Bizi Takip Edin

AMERİKA

Joe Biden’ın Elon Musk sancısı

Yayınlanma

Teknoloji startuplarına yönelik ilginin Silikon Vadisi Bankasının (SVB) iflasından sonra artması beklenir bir şey. Zira bu bankanın müşterilerinin önemli bir kısmı Pentagon’la bağı olan taşeron startuplar. Bu meseleye şu yazıda değinmiştik.

Bu alanda faaliyet yürüten şirketleri devletle daha sıkı ilişkili hale getirmek için bir girişim de başlatılmış durumda. Elbette, bu girişimin hedefinde Pentagon’a çok sayıda iş yapan Elon Musk var.

Bloomberg’de çıkan bir değerlendirmeye göre, Musk Twitter’ı satın aldığından beri, Biden yönetim için ‘baş ağrısı’ olarak görülüyor.

Nakliye, uzay ve havacılık, sağlık, telekomünikasyon ve sosyal medya sektörlerinde çeşitli derecelerde devletle kesişen işlevlere sahip şirketlerin Musk’ın kontrolünde olması işleri karmaşıklaştırıyor.

Konu hakkında yorum yapan bir ABD’li yetkili, Musk’ın şirketi Tesla’yı ‘Amerikan iştiraki olan bir Çin şirketi’ olarak tanımlıyor.

Şirketin Şangay’daki fabrikası geçen yıl küresel üretiminin yarısından fazlasını gerçekleştirirken, Biden da Musk’ın yurtdışı bağlantılarının ‘incelenmeye değer’ olduğunu söylüyor.

Ukrayna savaşını bitirmeyi isteyen ve Çin ile Tayvan’ın birleşmesi için plan hazırlayan Musk hakkında konuşan Virginia’nın Demokrat senatörü Mark Warner, “Komünist Partinin cömertliğine Elon Musk kadar bağımlı başka bir Amerikalı olduğunu sanmıyorum,” demişti.

Musk ve şirketleri federal kurumların incelemelerine maruz kalıyor. Örneğin, tweetleri nedeniyle Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu ile olan kavgası devam ediyor ve Adalet Bakanlığı, SEC ve Ulusal Karayolu Trafik Güvenliği İdaresi şirketin otomatik sürüş iddialarını inceliyor.

Cumhuriyetçi dönüş

Öte yandan Musk, Cumhuriyetçilerle olan bağını da güçlendiriyor. California’daki SpaceX operasyonlarına ev sahipliği yapan Cumhuriyetçi Temsilciler Meclisi Başkanı Kevin McCarthy ile yakın ilişkiler kuran milyarder, geçen yıl McCarthy ile Wyoming’deki tatil köyünde vakit geçirdi ve Ocak ayında doğum gününü bizzat kutladı.

SpaceX, 2022’de aldığı yaklaşık 3 milyar dolarlık işle birlikte ABD hükümet sözleşmelerinin devi konumuna geldi.

Musk ve şirketin lobicileri, senatörlerin desteğini almak için yıllarca Kongrede çalıştı ve SpaceX, savunma devleri Boeing ve Lockheed Martin’in uzun süredir devam eden ortak girişimiyle rekabet etme hakkı için Hava Kuvvetlerine dava açtı.

Musk, 2020 yılında Biden’a ‘tereddütle’ oy verdiğini söylemişti. 2024 seçimleri için ise Florida’nın Cumhuriyetçi Valisi Ron DeSantis’e işaret etti. Musk, Kasım ayındaki ara seçimlerde takipçilerini Cumhuriyetçilere oy vermeye çağırırken, DeSantis’i ‘mantıklı ve merkezde’ olarak tanımlamıştı.

Öte yandan Elon Musk ile Biden yönetiminin birbirine bağımlı olduğu da akılda tutulmalı. Beyaz Saray’ın temiz enerji dönüşüm planında elektrikli araçların önemli bir yeri var ve Tesla bu konuda dünyanın öncülerinden.

Şubat ayında Tesla’nın şarj istasyonlarını diğer markalara da açma kararı almasını sağlayan Beyaz Saray, daha sonra şirketin Buffalo, New York’taki fabrikasında sendikalaşmaya çalışan işçilerin kovulması ile birlikte şaşkına döndü.

Joe Biden, kendisini ABD tarihinin sendikalaşmaya en çok önem veren başkanı olarak lanse etmeye çalışıyor. Elon Musk’ın şirketleri ise, sendikalaşmaya asla izin vermeyen bir siyaset takip ediyor. Bu, Cumhuriyetçi ‘serbest piyasa’ ideolojisiyle de uyumlu görünüyor.

