Bizi Takip Edin

Rusya

Mihail Hazin: Ukrayna ile müzakereler başlamadan bitebilir

Yayınlanma

Rus iktisatçı ve siyaset bilimci Mihail Hazin, Kiev ile müzakerelerin sonuçsuz kalacağını, Putin ve Trump’ın direneceğini belirtti. Hazin, AB’nin bu iki lideri zayıflatma çabalarının boşa çıkacağını ve dünyanın büyük bir mali çöküşe doğru gittiğini, bu durumun en çok AB ve Çin’i etkileyeceğini öne sürdü.

Rus iktisatçı ve siyaset bilimci Mihail Hazin, Telegram kanalından yaptığı yorumda, Kiev ile müzakerelerin başlama ihtimalinin düşük olduğunu ve başlasa bile hızla sonuçsuz kalacağını belirtti.

Hazin ayrıca, Avrupa Birliği’nin (AB) hem Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i hem de ABD Başkanı Donald Trump’ı “kırma” çabalarının başarısız olacağını ve küresel bir mali çöküşün eşiğinde olunduğunu öne sürdü.

Hazin, Kiev ile olası müzakerelere şüpheyle yaklaştığını ifade ederek, “Benim derin kanaatim, Kiev ile müzakerelerin Türkiye’de başlamayacağı, başlasa bile çok çabuk sona ereceği yönünde. Basit bir nedenle, zira müzakere sürecinde yetkileri gösteren birkaç karşılıklı eylem önerilecektir. Arkadaşlar, eğer Kiev ile müzakere ediyorsak, Kiev’in vaat ettiklerinden sorumlu olması gerekir. Karşılıklı olarak şunu yapalım. Sonra biz yaparız, onlar yapmaz. İşte konu kapandı,” dedi.

Hazin’e göre bu durum, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’nin arkasındakilerin ültimatom verirken kendi eylemlerinin sorumluluğunu üstlenmeye niyetli olmadıklarını gösteriyor.

Ekonomik zorlukların arttığı bir ortamda AB’deki siyasi aktörleri “palyaçolar” olarak nitelendiren Hazin, bu kişilerin olumsuz eğilimlerin kendilerini tehdit etmediğine inandıklarını belirtti.

Hazin, “Bu nedenle şu iki planlarını uygulamaya devam edecekler: Birincisi Trump’ı dize getirmek, ikincisi Putin’i dize getirmek,” ifadelerini kullandı.

Putin’in dize getirilemeyeceğinin artık anlaşıldığını vurgulayan Hazin, “Barış partisinin ‘Putin her şeyi sattı. Şimdi Şi gelecek, Putin teslim olacak. Şimdi Modi gelecek, Putin teslim olacak. Şimdi biraz daha, ve Putin yine teslim olacak’ şeklindeki tüm feryatlarına rağmen, medya ne yazarsa yazsın teslim olmayacak. Olmayacak. Durumun değiştiğini kabul edin,” diye konuştu.

Trump’ın da farklı bir nedenle teslim olamayacağını belirten Hazin, “Zira onun muhafazakâr yandaşları krizin boyutunu zaten anladılar ve mali sistemin çöküşü koşullarında ABD’nin ve ekonominin doğrudan yönetimine hazırlanıyorlar,” dedi.

Hazin, bu oyunları oynayan Avrupalı “palyaçoların” ise buna hazırlanmadıklarını, prensipte buna yetenekli olmadıklarını ve ne olup bittiğini anlayamadıklarını savundu.

Hazin, her şey gerçekleştiğinde AB ile birlikte dağılacaklarından şüphelendiğini ve İngiltere’nin de sorunlar yaşamaya başladığını da ekledi.

Hazin, Moore-Burns (MI6 Direktörü Richard Moore ve eski CIA Direktörü William Burns) memorandumuna atıfta bulunarak, “Burns ortadan kayboldu ve artık yok. Moore ise bildiğim kadarıyla eylülde istifa ediyor. Bu, tüm bu hattın, kaos partisinin geleceği sadece eylüle kadar gördüğü anlamına geliyor. Tutunabilecekleri tek şans, Türkiye ile İsrail arasında Orta Doğu’da savaş çıkarmak. Bakalım, burada hâlâ çeşitli seçenekler mümkün,” değerlendirmesinde bulundu.

