Afrika kıtasına ilişkin kendi planları olan İtalyan hükümeti, Nijer’deki askeri darbenin ardından Avrupa’dan ve Avrupa destekli ECOWAS’tan gelen uyarılara katılmıyor.
İtalya Dışişleri Bakanı Antonio Tajani, Pazartesi günü yayınlanan bir röportajında, Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğunun (ECOWAS) Nijer’in devrik başkanının görevine iadesi için tanıdığı süreyi uzatması gerektiğini söyledi.
Tajani La Stampa gazetesine verdiği demeçte, “Tek yol diplomatik yoldur. Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğunun (ECOWAS) dün gece yarısı sona eren ültimatomunun bugün uzatılacağını umuyorum,” dedi.
Avrupa’nın silahlı çatışmaya girme lüksü olmadığını ve Afrika’nın ‘yeni sömürgecisi’ olarak görülemeceklerini savunan Forza Italia’dan Tajani, Rus güvenlik şirketi Vagner’in Sahra Altı Afrika’daki faaliyetlerine ilişkin de değerlendirmelerde bulundu. İtalyan bakan, “Vagner, Sahel bölgesindeki mevcudiyetini sürdürmek için istikrarsız durumdan faydalanıyor,” dedi. Bakan Tajani ayrıca, “Darbeciler, Vagner tehdidini kullanarak çatışmayı kızıştırmaya çalışıyor fakat askeri müdahale niyetlerinin olmadığını düşünüyorum. (Vagner’in) Darbede dahil olduklarına dair bilgimiz yok,” diye konuştu.
Nijer’de Rusya’nın ‘dezenformasyon kampanyasının’ etkilerinin görüldüğünü ileri süren Tajani, “Ülkenin başkentinde Rus bayraklarının dalgalanması, Fransa karşıtı propagandaların yapılması ve Putin’in güçlü manipülasyonunda Kremlin’in etkisi görülüyor,” ifadelerini kullandı.
İtalya’nın Nijer’de ‘Destek Misyonu’ adı altında askerleri de bulunuyor. İki gün önce Roma, 65 askeri ülkeye tahliye etmişti. Pazar günü itibariyle Nijer’de 254 İtalyan askeri bulunuyordu.
Afrika için ‘Mattei Planı’
Giorgia Meloni hükümetinin değerli bir proje olarak lanse etmeye çalıştığı Afrika için Mattei Planı da Nijer’deki darbe ile birlikte sallanmaya başladı.
İtalyan petrol devi Eni’nin kurucusu Enrico Mattei’nin 1950’lerdeki ‘Afrika’yı kalkındırma’ hedefine atıfla ismi konulan planla birlikte Meloni hükümeti, İtalya’nın Akdeniz’deki ‘stratejik rolünü’ yeniden tesis etmeyi, Avrupa’nın enerji koridorlarını değiştirmeyi ve göç akınını düzenlemeyi hedefliyor.
En genel anlamıyla Mattei Planı şöyle servis ediliyor: Göçmenlerin menşe ülkeyi terk etme nedenlerini azaltmak için üretim, imalat veya işleme endüstrilerinin bir kısmını (özellikle tarımsal gıda sektöründe) Afrika’ya taşımak.
Eni 1954 yılından bu yana Afrika’da faaliyet gösteriyor. Mario Draghi hükümeti döneminde, İtalya’nın en büyük doğalgaz tedarikçisi olarak Cezayir ile Eni tedarik anlaşmaları müzakere etmeye başlamıştı. Eni ayrıca Kongo Cumhuriyeti, Angola, Nijerya ve Mozambik gibi ülkelerdeki yatırımlarını da artırmayı planladığını söylüyor.
Ukrayna savaşından bu yana Avrupa hükümetleri Afrika’dan gelen enerji akışını artırmak için mevcut altyapıya yatırım yapmak istiyorlar. İtalya’daki sektör uzmanlarına göre, Cezayir’den kuzey İtalya’ya uzanan Trans Akdeniz Boru Hattı’nın bir kısmını halihazırda işleten Eni ve İtalyan enerji altyapı şirketi Snam, bu konuda önemli bir rol oynayabilir.
