Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Nijerya halkı komşusu Nijer’e müdahaleye karşı: ECOWAS’ın manevra alanı daraldı

Yayınlanma

ECOWAS lideri ve Nijerya Devlet Başkanı Tinubu’nun, Nijer’e askeri müdahalenin öncülüğünü yürütmesi ülkesinde tepkilere yol açtı. Muhalefet tarafından savaş çığırtkanlığı ile suçlanan Tinubu, partisinden de destek bulmakta zorlanıyor.

Nijer’de 26 Temmuz’daki askeri darbenin ardından ECOWAS, 30 Temmuz’da askeri yönetime Cumhurbaşkanı Muhammed Bazum’un serbest bırakılması ve yeniden görevine dönmesi için 7 günlük süre vermişti. ECOWAS, bu sürede taleplerinin karşılanmaması durumunda askeri müdahale dahil her seçeneği değerlendireceklerini duyurdu. Verilen süre doldu, Bazum hâlâ ev hapsinde ve askeri müdahale seçeneğinin sözcülüğünü üstlenen Nijerya Devlet Başkanı Bola Tinubu kendi ülkesinde tepkiyle karşı karşıya. Devlet başkanlığı koltuğuna henüz iki ay önce oturan Tinubu aynı zamanda ECOWAS’ın dönem başkanı.

New York Times’ta yer alan habere göre Nijerya Genelkurmay Başkanı ve Savunma Bakanı General Christopher Gwabin Musa verdiği bir röportajda, “Nijer ve Nijerya sonsuza kadar yan yana olacaklar” dedi ve Nijer’in darbe liderleriyle çatışmayı “kardeş savaşına” benzetti.

ECOWAS, bugün Nijerya’nın başkenti Abuja’da yeniden toplanarak Nijer’e karşı alınacak önlemleri değerlendirecek. Ancak askeri müdahale ihtimali özellikle Nijerya’daki sert muhalefet nedeniyle şimdilik rafa kalkmış görünüyor.

Olası bir ECOWAS konuşlanmasının büyük ölçüde bölgenin en güçlü ordusu olan Nijerya ordusuna dayanacağı tahmin ediliyor. Nijerya 220 milyonluk nüfusuyla diğer 14 ECOWAS ülkesinin toplamından daha büyük. Ancak Tinubu, Nijerya’nın güvenliğine yönelik “yakıcı bir tehdit” olmadığı sürece, yabancı asker konuşlandırılması için parlamentonun onayına ihtiyaç duyuyor. Tinubu’nun partisi, parlamentoda çoğunluğa sahip olmasına rağmen, askeri bir operasyon için destek toplamakta zorlanıyor.

Financial Times’dan Aanu Adeoye’nin haberine göre, Tinubu’nun iktidardaki Tüm İlericiler Kongresi (APC) partisinden üst düzey bir yetkili “Irak ve Afganistan nasıl George W. Bush’u tanımladıysa, Nijer de Tinubu’nun başkanlığını tanımlayabilir” dedi ve ekledi: “Yaptığı şeylerin çoğu, durumun dikkatlice değerlendirilmesinden ziyade ayaküstü.”

Özellikle Nijer sınırındaki kuzey eyaletlerinden senatörler, askeri bir müdahalenin toplumları üzerindeki etkisinden çekinerek Tinubu ve ECOWAS’ı, önce diplomatik seçenekleri “tüketmeye” çağırdı. Geçen hafta ECOWAS’ın emriyle sınırın kapatılmasından bu yana 1,600 km’lik sınır boyunca ticaret büyük ölçüde durma noktasına geldi. Kuzeydeki Kano eyaletinden bir senatör olan Süleyman Kawu, “Diğer yollar tüketilmeden askeri güç kullanılmasını kabul etmiyoruz” dedi.

