Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Rus siyaset bilimci Markov: Türkiye’de medeniyetler çatışması yaşanıyor

Yayınlanma

Türk-Rus Toplumsal Forumu Genel Sekreteri ve siyaset bilimci Sergey Markov, Türkiye’nin medeniyetler temelinde ikiye bölündüğünü ve bu durumun uzun yıllar devam edeceğini belirtti. Markov, laik kesimin Avrupa yanlısı, İslamcı kesimin ise Rusya ile iyi ilişkiler istediğini ifade etti. Ayrıca, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının ülkedeki bu ayrışmayı daha da derinleştirdiğini ifade etti

Türk-Rus Toplumsal Forumu Genel Sekreteri ve tanınmış siyaset bilimci Sergey Markov, Telegram kanalında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkındaki tutuklama kararını ele aldı.

Markov, Türkiye’nin medeniyetler temelinde ikiye bölündüğünü ve bu durumun uzun yıllar devam edeceğini savundu.

Markov, Türkiye’deki bu ayrışmayı şu sözlerle ifade etti: “Türkiye, medeniyetler açısından ikiye bölünmüş durumda. Bir yarısı laik Türkiye’den yana, diğer yarısı ise İslamcı Türkiye’den yana.”

Laik kesimin Avrupa yanlısı olduğunu savunan Markov, İslamcı kesimin ise çok yönlü dış politika izleyerek Rusya ile iyi ilişkiler kurmak istediğini vurguladı.

Markov, “Laik ve Avrupa yanlısı Türkler, genellikle İstanbul, Ankara, İzmir ve Antalya gibi büyük şehirlerde ve sahil bölgelerinde yaşıyor. Bu nedenle, Erdoğan’a karşı olan muhalefet bu şehirlerde daha güçlü. Bu kesimin gelir düzeyi ve eğitim endeksi daha yüksek ve daha aktifler,” dedi.

İslamcı kesimin ise genellikle kırsal bölgelerde yaşadığını ve iktisadi olarak daha dezavantajlı olduğunu kaydeden Markov, “İslamcı Türkiye’yi destekleyenler ise genellikle kırsal bölgelerde yaşıyor ve zengin değiller. Ancak seçimlere katılım oranları daha yüksek,” ifadelerini kullandı.

Rusya’nın, medeniyet olarak laik Türkiye’ye daha yakın olduğunu belirten Markov, siyasi işbirliğinin ise İslamcı kesimle yapıldığını söyledi.

Markov, “Rusya, medeniyet olarak laik Türkiye’ye daha yakın. Ancak, laik kesim Rusya’nın düşmanlarıyla işbirliği yapıyor. Bu nedenle, Rusya siyasi olarak İslamcı Türkiye ile işbirliği yapıyor,” diye ekledi.

Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının Türkiye’deki bu ayrışmayı daha da derinleştirdiğini savunan Markov, şöyle devam etti:

“Laik Türkiye’nin lideri konumundaki İmamoğlu’nun tutuklanması, ülkedeki bu iki kesimin doğrudan çatışmasına yol açtı. Mahkeme, İmamoğlu’nun tutuklanmasına karar verdi. Bugün milyonlarca kişinin katılımıyla yasaklı protesto gösterileri bekleniyor.”

DİPLOMASİ

Sudan’da neler oluyor?

Yayınlanma

Sudan ordusu, başkent Hartum’un büyük bölümünde kontrolü sağladığını duyurdu. Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan, Cumhurbaşkanlığı Sarayı ve Hartum Uluslararası Havalimanı’nı ziyaret ederek başkentin ‘özgürleştiğini’ ilan etti. Hızlı Destek Kuvvetleri’nin (HDK) ise stratejik noktaları kaybederek Hartum’dan çekildiği ve unsurlarının Cebel Evliya Köprüsü üzerinden yaya olarak kaçtığı bildirildi.

Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan, dün başkent Hartum’un merkezindeki Cumhurbaşkanlığı Sarayından yaptığı açıklamada, başkentin “özgürleştiğini” duyurdu.

Burhan’ın, savaşın başlamasından bu yana yaklaşık iki yıl sonra Hartum Uluslararası Havalimanı’na helikopterle inerek burayı ziyaret eden ilk yetkili olduğu belirtildi.