Kuzey Afrika ülkelerinin muazzam bir yenilenebilir enerji potansiyeline sahip olması da İtalya’nın dikkat çektiği bir başka mesele. Gelecekte bölgenin, Snam’ın yıllardır tartıştığı bir proje olan yeşil hidrojen üretim merkezi olabileceği düşünülüyor.
Bütün bunlar kapsamında İtalya’nın temel hedefi, ister ‘otoriter’ ister ‘demokratik’ olsun, Afrika’daki ülkelerin sağlam devlet yapılarına sahip olmaları.
ISPI’de (Italian Institute for International Political Studies) yayınlanan bir analizde, Akdeniz ve Sahra’nın güneyinde, devletlerin dağılmasının İtalya için ilk büyük tehlike olduğu vurgulanıyor ve “Bu düzeyde, işbirliği ve güvenlik politikalarına ihtiyaç vardır fakat İtalya bunları tek başına yürütemez: her şeye rağmen, bu alanlarda Fransa’nın yanı sıra Türkiye, Birleşik Arap Emirlikleri vb. ile özellikle Libya ve Doğu Akdeniz konusunda güçlü bir anlaşmaya ihtiyaç vardır,” deniyor.
Avrupa’da Nijer yankıları
Darbenin İtalyan planlarına etkisi
Nijer’deki darbe ve Fransız-ECOWAS bloğunun muhtemel tepkisi, Mattei Planı’nın ilk gereksinimlerinden ‘istikrarlı devlet oluşumu’ temennisini boşa çıkaracak nitelikte. Olası bir silahlı çatışmanın yaratacağı yeni göç dalgası da cabası.
İtalyan askerlerinin Nijer’deki ‘terörle mücadele’ misyonlarının yanı sıra iki ülke arasında güvenlik işbirliği, kolluk kuvvetleri işbirliği, istihbarat alışverişi ve askeri işbirliği mevcuttu. İtalyan hükümeti, darbeden önce bu ilişkileri daha da güçlendirmek için harekete geçmek istiyordu.
Etiyopya, Kenya, Somali, Burkina Faso, Sudan ve Mozambik hâlâ İtalya’nın Afrika planlarında Nijer’in önünde yer alan ülkeler. İtalya’nın görünü, geleneksel olarak ‘ilgilendiği’ Kuzey Afrika’dan daha ötelere, Sahel’e doğru indirmesi, kıtadan yapılan ithalatın bir yılda (2021-2022) neredeyse iki katına (24 milyar dolardan 47 milyar dolara) çıkmasıyla da teyit ediliyor.
Fransa ile rekabet
İtalya’nın Sahel’e doğru inmesinde, özellikle zamanında Afrika Boynuzunda etkili inşaat ve kamu hizmetleri şirketlerinin Brezilya, Çin ve Türkiye’den gelen şirketlerin rekabeti ile marjinalleşmelerinin de payı var. Benzer bir eğilimin, enerji sektörü hariç, Fransız şirketlerinde de olduğu görülüyor. Batı ve Orta Afrika’daki piyasalarda özellikle Alman şirketlerinin payının arttığı görülüyor. Fransız şirketler, operasyonlarını Fransa’nın ‘sömürgeci geçmişi’nin olmadığı Afrika ülkelerine kaydırıyorlar. Bütün bunlara rağmen, İtalya ve Fransa’nın kıtadaki çıkarlarının Eni ile Total etrafında şekillendiğini söylemek biraz abartı olsa da gerçeğe yakın sayılmalı.
31 Temmuz Pazartesi günü İtalya Savunma Bakanı Guido Crosetto, Nijer’in uluslararası oyuncular tarafından yürütülen ‘hibrid savaşın’ bir parçası olduğunu söyledi. Paris-Roma farkı burada da belirgindi: Bakan, başta Fransa olmak üzere Batılı ülkeleri ‘salondaki kovboy’ gibi müdahale etmemelerini söyledi ve Batılı postalların sahaya inmesinin ‘alevlendirici etkileri’ konusunda da uyarıda bulundu.