Nijer’i istikrarsızlaştıracak bir askeri müdahale, Boko Haram ve İslam Devleti’ne bağlı bir örgütün faaliyet gösterdiği Nijerya’nın zaten istikrarsız olan kuzeyindeki güvenliği daha da kötüleştirme potansiyeline sahip. Nijer birlikleri her iki terör grubuyla da mücadele etmek için Nijeryalı mevkidaşlarıyla birlikte çalışıyor.

Nijerya’nın ana muhalefeti Halkın Demokratik Partisi (PDP) de itirazlarını güçlü bir şekilde dile getirdi. PDP’li bir eyalet valisi olan Bala Muhammed, Tinubu’nun “herhangi bir savaşa girmemesi” ve “diyalog ve diplomasinin tüm araçlarının” kullanılması gerektiğini söyledi.

Punch gazetesinde bu hafta yayınlanan ve Tinubu’yu savaş çığırtkanlığı yapmakla suçlayan başyazıda da Nijerya’nın barışı koruma taahhütlerinin ötesinde “geniş çaplı bir yabancı askeri konuşlandırmayı düşünmesinin” “aptallık” olacağı belirtildi.

FT’ye göre Niyerya’daki muhalefetin bir diğer nedeni de Tinubu’nun düzeltmek için mücadele ettiği Nijerya’nın kötü ekonomik durumundan kaynaklanıyor. Lagos’taki SBM İstihbarat danışmanlık şirketinin ortağı Cheta Nwanze, “Müdahale etmek çok paraya mal olacak ve Nijeryalılar neden bu kadar para harcamamız gerektiğini soruyor” dedi.

New York Times’a göre Nijer’deki kriz, aynı zamanda Nijerya’yı bölgede jeopolitik bir lider olarak yeniden konumlandırma sözü veren Tinubu için de bir sınav. Ülke ekonomisini istikrara kavuşturmak için attığı kararlı adımlar yatırımcıların takdirini kazanırken, gıda ve yakıt fiyatlarındaki artış nedeniyle halkın öfkesini de üzerine çekti. Muhalifleri, şubat ayındaki seçimlerde kazandığı zaferin hileli olduğunu iddia ederek mahkemeye başvurdu.

Öte yandan Nijer’deki darbe 1975 yılında kurulan ve askeri kalkışmaları durduramadığı ve bölgesel ekonomik entegrasyonu hızlandıramadığı için sürekli eleştirilere maruz kalan ECOWAS’ın sınırlarını da yeniden gündeme getirdi. Son yıllarda üyelerinden üçü askeri darbe yaşadı ve Nijer dördüncü ülke olabilir.

ECOWAS’ın askeri rejimlerle yönetilen üyelerinden Burkina Faso ve Mali, saldırıya uğraması halinde Nijer’i savunmaya yardım etmekle tehdit ederken, Nijer’in kuzey komşusu olan ancak bloğun bir parçası olmayan Cezayir askeri müdahaleye karşı çıktı.

ECOWAS’ın askeri yönetime daha fazla yaptırım uygulayarak cuntayı sıkıştırmaya devam etmesi muhtemel, ancak Batı Afrikalı liderlerin manevra alanı çok az.

Uluslararası Kriz Grubu’nun Nijerya danışmanı Nnamdi Obasi ECOWAS’ın demokratik yönetime hızlı bir geçiş için müzakere edilmiş bir anlaşmaya varmasının ve askeri yönetimin de yaptırımların hafifletilmesi karşılığında tavizler vermesinin “tüm kötü seçenekler arasında en iyisi” olabileceğini söyledi. ECOWAS ülkeleri, halihazırda dünyanın en yoksul ülkelerinden biri olan ve denize kıyısı olmayan Nijer’e sınırlarını kapattığından beri gıda ve temel malların maliyeti arttı.

Darbe liderleri hem tehditlere hem de Nijerya ve ECOWAS’tan gelen arabuluculuk çağrılarına kulak tıkadı. İki kez, bloktan gelen temsilcilerle görüşmeyi reddettiler. Ayrıca ülkenin hava sahasını kapatarak Avrupa ve Kuzey Afrika ülkelerinden gelen birçok uçuşun yönünü değiştirdiler ve geciktirdiler.

