Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

Kızıldeniz gerilimi Hint Okyanusu’na sıçradı: ABD, İran’ı suçluyor

Yayınlanma

İsrail’in Gazze’ye yönelik insanlık dışı saldırılarının tetiklediği deniz taşımacılığına yönelik tehdit Kızıldeniz’in ötesine yayılırken ABD, İran’ı Hint Okyanusu’nda bir tankere düzenlenen saldırının arkasında olmakla suçladı.

ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), Hint Okyanusu’nda seyir halindeki kimyasal yüklü bir tankerin, İran’dan fırlatılan bir saldırı dronu ile vurulduğunu iddia etti. Pentagon’dan yapılan yazılı açıklamada, “Liberya bandıralı, Japonlara ait ve Hollanda tarafından işletilen Chem Pluto adlı kimyasal tanker gemisi, yerel saatle 10.00 civarında (TSİ 18.00), Hint Okyanusu’nda, sahilden 370 kilometre uzakta vuruldu” denildi.

Saldırının İran’dan fırlatılan tek yönlü taarruz dronu ile yapıldığı ileri sürülen açıklamada, olayda herhangi bir can kaybı olmadığı, tankerde çıkan yangının söndürüldüğü ifade edildi.

Saldırı anında yakınlarda hiçbir ABD Donanması gemisinin bulunmadığı, ABD Deniz Kuvvetleri Merkez Komutanlığının (CENTCOM), Hindistan’daki varış noktasına doğru devam eden gemiyle iletişim halinde olmaya devam ettiği kaydedilen açıklamada, “Bu, İran’ın 2021’den bu yana ticari gemiciliğe yönelik yedinci saldırısıdır” ifadesi yer aldı.

Saldırı için İran’dan açıklama yapılmazken, deniz güvenlik şirketi Ambrey, BBC’yle, söz konusu tankerin Suudi Arabistan’dan Hindistan’a gittiği ve İsrail ile bağı olduğu bilgisini paylaştı.

CENTCOM’un açıklamaları, ABD’nin Husilerin Kızıldeniz’deki gemilere düzenlediği saldırıların arkasında olmakla suçladığı İran ile gerilimi artırıyor. Husilerin, İsrail Gazze’deki savaşı sona erdirene kadar devam edeceğini söylediği bu saldırılar, küresel deniz ticaretinin yaklaşık %12’sini oluşturan bölgede küresel ticareti olumsuz etkiliyor.

Saldırılar üzerine dünyanın önde gelen konteyner ve petrol nakliyecileri peş peşe, gemilerini Ümit Burnu üzerinden yeniden yönlendirdiklerini ya da seferlerini askıya aldıklarını duyurmuştu. Söz konusu iki önlem nakliye piyasalarını sarsıyor ve dünya genelinde petrol fiyatlarını yükseltiyor. ABD bu saldırıları durdurma hedefiyle Kızıldeniz’de sekizinin ismi açıklanmayan 20 ülkenin katılımıyla deniz görev gücü kurduğunu duyurmuştu. Ancak uzmanlar, savunma ve ticari gemilere eşlik etme şeklinde açıklanan iki görevin Husi saldırılarını engellemeyeceği görüşünde.

Nitekim dün CENTCOM’un yaptığı başka bir açıklamada Husilerin kontrolündeki bölgelerden Kızıldeniz’in güneyindeki uluslararası seyir güzergâhına iki gemisavar balistik füze fırlatıldığı bildirildi.

Herhangi bir geminin hasar almadığı ifade edilen açıklamada, Husilerin Kızıldeniz’deki ticari gemilere yönelik saldırılarına karşı 18 Aralık’ta kurulduğu açıklanan “Refah Muhafızı Operasyonu” kapsamında Kızıldeniz’de devriye gezen 58 borda numaralı “USS Laboon” isimli savaş gemisinin, gelen 4 insansız hava aracını (İHA) düşürdüğü belirtildi.

Açıklamada, bu olayda da herhangi bir yaralanma veya hasar olmadığı bilgisi verildi.

Norveç bandıralı petrol tankeri “M/V BLAAMANEN”in Husilere ait İHA’nın saldırısından kıl payı kurtulduğu kaydedilen açıklamada, “Hindistan bandıralı, Gabon menşeili M/V SAIBABA” isimli petrol tankerinin İHA ile vurulduğu ancak kimsenin yaralanmadığı bildirildi.

