Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Küresel devlet borçlanması bu yıl 12,3 trilyon dolara ulaşarak rekor kıracak

Yayınlanma

Büyük ekonomilerin savunma ve diğer harcamalarındaki artış ve yüksek faiz oranlarının birleşerek borç seviyelerini yükseltmesi nedeniyle küresel devlet borçlanmasının bu yıl 12,3 trilyon dolara ulaşması bekleniyor.

S&P Global Ratings’in tahminlerine göre, 138 ülkede devlet tahvili ihracındaki yüzde 3’lük artış, küresel mali kriz, koronavirüs pandemisi ve şimdi de Avrupa’nın daha fazla savunma harcaması ihtiyacı nedeniyle yükselen toplam borç stokunu 76,9 trilyon dolara çıkaracak.

Financial Times’a (FT) konuşan S&P’nin küresel tahvil başkanı Roberto Sifon-Arevalo, büyük ekonomilerin “kriz üstüne krizle başa çıkmak için maliye politikasına odaklanmaya devam ettiğini ve bunun sonucunda çok daha borçlu bir devlet tablosu ortaya çıktığını” söyledi.

Sifon-Arevalo, merkez bankalarının tahvil alım programlarının sona ermesinden bu yana tahvil getirilerinin önemli ölçüde yükselmesi nedeniyle borç servis maliyetlerinin arttığını da sözlerine ekledi.

Sifon-Arevalo, daha yüksek harcamaları finanse etmek için borçlanmanın “pandemiden önce sahip olduğunuz borçlanma maliyetlerine sahipken iyi ve sürdürülebilir olduğunu, şimdi ise çok daha büyük bir sorun teşkil ettiğini” söyledi.

Kamu maliyesinin kötüleşmesi büyük yatırımcılar arasında giderek artan bir endişe kaynağı olurken, tahvil devi Pimco aralık ayında kısmen “borç sürdürülebilirliği soruları” nedeniyle uzun vadeli ABD borçlarına olan maruziyetini azaltmayı planladığı uyarısında bulundu.

Milyarder yatırımcı Ray Dalio, Birleşik Krallık’ın da bir tahvil satışında giderek daha fazla borçlanması gereken bir “borç ölüm sarmalına” girme riskiyle karşı karşıya olduğu konusunda uyardı.

Dünyanın en büyük borçlusu olan ABD’de, “geniş mali açıklar, yüksek faiz harcamaları ve önemli borç yeniden finansman gereksinimleri” uzun vadeli ihraçları 4,9 trilyon dolara çıkaracağını söyleyen S&P, rakamların kısa vadeli Hazine bonoları ve yerel yönetim borçları gibi diğer kamu borçlanma biçimlerini içermediğini belirtti.

Kuruluş, Amerikan hükümetinin mali açığının 2026 yılına kadar GSYİH’nin yüzde 6’sının üzerinde kalmasını bekliyor, fakat doların dünyanın fiili rezerv para birimi statüsünün ABD’ye kamu maliyesinde “önemli esneklik” sağlamaya devam edeceğini savunuyor.

Dünyanın en büyük ikinci borçlanıcısı olan Çin’in, iç ekonomisini canlandırmak için büyük harcamalar yaparken uzun vadeli ihraçlarını 370 milyar dolardan fazla artırarak 2,1 trilyon dolara çıkarması bekleniyor.

G7 ülkeleri ve Çin dışında, dünyanın geri kalanında borçlanmanın genel olarak yatay seyretmesi bekleniyor. S&P’ye göre genel olarak borç stoku küresel GSYİH’nin yüzde 70,2’sine ulaşacak. Bu oran 2022’den bu yana istikrarlı bir şekilde artmakla birlikte, hükümetlerin pandemiye büyük harcama programlarıyla karşılık verdiği 2020’deki yüzde 73,8’lik oranın altında.

S&P ayrıca bir dizi büyük ekonominin küresel mali krizden bu yana kredi kalitesinde önemli bir bozulma olduğunu vurguladı. En yüksek AAA notuna sahip borçlulardan gelen borç stokunun payı, ABD ve Birleşik Krallık gibi ülkelerin en üst gruptan düşmesiyle azaldı.

S&P, devlet borcu arzındaki son artışın, yatırımcıların ekonomik görünüme ilişkin endişeleriyle birleşerek “daha dik getiriler ve birçok gelişmiş ekonomideki zayıf mali pozisyonlara ilişkin yenilenen yatırımcı endişeleri” yarattığını söyledi.