Obasi’ye göre, “Yaptırımlar ve yardım kesintileri Nijer’de zor bir durum yaratacak ve bu da istikrarsızlığın kapısını aralayacak. Askeri yönetim, izolasyonist bir yol izlemek yerine dünyanın geri kalanıyla yeniden ilişki kurmak için biraz esneklik göstermeye ikna edilmeli.”

DİPLOMASİ

Polonya İçişleri Bakanı: Ukrayna NATO’ya giremeyeceğini anladı

Yayınlanma

Polonya İçişleri ve İdare Bakanı Tomasz Siemoniak, Ukraynalı yetkililerin savaş halindeki bir ülkenin NATO üyesi olamayacağını anladığını belirtti.

Daha önce Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, Bloomberg‘e verdiği mülakatta Kiev’in şu anda NATO’ya davet edilmeyeceğini kabul etmiş, ancak davete ‘benzer’ bir şey almasını beklediğini ifade etmişti.

Polskie Radio‘ya konuşan Siemoniak, “Belgeler ve deklarasyonlar Ukrayna’yı korumayacak, bu nedenle temmuz zirvesinin Ukrayna için NATO üyeliğine dair şansı ortaya koyacağını düşünüyorum,” ifadesini kullandı.

Bu arada Politico, 60’tan fazla ABD’li dış politika uzmanının imzaladığı ve NATO üyelerini Ukrayna’nın üyeliğe doğru ilerlemesine izin verecek her türlü kararı reddetmeye çağıran bir dilekçeye yer verdi.

Washington’daki NATO zirvesi 9-11 Temmuz tarihlerinde gerçekleştirilecek. NATO üyelerinin Ukrayna’ya ittifaka katılmasını teklif etmeyecekleri, ancak uzun vadeli mali yardım sözü vermeleri bekleniyor.

Özellikle NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, ittifakın Kiev’e yıllık 40 milyar avro tahsis etmesi gerektiğini öne sürdü.

Telegraph gazetesinin kaynaklarından aktardığına göre müttefikler bu sürece desteklerinin bir işareti olarak zirvede Ukrayna’nın NATO’ya katılımı için bir yol haritasını onaylamayı planlıyor.

30 Eylül 2022’de Zelenskiy, Ukrayna’nın hızlandırılmış NATO üyeliği için başvuracağını açıklamıştı. Temmuz 2023’te Vilnius’ta düzenlenen NATO zirvesinde ittifak üyeleri Ukrayna’nın üyeliğini kolaylaştırma konusunda anlaşmıştı.

‘NATO zirvesinde Ukrayna’ya üyelik için fazla yozlaşmış olduğu söylenecek’

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Hindistan Dışişleri: Putin ve Modi küresel ve bölgesel öneme sahip konuları görüşecek

Yayınlanma

Hindistan Dışişleri Bakan Yardımcısı Vinay Kwatra, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Hindistan Başbakanı Narendra Modi’nin önümüzdeki günlerde Moskova’da yapacakları küresel ve bölgesel öneme sahip konuları ele alacaklarını belirtti.

Vedomosti gazetesinin aktardığına göre Kwatra, düzenlediği basın toplantısında “Başbakan’ın Ukrayna’daki çatışmayla ilgili olarak Rusya Devlet Başkanı’na ne söylediğini çok iyi biliyorsunuz. Bölgesel ve küresel öneme sahip konular müzakerelerin önemli bir unsuru olacak,” dedi.

Kwatra, Moskova ile Yeni Delhi’nin 2020’den bu yana özel bir ortaklığa sahip olduğunu da sözlerine ekledi.

Bakan Yardımcısı, ayrıca küresel jeopolitik zorluklar karşısında güçlü kalmaya devam ettiklerine dikkat çekti.

