Bizi Takip Edin

AVRUPA

Mélenchon’dan ‘savaş çığırtkanlarına’ karşı mücadele sözü

Yayınlanma

Fransa’da solcu La France Insoumise (Boyun Eğmeyen Fransa – LFI) cumartesi günü düzenlediği ilk AB seçim mitinginde ‘savaş çığırtkanları’ Avrupa’sında ‘barışı’ inandırıcı bir şekilde güvence altına alabilecek tek parti olma sözü verdi.

Ukrayna ve Gazze’de devam eden savaşlar, cumartesi günkü mitingde neredeyse her konuşmada ve yuvarlak masa toplantısında gündeme geldi.

LFI’nin kurucusu olan fakat resmi olarak şu anki lideri olmayan Jean-Luc Mélenchon mitingde yaptığı konuşmada, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Ukrayna’ya asker göndermenin artık ‘ihtimal dışı’ olmadığı yönündeki son yorumlarına atıfta bulunarak, “Ukrayna’daki savaştan askeri bir çıkış yolu yok,” dedi.

Kapanış konuşmasında, “Savaş istemiyorsanız bize oy verin,” diyen Mélenchon, ‘iklim krizini büyüten’, dünya sahnesinde güvenilirliği olmayan ve ‘kalıcı bir ekonomik kriz’ yaratmaktan sorumlu olduğunu söylediği ‘aciz bir Avrupa’ya karşı da eleştirilerde bulundu.

Mélenchon ayrıca Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinin, ülkenin 2027’deki cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde bir ara oylamadan başka bir şey olmadığını ve akıllarında net bir hedef olduğunu açıkladı: “Evrensel barışa faydalı olmak istiyorsak Fransa barışın hizmetinde olmalıdır.”

Eski parlamento üyesi, kıtada savaş sürerken Avrupa’nın silah ve mühimmat üretme kapasitesini artırma arzusu için de sert sözler sarf etti ve Ukrayna ile Rusya’yı da hedef aldı.

Her iki tarafa da karşılıklı garantiler veren bir barış çağrısında bulunan Fransız siyasetçi, kalıcı barış için ‘acil ve kalıcı bir ateşkes’, barış müzakereleri sona erdiğinde Ukrayna ve Rusya’da bir referandum ve nükleer santrallerin etrafında askerden arındırılmış bölgeler olmak üzere üç koşul öne sürdü.

LFI, Filistin için de ‘ateşkes’ çağrısı yaptı: Katliamı durdurun

Mélenchon’un mesajı, partinin AP seçimlerindeki baş adayı Manon Aubry tarafından da geniş bir şekilde tekrarlandı.

“Tiranlara ve savaş çığırtkanlarına karşı, barışın ve uluslararası hukukun kampı olmaya devam edeceğiz,” diyen Aubry, Macron’un Ukrayna’ya asker göndermekle ilgili yorumlarını üstü kapalı bir şekilde eleştirdi.

Parti stratejistleri, geçen hafta yayınlanan geniş çaplı bir Ipsos anketine göre LFI %7 civarında oy alıyor görünürken, ‘barış’ söyleminin oylarını artıracağını umuyor.

Tam da bu nedenle, jeopolitik konuların kilit kampanya konuları haline geldiği bir dönemde, LFI kendisini Filistin davasının tek gerçek savunucusu olarak konumlandırmaya çalışıyor.

Filistin’in bombalanması konusunda, “Katliamı durdurun, ateşi kesin,” diyen Aubry, Batının Binyamin Netanyahu hükümetine silah sevkiyatına son vermesi çağrısında bulundu.

Hukuk uzmanı ve tanınmış bir Filistinli aktivist olan Rima Hassan’ın bu ayın başlarında partinin seçim listesine dahil edilmesi, bir başka güçlü sinyal göndermeyi amaçlıyordu.

Filistin’de ölenler için bir dakikalık saygı duruşunun ardından bir yuvarlak masa toplantısında konuşan Hassan, Avrupa’yı 2000 yılından beri yürürlükte olan AB-İsrail anlaşmasına son vermeye ve ‘Filistin Devleti’nin kurulmasının önündeki tek engel olan İsrail’in sömürgeci politikasına’ yaptırım uygulamaya çağırdı.

