Bizi Takip Edin

AVRUPA

Londra Temyiz Mahkemesi, Rusya’nın Yukos davasındaki itirazını reddetti

Yayınlanma

Londra Temyiz Mahkemesi, Rusya hükümetinin eski Yukos hissedarlarının 63 milyar doları aşkın tazminat talebiyle açtığı davada mahkeme kararını bozma talebini reddetti. Mahkeme, Rusya’nın devlet dokunulmazlığı argümanını geçersiz sayarak, ülkenin Hollanda mahkemelerinin kararlarına uyması gerektiğine hükmetti.

Londra Temyiz Mahkemesi, Rusya hükümetinin eski Yukos hissedarlarının 63 milyar doları aşkın tazminat talebiyle açtığı davada mahkeme kararını bozma talebini reddetti.

Rusya, İngiliz mahkemesinin 1978 tarihli Birleşik Krallık Devlet Dokunulmazlığı Yasası uyarınca davanın devlet dokunulmazlığı istisnasına girip girmediğini kendisinin değerlendirmesi gerektiğini savundu.

Temyiz Mahkemesi yargıçları Stephen Males, Kim Lewison ve Anthony Zacaroli, Hollanda mahkemesi tarafından daha önce reddedildiği için Rusya’nın varlıkların dondurulmasına yönelik devlet dokunulmazlığı talebini oybirliğiyle reddetti.

Heyet, Rusya’nın Hollanda mahkemelerinin kararı nedeniyle Yüksek Mahkeme’nin yargı yetkisinden muaf olduğunu iddia edemeyeceğine, aksi takdirde bunun 1959 tarihli Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve İcrası Sözleşmesi’ne (New York Sözleşmesi) aykırı olacağına hükmetti.

Yargıç Males, alacaklıyı yeni bir davaya para harcamaya zorlamak yerine, kararın bir devlete karşı bile olsa yürürlüğe konulması gerektiğini belirtti.

Mahkeme, Rusya’nın “pozisyon savaşı” dayatmak yerine kararı uygulaması gerektiği kanaatine vardı.

Rus avukatlar kararı yorumlamazken, Yukos hissedarlarının avukatı Tim Osborne, “Putin Rusya’sının yasa dışı eylemlerinin bedelini tam olarak ödemek zorunda kalacağı ana yaklaşıyoruz,” diye konuştu.

Bu, Rusya’ya karşı açılan son dava değil. Yukos hissedarları, ABD’de Rusya’nın devlet dokunulmazlığına karşı benzer bir süreç yürütüyor.

Yukos hissedarlarına ödenecek tazminat miktarı sürekli artıyor. Başlangıçta 50 milyar doların üzerinde olan miktar, Lahey’deki tahkim mahkemesi tarafından karara bağlandı, ancak faizlerle birlikte 8 milyar dolar daha arttı.

Mahkeme, Moskova’nın “Mihail Hodorkovskiy’in petrol şirketini iflas ettirme yönündeki yasa dışı eylemlere” katılarak Enerji Şartı’nı ihlal ettiğine hükmetti.

Rusya’ya karşı açılan dava, Hulley Enterprises, Veteran Petroleum ve Yukos Universal olmak üzere üç şirket tarafından kazanıldı.

Söz konusu şirketler, 2006 yılına kadar Rusya’nın en büyük petrol şirketi olan Yukos’un eski hissedarlarını temsil ediyor.

AVRUPA

TotalEnergies CEO’su: Kuzey Akım kısmen yeniden açılabilir

Yayınlanma

TotalEnergies CEO’su Patrick Pouyanné, Avrupa sanayisinin rekabet gücünü korumak için belirli düzeyde Rus gazına ihtiyaç duyulduğunu ve hasarlı Kuzey Akım boru hattının kısmen yeniden faaliyete geçebileceğini belirtti. Almanya ise sertifikasyon sorunları nedeniyle Kuzey Akım-2’nin kullanımını dışlarken, Eylül 2022’deki sabotajdan beri Rus gazı alımını durdurmuş durumda.

Petrol devi TotalEnergies’in CEO’su Patrick Pouyanné, Avrupa’nın sanayi sektörünün rekabet gücünü koruyabilmesi için belirli düzeyde Rus gazı sevkiyatına ihtiyacı olduğunu belirtti.

Pouyanné, bu amaçla hasar gören Kuzey Akım boru hattının kısmen yeniden faaliyete geçebileceğini ifade etti.

Reuters‘ın aktardığına göre Pouyanné, “Dört boru hattından ikisinin yeniden faaliyete geçmesi beni şaşırtmaz, ancak dördünün birden çalışacağını sanmıyorum. Nereden gelirse gelsin, LNG ile Rus gazıyla rekabet etmek mümkün değil,” ifadesini kullandı.

