Bizi Takip Edin

Avrupa

Politico: Bankerler İngiltere seçimlerini çoktan kazandı

Yayınlanma

Politico gazetesi, İngiltere Başbakanı Rishi Sunak’ın erken seçim kararıyla ilgili olarak detaylı bir makaleye yer verdi.

Makalede, “Eskiden İngiliz politikacılar bankerleri hırpalamayı severdi. Ancak bu genel seçimin kazananı şimdiden City of London oldu,” ifadelerine yer verildi.

2008 krizinden sonra siyasilerden bankerlere dönen öfkeye işaret edilen makalede, “Pervasız bankerler 2008’de küresel ekonomiyi çöküşün eşiğine getirmişti. Kurtulmak için kamu parasına ihtiyaç duymuşlardı ve bu da onları alkış peşinde koşan politikacılar için kolay bir hedef haline getirmişti. Ancak İngilizler 4 Temmuz’da sandık başına giderken, Birleşik Krallık’ın finans merkezi iyimser bir ruh hali içinde. Bunda ülkenin kötü giden ekonomisini düzeltme çabasının büyük payı var,” denildi.

Lobi grubu TheCityUK’un CEO’su Miles Celic, gazeteye verdiği demeçte “Sektörün daha önceki bazı seçimlerde olduğu gibi siyasi bir futbol topu olduğunu düşünmüyoruz,” dedi.

‘Bu finans için rüya gibi bir senaryo’

Makalede şöyle devam edildi:

“Yaklaşık 15 yıl önce yaşanan mali krizden bu yana, politikacılar kolay kazanılacak bir iş olarak bu sektöre saldırmakta gecikmediler: City of London’ı aşırılığın, açgözlülüğün ve kasanın her zaman kazandığı hileli kumarın sembolü olarak resmettiler. Ülkenin geri kalanından ayrı bir yerde durduğu için aşağılandı. Mali krizin ardından yapılan seçimlerde politikacılar asi City of London’ı kontrol altına alma sözü verdi.

Krizden hemen sonraki Birleşik Krallık seçimleri, bankaların nasıl ehlileştirileceğine dair siyasi atışmalarla doluydu. On yıl sonra, 2019’daki son Birleşik Krallık oylamasında, dönemin İşçi Partisi lideri ve solcu ateşli Jeremy Corbyn, City’yi dize getirme sözü verdi. Boris Johnson’ın Muhafazakâr hükümeti 2020’deki Brexit müzakereleri sırasında City’yi satarak AB’den anlaşma olmadan çıkmasına neden oldu. Dolayısıyla City of London, önemli politikacılar nezdindeki kötü şöhretinden kurtulmakla kalmayıp, siyasi yelpazenin her tarafından sevgi görmeye başladığını görerek hoş bir sürprizle karşılaştı.

Her iki ana siyasi parti de, hem merkez sol İşçi Partisi ve merkez sağ Muhafazakârlar, oylama öncesinde finansal hizmetleri destekleme sözü vermekle meşguldü. İktidardaki Muhafazakâr Parti, Brexit’ten bu yana sektör destekli bir dizi reformu hayata geçirdi. Muhalefetteki İşçi Partisi de, ki kamuoyu yoklamaları doğru çıkarsa iktidar yolunda, seçimi kazanması halinde bu reformlara bağlı kalacağını taahhüt etti. Bu finans için rüya gibi bir senaryo.”

Celic, “Bu çok farklı bir yaklaşım ve sektörün nasıl görüldüğüne dair çok farklı bir anlayış. Sektör, bankacıların eleştirilerine maruz kalmak yerine, düşük büyüme gibi sorunlara çözüm olabilecek potansiyel bir etken olarak görülüyor,” değerlendirmesini yaptı.

Talihin bu şekilde değişmesinin İngiliz ekonomisinin berbat durumuyla ilgili olduğuna dikkat çekilen makalede, “Yavaş büyüme, yüksek faiz oranları ve boş kamu kasalarının ortasında, her iki parti de seçim vaatlerini finanse etmek için City’nin yatırım ateş gücüne ve iktisadi güvenilirliklerini desteklemek için onun desteğine ihtiyaç duyuyor. Her görüşten siyasetçinin, aksi takdirde inanılmaz derecede sıkışık olan hesapları dengelemek için ekonomiyi büyütmenin yollarını bulması gerekiyor,” yorumuna yer verildi.