‘Haksız rekabet’ vurgusu: Gıda tekellerinin kârlarına son verme çağrısı

Bu arada Aubry ekonomik ve sosyal meseleler hakkında da konuşarak, AP’de alınacak önlemler arasında ‘tıka basa doyan tarımsal gıda şirketlerinin kâr marjlarının iptal edilmesi ve hayat pahalılığı krizine son verilmesi’ gerektiğini savundu.

Bu yılın başlarında AB genelinde patlak veren çiftçi protestolarını hatırlatarak, haksız rekabete ve ‘her şey rekabet’ söylemine karşı mücadele etmeye devam edeceklerine işaret eden Aubry, ayrıca partisinin, Haziran 2022’den bu yana AB üyeliği için resmi bir aday olan Ukrayna’nın ‘mali, sosyal ve çevresel uyum olmadan’ AB’ye entegre edilmesini kesinlikle reddettiğini yineledi.

Macron, Olimpiyatlarda Rusya’ya ateşkes teklif edecek

Öte yandan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, 16 Mart Cumartesi günü Paris’ten Ukrayna televizyonuna verdiği bir mülakatta, Rusya’dan Paris Olimpiyatları sırasında Ukrayna’da ateşkese uymasının isteneceğini söyledi.

Muhabirin, “Olimpiyatlar sırasında ateşkes talebi. Onlar (Ruslar) bunu yapmalı. Bu her zaman olan bir şey,” demesi üzerine Fransız lider, bunu talep edeceklerini söyledi.

Macron, “Ev sahibi ülkenin kuralı Olimpiyat hareketine uygun hareket etmektir. Bu bir barış mesajıdır. Biz de Olimpiyat Komitesinin kararına uyacağız,” dedi.

Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC), Rusya’yı ‘işgal’ nedeniyle kınayarak, Rus hükümetinin ‘barış ve diyaloğu teşvik etmek için sporun gücünü kullanmayı amaçlayan’ Olimpik Ateşkesi ihlal ettiğini ileri sürmüştü.

Perşembe günü Rusya Olimpiyat Komitesi (ROC) Başkanı, IOC’nin ceza olarak sporculara getirdiği kısıtlamalara rağmen ROC’nin bu yılki Paris Olimpiyatlarını boykot etmeyeceğini söyledi.

Paris Belediye Başkanı Anne Hidalgo çarşamba günü Reuters’a verdiği bir röportajda Rusların ve Belarusluların ‘gelmemesini’ tercih ettiğini söyledi. 

Almanya’da koalisyon Ukrayna nedeniyle çatırdıyor

Öte yandan Almanya’da iktidar koalisyonu ülkenin Ukrayna politikası konusunda giderek bölünürken, Şansölye Olaf Scholz’un Sosyal Demokrat Partisi (SPD), Ukrayna’ya destek konusundaki tutumunu ‘yumuşattığı’ gerekçesiyle koalisyon ortakları tarafından çapraz ateşe alındı.

SPD meclis başkanı Rolf Mützenich’in geçen hafta yaptığı konuşmada retorik olarak ‘bir savaşı nasıl donduracağımızı ve daha sonra nasıl bitireceğimizi düşünmenin’ zamanının gelip gelmediğini sorması, iktidar koalisyonu içinde tartışmalara yol açtı.

Cumartesi günü yaptığı yorumdan geri adım atmaya çalışsa da koalisyon ortakları bu açıklamanın SPD’nin Ukrayna politikasını değiştirebileceğinden endişe ediyor.

FDP ve Yeşiller’den Şansölyenin partisine yaylım ateşi

Hür Demokrat Parti (FDP) meclis grup başkanvekili Michael Georg Link pazar günü Tagesspiegel’e verdiği demeçte, “Mützenich’in koalisyonda farklı düşünenler hakkındaki aşağılayıcı sözleri ve Şansölye’nin hükümet açıklamasıyla birlikte çatışmayı dondurma konusundaki sönük sözleri dış politikada bir dönüm noktasını temsil ediyor,” dedi.

Scholz geçtiğimiz hafta Ukrayna’ya Taurus füzeleri göndermeme kararını güçlü bir şekilde savunmuş ve koalisyon ortaklarının eleştirilerine maruz kalmıştı.

Link, Scholz’u eleştirerek, “Scholz ve Mützenich Ukrayna’ya sadece şu anda batmasını önleyecek kadar yardım ediyorsa ’Zeitenwende’nin hâlâ ne değeri var?” diye sordu.