Şu anda son derece karmaşık manevraların yapıldığını belirten Hazin, “Bunlar, 9 Mayıs’ta Kızıl Meydan’daki geçit töreninde statüleri gereği bulunması gereken ancak bulunmayan bazı figürlerden bizde görüldü. Batı’da ise bu manevraların görüldüğü pek çok farklı seçenek var. Ancak tüm bu manevralar ana olayın —mali çöküşün— arifesinde yapılıyor. Ve birileri bu çöküşün boyutunu şimdiden anlıyor, bazıları ise henüz anlamıyor. Kendilerini gerçek siyasi aktörler olarak gören bazıları ise ne hakkında konuşulduğunu hiç anlamıyor,” dedi.

Hazin, tüm bunlara oyun olarak bakılması gerektiğini ancak kilit olayların biraz daha sonra gerçekleşeceğinin tam olarak anlaşılması gerektiğini vurguladı.

Hazin, “Ve kilit tezi bir kez daha tekrarlıyorum: Bu çöküş ne kadar çabuk gerçekleşirse, Avrupa Birliği ve Çin için o kadar kötü, ABD için o kadar iyi olacak. Ama bunu anlayacaklar mı, bunu söylemekte zorlanıyorum,” diyerek sözlerini sonlandırdı.

Kremlin: Rusya, Ukrayna’da uzun vadeli barış konusunda ciddi

Rusya

St. Petersburg’da ‘yeni dünya düzeni’ masaya yatırıldı: ‘Neoliberal modelin sonu geldi’

Yayınlanma

St. Petersburg Uluslararası Ekonomi Forumu’nda sunulan rapora göre dünya, savaşlar ve jeopolitik risklerin tetiklediği derin ve uzun süreli bir krizin içinde bulunuyor. Rus uzmanlar, neoliberal modelin artık çalışmadığını ve dünyanın bir çağ değişiminden geçtiğini belirterek, yeni bir uluslararası güvenlik ve işbirliği sistemi kurma yollarını tartıştılar.

St. Petersburg Uluslararası Ekonomi Forumu‘nda (SPIEF) sunulan “Dünya Düzeninin Geleceği” başlıklı raporda, dünyanın derin ve uzun süreli bir krizden geçtiği ve mevcut düzenin temelden değiştiği vurgulandı.

Uzmanlar, daha önce iklim değişikliği gibi riskler ön plandayken, son iki yıldır savaşlar, jeopolitik gerilimler ve ABD’nin eylemleriyle yeni bir boyuta taşınan ticaret savaşlarının gündemi belirlediğini ifade etti.

VEB Baş Ekonomisti Andrey Klepaç, forumdaki “Dünya Düzeninin Geleceği: Çatışma ve İşbirliği Arasında” başlıklı oturumda yaptığı konuşmada, “Dünyanın bir krizde olduğu artık bilinen bir gerçek. Asıl soru, bu krizin ne kadar süredir devam ettiği ve daha ne kadar süreceğidir,” dedi.

Rusya Devlet Başkanı’nın Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine Ulaşmada Uluslararası Kuruluşlarla İlişkilerden Sorumlu Özel Temsilcisi Boris Titov ise mevcut durumun 2014-2015’teki gibi taktiksel değil, küresel bir kriz olduğunu belirterek, “Bizim görüşümüze göre bir çağ değişimi, kalkınma modelinde küresel bir dönüşüm yaşanıyor,” ifadelerini kullandı.

Krizin yeni adı: Savaş ve jeopolitik riskler

Baş Ekonomist Klepaç, 2024’ün son 60 yılın en yoğun askeri çatışmalarının yaşandığı yıl olduğuna dikkat çekerek, 2025’in de benzer geçmesinin muhtemel olduğunu söyledi.

Klepaç, küresel düzeyde yaşananların yanı sıra insanlar için temiz su kıtlığı, hava ve gıda kirliliği gibi sorunların sağlıklarını doğrudan etkileyerek ön plana çıktığını belirtti.

Klepaç, “Dünyada, Afrika ve Asya ülkelerinde yaşananlar gerçekten büyük bir meydan okuma. Bunlar sosyal felç, yoksulluk, göç, gıda güvenliği ve demografi sorunlarıdır,” diye ekledi.

2020’den itibaren dünyada açlık çeken insan sayısının yeniden artmaya başladığını ve koronavirüs pandemisinin sağlık sistemlerindeki sorunları gözler önüne serdiğini ifade etti.