Kuzey Akım’ın dört boru hattından üçü 2022’deki patlamalar sonucu hasar görmüştü. Hatlardan biri sağlam kalmış ancak hiç kullanılmamıştı.

Almanya Hükümet Sözcüsü Steffen Hebestreit, 6 Mart’ta yaptığı açıklamada, Kuzey Akım-2 üzerinden gaz sevkiyatının yeniden başlaması ihtimalini dışladıklarını dile getirmişti.

Hebestreit, sağlam kalan son boru hattının sertifikalandırılmadığını söylemişti.

Berlin, Ukrayna’daki savaşın başlamasının ardından Mart 2022’de Gazprom’dan gaz alımını durdurmuştu.

Bundan önce Almanya, 50 yıl boyunca Rus gazı satın almış ve uzun süre en büyük ithalatçı konumunda bulunmuştu.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Güney Avrupa ülkelerinden Leyen’in borçlanma planına itiraz

Yayınlanma

Avrupa Birliği (AB) içerisinde devlet borcu en yüksek ülkelerin başını geçen Fransa, İtalya ve İspanya, Avrupa Komisyonu’nun borçlanma yoluyla silahlanma planına karşı çıkıyor.

Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen, içinde 150 milyar avroluk ucuz kredi ve AB mali kurallarının gevşetilmesinin de bulunduğu savunma paketini geçen haftalarda açıklamıştı.

POLITICO’ya konuşan bir AB yetkilisi, bazı ülkelerin, devlet borcunu çok daha yukarı seviyeye çekecek planının “uygulanabilirliğini, hatta ihtimalini dahi sorguladığını” aktardı.

Avrupa’nın güneyindeki ağır borçlu ülkeler bunun yerine savunma tahvili (Eurobond) olarak adlandırılan ve AB’nin sermaye piyasalarındaki ortak borçlanması yoluyla finanse edilen ve bloğun 27 ülkesi tarafından oybirliğiyle onaylanması gereken hibeler için taleplerini yükseltiyor.

Güneyli olmayan bir AB diplomatı da “savunma tahvillerinin önünü açabilecek bir fiyasko riski olduğunu” söyledi.

Fakat Leyen’in, mali yönden “muhafazakâr” olarak bilinen ve Almanya ile Hollanda’nın başını çektiği kuzey ülkelerinin itirazları nedeniyle bu fikri şimdiye kadar pek zorlamadığı belirtiliyor.

Hollanda Başbakanı Dick Schoof geçen hafta AB liderlerinin bir araya geldiği bir toplantının ardından, “Eurobond yok” demişti.

Üçüncü bir AB diplomatı ise güney ülkelerinin kredileri geri çevirmesinin mali açıdan muhafazakâr ülkeler arasında savunma tahvillerine olan desteği zayıflatacağının sinyalini verdi.

Mali açıdan muhafazakar bloktan gelen diplomat, “Eğer savunmanın ortak borçlanmayı haklı çıkaran varoluşsal bir sorun olduğunu iddia ediyorlarsa, o zaman önce borç almaları gerekir,” dedi.

Özellikle İtalya ve İspanya, AB mali kurallarından muaf tutulabilecek savunma harcamalarının tanımını genişletmek için bastırıyor. Madrid sınır kontrolü, siber güvenlik ve altyapı esnekliğinin de dahil edilmesini önerdi.

Fakat şu ana kadar ne Roma ne de Madrid acil durum maddesine başvurup başvurmayacaklarını teyit etmiş değil.

Bazı AB yetkilileri, Leyen’in haziran ayında yapılacak bir sonraki liderler zirvesi öncesinde savunma tahvilleri konusundaki tutumunu yumuşatması umuduyla oyalandıklarını düşünüyor.

Meloni geçen hafta gazetecilere verdiği demeçte, “[Karar vermek için] daha fazla zamanımız olmalı” dedi ve mekanizmayı harekete geçirmek için önerilen nisan ayının “biraz fazla yakın” olduğunu sözlerine ekledi.

Bu arada iki AB diplomatına göre Fransa bu maddeyi aktif hale getirmeyi planlamadığını belirtti. Borç/GSYİH oranı yüzde 110’un üzerinde olan Paris, piyasaları ürkütmekten ya da kredi notunu tehlikeye atmaktan çekiniyor.

Buna karşılık Almanya’nın 500 milyar avroluk devasa savunma harcamasını finanse etmek için bu maddeyi devreye sokması bekleniyor. 

