Bizi Takip Edin

Rusya

Rusya 2025’te neler bekliyor?

Avatar photo

Yayınlanma

Rusya Federasyonu’nun en önemli araştırma kurumlarından birisi olan IMEMO – Yevgeniy Primakov Dünya Ekonomisi ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsü, her yıl olduğu gibi 2025 yılı için de öngörülerini bir rapor olarak yayımladı.

Rusya Bilimler Akademisi‘ne bağlı araştırma enstitüsü olan IMEMO, 1956 yılında kuruldu. Enstitü, modern dünya siyasetinin ve dünya ekonomisinin gelişimindeki ana eğilimleri incelemeyi ve siyasi kararlar almak için güvenilir bir analitik temel geliştirmeyi amaçlıyor.

Kurum, Rusya’nın federal ve bölgesel yetkilileri, medya, büyük devlet ve özel şirketler ile birlikte Rus ve yabancı araştırma merkezleriyle etkileşim halinde faaliyetlerine devam ediyor.

IMEMO’nun 2025 yılı projeksiyonuna göre en önemli siyasi trendler şunlar olacak:

  • Donald Trump’ın yeni Cumhuriyetçi yönetiminin Amerika Birleşik Devletleri’nde iktidara gelmesiyle bağlantılı olarak Amerikan politikasındaki değişiklikler
  • Dünya genelindeki muhtelif çatışmaların; küresel, bölgesel ve ulusal düzeylerde ilgili askeri-politik ve sosyo-ekonomik istikrarsızlığı ve belirsizliği ortaya çıkarması ve dünya siyasetinde güvenlik ve militarizasyon konularının öneminin artması eğilimi
  • Küresel Güney

Ruslara göre 2024’te çatışma yaratan arka planın artmasının nedenleri sadece “sıcak çatışmalar” değil, aynı zamanda düzinelerce ülke ve kuruluşta (örneğin Avrupa Parlamentosu) seçimlerin yapıldığı yoğun mücadele, önde gelen ülkelerde ve uluslararası kurumlarda (örneğin Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Ceza Mahkemesi) derinleşen iç siyasi dengesizlikler ve bölünmelerdi.

Tüm bunlar, tüm dünyayı etkisi altına alan 2024 ABD Başkanlık Seçimleri’ne ilişkin endişeli beklentiler zemininde, belirsizliği dünya siyasetini etkileyen bağımsız bir faktöre dönüştürdü.

Rapora bakınca 2025’te, hükümet değişikliğinin yaklaştığı Fransa, erken seçimlerin yaklaştığı Almanya, Romanya, Gürcistan ve Kore Cumhuriyeti iç siyasi kriz durumuna gireceği öngörülüyor.

IMEMO uzmanlarına göre Suriye‘deki iktidar rejimi kısa denilebilecek bir sürede ve beklenmedik bir şekilde çöktü. Çatışma gruplarının etno-dinsel doğası ve krize dahil olan uluslararası aktörlerin (İran, Türkiye, Rusya, ABD ve İsrail) daha az karmaşık olmayan çıkar birliği de dahil olmak üzere çok bileşenli yapıyı hesaba katan Ruslar, Suriye’deki mevcut politik değişimi, “öngörülemeyen ve belirsiz bir durum” olarak görüyor.

Ek olarak uzmanlar, Suriye’deki mevcut durumu, ölçeği ve konumu önemli ölçüde farkları olsa bile, 2023‘te Güney Kafkasya‘da yaşanan Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki Karabağ’da meydana gelen savaşa benzetiyor. Buradaki benzetmeyi ise, “dış patronların” (her iki vakada da İran ve Rusya) dikkatlerinin diğer çatışma bölgelerine çekilmesi ve askeri eylemlerin hızla gelişmesine bağlıyorlar.

