Bizi Takip Edin

AVRUPA

‘Milli Muhafazakâr Enternasyonal’den İsrail’e destek

Yayınlanma

Arjantin Devlet Başkanı Javier Milei, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, Macaristan Başbakanı Viktor Orbán, İsrail Diaspora İşleri Bakanı Amichai Chikli ve Fransa’nın Ulusal Birlik (Rassemblement National – RN) partisinin lideri Marine Le Pen, haziran ayında yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimleri öncesinde İspanyol parlamentosunun üçüncü büyük gücü olan sağcı VOX partisinin Madrid’de düzenlediği etkinlikte bir araya geldi.

Etkinlikte, ABD’li muhafazakâr düşünce kuruluşu Heritage Foundation’ın başkan yardımcısı ve eski Beyaz Saray çalışanları Matt ve Mercedes Schlapp tarafından temsil edilen eski ABD Başkanı Donald Trump büyük alkış aldı.

VOX ve Meloni’nin partisi İtalya’nın Kardeşleri’ni de bünyesinde barındıran Avrupa Muhafazakârları ve Reformistleri (ECR) grubu, VOX tarafından düzenlenen “Europa VIVA 24” etkinliği kapsamında hafta sonu İspanya’nın başkentinde manifestosunun büyük bölümünü sundu.

“Güçlü ve egemen bir Avrupa”nın savunulması, Brüksel bürokrasisinin azaltılması, sınır güvenliğinin güçlendirilmesi ve Yeşil Mutabakat’ın gözden geçirilmesi seçimler öncesinde ECR’nin önceliklerinden bazıları.

Muhafazakârlar, yasadışı göç ve AB’nin iklim politikasına karşı güçlü mesajlarla kampanyalarını gayri resmi olarak başlatırken, Gazze’deki savaşında İsrail’i desteklediklerini ilan ettiler.

Orbán, Le Pen ve Meloni konuştu

ECR’nin manifestosunun ve VOX’un AB siyasi yarışına yönelik programının sunumu medyada büyük ilgi gördü. VOX lideri Santiago Abascal’ın kişisel dostu olan Javier Milei ve Le Pen Madrid’de hazır bulunurken, Meloni ve Orbán etkinliğine video konferans yoluyla katıldılar.

Meloni video konuşmasında, “Belirleyici bir seçimin arifesindeyiz (…). Şimdi seferberlik zamanı, sokaklara dökülme zamanı. Çıtayı yükseltmenin zamanı geldi, son güne kadar mücadele etmeliyiz,” dedi.

Orbán ise mesajında “Sevgili İspanyol dostlar, biz yurtseverler Brüksel’i işgal etmeliyiz,” dedi.

Orbán, Avrupa seçimleri için yürütülen kampanyayı, “kitlesel yasadışı göçü serbest bıraktığını” ve “çocuklarımızı cinsiyet propagandasıyla zehirlediğini” söylediği Brüksel’e karşı “büyük bir ortak savaş” olarak tanımladı.

Orban’a göre VOX siyasetçileri ve aktivistleri, eski ABD Başkanı Donald Trump’ın kampanya sloganı “Make America Great Again”e (Amerika’yı Yeniden Büyük Yap) atıfta bulunarak “Avrupa’yı yeniden büyük yapmaya” yardımcı olabilecek “adanmış savaşçılar.”

VOX’un, “Avrupa’yı yeniden canlandırmak için Avrupa düzeyinde güvenilebilecek İspanyol yurtsever hareketini temsil ettiğini” öne süren Le Pen, “Bugün Avrupa Birliği’nin yönünü değiştirmek isteyen çok kişi var ve 9 Haziran’’da daha da çoğalacağız,” dedi.

Le Pen, Avrupa Komisyonu’nun “Avrupa uluslarının egemenliğini sonsuza kadar ellerinden alırsa”, bunun sonuçlarının ülkelerin geleceği açısından felaket olacağını savundu.