Açıklamada, bunların 17 Ekim’den bu yana Husiler tarafından ticari gemilere yönelik 14. ve 15. saldırılar olduğu ifade edildi.

Beyaz Saray cuma günü, yeni aldıkları bir istihbarata atıf yaparak İran’ın Husi saldırılarının planlanmasına “derinden dahil olduğunu” ve silah, mali destek ve eğitim sağladığı iddiasında bulundu. İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ülkesinin Husilere yardım ettiği iddialarını yalanladı, “Gazze’yi desteklemek ve savunmak için tamamen Yemen’in aldığı bir karardır” dedi. İranlı Bakan İsrail Gazze’deki saldırılarını sürdürdüğü müddetçe deniz yolunun güvenli olmayacağını sözlerine ekledi.

ORTADOĞU

SDG’den sonra ENKS de geçici Anayasa’ya itiraz etti

Yayınlanma

ahmet şara-mazlum abdi

Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) rakip olarak Türkiye’nin de desteği ile kurulan ve Erbil’e yakınlığıyla bilinen Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS), yeni Suriye anayasa taslağını eleştirdi.

Suriye’de Heyet Tahrir Şam (HTŞ) yönetiminin lideri Ahmed Şara dün geçici anayasanın temel hükümlerinin belirlendiği bildirgeye imza attı. “İslam hukuku yasaların temel kaynağıdır” maddesinin de bulunduğu yeni anayasaya HTŞ ile hafta başında el sıkışan SDG’den sonra ENKS de tepki gösterdi.

ENKS’den yapılan açıklamada “Bu bildiri, Suriye toplumunun gerçek çeşitliliğini yansıtan demokratik bir devlet inşa etme yönündeki beklentilerden uzak, hayal kırıklığı yaratan bir belgedir” denildi.

Taslağın, “Suriye’nin çeşitli siyasi, etnik ve dini bileşenlerini temsil etmeyen bir komisyon tarafından hazırlandığına” vurgu yapılan açıklamada, “Bu durum, belgenin kapsayıcılığını ve ulusal uzlaşıyı zayıflatmış, dışlama politikasını ve iktidarın tekelleşmesini pekiştirmiştir” ifadelerine yer verildi.

ENKS, geçici anayasanın “Suriye’nin çok uluslu ve çok dinli bir devlet olarak çoğulcu doğasını görmezden geldiği, ülkedeki etnik ve dini bileşenlerin haklarını güvence altına almadığı” eleştirisinde bulunduğu açıklamada, “Devletin isimlendirilmesinde tek bir etnik kimliği sabitleyerek diğer bileşenleri açıkça dışlamıştır. Ayrıca, cumhurbaşkanının dini konusundaki şartı koruyarak devletin dinler karşısında tarafsızlığı ilkesine aykırı davranmış, demokratik bir sistemin temeli olması gereken eşit vatandaşlık ilkelerine ters düşmüştür” ifadelerine yer verdi.

Rudaw’ın aktardığı açıklamada, şunlar kaydedildi: “Bunlara ek olarak bildiri, merkezi yönetim sistemini güçlendirmiş ve cumhurbaşkanına, güçler ayrılığı veya kurumsal denge için net garantiler sunmadan geniş yetkiler vermiştir. Bu durum, otokratik yönetimin yeni biçimlerde yeniden üretilmesi konusunda endişe yaratmaktadır. Bildiri ayrıca sivil ve bireysel özgürlüklere ek kısıtlamalar getirmiş, kadının rolünü sosyal statüsünü ve toplumsal rolünü korumakla sınırlandırmıştır. Bu yaklaşım, baskı ve toplum üzerindeki kısıtlamaların bir uzantısıdır.”

“Geçiş döneminin adil katılım garantileri olmaksızın beş yıl olarak belirlenmesi, bu süreci gerçek bir siyasi dönüşümün hazırlığı olmak yerine mevcut durumu pekiştiren bir araca dönüştürmektedir. Bu durum, krizi çözmek yerine derinleştirmektedir.”

“Suriye Kürt Ulusal Konseyi, bu bildiriyi tekçiliği ve iktidarın tekelleşmesini pekiştiren bir adım olarak görmektedir. Bu durum, siyasi ve etnik çoğulculuğu sağlamak için bildirinin yeniden gözden geçirilmesi yönünde tüm ulusal demokratik ve etnik güçlerden sorumlu bir duruş gerektirmektedir.”

