Bizi Takip Edin

AVRUPA

Avrupa’da Nijer yankıları

Yayınlanma

Nijer’de Cumhurbaşkanı Muhammed Bazoum’u deviren askeri darbe, özellikle Fransa’nın Sahel bölgesindeki varlığı için alarm zillerini çaldı. Batı destekli Batı Afrika Ülkeleri Ekonomik Topluluğunun (ECOWAS) askeri müdahale tehdidi ve Nijer darbe yönetimine destek veren Burkina Faso ve Mali gibi ülkelerin ‘savaşırız’ uyarısı gerilimi artırıyor.

Bu iki ülkeye Gine de eklendi. Gine Cumhurbaşkanlığından yapılan açıklamada Nijer halkı övülürken, ‘gayri meşru ve insanlık dışı’ yaptırımların ECOWAS’ın dağılmasına yol açacağı iddia edildi. Açıklamada askeri bir müdahalenin ‘Nijer’in sınırlarının çok ötesine ulaşabilecek’ bir insani felaketle sonuçlanacağı uyarısında bulunuldu.

Ekonomik ilişkiler söz konusu olduğunda, Fransa Nijer’in en büyük ticaret ve ihracat ortağı (%33,2). Nijer’in ihracatındaki en büyük kalem, yüzde 75 ile uranyum cevheri. Dolayısıyla Nijer’deki yeni yönetimin uranyum ihracatını yasakladığını söylemesi, Fransa’ya vurulmuş bir darbe olarak görülüyor.

Uranyum meselesi önemli mi?

Bununla birlikte, Nijerli yetkililerin Fransa’ya yapılan ihracatı donduracaklarını açıklamalarının ardından Fransız nükleer holding Orano, nükleer fisyonda önemli bir hammadde olan uranyumun Fransa’ya genel tedarikinin risk altında olmadığını söyledi.

EURACTIV’in haberine göre, Fransa’nın Nijer’de nükleer enerji için gerekli bir kaynak olan uranyum çıkarma dışında ‘sınırlı’ bir ekonomik faaliyeti var. Orano, kuzeyde Arlit kasabası yakınlarındaki uranyum madenlerinden birini işletiyor ve çoğu yerel halktan oluşan 900’den fazla personel istihdam ediyor.

Enerjisinin neredeyse %70’i nükleerden elde eden Fransa’nın, yurt içinde üretmediği uranyuma hızlı ve kolay erişimi kritik önem taşıyor. Nijer, Fransa’nın uranyum ihtiyacının yüzde 15’ini karşılıyor ve AB’nin uranyum stokunun da beşte birini oluşturuyor.

Euratom verilerine göre, 2005-2020 yılları arasında Nijer, toplam arzın %17,9’u (24.787 ton) ile Fransa’nın en büyük üçüncü uranyum tedarikçisi oldu. Kazakistan tüm ithalatın %20,1’i (27.748 ton) ile birinci, Avustralya ise %18,7’si (25.804 ton) ile ikinci sırada yer alıyor.

Euratom’un AFP’ye verdiği bilgiye göre, 2022 yılında Nijer %25,38 ile AB’nin en büyük ikinci doğal uranyum tedarikçisi oldu.

AB’nin uranyum tedarikinin %75’i Kazakistan, Nijer ve Kanada’dan geliyor. Bir lobi grubu olan Dünya Nükleer Birliği’ne göre Kazakistan, 2022 yılında tüm dünya arzının %43’ünü karşılayarak açık ara dünyanın en büyük üreticisi konumunda.

Devlet kontrolündeki nükleer yakıt üreticisi Orano’nun Nijer’deki faaliyetlerini sürdürdüğünü ve durumu izlediğini belirten bir şirket sözcüsü, POLITICO’ya e-posta yoluyla yaptığı açıklamada, “Önceliğimiz ülkedeki çalışanlarımızın güvenliğini sağlamaktır,” dedi.