Öte yandan Ukrayna’daki çatışma halinin 2025 yılında getireceği belirsizlikler silsilesi de (çatışmaların tırmanması veya barış görüşmeleri olmak üzere her iki durum da hesaba katılarak) gündeme alındığında mevcut durum, Rusya Federasyonu açısından “son derece yüksek radikal bir belirsizlik” olarak nitelendiriliyor.

Küresel çaptaki gelişmeleri, dünya siyaseti ve uluslararası ilişkiler üzerinde yıkıcı bir etkiye sahip eylemler olarak nitelendiren Rus uzmanlar, mevcut belirsizlik halini çatışma dinamiklerinin yalnızca başlangıç noktası olarak görüyorlar. Uzmanlara göre önceki dünya düzeninin dönüşümü, “Dünyanın Sonu” anlamına gelmiyor. Genel olarak tanınan bir düzenin ve toplum yaşamının tekdüze normlarının kategorik olarak eksikliği anlamına gelen bir çöküş olarak nitelendiriliyor.

Uluslararası sorunların çözümünde kabul edilmesi mümkün olmayan dayatmacı yöntemlerinin hızla fiili olarak meşrulaştırıldığını belirten rapor, mevcut hali “Küresel İtaatsizlik Şöleni” olarak betimliyor. Bir süredir global çapta değerlendirilen “oldu-bitti” normuyla birlikte kaos olarak da nitelendirilebilecek “Yeni Normallik” algısının sonucunda; inşa edilecek dünyanın başlıca ülkeleri artık dış politika planlamasını kurarken, proaktif stratejileri ve askeri güç faktörünü çok daha fazla öncelleştireceği vurgulanıyor.

Ancak burada siyaset bilimi nezdinde değerlendirme yapmak gerekirse:

“Rus uzmanların önermelerine göre, daha önce büyük güçlerin az veya çok fikir birliğini yansıtan güçlü bir dünya düzeninin ataletiyle başarılı bir şekilde bastırılan çatışma halleri, zincirleme bir şekilde alevlenebilir. Bu durum: Suriye, Karabağ ve Lübnan’daki örneklerde gördüğümüz gibi; sorunları tek taraflı dayatmacı yöntemlerle çözmek için bir fırsat penceresi açar.”

ABD Faktörü:

Pekala Amerikan faktörünü de değerlendiren Rus uzmanlar, 2025 yılında ABD’de yeni bir hükumetin gelmesinin ardından (yalnızca yeni başkanlık idaresi değil; aynı zamanda yasama ve yürütme aygıtlarında da Cumhuriyetçilerin etkisinin artmasıyla birlikte) küresel gündemin neredeyse tüm kilit alanlarında (Avrupa’dan Çin’e, Arktik’ten Güney Afrika’ya) “politik çatallanmalar” yaşanacağını öngörüyorlar. Buna göre kısa ve orta vadede:

  • Ukrayna’daki çatışma halinin çözüme kavuşturulması,
  • Rusya ve İran’a karşı yaptırımların olası artırılması veya hafifletilmesi,
  • Asya – Pasifik ve Afrika’da çok ve/veya iki taraflı formatlı işbirliklerinin artırılması, olası senaryolar şeklinde ortaya çıkıyor.

Donald Trump’ın “MAGA – Make America Great Again (Yeniden Büyük Amerika)” politikasındaki çelişkiye dikkat çeken Ruslar, Çin ile zorlu ticari, ekonomik ve jeopolitik savaşı kazanmak isteyen ABD’nin aynı zamanda modern dünyada, mümkün mertebe geleneksel Amerikan izolasyonculuğuna geri dönerek; sınır ötesindeki savaşlara ve çatışmalara nasıl katılmayacağını sorguluyor. Bu ikilemin de “politik çatallanmalar” yaratacağı kanaatine varıyorlar.