Avrupa Parlamentosu’nda VOX ile çalışma arzusunu açıkça ifade eden Fransız lideri, Avrupa Komisyonu’nun mevcut başkanı Ursula von der Leyen ve müttefiklerini “tekdüzeliğe boyun eğmiş” bir AB istemekle suçladı ve “Biz Avrupa’nın savunucularıyız, onlar ise yıkıcıları,” diye uyardı.

İsrailli bakan: Radikal islama karşı batı medeniyetini savunuyoruz

Haaretz’in aktardığına göre Chikli, Vox lideri Abascal ve Le Pen’in arasındaki ön sıradaki koltuğundan seyircilerin coşkulu alkışları arasında sahneye çıktı ve 7 Ekim hakkında konuşarak bunu “radikal islamın çürümüş meyvesi” olarak nitelendirdi.

Gazze’de hâlâ esir tutulan İsrailli rehineler Noa Argamani ve Bibas ailesine atıfta bulunan ve bir Hamas üyesinin Gazze’deki ailesiyle yaptığı ve “kaç İsrailliyi öldürdüğünü kutladığı telefon görüşmesinin metnini” okuyan Chikli, “Bir çocuğu yetiştirmek için bir köy gerekir. Ama aynı şekilde tecavüzcüleri ve katilleri yetiştirmek için de bir köy gerekir,” dedi.

Chkli, İsrail’in Gazze’deki askeri harekatını “istemediğimiz bir savaş, çocuklarımızın ve özgür dünyanın iyiliği için savaşmaktan ve kazanmaktan başka seçeneğimiz olmayan bir savaş” olarak nitelendirdi.

Bakan 15 dakikalık konuşması boyunca “dünya çapında radikal islam tehdidine” birçok kez geri döndü. Chikli bir noktada, “Bu savaş sadece Gazze, İsrail Devleti ya da hatta Ortadoğu ile ilgili değil. Bu, radikal islama karşı batı medeniyetinin geleceği için varoluşsal bir savaştır,” dedi ve kongrede bulunan kalabalık buna “alkış patlamasıyla” karşılık verdi.

İsrailli bakan, İspanya Başbakanı Pedro Sánchez’i Filistin devletini savunduğu için eleştirirken, Vox lideri Abascal’a övgüler yağdırdı ve aralık ayında İsrail’e yaptığı ziyaret için teşekkür etti.

Chikli, “Diğerlerinin aksine, bunu fotoğraf çektirmek ya da sıra savmak için yapmadınız. Diğerlerinin aksine, iyi yüreğiniz sizi Hamas ve İran yerine İsrail Devleti’nin yanında yer almaya yöneltti. Gerçeğin yanında durduğun için teşekkürler Abascal,” dedi.

Chikli daha sonra, kendi deyimiyle “pervasız göç politikalarının” Avrupa için yarattığı tehdide geri döndü. “Genellikle dini fanatizmin yuvası haline gelen islami göçmenlerle dolu gettoları” eleştirdi ve “çok kültürlülüğün” reddedilmesi çağrısında bulunarak bu kavramı “bu kıtayı varoluşsal tehlikenin eşiğine getiren tam bir başarısızlık” olarak nitelendirdi.

Chikli sözlerini, İspanyollara “sağduyularını” kullanarak İsrail’e geçen hafta gerçekleşen Eurovision şarkı yarışmasında mümkün olan en yüksek puanı verdikleri için teşekkür etti ve “Sessiz çoğunluk sözünü söyledi,” dedi.

Likud-Avrupa sağı bağları güçleniyor

Başbakan Binyamin Netanyahu’nun partisi Likud’un üyesi olan Chikli, bir süredir Avrupa’daki ‘milli muhafazakâr’ olarak nitelendirilen sağcı partilerin etkinliklerine katılıyor.

Aralık ayında Chikli, “ahlaki göreceliliğin Batı medeniyetini çökertmekle tehdit ettiği alacakaranlıkta, ahlaki netliğin bir feneri olarak duran bir hakikat adamı” olarak nitelendirdiği Vox başkanı Santiago Abascal ile bir araya gelmişti.

Chikli geçtiğimiz ay da Macaristan’daki Muhafazakâr Siyasi Eylem Konferansına (CPAC) katılmış ve Macaristan Başbakanı Viktor Orban’ı “İsrail’in destekçisi” olarak övmüştü.