‘Mali krizden bu yana City’ye pek ilgi göstermeyenler birdenbire fikir değiştirdi’

Hukuk firması Freshfields’in ortağı James Smethurst, değişen politikalar hakkında “Mali krizden bu yana City’ye pek ilgi göstermeyenler birdenbire fikir değiştirdi. Ve finansal hizmetlerin Birleşik Krallık’ın küresel olarak rekabetçi olduğu ve büyümenin motoru olarak desteklenmesi gereken sektörlerden biri olduğunun farkına varıldı,” diye konuştu.

Bunun hem İşçi Partisi’nin hem de Muhafazakârların City of London’ın ülke için önemi konusunda çok daha olumlu mesajlar vermesine yol açtığı ifade edilen makalede, şu ifadeler kullanıldı:

“Her iki parti de, örneğin AB’den miras kalan kurallar kitabının bir kısmını geri çekerek ve karşılığında sigortacıların ve emeklilik fonlarının eve daha yakın işletmelere daha fazla yatırım yapmasını sağlayarak City’nin gelişmesine yardımcı olma sözü verdi. Bankalar Kovid salgınından da – işletmelere ve hane halklarına bir mola vermek için kredileri uzattıklarında ve ödemelerden feragat ettiklerinde – kendilerine fayda çıkarmış olabilirler.”

Eski İngiltere Merkez Bankası Başkanı Mark Carney, pandeminin başlangıcında mali sistemin 2008 finansal krizi sırasında ‘sorunun çekirdeği olduğunu’ belirterek “Şimdi ise çözümün bir parçası olabilir,” demişti.

Bankacılık sektörünün ticaret organı UK Finance’in kurumsal ilişkiler ve stratejik politika genel müdürü Sarah Boon, “Sektöre ilişkin algılar değişti. Sektör, son 10 ila 15 yılda büyümenin motoru olduğunu, toplumu desteklemek, müşterileri desteklemek ve işletmeleri desteklemek için orada olduğunu göstermek için çok şey yaptı,” dedi.

‘City hala hükümetin boş kasasını doldurma amaçlı vergi baskınına hedef olmaktan korkuyor’

Eski Başbakan Liz Truss’ın felaket niteliğindeki mini bütçesinin İngiltere’nin küresel itibarını zedelemesinin ardından, bankacılar şimdi siyasetçileri istikrar yansıtmak için imajlarını temizlemeye çağırdıklarına vurgu yapılan makalede, şunlar kaydedildi:

“Yine de finansal krizin üzerinden on beş yıl geçtikten sonra City daha az toksik olsa bile, mükemmel olduğu söylenemez. Ve politikacıların isterlerse bankacılara karşı hala silah kullanabilecekleri yollar var. Geçen yıl kredi verenler yüksek faiz oranlarından kar elde ederken, şefleri Hazine’ye çağrıldı ve milletvekilleri tasarruf sahiplerinin de neden daha yüksek getiri elde etmediğine dair bir açıklama talep etti.

City hala hükümetin boş kasasını doldurma amaçlı vergi baskınına hedef olmaktan korkuyor. Örneğin Liberal Demokratlar geçen hafta sigorta vaatlerini finanse etmek için bankalardan alınan vergileri artırma sözü verdi. Şu anda aşırı sağcı Reform UK partisini seçimlere götüren Nigel Farage da geçen yıl banka hesabının kapatılması üzerine elit banka Coutts ile girdiği mücadelede siyasi başarı elde etti. İşçi Partisi de son zamanlarda bankerlere yönelik bir takım eleştirilerde bulunsa da, bu eleştirilerin hedefinde tek bir kişi vardı o da Muhafazakar Başbakan (ve eski banker) Rishi Sunak.”

Avrupa

Rus alüminyum devi Rusal, Alman devletini dava etmeye hazırlanıyor

Yayınlanma

Dünyanın en büyük alüminyum üreticilerinden Rusal, bir iştirakine yönelik 213 milyon avroluk ödeme emri nedeniyle Almanya’ya ‘yasa dışı kamulaştırma’ gerekçesiyle dava açabileceği uyarısında bulundu. Financial Times‘ın haberine göre, bu durum Rusya’nın VTB Bankası’nın Avrupa biriminin tasfiyesiyle ilgili anlaşmazlıktan kaynaklanıyor. Rusal, Almanya’nın ikili yatırım anlaşmasını ihlal ettiğini belirtiyor.