Yukarıda aktardığım tüm bu belirsizlik halini irdelersek, son yıllarda ortaya çıkan küresel siyasetteki değişim süreçleri daha belirgin hale geldi diyebiliriz. Dünya tek kutuplu olmaktan çıktı. Yeniden ABD Devlet Başkanı seçilen Donald Trump’a yönelik korku ve düşmanlığa paralel şekilde ABD artık çoklu çatışmaları tek başına çözebilecek ve dünya üzerindeki baskın rolünü yeniden tesis edebilecek bir güç olmaktan çıktı. Raporda Rus uzmanların da belirttiği gibi, Washington‘da artık politikalar “Çin merceğinden” görülecek. ABD, artık çatışmaları tek başına çözemiyor ve II. Dünya Savaşı’nın ardından inşa edilen Yalta–Postdam Sistemi ile birlikte anlaşmalar ve kurumlar neredeyse tamamen çökmüş durumda.

Enstitünün 2025 çalışmasında birkaç küresel öngörü daha bulunuyor:

  • Ticaret ve ekonominin yanı sıra güvenlik alanında da küreselleşmenin yavaşlaması ancak bölgeselleşmenin hızlanması eğilimi;
  • Dünya siyasetinde Asya – Pasifik bölgesinin artan ağırlığı ve güçlenen rolü;
  • Türkiye ve Hindistan gibi bölgesel güçlerin rollerinin artışıyla birlikte Rusya’nın Asya’da yalnızca Çin ile değil aynı zamanda Türkiye ve Hindistan ile de uluslararası rekabetinin yoğunlaşması.

Uzmanlara göre öngörülebilir gelecekte tüm bunlar ve benzeri olgular; çok kutupluluğun genişlemesine ve uluslararası ilişkilerin postmodernist biçimde gelişmesine yol açacak. Rapora bakarsak, küresel ekonomideki yeni işleyiş modeli, emtia ve finansal akışların konturlarının temeli olacak çeşitli güç merkezlerinin ortaya çıkmasıyla şekillenecek.

Ancak her şeye rağmen Ruslar, kendilerinin ekonomik potansiyellerini umut verici bulurken; tam teşekküllü ekonomik bir güç merkezi olmak için ise yetersiz buluyorlar. Rapora göre, Rusya’nın dost olarak tanımladığı ülkelerle (BRICS ve Küresel Güney) üretim ve teknolojik işbirliği sistemini organik olarak entegre etmesi, hem kendisine hem de “dost ülkelerine” büyük fırsatlar yaratacak.

Küresel Güvenlik – 2025

Raporda uluslararası güvenliği güçlendirmek için tasarlanan kurumların krizine de değinen Ruslar, ABD‘nin BM‘nin münhasır yetkilerini görmezden gelmesiyle birlikte silah kontrolü alanında bir çıkmaza girdiğini belirtiyor.

Aslında hatırlarsanız bu durum, 2003‘te başlayan Irak Savaşı sırasında tamamen belirgindi. Bir dizi silah kontrolü, silahsızlanma ve yayılmanın önlenmesi rejiminin kademeli olarak bozulması; özellikle 2010’larda OPCW – Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü’nün çalışmalarında belirgin hale gelen destekleyici kurumların siyasallaşmasına yol açtı.

Rapor da bu duruma dikkat çekiyor ve ekliyor: 2025’e gelindiğinde kriz, kademeli olarak artıyor ve sadece askeri-politik alanda değil tam teşekküllü bir biçimde küresel yönetişimde artan işlevsel bozukluğun ön plana çıktığı belirtiliyor. En açık örneği ise, Dünya Ticaret Örgütü’nün ABD Çin çelişkisi sebebiyle felç halde olması şeklinde ortaya koyuyorlar.

Ruslara göre 2025‘te, büyük güçlerin blok siyasetine yaklaşımlarında gözle görülür değişiklikler devam edecek. Nitekim dünya genelinde birçok araştırmacı, kalıcı ittifakların aksine oluşturulan durumsal koalisyonlara doğru bir kayma olduğunu belirtiyordu. Raporda da belirtildiği gibi, ikili ve çok taraflı askeri ittifaklar ağı kuran ABD, askeri-politik hakimiyetini güçlendirme konusundaki isteğini açıkça ortaya koyuyor.