Klepaç, raporun amacının sadece sorunları sıralamak değil, aynı zamanda “fırsat pencerelerini ve çözüm ihtiyaçlarını” göstermek olduğunu vurguladı. Raporda yeni bir uluslararası güvenlik ve güven sistemi, yeni uluslararası ekonomik ilişkiler ve teknolojik ortaklıklar kurma yolları aranıyor.

‘İş dünyası yaptırımlara alıştı’

Öte yandan Rusya Sanayici ve Girişimciler Birliği (RSPP) Başkanı Aleksandr Şohin, raporun hazırlanması sırasında 200’den fazla şirket temsilcisiyle görüşüldüğünü ve çoğunun geleceğe güvenle baktığını belirtti.

Şohin’e göre iş dünyası, yaptırım baskısına ve sıkı para politikasına alışmış durumda. Girişimcilerin birçok kriz atlattığını ve her krizin bir gelişme fırsatı olduğunu söyledi.

Rapora göre şirketler açısından en önemli zorluk, küresel finansal sistemin istikrarsızlığı. Rus iş dünyasının 2022’de sınır ötesi ödemelerde kısıtlamalarla karşılaştığını hatırlatan Şohin, bu sorunu aşmak için çeşitli araçların geliştirildiğini ifade etti.

Rusya’nın BRICS dönem başkanlığı sırasında “BRICS Pay” platformunun oluşturulamadığını ancak bunun bir yenilgi olmadığını savundu.

Şohin, küreselleşmenin liberal olmasa da “emperyalist” bir biçimde varlığını sürdürdüğünü belirterek, “Lider ülkeler, piyasaları ve etki alanlarını nasıl kontrol edeceklerine kendileri karar veriyor,” dedi.

Çok kutuplu düzende hiyerarşi mücadelesi

Makroekonomik Analiz ve Kısa Vadeli Tahmin Merkezi’nden (TsMAKP) Dmitriy Belousov ise, Rusya’nın temel nitelikte kısıtlamalarla karşı karşıya olduğunu söyledi.

Belousov, ülkenin Kovid-19 ve ekonomik savaş düzeyindeki yaptırımları başarıyla atlattığını ancak insan kaynağının artmaması gibi bir sorunla yüzleştiğini belirtti.

Belousov, Rusya’nın işbirliği konusunda etkili olduğunu ifade ederek “Afrikalı” Puşkin ve “Danimarkalı” Dal’ı örnek gösterdi.

Rusya Bilimler Akademisi Primakov Dünya Ekonomisi ve Uluslararası İlişkiler Ulusal Araştırma Enstitüsü Direktörü Fyodor Voytolovskiy ise şekillenmekte olan çok kutuplu dünya düzeninin küresel bir oyuncu olarak Rusya’ya birçok açıdan uygun olduğunu ifade etti.

Voytolovskiy, “Ancak bunun düz bir yapı olmadığını, şu anda bu çok kutuplu dünya düzeninin hiyerarşisi için küresel ve bölgesel düzeyde bir mücadele yaşandığını anlamalıyız,” dedi.

Voytolovskiy’e göre bir yanda yeni karşılıklı bağımlılık modelleri kurma eğilimleri varken, diğer yanda başta ABD ve müttefikleri olmak üzere eski aktörlerin konumlarını koruma ve güçlendirme yönünde istikrarlı bir çabası bulunuyor.

Ayrıca Voytolovskiy, Çin ve Hindistan gibi ülkelerin de bu yeni modelde statü mücadelesi verdiğini sözlerine ekledi.

Putin: Trump başkan olsaydı Ukrayna’da çatışma olmayabilirdi

Okumaya Devam Et

Rusya

Putin: Trump başkan olsaydı Ukrayna’da çatışma olmayabilirdi

Yayınlanma

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, St. Petersburg’da uluslararası haber ajanslarının yöneticileriyle bir araya geldi. Putin, yaklaşık iki saat süren toplantıda Rusya’nın NATO’ya saldırma niyetinin “saçmalık” olduğunu belirtti, Avrupa ile temaslara açık olduklarını söyledi ve Zelenskiy’nin meşruiyetini sorguladı.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 18 Haziran’da gece yarısından hemen önce St. Petersburg’da uluslararası haber ajanslarının yöneticileriyle bir araya geldi.

