Bizi Takip Edin

AVRUPA

Mélenchon’dan ‘savaş çığırtkanlarına’ karşı mücadele sözü

Yayınlanma

Fransa’da solcu La France Insoumise (Boyun Eğmeyen Fransa – LFI) cumartesi günü düzenlediği ilk AB seçim mitinginde ‘savaş çığırtkanları’ Avrupa’sında ‘barışı’ inandırıcı bir şekilde güvence altına alabilecek tek parti olma sözü verdi.

Ukrayna ve Gazze’de devam eden savaşlar, cumartesi günkü mitingde neredeyse her konuşmada ve yuvarlak masa toplantısında gündeme geldi.

LFI’nin kurucusu olan fakat resmi olarak şu anki lideri olmayan Jean-Luc Mélenchon mitingde yaptığı konuşmada, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Ukrayna’ya asker göndermenin artık ‘ihtimal dışı’ olmadığı yönündeki son yorumlarına atıfta bulunarak, “Ukrayna’daki savaştan askeri bir çıkış yolu yok,” dedi.

Kapanış konuşmasında, “Savaş istemiyorsanız bize oy verin,” diyen Mélenchon, ‘iklim krizini büyüten’, dünya sahnesinde güvenilirliği olmayan ve ‘kalıcı bir ekonomik kriz’ yaratmaktan sorumlu olduğunu söylediği ‘aciz bir Avrupa’ya karşı da eleştirilerde bulundu.

Mélenchon ayrıca Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinin, ülkenin 2027’deki cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde bir ara oylamadan başka bir şey olmadığını ve akıllarında net bir hedef olduğunu açıkladı: “Evrensel barışa faydalı olmak istiyorsak Fransa barışın hizmetinde olmalıdır.”

Eski parlamento üyesi, kıtada savaş sürerken Avrupa’nın silah ve mühimmat üretme kapasitesini artırma arzusu için de sert sözler sarf etti ve Ukrayna ile Rusya’yı da hedef aldı.

Her iki tarafa da karşılıklı garantiler veren bir barış çağrısında bulunan Fransız siyasetçi, kalıcı barış için ‘acil ve kalıcı bir ateşkes’, barış müzakereleri sona erdiğinde Ukrayna ve Rusya’da bir referandum ve nükleer santrallerin etrafında askerden arındırılmış bölgeler olmak üzere üç koşul öne sürdü.

LFI, Filistin için de ‘ateşkes’ çağrısı yaptı: Katliamı durdurun

Mélenchon’un mesajı, partinin AP seçimlerindeki baş adayı Manon Aubry tarafından da geniş bir şekilde tekrarlandı.

“Tiranlara ve savaş çığırtkanlarına karşı, barışın ve uluslararası hukukun kampı olmaya devam edeceğiz,” diyen Aubry, Macron’un Ukrayna’ya asker göndermekle ilgili yorumlarını üstü kapalı bir şekilde eleştirdi.

Parti stratejistleri, geçen hafta yayınlanan geniş çaplı bir Ipsos anketine göre LFI %7 civarında oy alıyor görünürken, ‘barış’ söyleminin oylarını artıracağını umuyor.

Tam da bu nedenle, jeopolitik konuların kilit kampanya konuları haline geldiği bir dönemde, LFI kendisini Filistin davasının tek gerçek savunucusu olarak konumlandırmaya çalışıyor.

Filistin’in bombalanması konusunda, “Katliamı durdurun, ateşi kesin,” diyen Aubry, Batının Binyamin Netanyahu hükümetine silah sevkiyatına son vermesi çağrısında bulundu.

Hukuk uzmanı ve tanınmış bir Filistinli aktivist olan Rima Hassan’ın bu ayın başlarında partinin seçim listesine dahil edilmesi, bir başka güçlü sinyal göndermeyi amaçlıyordu.

