Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

“İsrail Gazze’ye karadan müdahalenin askeri ve siyasi bedelini ödemeye hazır mı?”

Yayınlanma

Hamas’ın Aksa Tufanı’na Demir Kılıçlar ile yanıt veren İsrail, 7 Ekim’den bu yana abluka altındaki Gazze’ye karadan girmeye hazırlanıyor. Hedef gözetmeksizin bomba yağdırdığı bölgede, hayatını kaybedenlerin sayısı 6 bine yaklaştı. İsrail ordusu sınıra önemli oranda askeri güç yığarken İsrailli yetkililer “intikam” yeminleri ediyor. Beklenen o harekatın gecikmiş olması İsrailli yöneticiler ve güvenlik teşkilatları arasında anlaşmazlık olduğuna dair bir dizi şüpheye yol açtı. Öte yandan Hamas’ın 20 yıldır bu savaşa hazırlandığı ve karadan girdiği taktirde İsrail ordusuna büyük kayıp verdireceği belirtiliyor. Ayrıca Hamas’ın elindeki İsrailli rehineler konusu da İsrail ordusunun manevra alanını daraltan diğer önemli bir başlık.

Aşağıda çevirisini okuyacağınız makale İsrail’in Gazze’ye yönelik operasyonunun nasıl ve neden felaketle sonuçlanacağını açıklıyor. Majalla’da yer alan ve Washington merkezli Orta Doğu Enstitüsü’nde Savunma ve Güvenlik Programı Direktörü olan Bilal Saab’ın kaleme aldığı analizi dikkatinize sınıyoruz:

***

İsrail’in Gazze’ye kara saldırısı felaketi

Hamas sadece silahları olan bir oluşum değil aynı zamanda bir fikirdir. Onu öldürürseniz, yerine muhtemelen daha radikal ve şiddet yanlısı başka bir şey geçecektir.

Bilal Saab

İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF), İsrail hükümetinin Hamas’ı “ortadan kaldırma” ya da “yok etme” gibi saçma hedeflerini pratik, gerçekçi ve ulaşılabilir askeri hedeflere dönüştürmek gibi zorlu bir konumda.

En şahin İsrailli generaller bile Gazze’deki Filistinlilerin büyük bir kısmının desteğini alan Hamas gibi köklü, siyasi ve askeri bir hareketi yok etmenin neredeyse imkânsız olduğunu biliyor.

Hamas bir fikirdir. Sadece silahları olan bir oluşum değil. Onu öldürürseniz, yerine muhtemelen daha radikal ve şiddet yanlısı başka bir şey geçecektir.

Burası Üçüncü Reich (Nazi Almanyası) ya da İmparatorluk Japonya’sı değil. Eğer IDF, Hamas’ı silahsızlandırırsa ne Gazze’yi kontrol edecek ne de Batı’nın İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Almanya ve Japonya’ya yaptığı gibi orayı bir demokrasiye dönüştürecek.

IDF bunun yerine Hamas’ın askeri kapasitesini önemli ölçüde azaltmaya ve ideal olarak silahtan arındırmaya çalışacak. Hamas’ın füze, roket ve silahlı insansız hava aracı ateşleme ve üretme kabiliyetini azaltmak ve muhtemelen ortadan kaldırmak IDF için en önemli öncelik olacak.

Zorluklar ve riskler

Ancak bu önceliğin kendisi, bazıları stratejik/politik, bazıları operasyonel/taktik olmak üzere bir dizi risk ve zorluk taşıyor.

Stratejik olarak IDF, Hamas’a karşı sert operasyonlar düzenlemekle -ki bu grubun zayıflatılması ya da silahsızlandırılması için gerekli- Hamas’ın elindeki 200’den fazla rehinenin hayatını korumak (ve ideal olarak onları serbest bıraktırmak) arasında bir denge kurmak zorunda. Eğer IDF daha hafif ve cerrahi operasyonlar yürütürse Hamas’a karşılık verme ve dolayısıyla İsrail askerlerinin hayatını riske atma şansı verir. Bu delikten iplik geçirmek hiç de kolay olmayacaktır.