Fransa Dışişleri Bakanlığı sözcüsü 31 Temmuz Pazartesi günü gazetecilere yaptığı açıklamada, “Uranyum ithalatımız son derece çeşitlidir ve Nijer küresel üretimin sadece %4’ünü temsil etmektedir,” demiş ve Enerji Dönüşümü Bakanlığı da herhangi bir ‘tedarik riski olmadığını’ söylemişti.

Bir Orano sözcüsü de AFP’ye yaptığı açıklamada, “Mevcut kriz Orano’nun hem Fransa’daki hem de uluslararası tedarik kapasiteleri üzerinde kısa vadeli bir risk taşımıyor,” demiş ve ‘dört kıtaya yayılmış madenlerle arzın yeterince çeşitlendirildiğini’ belirtmişti.

Libération’a konuşan ‘jeopolitik uzman’ Teva Meyer, Nijer’in uranyum ihracatında son on yılda görülen düşüşün hem bölgesel istikrarsızlığın hem de Orta Asya’daki muadillerine kıyasla yüksek üretim maliyetlerinin bir sonucu olduğunu söyledi.

Bu nedenle tedarikçilerin çeşitlendirilmesi, Kazakistan, Özbekistan ve Avustralya ile daha güçlü bağlar kuran Fransa’nın stratejisi için kritik önem taşıyordu.

Öte yandan Nijer uranyumunun en önemli müşterileri arasında Çin de yer alıyor. Çin, dünyanın en büyük ve en hızlı geliştiği yönünde bir kanaat bulunan geniş ölçekli nükleer programını desteklemek için büyük miktarlarda uranyum arıyor. Daha bir ay önce, devlete ait China Nuclear International Uranium Corporation, Nijer hükümeti ile ülkenin merkezindeki Azelik’te bulunan bir madenden uranyum çıkarmaya yeniden başlamak için bir anlaşma yapmıştı.

Geçtiğimiz 10 yıl boyunca uranyum arz fazlası ve düşük fiyatlar üreticilerin yatırım yapma ve ölçek ekonomisine ulaşma konusunda çok az iştahlı olmalarına neden olurken, Çin’in genişleyen nükleer gücü artık küresel talebi artırmaya ve fiyatları yukarı çekmeye başlayabilir.

Macron’dan ‘Fransız çıkarları’ vurgusu

Çarşamba gününden bu yana Bazoum’u başkanlık sarayına hapseden darbe liderleri, Nijer’in devrik hükümetinin Fransa’ya Bazoum’u kurtarmak için cumhurbaşkanlığına ‘saldırı düzenleme yetkisi’ verdiğini iddia etti.

Ulusal televizyonda okunan açıklamada, “Nijer’e askeri müdahalede bulunmanın yollarını ve araçlarını arayan Fransa, bazı Nijerlilerin de suç ortaklığıyla, gerekli siyasi ve askeri yetkiyi almak için Nijer ulusal muhafızlarının genelkurmay başkanıyla bir toplantı yaptı,” denildi.

İddialara yanıt veren Fransa Dışişleri Bakanlığı, binlerce göstericinin ülkenin Niamey’deki büyükelçiliği önünde toplanarak elçiliğin kapısını ateşe vermesinden bir gün sonra, vatandaşlarının güvenliğini garanti altına almaya odaklandığını söyledi.

Pazar günü Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Nijer’de Fransız vatandaşlarının ya da çıkarlarının saldırıya uğraması halinde ‘derhal’ harekete geçme sözü vermişti.

Fransız güçlerinin bu yılın başlarında komşu Mali’den çekilmek zorunda kalmasının ardından Fransa’nın Sahel bölgesindeki son müttefiklerinden Nijer’de yaklaşık 1.500 askeri bulunuyor.

Pazartesi günü Avrupa Birliği, Nijer’deki darbe yönetimini sivillere, diplomatik personele ve elçiliklere yönelik tüm saldırılardan sorumlu tutacağı uyarısında bulundu.

AB dış politika şefi Josep Borrell yaptığı açıklamada, AB’nin ayrıca Batı Afrika liderlerinin askeri darbenin ardından Nijer’e ekonomik yaptırım uygulama kararını ‘hızlı ve kararlı bir şekilde’ uygulayacağını da söyledi.