Financial Times‘ın (FT) haberine göre, dünyanın en büyük alüminyum üreticilerinden Rusal, iştiraki olan RTI’ya VTB Bank Europe’un (şimdiki adıyla OWH SE) tasfiyesine karar veren düzenleyicilere 213 milyon avro ödeme emri verilmesinin ardından, Almanya makamlarına karşı “yasa dışı kamulaştırma” gerekçesiyle dava açma konusunda uyarıda bulundu.

Şirket, bu uyarısını geçici Başbakan Olaf Scholz’a gönderdiği dilekçede ifade etti.

Olay, RTI ile VTB’nin Avrupa birimi arasında döviz risklerine karşı korunmak amacıyla yapılan bir riskten korunma (hedging) anlaşmasıyla ilgili.

Rusal, bu anlaşmanın Ukrayna’daki askeri eylemlerin başlamasının ardından Alman düzenleyicilerin eylemleri nedeniyle bozulduğuna inanıyor.

Şirket, dilekçede “tam tazminat” talep etti ve Almanya’nın 1989 yılında SSCB ile Almanya arasında imzalanan ikili yatırım anlaşması (yatırımların teşviki ve karşılıklı korunması anlaşması) kapsamında sağlanan “temel güvenceleri ihlal ettiğini” belirtti.

Almanya Federal Finansal Denetleme Kurumu (BaFin), 2022 yılında VTB’ye yönelik yaptırımların uygulanmasının ardından Rus bankasını iştirakinin yönetiminden uzaklaştırdı.

Kurum, oy hakkını, 1 Nisan 2023’ten itibaren VTB Bank Europe’u tasfiye etme kararı alan bir kayyıma devretti.

Aynı yıl banka adını OWH olarak değiştirmeye karar verdi ve geçen yılın ağustos ayında Avrupa Merkez Bankası (ECB) ve BaFin, OWH’nin lisansını iptal etti.

Tasfiye sürecinin birkaç yıl sürmesi bekleniyor.

FT, Jersey mahkemesi tutanaklarına atıfta bulunarak, Ukrayna’daki çatışmanın başlamasının ardından Rusal’ın iştirakinin OWH’den ek teminat yatırma konusunda bir dizi talep aldığını yazdı.

RTI, bunun yaptırımları ihlal edeceğini düşünerek bu talepleri yerine getirmeyi reddetti.

Geçen sene Londra Tahkim Mahkemesi OWH lehine karar verdi ve 213 milyon avro ödenmesine hükmetti.

FT, RTI’nın bu karara itiraz etmeye çalıştığını belirtti. Şirket, OWH’nin Batı kısıtlamaları altındaki bir kuruluşun iştiraki olduğunu, ancak OWH’nin kendisinin yaptırımlara tabi olmadığını vurguladı.

Bunun yanı sıra gazetenin aktardığına göre RTI, kararın uygulanmasının OWH tasfiye memurlarına “muazzam bir beklenmedik kâr” sağlayacağı görüşünde.

VTB, OWH yönetiminin eylemlerinden sorumlu olmadığını belirtti.

Banka, “Bu eylemlerin, yasa dışı ve temelsiz olduğuna inanıyoruz, çıkarlarımızla kesinlikle uyumlu değil ve bazı durumlarda onlarla çelişiyor,” ifadelerini kullandı.

Gazete, şubat ayında OWH tasfiye memurlarının, VTB’ye yönelik yaptırımların uygulanmasının ardından Angola hükümetini kredi yükümlülüklerini yerine getirmemekle suçladığını yazmıştı.

OWH, ülkenin hükümetine karşı krediyi geri ödemeye zorlamak amacıyla tahkim süreci başlatmıştı.

Gazprom’a Avrupa’dan 18 milyar avroluk dava

Okumaya Devam Et

Avrupa

Finlandiya ve İsveç’ten askeri sevkiyat için demiryolu projesi

Yayınlanma

Finlandiya, İsveç üzerinden Norveç’teki Narvik limanına uzanacak stratejik bir demiryolu hattı projesi geliştirmeye karar verdi. Bu hat, NATO’nun ağır silah ve birliklerini gerektiğinde hızla sevk etmesini sağlayarak askeri hareketliliği artırmayı hedefliyor. Proje, AB’nin Trans-Avrupa Ulaştırma Ağı (TEN-T) düzenlemeleri kapsamında değerlendiriliyor.

Finlandiya, İsveç üzerinden Norveç’in Narvik limanına uzanacak bir demiryolu hattı projesi geliştirmeye karar verdi.

Söz konusu hat, gerektiğinde NATO’nun ağır silah ve birliklerinin sevk edilmesi amacıyla kullanılacak.