Ordu sözcülüğünden yapılan açıklamaya göre, Burhan havalimanındaki ilerleyen birlikleri ve Cumhurbaşkanlığı Sarayındaki kuvvetleri denetledi.

Analistler, Burhan’ın Cumhurbaşkanlığı Sarayı’ndan “Hartum’un özgürleştiğini” ilan etmesinin, sadece başkentteki isyanın bittiğini duyurmanın ötesinde, Hızlı Destek Kuvvetleri’nin (HDK) Sudan genelindeki yenilgisini teyit eden bir anlam taşıdığını belirtiyor.

Askeri uzman Tuğgeneral Cemal eş-Şehid, el-Ahbar‘a yaptığı değerlendirmede, “Kazanılan zaferler ve ardından Burhan’ın Hartum’da ilk ziyaret ettiği egemenlik alanı olarak Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na gitmesi, büyük bir başarı ve dönüm noktasıdır,” dedi.

Eş-Şehid, “Bu başarılar, Silahlı Kuvvetlerin hak ettiği bir sonuç olup operasyonlar için önceden yapılan tüm stratejik planlama ve hazırlığı özetlemektedir,” diye ekledi.

Tuğgeneral eş-Şehid, ordunun HDK üzerinde kurduğu “yoğun baskı” sonucunda, HDK unsurlarının “Hartum’dan kaçmak ve kamplarını, silahlarını, teçhizatlarını geride bırakmak zorunda kaldığını” belirtti.

Hartum’daki milislerin en büyük askeri üssü olan Taybe kampı geri alındı’

Eş-Şehid, “Hartum’daki milislerin en büyük askeri üssü olan Taybe kampı geri alındı. Bu kamp, ordunun ele geçirdiği mühimmat ve silahlar için sığınaklar ve depolar içeren askeri teçhizatla donatılmıştı,” bilgisini paylaştı.

Uzman, “Hartum’da kazanılan zaferin önemli sonuçları olacaktır; bu, Silahlı Kuvvetlerin Sudan’ın tüm vilayetlerindeki isyanı bastırma planını sürdürmesi için büyük bir moral kaynağı teşkil edecektir,” değerlendirmesinde bulundu.

Sudan ordusu, bir haftadır çatışmaların sürdüğü Hartum’daki ilerleyişine devam etti.

Ordu birlikleri dün sabah itibarıyla, Hartum Havalimanı’nı ve başkentin güneyi ile doğusundaki Merkezi İhtiyat Kuvvetleri karargahı, Harekat Başkanlığı binaları, Nucumi Hava Üssü, HDK’nin başkentteki en büyük kamplarından Taybe Kampı ve Yermuk teçhizat fabrikası gibi stratejik noktaları geri alarak başkentin büyük bölümünde kontrolü sağladı.

Ordunun Menşiye Köprüsü’nün batı yakasında kontrolü sağlaması, HDK unsurlarının kuşatılmasını kolaylaştırdı.

Bu gelişme, HDK’nin Burri, Nasır, Riyad, Taif, Arkovit gibi başkentin doğusundaki yerleşim bölgelerinden ve Kalaklat, Cebel Evliya, Ezheri gibi güney bölgelerinden çıkarılmasına olanak tanıdı.

Ordu Sözcüsü Tuğgeneral Nebil Abdullah, Silahlı Kuvvetlerin ayrıca Hartum’un güneydoğu girişi olan el-Cezire vilayetindeki el-Bakir bölgesini ve buradaki Birinci Piyade Tümeni komutanlığını da “temizlediğini” doğruladı.

Hızlı Destek Kuvvetleri çöküş yaşadı

Buna karşılık, Hartum vilayetindeki HDK unsurları tam bir çöküş yaşadı.

Ordu tarafından yayınlanan video görüntülerinde, HDK piyadelerinin Cebel Evliya Köprüsü’nden kafileler hâlinde geçtiği görüldü.

Ordunun, kaçan HDK güçlerinin Hartum dışına çekilebilmesi için bu köprüyü kasıtlı olarak açık bıraktığı belirtildi.

Görüntülere göre, HDK mensupları köprüyü geçerken savaş uçaklarının hedefi olmamak için savaş araçlarını ve diğer taşıtları geride bırakarak yaya olarak topluca kaçtı.