Batı Afrika liderleri Pazar günü Nijer’deki darbe liderlerine iktidarı bırakmaları için bir hafta süre verirken, ‘güç kullanımını’ ve acil mali yaptırımlar uygulamayı göz ardı etmedikleri uyarısında bulundular.

15 ülkeden oluşan ECOWAS, Bazoum ve hükümetinin ‘derhal serbest bırakılmasını ve görevlerine iade edilmesini’ talep etti.

Açıklamada, “Yetkililerin taleplerinin bir hafta içinde karşılanmaması halinde (ECOWAS) Nijer Cumhuriyeti’nde anayasal düzenin yeniden tesis edilmesi için gerekli tüm tedbirleri alacaktır. Bu tedbirler güç kullanımını da içerebilir. Bu amaçla ECOWAS genelkurmay başkanları derhal bir araya gelecektir,” denildi.

Öte yandan CNN’e göre Fransız yetkililer, Paris’in askeri müdahalede bulunmayı planladığı iddialarını yalanladı ve Fransız büyükelçiliği güvenliğinin hafta sonu protestocuları dağıtmak için gerçek mermi kullandığı yönündeki söylentileri ‘şiddetle reddetti.’

ABD hâlâ ‘darbe’ demedi

Fransa ve Avrupa Birliği ECOWAS ile birlikte darbenin ardından Nijer’e mali yardımı kesti. Bununla birlikte, ABD, Nijer’de yaşananları henüz resmi olarak ‘darbe’ olarak nitelendirmedi.

Bazı yorumcular, Nijer’de İHA üssü bulunan ve Nijer ordusuna yıllık mali yardımda bulunan Beyaz Saray’ın, yardıma devam edebilmek için ‘darbe’ sözcüğünü kullanmaktan kaçındığına işaret ediyor.

Bloomberg’de çıkan ve Fransa’nın yeni Afrika politikalarını analiz eden bir değerlendirmede ABD ile Fransa’nın Nijer’deki ‘yaklaşım farkı’na dikkat çekiliyor. Afrikalı bir düşünce kuruluşundan bir uzman, “Örneğin Amerikalıların aksine Fransızlar buraya isyancıları avlamak için geldiler. ABD Mağrip’teki duruma, kuzeydeki uyuşturucu kaçakçılığına ve Nijerya özel kuvvetlerinin eğitimine odaklanmış durumda,” diyor.

ABD ile Fransa arasında, Marvel’ın çektiği Black Panther: Wakanda Forever filmi nedeniyle de gerilim yaşanmıştı. Savunma Bakanı Sebastien Lecornu Şubat ayında attığı bir tweette, “Silahlı kuvvetlerimizin bu yanlış ve aldatıcı temsilini şiddetle kınıyorum,” demişti.

Kasım ayında gösterime giren filmde yer alan bir sahnede Fransız paralı askerler kurgusal Afrika krallığı Wakanda’ya ait kaynakları yağmalarken yakalanıyordu. Bir gazetecinin Twitter’da dikkat çektiği sahnedeki askerlerin Fransa’nın Mali’deki Barkhane Operasyonu’ndakilere benzer üniformalar giymiş olması bakanın tepkisine yol açmıştı.

Avrupalılar Nijer’i terk ediyor

Bölgeyi sarsan askeri darbenin ardından yüzlerce Avrupa vatandaşı da Nijer’den tahliye ediliyor.

Fransa tarafından gönderilen iki Airbus A330 uçağı Salı günü öğleden sonra başkent Niamey’deki havaalanına ulaştı. Fransa Dışişleri Bakanı Catherine Colonna, aralarında 12 bebeğin de bulunduğu en az 262 kişinin bir uçakla ülkeyi terk ettiğini söyledi.

Diğer bazı Avrupa ülkeleri de eş zamanlı olarak kendi vatandaşlarını tahliye etmeye ya da Fransa’nın çabalarına destek vermeye çalışıyor. Almanya ve İspanya vatandaşlarını ülkeden çıkarmak için çalışırken, Birleşik Krallık da Nijer’de kayıtlı az sayıdaki İngiliz vatandaşıyla temas halinde olduğunu ve Fransa ile işbirliği yaptığını açıkladı.