Sifon-Arevalo, tahvil fonlarının yönetim altındaki varlıklarının artması nedeniyle borç ihracını absorbe etmek için yatırımcı iştahı olduğunu söyledi fakat artan borç yükünü karşılamanın maliyetinin, hükümetlerin altyapı harcamaları gibi diğer hedeflerini vuracağını da sözlerine ekledi.

Sifon-Arevalo, “Mali açıdan daha muhafazakâr [siyasi] hareketlerin büyümesi, mali açıklarda ve borçta bu muazzam büyümeyi görmüş olmanızla ilgisiz değil,” dedi.

DİPLOMASİ

Lukaşenko: Ukrayna, Putin ile gizli görüşmelere başladı

Yayınlanma

Belarus Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko, Rus gazeteci Olga Skabeyeva’ya verdiği röportajda, Ukraynalı yetkililerin Vladimir Putin ile gizlice görüştüğünü iddia etti. Lukaşenko, bu görüşmelerin detaylarını vermekten kaçınırken, ABD’nin Ukrayna konusunda net bir stratejisinin olmadığını ve Moskova’ya yönelik yaptırım seçeneklerinin tükenmesi nedeniyle Washington’ın Kiev üzerindeki baskıyı artırdığını öne sürdü.

Belarus Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko, Rus gazeteci Olga Skabeyeva’ya verdiği röportajda, Ukraynalı temsilcilerin Vladimir Putin ile gizli görüşmeler yaptığını iddia etti.

Avrupa Birliği’nde yapıcı müzakereler yapabilecek politikacıların olup olmadığı sorusuna yanıt veren Lukaşenko, Ukrayna’da böyle kişilerin olmadığını, ancak yine de bir diyalog yürütüldüğünü belirtti.

Lukaşenko, “Biz yine de onlarla (Ukraynalı temsilcilerle) görüşüyoruz. İsteyenlerle konuşmak gerekiyor. Fakat, kendi tarafımızda, Rusya’da ve benzeri yerlerde görüşmek için böyle tutkulu bir istek görmüyoruz. Gerçi, ben konuşmayacağım, bırakın Vladimir Vladimiroviç (Putin) söylesin. O görüşmüştü. Onu aradılar, anlattılar. Ancak, görüşmeleri dair kamuya açık bir dile getirilmedi,” dedi.

Detayları açıklama yetkisi olmadığını belirten Lukaşenko, ayrıntı vermekten kaçındı.

Belarus Devlet Başkanı, “Ancak Putin bana anlattı. Şu sonucu çıkardı: Görüşmek istiyorlarsa, gelsinler, şimdilik gizlice, gazeteciler öğrenmesin diye. Belki Vladimir Vladimiroviç risk alır ve kimin aradığını söyler,” diye ekledi.

13 Mart’ta Lukaşenko, Putin ile görüşmek üzere Moskova’ya gitti. Görüşmelerin başlamasından önce, Amerikan yönetiminin Ukrayna’daki çatışmayı çözmek için net bir stratejisinin olmadığını söyledi.

Lukaşenko, “ABD’nin Ukrayna konusunda hiçbir planı yok. Kesinlikle. Bir taraf ne istiyor, diğeri ne istiyor, sadece nabız yokluyorlar,” dedi.

Ayrıca Lukaşenko, Washington’ın Kiev üzerindeki baskıyı artırmaya karar verdiğini, çünkü Moskova’ya karşı yaptırım uygulama imkanlarının neredeyse tükendiğini dile getirdi.

Lukaşenko, “O kadar çok yaptırım uyguladılar ki, daha ötesi yok. Bu nedenle Ukrayna’ya baskı yaptılar ve onun gidecek hiçbir yeri yok. 30 gün için anlaştılar, yani 30 gün,” diye konuştu.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

G7 bildirisinin hedefinde İran var

Yayınlanma

Reuters tarafından görülen nihai taslak bildiriye göre, önde gelen Batılı devletlerin dışişleri bakanları perşembe günü İran’ın “keyfi gözaltı ve yabancı suikast girişimlerini giderek artan bir şekilde baskı aracı olarak kullanmasının yarattığı tehdit” konusunda uyarıda bulundu.