Iltalehti gazetesinin haberine göre, demiryolu hattının planlaması için 20 milyon avro tahsis edildi ve projenin tamamının birkaç milyar avroya mal olması bekleniyor.

Demiryolu hattı, Finlandiya’nın Oulu ve Kemi limanlarından başlayarak sınır nehrini geçip İsveç tarafındaki Tornio ve Haparanda’ya ulaşacak.

Buradan madenci şehri Kiruna’ya ve nihai varış noktası olan Narvik’e devam edecek.

Finlandiya Ulaştırma ve Haberleşme Bakanı Lulu Ranne, daha önce yaptığı açıklamada, projenin “Rusya tehdidinin artması” zemininde hayata geçirildiğini iddia etmişti.

Bakan Ranne, Avrupa Birliği (AB) standartlarına uygun daha dar hat açıklığına sahip yeni demiryolu sayesinde NATO cephaneliklerinden tank ve topçu birliklerinin Finlandiya’ya ulaştırılabileceğini kaydetti.

Ayrıca Ranne, NATO birliklerinin ülkeye varışının 2026 yılı için planlandığını sözlerine ekledi.

Bakan, Avrupa Komisyonu’nun hat açıklığının genişletilmesi konusunda Helsinki’ye “baskı yaptığını” ifade etti.

Ranne, “Avrupa Komisyonu, NATO ve Silahlı Kuvvetler, İsveç ve Norveç ile yeni demiryolu bağlantısı projesini, ilk ve en acil büyük Avrupa askeri hareketlilik projesi olabilecek bir proje olarak değerlendirdi,” ifadesini kullandı.

Finlandiya Savunma Kuvvetleri Laponya Jaeger Tugayı Komutan Yardımcısı Ari Mure ise kendi adına Yle televizyonuna yaptığı açıklamada, uyumlu demiryolu hatlarının, özellikle acil durumlarda ağır askeri teçhizatın taşınması açısından büyük önem taşıdığını vurguladı.

Trans-Avrupa Ulaştırma Ağı (TEN-T) düzenlemesi, gelecek yaz AB’de yürürlüğe girecek.

Bu düzenleme, diğer hat açıklığına sahip ülkelerde 1435 mm hat açıklığına geçiş gerekliliklerini içeriyor. Finlandiya’da mevcut hat açıklığı 1524 mm iken, Rusya’da bu rakam 1520 mm.

Demiryolu bağlantısı, savunma kapasitesini güçlendirmenin yanı sıra Finlandiya’nın ihracat sanayisine ve turizmine de katkı sağlayacak.

Fin turistler, trenle hem Kuzey Norveç’e hem de İsveç’in çeşitli bölgelerine seyahat edebilecek.

‘NATO işe yaramazsa B planı’: Kuzey Avrupa ülkeleri alternatif planlar yapıyor

Okumaya Devam Et

Avrupa

Alman devleti, Deutsche Bahn ve Lufthansa’yı savaşa hazırlıyor

Yayınlanma

Alman Federal Savunma Bakanlığı’nın savaş planları, Deutsche Bahn veya Lufthansa gibi sivil lojistik şirketlerinin cepheye ikmal malzemesi nakliyesi, asker eğitimi ve savaş teçhizatının bakımı için daha geniş bir şekilde kullanılmasını öngörüyor.

Bu bilgi Handelsblatt gazetesi tarafından yayınlandı. Buna göre, Rusya ile bir savaş durumunda, NATO askerlerinin Lufthansa uçaklarıyla doğu cephesine nakledilmesi gündemde.

1960’lı yıllardan beri Alman Savunma Kuvvetleri’nin (Bundeswehr) nakliye pilotlarının eğitimine katılan Lufthansa’nın, gelecekte savaş uçağı pilotlarının eğitimini de üstlenebileceği belirtiliyor.

Ayrıca, Lufthansa Technik Defense şirketi, gelecekte Bundeswehr’in savaş uçakları, helikopterleri ve deniz keşif uçaklarının bakım ve onarımını üstlenerek bir savunma şirketine dönüşecek.

Alman Demiryolları (Deutsche Bahn) ise, talep üzerine tankların nakliyesi için düz vagonlar temin etmeyi taahhüt etti. Haberlere göre, Alman Demiryolları, yaralıların nakliyesi için ICE vagonlarının yataklı vagonlara dönüştürülmesi konusunda da Alman Silahlı Kuvvetleri ile görüşüyor.