Bu arada İtalya, vatandaşlarını tahliye etmek için ayrı bir uçuş düzenledi. İtalyan dışişleri bakanlığı sözcüsüne göre ülke genelinde 90’dan az sivil ve 300’den biraz fazla askeri personel bulunuyor.

Öte yandan ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller Salı günü yaptığı açıklamada, ‘ABD vatandaşlarına ya da tesislerine yönelik herhangi bir tehdit olduğuna dair’ mevcut bir belirti olmadığını söyledi.

Almanya ne yapacak?

Nijer’deki darbe ve bölgedeki Fransız etkisinin gerileyişi söz konusu olduğunda Almanya’nın tutumunun ne olacağı merak konusu.

Darbenin ardından Alman hükümeti, AB ve Fransa’yı takip ederek bu ülkeye yönelik tüm doğrudan ödemeleri ve kalkınma yardımlarını şimdilik askıya aldı.

Savunma Bakanı Pistorius, Alman ordusu Bundeswehr’in bölgedeki varlığıyla ilgili olarak çeşitli seçenekleri incelediklerini de söyledi.

Almanya, 2020’den bu yana Nijer’e 160 milyon avro aktardı. Berlin, özellikle gıda güvenliği, tarımsal sulama, anne-çocuk sağlığı ve etkin yerel idari yapıların geliştirilmesi alanlarında faaliyet gösteriyordu.

Federal Savunma Bakanlığı da sahada görev yapan askerler için tehdit durumunun kötüleşmediğini belirtti. Savunma Bakanı Pistorius, Kuzey Ren-Vestfalya eyaletinin Rheinbach kentinde bulunan Bundeswehr’in siber ve enformasyon sektörünü ziyareti sırasında yaptığı açıklamada, Nijer’deki yüz kadar Alman askerinin risk altında olduğunu ya da artık güvenliklerinin sağlanamayacağını varsaymak için ‘şu ana kadar hiçbir neden olmadığını’ vurguladı.

Pistorius, darbecilerin 4 Ağustos’a kadar sınırların ve hava sahasının kapatılmasını emretmesi nedeniyle başkent Niamey’deki hava ikmal üssündeki tüm operasyonel faaliyetlerin şu anda zorunlu olarak askıya alındığını söyledi.

Bundeswehr başkent Niamey’de bir hava üssü bulunduruyor. Bu hava üssü öncelikle komşu ülke Mali’deki Alman askerlerinin ikmali ve bu ülkeden askerlerin geri çekilmesi için önem taşıyor. Mali’deki misyonun 2023 yılı sonuna kadar sona erdirilmesi planlanıyor çünkü Mali’deki hükümet, Alman birlikleri de dahil olmak üzere BM misyonu MINUSMA birliklerini istenmeyen kişiler olarak görüyor ve çalışmalarını engelliyor.

Nijer’in AB desteği ile büyüyen ordusu

Darbenin ironik yönlerinden birisinin, Bazoum döneminde Nijer ordusunun AB ve ABD’nin de desteğiyle personel sayısının hızla artması ve güçlenmesi.

ABD ve Fransa Nijer’i silahlandırırken, diğer büyük silah tedarikçileri arasında Çin ve Cezayir de yer alıyor. Bu yıl Almanya, sınır gözetleme teknolojisi de dahil olmak üzere sınır gözetleme için dönüştürülmüş helikopterlerin ihracatını onayladı.

Üç hafta önce Mısır, Nijer’e zırhlı keşif araçları ve topların yanı sıra terörle mücadele operasyonları için büyük miktarlarda silah ve mühimmat verdi.

Aynı amaçla Avrupa Birliği daha birkaç gün önce Nijer’in, AB’nin Afrika’da savaş helikopterleri için modern ekipman gibi ‘ölümcül askeri yardımı’ finanse edeceği ilk ülke olacağını duyurmuştu. AB, Nijer’in güvenlik sektörüne yaptığı toplam yardımın 100 milyon avro olduğunu belirtiyor; ABD’ninki de benzer şekilde yüksek.