Kaçan HDK güçlerinin yeniden toparlanabileceği yönündeki endişelere karşın, askeri uzman Tuğgeneral Cemal eş-Şehid bu ihtimali düşük görüyor.

Eş-Şehid, “Kaçan kuvvetler düzenli bir geri çekilme yapmadı. Bu, milis liderlerinin daha önce ailelerini güvenceye alma bahanesiyle Darfur’a kaçmasıyla başlayan toplu bir firar ve çöküştür,” ifadelerini kullandı.

HDK güçleri Cebel Evliya Köprüsü’nden silahsız ve yaya olarak kaçtı’

Tuğgeneral, “HDK güçleri Cebel Evliya Köprüsü’nden silahsız ve yaya olarak kaçtı. Bu durum, nihayet modern silah ve teçhizat edinen, şehir ve meskûn mahal savaşları konusunda eğitimli birlikleri devreye sokan Silahlı Kuvvetler sayesinde çatışmaların seyrinde ulaşılan önemli bir aşamaya işaret ediyor. Ordu böylece HDK’nin belini kırmayı başardı,” diye ekledi.

Eş-Şehid ayrıca, “Bu yenilgi sadece HDK ile sınırlı kalmayacak, onlara destek sağlayan tüm ülkelere de uzanacaktır,” yorumunu yaptı.

Çok sayıda ordu komutanının açıklamasına göre, Silahlı Kuvvetler “kaçan HDK unsurlarını batıdaki Darfur’a kadar takip ederek el-Faşir üzerindeki kuşatmayı kırmayı ve HDK kontrolündeki bölgeler ile vilayetleri kurtarmayı” hedefliyor.

Bu esnada, HDK güçlerinin Hartum’daki çöküşünün başka bölgelerde de yankı bulduğu anlaşılıyor.

Nitekim, başkenti el-Ubeyd olan Kuzey Kordofan’daki Beşinci Piyade Tümeni Komutanlığı, tümen karargahına bir grup HDK unsurunun teslim olduğunu duyurdu.

Gelişmeler hakkında HDK liderliğinden henüz resmi bir açıklama yapılmazken, liderin danışmanlarından Başa Tabik, X (eski adıyla Twitter) platformundan yaptığı paylaşımda, “Güçlerimizi Omdurman’da yeniden konuşlandırdık. Ordu, Hartum’da herhangi bir zafer kazanmadı,” açıklamasında bulundu.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Avrupa, Ukrayna’ya barış gücü gönderme planından vazgeçebilir

Yayınlanma

Reuters‘ın haberine göre, Avrupalı ülkeler lojistik kısıtlamalar ve ABD’nin muhalefeti nedeniyle Ukrayna’ya barış gücü askeri gönderme fikrinden uzaklaşıyor. Paris’te düzenlenecek zirvede, Ukrayna’nın askeri kapasitesini artırma ve ateşkesi izleme gibi alternatif destek mekanizmaları ele alınacak. NATO’nun Doğu Avrupa’daki varlığını genişletmesi ve Ukrayna’ya ittifak koruması sağlanması gibi modeller de tartışılıyor.

Reuters‘ın Batılı yetkililere dayandırdığı haberine göre, Avrupalı ülkeler lojistik kısıtlamalar ve ABD’nin muhalefeti nedeniyle Ukrayna’ya barış gücü askeri gönderme fikrinden uzaklaşıyor ve alternatif önlemleri değerlendirmeye başlıyor.

Çözüm arayışında Birleşik Krallık ile yakın işbirliği içinde olan Fransa, 27 Mart Perşembe günü “gönüllüler koalisyonu” olarak adlandırılan yaklaşık 30 ülkeden lider ve heyetleri ağırlayacak.

Toplantının ana amacı, Ukrayna’ya yönelik somut destek mekanizmalarını görüşmek. Ancak diplomatlar, Londra ve Paris’in haftalardır gelecekteki bir ateşkesi güvence altına almak amacıyla Avrupalı askerlerin konuşlandırılmasına yönelik bir plan üzerinde çalışmasına rağmen, bu senaryonun gerçekleşme olasılığının azaldığını kabul ediyor.

İsmi belirtilmeyen Avrupalı bir diplomat, “Kara birliği bulundurma fikrinden uzaklaşıp daha pragmatik seçenekler arıyorlar,” dedi.