Chikli, Avrupa sağında önemli bir yer kaplayan “Büyük Yer Değiştirme” teorisini destekleyen ve özellikle Müslüman ülkelerden gelen Avrupa göçüne atıfta bulunan ve nazilerle ilişkilendiriken “omvolking” (“yeniden nüfuslanma”) terimini kullanan Belçika’nın Vlaams Belang partisinin başkanı Tom Van Grieken ile birlikte konuşmuştu.

Chikli bu yılın başlarında İsveç’in sağcı partisi İsveç Demokratları ile de bir araya gelmişti. İsveç parlamentosunun ikinci büyük partisi olan bu partinin geçmişinde Naziler bulunuyor ve üyeleri son yıllarda bile neo-Nazi hareketlerle bağlantıları olduğu gerekçesiyle eleştiriliyor. İsrail şu ana kadar parti ile resmi bağlar kurmaktan kaçındı ancak İsveç Demokratları kendilerini “İsveç’teki en İsrail yanlısı parti” ilan etti.

Ocak ayında Krakow’da Avrupa Yahudi Derneği tarafından düzenlenen bir konferansta Chikli, resmi sıfatının kendisini İsrail’in Gazze’deki işgaline karşı uluslararası protestolara katılan Diaspora Yahudileriyle ittifak kurmaya teşvik etmeyeceğini söylemişti.

Jewish Telegraphic Agency’ye verdiği demeçte Chikli, “‘Nehirden denize, Filistin özgür olacak’ diye bağıran bir kalabalığın arasında kendini evinde hisseden bir Yahudi’yi ben Yahudi olarak görmüyorum. Onunla bir köprü kurmak istemiyorum,” demişti.

Milei diplomatik kriz çıkardı

Arjantin Devlet Başkanı Javier Milei ise, “solcuları” yerdiği ve serbest piyasa kapitalizmini savunduğu konuşmasıyla ayakta alkışlandı.

Öte yandan, “uygulanan politikaların kalıcı olması ve gelecekte özgürlüklerini savunan ve ülkesinde (örneğin Kuzey Kore veya Küba’da) ‘futbolu bile kontrol eden’ sosyalistler tarafından ayaklar altına alınmalarına izin vermeyen vatandaşların olması için” bir hükümet açısından da gerekli olan “kültürel savaşı” teşvik etti.

Milei sözlerini, “Batıyı büyük yapan değerleri savunmaya geri dönelim: yaşam, özgürlük ve mülkiyet,” diyerek tamamladı.

Vox lideri Santiago Abascal’a, “Anneler Günü’nde Adem’den daha yalnız olduğum zamanlarda” kurduğu dostluk için teşekkür eden Milei, sosyalizmin “lanetli ve kanserli” olduğunu ve “ölüme davetiye çıkardığını” söyledikten sonra, İspanya Başbakanı Pedro Sánchez’in eşi için “yozlaşmış” deyince diplomatik bir krizi tetikledi.

Milei’nin sert sözlerine karşılık olarak İspanya, Buenos Aires Büyükelçisi María Jesús Alonso’yu istişarelerde bulunmak üzere geri çağırdı.

İspanya Dışişleri Bakanı José Manuel Albares pazar günü, “son derece ciddi” olarak değerlendirdiği sözleri için Milei’den “kamuoyu önünde özür dilemesini” talep etti. Özür gelmediği takdirde İspanya’nın “egemenliğini ve haysiyetini” korumak için “uygun tedbirleri” alacağını duyurdu.

Bakan, Milei’nin sözlerinin “her türlü siyasi ve ideolojik farklılığı aştığını” ve “uluslararası ilişkiler tarihinde ve hatta güçlü kardeşlik bağlarıyla birleşmiş iki ülke ve iki halk arasındaki ilişkiler tarihinde eşi benzeri görülmemiş” olduğunu belirtti.