Hamas’ın uzun yıllar boyunca metodik olarak inşa ettiği devasa tünel altyapısı, IDF’nin operasyonlarına önemli oranda karmaşıklaştırıyor. Bu tüneller uzun, derin, dar ve birden fazla kattan oluşuyor. Hamas savaşçıları buralarda uzun süre yaşayabilir ve barınabilir. Bu tünellerin içinde ve içinden savaşabilirler.

IDF’ye karşı operasyonlarını komuta ve kontrol edebilirler. Stratejik silahlarını depolayabilirler ve büyük olasılıkla tüm rehinelerini burada tutuyorlar.

Tüneller Hamas’ın savaş stratejisinin taktiksel bir özelliği değil. Aksine, stratejinin temel unsurlarından biri. Hamas’a yer üstünde sahip olmadığı operasyonel ve taktiksel esnekliği sağlıyorlar. Tüneller Hamas’ın vur-kaç operasyonları yapmasını kolaylaştırıyor ki büyük ihtimalle IDF’ye karşı da bunu yapacaklar.

IDF hem şehir hem de yeraltı savaşları için eğitildi. Sadece bu farklı savaş türleri için uzmanlaşmış birimlere değil, aynı zamanda bazıları yerel olarak üretilen, bazıları ABD tarafından sağlanan özel ekipmanlara da sahip.

Ancak IDF, birliklerini yerin altına gönderip yakın çatışmaya girene kadar onları neyin beklediğini bilemeyecekler. Nefes almak, görmek, yön bulmak, ateş etmek, iletişim kurmak için tasarlanan tüm bu özel yeraltı ekipmanları çok kolay bir şekilde arızalanabilir.

Hamas’ın olası karşı önlemlerini hesaba katmıyorum bile. Tıpkı IDF’nin böyle bir savaşa hazırlandığı gibi Hamas da uzun yıllardır hazırlık yapıyor.

Yukarıda tartışıldığı gibi Hamas’ın silahsızlandırılması ve rehine güvenliği arasındaki hassas dengeye uygun olarak IDF tünelleri yok etmek için elindeki tüm seçenekleri kullanamaz.

Örneğin, militanları temizleyemez ya da dumanla dışarı atamaz. Tünelleri su altında bırakamaz. Ağır mühimmat kullanamaz. Bu yöntemlerin rehineler için yarattığı fiziksel güvenlik riskleri nedeniyle çimento dökemez (çimento ucuz ancak rehineleri kurtarmadan önce kullanamazsınız).

Zayıf istihbarat

Tüm bunlar IDF’nin rehinelerin nerede olduğuna dair mükemmel bir istihbarata sahip olduğunu varsayıyor ki muhtemelen öyle değil. IDF yeterli ve doğru istihbarata sahip değilse cerrahi operasyonlara girişemez ve ülkenin içinden geçmekte olduğu tarihi istihbarat başarısızlığı göz önüne alındığında İsrail’in istihbarat kabiliyetlerine duyulan güven şu anda pek yüksek değil.

Bu tür bir istihbaratın varlığı IDF’nin Hamas’a nasıl müdahale edeceği kararını da şekillendirecek. Önce tünelleri mümkün olduğunca militanlardan temizleyip rehineleri kurtarmayla devam edecek, sonra da tünelleri imha mı edecek? Yoksa senaryo tersine mi işliyor? Eğer imha, temizlemeden önce geliyorsa, bu bizi kritik rehine güvenliği meselesine geri götürür.

Son olarak ister Lübnan’dan ister Suriye’den olsun, başka bir cephenin açılması ihtimali IDF’nin operasyonlarını inanılmaz derecede zorlaştıracaktır.

İsrail hükümeti, Lübnanlı grubun savaşa girmesi halinde kuzey sınırı boyunca Hizbullah’a karşı başka bir cepheye hazır olduğunu istediği kadar söyleyebilir.