On yıl önce 5.000 askerden oluşan Nijer ordusu (FAN), devrik başkan Mohamed Bazoum 2021’de göreve geldiğinde 11.000 kişiye ulaşmıştı; geçen yıl ise bu sayı 30.000 oldu. 2025’e kadar Nijer’in silah altında 50.000, 2030’a kadar ise 100.000 askeri olması bekleniyor.

Mali ordusu için AB eğitim misyonu da geçen yıl Nijer’e taşındı. Bu misyon şimdi Nijer’in silahlı kuvvetleri için ‘kapasite geliştirme’ çalışmaları yürütecek olan AB ortaklık misyonu EUMPM Nijer’e dahil ediliyor. Bu aynı zamanda Nijer’in özel kuvvetlerine yönelik Bundeswehr eğitim misyonu ‘Gazelle’nin de yerini alıyor. Alman medyası, Alman eğitimli özel kuvvetlerin darbeye karışıp karışmadığının henüz belli olmadığını yazıyor.

AVRUPA

Starmer ve Macron’dan Trump öncesi Ukrayna’ya ‘tam destek’ mesajı

Yayınlanma

Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, ABD’de ikinci bir Trump yönetiminin gelişi gündemdeyken Paris’te bir araya gelerek Ukrayna’ya “sarsılmaz destek” sözü verdi.

Financial Times (FT) gazetesinin aktardığına göre Elysée Sarayı’ndan yapılan açıklamada, iki liderin Ukrayna’daki savaşı durdurmak için Ukrayna’ya tereddütsüz destek verme taahhütlerini teyit ettikleri belirtildi.

Ayrıca, Macron’un Avrupa’nın güvenlik ve savunma konularında özel çıkar ve sorumluluklarını vurguladığı kaydedildi.

Downing Street’ten yapılan açıklamada ise, görüşmede Ukrayna’nın savunmasının gündemin en üst sıralarında yer aldığı ifade edildi.

Açıklamada, “Liderler, Ukrayna’nın kışa en güçlü konumda girmesi için yapılması gerekenleri ele aldılar,” denildi.

Starmer, pazartesi günü Paris’teki buluşmada, 80 yıldır Fransa’daki Ateşkes Günü anma törenlerine katılan ilk Birleşik Krallık Başbakanı oldu.

Toplantı, iki Avrupalı liderin, Washington’da Kiev’e yönelik Batı desteğini zayıflatabilecek olası bir yönetim değişikliğine karşı Ukrayna konusunda birleşik bir cephe oluşturma girişimi olarak değerlendiriliyor.

Yılın başında, Macron’un çatışma konusundaki tutumu daha sert bir hal almış, kara birlikleri göndermeyi reddederek NATO müttefikleri arasında bir tabu yıkmıştı.

Donald Trump ve danışmanları, seçim kampanyası sürecinde sık sık savaşı sona erdirme arzularını dile getirseler de bunun nasıl yapılacağına dair net bir plan açıklamadılar.

Avrupalı liderler, Trump’ın izolasyonist eğilimleri ve savunma harcamalarına dönük eleştirilerinin, ABD’nin Ukrayna’ya olan desteğini azaltmasından endişeli.

Trump, NATO üyelerine savunma harcamalarını GSYH’nin yüzde üçüne çıkarmaları çağrısında bulundu ki bu, Avrupa ülkeleri için büyük bir artış anlamına geliyor.

İngiltere şu anda gayri safi yurt içi hasılasının (GSYİH) yüzde 2,3’ünü savunmaya harcarken, Fransa bu yıl savunmaya yaklaşık yüzde 2 bütçe ayırarak NATO’nun belirlediği hedefi karşılamayı amaçladığını açıkladı.

Trump, “Her NATO ülkesinin en az yüzde 3 harcama yapması gerektiği konusunda ısrar edeceğim. Yüzde 3’e çıkmak zorundasınız; yüzde 2, yüzyılın hırsızlığıdır, özellikle de biz bunun bedelini ödüyorken,” şeklinde açıklama yapmıştı.

