Bizi Takip Edin

RUSYA

Rusya 2025’te neler bekliyor?

Yayınlanma

Rusya Federasyonu’nun en önemli araştırma kurumlarından birisi olan IMEMO – Yevgeniy Primakov Dünya Ekonomisi ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsü, her yıl olduğu gibi 2025 yılı için de öngörülerini bir rapor olarak yayımladı.

Rusya Bilimler Akademisi‘ne bağlı araştırma enstitüsü olan IMEMO, 1956 yılında kuruldu. Enstitü, modern dünya siyasetinin ve dünya ekonomisinin gelişimindeki ana eğilimleri incelemeyi ve siyasi kararlar almak için güvenilir bir analitik temel geliştirmeyi amaçlıyor.

Kurum, Rusya’nın federal ve bölgesel yetkilileri, medya, büyük devlet ve özel şirketler ile birlikte Rus ve yabancı araştırma merkezleriyle etkileşim halinde faaliyetlerine devam ediyor.

IMEMO’nun 2025 yılı projeksiyonuna göre en önemli siyasi trendler şunlar olacak:

  • Donald Trump’ın yeni Cumhuriyetçi yönetiminin Amerika Birleşik Devletleri’nde iktidara gelmesiyle bağlantılı olarak Amerikan politikasındaki değişiklikler
  • Dünya genelindeki muhtelif çatışmaların; küresel, bölgesel ve ulusal düzeylerde ilgili askeri-politik ve sosyo-ekonomik istikrarsızlığı ve belirsizliği ortaya çıkarması ve dünya siyasetinde güvenlik ve militarizasyon konularının öneminin artması eğilimi
  • Küresel Güney

Ruslara göre 2024’te çatışma yaratan arka planın artmasının nedenleri sadece “sıcak çatışmalar” değil, aynı zamanda düzinelerce ülke ve kuruluşta (örneğin Avrupa Parlamentosu) seçimlerin yapıldığı yoğun mücadele, önde gelen ülkelerde ve uluslararası kurumlarda (örneğin Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Ceza Mahkemesi) derinleşen iç siyasi dengesizlikler ve bölünmelerdi.

Tüm bunlar, tüm dünyayı etkisi altına alan 2024 ABD Başkanlık Seçimleri’ne ilişkin endişeli beklentiler zemininde, belirsizliği dünya siyasetini etkileyen bağımsız bir faktöre dönüştürdü.

Rapora bakınca 2025’te, hükümet değişikliğinin yaklaştığı Fransa, erken seçimlerin yaklaştığı Almanya, Romanya, Gürcistan ve Kore Cumhuriyeti iç siyasi kriz durumuna gireceği öngörülüyor.

IMEMO uzmanlarına göre Suriye‘deki iktidar rejimi kısa denilebilecek bir sürede ve beklenmedik bir şekilde çöktü. Çatışma gruplarının etno-dinsel doğası ve krize dahil olan uluslararası aktörlerin (İran, Türkiye, Rusya, ABD ve İsrail) daha az karmaşık olmayan çıkar birliği de dahil olmak üzere çok bileşenli yapıyı hesaba katan Ruslar, Suriye’deki mevcut politik değişimi, “öngörülemeyen ve belirsiz bir durum” olarak görüyor.

Ek olarak uzmanlar, Suriye’deki mevcut durumu, ölçeği ve konumu önemli ölçüde farkları olsa bile, 2023‘te Güney Kafkasya‘da yaşanan Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki Karabağ’da meydana gelen savaşa benzetiyor. Buradaki benzetmeyi ise, “dış patronların” (her iki vakada da İran ve Rusya) dikkatlerinin diğer çatışma bölgelerine çekilmesi ve askeri eylemlerin hızla gelişmesine bağlıyorlar.

Öte yandan Ukrayna’daki çatışma halinin 2025 yılında getireceği belirsizlikler silsilesi de (çatışmaların tırmanması veya barış görüşmeleri olmak üzere her iki durum da hesaba katılarak) gündeme alındığında mevcut durum, Rusya Federasyonu açısından “son derece yüksek radikal bir belirsizlik” olarak nitelendiriliyor.