Zeitenwende veya ‘dönüm noktası’, Scholz’un Ukrayna’da savaşın patlak vermesinin ardından Alman dış politikasının ve ordusunun tamamen yeniden düzenlenmesini ilan ettiği konuşmasında geçen sözcüktü.

Mützenich’in Ukrayna’daki savaşın dondurulması çağrısı diğer koalisyon ortağının da büyük tepkisine neden oldu.

Yeşiller Partisi lideri Ricarda Lang Die Welt’e yaptığı açıklamada Mützenich’in konuşmasının ‘Sosyal Demokratların eski Rusya politikasına geri dönüş’ anlamına geldiğini söyledi.

Muhalefetteki CDU da tartışmaya katılarak SPD’nin şu anda çatışmayı dondurma fikriyle ‘suları test ettiği’ uyarısında bulundu.

CDU dış politika sözcüsü Roderich Kiesewetter’e göre SPD’nin hâlâ ‘Almanya’da bizi korkunç bir şekilde yakalayan Rusya’nın romantikleştirilmesi’ ile ilgili bir sorunu var.

SPD bocalıyor

Cumartesi günü, SPD liderleri bir parti toplantısı için bir araya geldi ve grup liderlerinin görüşlerini savundu.

SPD lideri Saskia Esken, partisinin Ukrayna’ya olan ‘sarsılmaz desteğini’ vurgularken, SPD’nin ‘özellikle Ukraynalılar tarafından hissedilen barış özlemini doğal olarak paylaşacağını’ söyledi.

Esken, SPD’nin Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e ‘müzakere masasına dönme’ çağrısında bulunduğunu da sözlerine ekledi.

Gizli Bundestag toplantısı sızdırıldı

Alman hükümetine bir başka darbe de, Federal Meclis’teki (Bundestag) gizli bir komite toplantısının bilgilerinin medyaya sızdırılması oldu.

t-online tarafından yayınlanan habere göre, Bundestag Savunma Komitesindeki gizli toplantıda, Scholz’un Taurus füzelerinin Kiev’e verilmesinde tereddüt etmesinin nedenlerini meşrulaştıran bilgiler verildi.

Buna göre, Taurus’u tüm avantajlarıyla kullanabilmek için, sadece belirli teknik sistemler tarafından işlenebilen muazzam ve karmaşık miktarda veri gerekiyor.

Fakat t-online’ın aktardığına göre bu teknik sistemler Almanya’da sadece sınırlı ölçüde mevcut. Taurus’un teslimatı durumunda bunlar da Ukrayna’ya transfer edilirse, artık Alman Silahlı Kuvvetleri (Bundeswehr) için kullanılabilir olmayacaklar.

Konuyla ilgili bilgi sahibi bir kişi t-online’a yaptığı açıklamada, ‘Alman silahlı kuvvetlerinin operasyonel kabiliyetine’ ciddi zarar verecek bir kabiliyet boşluğunun ortaya çıkacağını söyledi ve “Bu kabiliyeti tedarik edersek, artık bizim için mevcut olmayacaktır,” iddiasında bulundu.

FDP ve Yeşiller medyaya bilgi sızdırılmasına tepki gösterirken, Komitenin FDP’li başkanı Marie-Agnes Strack Zimmermann, gizli bilgilerin sızdırılmasına yönelik yasal işlem başlatmakla tehdit etti.

AVRUPA

Operationsplan Deutschland: Almanya’da “planlı ekonomi” tartışması

Yayınlanma

Ukrayna’nın Rusya’ya ilk kez ABD yapımı uzun menzilli füzeler fırlatması ve Rusya lideri Vladimir Putin’in ülkesinin nükleer doktrinini güncellemesi ile birlikte Avrupa ülkeleri kıtada topyekûn bir savaşa hazırlanıyor.

Alman Silahlı Kuvvetlerinin (Bundeswehr) hazırladığı “Operationsplan Deutschland” (Almanya Organizasyon Planı) başlıklı 1.000 sayfalık belgeye göre Almanya’nın NATO ülkelerinden yüz binlerce askere ev sahipliği yapacağı ve cepheye büyük miktarlarda askeri teçhizat, gıda ve ilaç göndermek için lojistik bir merkez olarak hizmet vereceği bildirildi.