Ancak gerçekte, iki ya da çok cepheli bir çatışma IDF’nin kapasitesini büyük ölçüde zorlayacak ve İsrail hükümeti üzerinde muazzam bir siyasi baskı yaratacak.

İsrail’le 34 gün boyunca savaştığı 2006 yılına kıyasla bugün çok daha güçlü olan Hizbullah, İsrail’i Gazze’yi işgal etmekten caydıramayabilir ama İsrail birliklerinin Gazze’ye girme ve Hamas’la savaşma şeklini etkilemek için elinden geleni yapacaktır.

Ne Hizbullah ne de İran İsrail’le savaşmak istiyor, ancak Filistinli ortaklarının IDF tarafından dövülmesini ya da silahsızlandırılmasını izleyip bu konuda hiçbir şey yapmayacaklarını hayal etmek zor.

Bu Hamas’a olan sevgilerinden kaynaklanmıyor. Bunun nedeni İran liderliğindeki eksenin Filistin sahasını İsrail’e karşı mücadelenin merkezi olarak görmesi. Dini açıdan muazzam bir öneme sahip. Eğer Hamas giderse, Filistinlilerin İsrail’e karşı durmak için kullandığı önemli bir araç da yok olur.

İsrail’in Hamas’a ciddi zarar verme kabiliyeti var, ancak kilit sorular şunlar: kabul etmeye hazır olduğu askeri risk ve tahammül etmeye hazır olduğu siyasi bedel ne?

Tünellere girmek şüphesiz tehlikeli olacak, ancak bunu yaparken yüksek derecede ikincil hasara neden olmak, ki yoğun nüfuslu kentsel arazi ve Hamas’ın askeri tesislerini hastanelerin, okulların ve konutların altına yerleştirme taktikleri göz önüne alındığında bu neredeyse kaçınılmaz, çok daha kötü olacaktır.

Hamas sorununa askeri bir çözüm olmadığını söylemek klişe. Ama bu onun doğruluğunu azaltmıyor.

ORTADOĞU

İsrail’den Suriye ve Gazze’de uzun süreli işgal sinyali

Yayınlanma

Suriye’de Baas yönetiminin devrilmesinden saatler sonra Suriye topraklarındaki tampon bölgeye giren İsrail ordusu, bölgede uzun sürece kalacağının işaretlerini veriyor. Ayrıca ateşkes müzakerelerinin hızlandığı bir dönemde İsrail Savunma Bakanı, İsrail’in Batı Şeria’da olduğu gibi Gazze’de de güvenlik kontrolünü sürdüreceğini söyledi.

İsrail basını, Başbakan Binyamin Netanyahu’nun Baas rejiminin devrilmesinin ardından Suriye’nin Hermon Dağı’ndaki tampon bölgede başlattığı işgalin gelecek yılın sonuna kadar devam ettirilmesi talimatını verdiğini yazdı. İsrailli yetkililer daha önce bu bölgedeki işgalinin geçici olduğunu iddia etmiş daha sonra kış ayları boyunca işgalin süreceğini söylemişti.

Kanal 12 televizyonunda yer alan haberde, Netanyahu’nun dün gittiği Hermon Dağı’ndaki tampon bölgede İsrail ordusuna işgalin 2025 sonuna kadar sürdürülmesi talimatı verdiği ifade edildi.

İsrail Başbakanı, dün Savunma Bakanı Yisrael Katz ve Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi’yle birlikte 7 Aralık sonrası işgal edilen Hermon Dağı’ndaki tampon bölgeye gitmişti. Başbakanlık Basın Ofisinden yapılan açıklamada, Netanyahu’nun burada İsrail ordusunun Hermon Dağı’nda tampon bölgedeki işgalinin “geleceğine yönelik yönergeleri belirlediği” belirtilmiş ancak detay verilmemişti. Netanyahu, Hermon Dağı’ndaki tampon bölgede yaptığı açıklamada, buradaki işgalin “İsrail’in güvenliğini sağlayacak düzenleme bulunana kadar” süreceğini belirtmişti.