Küresel çaptaki gelişmeleri, dünya siyaseti ve uluslararası ilişkiler üzerinde yıkıcı bir etkiye sahip eylemler olarak nitelendiren Rus uzmanlar, mevcut belirsizlik halini çatışma dinamiklerinin yalnızca başlangıç noktası olarak görüyorlar. Uzmanlara göre önceki dünya düzeninin dönüşümü, “Dünyanın Sonu” anlamına gelmiyor. Genel olarak tanınan bir düzenin ve toplum yaşamının tekdüze normlarının kategorik olarak eksikliği anlamına gelen bir çöküş olarak nitelendiriliyor.

Uluslararası sorunların çözümünde kabul edilmesi mümkün olmayan dayatmacı yöntemlerinin hızla fiili olarak meşrulaştırıldığını belirten rapor, mevcut hali “Küresel İtaatsizlik Şöleni” olarak betimliyor. Bir süredir global çapta değerlendirilen “oldu-bitti” normuyla birlikte kaos olarak da nitelendirilebilecek “Yeni Normallik” algısının sonucunda; inşa edilecek dünyanın başlıca ülkeleri artık dış politika planlamasını kurarken, proaktif stratejileri ve askeri güç faktörünü çok daha fazla öncelleştireceği vurgulanıyor.

Ancak burada siyaset bilimi nezdinde değerlendirme yapmak gerekirse:

“Rus uzmanların önermelerine göre, daha önce büyük güçlerin az veya çok fikir birliğini yansıtan güçlü bir dünya düzeninin ataletiyle başarılı bir şekilde bastırılan çatışma halleri, zincirleme bir şekilde alevlenebilir. Bu durum: Suriye, Karabağ ve Lübnan’daki örneklerde gördüğümüz gibi; sorunları tek taraflı dayatmacı yöntemlerle çözmek için bir fırsat penceresi açar.”

ABD Faktörü:

Pekala Amerikan faktörünü de değerlendiren Rus uzmanlar, 2025 yılında ABD’de yeni bir hükumetin gelmesinin ardından (yalnızca yeni başkanlık idaresi değil; aynı zamanda yasama ve yürütme aygıtlarında da Cumhuriyetçilerin etkisinin artmasıyla birlikte) küresel gündemin neredeyse tüm kilit alanlarında (Avrupa’dan Çin’e, Arktik’ten Güney Afrika’ya) “politik çatallanmalar” yaşanacağını öngörüyorlar. Buna göre kısa ve orta vadede:

  • Ukrayna’daki çatışma halinin çözüme kavuşturulması,
  • Rusya ve İran’a karşı yaptırımların olası artırılması veya hafifletilmesi,
  • Asya – Pasifik ve Afrika’da çok ve/veya iki taraflı formatlı işbirliklerinin artırılması, olası senaryolar şeklinde ortaya çıkıyor.

Donald Trump’ın “MAGA – Make America Great Again (Yeniden Büyük Amerika)” politikasındaki çelişkiye dikkat çeken Ruslar, Çin ile zorlu ticari, ekonomik ve jeopolitik savaşı kazanmak isteyen ABD’nin aynı zamanda modern dünyada, mümkün mertebe geleneksel Amerikan izolasyonculuğuna geri dönerek; sınır ötesindeki savaşlara ve çatışmalara nasıl katılmayacağını sorguluyor. Bu ikilemin de “politik çatallanmalar” yaratacağı kanaatine varıyorlar.

Yukarıda aktardığım tüm bu belirsizlik halini irdelersek, son yıllarda ortaya çıkan küresel siyasetteki değişim süreçleri daha belirgin hale geldi diyebiliriz. Dünya tek kutuplu olmaktan çıktı. Yeniden ABD Devlet Başkanı seçilen Donald Trump’a yönelik korku ve düşmanlığa paralel şekilde ABD artık çoklu çatışmaları tek başına çözebilecek ve dünya üzerindeki baskın rolünü yeniden tesis edebilecek bir güç olmaktan çıktı. Raporda Rus uzmanların da belirttiği gibi, Washington‘da artık politikalar “Çin merceğinden” görülecek. ABD, artık çatışmaları tek başına çözemiyor ve II. Dünya Savaşı’nın ardından inşa edilen Yalta–Postdam Sistemi ile birlikte anlaşmalar ve kurumlar neredeyse tamamen çökmüş durumda.