Bu durumun özellikle son yıllarda Asya-Pasifik bölgesinde belirginleştiğini belirten raporda, ABD’nin “Hint-Pasifik Stratejisi” kavramı etrafında inşa ettiği Çin’e karşı çok yönlü ve çok seviyeli bir zorla kontrol sistemine dikkat çekiliyor. Aynı zamanda, kavram tartışmalı askeri-teknik girişimler (örneğin: Yatay silahlanma yarışı açısından sorular ortaya çıkaran AUKUS) ve uzun menzilli füzelerin hızla yayılması (hem silah transferleri şeklinde hem de bölgeye Amerikan sistemleri konuşlandırılarak) eleştiriliyor. Bu eğilimin, Güneydoğu Asya’da barışçıl sürdürülebilir kalkınma kavramını tehdit ettiği öne sürülüyor.

2025 yılında bu süreçlerin birikmiş ataletin etkisi altında gelişmeye devam edeceğini düşünen Rus uzmanlar, uluslararası güvenlik alanında, kolektif güvenliğin normatif kurumları aracılığıyla çözülemeyen çelişkilerin ilgili normatif kurumların zayıflığı nedeniyle birikeceğini belirtiyor. Buna ek olarak uzmanlar şunu da ekliyor: Dünya düzenindeki kriz hali, giderek daha az güvenli bir uluslararası ortamda ulusal güvenliği sağlamak için kabul edilebilir davranış sınırlarının ötesine geçmeyi zorlaştırıyor. Küresel ve bölgesel boyuttaki güvenliğin zayıflaması devam ettiği sürece, çatışmaların sayısı ve kapsamı büyük oranda artmaya devam edecek.

Türkiye 2025

Pekala Türkiye ile ilgili öngörüler olmadan olmaz. Rus uzmanlar, Türkiye ile ilgili düşüncelerini şu satırbaşlarıyla özetleyebiliriz:

  • Ankara, Rusya ile Batı arasında denge kurma stratejisini sürdürecek.
  • Vaşington’a gelecek yeni başkanın YPG ile işbirliği sorununu çözüme ulaştırması, Ankara ile Vaşington arasındaki ilişkilerin ısınmasına yardımcı olabilir.
  • İki ülkenin İran ve İsrail-Filistin çatışması ile ilişkilere yaklaşımlarındaki farklılıkların çözümü de en az YPG sorunu kadar zor olacak.
  • Türkiye, ABD arasındaki ilişkilere bir “reset” atmak isteyecektir.
  • Birçok alanda örtüşen çıkarlara dayalı ve mevcut çelişkileri etkisiz hale getirmeyi amaçlayan Rus-Türk işbirliği, pragmatik ortaklık ruhuyla devam edecektir.
  • Rusya ile Türkiye’nin uluslararası çatışmalara yaklaşımı farklı olduğu göz önüne alındığında, Rusya ile Türkiye arasındaki karşılıklı gerginliğin potansiyelini belirleyecek olan; özellikle Türkiye‘nin Ukrayna’ya silah tedariki olacaktır.
  • Türkiye, 2025’te bölgesel ajandasını sürdürecek. Hem diplomatik hem de kültürel araçları kullanarak ve güç faktörüne güvenerek etkisini genişletmeye çalışacaktır.
  • Çözülemeyen Kıbrıs sorunu ve Ege Denizi bölgesindeki Türk-Yunan çelişkileri, Ankara ile Atina arasında gerginliğin artması için kalıcı bir risk yaratacaktır. Ancak taraflar kapsamını sınırlamaya çalışacaktır.
  • Ankara, Suriye’de sınır ötesi askeri operasyonlarına ve Aralık 2024’te Beşar Esad rejimini deviren Suriye’deki silahlı muhalif güçlerini desteklemeye devam edecektir.
  • Türkiye, kontrol ettiği kuzey bölgelerinde kullandığı yönetim sistemini uygulayarak ve inşaat sektörü aracılığıyla Suriye’nin yeniden inşasına katılarak buradaki lider rolünü sürdürmek istiyor.
  • 3,5 Milyon Suriyeli mülteciyi (Ruslar, resmi rakamları kullansa da bizler bu rakamın daha fazla olduğunu biliyoruz) Türkiye’den geri gönderme görevi, Ankara’ya Suriye’deki duruma katılmak için ek fırsatlar sağlıyor. Mevcut koşullarda Türkiye ile diyalog, Rusya için hem Suriye hem de diğer bölgesel konuları tartışmak için en önemli format olmaya devam ediyor.
  • Türkiye, Türk Devletleri Teşkilatı’nın 2040 Stratejisi’ne uygun olarak aralarındaki ilişkilerin geliştirilmesini teşvik etme politikasını sürdürecektir. Bu durum, belirli koşullar altında Rusya’nın bu devletlerle işbirliği projelerinde rekabete yol açabilecektir.
  • Türkiye’deki ekonomik durum, Rusya ile Batı arasındaki gerginliklerin ortasında Rusya ile Türkiye arasındaki ekonomik işbirliğinin artan önemi nedeniyle Rusya’nın dikkatinin odağında kalmaya devam edecek.
  • Türkiye’de kötüleşen bir ekonomik kriz, özellikle Ankara’nın ithal ettiği Rus doğalgazının ödenmesi açısından Rusya için de ekonomik riskler yaratabilir.

Rapordaki konular tabi ki bunlarla sınırlı değil. Oldukça derinlemesine analizler sunan bu metin, Rusya ve dünyanın önümüzdeki yıllarda karşılaşacağı küresel değişimlerin karmaşık ve çok yönlü doğasını vurguluyor. Hem ekonomide hem de uluslararası politikada artan “belirsizlik” haline dikkat çeken Ruslar, kendilerine karşı devam eden yaptırımları, küresel enerji politikasındaki değişiklikleri, artan militarizasyonu ve küresel Güney’de liderlik için yoğun rekabeti ülkeleri için benzersiz bir risk ve fırsat kombinasyonu olarak değerlendiriyorlar.

Metin, bölgesel güçlerin ve iş birliği formatlarının öneminin arttığı “tek kutuplu” bir düzenden “çok kutuplu” bir dünya düzenine geçişe önem veriyor. Nitekim zaten Rusya için bu durum, BRICS, Asya-Pasifik bölgesi ülkeleri ve Küresel Güney ile bağları güçlendirme fırsatlarını ortaya koyuyor.

Rusların dış politikada Orta Doğu ve Post-Sovyet gibi stratejik açıdan önemli bölgelerdeki pozisyonlarını koruduğunu; öte yandan Çin ve Hindistan da dahil olmak üzere ortaklarının çatışan çıkarları arasında denge kurma ihtiyacıyla karşı karşıya olduğunu anlıyoruz.

Bu nedenle ilgili rapor, Rusya için önemli bir ödevi ortaya çıkartıyor; Ruslar, küresel türbülans bağlamında istikrar ve sürdürülebilir kalkınma elde etmek için kaynaklarını ve fırsatları etkili bir şekilde kullanması gerekiyor.

Rusya

Rusya, 6060 cenazeye karşılık Ukrayna’dan 78 askerinin naaşını teslim aldı

Yayınlanma

Rusya Devlet Başkanı Yardımcısı Vladimir Medinskiy, İstanbul’da varılan mutabakat çerçevesinde Ukrayna ordusuna ait 6060 askerin cenazesinin teslimatının tamamlandığını açıkladı. Rusya, bu teslimata karşılık 78 askerinin naaşını geri alırken, esir takasının ve ağır yaralıların takasının da devam ettiğini belirtti.