İsrail Savunma Bakanı Katz da orduya tahkimat kurmalarını ve bölgede uzun süre kalmaya hazırlanmalarını söyledi. Katz, Hermon Dağı’nı “İsrail devletinin gözü” olarak nitelendirdi.

Esad yönetimini deviren saldırıyı yöneten HTŞ lideri Ebu Muhammed el-Colani pazartesi günü verdiği bir röportajda İsrail ordusunun Suriye’de asker bulundurması için hiçbir gerekçe olmadığını söyledi. Katz ise yönetimi deviren isyancıları radikal olarak nitelendirdi ve caydırılmaları gerektiğini söyledi.

İsrail’in 1974’te İsrail ve Suriye arasında imzalanan ve Birleşmiş Milletler barış güçlerinin burada konuşlanmasını öngören bir anlaşmayla oluşturulan tampon bölgeye girmesi BM ve Fransa, Türkiye, İran, Suudi Arabistan, Kuveyt, Mısır ve Ürdün gibi ülkeler tarafından kınandı ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü tehdit eden bir uluslararası hukuk ihlali olarak nitelendirildi. İsrail ise Şam’daki yönetimin çökmesiyle birlikte Suriyeli askerlerin görev yerlerini terk etmelerinin ardından anlaşmanın geçersiz olduğunu iddia ediyor.

Bu arada İsrail’in Gazze Şeridi’nde süresiz işgale hazırlandığına dair işaretler artmaya devam ederken Katz, ordunun işgal altındaki Batı Şeria’da olduğu gibi Gazze’de de güvenlik kontrolünü sürdüreceğini söyledi. Katz, X’te yaptığı bir paylaşımda “Gazze konusundaki tutumum net. Hamas’ın Gazze’deki askeri ve hükümet gücünü yendikten sonra İsrail, tıpkı Batı Şeria’da olduğu gibi Gazze üzerinde de tam hareket özgürlüğü ile güvenlik kontrolüne sahip olacaktır” dedi. Filistin Yönetimi Batı Şeria’daki bazı bölgeleri kısmen yönetirken İsrail bölgede sıkı güvenlik kontrolünü sürdürüyor ve düzenli olarak askeri baskınlar düzenliyor.

Katz’ın bu açıklamaları Gazze’de ateşkes için yürütülen diplomasinin hızlandığı bir dönemde geldi. İsrail’in Gazze’nin kritik bölgelerinde kuvvet bulundurma ısrarı konusundaki anlaşmazlıklar nedeniyle daha önceki ateşkes müzakereleri başarısızlıkla sonuçlanmıştı.

Wall Street Journal’a göre (WSJ) Filistinliler ve bazı İsrailliler  “güvenlik kontrolünün” bölgede uzun süreli askeri işgale yol açacağını düşünüyor.

Netanyahu’nun liderliğini yaptığı Likud partisi ve koalisyondaki diğer partilerin üyeleri, bölgede Yahudi yerleşimleri kurmak da dahil çok daha sıkı bir kontrolü desteklediklerini dile getiriyorlar.

Birleşmiş Milletler’in en yüksek mahkemesi olan Uluslararası Adalet Divanı Temmuz ayında verdiği bir kararda İsrail’in Gazze ve Batı Şeria da dahil Filistin topraklarını on yıllardır işgal altında tutarak çeşitli uluslararası yasaları ihlal ettiğini belirtti. Mahkeme, uluslararası hukuka göre işgalin geçici olması gerektiğini ve işgalci bir gücün işgal altındaki topraklarda yaşayanlara karşı yasal sorumlulukları olduğunu söyledi.

Mahkeme, İsrail’in Filistin topraklarındaki işgalinin geçici olmadığını gösteren eylemlerde bulunduğunu ve işgalci bir güç olarak bazı görevlerini ihmal ettiğini söyledi. İsrail mahkemenin görüşüne ve yargı yetkisine itiraz etti.