Enstitünün 2025 çalışmasında birkaç küresel öngörü daha bulunuyor:

  • Ticaret ve ekonominin yanı sıra güvenlik alanında da küreselleşmenin yavaşlaması ancak bölgeselleşmenin hızlanması eğilimi;
  • Dünya siyasetinde Asya – Pasifik bölgesinin artan ağırlığı ve güçlenen rolü;
  • Türkiye ve Hindistan gibi bölgesel güçlerin rollerinin artışıyla birlikte Rusya’nın Asya’da yalnızca Çin ile değil aynı zamanda Türkiye ve Hindistan ile de uluslararası rekabetinin yoğunlaşması.

Uzmanlara göre öngörülebilir gelecekte tüm bunlar ve benzeri olgular; çok kutupluluğun genişlemesine ve uluslararası ilişkilerin postmodernist biçimde gelişmesine yol açacak. Rapora bakarsak, küresel ekonomideki yeni işleyiş modeli, emtia ve finansal akışların konturlarının temeli olacak çeşitli güç merkezlerinin ortaya çıkmasıyla şekillenecek.

Ancak her şeye rağmen Ruslar, kendilerinin ekonomik potansiyellerini umut verici bulurken; tam teşekküllü ekonomik bir güç merkezi olmak için ise yetersiz buluyorlar. Rapora göre, Rusya’nın dost olarak tanımladığı ülkelerle (BRICS ve Küresel Güney) üretim ve teknolojik işbirliği sistemini organik olarak entegre etmesi, hem kendisine hem de “dost ülkelerine” büyük fırsatlar yaratacak.

Küresel Güvenlik – 2025

Raporda uluslararası güvenliği güçlendirmek için tasarlanan kurumların krizine de değinen Ruslar, ABD‘nin BM‘nin münhasır yetkilerini görmezden gelmesiyle birlikte silah kontrolü alanında bir çıkmaza girdiğini belirtiyor.

Aslında hatırlarsanız bu durum, 2003‘te başlayan Irak Savaşı sırasında tamamen belirgindi. Bir dizi silah kontrolü, silahsızlanma ve yayılmanın önlenmesi rejiminin kademeli olarak bozulması; özellikle 2010’larda OPCW – Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü’nün çalışmalarında belirgin hale gelen destekleyici kurumların siyasallaşmasına yol açtı.

Rapor da bu duruma dikkat çekiyor ve ekliyor: 2025’e gelindiğinde kriz, kademeli olarak artıyor ve sadece askeri-politik alanda değil tam teşekküllü bir biçimde küresel yönetişimde artan işlevsel bozukluğun ön plana çıktığı belirtiliyor. En açık örneği ise, Dünya Ticaret Örgütü’nün ABD Çin çelişkisi sebebiyle felç halde olması şeklinde ortaya koyuyorlar.

Ruslara göre 2025‘te, büyük güçlerin blok siyasetine yaklaşımlarında gözle görülür değişiklikler devam edecek. Nitekim dünya genelinde birçok araştırmacı, kalıcı ittifakların aksine oluşturulan durumsal koalisyonlara doğru bir kayma olduğunu belirtiyordu. Raporda da belirtildiği gibi, ikili ve çok taraflı askeri ittifaklar ağı kuran ABD, askeri-politik hakimiyetini güçlendirme konusundaki isteğini açıkça ortaya koyuyor.