Alman ordusu ayrıca Rusya’nın Avrupa genelinde insansız hava araçları uçuşlarını, casusluk operasyonlarını ve sabotaj saldırılarını genişlettiği bir durumu varsayarak şirketlere ve sivillere kilit altyapıyı nasıl koruyacakları ve ulusal savunma için nasıl harekete geçecekleri konusunda talimat veriyor.

İşletmelere acil durumlarda çalışanların sorumluluklarını detaylandıran kriz planları oluşturmaları tavsiye edildi ve enerji bağımsızlığını sağlamak için dizel jeneratör stoklamaları ya da rüzgar türbinleri kurmaları talimatı verildi.

Ekonomiye daha fazla devlet müdahalesi konuşuluyor

Bu kapsamda ekonomiye ve şirketlere yönelik devlet müdahalesi daha yoğun bir şekilde tartışılmaya başladı.

Alman devleti, kriz durumlarında geniş kapsamlı haklara sahip. Enerji krizi, devletin ne kadar hızlı müdahale edebileceğini göstermişti: O dönemde Alman hükümeti gaz depolama tesislerini kanun yoluyla doldurmuş, gaz ithalatçısı Uniper’i kamulaştırmış ve diğer şeylerin yanı sıra yüzer LNG terminalleri tedarik etmişti.

faz’ın Bavyera İşletmeler Birliği Genel Müdürü Bertram Brossardt’ın açıklamalarına dayandırdığı haberine göre, acil bir durumda “planlı ekonomiye geçiş” bile mümkün olabilir.

Bu “planlı ekonomi” uygulamalar kapsamında devlet gıda kuponu vermesi, hatta insanları su temini ya da ulaşım şirketleri gibi belirli sektörlerde çalışmaya zorlaması da gündeme getiriliyor.

Dolayısıyla şirketlerin de bugün afet yardımı, Bundesanstalt Technisches Hilfswerk (Almanya’da afet ve acil durum yönetiminden sorumlu bir kuruluş – THW) ya da itfaiye için gönüllü olan çalışanlara sahip olmaları durumunda bundan yarar sağlayabileceği öne sürülüyor.

Hamburg’daki şirket eğitimini veren Yarbay Jörn Plischke, “Bunu desteklemek size yılda birkaç güne mal olur. Fakat bir kriz anında, insanları ve altyapıyı koruyan kişilerle doğrudan bir bağlantınız olur,” diyor.

Hamburg: Sivil-askeri ekonominin kesişimi

Yarbay Plischke’nin katıldığı etkinliğin gerçekleştiği Hamburg, mal ve asker taşımacılığında merkezi bir konumda.

Hansa kentinin belediye başkanı Peter Tschentscher, faz’a verdiği demeçte, “Altyapımız askeri amaçlarla kullanılırsa, siber saldırı ve sabotaj riski önemli ölçüde artar,” uyarısında bulundu.

Hamburg Senatosu bu nedenle sivil savunmayı güçlendirmek için ek kadrolar oluşturdu. Birliklerde savaşmayan fakat koruma ve güvenliği sağlamak için çalışan gönüllülerden oluşan üçüncü bir “yurt savunma birliği” hizmete sokuldu.

Hansa kentinde şu anda Alman Silahlı Kuvvetleri ve sivil güçlerle birlikte tatbikatlar yapılıyor.

Habere göre, “Red Storm Alpha” adı verilen bu tatbikatta liman tesislerinin korunması konusunda eğitim veriliyor.

Bir sonraki tatbikat olan “Red Storm Bravo” ise yakında başlayacak ve daha büyük çaplı olacak.

Bu tür tatbikatlardan elde edilen deneyimler daha sonra “Almanya Organizasyon Planı”na aktarılacak. Bu planın sürekli gelişen ve yeni bilgi ve tehditlere uyum sağlayan “yaşayan bir belge” olması amaçlanıyor.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Ford Avrupa’da 4.000 kişiyi işten çıkaracak

Yayınlanma

Ford, elektrikli araçlara olan talebin yavaşlaması ve Çinli rakipleriyle girdiği rekabet nedeniyle Avrupa’da yaklaşık 4.000 kişiyi işten çıkarmayı planlıyor.

ABD’li şirket çarşamba günü yaptığı açıklamada, kesintilerin 2027 yılı sonuna kadar uygulanacağını ve Avrupa’daki 28.000 kişilik işgücünün yaklaşık yüzde 14’ünü temsil eden Almanya’daki 2.900 ve Birleşik Krallık’taki 800 işi etkileyeceğini söyledi.