Avrupa sağı oylarını artırıyor: ECR programı açıklandı

Avrupa Parlamentosu’nda sağcı oluşumlara ev sahipliği yapan iki grup, VOX’un yanı sıra İtalya’nın Kardeşleri ve Polonya’nın eski iktidar partisi Hukuk ve Adalet’in (PiS) yer aldığı ECR ile RN, Almanya için Alternatif (AfD) ve Matteo Salvini’nin Lega’sına ev sahipliği yapan Kimlik ve Demokrasi (ID).

Euractiv için yapılan en son Europe Elects projeksiyonu, ECR ve ID’nin 83’er AP üyesi kazanacağını gösteriyor. ID, 2019 seçimlerinde 73 ve ECR 62 vekil kazanmıştı.

Meloni ECR’nin şu anki başkanı ve grubun Başkan Yardımcısı İspanyol VOX Milletvekili Hermann Tertsch.

Seçim bildirgesinde ECR, diğer hususların yanı sıra “ulusal kimliğin korunması, vatandaşların güvenliği ve sınırların güçlendirilmesi konularındaki kesin kararlılığını” ifade ediyor.

Buna ek olarak ECR grubu, “gücün Brüksel’de gereksiz yere merkezileştirilmesini” reddederken, AB’nin “üye devletlerin egemenliğine ve geleneklerine saygı gösterecek ve bunları koruyacak” şekilde reforme edilmesini öneriyor. Ayrıca “güçlü bir Avrupa savunması”, Ukrayna’ya askeri desteğin güçlendirilmesi ve NATO’nun GSYİH’nin %2’si çağrısı doğrultusunda tüm ortakların savunma bütçelerinin arttırılması çağrısında bulunuyor.

Manifestoda ayrıca ECR’nin AB’nin sınırlarını güvence altına almak için “kapsamlı bir göç stratejisi” çağrısında bulunduğu ve bu stratejinin diğer girişimlerin yanı sıra Avrupa’da “sadece” “gerçek mültecilere” sığınma hakkı verilmesini de içereceği belirtiliyor.

ECR grubu ayrıca Ortak Tarım Politikası’nın (CAP) gözden geçirilmesini istiyor ve “Tarladan Sofraya” stratejisinin güçlendirilmesinin yanı sıra Yeşil Mutabakat’ın sektörün “sosyo-ekonomik refahına” öncelik verecek şekilde revize edilmesini savunuyor. 

AVRUPA

Operationsplan Deutschland: Almanya’da “planlı ekonomi” tartışması

Yayınlanma

Ukrayna’nın Rusya’ya ilk kez ABD yapımı uzun menzilli füzeler fırlatması ve Rusya lideri Vladimir Putin’in ülkesinin nükleer doktrinini güncellemesi ile birlikte Avrupa ülkeleri kıtada topyekûn bir savaşa hazırlanıyor.

Alman Silahlı Kuvvetlerinin (Bundeswehr) hazırladığı “Operationsplan Deutschland” (Almanya Organizasyon Planı) başlıklı 1.000 sayfalık belgeye göre Almanya’nın NATO ülkelerinden yüz binlerce askere ev sahipliği yapacağı ve cepheye büyük miktarlarda askeri teçhizat, gıda ve ilaç göndermek için lojistik bir merkez olarak hizmet vereceği bildirildi.

Alman ordusu ayrıca Rusya’nın Avrupa genelinde insansız hava araçları uçuşlarını, casusluk operasyonlarını ve sabotaj saldırılarını genişlettiği bir durumu varsayarak şirketlere ve sivillere kilit altyapıyı nasıl koruyacakları ve ulusal savunma için nasıl harekete geçecekleri konusunda talimat veriyor.

İşletmelere acil durumlarda çalışanların sorumluluklarını detaylandıran kriz planları oluşturmaları tavsiye edildi ve enerji bağımsızlığını sağlamak için dizel jeneratör stoklamaları ya da rüzgar türbinleri kurmaları talimatı verildi.

Ekonomiye daha fazla devlet müdahalesi konuşuluyor

Bu kapsamda ekonomiye ve şirketlere yönelik devlet müdahalesi daha yoğun bir şekilde tartışılmaya başladı.