Filistin’de ölenler için bir dakikalık saygı duruşunun ardından bir yuvarlak masa toplantısında konuşan Hassan, Avrupa’yı 2000 yılından beri yürürlükte olan AB-İsrail anlaşmasına son vermeye ve ‘Filistin Devleti’nin kurulmasının önündeki tek engel olan İsrail’in sömürgeci politikasına’ yaptırım uygulamaya çağırdı.

‘Haksız rekabet’ vurgusu: Gıda tekellerinin kârlarına son verme çağrısı

Bu arada Aubry ekonomik ve sosyal meseleler hakkında da konuşarak, AP’de alınacak önlemler arasında ‘tıka basa doyan tarımsal gıda şirketlerinin kâr marjlarının iptal edilmesi ve hayat pahalılığı krizine son verilmesi’ gerektiğini savundu.

Bu yılın başlarında AB genelinde patlak veren çiftçi protestolarını hatırlatarak, haksız rekabete ve ‘her şey rekabet’ söylemine karşı mücadele etmeye devam edeceklerine işaret eden Aubry, ayrıca partisinin, Haziran 2022’den bu yana AB üyeliği için resmi bir aday olan Ukrayna’nın ‘mali, sosyal ve çevresel uyum olmadan’ AB’ye entegre edilmesini kesinlikle reddettiğini yineledi.

Macron, Olimpiyatlarda Rusya’ya ateşkes teklif edecek

Öte yandan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, 16 Mart Cumartesi günü Paris’ten Ukrayna televizyonuna verdiği bir mülakatta, Rusya’dan Paris Olimpiyatları sırasında Ukrayna’da ateşkese uymasının isteneceğini söyledi.

Muhabirin, “Olimpiyatlar sırasında ateşkes talebi. Onlar (Ruslar) bunu yapmalı. Bu her zaman olan bir şey,” demesi üzerine Fransız lider, bunu talep edeceklerini söyledi.

Macron, “Ev sahibi ülkenin kuralı Olimpiyat hareketine uygun hareket etmektir. Bu bir barış mesajıdır. Biz de Olimpiyat Komitesinin kararına uyacağız,” dedi.

Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC), Rusya’yı ‘işgal’ nedeniyle kınayarak, Rus hükümetinin ‘barış ve diyaloğu teşvik etmek için sporun gücünü kullanmayı amaçlayan’ Olimpik Ateşkesi ihlal ettiğini ileri sürmüştü.

Perşembe günü Rusya Olimpiyat Komitesi (ROC) Başkanı, IOC’nin ceza olarak sporculara getirdiği kısıtlamalara rağmen ROC’nin bu yılki Paris Olimpiyatlarını boykot etmeyeceğini söyledi.

Paris Belediye Başkanı Anne Hidalgo çarşamba günü Reuters’a verdiği bir röportajda Rusların ve Belarusluların ‘gelmemesini’ tercih ettiğini söyledi. 

Almanya’da koalisyon Ukrayna nedeniyle çatırdıyor

Öte yandan Almanya’da iktidar koalisyonu ülkenin Ukrayna politikası konusunda giderek bölünürken, Şansölye Olaf Scholz’un Sosyal Demokrat Partisi (SPD), Ukrayna’ya destek konusundaki tutumunu ‘yumuşattığı’ gerekçesiyle koalisyon ortakları tarafından çapraz ateşe alındı.

SPD meclis başkanı Rolf Mützenich’in geçen hafta yaptığı konuşmada retorik olarak ‘bir savaşı nasıl donduracağımızı ve daha sonra nasıl bitireceğimizi düşünmenin’ zamanının gelip gelmediğini sorması, iktidar koalisyonu içinde tartışmalara yol açtı.

Cumartesi günü yaptığı yorumdan geri adım atmaya çalışsa da koalisyon ortakları bu açıklamanın SPD’nin Ukrayna politikasını değiştirebileceğinden endişe ediyor.

FDP ve Yeşiller’den Şansölyenin partisine yaylım ateşi

Hür Demokrat Parti (FDP) meclis grup başkanvekili Michael Georg Link pazar günü Tagesspiegel’e verdiği demeçte, “Mützenich’in koalisyonda farklı düşünenler hakkındaki aşağılayıcı sözleri ve Şansölye’nin hükümet açıklamasıyla birlikte çatışmayı dondurma konusundaki sönük sözleri dış politikada bir dönüm noktasını temsil ediyor,” dedi.