Ajansa konuşan başka bir kaynak ise, “Ukrayna daha avantajlı bir konumdayken asker gönderme fikri cazipti. Fakat şu anki cephe durumu ve mevcut ABD yönetimi göz önüne alındığında, bu seçenek artık pek geçerli değil,” diye ekledi.

Paris’teki zirvede yapılacak görüşmelerin, Ukrayna’nın gelecekteki saldırıları önlemek amacıyla askeri potansiyelinin güçlendirilmesine ve enerji tesisleri ile denizdeki ateşkes rejiminin izlenmesine odaklanması bekleniyor.

Üst düzey Avrupalı bir yetkili, “Güvenlik garantileri, birçok olası çözümün bulunduğu bir tür diplomatik ‘açık büfe’ gibidir. Ancak sonuçta her şey olası bir barış anlaşmasının samimiyetine bağlı ve bu konuda şüpheciyim,” değerlendirmesinde bulundu.

Diğer yandan Avrupalı bir ülkenin savunma bakanlığı yetkilisi, Avrupa genelinde bir askeri varlık bulundurma fikrinden vazgeçilmesine rağmen, tek tek ülkelerin eğitim ve diğer destekleri sağlamak amacıyla Ukrayna’ya asker gönderebileceğini vurguladı.

Yetkili, gelecekte güç gönderme olasılığını koruyan planların da geliştirildiğini belirtti. Ajansın incelediği zirvenin konsept belgesine göre, gelecekte “barışçıl bir çözüm çerçevesinde ve ABD’nin desteğiyle” Ukrayna topraklarında güvenlik güçleri oluşturulabilir.

Diplomatlar ayrıca, Avrupa’nın Romanya gibi ülkelerdeki askeri birliklerini artırabileceğini ve NATO’nun Doğu Avrupa’daki ileri mevcudiyet formatını genişletebileceğini düşünüyor.

İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, Ukrayna’nın NATO üyesi olmamasına rağmen, bir saldırı durumunda ittifakın kolektif savunma hükümlerine benzer şekilde korunmasına güvenebileceği bir seçenek önerdi.

Trump’ın özel elçisi Steve Witkoff, bu konunun tartışmaya açık olduğunu doğruladı.

Avrupalı bir diplomata göre, böyle bir mekanizma, Ukrayna’da asker konuşlandırmaktan daha düşük maliyetle “en güvenilir güvenlik garantisi” olabilir.

Kiev ise herhangi bir barış anlaşmasının, Rusya’nın tekrar saldırmasını önlemek için Batı’nın net taahhütlerini içermesi gerektiğinde ısrar ediyor.

Şubat ayında Beyaz Saray’ı ziyaret eden Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer, daha önce ülkelerinin gelecekteki barışı koruma çabaları kapsamında Ukrayna’ya asker gönderebileceğini belirtmişti.

Fakat Moskova, Ukrayna topraklarında NATO askerlerinin bulunması ihtimalini kesin bir dille reddediyor.

Washington’un bu konudaki tutumu da daha ihtiyatlı hale geliyor.

Daha önce Başkan Donald Trump, Rusya’nın kabul edebileceğini öne sürerek İngiliz-Fransız girişimleri hakkında olumlu konuşmuş olsa da, şimdi Amerikalı yetkililer giderek artan bir şüphecilik sergiliyor.

Örneğin, Steve Witkoff, Tucker Carlson’a verdiği röportajda Avrupa’nın önerilerini “gösterişçilik” olarak nitelendirerek eleştirdi.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Jeffrey Sachs, ABD’nin Çin’e yönelik ‘kapasite fazlası’ iddialarını reddetti: ‘kesinlikle yanlış’

Yayınlanma

Meşhur Amerikalı ekonomist Jeffrey Sachs, Çin’in kasıtlı olarak endüstriyel kapasite fazlası geliştirdiği iddialarını “kesinlikle yanlış” olarak nitelendirerek, dünyanın yeşil enerji kaynaklarına küresel geçişi sağlamak için Pekin’in üretim gücüne ihtiyacı olduğunu söyledi.