Pentagon’la derinleşen bağlar

Musk’ın şirketlerinin ABD Savunma Bakanlığının en büyük yüklenicisi haline gelmesi, işleri iyice karmaşıklaştırıyor.

Geçen Ekim ayında Wall Street Journal’da (WSJ) yayınlanan bir haberde, Ukrayna konusundaki Starlink anlaşmazlığına rağmen, Pentagon’un, SpaceX uydu kapasitesinin kullanımını genişletmeye hazırlandığı yazıyordu.

WSJ’nin ele geçirdiği hükümet belgelerinde, Pentagon-SpaceX ilişkilerinin, Starlink’in kilit bölgelerde baskın bir oyuncu olduğu uydu hizmetlerine doğru büyümeye hazırlandığı belirtiliyordu.

Haberdeki ilginç noktalardan biri de, aralarında Avrupa operasyonlarını yürüten ve Hava Kuvvetlerinin jet avcı uçaklarının çoğunu uçuran komutanlık da dahil olmak üzere en az üç Hava Kuvvetleri komutanlığının, Starlink donanımı ve hizmeti için yapılan sözleşmeleri, Starlink’in rakiplerine göre avantajlı olduğunu söyleyerek gerekçelendirmesi. 

Bu, ABD’nin Avrupa Komutanlığının (EUROCOM) SpaceX ile olan derin bağlarına işaret ediyor.

Öte yandan Pentagon’un diğer birimleri de Starlink ile sözleşme yapmak istediklerini açıklamışlardı.

Starlink, alçak dünya yörüngesinde (LEO) uydu işleten ve hem Avrupa hem de Afrika’da internet bağlantısı sağlayabilen tek şirket. ABD Hava Kuvvetlerinin Avrupa ve Afrika komutanlığı tarafından hazırlanan bir belgeye göre, şu anda Ukrayna’da kullanılan tek LEO uydu ağı sağlayıcısı da Starlink.

Elon Musk’ın, Starlink’ib Ukrayna’yı sonsuza kadar fonlamasının akılcı olmayacağını söylemesinin ardından başlayan tartışma Pentagon ile şirket arasındaki görüşmelerin ardından çözülmüştü.

Musk daha önce attığı bir tweette SpaceX’in bu hizmet için fon talebini geri çektiğini belirtmişti. Musk’ın iddiasına göre şirketin Ukrayna operasyonları ayda 20 milyon dolara mal oluyordu.

Musk ile Pentagon arasındaki ilişkilerde mali boyut dudak uçuklatıyor. Örneğin, Hava Kuvvetleri Araştırma Laboratuvarı ile SpaceX arasında 2018 yılında imzalanan 28,7 milyon dolar değerindeki bir sözleşme, hava taşıtları da dahil olmak üzere internet bağlantısı deneylerine odaklanıyor.

Silikon Vadisi hayranı bakanlar

Elon Musk’ın 2016 yılında dönemin Savunma Bakanı Ash Carter ile buluşması bir hayli dikkat çekmişti.

Esas dikkat çekici olan şey, Carter’ın 20 yılda Silikon Vadisini ziyaret eden ilk bakan olmasıydı. 

Vaktinde Mashable’da çıkan bir makalede, Carter’ın ‘Silikon Vadisinin bir hayranı’ olduğu belirtiliyor ve bölgenin ‘inovatif’ yapısının Pentagon’un teknolojik olarak ileri seviyede kalmasına yardımcı olacağı vurgulanıyordu.

Carter, Pentagon’u Silikon Vadisine açan bakan olarak nitelendirilebilir. Tersinden, Musk da federal hükümet kurumlarından aldığı sözleşmelerle yükseldi denebilir. Nitekim, NASA, Musk’ın yükselişindeki en önemli ortaklardandı. Bir röportajında Musk, NASA’dan kazandıkları 1,5 milyar dolarlık ihalenin şirketi kurtardığını söylüyordu.

Carter’ın Pentagon’u ‘Silikon Vadisinin suretinde yeniden yapılandırma’ hayalinin en önemli parçası olan Savunma İnovasyon Biriminin ilk lideri Raj Shah, eski bir F-16 pilotu olduğu gibi aynı zamanda bir Silikon Vadisi girişimcisi idi.