Scholz geçtiğimiz hafta Ukrayna’ya Taurus füzeleri göndermeme kararını güçlü bir şekilde savunmuş ve koalisyon ortaklarının eleştirilerine maruz kalmıştı.

Link, Scholz’u eleştirerek, “Scholz ve Mützenich Ukrayna’ya sadece şu anda batmasını önleyecek kadar yardım ediyorsa ’Zeitenwende’nin hâlâ ne değeri var?” diye sordu.

Zeitenwende veya ‘dönüm noktası’, Scholz’un Ukrayna’da savaşın patlak vermesinin ardından Alman dış politikasının ve ordusunun tamamen yeniden düzenlenmesini ilan ettiği konuşmasında geçen sözcüktü.

Mützenich’in Ukrayna’daki savaşın dondurulması çağrısı diğer koalisyon ortağının da büyük tepkisine neden oldu.

Yeşiller Partisi lideri Ricarda Lang Die Welt’e yaptığı açıklamada Mützenich’in konuşmasının ‘Sosyal Demokratların eski Rusya politikasına geri dönüş’ anlamına geldiğini söyledi.

Muhalefetteki CDU da tartışmaya katılarak SPD’nin şu anda çatışmayı dondurma fikriyle ‘suları test ettiği’ uyarısında bulundu.

CDU dış politika sözcüsü Roderich Kiesewetter’e göre SPD’nin hâlâ ‘Almanya’da bizi korkunç bir şekilde yakalayan Rusya’nın romantikleştirilmesi’ ile ilgili bir sorunu var.

SPD bocalıyor

Cumartesi günü, SPD liderleri bir parti toplantısı için bir araya geldi ve grup liderlerinin görüşlerini savundu.

SPD lideri Saskia Esken, partisinin Ukrayna’ya olan ‘sarsılmaz desteğini’ vurgularken, SPD’nin ‘özellikle Ukraynalılar tarafından hissedilen barış özlemini doğal olarak paylaşacağını’ söyledi.

Esken, SPD’nin Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e ‘müzakere masasına dönme’ çağrısında bulunduğunu da sözlerine ekledi.

Gizli Bundestag toplantısı sızdırıldı

Alman hükümetine bir başka darbe de, Federal Meclis’teki (Bundestag) gizli bir komite toplantısının bilgilerinin medyaya sızdırılması oldu.

t-online tarafından yayınlanan habere göre, Bundestag Savunma Komitesindeki gizli toplantıda, Scholz’un Taurus füzelerinin Kiev’e verilmesinde tereddüt etmesinin nedenlerini meşrulaştıran bilgiler verildi.

Buna göre, Taurus’u tüm avantajlarıyla kullanabilmek için, sadece belirli teknik sistemler tarafından işlenebilen muazzam ve karmaşık miktarda veri gerekiyor.

Fakat t-online’ın aktardığına göre bu teknik sistemler Almanya’da sadece sınırlı ölçüde mevcut. Taurus’un teslimatı durumunda bunlar da Ukrayna’ya transfer edilirse, artık Alman Silahlı Kuvvetleri (Bundeswehr) için kullanılabilir olmayacaklar.

Konuyla ilgili bilgi sahibi bir kişi t-online’a yaptığı açıklamada, ‘Alman silahlı kuvvetlerinin operasyonel kabiliyetine’ ciddi zarar verecek bir kabiliyet boşluğunun ortaya çıkacağını söyledi ve “Bu kabiliyeti tedarik edersek, artık bizim için mevcut olmayacaktır,” iddiasında bulundu.

FDP ve Yeşiller medyaya bilgi sızdırılmasına tepki gösterirken, Komitenin FDP’li başkanı Marie-Agnes Strack Zimmermann, gizli bilgilerin sızdırılmasına yönelik yasal işlem başlatmakla tehdit etti.

