Bizi Takip Edin

AMERİKA

Milei BBC’ye konuştu, kemer sıkmayı savundu

Yayınlanma

Arjantin Devlet Başkanı Javier Milei, radikal kemer sıkma önlemlerinin bedelini sıradan Arjantinlilerin ödemediğini ileri sürdü.

Kamu harcamalarını kısma arzusunu sembolize etmek üzere seçim kampanyasını elektrikli testereyle yürüten Milei, BBC’ye verdiği mülakatta yaptığı büyük kesintilerin bedelini halkın değil ‘siyasi sınıfın’ ödediğinde ısrar etti.

Aralık ayında göreve başladığında yükselen enflasyon şimdi düşmeye başladı, fakat yıllık bazda dünyanın en yüksek enflasyonu olmaya devam ediyor.

Başkanı eleştirenler, kemer sıkma programının bedelini milyonlarca Arjantinlinin ödediğini savunuyor.

Yemin etmesinden bu yana geçen beş ay içinde kamu sektöründeki istihdamı, enerji ve ulaşım sübvansiyonlarını ve para biriminin değerini düşüren Milei, Kongre’de çoğunluk olmamasına rağmen başkanlık emirleri ile iş görme tehdidini de savuruyordu.

BBC muhabiri, röportaj için başkanlık ofisinde buluştuklarını ve odada Rolling Stones’un bir fotoğrafının, masanın üzerinde kendi büstünün, elektrikli testereli bir oyuncak maketin ve üzerinde kendi fotoğrafı olan bir su şişesinin bulunduğunu aktardı ve “Ekibi, bunların hayranlarından gelen hediyeler olduğunu söyledi,” dedi.

Öte yandan Milei, Arjantin’in en büyük ticaret ortaklarından biri olan ve başkanlık kampanyası sırasında “katil” olarak nitelendirdiği Çin’e yönelik geçmişteki eleştirilerini tekrarlamayı reddetti.

Kesintilerin %90’ının ‘siyasi sınıfa’ ait olduğunu ve sadece %10’unun hükümetin emeklilik harcamalarında kesintiye gitmesiyle sağlandığını iddia ederek, yükün en ağır kısmının ‘siyaset kurumu’ tarafından üstlenildiği konusunda ısrar etti.

BBC’ye göre bağımsız analistler emeklilik harcamalarında reel olarak %30-40 oranında kesinti yapıldığını ve bunun hükümetin en büyük harcama kesintilerinden biri olduğunu söylüyor.

Başkan Milei, yönetiminin 2008’den bu yana ilk kez harcamaları vergi gelirlerinin altına düşürmeyi başarmış olduğunu söyledi. Kendisine zor durumda olan bir Arjantinli emeklinin sözleri aktarılıp ne diyeceği sorulduğunda ise, “Bir bireyin durumuna bakarak makroekonomik bir değerlendirme yapamazsınız,” cevabını verdi.

İnsanların “seri yalancılar” olarak nitelendirdiği “çürümüş” kitle iletişim araçları ve gazeteciler tarafından yayılan bilgilerden etkilendiğini savunan Arjantinli lider, göreve geldiğinden bu yana iki katına çıkan süt fiyatı gibi raflardaki fiyatlara işaret edildiğinde, “Tek bir malın fiyatına dayanarak ekonomi yapamazsınız,” dedi.

Politikalarını savunarak, “Sihir yoktur, gerçek hayatın zamana ihtiyacı vardır,” diyen Milei, alternatifin önceki yönetim gibi ‘para basmaya devam ederek enflasyon yaratarak en kırılgan kesimi etkilemek’ olduğunu savundu.

Milei, ekonomik programının, örneğin çocuklu işsizlere gıda satın almaları için verilen destek gibi bazı sosyal yardımları artırarak, en kırılgan durumda olanlara yardımcı olduğunda ısrar etti ve ekonomik göstergelerin “iyileşmekte” olduğunu ve “geçen ay maaşların enflasyonu geçtiğini” söyledi.

İhtiyatlı Falkland/Malvinas açıklamaları

Arjantin’in ‘liberteryen’ lideri, Birleşik Krallık ile savaşa kadar giden ihtilafın konusu olan Falkland/Malvinas adaları hakkında ihtiyatlı bir tutum takınmayı tercih etti.

BBC, Falkland Adaları’nın şu anda “İngiltere’nin elinde” olduğunu kabul ettiğini söyleyen başkanın kullandığı dilin, adaların Arjantin’e ait olduğunu tarihsel olarak savunan geçmiş liderlerden farklı olduğuna işaret etti.