Rusya Devlet Başkanı Yardımcısı Vladimir Medinskiy, İstanbul’da varılan mutabakat kapsamında Ukrayna’ya ait 6060 askerin cenazesinin teslimat sürecinin tamamlandığını bildirdi.

Medinskiy, son etapta 1245 Ukraynalı asker ve subayın naaşının teslim edildiğini belirtirken, Rusya’nın bu süreçte toplam 78 askerinin cenazesini geri aldığını açıkladı.

Medinskiy, Telegram üzerinden yaptığı açıklamada, “Esir takası da devam ediyor. Ağır yaralıların cephe hattından acil sıhhi nakilleri için düzenlemeler yapıldı,” ifadelerini kullandı.

Rusya Savunma Bakanlığı tarafından yapılan bir diğer açıklamada ise Rusya’nın, Ukrayna tarafına Ukrayna ordusuna ait 2239 askerin cenazesini daha teslim etmeye hazır olduğu belirtildi.

İstanbul’daki müzakerelerde kararlaştırılmıştı

Ukrayna’ya 6 bin askerin cenazesinin teslim edilmesine ilişkin anlaşmaya, 2 Haziran’da İstanbul’da gerçekleştirilen ikinci tur müzakereler kapsamında varılmıştı.

Taraflar aynı görüşmede, ağır yaralı ve ağır hasta tüm esirlerin yanı sıra 25 yaşın altındaki genç askerlerin de “hepsine karşılık hepsi” formülüyle takas edilmesi konusunda uzlaşmıştı.

Teslimat süreci aşamalı olarak gerçekleşti

Ukrayna, anlaşma çerçevesindeki ilk cenazeleri 11 Haziran’da teslim aldı. Aynı gün Rusya Devlet Başkanı Yardımcısı Vladimir Medinskiy de takası doğrulayarak Rus tarafının 27 askerinin naaşını geri aldığını duyurmuştu.

Rusya, İstanbul’daki mutabakat maddelerine uygun olarak 14 Haziran’da Kiev’e 1200 Ukraynalı askerin cenazesini daha teslim etti.

Bu teslimatı, 15 Haziran’da yapılan 1200 kişilik bir başka cenaze teslimatı takip etti.

Okumaya Devam Et

Rusya

Kremlin: İran’ın uranyumunu depolama teklifimiz halen masada

Yayınlanma

Kremlin, Orta Doğu’da tırmanan krize rağmen Rusya’nın İran’a ait uranyumun kendi topraklarında depolanması yönündeki teklifinin geçerliliğini koruduğunu açıkladı. Sözcü Peskov, Umman arabuluculuğundaki dolaylı ABD-İran görüşmeleri öncesinde başlayan çatışmaların durumu ciddi şekilde kötüleştirdiğini belirtti.

Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, düzenlediği basın toplantısında, Rusya’nın İran’a ait uranyumun kendi topraklarında depolanmasına yönelik teklifinin “masada” olduğunu ve geçerliliğini koruduğunu bildirdi.

‘Durum ciddi şekilde kötüleşti’

Kremlin Sözcüsü, çatışmaların, Umman’ın arabuluculuğunda İran ve ABD arasında yapılması planlanan bir sonraki dolaylı müzakere turunun hemen öncesinde başlamasıyla durumun ciddi şekilde karmaşıklaştığını kaydetti.

Peskov, “Durum fazlasıyla ciddi bir şekilde tırmandı ve elbette tüm bunlar olayların gidişatını iyi yönde değiştirmedi,” ifadelerini kullandı.

Peskov ayrıca, Rusya’nın Orta Doğu’daki krizin temel nedenlerini ortadan kaldırmak için gerekeni yapmaya hazır olduğunu da sözlerine ekledi.