Aralarında Reuters, AP, France Press, Xinhua ve Türkiye’den Anadolu Ajansı Genel Müdür Yardımcısı Serdar Karagöz’ün de bulunduğu bir grup basın mensubuyla yaklaşık iki saat süren bir görüşme gerçekleştiren Putin, Ukrayna’daki çatışma, NATO ile ilişkiler ve ABD başkanlık seçimleri gibi konularda önemli açıklamalarda bulundu.

‘Rusya’nın NATO’ya saldıracağı iddiaları saçmalık’

Rusya’nın NATO’ya saldırmayı planladığı yönündeki iddiaların “saçmalık” olduğunu vurgulayan Putin, bu söylemlerin Batılı elitler tarafından kendi ekonomik hatalarını örtmek ve halklarından para sızdırmak için kullanıldığını belirtti.

Putin, “Rusya’nın Avrupa’ya, NATO ülkelerine saldırmaya hazırlandığı efsanesi, Batı Avrupa ülkelerinin nüfusunu inandırmaya çalıştıkları inanılmaz bir yalandır. Ama biz bunun saçmalık olduğunu anlıyoruz. Bunu söyleyenler kendileri de buna inanmıyor. Aranızdan herhangi biri Rusya’nın NATO’ya saldırmaya hazırlandığına inanıyor mu,” diye konuştu.

NATO’nun silahlanmaya 1,4 trilyon dolar harcadığını, bu rakamın Rusya ve Çin dahil dünyadaki tüm ülkelerin toplam harcamasından daha fazla olduğunu belirten Putin, “NATO ülkelerinin nüfusu ne kadar? 340 milyon mu? Rusya’nın ise bildiğiniz gibi 150 milyona yakın nüfusu var. Ve biz kıyaslanamaz paralar harcıyoruz, silahlanmaya kıyaslanamaz paralar. Ve biz NATO’ya mı saldıracağız, öyle mi? Bu ne saçmalık,” değerlendirmesinde bulundu.

NATO’nun doğu kanadı ülkeleri, sağlık sistemlerini olası bir savaş için yeniden yapılandırıyor

‘Temasları onlar kesti, biz açığız’

Rusya’nın Batılı ülkelerin temsilcileriyle temas kurmaktan kaçınmadığını ifade eden Putin, yaklaşık iki yıl önce eski Almanya Başbakanı Olaf Scholz ve diğer Avrupalı liderlerle düzenli görüşmeler yaptıklarını hatırlattı.

Putin, “Ancak bir noktada, Avrupalı ortaklarımız bizi savaş alanında stratejik bir yenilgiye uğratmayı düşündüklerinde, bu temasları kendileri kestiler. Onlar durdurdu, lütfen yeniden başlatsınlar. Biz açığız,” şeklinde konuştu.

Avrupalıların Ukrayna’daki çatışmanın çözümünde ABD’den daha iyi bir arabulucu olamayacağını savunan Putin, arabulucunun tarafsız olması gerektiğini vurguladı.

Putin, Almanya’nın Ukrayna’ya Taurus füzeleri tedarik etmeyi planladığına dikkat çekerek, “Bu durum çatışmanın seyrini etkilemeyecek ancak Rusya ile Almanya arasındaki ilişkileri kesin olarak bozacaktır,” dedi.

Zelenskiy ile görüşme ve meşruiyet sorunu

Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ile çatışmayı sona erdirmek için müzakere amacıyla görüşmeye hazır olduğunu belirten Putin, asıl sorunun imzalanacak belgenin hukuki geçerliliği olduğunu söyledi.

Putin, “Mesele bu değil. Mesele, belgeyi kimin imzalayacağı. Bakın, ben bir şey uydurmuyorum. Propaganda açısından mevcut yetkililerin meşruiyeti hakkında her şeyi söyleyebilirsiniz, ancak ciddi konuları çözerken bizim için önemli olan propaganda değil, hukuki boyuttur,” ifadelerini kullandı.

Ukrayna anayasasına göre devlet başkanının beş yıllığına seçildiğini ve sıkıyönetim koşullarında dahi yetkilerinin uzatılmadığını belirten Putin, bu durumda meşru otoritenin Yüksek Rada (parlamento) olduğunu savundu.

Rusya lideri, anlaşmayı meşru bir otoritenin imzalaması gerektiğini, aksi takdirde “bir sonraki kişinin gelip her şeyi çöpe atacağını” söyledi.