Fakat Danimarka ve Hollanda gibi üç A kredi notuna sahip diğer ülkeler gibi Berlin’in de kendi başına daha ucuza toplayabileceği Komisyon kredilerini kabul etmesi pek olası değil.

Üst düzey bir AB diplomatı, AB’nin 27 ülkesi arasındaki bölünmüşlüğün “piyasa algısı üzerinde olumsuz olabilecek bir fark yarattığını” söyledi.

Kaynak, “Eğer herkes aynı anda [talepte bulunmazsa], ne kadar harcayabileceğinize dair sınırı piyasa belirleyecektir” diye ekledi.

Fakat mali açıdan muhafazakâr devletler bu argümana inanmıyor ve üçüncü AB diplomatı güney devletlerini “siyaset yapmakla” suçluyor.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Almanya ve Avrupa’da F-35 tartışması büyüyor

Yayınlanma

Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinde ABD’nin F-35 savaş uçağı programından olası bir çekilme tartışması gitgide ısınıyor.

Bunun arka planında jetin sadece ABD hükümetinin onayıyla kullanılabilmesi ve örneğin yedek parça ve yazılımla ilgili engelleyici hükümlerin F-35 ile askeri operasyonlarda ABD’ye bağımlılıktan kurtulmayı imkansız hale getirmesi yatıyor.

Berlin’de, özellikle eski ‘transatlantikçiler’, askeri bağımsızlık elde etmek için F-35 tedarik programından çekilmek için baskı yapıyorlar.

F-35 alım sözleşmesi Alman medyasına sızdırıldı

Geçtiğimiz hafta, Berlin’in Mart 2022’de tedarik etmeye karar verdiği 35 adet F-35 savaş uçağı için satın alma sözleşmesinin bir kopyası Alman Stern dergisine sızdırıldı.

8,3 milyar avroya mal olacak satın alma için çerçeve koşullarının ayrıntıları da böylece ortaya çıktı. Bu alım, katı kurallara tabi olan Yabancı Askeri Satışlar (FMS) sürecinin bir parçası olarak ele alınıyor. F-35 alım sözleşmesi Washington’a “ABD’nin ulusal çıkarlarının gerektirmesi halinde” başka bir bildirimde bulunmaksızın “ifayı tamamen ya da kısmen feshetme ya da askıya alma” yetkisi veriyor.

Bu da ABD’nin teslimat süresini ve teslimat miktarını istediği zaman tek taraflı olarak değiştirebileceği anlamına geliyor. FMS prosedüründe sözleşmeye dayalı cezalar genellikle öngörülmüyor; yasal başvuru yolu hariç tutuluyor.

Bir F-35 savaş uçağı teslim edildikten sonra, üzerinde başka değişiklik yapılmasına izin verilmiyor; yedek parçalar ve düzenli olarak gerekli yazılım güncellemeleri yalnızca ABD’li üretici Lockheed Martin’den temin ediliyor.

Satın alma sözleşmesinde ifadelere göre, “Müşteri, birlik bakım seviyesinin ötesinde onarım ve bakım çalışmaları yapma yetkisine sahip değildir.” Bu da Alman Hava Kuvvetleri’nin F-35’lerinin sadece ABD yönetimi istediği zaman uçacağını şimdiden garanti ediyor.

Yazılım gizliliği: ABD her zaman gözetliyor

Ayrıca F-35’in temel yazılımı da gizli tutuluyor. Bu nedenle jetin dışarıdan etkilenip etkilenemeyeceğini kontrol etmek imkansız fakat birçok kişi bunun mümkün olduğunu varsayıyor.

Operasyon sırasında ve özellikle de herhangi bir görev sırasında üretilen veriler toplanıyor ve daha sonra Amazon Web Services’de saklanıyor, böylece ABD yetkilileri tarafından kolayca erişilebilir hale geliyor.

Son olarak, ABD Dış Yardım Yasası, ABD’nin F-35’in “son kullanımını istediği zaman izlemesine” izin veriyor. Stern dergisine konuşan “iyi bilgilendirilmiş” bir kaynak, “Hedefler, rotalar, dolaylı olarak taktikler… ABD’li teknisyenler her zaman uçaktalar,” iddiasında bulunuyor.

İçeriden ‘istihbarat servisi bilgisi olan’ bir kişi de bunu dergiye açıkça doğrulayarak, “tüm görev planlamasının ABD’de izlendiğini” belirtiyor.

Bir güvenlik riski olarak ABD silahları

Geçen haftadan bu yana Avrupa’da, mümkünse F-35 jetlerinin tedarikinden kaçınılması ya da halihazırda bir sözleşme imzalanmışsa anlaşmadan çekilmesi yönündeki çağrılar giderek artıyor.