İsrail saldırıları İran toplumunu birleştirdi’

Öte yandan Peskov, İsrail’in İran’a yönelik saldırıları karşısında İran toplumunda önemli bir konsolidasyon yaşandığını açıkladı. Peskov, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun İran’da iktidar değişikliği olasılığına dair açıklamasını yorumlarken, Rusya’nın bölgedeki gerilimi tehlikeli bir boyuta taşıyan eylemleri kınadığını belirtti.

Netanyahu, daha önce Fox News‘e verdiği mülakatta, İsrail’in askeri harekatının Tahran’da rejim değişikliğiyle sonuçlanabileceği görüşünü dile getirmişti.

Sözcü Peskov bu açıklamanın yetkililer tarafından görüldüğünü ve duyulduğunu ifade etti.

Peskov, “İsrail tarafının şu anda gerçekleştirdiği bombardımanlar karşısında İran’da toplumun önemli ölçüde konsolide olduğunu da tespit ediyoruz. Söyleyebileceğim bu,” diye ekledi.

İran’dan NPT hamlesi

Putin ve Trump gerilimi görüştü

Diğer yandan Rusya Devlet Başkanı Yardımcısı Yuriy Uşakov, 13 Haziran’da yaptığı açıklamada, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve ABD Başkanı Donald Trump’ın bir telefon görüşmesi gerçekleştirdiğini bildirdi.

Görüşmede iki liderin Orta Doğu’daki durumun kötüleşmesini ele aldığını belirten Uşakov, Putin’in Trump’a İsrail Başbakanı Netanyahu ve İran Cumhurbaşkanı Masud Pezeşkiyan ile yaptığı görüşmeler hakkında bilgi verdiğini aktardı.

Rusya’dan arabuluculuk sinyali

Görüşmede Rus tarafının “olası arabuluculuk çabalarını” hayata geçirmeye hazır olduğu vurgulandı. Putin’in, gerilimin tırmanmasından önce Rusya’nın, “ABD ve İran temsilcileri arasında İran nükleer programı üzerine yürütülen müzakereler sırasında karşılıklı olarak kabul edilebilir anlaşmalara” ulaşmayı amaçlayan somut adımlar önerdiğini belirttiği kaydedildi.

Trump’ın ise Putin’in Orta Doğu’daki çatışmanın çözümünde olası arabuluculuğuna açık olduğunu ifade ettiği bildirildi.

Okumaya Devam Et

Rusya

Çin, Rusya’nın kredi notunu ‘istikrarlı’ olarak teyit etti

Yayınlanma

Çinli kredi derecelendirme kuruluşu CSCI Pengyuan, Rusya’ya ulusal ve yabancı para cinsinden ‘A-i’ seviyesinde kredi notu verdi. Bu not, Rusya’nın borçlarını ödeme kabiliyetinin yüksek olduğunu ancak olumsuz ekonomik koşullara karşı hassasiyetinin bulunduğunu ifade ediyor. Kuruluş, jeopolitik gerilimler ve yaptırımların uzun vadeli belirsizlikler yarattığı uyarısında bulundu.

Çinli kredi derecelendirme kuruluşu CSCI Pengyuan, Rusya’ya bir ay içinde ikinci kez egemen kredi notu verdi.

Kuruluşun Vedomosti gazetesine yaptığı açıklamaya göre, Rusya’nın ulusal ve yabancı para cinsinden uzun vadeli uluslararası kredi notları ‘A-i’ olarak belirlendi. Not görünümü ise ‘istikrarlı’ olarak açıklandı.

Bu not, Rusya’nın borçlarını ödeme kabiliyetinin yüksek ve temerrüt riskinin düşük olduğu, ancak olumsuz ekonomik ortama karşı hassasiyetinin de bulunduğu anlamına geliyor.