SVB’nin iflası ve Musk’ın tutumu

SVB’nin iflasının ardından, Amerikan Merkez Bankası Fed’in faiz artırma politikasına yönelik muhalefet de yükseldi.

SVB’nin en önemli müşterileri, Silikon Vadisinde Pentagon’a iş yapan teknoloji startupları. Nitekim, SVB’nin Fed, federal hükümet ve regülatör kurum FDIC tarafından ‘kurtarılmasında’ Pentagon’un önemli rolü olduğu iddia edilmişti.

Özellikle küçük ve orta büyüklükteki bankaların yaşadığı risklere dikkat çekilirken, bu bankaların toplam kredilerdeki payının bir hayli önemli olduğu hatırlatılıyor.

Musk da Fed’e çağrı yaparak, kurumun küçük ve orta büyüklükteki bankaların batmasını engellemesi gerektiğini düşünenlerden. 

Bu kapsamda Musk, geçen haftaki Fed kararından önce attığı tweette, politika faizinin 50 baz puan düşürülmesi gerektiğini söylemişti.

Musk, geçen Ekim ayında yaptığı bir açıklamada da ABD’de enflasyondan çok deflasyonun olduğunu ileri sürmüş ve “Bu noktayı Fed’e tekrar tekrar anlatacağım. Fed dinlemiyor çünkü ön camdan dışarı bakmak yerine dikiz aynasına bakıyor,” demişti.

Yapay zeka araştırmalarında devletle daha çok işbirliği çağrısı

Elon Musk’ın önem verdiği bilinen yapay zeka araştırmaları üzerine yaptığı çağrı da dikkat çekici.

Fırtınalar koparan ChatGPT’nin geliştiricisi OpenAI’ın kurucularından olan Musk, daha sonra şirketten ayrılmıştı. OpenAI, şu anda fiili olarak Microsoft’un kontrolünde.

ChatGPT’ye rakip olarak Alphabet’in (Google) yayınladığı Bard da üretici yapay zeka alanında rekabeti kızıştırıyor. ‘Beş Büyükler’ olarak bilinen tüm ABD’li teknoloji tekelleri, yapay zeka araştırmalarına büyük paralar harcıyor.

Musk ve bir dizi şirket yöneticisinin yapay zeka araştırmalarını altı aylığına durdurma çağrısı ise, ‘etik’ kaygılardan öte Amerikan sermayesindeki iç rekabete işaret ediyor. Daha önce Amerikan ordusunun bir konferansında, Hava Kuvvetleri Komutanının karşısında ‘inovasyon’ alanında rekabetin önünü açılması gerektiğini savunan Musk’ın bu fikrini etik kaygılarla değiştirdiğini söylemek mümkün değil. 

Nitekim Musk, ay başında Tesla’nın ‘Yatırımcı Günü’nde yaptığı konuşmada, yapay zekanın ‘düzenleyici bir otorite’ tarafından denetlemesi ve ‘kamu yararı’ çerçevesinde faaliyet yürütmesinin garanti altına alınması gerektiğini söylemişti.

Elektrikli araçları için yapay zeka destekli otomatik pilot testleri yapan bir şirketin sahibi, regülasyonu etik kaygılarla değil, tekelleşme kaygıları ile istiyor olmalı. 

Bir de Pentagon’un kaygıları… Geçen Mayıs ayında, Atlantik Konseyi’nin düzenlediği bir konferansta konuşan Pentagon’un yapay zeka şefi Michael Groen, Çin’in 2030 yılına kadar yapay zeka alanında dünyaya hükmetmeyi hedeflediğini ileri sürmüş ve bu yıla kadar yapay zekanın toplamda 16 trilyon dolarlık bir endüstri haline geleceğini öngörmüştü.

Groen’e göre Pentagon bir koordinasyon organı olmanın ötesine geçip bu alan ‘yapıcı’ bir kurum haline gelmeliydi ve bakanlık, bu meydan okumayla yüzleşmek için ‘kendini başta yapmalıydı.’

Groen’in tüm konuşması, yapay zeka araştırmalarını Pentagon için ‘asil’ hale getirmeye ve bunun için gerekli düzenlemeleri yapmaya ayrılmıştı. Yani bakanlık, biraz zaman istiyordu. Tıpkı Elon Musk ve arkadaşları gibi.

Uyuşmazlık çizgileri ve uzlaşı ihtimali

Musk ve bağlı bulunduğu Pentagon kontratlarının ‘serbest piyasa’ ile ‘devlet müdahalesi’ arasındaki ayrımları silikleştirdiği görülüyor. Cumhuriyetçilerin başını çektiği piyasa ideolojisine sahip görünen Musk, bir anda devlet müdahalesini savunur hale gelebiliyor.