AVRUPA

Alman sanayisi silah sektörüne yöneliyor

Yayınlanma

Ukrayna savaşının ardından silah endüstrisine tedarik sağlama konusundaki yaygın tabuyu yıkarak askeri teçhizat ve hizmet sektörüne giren Alman şirketlerinin sayısı giderek artıyor.

Financial Times’ta (FT) yer alan haberde, askeri ekipman ve hizmetine yönelik üretim ve yatırımda yaşanan artışa işaret ediliyor. Örneğin motor üreticisi Deutz geçen hafta motosiklet operasyonlarının yanı sıra tank motorları da üretmeyi planladığını açıkladıktan sonra hisseleri yüzde 20’den fazla artış gösterdi.

Mühendislik grubu, Alman ekonomisinin bel kemiği olarak nitelendirilen Mittelstand şirketleri arasında savunma sözleşmeleri yasağını yeniden gözden geçiren ya da sona erdirenler arasında yer alıyor.

Nazi rejimi ile endüstriyel işbirliğinin mirası nedeniyle Alman iş dünyasının bir bölümü uzun süredir savunma sektörüyle ilişki kurmaktan kaçınıyor. Fakat Şubat 2022’den bu yana, lazer üreticisi Trumpf ve bileşen firması Hawe Hydraulik gibi ülkenin mühendislik tedarik zincirindeki bazı kilit oyuncular askeri sözleşmeleri hedeflerine koydu.

Alman ekonomisi: Avrupa’nın iktisadi motoru dağılıyor mu?

“Özgürlüğün gerekirse askeri yollardan savunulması…”

FT’ye konuşan siyaset bilimci ve Alman Dış İlişkiler Konseyi’nin eski direktörü Cathryn Clüver Ashbrook, savunma sektörüne ilişkin uzun süredir devam eden tutumların hızla değiştiğini söyledi ve “Avrupa kıtasında üç yıl süren savaşın ve ağır ekonomik kayıpların ardından Almanya tarihi bir değişim geçirmeye hazır görünüyor,” dedi.

Geçtiğimiz ay Kanada ordusuna 1.500 kamyon sevk etmek üzere yeni bir sözleşme imzaladığını duyuran Daimler, “Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlattığı saldırı savaşı, toplumumuzda özgürlüğün gerekirse askeri yollarla savunulması gerektiği konusundaki farkındalığı kesinlikle artırdı,” dedi.

Alman hükümeti ekonomide zorlanıyor: Hem Berlin’de, hem Brüksel’de gerilim

Savaş sanayisi artık “damgalanmıyor”

Savunma siparişleri üzerindeki yasağını 2022 yılında sona erdiren mühendislik şirketi Hawe Hydraulik’in başkanı Karl Haeusgen, Ukrayna savaşı ve ardından Avrupa’nın askeri harcamalarını artırma yönündeki baskısının savunma sektörü etrafındaki “damgalamayı” azalttığını söyledi.

Haeusgen, “Savunma tedarik zincirinin büyük bir kısmı üç ya da dört yıl öncesine göre tamamen farklı bir imaja sahip,” dedi.

Şirketin eskiden savunma sektörüne tedarik yapmama kuralı vardı, fakat şimdi yönetim kurulu düzeyindeki komitesi, araçlar ve gemiler de dahil olmak üzere askeri ekipmanlarda kullanılabilen valfleri ve pompaları için siparişleri değerlendiriyor.

FT: Alman KOBİ’leri alarm veriyor

“Sivil” üretim askeri üretim ile uyumlulaşıyor

Bu değişim aynı zamanda Alman endüstrisinin Çin’den gelen zayıf talep karşısında toparlanmaya çalıştığı bir döneme de denk geliyor. Gelişen savunma sektörünün aksine, ülkenin otomotiv endüstrisi elektrikli araçlara geçişin zor olduğu bir dönemde büyük çaplı işten çıkarmalar ilan etmek zorunda kaldı.