Alman devleti, kriz durumlarında geniş kapsamlı haklara sahip. Enerji krizi, devletin ne kadar hızlı müdahale edebileceğini göstermişti: O dönemde Alman hükümeti gaz depolama tesislerini kanun yoluyla doldurmuş, gaz ithalatçısı Uniper’i kamulaştırmış ve diğer şeylerin yanı sıra yüzer LNG terminalleri tedarik etmişti.

faz’ın Bavyera İşletmeler Birliği Genel Müdürü Bertram Brossardt’ın açıklamalarına dayandırdığı haberine göre, acil bir durumda “planlı ekonomiye geçiş” bile mümkün olabilir.

Bu “planlı ekonomi” uygulamalar kapsamında devlet gıda kuponu vermesi, hatta insanları su temini ya da ulaşım şirketleri gibi belirli sektörlerde çalışmaya zorlaması da gündeme getiriliyor.

Dolayısıyla şirketlerin de bugün afet yardımı, Bundesanstalt Technisches Hilfswerk (Almanya’da afet ve acil durum yönetiminden sorumlu bir kuruluş – THW) ya da itfaiye için gönüllü olan çalışanlara sahip olmaları durumunda bundan yarar sağlayabileceği öne sürülüyor.

Hamburg’daki şirket eğitimini veren Yarbay Jörn Plischke, “Bunu desteklemek size yılda birkaç güne mal olur. Fakat bir kriz anında, insanları ve altyapıyı koruyan kişilerle doğrudan bir bağlantınız olur,” diyor.

Hamburg: Sivil-askeri ekonominin kesişimi

Yarbay Plischke’nin katıldığı etkinliğin gerçekleştiği Hamburg, mal ve asker taşımacılığında merkezi bir konumda.

Hansa kentinin belediye başkanı Peter Tschentscher, faz’a verdiği demeçte, “Altyapımız askeri amaçlarla kullanılırsa, siber saldırı ve sabotaj riski önemli ölçüde artar,” uyarısında bulundu.

Hamburg Senatosu bu nedenle sivil savunmayı güçlendirmek için ek kadrolar oluşturdu. Birliklerde savaşmayan fakat koruma ve güvenliği sağlamak için çalışan gönüllülerden oluşan üçüncü bir “yurt savunma birliği” hizmete sokuldu.

Hansa kentinde şu anda Alman Silahlı Kuvvetleri ve sivil güçlerle birlikte tatbikatlar yapılıyor.

Habere göre, “Red Storm Alpha” adı verilen bu tatbikatta liman tesislerinin korunması konusunda eğitim veriliyor.

Bir sonraki tatbikat olan “Red Storm Bravo” ise yakında başlayacak ve daha büyük çaplı olacak.

Bu tür tatbikatlardan elde edilen deneyimler daha sonra “Almanya Organizasyon Planı”na aktarılacak. Bu planın sürekli gelişen ve yeni bilgi ve tehditlere uyum sağlayan “yaşayan bir belge” olması amaçlanıyor.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Ford Avrupa’da 4.000 kişiyi işten çıkaracak

Yayınlanma

Ford, elektrikli araçlara olan talebin yavaşlaması ve Çinli rakipleriyle girdiği rekabet nedeniyle Avrupa’da yaklaşık 4.000 kişiyi işten çıkarmayı planlıyor.

ABD’li şirket çarşamba günü yaptığı açıklamada, kesintilerin 2027 yılı sonuna kadar uygulanacağını ve Avrupa’daki 28.000 kişilik işgücünün yaklaşık yüzde 14’ünü temsil eden Almanya’daki 2.900 ve Birleşik Krallık’taki 800 işi etkileyeceğini söyledi.

Ford’un Birleşik Krallık’taki iki tesisi Dagenham ve Halewood ile İspanya’nın Valencia kentindeki fabrikası etkilenmeyecek.

Yetkililer kesintilerin idari görevlerin yanı sıra benzinli motor üretimiyle ilgili işleri de kapsayacağını söyledi.