Biden’ın baş ağrısı olsa bile, Musk’ın ‘yeşil dönüşüm’ kapsamında üstlendiği rol azımsanacak gibi değil. Nitekim, Biden’ın önerdiği daha kapsamlı bir devlet-şirket bütünleşmesi, Tesla’nın patronunun itiraz edeceği bir şey değil. Bu noktada, Biden ve Demokratların savunduğu sözde ‘ilerici’ gündemin sermaye tarafından delik deşik edilmesi, veya devlet-şirket bütünleşmesi perçinlenirken kavganın bu kültür alanında verilmesi muhtemel görünüyor. Uzlaşmanın zemini ise ancak ekonominin askerileştirilmesi-devletle bütünleştirilmesi olabilir.

AMERİKA

Joseph Nye, Çin’e karşı ABD-Japonya ittifakını güçlendirmeyi önerdi

Yayınlanma

Eski ABD Savunma Bakan Yardımcısı ve Uluslararası İlişkiler teorilerinde neoliberal kurumsalcılığın temsilcilerinden Joseph Nye, cuma günü yaptığı açıklamada, ABD Başkanı seçilen Donald Trump’ın ikinci döneminde gümrük tarifeleri konusundaki öngörülemezliğini uluslararası müzakerelerde bir pazarlık taktiği olarak kullanacağını söyledi.

Nye, Nikkei ve ABD Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi tarafından düzenlenen bir güvenlik sempozyumunda konuştu.

Nye, Trump’ın “öngörülemezliği pazarlıktaki en önemli silahı olarak gördüğünü” söyledi.

Oturumda konuşan eski ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Richard Armitage da “‘Transaksiyonel’ bir başkan bekleyebilirsiniz” dedi.

Trump seçim kampanyası sırasında Çin’den yapılan ithalata %60, diğer ülkelerden yapılan ithalata ise %10 ila %20 oranında gümrük vergisi getirme sözü vermişti. Armitage, “[Trump] bunu çok sık ve çok yüksek sesle söylediği için göreceğimiz ilk şey gümrük tarifeleri olacak” dedi ve ekledi: “Trump’ın gümrük tarifeleri ve bunların gerçekte ne anlama geldiği konusunda hiçbir fikri yok.”

Aynı zamanda Harvard Üniversitesi John F. Kennedy School eski dekanı olan Nye, ticaret hukukunun bir başkana ulusal güvenlik gerekçesiyle gümrük vergisi uygulama yetkisi verdiğini ancak bunun çelik ya da otomobilin ötesinde kozmetik gibi ürünlere nasıl uygulanabileceğinin belirsiz olduğunu belirtti.

“Bence %60 gümrük vergisi ilan edecekleri bir şey görmeniz muhtemel,” dedi ve ekledi: “Ancak [Çin Devlet Başkanı] Xi Jinping ile bir anlaşma yapmaya çalışması da ihtimal dışı değil.”

Nye, örneğin ABD’de yatırım yapma sözü karşılığında belirli malları ya da alanları muaf tutan bir anlaşma yapılabileceğini söyledi.

“[Trump] hem pastayı yemeyi hem de pastadan yemeyi seviyor. ‘X’e %60 gümrük vergisi koydum’ diyecek ama sonra Y ve Z’nin pazarlık konusu yapılmadığını ve %5’in üzerinde gümrük vergisi olmadığını göreceksiniz.”

Trump’ın “Önce Amerika” şeklindeki diplomatik tutumu sorulduğunda Armitage, “Bay Trump’ın dünya genelinde başka herhangi bir ilişki için gerçek duygular beslediğini sanmıyorum” dedi.

“Yönetiminde dost ve müttefiklerle daha iyi ilişkiler geliştirmek isteyen insanlar olacaktır, ama bunu çözmek biraz zaman alacak. En az ilk altı ay içinde retorik dışında büyük değişiklikler beklemiyorum” diye devam etti.

Çin’e karşı Japonya kartı

Bu arada Nye, “ABD’de Çin’e karşı durma konusunda iki partiden de çok güçlü bir destek var ve bu da Japonya’nın kesinlikle kilit bir müttefik olduğu anlamına geliyor” dedi.