Alman Dış İlişkiler Konseyi’nden Christian Mölling, Almanya’nın, şirketlerin askeri üretim operasyonlarını sivil üretime dönüştürme ihtiyacıyla karşı karşıya kaldığı soğuk savaşın hemen ardından Avrupa’nın tersi bir durumla karşı karşıya olduğunu savundu.

Mölling, “Askeri dünyada daha verimli olmak için [sivil] üretim kapasitesini, teknolojiyi ve prosedürleri nasıl kullanabileceğinizi yeniden düşünüyorsunuz,” dedi.

AfD ve Almanya: Avrupa İhracatçılar Federasyonu mu?

İşgücü otomotivden savunmaya kayıyor

Dünyanın önde gelen otomotiv tedarikçilerinden biri olan ve 200.000 çalışanı bulunan Continental, kısa bir süre önce yüzlerce çalışanını Alman savunma şirketi Rheinmetall’e transfer etmek üzere bir plan başlatmıştı.

Rheinmetall yöneticilerinden Peter Sebastian Krause o dönemde yaptığı açıklamada Continental çalışanlarının şirkete “son derece değerli” beceriler kazandıracağını söylemişti.

Müşterileri arasında çip üretim ekipmanı şirketi ASML de dahil olmak üzere yarı iletken endüstrisi bulunan lazer üreticisi Trumpf, savunma sektörüne tedarik yasağını kaldırmayı düşünen bir başka şirket. 

Şirketin lazerleri Çin de dahil olmak üzere ihracat kısıtlamalarına tabi çünkü Alman hükümeti bunları hem sivil hem de askeri uygulamaları olan “çift kullanımlı” olarak değerlendiriyor.

Şirketin lazer operasyonları başkanı Hagen Zimer, savunma şirketlerinin şirketin lazerlerinin insansız hava araçlarını düşürmek gibi askeri kullanımlarına ilgi gösterdiğini söyledi. FT’ye verdiği demeçte lazerin güçlü bir savunma aracı olabileceğini belirten Zimer, bu teknoloji olmadan “savaş bölgelerinde 200 insansız hava aracından oluşan çok yönlü bir saldırıya karşı savunma yapmanın mümkün olmadığını” sözlerine ekledi.

Almanya’da sanayisizleşme tartışmaları üzerine bir değerlendirme

Lufthansa da askeri sanayiye adım attı

Havayolu grubunun yüzde yüz iştiraki olan ve aktif küresel filonun yaklaşık beşte birine hizmet veren Lufthansa Technik, geçen yıl resmi olarak bir askeri uçak servis bölümü kurdu. Hızla büyüyen bir iş kolu haline gelen birim, Almanya’nın Chinook helikopterlerinin ve F-35 savaş uçaklarının bakımına yardımcı olacak.

Lufthansa Technik yöneticisi Michael von Puttkamer, “Alman hükümetiyle olan ilişkimize dayanarak 2019’da savunmaya daha büyük bir adım atmaya karar verdik,” dedi ve askeri yeniden yapılandırılmaya ayrılan 100 milyar avroluk fonun “sektöre daha fazla adım atmak için bir fırsat olduğunu” sözlerine ekledi.

Puttkamer, “Savunmaya adım atmanın sadece büyük bir iş fırsatı değil, aynı zamanda Alman silahlı kuvvetlerimizin ülkemizi savunabilmesini desteklemek olduğunu düşünüyoruz,” dedi.

Tank parçaları üreticisi Renk’in CEO’su Susanne Wiegand, Almanya’da sivil ve savunma imalat sektörleri arasında artan “sinerjinin” her iki tarafa da fayda sağlayabileceğini söyledi.

Wiegand, “Bu, teknolojiyi daha da geliştirmenin harika bir yolu. Yenilikler askeri dünyadan geliyor ve sivil uygulamalara doğru yol alıyor ve bunun tersi de geçerli,” ifadelerini kullandı.