Ford’un Avrupa Başkan Yardımcısı Dave Johnston, iş kayıplarına rağmen şirketin bölgeye bağlılığını sürdürdüğünü söyledi ve “Ford’un Avrupa’da gelecekteki rekabet gücünü sağlamak için zor ama kararlı adımlar atmak kritik önem taşıyor,” dedi.

İşçi Konseyi Başkanı: Personel kesintisi sürdürülebilir bir iş stratejisi değil

Söz konusu hamleler sendikalar ve hükümetlerle yapılacak görüşmeleri bekliyor. Ford’un işçi konseyi başkanı Benjamin Gruschka, “Bu büyük istihdam kesintisini reddediyoruz. Daha fazla personel kesintisi sürdürülebilir bir iş stratejisi değildir,” dedi.

Birleşik Krallık hükümeti de Ford’u planlanan kesintilerin tüm ayrıntılarını paylaşmaya çağırdı. Bir sözcü, “Ford ile uzun süredir devam eden bir ortaklığımız var ve Birleşik Krallık’taki üretim gelecekleri konusunda onlarla yakın bir şekilde çalışmaya devam edeceğiz,” dedi.

Küresel otomotiv endüstrisi, elektrikli araç satışlarındaki büyümenin yavaşlaması ve Çinli rakiplerle yaşanan sert fiyat rekabeti nedeniyle Avrupa’da ve başka yerlerde fabrikaların kapatılması ve personel sayısının azaltılması yönünde yoğun bir baskı altına girdi.

Şirket geçen yıl da 3.800 kişiyi işten çıkaracağını duyurmuştu

Ford, yıllardır zarar açıkladığı ve işten çıkardığı Avrupa’da zor günler geçiriyor. Şirket, yavaşlayan talebi karşılamak için, rekabet gücü yüksek pazarın daha kârlı alanlarına odaklanmak amacıyla ürün gamındaki araç sayısını azalttı.

Ford’un Avrupa’daki insan kaynakları başkanı Peter Godsell, daha fazla yeniden yapılandırma adımını göz ardı edemeyeceğini söyledi ve “benzeri görülmemiş” regülasyonları ve iktisadi rüzgarları suçladı. Godsell, “İleriye dönük olarak uygulanabilir ve kârlı bir işle burada var olmanın bir yolunu bulmamız gerekiyor,” diye ekledi.

Ford geçen yılın başlarında 1.300’ü İngiltere’de olmak üzere Avrupa’da 3.800 kişiyi işten çıkaracağını açıklamıştı.

İcra Kurulu Başkanı Jim Farley, geçmişte elektrikli otomobillerin üretiminde içten yanmalı motorlarla çalışan araçlara kıyasla “yüzde 40 daha az işçiye” ihtiyaç duyulacağı konusunda uyarıda bulunmuştu.

Ford’dan Alman hükümetine uyarı

Ford ayrıca Almanya’da geliştirilen ve üretilen elektrikli spor aracı yeni Explorer ve elektrikli Capri’nin üretimini azaltacağını ve bunun Köln fabrikasındaki çalışma saatlerinin daha da kısalmasına neden olacağını söyledi. Şirket fabrikayı elektrikli araç üretecek şekilde dönüştürmek için 2 milyar dolar yatırım yaptı.

Ford’un finans müdürü John Lawler kısa bir süre önce Alman hükümetine bir bildiri yazarak piyasa koşullarını iyileştirmek ve emisyon hedeflerini karşılamak için esneklik sağlamak üzere daha fazlasını yapması çağrısında bulundu.

Lawler mektubunda, “Avrupa ve Almanya’da eksik olan şey, e-mobiliteyi ilerletmek için açık ve net bir politika gündemidir,” dedi.

Volkswagen’den patronlara taviz önerisi

Çarşamba günü erken saatlerde Volkswagen çalışanları, Alman şirket yöneticilerinin ikramiyeleri düşürmeyi, temettüleri azaltmayı ve fabrikaları kapatma planlarını iptal etmeyi kabul etmeleri halinde gelecekteki maaş artışlarından 1,5 milyar avroyu kaybetmeye hazır olduklarını söyledi.

