Bizi Takip Edin

Ortadoğu

KLP, İsrail ordusuna satış yapan iki şirketten yatırımlarını çekti

Yayınlanma

Norveç’in en büyük emeklilik fonu KLP, İsrail ordusuna ekipman sattığı gerekçesiyle biri ABD’li, diğeri Alman iki şirketle yatırım ilişkisini sonlandırdığını duyurdu. Fon, bu ekipmanların Gazze’deki savaşta kullanılıyor olabileceği endişesiyle bu kararı aldığını açıkladı.

El Cezire’nin haberine göre, söz konusu iki şirket; ağırlıklı olarak askeri araç ve kamyon üretimi yapan Amerikan Oshkosh Corporation ile geniş ürün yelpazesiyle bilinen Alman sanayi devi ThyssenKrupp. ThyssenKrupp, savaş gemilerinden endüstriyel makineler ve asansörlere kadar birçok alanda faaliyet gösteriyor.

KLP Sorumlu Yatırımlar Bölümü Başkanı Kiran Aziz, El Cezire’ye yaptığı açıklamada, “Haziran 2024’te, Birleşmiş Milletler’in bazı şirketlerin İsrail ordusuna silah ve ekipman sağladığı ve bu silahların Gazze’de kullanıldığına dair raporlarını öğrendik. Bu nedenle Oshkosh ve ThyssenKrupp’un, sorumlu yatırım ilkelerimizi ihlal ettiğine karar verdik” dedi.

Fon, bu şirketlerin yatırım portföyünden tamamen çıkarıldığını bildirdi. Haziran 2025’e kadar KLP’nin Oshkosh’ta 1,8 milyon dolar, ThyssenKrupp’ta ise yaklaşık 1 milyon dolar değerinde yatırımı bulunuyordu.

KLP, karar öncesinde her iki şirketle de iletişime geçtiğini belirtti. Oshkosh, İsrail ordusuna özellikle araç ve yedek parça sattığını doğrularken; ThyssenKrupp, Kasım 2020 ile Mayıs 2021 arasında İsrail donanmasına dört adet Sa’ar 6 sınıfı savaş gemisi teslim ettiğini ve bu yıl içinde bir denizaltı teslim etmeyi planladığını bildirdi.

Fonun açıklamasına göre, her iki şirket de ürünlerinin nasıl kullanıldığına dair gerekli denetim ve insan hakları risk analizini belgeleyemedi. Kiran Aziz, “Şirketler, temel insan hakları ve uluslararası insancıl hukuk ihlallerine ortak olmamak için bağımsız bir şekilde özen yükümlülüğünü yerine getirmekle sorumlu” ifadelerini kullandı.

KLP daha önce de benzer adımlar attı

KLP’nin insan hakları ihlalleriyle ilişkilendirilen şirketlerden yatırımlarını çekmesi yeni değil. 2021 yılında aralarında Motorola’nın da bulunduğu 16 şirketten, işgal altındaki Batı Şeria’daki yasa dışı yerleşimlerle bağlantılı oldukları gerekçesiyle yatırımını çekti. Aynı yıl, Myanmar ordusuyla bağlantısı nedeniyle Hindistan merkezli Adani Ports ile olan finansal bağlarını da sonlandırdı.

2023 yazında KLP, ABD’li inşaat ekipmanı üreticisi Caterpillar’dan da yatırımını çekti. Kiran Aziz, El Cezire’de yayımlanan bir yazısında, Caterpillar’a ait buldozerlerin İsrail ordusu tarafından modifiye edilerek işgal altındaki Filistin topraklarında ev ve altyapı yıkımlarında kullanıldığını vurgulamıştı. Aziz, “Bu araçların sürekli olarak kullanılması, Birleşmiş Milletler ve sivil toplum kuruluşları tarafından 20 yılı aşkın süredir insan hakları ihlalleriyle ilişkilendiriliyor” demişti.

Avrupa’da benzer kararlar çoğalıyor

KLP’nin kararı, Avrupa’daki diğer büyük yatırım fonlarının benzer gerekçelerle İsrail’le bağlantılı şirketlerden uzaklaşmasının bir parçası. Mayıs 2024’te, dünyanın en büyük varlık fonu olan Norveç Varlık Fonu, İsrail’in Paz Retail and Energy şirketinden, yasa dışı yerleşimlere altyapı ve yakıt sağladığı gerekçesiyle yatırımını çekti.

Aralık 2023’te de fon, yasa dışı yerleşimlere hizmet verdiği gerekçesiyle Bezeq adlı bir başka İsrail şirketindeki tüm hisselerini sattı.