ABD, Almanya, Birleşik Krallık, Fransa, İtalya, Japonya ve Kanada’dan oluşan G7 ülkeleri yaptıkları açıklamada Tahran’ın “Orta Doğu’daki istikrarsızlığın başlıca kaynağı” olduğunu iddia ederek ülkenin nükleer programı konusunda diplomasiyi yeniden başlatmaya çağırdı.

Taslak bildiride, Filistin sorununa iki devletli çözümün de bahsi geçmedi ve metnin daha önceki taslaklarında bunun önemini vurgulayan dil terk edildi.

Üyeler bunun yerine “Filistin halkı için siyasi bir ufkun” gerekliliğini vurguladı ve Gazze’ye “engelsiz insani yardımın” yeniden başlaması ve kalıcı bir ateşkes için desteklerini yeniden teyit etti.

Diplomatlar tarafından onaylanan nihai taslağın cuma günü ilerleyen saatlerde bakanlar tarafından da kabul edilmesi bekleniyor.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

NATO Genel Sekreteri Rutte: Savaş sonrası Rusya ile ilişkiler yeniden kurulmalı

Yayınlanma

NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, Ukrayna’daki savaş sona erdikten sonra Rusya ile ilişkilerin normalleştirilmesi gerektiğini belirtti. Rutte, ABD Başkanı Donald Trump’ın Ukrayna’ya verdiği desteği azaltmasına rağmen transatlantik ittifakı bir arada tutmaya çalışırken, Avrupa ülkelerinin savunma harcamalarını artırması ve askeri konumlarını yeniden gözden geçirmesi gerektiğini vurguladı.

NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, Ukrayna’daki çatışmalar sona erdikten sonra Rusya ile ilişkilerin zamanla normalleştirilmesi gerektiğini söyledi.

Rutte, Bloomberg TV‘de Annmarie Hordern’e verdiği mülakatta, “Savaş Avrupa için bir şekilde durmuş olursa, adım adım, ABD için de adım adım Rusya ile normal ilişkileri yeniden kurmak normal olur,” dedi.

Ancak Rutte, henüz o noktada olmadıklarını ve Rusya’nın müzakereleri ciddiye almasını sağlamak için üzerlerindeki baskıyı sürdürmeleri gerektiğini ifade etti.

Son haftalarda yoğun bir diplomasi yürüten Rutte, Başkan Donald Trump’ın Ukrayna’ya verdiği desteği azaltması ve ABD’nin Avrupa’daki geleneksel güvenlik rolünden çekileceğine işaret etmesiyle ittifakı bir arada tutmaya çalışıyor.

Bu sürpriz hamle, Avrupa ülkelerini savunma harcamalarını artırmaya ve askeri konumlarını yeniden düşünmeye sevk etti.

Rutte, perşembe günü Beyaz Saray’da Trump ile bir araya geldi ve ikili, Ukrayna’da ABD’nin arabuluculuğunda potansiyel bir ateşkesi görüştü. Avrupa’nın müzakerelerde büyük ölçüde dışlanması, kıtadaki pek çok lideri rahatsız etti.

Devam eden görüşmeler hakkında konuşan Rutte, “Amerikan yönetimi ve elbette Ukraynalılarla ciddi görüşmelere girmeye hazır olduklarından emin olmak için üzerlerindeki baskıyı sürdürmeliyiz,” ifadesini kullandı.

Rutte’nin en büyük görevi, Trump’ın üyelerin savunmaya yeterince harcama yapmayarak Washington’ı istismar ettiği yönündeki yaygın eleştirileri arasında ABD’nin Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’ne (NATO) bağlılığını sürdürmesini sağlamak.

Trump daha önce ABD’yi askeri ittifaktan çekmekle tehdit etmişti.

Trump ve Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’nin Oval Ofis’teki televizyonda yayınlanan tartışmasının ardından Rutte, ABD’nin Ukrayna için yaptığı her şeyi överken, Ukraynalı lidere ilişkileri düzeltme çağrısında bulundu.

NATO, haziran ayındaki bir sonraki zirvede üyelerinin savunma harcamaları hedefini en az yüzde 3’e çıkarmaya çalışacak.

Trump, müttefiklerin yüzde 5 harcama yapmasını talep etti; bu, yaygın olarak gerçekçi olmayan ve ABD’nin bile karşılamadığı bir hedef.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English