Öte yandan, Trump’ın oğlu Donald Trump Jr., hafta sonunda sosyal medya üzerinden yaptığı bir paylaşımda, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’in ABD’nin askeri desteğini kaybetmesine yalnızca haftalar kaldığını iddia etti.

Macron ve Starmer, görüşmede ayrıca Gazze ve Lübnan’daki gelişmelerden duydukları derin endişeyi paylaştılar ve insan kaçakçılığı çetelerine karşı mücadelede kararlı olduklarını vurguladılar.

Görüşmeler öncesinde, Fransız ve İngiliz liderlerin, Trump’ın ABD’ye ithal ürünlere gümrük vergisi uygulama niyetine karşı serbest ticaret konusunu gündeme getirebileceğine dair haberler yer aldı.

Ancak, Londra ve Paris’ten yapılan açıklamalarda ticaret konusuna değinilmemesi, liderlerin ABD’nin seçilmiş başkanını kamuoyu önünde eleştirmekte ihtiyatlı oldukları şeklinde yorumlandı.

AB, Trump’ın seçimleri kazanması durumunda Ukrayna için acil durum planları geliştiriyor

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Ukrayna’da devlet başkanlığı seçimi 2025 mayıs ayında yapılabilir

Yayınlanma

The Economist‘e bilgi veren kaynaklara göre Ukrayna hükümeti, 25 Mayıs 2025’te yapılması beklenen devlet başkanlığı seçimleri için hazırlıklara başladı.

Seçim hazırlıkları şimdiden başladı; bölgesel seçim merkezleri aktif olarak çalışıyor ve aday listeleri oluşturuluyor.

Mevcut devlet başkanının rakiplerinden biri olan Vladimir Zelenskiy’in danışmanı, ülkenin seçimlere ihtiyacı olduğunu belirtiyor.

Ancak, devlet başkanlığı makamından gelecek sert bir tepki endişesi nedeniyle bu konuda kamuya açık bir açıklama yapmaktan çekiniyorlar.

The Economist’in eriştiği anketler, Zelenskiy’in seçimi kaybedebileceğini öngörüyor. Rusya’nın askeri müdahalesinin başlamasından üç yıl sonra halk, artık mevcut devlet başkanını bir “savaş kahramanı” olarak görmüyor.

Geçen yıl Zelenskiy ile yaşadığı anlaşmazlığın ardından İngiltere Büyükelçisi olarak atanan eski Ukrayna Genelkurmay Başkanı Valeriy Zalujniy, seçimin en güçlü adaylarından biri olarak öne çıkıyor.

Kaynaklar, Zalujniy’in siyasi hedeflerinin henüz net olmadığını, ancak pek çok kişinin onu devlet başkanlığına aday olmaya çağırdığını belirtiyor.

Zalujniy dışında diğer muhalif adaylara kıyasla, Zelenskiy’e oy vermeye hazır olanların sayısının daha fazla olduğu bildiriliyor. Zelenskiy’in eski bir meslektaşı ise mevcut devlet başkanının en doğru adımının istifa etmek ve tek dönemlik görev vaadini yerine getirmek olduğunu düşünüyor.

Kaynak, “Zelenskiy’in itibarını koruması için tek bir yol var: Seçimlere katılmamak ve tarihe ülkesini savaşta birleştiren lider olarak geçmek,” ifadelerini kullandı.

Eylül sonunda The Economist, Zelenskiy’in iktidarını güçlendirmek amacıyla 2025’te seçim düzenlemeyi düşündüğünü bildirmişti. Bu bilgiye göre, şu anda Zelenskiy’in potansiyel rakipleri hakkında çok fazla spekülasyon var.

Amerikan Ulusal Demorkasi Enstitüsü’ne göre, Ukraynalıların mevcut devlet başkanına güveni Mayıs 2023’te yüzde 80 iken, bu oran 2024’te yüzde 45’e düştü.

Hükümete duyulan güven ise daha da düşük seviyelere inmiş durumda. Üç kez aday olan eski Ukrayna Başbakanı Yulya Timoşenko, The Economist‘e verdiği demeçte, “Siyasi süreç kesinlikle başladı,” değerlendirmesini yaptı.