2024 Şubat ayında Danimarka’nın en büyük emeklilik fonu, Batı Şeria’daki yerleşimlerle bağlantılı olabileceği endişesiyle birkaç İsrail bankası ve şirketinden yatırımlarını geri çekti.

Haziran 2024’te ise Birleşik Krallık’ın en büyük emeklilik fonu olan Üniversiteler Emeklilik Planı (USS), Gazze savaşı nedeniyle İsrail’le bağlantılı tüm yatırımlarını elden çıkaracağını duyurdu. Toplam büyüklüğü 79 milyar dolar olan fon, üyelerden gelen baskılar üzerine 101 milyon dolarlık İsrail bağlantılı yatırımı satma kararı aldı.

Ortadoğu

Hamaney, ABD ile müzakereye izin vermedi

Yayınlanma

İran, ABD ile yeni bir nükleer müzakere süreci başlatmak için acele etmiyor. İran Dini Lideri Ayetullah Ali Hamaney ’in kıdemli danışmanı Ali Laricani, nükleer görüşmelerin şu an için “öncelik olmadığını” ve “aceleye getirilmemesi gerektiğini” söyledi.

Laricani, “Müzakere bir taktiktir. Ne zaman gerekli olduğuna liderlik karar verir. Gerekli değilse kullanılmasına da gerek yok. Görüşme için bir aciliyet yok… Onlar bize savaş açtı; önce bunun nedenini açıklamalılar” ifadelerini kullandı.

Laricani ayrıca, “Diplomasiye başlama kararı yalnızca İmam Hamaney’e aittir ve henüz böyle bir izin verilmiş değil” diyerek, “güç yoluyla barış” dayatma fikrinin bölgeyi yeniden şekillendirmeye çalışanların “gerici bir teorisi” olduğunu söyledi.

İran’dan ‘adil anlaşma olmazsa görüşme de olmaz’ mesajı

Laricani’nin açıklamaları, İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi’nin, Washington adil bir anlaşma için hazır olmadıkça yeni müzakerelere başlanmayacağına dair uyarısının hemen ardından geldi.

Arakçi, “Yeni bir müzakere turu, yalnızca karşı taraf adil, dengeli ve karşılıklı fayda sağlayan bir nükleer anlaşmaya hazır olduğunda mümkün” dedi. “Bu yıl Haziran ayında müzakere masasından kalkan ve askeri seçeneği tercih eden İran değil, ABD’dir” diye ekledi.

Arakçi ayrıca, Fransa, Almanya ve İtalya dışişleri bakanlarıyla ve AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi ile de görüşmeler yaptığını belirtti. Bu görüşmelerde, eğer AB ve E3 ülkeleri sürece dahil olmak istiyorsa “sorumlu davranmaları ve tehdit ile baskıya dayalı eski politikalardan, özellikle de hiçbir ahlaki ve yasal zemini olmayan ‘snapback’ mekanizmasından vazgeçmeleri gerektiğini” açıkça ifade ettiğini söyledi.

İngiltere, Fransa ve Almanya, 2015 tarihli nükleer anlaşmanın “snapback” mekanizması kapsamında İran’a yönelik BM yaptırımlarının yeniden devreye sokulabileceği tehdidinde bulunmuştu. Batılı ülkeler bu anlaşmaya uymaya devam ederken, ABD 2018’de anlaşmadan tek taraflı olarak çekilmişti.

ABD saldırıları ve karşılıklı açıklamalar

İran basınında bu ayın başlarında çıkan haberlere göre, Tahran yönetimi ABD’nin müzakereleri yeniden başlatma yönündeki talebini değerlendirmeye aldı. Bazı kaynaklar, İran’ın müzakereler sürerken haziran ortasında ABD destekli İsrail saldırıları nedeniyle ABD’den tazminat talep edebileceğini öne sürdü.

ABD Başkanı Donald Trump ise son haftalarda yaptığı açıklamalarda, müzakerelere gerek olmadığını, haziran sonunda düzenlenen sığınak delici bombalı saldırı ile İran’ın nükleer tesislerini “yerle bir ettiklerini” ve “nükleer programı sona erdirdiklerini” iddia etti.