Gazze’nin işgalinin ilk günlerinden bu yana İsrail ordusu, adını Gazze’deki eski bir Yahudi yerleşiminden alan ve Netzarim olarak bilinen geniş bir güvenlik koridoru inşa ediyor. Askeri üsler, ileri karakollar, elektrik direkleri, baz istasyonları ve hatta bir sinagogdan oluşan koridor, Gazze’yi ikiye bölüyor. Kuzeye geçmek isteyenlerin koridordan geçen iki kontrol noktasından birinden geçmesi gerekiyor.

Filistin Kurtuluş Örgütü’nün eski hukuk danışmanı ve UAD davalarında çalışmış olan Diana Buttu, WSJ’ye Katz’ın yorumlarının ve İsrail’in Gazze’de askeri altyapı inşa etmesinin uzun vadede “Gazze’deki Filistinlilerin yaşamlarının sadece etkin kontrolü değil, düpedüz askeri kontrolü yönünde ilerlediğini” gösterdiğini söyledi.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Hamas, rehine anlaşmasının savaşı sona erdirmesini istiyor

Yayınlanma

Gazze’de ateşkes ve esir takası için müzakereler sürerken İsrail basını Hamas’ın süreli bir ateşkese ikna olmadığını yazdı.

CIA Direktörü Bill Burns, Hamas ve İsrail heyetlerinin önceki iki gün Doha’da yaptığı görüşmelerin ardından Katar Başbakanı ile bir araya gelecek; Trump’ın elçisinin de Kahire ziyaretinin ardından Doha’ya gelmesi bekleniyor.

Axios haber sitesinin İsrailli bir yetkiliye dayandırdığı haberinde, CIA Direktörü Burns’un, Doha’da Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani ile bir araya geleceği belirtildi.

Haberde, Burns’un, Katar Başbakanı ile İsrail ve Hamas arasındaki dolaylı müzakerelere ilişkin son durumu ele alacağı kaydedildi.

İsrail devlet televizyonu KAN, 16 Aralık’ta, “kısıtlı yetkilere” sahip bir İsrail heyetinin, Gazze’de ateşkes ve esir takası müzakereleri için Katar’ın başkenti Doha’ya gittiğini aktarmıştı.

Hamas da yaptığı açıklamada “Katarlı ve Mısırlı kardeşlerimizin himayesinde Doha’da gerçekleşen ciddi ve olumlu görüşmeler ışığında, işgalin yeni koşullar dayatmaktan vazgeçmesi halinde ateşkes ve esir değişimi için bir anlaşmaya varmanın mümkün olduğunu teyit etmektedir” ifadelerini kullanmıştı.

Doha’daki görüşmelerin yanı sıra Kahire’de de müzakereler yürütülüyor ve toplantı hakkında bilgi sahibi olan kaynaklar Reuters’a önümüzdeki günlerde bir anlaşma imzalanabileceğini söyledi.

Hamas’ın müttefiki Filistin İslami Cihad’ın başkan yardımcısı Muhammed el-Hind’in de Mısırlı yetkililerle görüştüğü belirtildi.

Görevi henüz devralmayan ABD’nin yeni başkanı Trump’ın kısa süre önce rehineler için atadığı özel temsilci Adam Boehler’in de esir takası ve ateşkes müzakereleri çerçevesinde dün Mısırlı yetkililerle görüşmek üzere Kahire’de olduğu kaydedildi. Boehler’in pazartesi günü İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüştüğü bugün de Doha’ya gitmesinin planlandığı belirtiliyor.

‘Daha önce de bu noktaya geldik’

ABD Başkanı Joe Biden’ın, Trump’ın ekibiyle birlikte çalışarak 20 Ocak’taki yemin töreninden önce Gazze için ateşkes anlaşmasını sonuçlandırmaya çalıştığını ifade ediliyor.

Müzakerelerde ilerleme kaydedilmiş olsa da bazı noktalardaki anlaşmazlıkların sürdüğünü belirten İsrail medyasına konuşan kaynaklar anlaşmanın sonuçlanması noktasında temkinli bir yaklaşım sergiliyor. Beyaz Saray Sözcüsü John Kirby de Fox News’e verdiği röportajda “Daha önce de bu noktaya geldik, ancak sonuca ulaşamadık” dedi.