Bu durumun özellikle son yıllarda Asya-Pasifik bölgesinde belirginleştiğini belirten raporda, ABD’nin “Hint-Pasifik Stratejisi” kavramı etrafında inşa ettiği Çin’e karşı çok yönlü ve çok seviyeli bir zorla kontrol sistemine dikkat çekiliyor. Aynı zamanda, kavram tartışmalı askeri-teknik girişimler (örneğin: Yatay silahlanma yarışı açısından sorular ortaya çıkaran AUKUS) ve uzun menzilli füzelerin hızla yayılması (hem silah transferleri şeklinde hem de bölgeye Amerikan sistemleri konuşlandırılarak) eleştiriliyor. Bu eğilimin, Güneydoğu Asya’da barışçıl sürdürülebilir kalkınma kavramını tehdit ettiği öne sürülüyor.

2025 yılında bu süreçlerin birikmiş ataletin etkisi altında gelişmeye devam edeceğini düşünen Rus uzmanlar, uluslararası güvenlik alanında, kolektif güvenliğin normatif kurumları aracılığıyla çözülemeyen çelişkilerin ilgili normatif kurumların zayıflığı nedeniyle birikeceğini belirtiyor. Buna ek olarak uzmanlar şunu da ekliyor: Dünya düzenindeki kriz hali, giderek daha az güvenli bir uluslararası ortamda ulusal güvenliği sağlamak için kabul edilebilir davranış sınırlarının ötesine geçmeyi zorlaştırıyor. Küresel ve bölgesel boyuttaki güvenliğin zayıflaması devam ettiği sürece, çatışmaların sayısı ve kapsamı büyük oranda artmaya devam edecek.

Türkiye 2025

Pekala Türkiye ile ilgili öngörüler olmadan olmaz. Rus uzmanlar, Türkiye ile ilgili düşüncelerini şu satırbaşlarıyla özetleyebiliriz:

  • Ankara, Rusya ile Batı arasında denge kurma stratejisini sürdürecek.
  • Vaşington’a gelecek yeni başkanın YPG ile işbirliği sorununu çözüme ulaştırması, Ankara ile Vaşington arasındaki ilişkilerin ısınmasına yardımcı olabilir.
  • İki ülkenin İran ve İsrail-Filistin çatışması ile ilişkilere yaklaşımlarındaki farklılıkların çözümü de en az YPG sorunu kadar zor olacak.
  • Türkiye, ABD arasındaki ilişkilere bir “reset” atmak isteyecektir.
  • Birçok alanda örtüşen çıkarlara dayalı ve mevcut çelişkileri etkisiz hale getirmeyi amaçlayan Rus-Türk işbirliği, pragmatik ortaklık ruhuyla devam edecektir.
  • Rusya ile Türkiye’nin uluslararası çatışmalara yaklaşımı farklı olduğu göz önüne alındığında, Rusya ile Türkiye arasındaki karşılıklı gerginliğin potansiyelini belirleyecek olan; özellikle Türkiye‘nin Ukrayna’ya silah tedariki olacaktır.
  • Türkiye, 2025’te bölgesel ajandasını sürdürecek. Hem diplomatik hem de kültürel araçları kullanarak ve güç faktörüne güvenerek etkisini genişletmeye çalışacaktır.
  • Çözülemeyen Kıbrıs sorunu ve Ege Denizi bölgesindeki Türk-Yunan çelişkileri, Ankara ile Atina arasında gerginliğin artması için kalıcı bir risk yaratacaktır. Ancak taraflar kapsamını sınırlamaya çalışacaktır.
  • Ankara, Suriye’de sınır ötesi askeri operasyonlarına ve Aralık 2024’te Beşar Esad rejimini deviren Suriye’deki silahlı muhalif güçlerini desteklemeye devam edecektir.
  • Türkiye, kontrol ettiği kuzey bölgelerinde kullandığı yönetim sistemini uygulayarak ve inşaat sektörü aracılığıyla Suriye’nin yeniden inşasına katılarak buradaki lider rolünü sürdürmek istiyor.
  • 3,5 Milyon Suriyeli mülteciyi (Ruslar, resmi rakamları kullansa da bizler bu rakamın daha fazla olduğunu biliyoruz) Türkiye’den geri gönderme görevi, Ankara’ya Suriye’deki duruma katılmak için ek fırsatlar sağlıyor. Mevcut koşullarda Türkiye ile diyalog, Rusya için hem Suriye hem de diğer bölgesel konuları tartışmak için en önemli format olmaya devam ediyor.
  • Türkiye, Türk Devletleri Teşkilatı’nın 2040 Stratejisi’ne uygun olarak aralarındaki ilişkilerin geliştirilmesini teşvik etme politikasını sürdürecektir. Bu durum, belirli koşullar altında Rusya’nın bu devletlerle işbirliği projelerinde rekabete yol açabilecektir.
  • Türkiye’deki ekonomik durum, Rusya ile Batı arasındaki gerginliklerin ortasında Rusya ile Türkiye arasındaki ekonomik işbirliğinin artan önemi nedeniyle Rusya’nın dikkatinin odağında kalmaya devam edecek.
  • Türkiye’de kötüleşen bir ekonomik kriz, özellikle Ankara’nın ithal ettiği Rus doğalgazının ödenmesi açısından Rusya için de ekonomik riskler yaratabilir.