Ancak geçen ayki hava saldırılarında hedef alınan üç İran nükleer tesisinden yalnızca birinin ciddi hasar aldığı diğer ikisinin kısa sürede yeniden işler hale gelebileceği ortaya çıkmıştı. Bu bulgu, Trump’ın İran’ın nükleer kapasitesinin tamamen yok edildiği yönündeki iddialarına gölge düşürdü. Hamaney, saldırılar sonrası Trump’ın ortaya attığı iddiaları yalanlayarak, “kendini kurtarmak” için saldırıların boyutunu büyüttüğünü söylemişti. Daha önceki değerlendirmeler de İran’ın nükleer programının sadece birkaç ay geriletildiğini ortaya koymuştu.

Tahran yönetimi ise uranyum zenginleştirmeye ve nükleer programını geliştirmeye devam edeceğini açıkladı.

Okumaya Devam Et

Ortadoğu

Süveyda kırsalında çatışmalar yeniden alevlendi

Yayınlanma

Suriye’nin güneyindeki Süveyda kentinin kırsalında, hükümet yanlısı Bedevi aşiretlerle Dürzi silahlı gruplar arasında daha önce sağlanan ateşkese rağmen çatışmalar yeniden başladı. Yerel kaynaklara göre, iki taraf arasındaki çatışmalar şehir merkezine yaklaşık altı kilometre uzaklıkta yoğunlaşıyor.

İsrail’in gece boyunca Süveyda kırsalına düzenlediği hava saldırılarında, Dürzi gruplarla çatışan Bedevi milisler hedef alındı. İsrail, saldırılarını, Dürzi sivilleri koruma iddiasıyla düzenliyor.

Öte yandan, Suriye İçişleri Bakanlığı Levant24’e yaptığı açıklamada, Şam yönetiminin Süveyda’ya yeniden asker sevk etmeye hazırlandığı yönündeki haberleri yalanladı. Açıklamada, “Bazı basın organları ve ajanslar, İç Güvenlik Güçleri’nin Süveyda iline girdiğini iddia eden asılsız haberler yayımlamıştır. Bu konuda resmi bir açıklama yapılmamıştır ve yayımlanan haberlerdeki iddiaları kesin olarak reddediyoruz” denildi.

Bakanlık ayrıca basını güvenilir olmayan bilgileri yaymakla suçlayarak, “Güvenilir olmayan bilgileri aktaran medyayı sorumlu tutuyoruz. İçişleri Bakanlığı güçlerinin normal hazırlık durumunda olduğunu ve şu anda vilayette herhangi bir hareket veya konuşlanma olmadığını da teyit ediyoruz” diye ekledi.

Ancak İsrail basınında yer alan haberlere göre, İsrail Süveyda’daki gerginlik nedeniyle sınırlı sayıda Suriye güvenlik gücünün bölgeye girişine izin verdi. Reuters ise İçişleri Bakanlığı sözcüsüne dayandırdığı haberinde, Suriye birliklerinin kente yeniden girmeye hazırlandığını iddia etti.

Bu arada, İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar, Süveyda’daki Dürzilere ulaştırılmak üzere yaklaşık 2 milyon şekel (540 bin dolar) değerinde insani yardım gönderme talimatı verdiğini açıkladı. Yardım paketlerinin gıda, ilaç ve ilk yardım malzemelerini içereceği belirtildi. Yardımın nasıl ulaştırılacağına dair detay verilmedi, ancak “hedefli şekilde” teslim edileceği ifade edildi.

İsrail, gece saatlerinde Süveyda kırsalındaki Bedevi savaşçıları hedef alarak hava saldırılarını sürdürdü. Yedioth Ahronoth gazetesine göre, İsrail salı gününden bu yana Suriye genelinde 200’den fazla hava saldırısı düzenledi. Bu saldırıların büyük bölümü Süveyda’daki olaylarla doğrudan bağlantılı olmayan hedefleri vurdu.

İsrail dün de Suriye Savunma Bakanlığı binası ile Şam’daki cumhurbaşkanlığı sarayına yakın bir noktayı da hedef aldı. İsrail, bu saldırıların “Dürzileri koruma” amacıyla yapıldığını ileri sürdü. Saldırılarda 12’den fazla kişi hayatını kaybetti. İsrail, saldırılarına akşam saatlerinde de devam etti.

Bu saldırılar yaşanırken, Süveyda’da Suriye hükümet güçleri ile Dürzi silahlı gruplar arasında şiddetli çatışmalar sürüyordu. Çatışmalar, çarşamba akşamı ateşkes anlaşmasının duyurulmasıyla sona erdi. Anlaşmaya göre, yerel Dürzi grupların hâkimiyetinde olan Süveyda’nın Suriye devletine entegre edilmesi öngörülüyor.