BASF CEO’su: Sanayinin AB ekonomisindeki payı küçülecek

Okumaya Devam Et

AVRUPA

AfD kongresi Essen’de toplandı: “Önce doğuda, sonra tüm ülkede yöneteceğiz”

Yayınlanma

Almanya’nın batı eyaletlerinden Essen’de toplanan Almanya için Alternatif (AfD), başya doğu eyaletleri olmak üzere federal düzeyde de iktidara hazırlandığına ilan etti.

AfD eş başkanı Tino Chrupalla, solcu grupların karşı eylemleri nedeniyle yapılan sokak blokajları nedeniyle yarım saat geç başlayan iki günlük toplantının yaklaşık 600 delegesine, “Önce (Almanya’nın) doğusunda, sonra batısında, daha sonra da federal düzeyde yönetmek istiyoruz,” dedi.

AfD kongresi, bir zamanlar sosyalist Alman Demokratik Cumhuriyeti’nin (DDR) bir parçasını oluşturan ve AfD’nin kamuoyu yoklamalarında üst sıralarda yer aldığı eyaletlerde eylül ayında yapılacak üç önemli seçimin öncesinde gerçekleşti.

Partinin eş başkanı Alice Weidel kongrenin açılışında yaptığı konuşmada, “Buradayız ve burada kalacağız,” dedi ve sürekli alkış aldı.

Weidel, “İşler bazen istediğinizden farklı sonuçlanmasaydı hayat olmazdı. Darbeler ve çürükler oldu ama mükemmel bir sonuç elde etmeyi başardık,” dedi.

Parti konferansına katılmayan devrik liste başı adayları Maximilian Krah ve Petr Bystron’un isimleri ne Weidel’in ne de Chrupalla’nın ağzından hafta sonu boyunca çıkmadı. Sadece şu kadarını söylüyor: Sadece Chrupalla, “Bazıları dikkatsiz ve profesyonel olmayan davranışlarıyla gereksiz bir hedef haline geldiler (…) Gelecekte adaylarımıza daha yakından bakmamız gerekiyor,” diyerek uyarılarda bulundu.

Krah’ı bir karalama kampanyasının kurbanı olarak gören Bavyera Bölge Birliği’nden gelen bir önerge ise daha fazla tartışmaya mahal vermeden kısa sürede geri çekildi.

Hem Weidel hem de Chrupalla partiyi iki yıl daha yönetmek üzere yeniden seçildi.

Büyük ölçüde değişmeyen federal yönetim kurulunda göze çarpan şeylerden biri, Federal Anayasa Koruma Teşkilatı tarafından “kesinlikle aşırı sağcı” olarak listelenen partinin gençlik örgütü Junge Alternative’in (JA) federal başkanı Hannes Gnauck yeni üye oldu.

Bunun yanı sıra Weidel dışında yeni federal yönetimde hiç kadın yok.

Göçmen sayısındaki artış ve Avrupa’nın en büyük ekonomisinin zayıf performansından güç alan parti, ocak ayında kamuoyu yoklamalarında yüzde 22’ye kadar yükselmişti.

Fakat AP seçimlerinin baş adayı Maximilian Krah’ın adının karıştığı bir dizi skandal nedeniyle partiye destek azaldı. Weidel perşembe günü Politico’ya verdiği demeçte, “Partinin son aylarda çok şey öğrendiğine ve gelecekte lider adayları ortaya koyarken çok dikkatli olacağına inanıyorum,” dedi.

Eylül ayında Thüringen, Saksonya ve Brandenburg’da yapılacak eyalet seçimlerinde AfD zafere en yakın parti gibi görünüyor.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Renault, Ford ve Tesla’dan ortak açıklama: İçten yanmalı motor yasağını geri almayın

Yayınlanma

Bazı otomobil tekelleri, enerji şirketleri ve çevre STK’ları, AB liderlerinin perşembe ve cuma günü (27-28 Haziran) gerçekleştirecekleri toplantı öncesinde, AB’nin 2035 yılında yeni benzinli ve dizel araçların satışına getirdiği fiili yasağın kaldırılmasına karşı acil bir uyarıda bulundu.