‘Trump başkan olsaydı çatışma olmayabilirdi’

ABD Başkanı Donald Trump’ın yeniden seçilmesi durumunda Ukrayna’daki çatışmanın başlamamış olabileceği ihtimalini kabul eden Putin, “Sayın Joe Biden ile son telefon görüşmelerimden birinde ona sıcak çatışmalara yol açmamak gerektiğini, her şeyin barışçıl yollarla çözülmesi gerektiğini söylemiştim,” dedi. Putin, Trump başkan olsaydı bu çatışmanın yaşanmayabileceğini belirtti.

Trump ile bir görüşmenin faydalı olacağını ancak bunun için hazırlık yapılması gerektiğini ifade eden Putin, “Trump’ın bir iş insanı olması büyük bir artı. O her şeyi, Rusya ile ilişkilerin yeniden kurulmasının getireceği faydalar da dahil olmak üzere hesaplar,” diye ekledi.

Trump: Rusya G8’den çıkarılmasaydı Putin Ukrayna’ya saldırmazdı

İran ve İsrail gerilimi

İsrail ile yaşanan gerilimin ardından İran’da toplumun ülke yönetimi etrafında kenetlendiğini belirten Putin, İsrail’in saldırılarına rağmen İran’ın yeraltı nükleer tesislerinin varlığını sürdürdüğünü ekledi.

Çatışmaları durdurmak ve anlaşmalara varmak için yollar aranması gerektiğini vurguladı.

AFP‘nin, “İsrail veya ABD’nin Ayetullah Ali Hamaney’i öldürmesi durumunda tepkiniz ne olur?” sorusuna Putin, “Böyle bir olasılığı tartışmak bile istemiyorum. Umarım bu, sorunuza en doğru yanıt olur,” karşılığını verdi.

Rusya’nın İran ile imzaladığı stratejik ortaklık anlaşmasının savunma alanıyla ilgili maddeler içermediğini dile getiren Putin, iki ülke arasında uzun süredir devam eden askeri-teknik işbirliğinin ise her zaman uluslararası hukuk çerçevesinde yürütüldüğünü kaydetti.

G7’den İsrail’e destek: ‘İstikrarsızlığın kaynağı İran’

Okumaya Devam Et

Rusya

Şoygu’nun Kuzey Kore ziyaretinin perde arkası

Yayınlanma

Rusya Güvenlik Konseyi Başkanı Sergey Şoygu’nun Pyongyang ziyaretinde, Kuzey Kore’nin Kursk bölgesine bin istihkamcı göndermesi kararlaştırıldı. Rus uzman Yevgeniy Kim, bir ay içindeki ikinci olan bu ziyaretin asıl amacının daha derin askeri-teknik işbirliği ve Putin’den özel bir mesaj olduğunu, Kuzey Kore’nin uzun menzilli füzelerinin Rusya için stratejik önem taşıdığını belirtti.

Rusya Güvenlik Konseyi Başkanı Sergey Şoygu’nun 17 Haziran’da Kuzey Kore’nin başkenti Pyongyang’a gerçekleştirdiği ziyaretin ilk resmi sonuçları açıklandı.

Kuzey Kore lideri Kim Jong-un ile yapılan görüşmeler neticesinde, Pyongyang’ın, Ukraynalı milliyetçiler tarafından döşenen mayınları temizlemek üzere Rusya’nın Kursk bölgesine bin istihkamcı göndereceği bildirildi.

Bu ziyaret, Şoygu’nun bir ay içinde Kuzey Kore’ye yaptığı ikinci ziyaret olmasıyla dikkat çekti.

Resmi olarak açıklananların “buzdağının sadece görünen kısmı” olduğu belirtilirken, bazı kaynaklar Kuzey Kore’nin istihkamcıların yanı sıra, yıkılan tesislerin yeniden inşası için savaş bölgesine 5 ila 6 bin arasında inşaat işçisi gönderebileceğini öne sürdü.

Uzmanlar, Kuzey Kore’de inşaat faaliyetlerinin geleneksel olarak ordu tarafından yürütüldüğünü ve bu personelin aynı zamanda iyi bir savaş eğitimi aldığını vurguluyor. Gerekli bir durumda bu birliklerin, emir üzerine hem savunma hem de saldırı görevleri için harekete geçebileceği ifade ediliyor.