Ford’un Birleşik Krallık’taki iki tesisi Dagenham ve Halewood ile İspanya’nın Valencia kentindeki fabrikası etkilenmeyecek.

Yetkililer kesintilerin idari görevlerin yanı sıra benzinli motor üretimiyle ilgili işleri de kapsayacağını söyledi.

Ford’un Avrupa Başkan Yardımcısı Dave Johnston, iş kayıplarına rağmen şirketin bölgeye bağlılığını sürdürdüğünü söyledi ve “Ford’un Avrupa’da gelecekteki rekabet gücünü sağlamak için zor ama kararlı adımlar atmak kritik önem taşıyor,” dedi.

İşçi Konseyi Başkanı: Personel kesintisi sürdürülebilir bir iş stratejisi değil

Söz konusu hamleler sendikalar ve hükümetlerle yapılacak görüşmeleri bekliyor. Ford’un işçi konseyi başkanı Benjamin Gruschka, “Bu büyük istihdam kesintisini reddediyoruz. Daha fazla personel kesintisi sürdürülebilir bir iş stratejisi değildir,” dedi.

Birleşik Krallık hükümeti de Ford’u planlanan kesintilerin tüm ayrıntılarını paylaşmaya çağırdı. Bir sözcü, “Ford ile uzun süredir devam eden bir ortaklığımız var ve Birleşik Krallık’taki üretim gelecekleri konusunda onlarla yakın bir şekilde çalışmaya devam edeceğiz,” dedi.

Küresel otomotiv endüstrisi, elektrikli araç satışlarındaki büyümenin yavaşlaması ve Çinli rakiplerle yaşanan sert fiyat rekabeti nedeniyle Avrupa’da ve başka yerlerde fabrikaların kapatılması ve personel sayısının azaltılması yönünde yoğun bir baskı altına girdi.

Şirket geçen yıl da 3.800 kişiyi işten çıkaracağını duyurmuştu

Ford, yıllardır zarar açıkladığı ve işten çıkardığı Avrupa’da zor günler geçiriyor. Şirket, yavaşlayan talebi karşılamak için, rekabet gücü yüksek pazarın daha kârlı alanlarına odaklanmak amacıyla ürün gamındaki araç sayısını azalttı.

Ford’un Avrupa’daki insan kaynakları başkanı Peter Godsell, daha fazla yeniden yapılandırma adımını göz ardı edemeyeceğini söyledi ve “benzeri görülmemiş” regülasyonları ve iktisadi rüzgarları suçladı. Godsell, “İleriye dönük olarak uygulanabilir ve kârlı bir işle burada var olmanın bir yolunu bulmamız gerekiyor,” diye ekledi.

Ford geçen yılın başlarında 1.300’ü İngiltere’de olmak üzere Avrupa’da 3.800 kişiyi işten çıkaracağını açıklamıştı.

İcra Kurulu Başkanı Jim Farley, geçmişte elektrikli otomobillerin üretiminde içten yanmalı motorlarla çalışan araçlara kıyasla “yüzde 40 daha az işçiye” ihtiyaç duyulacağı konusunda uyarıda bulunmuştu.

Ford’dan Alman hükümetine uyarı

Ford ayrıca Almanya’da geliştirilen ve üretilen elektrikli spor aracı yeni Explorer ve elektrikli Capri’nin üretimini azaltacağını ve bunun Köln fabrikasındaki çalışma saatlerinin daha da kısalmasına neden olacağını söyledi. Şirket fabrikayı elektrikli araç üretecek şekilde dönüştürmek için 2 milyar dolar yatırım yaptı.

Ford’un finans müdürü John Lawler kısa bir süre önce Alman hükümetine bir bildiri yazarak piyasa koşullarını iyileştirmek ve emisyon hedeflerini karşılamak için esneklik sağlamak üzere daha fazlasını yapması çağrısında bulundu.

Lawler mektubunda, “Avrupa ve Almanya’da eksik olan şey, e-mobiliteyi ilerletmek için açık ve net bir politika gündemidir,” dedi.

Volkswagen’den patronlara taviz önerisi

Çarşamba günü erken saatlerde Volkswagen çalışanları, Alman şirket yöneticilerinin ikramiyeleri düşürmeyi, temettüleri azaltmayı ve fabrikaları kapatma planlarını iptal etmeyi kabul etmeleri halinde gelecekteki maaş artışlarından 1,5 milyar avroyu kaybetmeye hazır olduklarını söyledi.