IG Metall’in baş müzakerecisi Thorsten Gröger ve VW iş konseyi başkanı Daniela Cavallo düzenledikleri ortak basın toplantısında, daha önce talep edilen yüzde 7’lik ücret artışının, kısa süreli saat azaltma dönemlerinde ücretleri desteklemek üzere bir “dayanışma fonuna” aktarılmasını önerdiler. 

VW çalışanları ile yöneticiler arasında giderek gerginleşen açmazın ilk tavizi olan önerilen paket, yöneticilerin önümüzdeki iki yıl boyunca ikramiyelerinin bir kısmından ve “temettü politikası yoluyla katkıdan” vazgeçmeleri anlamına geliyor.

IG Metall’den Gröger, VW yöneticilerinin Almanya’daki en az üç fabrikayı kapatma planlarından vazgeçmeyi kabul etmemeleri halinde, “ülkenin on yıllardır görmediği bir endüstriyel anlaşmazlığa” hazırlanmaları gerektiğini söyledi.

VW’nin Almanya’daki tesislerinde olası grevler 1 Aralık’tan itibaren mümkün olacak.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Baltık Denizi’nde iletişim kabloları hasar gördü: Sabotaj şüphesi

Yayınlanma

Baltık Denizi’nin altındaki telekomünikasyon kablolarında hasar meydana geldi. Finlandiya-Almanya hattındaki C-Lion1 kablosunda yaşanan kesinti, sabotaj şüphelerini güçlendirdi. Almanya, İsveç ve Litvanya olayla ilgili soruşturma başlatırken, Rusya suçlamaları reddetti.

Finlandiya ile Almanya arasında Baltık Denizi’nin altından geçen C-Lion1 telekomünikasyon kablosunda bir kesinti yaşandı.

Ayrıca Litvanya ile İsveç arasındaki iletişim kabloları da zarar gördü. Alman Savunma Bakanı Boris Pistorius, bu olayların sabotaj ihtimaline işaret edebileceğini belirtti.

Finlandiya devlet telekom altyapı operatörü Cinia, kabloda hasar tespit etti ve onarım için özel bir gemi hazırladı. Onarımın tam tarihinin belirsiz olduğu, ancak önümüzdeki hafta başlamasının planlandığı bildirildi.

Litvanya ile İsveç arasında iletişim sağlayan kablonun kesilmesi, Telia Lietuva tarafından doğrulandı. Olay, ülkede internet erişiminin yüzde 33 oranında azalmasına neden oldu.

Helsingin Sanomat gazetesi, Çin’e ait Yi Peng 3 gemisinin hasar bölgesine yakın olduğunu, bu geminin Danimarka donanması tarafından takip edildiğini öne sürdü.

İsveç, olayın sabotaj olabileceği şüphesiyle soruşturma başlattı.

Litvanya, olayın “terör” kapsamında değerlendirildiğini ve kablonun tamamen mi kesildiği yoksa sadece hasar mı gördüğünün soruşturulduğunu duyurdu.

Finlandiya Merkezi Soruşturma Dairesi, iletişim müdahalesi ve mülke zarar verme suçlarından inceleme yürütüyor.

Almanya ve Finlandiya dışişleri bakanlıkları, olayla ilgili derinlemesine bir soruşturma yürütüleceğini açıklarken, İsveç Başbakanı Ulf Kristersson, sabotaj iddialarının henüz kesinleşmediğini ifade etti.

Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius ise, kablonun yanlışlıkla zarar görmüş olabileceği ihtimaline şüpheyle yaklaştı.

Rusya, bu tür olaylarda kendisine yöneltilen suçlamaları reddetti. Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, iddiaları “saçma ve komik” olarak nitelendirdi.

Baltık Denizi’nin altından geçen C-Lion1, Finlandiya’nın Kuzey Akım doğalgaz boru hatlarının rotasını takip ederek Orta Avrupa’ya doğrudan bağlantı sağlayan tek denizaltı kablosu.

Kablo, 2016’da devreye alındı ve Helsinki ile Rostock (Almanya) arasında veri aktarımı yapıyor.

Finlandiya ve Estonya, Baltık Denizi’nde Rusya donanmasına karşı plan hazırlıyor

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English