Gazetenin incelediği açıklamada, Rusya’nın CSCI Pengyuan’dan bir not talep etmediği ancak derecelendirme sürecinde kuruluşla işbirliği yaptığı belirtildi.

Çin’den ikinci ‘istikrarlı’ not

Rusya, mayıs ayında da bir başka Çinli kuruluş olan China Chengxin International Credit Rating’den (CCXI) ‘istikrarlı’ görünümlü ‘BBB+g’ notu almıştı.

Bu not, orta düzeyde ekonomik ve finansal istikrar ile aynı seviyede temerrüt riskine işaret ediyordu.

Rusya’nın CCXI’deki bu yeni notu, 2022 öncesindeki ‘BBB-g’ seviyesindeki notundan daha yüksek bir seviyede bulunuyor.

CCXI, 2022’deki olayların ardından Rusya’nın notunu önce ‘BBg’ye düşürmüş, ardından 2022 yazında tamamen geri çekmişti.

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları Fitch, Moody’s ve S&P, 2022’de başlayan süreç sonrası Rusya’nın ve Rus şirketlerinin notlarını önce düşürmüş, daha sonra ise geri çekmişti.

ABD merkezli bu üç büyük kuruluş, Avrupa Birliği’nin (AB) yaptırımlarını gerekçe göstermişti.

Mart 2022’den itibaren AB merkezli kuruluşların Rusya ve yerel şirketleri derecelendirmesi yasaklanmıştı.

Ekonomik dayanıklılık ve riskler

CSCI Pengyuan, not kararının gerekçesinde Rusya’nın önemli bir uluslararası statüye, büyük bir ekonomiye, bol enerji kaynaklarına ve ileri bir kalkınma aşamasında olduğuna dikkat çekti.

Kuruluş, jeopolitik gerilimler ve Batı yaptırımlarının yarattığı baskıya rağmen Rus ekonomisinin dayanıklılığını koruduğunu belirtti.

Açıklamada, Rusya’nın maliye politikasının ihtiyatlı olduğu, cari işlemler pozisyonunun ve dış borç yapısının sağlam olduğu vurgulandı.

Enflasyonun etkin yönetimi ve rublenin istikrara kavuşmasının, ekonominin gücünü ve olumsuz koşullarda bile istikrarlı kalkınma yeteneğini teyit ettiği ifade edildi.

Ayrıca, de-dolarizasyon stratejisinin sadece rezerv yapısını iyileştirmekle kalmayıp, Rusya’nın uluslararası yatırım pozisyonunun çeşitliliğini de artırdığı kaydedildi.

Ancak kuruluş, jeopolitik durum ve yaptırımların ülkenin uzun vadeli ekonomik beklentileri üzerinde önemli bir belirsizlik yarattığı uyarısında bulundu.

Dış borcun önemli bir kısmının yurt dışı altyapıya bağımlı kalmaya devam ettiği ve Batılı ülkelerin bunu Rusya’ya karşı kullanmak için araçlara ve teşviklere sahip olduğu belirtildi.

Enerjiye bağımlılığın mali gelirleri petrol fiyatlarındaki dalgalanmalara ve yaptırım rejimlerindeki değişikliklere karşı savunmasız bıraktığı, jeopolitik gerilimlerin ise ekonomik beklentileri gölgelediği ifade edildi.

Not artışı ve düşüşü için senaryolar

CSCI Pengyuan, Rusya’nın Ukrayna ile olan çatışmasının tırmanması, yeni yaptırımlar, rublede keskin bir devalüasyon ve bütçe açığında belirgin bir artış yaşanması durumunda ülkenin kredi notunun düşebileceği uyarısında bulundu.

Kuruluş, not artışı için ise jeopolitik risklerin ve yaptırımların önemli ölçüde hafiflemesi, ekonominin beklentilerin üzerinde büyümesi, çeşitliliğinin artması ve enflasyonun kontrol altında tutulması gibi koşulların sağlanması gerektiğini belirtti.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English