Bununla birlikte Nye, “Trump [Japonya’dan] örneğin daha fazla katkı ve ev sahibi ülke desteği isteyebilir ya da belirli ticaret alanlarında bazı tavizler talep edebilir” diye ekledi.

Nye ayrıca Japon yumuşak gücünün rolünü de vurguladı. Japonya’nın özellikle altyapı projelerine odaklanan uluslararası yardımlarına atıfta bulunarak, Güney Pasifik adaları da dahil olmak üzere Çin’in bölgedeki Kuşak ve Yol Girişimine meydan okumak için “Japonya’nın ABD’den daha uygun olduğunu” söyledi.

Armitage, Japonya Başbakanı Shigeru Ishiba’ya bir öneri olarak şunları söyledi: “Bay Trump’ın dostu olmaya çalışmayın. Sadece uygun bir ilişki kurmaya çalışın. … Anladığım kadarıyla uluslararası alanda hiç kimse Trump’ın dostu değil.”

Nye, Çin’in Japonya ve ABD için zorluklar teşkil ettiğini, bu nedenle Washington ve Tokyo’nun “kaderlerinin birlikte kalmak olduğunu” söyledi. “Temel olarak, daha geniş jeopolitik durum, ABD-Japonya ittifakının dünyadaki en önemli ittifak olarak kalacağı anlamına geliyor” dedi.

ABD-Çin ilişkileri üzerine bir başka oturumda, yakın zamana kadar Başkan Joe Biden’ın Ulusal Güvenlik Konseyi’ndeki öne çıkan Çin uzmanlarından biri olan Rush Doshi, Trump’ın Çin politikası ile Trump’ın ekibinin politikasının “tam olarak aynı şey olmadığına” dikkat çekti.

Doshi, Trump’ın ilk döneminde ekibinin iki partili uzlaşıya dayalı “rekabetçi bir yaklaşım” benimsediğini, Trump’ın kendisinin ise “daha işlemsel, daha çok kendi bireysel öngörülemezliğine dayalı” bir yaklaşım benimsediğini ve bunun da bazen ekibinin yaklaşımını baltaladığını söyledi.

Asya güvenliği alanında kıdemli araştırmacı ve Çin Güç Projesi direktörü Bonny Lin ise, ikinci Trump yönetiminin “çok daha keskin bir çerçeveye ve Çin’e daha keskin bir odaklanmaya” sahip olmasını beklediğini belirtti.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Biden, Trump dönmeden önce TSMC’ye 6,6 milyar dolarlık Çip Yasası hibesini kesinleştirdi

Yayınlanma

Biden yönetimi, seçilmiş başkan Donald Trump’ın göreve gelmesinden iki ay önce Taiwan Semiconductor Manufacturing Co. (TSMC) şirketine 6,6 milyar dolarlık Çip Yasası hibesini tamamladı.

Üst düzey yönetim yetkilileri, paranın şirketin proje kilometre taşlarına ulaşmasına bağlı olarak aşamalı olarak ödeneceğini, ancak TSMC’nin bu yılın sonuna kadar en az 1 milyar dolar almasının beklendiğini söyledi.

TSMC Arizona’daki üç fabrikada 3 nanometre, 2 nm ve A16 çipleri üretecek ve şirketin ABD’deki toplam yatırımı 65 milyar dolara ulaşacak.

Arizona’daki ilk fabrikada 4 nm ve 5 nm çipler de üretilecek ve 2025 yılının ilk yarısında yüksek hacimli üretime başlanacak. İkinci fabrikada üretimin 2028’de, üçüncü fabrikada ise on yılın sonunda başlaması planlanıyor.

Nanometre, bir çip üzerindeki transistörler arasındaki mesafeyi ifade ediyor. Daha küçük bir sayı genellikle daha gelişmiş ve güçlü bir çipe işaret etmekte.

ABD Ticaret Bakanı Gina Raimondo perşembe günü düzenlenen bir brifingde gazetecilere yaptığı açıklamada, “İlk kez bu öncü çipleri ABD’de üreteceğimizi söyleyebileceğiz” dedi.

Raimondo, “TSMC, çip [üretiminin] verimliliğinin önemli bir göstergesi olan verim oranlarının Arizona’da da Tayvan’da olduğu kadar iyi olduğunu doğruladı” dedi. “Bu inanılmaz bir şey. Bunu yapmak inanılmaz derecede zor … ve burada ilk kez yapılıyor” diye ekledi.