Modi’nin Rusya ziyareti 8-9 Temmuz tarihlerinde gerçekleşecek. Kremlin, iki liderin ‘geleneksel olarak dostane olan Rus-Hint ilişkilerini’ geliştirme olanaklarını da ele almayı planladıklarını duyurdu.

Rusya Devlet Başkan Yardımcısı Yuriy Uşakov, Rus tarafının Modi’nin ziyaretine büyük önem verdiğini ve ziyarette ‘uluslararası meselelerin’ değerlendirileceğini vurguladı.

The Tribune gazetesine göre söz konusu ziyaret, ekim ayında Kazan’da yapılacak BRICS zirvesi ile aynı zamana denk gelmeyip ayrı bir ziyaret olacağı için önem taşıyor.

Bloomberg‘e göre de Modi’nin Moskova ziyareti Batı’nın Rusya’yı tecit etme çabalarını boşa çıkarıyor. Ajans, Hindistan başbakanıyla yapılan görüşmenin Putin açısından diplomatik bir zafer olduğunu kaydetti.

Hindistan ve Rusya dışişleri bakanları ŞİÖ Zirvesi’nde bir araya geldi

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Erdoğan: Bizim Sayın Putin ile Esed’e davetimiz olabilir

Yayınlanma

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ŞİÖ zirvesi sonrası gazetecilerin Suriye ile normalleşme, olası Esad görüşmesi, Ukrayna krizi ve Türkiye’nin ŞİÖ üyeliği ile ilgili sorularını yanıtladı. Erdoğan “Bizim Sayın Putin ile Beşşar Esed’e bir davetimiz olabilir. Sayın Putin Türkiye’ye bir ziyaret gerçekleştirebilirse, bu yeni bir sürecin başlangıcı olabilir” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) 24’üncü Devlet Başkanları Zirvesi’ne katılmak üzere gittiği Kazakistan ziyareti dönüşünde uçakta gazetecilere açıklamada bulundu, soruları yanıtladı.

Şanghay İşbirliği Teşkilatı’nın yıllar içinde ekonomik ve ticari alanlarda işbirliğini ön plana çıkartan bir hüviyete kavuştuğunu belirten Erdoğan, “3,8 milyar kişinin yaşadığı bir coğrafyayı kapsayan teşkilat, üyeleriyle toplam 27 trilyon dolar büyüklükte bir ekonomik gücü temsil ediyor. Türkiye’nin Yeniden Asya girişimi kapsamında kıta ülkeleriyle işbirliğini geliştirme iradesi malumunuzdur. Zirveye katılımımız bu bakımdan da verimli geçmiştir” değerlendirmesinde bulundu.

“Yeni bir sürecin başlangıcı olabilir”

“Beşşar Esed ile bir araya gelmeniz için hangi şartların yerine getirilmesi ya da ne tür gelişmelerin yaşanması gerekiyor” sorusu üzerine Erdoğan, “Suriye ile yeni bir süreci başlatabileceğimizi cuma günü, cuma namazı çıkışında zaten söylemiştim. Bizim Sayın Putin ile Beşşar Esed’e bir davetimiz olabilir. Sayın Putin Türkiye’ye bir ziyaret gerçekleştirebilirse, bu yeni bir sürecin başlangıcı olabilir” diye konuştu.

Suriye sahasında aradan geçen onca yılın herkese kalıcı çözüm mekanizmasının kurulması gerektiğini net bir şekilde gösterdiğini vurgulayan Erdoğan, şunları dile getirdi:

