail, Türkiye’nin Suriye’de kalıcı üs kurmak istediği bölgelere de hava saldırısı düzenlemiş, İsrail ile Türkiye’nin de “çatışmasızlık mekanizması” için Azerbaycan’da müzakereye başladığı açıklanmıştı.

‘Şara Ankara’dan emir almıyor’

Axios’a geçen hafta konuşan üst düzey bir İsrailli yetkili ise Şara’nın İsrail’in düşündüğünden “daha elverişli olduğunu ve Ankara’dan emir almadığını” söyleyip “Suriye hükümetinin ABD ve Suudi Arabistan’a yakın olması bizim için daha iyi” demişti.

‘Golan konusunda daha esnek olabilir’

Suriye ile İsrail arasındaki olası barış görüşmelerinin kilit noktası ise BM’ye göre Suriye toprağı olan ve İsrail’in 1967’den beri işgal altında tuttuğu Golan Tepeleri olacak. Beşar Esad dönemi, son 30 yıldır bu konuda yapılan görüşmelerde, İsrail’le barış için Golan’dan tam çekilme şartından geri adım atmamıştı.

Axios’a konuşan İsrailli yetkililer ise Şara’nın hükümetinin gelecekteki barış görüşmelerinde bu konuyu gündeme getireceğini ama Esad’dan daha esnek davranabileceğini düşündüklerini söyledi.

Okumaya Devam Et

Ortadoğu

Suriye, halk plajlarında bikiniyi yasakladı; lüks plajlarda serbest

Yayınlanma

Suriye’de Esad yönetimini deviren Ahmed Şara liderliğindeki Suriye geçiş hükümeti halk plajlarında bikiniyi yasakladı. Artık halk plajlarında “burkini gibi daha kapalı” kıyafetler zorunlu olacak. Açıklamada, Suriyelilerin “kamusal alanlarda bol giysilerle omuz ve dizlerini kapatıp dar giysilerden kaçınmaları” gerektiği de savunuldu.

Suriye geçiş hükümeti kadınlara halk plajlarında mayo ve bikiniyi yasakladı. Turizm Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre kadınlara halk plajlarında, “vücudun daha fazla bölümünü kapatan diğer uygun” kıyafetler” veya burkini (tesettür mayosu) giyme zorunluluğu getirildi.

Savaş sonrası Suriye’yi dönüştüren ‘Sünni popülizm’

Plaja gidenlerin “daha düzgün” kıyafetler giymeleri gerektiği savunulan bakanlık açıklamasında, dayatmanın gerekçesi olarak “kamu yararı” gösterildi. Açıklamada, yüzme alanlarının dışında da kadınların dar olmayan kıyafetler “giymeleri gerektiği”, erkeklerin ise üstsüz gezmesine izin verilmeyeceği belirtildi.

‘Lüks’ yerler yasaktan muaf

Öte yandan, “lüks” olarak tanımlanan özel plajlarda ve tesislerde yeni kurallara uymanın zorunlu olmadığı belirtildi. Turizm Bakanlığı, “genel ahlak sınırları içindeki Batılı mayoların” bu tür mekanlarda yasaktan muaf tutulduğunu açıkladı.

Açıklamada, Suriyelilerden genel olarak kamusal alanlarda “bol giysiler giymeleri, omuz ve dizlerini kapatmaları, şeffaf ve dar giysilerden kaçınmalarının” istenmesi de dikkat çekti.

Suriye Turizm Bakanlığı, yeni yasakların nasıl uygulanıp kontrol edileceğine dair ayrıntı vermedi.

HTŞ katliamlarından kurtulan Suriyeliler ölüm ve yıkımı anlatıyor

Kadınlara karşı Esad döneminde görülmemiş bu yasaklar sosyal medyada tepki çekti. Birçok Suriyeli, yeni İslamcı yönetimin kişisel özgürlüklerini kısıtlamasından duydukları endişeyi beyan etti. New Arab’ın AFP’den aktardığına göre, Shaza isimli bir kadın Facebook hesabından yaptığı paylaşımda “Suriye ılımlı ve açık bir ülkedir. Burada herkes kısıtlama olmaksızın yaşayabilmeli. Bakanlığın kararını gözden geçirmesi gerekir” diye yazdı.

Soyadını paylaşmak istemeyen Doha isimli bir kadın da AFP’yle söyleşisinde, plajda genellikle bikini giydiğini ancak gelecekte “daha dikkatli” olacağını söyledi. Doha, “Bu kararı genelleştirip herkese dayatmanın mümkün olduğunu düşünmüyorum” derken, insanların durumun nasıl geliştiğini gözlemleyip ne giyeceklerine buna göre karar vereceklerine inandığını belirtti. AFP’nin konuştuğu Yahya Kabişo isimli bir erkek ise kadınlara yönelik dayatmalara destek verip “yeni kuralların Suriye toplumunun kültürünü yansıtan bir görev olduğunu” savundu.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English