Zelenskiy’in beş yıllık görev süresi 20 Mayıs 2024’te sona erdi. Ukrayna’da devlet başkanlığı seçimlerinin mart ayında yapılması gerekiyordu ancak sıkıyönetim nedeniyle seçimler ertelendi.

Zelenskiy, daha önce ülkedeki seçimlerin “zamanının gelmediğini” ve bu seçimlerin yalnızca Rusya’ya fayda sağlayacağını iddia etmişti. Ayrıca, savaş sona ererse ikinci bir dönem için aday olmayacağını da dile getirmişti.

Ukrayna, Trump’ın dönüşüyle barış müzakerelerine hazırlanıyor

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Mahkeme, Meloni’nin göçmenleri Arnavutluk’a gönderme planlarını bir kez daha engelledi

Yayınlanma

Pazartesi günü Roma’daki bir mahkeme, Başbakan Giorgia Meloni’nin kısa süre önce uygulamaya başladığı İtalya-Arnavutluk göçmen transferi planını, ekim ayı ortasında askıya aldığı 12 transfere ek olarak yedi sığınmacının transferini askıya alarak bir kez daha bozmaya karar verdi.

Aslen Mısır ve Bangladeşli olan sığınmacılar cuma günü İtalya’dan Arnavutluk’taki merkeze yerleştirilmişti. Mahkemenin kararı sığınmacıların İtalya’ya geri taşınması anlamına geliyor.

Aynı yargıçlar daha önce de Avrupa Adalet Divanının 4 Ekim tarihli kararına dayanarak başvuru sahiplerinin menşe ülkelerini güvensiz bularak gözaltı işlemlerini durdurmuş, fakat bu kez işlemleri askıya alarak hükümetin revize edilmiş “güvenli ülke” kararnamesini aynı mahkemeye geri göndermişti.

Mahkemenin hükümet ile yargı arasındaki gerilimi daha da tırmandırması muhtemel kararını açıklayan bir bildiride, “Bir ülkenin ‘güvenli’ olarak tanımlanmasına ilişkin kriterler AB hukuku tarafından belirlenmiştir. Bu nedenle, ulusal yasama ayrıcalıklarına bakılmaksızın, hakimler her zaman … İtalyan Anayasasının da öngördüğü gibi, uyumsuz olduğunda ulusal hukuka göre öncelikli olan AB hukukunun doğru uygulandığını doğrulamalıdır,” deniyor.

Roma mahkemesi bu kararla, hükümetin daha fazla yasal aksaklıktan kaçınmak için birinci ve ikinci göçmen transferleri arasında alelacele revize ettiği “güvenli ülkeler” kararnamesinin, bir ülkenin “güvenli” olarak kabul edilebilmesi için topraklarının tamamında güvenliğin garanti altına alınmasını gerektiren AB yasalarını geçersiz kılamayacağını teyit etmiş oldu.

Geçtiğimiz günlerde Bologna, Palermo ve Roma’daki mahkemeler konuyla ilgili soruları AB mahkemesine iletmişlerdi.

Pazartesi günkü karar aynı zamanda Arnavutluk’un dış kaynak kullanımı projesinde bir başka gecikmeye işaret ediyor ki muhalefet liderleri merkezlerin bir aydan fazla bir süredir boş bırakılmasının devlete milyonlarca dolara mal olduğunu söylüyor.

Ulusal ihale kurumuna göre, Arnavutluk’taki iki kabul merkezi beş yıl içinde 653 milyon avroya mal olacak.

Mahkemenin kararını eleştiren Başbakan Yardımcısı ve Lega lideri Matteo Salvini, “Hükümeti değil ama İtalyanları ve onların güvenliğini hedef alan siyasi amaçlı bir karar daha,” dedi.

Muhalefetteki Demokrat Parti Senatörü Filippo Sensi ise sosyal medya hesabından açıklama yaparak, “Ve şimdi de yedi kişi. Beceriksizlik, israf ve beyhudelik gerçekten inanılmaz,” ifadelerini kullandı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English