Renault Group, Uber, Volvo, Ford ve Tesla gibi üyeleri bünyesinde barındıran Elektromobilite Platformu, 24 Haziran Pazartesi günü yayınladığı ortak bildiride, “2035 sıfır emisyonlu otomobil hedefi, Avrupa’nın, Avrupa şirketlerine hayati yatırımlar getiren en yalın elektrikli araç sanayi stratejisidir,” denildi.

AB yasalarına göre, 2035 yılından sonra satılacak yeni otomobillerin CO2 emisyonu yaymasına izin verilmiyor ve bu da dizel ya da benzinli otomobiller gibi içten yanmalı motora sahip yeni otomobillerin satışını fiilen yasaklıyor.

Koalisyon, yasağın kaldırılması ve bunun yerine daha fazla “teknolojik açıklığa” izin verilmesi yönündeki isteklerini açıklayan merkez sağ Avrupa Halk Partisi (EPP) içindeki milletvekillerine atıfta bulunarak, “yeni gelen Avrupa Komisyonu’nu otomobiller ve kamyonetler için halihazırda üzerinde anlaşmaya varılmış olan CO2 standartlarını tersine çevirmeye çağıran son açıklamalardan büyük endişe duyduğunu” söyledi.

EPP’nin seçimlerden birinci çıkması ve baş adayı Ursula von der Leyen’in AB liderleri tarafından Avrupa Komisyonu başkanlığına ikinci bir dönem için yeniden atanması beklendiğinden, 2035 hedefinin revize edilmesi giderek daha olası görünüyor.

AB liderleri tarafından kabul edilecek olan ve Euractiv tarafından görülen 25 Haziran tarihli bir sonraki Avrupa Komisyonu için “stratejik gündem” taslağı, içten yanmalı motorlar üzerindeki yasağı tersine çevirme hedefini içermiyor.

Bunun yerine, “istikrarlı ve öngörülebilir bir çerçeve sağlamayı ve Avrupa’nın net sıfır teknolojiler ve ürünlere yönelik üretim kapasitesini artırmak için daha destekleyici bir ortam yaratmayı” taahhüt ediyor.

EPP’nin otomobiller için CO2 standartları konusundaki eski baş müzakerecisi Jens Gieseke Euractiv’e yaptığı açıklamada, Avrupa Parlamentosu’nda yeni kurulan EPP grubunun önümüzdeki hafta (2-5 Temmuz) Portekiz’de gerçekleştireceği “çalışma günlerinde” verdiği sözü nasıl yerine getireceğine karar vereceğini söyledi.

“İçten yanmalı motorlar üzerindeki yasağın kaldırılması seçim kampanyasındaki temel taleplerimizden biriydi,” diyen Peke, alternatif yakıtların hesaba katılması ya da otomobil üreticileri için ortalama emisyon azaltma hedefinin mevcut %100 yerine %90’a indirilmesi de dahil olmak üzere yasanın nasıl değiştirileceği konusunda masada birden fazla seçenek olduğunu sözlerine ekledi.

Bununla birlikte, elektromobilite platformu “sıfır emisyonlu mobilite için net sıfır endüstriyel ekosistemi oluşturmak üzere yatırım çekmenin tutarlı ve net bir düzenleyici çerçeve olmadan mümkün olmadığı” uyarısında bulunuyor.

Açıklamada, “Şimdi ‘geri adım atmak’, üyelerimizin birçoğu da dahil olmak üzere, bu geçişe (otomotiv, bataryalar, altyapı vb.) yatırım yapmış olan tüm endüstriyel aktörleri önemli ölçüde cezalandıracaktır,” diye eklendi.

Fakat Avrupalı otomobil üreticilerinin hepsi bu görüşü paylaşmıyor. BMW CEO’su Oliver Zipse bu yılın başlarında verdiği bir röportajda yasağı “naif” olarak nitelendirmiş ve “bir ayarlamanın kaçınılmaz” olduğunu eklemişti.

Özellikle Alman otomotiv sektörü, sert bir içten yanmalı motor yasağına karşı lobi yapıyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English