IG Metall’in baş müzakerecisi Thorsten Gröger ve VW iş konseyi başkanı Daniela Cavallo düzenledikleri ortak basın toplantısında, daha önce talep edilen yüzde 7’lik ücret artışının, kısa süreli saat azaltma dönemlerinde ücretleri desteklemek üzere bir “dayanışma fonuna” aktarılmasını önerdiler. 

VW çalışanları ile yöneticiler arasında giderek gerginleşen açmazın ilk tavizi olan önerilen paket, yöneticilerin önümüzdeki iki yıl boyunca ikramiyelerinin bir kısmından ve “temettü politikası yoluyla katkıdan” vazgeçmeleri anlamına geliyor.

IG Metall’den Gröger, VW yöneticilerinin Almanya’daki en az üç fabrikayı kapatma planlarından vazgeçmeyi kabul etmemeleri halinde, “ülkenin on yıllardır görmediği bir endüstriyel anlaşmazlığa” hazırlanmaları gerektiğini söyledi.

VW’nin Almanya’daki tesislerinde olası grevler 1 Aralık’tan itibaren mümkün olacak.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Baltık Denizi’nde iletişim kabloları hasar gördü: Sabotaj şüphesi

Yayınlanma

Baltık Denizi’nin altındaki telekomünikasyon kablolarında hasar meydana geldi. Finlandiya-Almanya hattındaki C-Lion1 kablosunda yaşanan kesinti, sabotaj şüphelerini güçlendirdi. Almanya, İsveç ve Litvanya olayla ilgili soruşturma başlatırken, Rusya suçlamaları reddetti.

Finlandiya ile Almanya arasında Baltık Denizi’nin altından geçen C-Lion1 telekomünikasyon kablosunda bir kesinti yaşandı.

Ayrıca Litvanya ile İsveç arasındaki iletişim kabloları da zarar gördü. Alman Savunma Bakanı Boris Pistorius, bu olayların sabotaj ihtimaline işaret edebileceğini belirtti.

Finlandiya devlet telekom altyapı operatörü Cinia, kabloda hasar tespit etti ve onarım için özel bir gemi hazırladı. Onarımın tam tarihinin belirsiz olduğu, ancak önümüzdeki hafta başlamasının planlandığı bildirildi.

Litvanya ile İsveç arasında iletişim sağlayan kablonun kesilmesi, Telia Lietuva tarafından doğrulandı. Olay, ülkede internet erişiminin yüzde 33 oranında azalmasına neden oldu.

Helsingin Sanomat gazetesi, Çin’e ait Yi Peng 3 gemisinin hasar bölgesine yakın olduğunu, bu geminin Danimarka donanması tarafından takip edildiğini öne sürdü.

İsveç, olayın sabotaj olabileceği şüphesiyle soruşturma başlattı.

Litvanya, olayın “terör” kapsamında değerlendirildiğini ve kablonun tamamen mi kesildiği yoksa sadece hasar mı gördüğünün soruşturulduğunu duyurdu.

Finlandiya Merkezi Soruşturma Dairesi, iletişim müdahalesi ve mülke zarar verme suçlarından inceleme yürütüyor.

Almanya ve Finlandiya dışişleri bakanlıkları, olayla ilgili derinlemesine bir soruşturma yürütüleceğini açıklarken, İsveç Başbakanı Ulf Kristersson, sabotaj iddialarının henüz kesinleşmediğini ifade etti.

Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius ise, kablonun yanlışlıkla zarar görmüş olabileceği ihtimaline şüpheyle yaklaştı.

Rusya, bu tür olaylarda kendisine yöneltilen suçlamaları reddetti. Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, iddiaları “saçma ve komik” olarak nitelendirdi.

Baltık Denizi’nin altından geçen C-Lion1, Finlandiya’nın Kuzey Akım doğalgaz boru hatlarının rotasını takip ederek Orta Avrupa’ya doğrudan bağlantı sağlayan tek denizaltı kablosu.

Kablo, 2016’da devreye alındı ve Helsinki ile Rostock (Almanya) arasında veri aktarımı yapıyor.

Finlandiya ve Estonya, Baltık Denizi’nde Rusya donanmasına karşı plan hazırlıyor

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English