Başkan Milei, Malvinas’ın egemenliğini Birleşik Krallık’tan almaya çalışmanın onlarca yıl alabileceğini kabul etti ve Arjantin’in “çatışma istemediğini” söyledi.

Siyasetçi, diplomatik kanallar aracılığıyla adaları geri alma sözü verdi ancak “anlık bir çözüm olmadığını” kabul etti.

Nisan ayı başında Falkland/Malvinas Savaşı’nın 42. yıldönümünde adaların Arjantin’e bağlanması için bir “yol haritası” sözü vermiş ve

“Adaların egemenliğini talep ederek göğüslerini kabartan ama sonuç alamayan” politikacıları eleştirmişti.

Birleşik Krallık ve Arjantin, Arjantin’de Malvinas olarak bilinen Britanya denizaşırı toprakları için 1982 yılında savaşa girmişti. Savaş 255 İngiliz askerinin, üç ada sakininin ve 649 Arjantinli personelin hayatına mal oldu.

Fakat Başkan Milei, Falkland Savaşı sırasında Birleşik Krallık başbakanı olan Margaret Thatcher’ı övdü.

Başkanlık sarayındaki ofisinde konuşan Milei’nin masasında Margaret Thatcher’a ait bazı hatıra eşyaları bulunuyordu.

Thatcher savaş sırasında Arjantin donanmasına ait General Belgrano kruvazörünün torpillenmesi emrini vermiş ve gemide bulunan 323 kişinin ölümüne neden olmuştu.

Başkan Milei, Thatcher’a hâlâ hayranlık duyup duymadığı sorulduğunda, “Birini milliyeti ya da ırkı nedeniyle eleştirmek entelektüel açıdan çok tehlikeli. Margaret Thatcher’ın pek çok konuşmasını dinledim. Çok zekiydi. Öyleyse sorun nedir?” dedi.

Liz Truss’ı tanımadı

Mülakatın bir noktasında, eski Birleşik Krallık Başbakanı Liz Truss’ın, kendisi için ‘favori Muhafazakâr liderim’ demesi sorulan Milei, İngiliz lideri tanımadığını belli etti.

“Kim?” diye cevap veren Milei, muhabirin açıklama yapması üzerine, “Fikir beyan edecek unsurlara sahip değilim, fakat Birleşik Krallık’ta muhafazakâr olarak tanımlanan şeyle biz liberteryenlerin pek çok ortak noktası var,” dedi.

Milei’nin ekonomi politikaları, The Telegraph gibi bazı muhafazakâr yayınlarda övülürken, kimileri Birleşik Krallık’ın en kısa süre Başbakanlık görevinde kalan siyasetçisi Liz Truss’ın ‘piyasa dostu’ hamlelerini Milei’nin programı ile karşılaştırıyor.

Liz Truss’un ekonomik programı, büyük oranda İngiliz düşünce kuruluşu Institute of Economic Affairs (IEA) tarafından oluşturulmuştu. Milei’nin platformunun da IEA’in ekonomik fikirlerinden hayli etkilendiği düşünülüyor.

AMERİKA

Sheinbaum’dan Trump’a: ABD’ye neden ‘America Mexicana’ demeyelim?

Yayınlanma

Meksika Devlet Başkanı Claudia Sheinbaum, Meksika Körfezinin adının “Amerika Körfezi” olarak değiştirilmesi gerektiğini söyleyen seçilmiş Başkan Donald Trump’a karşılık verdi.

Sheinbaum çarşamba günü günlük basın brifingi sırasında Trump’ın sözlerini reddederek, “Açıkçası Meksika Körfezi Birleşmiş Milletler tarafından tanınan bir isimdir,” dedi.

Ardından Kuzey Amerika topraklarının kontrolünü gösteren tarihi bir haritayı işaret etti ve bu haritada günümüz ABD’sinin bazı bölgeleri “America Mexicana” (Meksika Amerika’sı) adıyla gösteriliyordu.

Meksika lideri alaycı bir şekilde, “[ABD’ye] Neden America Mexicana demiyoruz? Kulağa hoş geliyor, değil mi?” diye sordu.

Trump salı günü Mar-a-lago’da düzenlediği geniş kapsamlı basın toplantısında Meksika Körfezine ABD’nin adını vereceğini çünkü bunun “uygun” olduğunu söylemişti.

“Bana sorulacağını bildiğim için, Başkan Trump’a tüm saygımla, dün Başkan Trump’ın yanlış bilgilendirildiğini düşünüyorum. Çünkü ona Meksika’da Felipe Calderón’un ve García Luna’nın hâlâ iktidarda olduğu bilgisini verdiklerine inanıyorum,” diyen Sheinbaum, 2012 yılında görevlerinden ayrılan eski Meksika Devlet Başkanı ve Kamu Güvenliği Bakanına atıfta bulundu.