İsrailli kaynaklar ise daha şüpheci bir tavır sergileyerek anlaşmanın önünde hala büyük engeller olduğunu belirtiyor. Walla haber sitesi, üç üst düzey İsrailli kaynağa atıfta bulunarak, son haftalarda ilerleme kaydedilmiş olsa da taraflar arasında hala büyük farklar olduğunu bildirdi. Özellikle Hamas’ın, herhangi bir rehine anlaşmasının savaşın sona ermesini sağlaması gerektiği konusunda ısrar ettiği kaydedildi. İsrail, belli sayıda rehinenin serbest bırakılması karşılığında bir ya da iki ay sürecek bir ateşkes istiyor. Hamas ise savaş sonrası Gazze’nin yönetiminde yer almamayı bazı şartlar karşılığında kabul etti. Ancak olası bir anlaşmanın savaşı ve işgali sona erdirmesi konusunda geri adım atmıyor.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Colani: Suriye, İsrail’e yönelik saldırılar için üs olarak kullanılmayacak

Yayınlanma

HTŞ lideri Colani, Suriye topraklarının İsrail’e saldırı için kullanılmayacağını söylerken Esad yönetimini deviren örgütler güneyde Suriye ordusundan kalan silah ve mühimmatları İsrail ordusuna teslim ediyor.

Esad’ı yönetimini devirerek Şam’da yönetimi devralan El Kaide bağlantılı HTŞ’nin lideri Ahmed eş-Şara (Ebu Muhammed el-Colani) Şam’da aralarında The Times’ın da olduğu yabancı basına konuştu.

İsrail’in Suriye’ye saldırının son bulması gerektiğini söyleyen Şara, “İsrail’in gerekçesi Hizbullah ve İranlı milislerin varlığıydı, artık bu gerekçe ortadan kalktı” dedi.

Beşar Esad’ın ülkeden ayrılmasından sonra İsrail’in ele geçirdiği Suriye topraklardan da çıkması gerektiğini söyleyen Şara, şöyle devam etti: “1974 anlaşmasına bağlıyız ve BM gözlemcilerini yeniden kabul etmeye hazırız. Ne İsrail ne de başka bir ülkeyle çatışma istemiyoruz ve Suriye’nin saldırılar için bir üs olarak kullanılmasına izin vermeyeceğiz. Suriye halkının artık bir nefes alması gerekiyor, saldırılar sona ermeli ve İsrail önceki pozisyonlarına geri çekilmeli.”

İsrail, HTŞ liderliğindeki örgütlerin Şam’ı ele geçirmesinden saatler sonra Golan Tepeleri’nde Birleşmiş Milletler tarafından korunan tampon bölgeye girdi. Suriye topraklarında ilerleyen ve kış ayları boyunca çekilmeyi düşünmeyen İsrail, bunun geçici bir savunma hamlesi olduğunu iddia ediyor.

Öte yandan Suriye sınırında bulunan HTŞ ile birlikte Esad yönetiminin devrilmesi operasyonuna katılan örgütler Suriye ordusundan kalan silah toplayıp İsrail ordusuna teslim ediyor. Suriye içinden çekilen videoda kamyonlara yüklenen tonlarca silah ve mühimmat görülüyor. İsrail ordusu mühimmatlardan bazılarının ‘kimyasal savaş malzemesi’ içerdiğini söylüyor.

Kanal 12’nin yayınladığı görüntülerde içinde mühimmat ve silah bulunan yüzlerce kasanın toplandığı ve daha sonra kamyonlara yüklendiği görülüyor. Habere göre, geçen hafta Esad yönetimini deviren isyancılar da silah teslimine yardım ediyor. Habere göre silahlar Suriye ordusuna ait üs ve karakollardan geliyor ve aralarında genellikle göz yaşartıcı gaz olarak kullanılan CS gazı gibi kimyasal silahlar da bulunuyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English