TSMC, 6.6 milyar dolarlık hibenin yanı sıra 5 milyar dolarlık kredi de alacak ve sermaye harcamalarının %25’ine kadar yatırım vergisi kredisi talep edebilecek.

Tayvanlı şirket, 8,5 milyar dolar hibe alan Intel’in ardından Çip Yasası’ndan yararlanan en büyük ikinci şirket konumunda. Güney Koreli Samsung ise 6.4 milyar dolarla üçüncü en büyük hibeyi alacak.

Biden’ın Ticaret Bakanlığı, 39 milyar dolarlık Çip Yasası üretim fonunun 36 milyar dolardan fazlası için ön şartnameleri açıkladı. TSMC, şu ana kadar nihai şartlara ulaşan sadece ikinci proje. Kesinleşen diğer tek Çip Yasası fonu, 123 milyon dolar ile ödüllendirilen ABD’li yarı iletken üreticisi Polar Semiconductors.

Trump’ın dönüşü, yarı iletken üretimini ülkeye taşımayı amaçlayan Çip Yasası’nın geleceğine gölge düşürdü. Seçilmiş başkan anlaşmayı eleştirerek “çok kötü” olarak nitelendirdi ve bunun yerine yarı iletken üretimini ABD’ye çekmek için gümrük tarifelerini kullanmayı önerdi.

Nikkei Asia’ya konuşan üst düzey bir yönetim yetkilisi, nihai anlaşmaların imzalanmasının Trump yönetimine şartları değiştirmek için çok az alan bıraktığını çünkü “bunun bağlayıcı bir sözleşme olduğunu” söyledi. “Yani şirket kilometre taşlarını yerine getirdiği sürece, hükümetin ilerlemesi için sözleşmeye bağlı bir anlaşma” dedi.

Beyaz Saray ulusal ekonomi danışmanı ve Çip Uygulama Yönlendirme Konseyi eş başkanı Lael Brainard’a göre ufukta benzer hamleler var. Brainard perşembe günü gazetecilere verdiği demeçte, “Önümüzdeki iki ay boyunca, Ticaret Bakanlığı’nın daha fazla ödülü sonuçlandırdığını görmeye devam edeceksiniz ve bugüne kadar kaydedilen ilerlemenin on yılın sonuna kadar devam etmesini sağlayacağız” dedi.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Trump’tan bir kez daha Ukrayna’daki savaşı bitime sözü

Yayınlanma

ABD seçimlerinden galip çıkan Donald Trump, bir kez daha yönetiminin öncelikli hedeflerinden birinin Ukrayna’daki savaşı sona erdirmek olacağını duyurdu.

Trump, Florida’daki Mar-a-Lago malikanesinde düzenlenen galada şu açıklamalarda bulundu: “Rusya ve Ukrayna konusunda çok sıkı çalışacağız. Bu savaş sona ermeli. Üç gün içinde binlerce insanın, çoğu asker, hayatını kaybettiğine dair haberler gördüm. Ancak ister asker olsun ister şehirlerdeki insanlar, bu konuda çaba sarf edeceğiz.”

Trump’ın sözcüsü Karoline Leavitt, daha önce yaptığı bir açıklamada Trump’ın, 20 Ocak 2025’teki yemin töreninin ardından “ilk gün” Rusya ve Ukrayna temsilcilerini müzakere masasına oturtmayı planladığını belirtmişti.

Bloomberg‘in kaynakları, Trump’ın Ukrayna politikasını, göreve başlamadan iki ay önce şekillendirmeye başladığını söyledi.

Trump, seçim kampanyası sırasında defalarca, göreve geldikten kısa bir süre sonra Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlattığı savaşı sona erdireceğini iddia etmişti. Hatta bu savaşı “bir gün içinde” bitirebileceğini söylemişti.

Ancak Trump, Kiev’i barışçıl diyaloğu reddetmesi durumunda askeri yardımı kesmekle tehdit etmek ve Moskova’yı, çatışmayı çözmek istemediği takdirde Ukrayna’yı daha fazla silahlandırmakla uyarmak gibi çifte ültimatomların ötesinde somut bir plan sunmadı.

Trump’ın danışmanları, mevcut cephe hattındaki askeri çatışmanı dondurmayı ve Ukrayna’nın NATO’ya üye olmasını en az 20 yıl boyunca reddetmesini önerdi. Fakat Trump, henüz Ukrayna’daki savaşı sona erdirecek somut bir planı onaylamadı.

Ukrayna’da müzakere gündemi: Toprak mı güvenlik garantisi mi?

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English