Luna geçen yıl Sinaloa uyuşturucu kartelinden rüşvet aldığı gerekçesiyle ABD’de 38 yıldan fazla hapis cezasına çarptırılmıştı.

Sheinbaum buna ek olarak, “Meksika’yı halkın yöneteceğini” de söyledi.

Trump’ın ülkesine yüksek gümrük vergileri getirme ve ortak sınırlarına bir duvar inşa etme sözü verdiği şu günlerde, bu espirili konuşmanın Trump ile Sheinbaum arasındaki ilişkiyi nasıl etkileyeceği merak ediliyor.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Gümrük vergileri kapıda: Trump’ın tehditleri en çok hangi pazarları etkiliyor?

Yayınlanma

Donald Trump’ın yeniden başkan seçilmesi hâlinde uygulamayı planladığı sert gümrük vergileri, küresel ticaret dengelerini tehdit ediyor. Çin, Avrupa, Kanada ve Meksika gibi büyük ekonomik aktörler bu politikaların doğrudan hedefi hâline gelirken, özellikle Çin yuanı ve Avrupa’nın otomotiv sektörü üzerinde ciddi etkiler bekleniyor.

Çin, Avrupa, Kanada ve Meksika gibi küresel pazarlar, Donald Trump’ın ABD Başkanlığına geri dönmesi durumunda sert bir vergi politikası uygulayacağı açıklamalarına şimdiden tepki göstermeye başladı.

Trump, tüm ithalata yüzde 10 oranında gümrük vergisi getirmeyi planlarken, Çin’den gelen ürünlere yüzde 60, Kanada ve Meksika’dan gelen ürünlere ise yüzde 25 oranında ek vergiler uygulamayı hedefliyor. Uzmanlara göre bu yeni vergiler, ticaret akışını bozacak, maliyetleri artıracak ve misilleme niteliğindeki karşı önlemleri tetikleyecek.

Değişimlerin boyutları öngörülemez olsa da uluslararası ticaret açısından zorlu bir dönemin yaklaştığı açık.

Çin’e büyük darbe

Goldman Sachs analistlerine göre, “Çin, Trump’ın ikinci döneminde ticaret savaşlarının ana hedefi olacak.” Yatırımcılar, gümrük vergisi risklerini fiyatlara dahil ederek Çin borsası ve yuan üzerindeki baskıyı artırıyor. Bu durum, Çin’in merkez bankası ve finansal otoritelerini çeşitli önlemler almaya zorluyor.

Çin’in sıkı kontrol altında tutulan para birimi yuan, son 16 ayın en düşük seviyesinde. Dolar, kritik bir eşik olarak görülen 7,3 yuan seviyesinin oldukça üzerinde işlem görüyor. Barclays, 2025 yılının sonuna kadar yuanın dolar karşısında 7,5 seviyesine düşeceğini, hatta ABD’nin yüzde 60 oranındaki vergileri yürürlüğe koyması hâlinde 8,4 seviyesine gerileyebileceğini öngörüyor.

Pekin, ihracatçıları desteklemek için yuanın daha da zayıflamasına izin vermeye hazırlanabilir. Ancak bu tür bir adım, sermaye çıkışı endişelerini artırabilir ve piyasalardaki güveni sarsabilir. Çin borsaları son iki yılın en kötü haftalık performansını gösterirken, diğer Asya ülkeleri, özellikle Vietnam ve Malezya gibi ihracatçı ekonomiler de baskı altında.

Avro üzerinde artan baskı

Trump’ın yeniden seçilmesinin ardından avro, diğer büyük para birimlerine kıyasla en keskin düşüşü yaşayarak son iki yılın en düşük seviyesi olan 1,03 dolara kadar geriledi. JPMorgan ve Rabobank’a göre, ABD’nin tarifeler konusundaki belirsiz politikası nedeniyle avro, 2025 yılı içinde dolar karşısında parite seviyesine düşebilir.

ABD, Avrupa Birliği’nin (AB) en önemli ticaret ortağı konumunda. İki taraf arasındaki ticaret hacmi 1,7 trilyon doları buluyor. Ancak ABD’nin yeni tarifeleri ve zayıflayan Çin ekonomisi, Avrupa’yı zor durumda bırakabilir. Avrupa Merkez Bankası’nın ekonomiyi desteklemek için faiz oranlarını 100 baz puan düşürmesi beklenirken, ABD Merkez Bankası’nın daha sınırlı bir indirim yapacağı öngörülüyor. Bu durum, doların avro karşısındaki cazibesini artırıyor.