“Altyapısı yok olmuş, halkı darmadağın hale gelmiş Suriye’nin yeniden ayağa kalkması ve istikrarsızlığın son bulması elzemdir. Sahada son zamanlarda sağlanan sükûnet, akıllıca politikalar ve ön yargılardan uzak ve çözüm odaklı yaklaşımlarla barış kapısını aralayabilir. Bölgedeki istikrarsızlığın başta PKK/PYD/YPG olmak üzere terör örgütlerine hareket alanı sağlaması, bir sorundur. El birliğiyle ayrımsız bir biçimde bu terör yapılarının kökünün kazınması, Suriye’nin geleceğinin inşası için mühimdir. Suriye’nin demokratik altyapısının inşası, kapsayıcı ve onurlu bir barışın sağlanması ve tüm bunlara Suriye’nin toprak bütünlüğü temelinde yaklaşılması önemlidir. Suriye’de esecek barış rüzgarları ve bütün Suriye’de hayat bulacak barış iklimi, çeşitli ülkelere dağılmış milyonlarca insanın ülkelerine geri dönmeleri açısından da gereklidir. Biz komşumuz Suriye’ye dostluk elimizi daima uzattık ve uzatırız. Adil, onurlu ve kapsayıcı yeni bir toplum sözleşmesi temelinde kucaklaşan, müreffeh, bir ve bütün Suriye’nin her zaman yanında oluruz. Yeter ki Suriye, bu büyük kucaklaşmayı başlatsın ve her alanda toparlansın.”

“Suriye’nin yeniden ayağa kalkmasını istemedikleri ortaya çıkıyor”

Erdoğan’a Kayseri’de ve Suriye’nin kuzeyinde olaylar hatırlatılarak “Şu an Suriye’nin kuzeyinde durum tamamen kontrol altında mı? Ankara ve Şam arasında görüşme olabilir mi? Türkiye ve Suriye arasındaki normalleşme bazı ülkeleri rahatsız mı ediyor? Türkiye’deki Suriyelilerin ülkelerine gönüllü ve istekli geri dönüşü konusunda nasıl bir mesafe alınabilir? Bunu da mı istemeyen ülkeler var?” soruları yöneltildi.

Erdoğan verdiği yanıtta “Ülkelerin değil, PKK/PYD/YPG, DEAŞ gibi örgütlerin rahatsızlığı söz konusu. Onların böyle bir buluşmayı, Suriye’nin yeniden ayağa kalkmasını istemedikleri ortaya çıkıyor” ifadesini kullandı.

Suriye’nin kuzeyinde birçok yapılanma bulunduğunu, bunların içerisinde Türkiye ile münasebetlerini süratle iyileştirmek isteyenler de olduğunu aktaran Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Nitekim bu Suriye’nin kuzeyindeki olaylar başladıktan sonra Suriye Geçici Hükümeti Başbakanı Abdurrahman Mustafa Bey devreye girdi ve süratle bu olumsuz gelişmeleri hemen olumluya çevirdiler. Türkiye içinde de Kayseri’deki hadisede güvenlik güçlerimizin süratli müdahalesiyle hava sakinleşti ve bir an önce olumlu neticeyi her tarafta aldık. Ülkemizde kısa süreli bu tür durumlar ortaya çıksa bile bunların uzamasına zaten müsaade etmeyiz. Suriye tarafında da terör örgütlerinin karşısında olan yapılar böyle bir duruma izin vermez.”

“Türkiye’de de ırkçı akımlar oluşturup kardeşlik iklimini bozmayı amaçlayanlar, karanlık odaklardan aldıkları talimatları yerine getirme gayretindeler. Fakat biz bu oyunları da nasıl bozacağımızı çok iyi biliriz. Alçakça bir hadise üzerinden kaos planlayanlara da istismarlara da müsaade etmeyiz. Kayseri’deki hadisede devletimiz üzerine düşeni yapmıştır, yapmaktadır. Bu ülkede kimsenin kendini devletin kolluk kuvvetlerinin, yargısının, hükümetinin yerine koymasına izin vermeyiz. Onlar kendi sinsi planlarının güçlü olduğunu zannedebilir ancak bizim kardeşliğimiz, birliğimiz ve beraberliğimiz tüm oyunları bozmaya muktedirdir.”