“Konsey ayrıca, Kürt meselesinin yerli bir halkın meselesi olarak adil ve demokratik çözümü için mücadele etme, tüm vatandaşlarının haklarını garanti altına alan ve aralarında adalet ve eşitliği sağlayan adem-i merkeziyetçi bir Suriye çerçevesinde mücadele etme kararlılığını vurgulamaktadır.”

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Hamas, Edan Alexander’ı serbest bırakacak

Yayınlanma

Edan Alexander

Hamas, ateşkese arabulucu ülkelerin sunduğu öneriye yanıt olarak Gazze’de esir tutulan biri hayatta 4’ü ölü, 5 ABD-İsrail vatandaşını teslim edeceğini duyurdu.

Hamas’tan yapılan açıklamada, dün arabulucu ülkeler Mısır ve Katar’dan müzakerelerin yeniden başlatılmasına ilişkin bir öneri alındığı ve olumlu şekilde değerlendirildiği belirtildi. Öneriye cevaben Hamas’ın ABD vatandaşlığı da bulunan hayattaki İsrail askeri Edan Alexander ile 4 ABD-İsrail vatandaşının naaşını teslim edeceği aktarıldı.

Hamas’ın ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin müzakerelere başlamaya hazır olduğu vurgulanan açıklamada, İsrail’e ateşkes anlaşmasına tam uyma çağrısı yapıldı.

Gazze’de 19 Ocak’ta yürürlüğe giren ateşkes ve esir takası anlaşmasının 42 günlük birinci aşaması 2 Mart’ta sona ermişti. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve İsrail hükümeti, 3 Şubat’ta başlaması gereken ikinci aşama müzakerelerini engellemişti.

İsrail, 2 Mart’ta Gazze Şeridi’ne her türlü insani yardım malzemesinin girişini durdurmuş, 9 Mart’ta da Gazze Şeridi’ne elektrik tedarikini kesmişti.

İsrail müzakere heyetinin 10 Mart’ta “kalıcı ateşkesi görüşme” yetkisi olmaksızın Katar’ın başkenti Doha’ya ulaştığı bildirilmişti. ABD Başkanı Donald Trump’ın Orta Doğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff da müzakerelere katılmıştı.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

İsrail, Suriye’den sonra Lübnan’da da kalıcı işgale hazırlanıyor

Yayınlanma

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, kara sınırını belirlemek için Lübnan’la yapılması planlanan müzakerelere rağmen İsrail ordusunun Lübnan’ın güneyindeki beş stratejik noktada “süresiz olarak” kalacağını söyledi.

Katz’ın ofisinden yapılan açıklamaya göre, dün Genelkurmay Başkanı Korgeneral Eyal Zamir ve diğer üst düzey askeri yetkililerle yaptığı değerlendirme toplantısında Katz, “Ordunun Lübnan’daki tampon bölgeyi kontrol eden beş noktada süresiz olarak kalacağını ve bunun, kuzeydeki İsrail vatandaşlarını korumak adına alınan bir karar olduğunu” net bir şekilde ifade etti. Ayrıca, bu durumun gelecekte, sınırdaki anlaşmazlık noktalarıyla ilgili olası müzakerelerle bağlantılı olmadığını açıkladı.

Times of Israel’de yer alan habere göre Katz, orduya bu beş stratejik noktadaki mevzilerini güçlendirmesi ve uzun süreli işgale hazırlanması talimatını verdi.

İsrail ve Lübnan; ABD ve Fransa arabuluculuğunda iki ülke arasındaki kara sınırı dahil sorunların çözümü için üç ortak çalışma grubunun kurulması konusunda anlaşmıştı. İsrail basınına göre Tel Aviv yönetimi bu sürecin sonunda Lübnan ile ilişkilerini normalleştirmeyi hedefliyor. Hizbullah’a yakın medyaya göre “yeni Lübnan yönetiminin ABD’nin çıkarlarına daha uygun bir pozisyonda olması, Hizbullah’ın bu sürece karşı koymasını zorlaştırıyor.” Ancak yine de “Lübnan içinde bu plana karşı ciddi bir direnç oluşacağı da kesin.”

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English