Avrupa’nın otomotiv sektöründe çöküş riski

Avrupa otomotiv sektörü, ticaret tarifelerine karşı oldukça hassas durumda. Washington Post‘un Trump’ın yalnızca kritik önemdeki ürünlere gümrük vergisi uygulamayı düşündüğüne dair haberinin ardından otomotiv sektörü hisseleri yüzde 5 yükseldi. Ancak Trump bu iddiaları yalanladı ve hisseler yeniden düşüşe geçti.

Son altı ayda, ticaret tarifelerinden en fazla etkilenen sektörlerin yer aldığı Barclays endeksi, genel piyasaya kıyasla yüzde 20-25 oranında düşüş yaşadı. Avrupa’nın zayıf ekonomik görünümü, bu baskıyı daha da artırabilir.

Kanada dolarında tarihi düşüş

Kanada doları, Trump’ın Kanada ve Meksika’ya yüzde 25 oranında gümrük vergisi tehditlerinin ardından dört yılın en düşük seviyesine geriledi. Goldman Sachs’a göre, piyasa bu vergilerin uygulanma olasılığını yalnızca yüzde 5 olarak değerlendiriyor. Ancak müzakerelerin uzaması, Kanada doları üzerindeki baskıyı artırabilir.

Meksika pesosunda dalgalanma

Meksika pesosu, 2024 yılında dolar karşısında yüzde 18,6 değer kaybederek 2008’den bu yana en kötü yıllık performansını sergiledi. Bu düşüşte ABD’nin tarifelerine yönelik endişelerin yanı sıra tartışmalı yargı reformlarının da etkisi büyük.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Yapay zekâ, bankacılık sektöründe işten çıkarmaları tetikliyor

Yayınlanma

ABD merkezli Wall Street Borsası, yapay zekânın bankacılık sektöründeki dönüşümü hızlandıracağını ve küresel bankaların önümüzdeki yıllarda 200 bin kişilik işten çıkarma yapacağını öngörüyor. 2027 itibarıyla, yapay zekânın üretkenliği artırarak bankaların toplam kârını yüzde 17’ye kadar artırması bekleniyor.

ABD merkezli Wall Street Borsası, küresel bankaların önümüzdeki 3 ila 5 yıl içinde yaklaşık 200 bin kişilik işten çıkarma yapacağını öngörüyor.

Bu durumun, yapay zekânın hâlihazırda insan çalışanlar tarafından yürütülen görevlere müdahale etmesinden kaynaklandığı belirtiliyor.

Bloomberg Intelligence tarafından yürütülen bir ankete göre, bilgi ve teknoloji alanında üst düzey yöneticiler, bankaların toplam iş gücünün net yüzde 3’ünü azaltacağını tahmin ediyor. Perşembe günü yayımlanan raporda, bu öngörüler detaylandırıldı.

Rutin görevler risk altında

Bloomberg Intelligence’ın ticari istihbarat birimi baş analisti Tomasz Noetzel, arka ofis, orta düzey yönetim ve operasyon bölümlerinin bu durumdan en çok etkilenmesi muhtemel alanlar olduğunu ifade etti.

Noetzel, müşteri hizmetleri alanında da robotların görev almasının muhtemel olduğunu belirterek, “Müşteri tanıma gibi görevler risk altında olacak,” dedi.

Noetzel, rutin ve tekrar eden görevlerin yapay zekâ tarafından üstlenileceğini, ancak bu süreçte iş gücünün tamamen ortadan kalkmayacağını, aksine yeniden şekilleneceğini vurguladı.

Bu dönüşümün, sektörde geniş kapsamlı değişikliklere yol açacağını ve daha yüksek kârlılık oranlarını tetikleyeceğini söyledi.

2027’de daha yüksek kârlılık bekleniyor

Raporda, 2027 yılı itibarıyla bankaların yapay zekâ sayesinde vergi öncesi kârlarının yüzde 12 ila 17 oranında artabileceği ifade edildi. Bu durumun, yapay zekânın üretkenliği artırması sayesinde bankaların toplam net kârına 180 milyar dolar eklemesi bekleniyor.

Ayrıca, finansal kriz sonrası süreçte operasyonları hızlandırmak ve maliyetleri düşürmek için yıllardır bilgi teknolojisi sistemlerini modernize eden bankaların, artık üretkenliği daha da artırabilecek yeni nesil yapay zekâ araçlarına yönelmeye başladığı vurgulandı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English