“Arabuluculuk konusunu ele aldık”

Erdoğan’a Putin ile görüşmesinden sonra Ukrayna konusunda yaptığı ‘Adil bir barış mümkün” açıklaması da soruldu. Putin ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ile çatışmaların başladığı ilk günden itibaren görüştüklerini hatırlatan Erdoğan, “Nitekim, bugün de yine Rusya Devlet Başkanı Sayın Putin ile yaptığım görüşmede arabuluculuk konusunu ele aldık. Özellikle Karadeniz Tahıl Koridoru konusunda çok iyi bir başlangıç yaptık. Biliyorsunuz koridordan 30 milyon ton tahıl nakli gerçekleştirdik. Burada yeni bir süreci başlatmayı, kendilerinin ısrarla üzerinde durduğu gibi Batı’ya tahıl sevkiyatını bir kenara bırakarak, Afrika ve diğer gıda güvenliği bakımından hassas bölgelere Türkiye üzerinden bir koridor oluşturma fikrine nasıl yaklaştıklarını sordum. Sayın Putin, ‘Ben, bu konuda İstanbul Tahıl Girişimi hedefini aynen koruyorum’ yanıtını verdi. Bunu geliştirmemizde fayda var. Çünkü Putin’in Avrupa’ya karşı bir bakışı var. Bu süreçte Avrupa Rusya’yı hedefe koyduğu için, Rusya da Avrupa’ya ve Batı’ya olumsuz bakıyor. ‘Benim imkanlarımdan orası istifade etmeyecek’ diyor. Afrika ile ilgili ise ‘Onlar yoksul oldukları için tüm imkanlarımla ben seferber olurum’ yaklaşımı içindeler. Türkiye’yi zaten bu konuda farklı bir yere koyuyorlar. Onun için biz bu çerçevede görüşmelerimizi devam ettireceğiz. Şimdilik koridorun Rusya ayağında ‘Nasıl bir mesafe alabiliriz, onların bize ne gibi desteği olur?’ bunu çalışacağız. Bu konuda da alacağımız neticeyle inşallah Karadeniz Tahıl Koridoru’nu yeniden işler hale getireceğimize inanıyorum.”

Savaşın ne Rusya’ya ne Ukrayna’ya kazandırdığını, savaşın tek kazananının “kan ve ölüm tüccarları” olduğunu ifade eden Erdoğan, “Ben artık tansiyonun düşürüleceğine ve barış zemininin inşa edilebileceğine inanmak istiyorum. Biz o zemini oluşturmak ve korumak noktasında, bugüne kadar olduğu gibi üzerimize düşeni yapmaya hazırız” dedi.

“ŞİÖ üyeliği belki biraz zaman alır”

“Türkiye 12 yıldır Şanghay İşbirliği Örgütünde diyalog ortağı olarak bir süreç yürütüyor. Siz de zirvelere katılarak örgütün çalışma masasında her zaman yer aldınız. Türkiye’nin Şanghay İşbirliği Örgütüne üyelik perspektifi var mı” sorusu üzerine de Erdoğan, şunları söyledi: “Şanghay İşbirliği Teşkilatının yapısına bakıldığında Rusya’nın Türk devletleri ile ilişkilerinin olduğu çok açık net ortada. Şanghay İşbirliği Teşkilatında ağırlıklı olarak zaten Türk devletleri bulunuyor. Bu Türk devletlerinin buradaki gücü daha da artacak. Biz de Şanghay İşbirliği Örgütünde Rusya ve Çin ile olan münasebetlerimizi daha da geliştirelim diyoruz. Bizi buraya diyalog ortaklığı şeklinde değil de diğerleri gibi teşkilata ortak olarak alsınlar diyoruz. İran en sonunda Şanghay İşbirliği Örgütüne girdi. Bunun yanında yine Pakistan orada üye. Şu anda 9 daimî üye bulunuyor. Türkiye bu ülkeler arasında yer alamaz diye bir şey yok, bu belki biraz zaman alır.”

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English