Rapordaki konular tabi ki bunlarla sınırlı değil. Oldukça derinlemesine analizler sunan bu metin, Rusya ve dünyanın önümüzdeki yıllarda karşılaşacağı küresel değişimlerin karmaşık ve çok yönlü doğasını vurguluyor. Hem ekonomide hem de uluslararası politikada artan “belirsizlik” haline dikkat çeken Ruslar, kendilerine karşı devam eden yaptırımları, küresel enerji politikasındaki değişiklikleri, artan militarizasyonu ve küresel Güney’de liderlik için yoğun rekabeti ülkeleri için benzersiz bir risk ve fırsat kombinasyonu olarak değerlendiriyorlar.

Metin, bölgesel güçlerin ve iş birliği formatlarının öneminin arttığı “tek kutuplu” bir düzenden “çok kutuplu” bir dünya düzenine geçişe önem veriyor. Nitekim zaten Rusya için bu durum, BRICS, Asya-Pasifik bölgesi ülkeleri ve Küresel Güney ile bağları güçlendirme fırsatlarını ortaya koyuyor.

Rusların dış politikada Orta Doğu ve Post-Sovyet gibi stratejik açıdan önemli bölgelerdeki pozisyonlarını koruduğunu; öte yandan Çin ve Hindistan da dahil olmak üzere ortaklarının çatışan çıkarları arasında denge kurma ihtiyacıyla karşı karşıya olduğunu anlıyoruz.

Bu nedenle ilgili rapor, Rusya için önemli bir ödevi ortaya çıkartıyor; Ruslar, küresel türbülans bağlamında istikrar ve sürdürülebilir kalkınma elde etmek için kaynaklarını ve fırsatları etkili bir şekilde kullanması gerekiyor.

RUSYA

Güney Koreli şirketler Rusya’ya dönmek istiyor

Yayınlanma

The Korea Times‘ın haberine göre, İtalyan Ariston’un ardından Güney Koreli Hyundai, Samsung ve LG gibi büyük şirketler de Rusya pazarına geri dönmeyi değerlendiriyor. LG Moskova’daki fabrikasını kısmen yeniden faaliyete geçirirken, Hyundai ve Samsung durumu yakından takip ediyor ve savaş sonrası döneme hazırlanıyor. Şirketler, yaptırımların kalkması ve Çinli rakiplerin artan pazar payı gibi belirsizliklere rağmen Rusya pazarının önemini vurguluyor.

The Korea Times‘ın haberine göre, İtalyan Ariston’un ardından Hyundai Motor Group, Samsung Electronics ve LG Electronics gibi Güney Koreli büyük şirketler de Rusya pazarına geri dönmeyi değerlendiriyor.

LG Electronics, şirketin Moskova’daki elektrikli ev aletleri fabrikasının kısmen yeniden faaliyete geçtiğini belirtti.