Bir yandan Trump yönetiminin Ukrayna’nın ABD uydu verilerini kullanmasını yasaklama kararı, diğer yandan Washington’un Danimarka’ya ait özerk Grönland bölgesini ele geçirme çabalarını sürdürmesi bu durumu tetikledi.

Örneğin Danimarkalı muhafazakâr milletvekili Rasmus Jarlov, X’te yaptığı açıklamada Danimarka’nın hava kuvvetleri için 27 adet F-35 jeti satın alma kararını desteklediği için şimdi pişman olduğunu belirtti.

Jarlov, “ABD’nin Danimarka’dan Grönland’ı talep ettiği ve silahlarımızı devre dışı bırakmakla tehdit ettiği bir durumu hayal edebiliyorum,” dedi.

O zaman Kopenhag artık kendini savunacak durumda olmayacağını, bu nedenle ABD silahlarını satın almanın “alamayacağımız bir güvenlik riski” olacağını savunan Jarlov, Danimarka’nın önümüzdeki yıllarda silahlanmaya büyük miktarlarda yatırım yapacağını ve mümkün olan her yerde Amerikan silahlarından kaçınması gerektiğini savundu.

F-35 programından çıkmayı hedefleyen NATO ülkeleri

Bazı NATO ülkeleri şimdi F-35’ten vazgeçmeyi düşünüyor. Örneğin Kanada, F-35 alımından çekilmeyi planlıyor, fakat önümüzdeki yılın başında teslim edilecek 16 savaş uçağı için şimdiden ödeme yaptı.

Savunma Bakanı Nuno Melo’ya göre, daha önce ABD savaş uçağını satın almayı planlayan Portekiz de fikrini değiştiriyor. Fransız Dassault Aviation şirketi şimdi Portekiz hükümetine Rafale jetleri tedarik etmeyi teklif etti.

Rafale, F-35 gibi beşinci nesil değil dördüncü nesil bir savaş uçağı; fakat daha ucuz ve herhangi bir ABD bileşeni gerektirmiyor, dolayısıyla ABD’den bağımsızlık sunuyor.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron 16 Mart’ta Avrupa ülkelerinin prensip olarak F-35’ten Rafale’e geçmesi gerektiğini savunmuştu; ayrıca yeni Fransız-İtalyan SAMP/T hava savunma sistemi, ABD Patriot hava savunma sisteminin yerine kullanılabilir.

Bir zorluk, Birleşik Krallık, Norveç, Hollanda, Belçika ve İtalya gibi bir dizi Avrupa NATO ülkesinin halihazırda F-35 jetlerine sahip olmasından kaynaklanıyor. Resmi olarak tarafsız olan İsviçre de dahil olmak üzere diğer pek çok ülke uçaklar için bağlayıcı siparişler vermiş durumda.

Almanya’da çatlak sesler artıyor

Almanya’da da çelişkili sesler yükseliyor. Özellikle de eski ‘transatlantikçiler’ F-35 tedarikine mesafeli yaklaşıyor.

Eski Airbus CEO’su ve şu anda etkili düşünce kuruluşu Alman Dış İlişkiler Konseyi (DGAP) Başkanı Thomas Enders geçen hafta “Kimsenin F-35’e ihtiyacı yok” dedi; Enders “bu yeni jeopolitik koşullar altında bunu iptal eden ilk kişi olacağını” da belirtti.

CDU dış politika uzmanı Roderich Kiesewetter de F-35 alım sözleşmesi gibi “ABD ile mevcut sözleşmelerin gözden geçirilmesi” çağrısında bulundu ve “Şimdi alternatifler aramak kesinlikle zorunludur,” dedi.

Savunma Bakanı Boris Pistorius ise F-35 alımına devam edilmesinden yana. Bunun için öne sürdüğü gerekçelerden biri, Alman Hava Kuvvetleri savaş uçaklarının savaş durumunda ABD nükleer bombalarını atabileceği nükleer paylaşım.

Gözlemciler, ABD nükleer bombalarının atılmasının zaten sadece Washington’dan gelen emirle mümkün olduğunu ve bu nedenle F-35’lerin sadece nükleer paylaşım için mevcut oldukları sürece ABD tarafından felç edilip edilemeyeceklerinin önemsiz olduğunu belirtiyor. Fakat nükleer paylaşımın da artık güvenli olmadığı düşünülüyor.

Berlin, F-35 için Washington’a yaklaşık 2,42 milyar dolar aktarmış ve ABD savaş uçaklarının konuşlandırılacağı Büchel Hava Üssünde maliyetli modifikasyonlara başlamıştı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English