Şam yönetimi hafta başında yaptığı açıklamada, Süveyda’ya “düzeni sağlamak ve yasa dışı grupları temizlemek” amacıyla konuşlandıklarını belirtmişti. Ancak hükümet güçlerinin, Dürzi gruplara karşı düzenlenen saldırılarda Bedevi milislerle birlikte hareket ettiği bildirildi.

Suriye Savunma Bakanlığı’na bağlı güçlerle bağlantılı savaşçıların onlarca silahsız sivili infaz ettiği öne sürüldü.

Ateşkes kapsamında, çarşamba akşamı itibarıyla Suriye birlikleri Süveyda’dan çekildi.

Pazar günü genç bir Dürzi erkeğin Bedevi savaşçılar tarafından soyulup dövülmesinin ardından başlayan çatışmalarda dört gün içinde 370’ten fazla kişi öldü.

Okumaya Devam Et

Ortadoğu

Netanyahu, ‘Morag Koridoru’ndan geri adım attı

Yayınlanma

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun, Gazze’nin güneyindeki Morag Koridoru’ndan asker çekmeyi kabul ettiği ileri sürüldü.

Ynet News’in aktardığına göre, Tel Aviv’in arabuluculara sunduğu son geri çekilme haritalarında Morag Koridoru’ndan çekilmeyi kabul etmesinin ardından Hamas ile bir uzlaşmaya varıldı. Netanyahu’nun, İsrail heyetinin anlaşma sağlanana kadar Katar’ın başkenti Doha’da kalması yönünde talimat verdiği belirtildi. Haberde, Netanyahu’nun bu anlaşmayı mutlaka sağlamak istediği vurgulandı.

Haberde, “Netanyahu, ateşkes ve kısmi esir takası anlaşması için önemli tavizler vermeye hazır. Talimatı doğrultusunda ordu, Morag Koridoru da dahil yeni pozisyonlara çekilmeye hazırlanıyor” ifadelerine yer verdi.

İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir de hafta başında yaptığı açıklamada, hükümetin belirlediği hatlara göre ordunun esnek davranacağını, anlaşma olması halinde buna uygun şekilde konuşlanacaklarını söylemişti.

Askerî ve siyasi çevrelerde muhalefet yükseliyor

Ancak Ynet News, İsrail’de bazı güvenlik yetkililerinin Morag Koridoru’ndan çekilme kararına karşı olduğunu yazdı. Bu yetkililer, çekilmenin Hamas’ın tamamen yıkılan Refah kentinde yeniden varlık göstermesinin önünü açacağını ve İsrail’in “Gideon’un Arabaları Operasyonu” olarak adlandırdığı son saldırıların “kazanımlarını” zayıflatacağını savunuyor.

Yetkililer, Netanyahu’nun vereceği tavizlerin bu aşamada değil, savaşın tamamen sona ereceği nihai bir anlaşmanın parçası olarak gündeme gelmesi gerektiğini ifade etti. Ordu içinden bazı isimler ise Hamas’ın elindeki tüm rehineleri serbest bırakmayacağını, bu nedenle mümkün olan en fazla sayıda rehinenin geri getirilmesinin “pratik yol” olduğunu söylüyor.

Yedioth Ahronoth’a göre, Netanyahu’nun koalisyonunda yaşanan krizler de bu anlaşma olasılığını artırıyor. Ekim 2026’da yapılması planlanan seçimler öncesi, Netanyahu’nun anlaşmayı siyasi bir kazanıma dönüştürmek istediği değerlendiriliyor. Koalisyondaki ultra-Ortodoks partiler Şas ve Birleşik Tevrat Yahudiliği (UTJ), yeşiva öğrencileri askerlikten muaf tutan yasa çıkarılamadığı gerekçesiyle hükümetten çekilmişti.

Gazze’nin en güneyindeki şehir olan Refah’ı Han Yunus’tan ayıran Morag Koridoru, bu yılın başlarında açıldı. Tel Aviv, bu koridoru tampon bölge ilan etti. Bu koridordaki İsrail varlığı, Hamas ile Tel Aviv arasındaki müzakerelerde başlıca anlaşmazlık konularından biri oldu.

Hamas, Gazze’den İsrail askerlerinin tamamen çekilmesi ve savaşın kalıcı olarak sona erdirilmesi konusunda ısrar ediyor. Buna karşılık Netanyahu, rehinelerin serbest bırakılmasının ardından Hamas silahsızlanmadığı takdirde saldırıların yeniden başlayacağını defalarca dile getirdi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English