Kuzey Kore’den Rusya’ya kritik destek: Kursk’un inşası için binlerce asker yola çıkıyor

Putin’den özel mesaj

Rusya Bilimler Akademisi Çin ve Modern Asya Enstitüsü Kore Araştırmaları Merkezi’nin önde gelen araştırmacılarından Yevgeniy Kim, Svobodnaya Pressa‘ya yaptığı açıklamada, Şoygu’nun ziyaretinin görünenden daha derin anlamlar taşıdığını belirtti.

Kim, “Şoygu, Putin’in güvendiği bir isim olduğu için Rusya Devlet Başkanı’ndan önemli bir mesaj iletmiş olması son derece doğal. Konu, ülkelerimiz arasındaki güvenlik işbirliğinin biçimleriyle ilgili,” dedi.

‘Dengeyi değiştirecek füzeler’

Yevgeniy Kim, iki ülke arasındaki askeri-teknik işbirliğine dikkat çekerek, Kuzey Kore’nin elindeki gelişmiş silah sistemlerinin önemini vurguladı. Kim, bu konudaki değerlendirmesinde, “Kuzey Kore’nin, bizim ve Amerikan Çok Namlulu Roketatar Sistemleri’nin (ÇNRS) menzilini ikiye veya üçe katlayan ÇNRS’lere sahip olduğu bir sır değil. Bu tür sistemlerin envanterimizde olması, Ukraynalı militanlara karşı misilleme ateşi endişesi duymadan yaylım ateşi açmamızı sağlardı. Ukrayna’nın karşı batarya sistemlerinin bu menzildeki bir ÇNRS’yi vurma olasılığı çok düşük,” ifadelerini kullandı.

‘Rusya, Koreler arasında arabulucu olabilir’

Görüşmede ele alınan bir diğer konunun ise Ukrayna’da esir düşen iki Kuzey Koreli asker olduğu belirtildi. Kim, bu askerlerin propaganda amacıyla kullanılmak üzere Güney Kore’ye teslim edilebileceği riskine işaret etti.

Rus uzman, “Güney Kore’nin yeni Cumhurbaşkanı Lee Jae-myung, Kuzey Kore ile gerilim istemediğini açıkça belirtti, ancak Seul’ün bunu isteyen ortakları ve kendi muhafazakar muhalefeti var,” bilgisini paylaştı.

Kim, Kim Jong-un’un Rusya’yı Güney Kore ile ilişkilerin normalleşmesinde potansiyel bir arabulucu olarak görüp görmediği sorusuna, “Bunu dışlamazdım. Putin, daha önce 2000, 2004 ve 2018’deki liderler zirvelerinde her defasında arabulucuydu,” yanıtını verdi.

Kim ayrıca, Güney Kore’de Rusya’ya yakın, stratejik düşünen ve üç ülkenin (Rusya, Çin, Kuzey Kore) sınırlarının kesiştiği bir noktada uluslararası bir havalimanı kurulmasını öneren önemli bir yetkilinin varlığından bahsetti.

‘İngiliz istihbaratının iddiası saçmalık’

İngiliz istihbaratının Kursk bölgesinde 6 bin Kuzey Koreli askerin öldüğü yönündeki raporu hakkında da konuşan Kim, bu iddiayı “saçmalık” olarak nitelendirdi.

Kim, “Kiev ve Londra’daki kaynaklar, Kursk bölgesinde yaklaşık 11 bin Kuzey Koreli askerin bulunduğunu söylüyordu. Aklı başında herhangi biri, bunların yarısından fazlasının öldüğüne inanabilir mi? Pyongyang bu hezeyanı neden yorumlasın ki?” diye sordu.

Kim, hayatını kaybeden Koreli askerlerin olduğunu doğrulayarak, “Devletlerarası anlaşmalara göre onlara tüm isimlerinin yazılacağı bir anıt dikilecek. İşte o zaman ölen Korelilerin sayısını öğreneceğiz. Bazı şehit kahramanların isimleri Kursk oblastındaki yerleşim yerlerindeki caddelere verilecek,” şeklinde konuştu.

Uzman, Şoygu’nun ziyaretinin aynı zamanda Rusya ve Kuzey Kore arasında imzalanan kapsamlı işbirliği anlaşmasının birinci yıl dönümüne denk geldiğini ve Batı’nın dikkatleri Orta Doğu’dan başka yöne çekmek için Uzak Doğu’da bir provokasyon planlayabileceği ihtimaline karşı ortak bir eylem planının da görüşülmüş olabileceğini sözlerine ekledi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English