Almanya, silahlanmanın önünü açan anayasa değişikliğini yaptı

Almanya’da ‘sivil’ nakliye hiçbir zaman sivil olmadı

Alman ordusu, personel nakliyesinin yanı sıra savaş teçhizatının nakliyesinde de her zaman resmi olarak sivil lojistik şirketlerine başvuruyor.

Operasyonel Komuta Komutanlığı, Handelsblatt gazetesine verdiği demeçte, “kriz bölgeleri dışında” bunun “neredeyse tamamen” böyle olduğunu doğruladı.

Kriz bölgelerinde bile, özel şirketler Alman askeri nakliyesinin “önemli bir kısmını” gerçekleştiriyor. Bundeswehr, bu amaçla çok sayıda nakliye çerçeve sözleşmesi imzaladı.

Örneğin, Deutsche Bahn (DB) ve DB’nin uzun süredir bağlı şirketi olan ve şu anda Danimarkalı lojistik şirketi DSV tarafından devralınan Schenker, DHL, Hermes ve Kühne & Nagel ile sözleşmeler imzalandı.

Karayolu taşımacılığındaki en önemli yüklenicileri arasında Offenbach’daki DB Cargo’nun iştiraki Transa bulunuyor.

Operasyonel Komuta Komutanlığı’na göre, Alman ordusu aşırı geniş ve ağır malzemelerin deniz ve hava taşımacılığında sivil şirketlere “yüzde 100” bağımlıdır. Hava taşımacılığı için, Halle/Leipzig havaalanından kalkan Ukrayna’nın Antonow Airlines şirketine ait geniş gövdeli uçakları kullanıyor.

Stratejik deniz taşımacılığı için, Danimarka’nın DFDS Seaways şirketi ile bir işbirliği anlaşması imzalandı. Bu anlaşma uyarınca, DFDS Seaways, gerektiğinde 15 ila 30 gün içinde üç RoRo (roll-on/roll-off) gemisi sağlamalı.

Yaralılar için yataklı vagonlar hazırlanacak

Kara ulaşımında savaş teçhizatının nakliyesinde merkezi rol, DB şirketine ait. DB, Bundeswehr’in hizmet sağlayıcısı olan BwFuhrparkService şirketinin %24,9 hissesine sahip.

Halihazırda Litvanya’da konuşlu birlikler için ağır savaş teçhizatını nakleden DB, bir Bundeswehr subayının verdiği bilgiye göre, iştiraki DB Cargo ile birlikte demiryolu taşımacılığının planlamasını ve yürütülmesini %100 koordine ediyor.

Lojistik uzmanları, Alman demiryolu sisteminin çok kötü durumda olduğunu ve savaş durumunda yeterli nakliye kapasitesinin sağlanamayacağını ileri sürüyor.

Bu durum da göz önüne alındığında, 500 milyar avroluk özel fonun büyük bir kısmı demiryolu ağının yenilenmesi için kullanılacak. CDU/CSU ve SPD koalisyon anlaşması, demiryollarının doğuya, Polonya ve Çek Cumhuriyeti’ne doğru genişletilmesine öncelik veriyor.

DB Cargo, 2023 yılında, tankların nakliyesi için kısa vadede 343 adet düz vagon temin etmeyi taahhüt etti. Ayrıca, ihtiyaç halinde konteyner vagonlarının düz vagonlara dönüştürülmesi de planlanıyor.

Haberlere göre, Bundeswehr, DB ile ICE vagonlarının yaralıların nakliyesi için yataklı vagonlara dönüştürülmesi konusunda da görüşüyor.

Alman ordusu ve istihbaratından sivilleri savaşa hazırlama raporu

Lufthansa ile Doğu Cephesine NATO askerleri gönderilecek

Bundeswehr, Lufthansa ile işbirliğini genişletmek için kapsamlı planlar yapıyor. Bu planlar sadece nakliye projelerini kapsamıyor.

Gözlemciler, Lufthansa’nın Ağustos 2021’de Afganistan’dan binlerce kişinin tahliyesinde rol oynadığını belirtiyor: Bundeswehr’in nakliye uçakları tahliye edilecek kişileri Kabil’den Özbekistan’ın Taşkent kentine götürürken, Lufthansa buradan Almanya’ya nakliyesini üstlenmişti. Alman havayolu şirketinin toplam 17 Lufthansa charter uçuşu için yaklaşık 5 milyon avro gelir elde ettiği bildiriliyor.