“ABD hükümet yetkilileri Çin’in aşırı kapasiteye sahip olduğunu söyledi. Bu kesinlikle yanlış” diyen Columbia Üniversitesi ekonomi profesörü Jeffrey Sachs, çarşamba günü Asya için Boao Forumu’nun oturum aralarında konuştu. Ünlü ekonomist, “Çin’in büyük bir kapasitesi var ama kapasite fazlası yok. Dünyanın Çin’in kapasitesine ihtiyacı var” ifadelerini kullandı.

Ekonomistin yorumları, Çin’in önde gelen elektrikli araç, güneş paneli ve lityum pil üreticilerine yöneltilen suiistimal suçlamalarının ortasında geldi.

Amerika Birleşik Devletleri ve bazı Avrupa ülkelerindeki politikacılar bu şirketlerin Pekin tarafından ağır bir şekilde sübvanse edildiğini ve bunun da Avrupa Birliği gibi pazarlarda stok fazlası yarattığını söyledi.

Bu iddiayla Çin’in bu ürünlerine çok sayıda gümrük vergisi ve ticari kısıtlama getirilerek AB’deki fiyatları yükseltildi ve ABD pazarına girmeleri tamamen engellendi.

Pekin’in “küresel ticareti bozmak için geniş üretim gücünü silah olarak kullandığı” yönündeki suçlamaları kesinlikle reddediyor.

Aynı zamanda Columbia Üniversitesi’nin Sürdürülebilir Kalkınma Merkezi’nin direktörü olan Sachs, Çin’in yoksul ülkelerin güneş panelleri satın almalarına yardımcı olmak için uzun vadeli, düşük maliyetli finansman sunmasını önerdi.

“Diğer ülkeler elektriğe kavuştuğunda, daha hızlı bir ekonomik büyümeye sahip olacaklar ve bundan 20 yıl sonra kredileri geri ödeyebilecek kadar zengin olacaklar” dedi. “Bu kesinlikle Çin’in ve kapasitesinin yurtdışındaki enerji dönüşümünü hızlandırmaya yardımcı olduğu bir kazan-kazan önerisidir” diye ekledi.

Üst düzey yetkililer, akademisyenler ve iş dünyası yöneticilerinin her yıl bir araya geldiği Boao Forum for Asia, salıdan cumaya kadar Çin’in güneyindeki ada eyaleti Hainan’da düzenleniyor.

Sachs ayrıca ABD’nin kapasite fazlası iddialarının, Washington’daki yetkililerin Çin’in küresel yeşil enerji hiyerarşisindeki üstün konumunu kıskanmalarından kaynaklandığını söyledi.

“Şimdi, ilginç bir şekilde, ABD bu konuda kötü bir şey söylemiyor bile, çünkü ABD artık enerji sistemini değiştirmeye bile çalışmıyor” dedi.

“ABD, mevcut hükümet döneminde iklim değişikliği ve enerji dönüşümü konularından vazgeçti. Yani şimdi Çin basitçe başı çekiyor” diye ekledi.

ABD Başkanı Donald Trump’ın uyguladığı ya da uygulamayı düşündüğü gümrük vergileri hakkında konuşan Sachs, bunların diğer ülkeleri tehdit etme, hükümetten gelir elde etme ve Amerikan sanayisini yeniden inşa etme arzusundan kaynaklandığını söyledi.

“Bunların hiçbiri işe yaramayacak gibi görünüyor. Örneğin Çin için tehditlerin pek bir anlamı yok… ABD, Çin’in ihracat yönünün nispeten küçük ve küçülen bir parçası” ifadelerini kullandı.

Göreve geldiğinden bu yana Trump, Çin ve diğer ülkelere karşı gümrük vergilerini artıran katı bir politika izledi.

Tüm Çin mallarına yüzde 20 ek vergi koymanın yanı sıra, komşuları Kanada ve Meksika’yı da ithalat vergileriyle tehdit etti ve nisan ayından itibaren ABD’nin tüm ticaret ortaklarına “karşılıklı gümrük vergileri” uygulanacağını duyurdu.

Sachs, “Temel olarak benim görüşüm, ABD’nin kendini izole etme hatasına düştüğüdür,” dedi. “Dünyanın geri kalanı ‘Bu sizin sorununuz ama biz açık ticarete ve işbirliğine devam ediyoruz’ demeli. Benim tavsiye edeceğim yaklaşım budur” değerlendirmesini yaptı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English