Fakat savaş durumunda Lufthansa’nın uçakları sadece tahliye için gerekli olmayacak. Resmi olarak hala sivil olan havayolu şirketinin, yeni bir doğu cephesinde çatışmaların patlak vermesi halinde Almanya’dan ve muhtemelen diğer NATO ülkelerinden binlerce, hatta on binlerce askeri oraya nakletmek için uçuşlar yapması da gündemde.

Yeterli sayıda pilot ve diğer mürettebat üyesinin mevcut olup olmadığı da belirsiz ve teorik olarak, bunlar savaşta görevlendirilemezler.

Handelsblatt’ın içeriden aldığı bazı bilgilere göre, hava kuvvetlerinde geçmişi olan ve belki de gönüllü olacak bazı pilotlar var ama yine de bunun yeterli olup olmayacağı belirsizliğini koruyor.

Lufthansa savaş pilotlarını eğitebilir

Bunun ötesinde, Lufthansa tarafından askerlerin eğitimini güçlendirme konusu da gündeme geldi.

Bu, prensipte yeni bir şey değil. 1963’ten beri Alman Silahlı Kuvvetleri ile Bremen’deki Lufthansa Sivil Havacılık Okulu arasında bir işbirliği var [11] ve bu okulda askeri nakliye uçaklarının pilotları da eğitiliyor.

Lufthansa Aviation Training, Alman silahlı kuvvetlerinin nakliye pilotlarını ABD’nin Phoenix kentinde ve ayrıca Münih havaalanı yakınlarındaki simülatörlerinde de eğitiyor.

Havayolu şirketi, 2012 yılında Alman Silahlı Kuvvetleri’nin insansız hava aracı pilotlarının eğitimine de başladı; bu pilotlar, genel havacılık bilgilerini edinmek için önce normal pilot eğitimi almak zorundalar.

Şu anda Lufthansa’nın hava kuvvetleri savaş uçağı pilotlarının temel eğitimine de girip girmeyeceği tartışılıyor. Şirketin CEO’su Carsten Spohr mart ayında, bu konuda “son aylarda çok ilginç ve olumlu görüşmeler” yapıldığını açıklamıştı.

Handelsblatt gazetesi, bunun gerçekleşmesi halinde savaş uçağı pilotlarının temel eğitimlerini Lufthansa’da alacaklarını belirtiyor; sadece “sertifikasyon ve askeri pilot eğitimi” Hava Kuvvetleri tarafından gerçekleştirilecek ve bu durumda Hava Kuvvetleri’nin yükü önemli ölçüde azalacak.

Almanya askeri inşaatlara milyarlarca avro harcayacak

‘Sivil’ ve ‘askeri’ şirket ayrımı silikleşiyor

Son olarak, Lufthansa, teknik bölümü için Bundeswehr’den yeni siparişler almaya çalışıyor. 60 yılı aşkın bir süredir Bundeswehr’in uçuş hizmetlerini üstleniyor ve özellikle bakım ve onarım işlerini yürütüyor.

Şirket yönetimi, 2019 yılında askeri işlere daha fazla girme kararı almıştı. Bu plan, federal hükümetin ilk 100 milyar avroluk özel borç tahsis etmesiyle daha da ivme kazandı.

Bu ve gelecekteki askeri harcamalardan yararlanmak için Lufthansa Technik, “Defense” adında bir yan kuruluş kurdu. Bu kuruluş, Alman Silahlı Kuvvetleri ile ABD’nin F-35 savaş uçağı ve Boeing Chinook CH-47 nakliye helikopterinin bakım ve onarımına ilişkin olası siparişler için görüşmeler yürütüyor. Her iki uçak da Alman Silahlı Kuvvetleri tarafından satın alınacak.

Bunun yanı sıra Lufthansa, Alman Donanması’na teslim edilecek P-8 Poseidon deniz keşif uçağının bakım ve onarım ihalesini de almayı hedefliyor. Uçağın, Lufthansa Technik’in bakımında büyük deneyime sahip olduğu sivil kısa ve orta menzilli Boeing 737’in temel alınarak üretildiği belirtiliyor.

Ayrıca Boeing, 2022’nin sonunda Alman konsorsiyuma, Yeni Zelanda Silahlı Kuvvetleri tarafından tedarik edilen P-8 deniz keşif uçağının bakım ve onarımını da devretti.

Dolayısıyla Lufthansa, askeri işlere sadece ulusal değil, uluslararası alanda da girmek istiyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English