Şirket, bu adımın Ukrayna’daki savaşın başlangıcından beri atıl durumda olan üretim hatlarının bozulmasını önlemek amacıyla atıldığını ve “fabrikada mevcut olan malzemelerin kullanıldığını” ifade etti. Fabrikada çamaşır makinesi ve buzdolabı üretiliyordu.

LG CEO’su Cho Joo-wan ise 25 Mart’ta yaptığı açıklamada, savaşın devam etmesi nedeniyle şirketin hâlâ “temkinli davrandığını” söyledi.

CEO Cho, “Yaptırımlar [Rusya’ya yönelik] kaldırıldığında faaliyete yeniden başlayabileceğimiz için durumu dikkatle takip ediyoruz,” ifadesini kullandı.

Hyundai Motor Group da durumu takip ediyor ve savaş sonrası Rusya pazarına girme senaryosunu değerlendiriyor.

Şirket, “Henüz karar alınmadı ve şirket durumun gelişimini dikkatle izliyor,” dedi.

The Korea Times‘ın yazdığına göre Hyundai Motor’un iştirakleri Kia, Hyundai Mobis ve Hyundai Steel’in yakın zamanda Rusya’da iş ilanı vermesi, şirketin Rusya pazarına geri dönme “ihtimalinin yüksek” olduğunu gösteriyor.

Hyundai ve Kia, savaş öncesinde ülkede lider otomobil markalarıydı.

Fakat grup, Aralık 2023’te St. Petersburg’daki fabrikasını 10 bin ruble gibi sembolik bir fiyata satarken, iki yıl içinde geri satın alma opsiyonunu da anlaşmaya eklemişti.

Bu nedenle, şirketin Rusya’daki fabrikasının faaliyetlerini yeniden başlatma kararını bu yıl sonuna kadar vermesi gerekiyor.

Samsung Electronics, 2022 yılında Kaluga’daki fabrikasının faaliyetlerini askıya almıştı.

Bu fabrikada yılda 1 milyon adet televizyon, monitör ve çamaşır makinesi üretiliyordu.

Şirket, paralel ithalat yoluyla ülkedeki satış noktalarını desteklemeye devam etti ancak Rusya Federasyonu’nda üretim yapmadı ve savaşın başlamasının ardından bazı üretim hatlarını yerli şirketlere kiraladı.

Şubat ayında Kommersant gazetesi, Samsung’un pazarlama harcamalarının yıl başından bu yana yıllık bazda yüzde 30 arttığını yazmıştı.

Korea Times‘a konuşan adı açıklanmayan bir holding temsilcisi, Rusya’nın Koreli şirketler için hâlâ büyük önem taşıdığını dile getirdi.

Temsilci, savaş sona erdiğinde “işleri yeniden başlatmak için muhtemelen her türlü çabanın gösterileceğini” ifade etti.

Ancak temsilci, Rusya Federasyonu’na yönelik hangi yaptırımların kaldırılabileceğinin ve “Koreli firmaların Çinli şirketlerin genişlettiği pazar payını nasıl geri kazanabileceğinin” henüz belli olmadığını da sözlerine ekledi.

Güney Kore Dışişleri Bakanlığı verilerine göre, ülkenin Rusya ile ikili ticaret hacmi 2021’de 29,9 milyar dolara ulaşmıştı.

Rusya Federasyonu o dönemde Güney Kore’nin en büyük 12. ihracat pazarı konumundaydı.

İtalyan ev aletleri üreticisi Ariston, geçtiğimiz günlerde Batılı şirketler arasında Rusya’ya geri döneceğini açıklayan ilk şirket olmuştu.

Şirket, Rusya’daki iştiraki Ariston Thermo Rus’un kontrolünü yeniden ele aldığını duyurmuştu.

Ariston, Rusya Federasyonu’ndaki faaliyetlerine mevcut yaptırımlara uyarak devam edeceğini vurguladı.

Kaç Batılı şirket Rusya’yı terk etti?

Okumaya Devam Et

RUSYA

Rusya, Elon Musk’a Mars görevi için küçük boyutlu nükleer santral teklif etti

Yayınlanma

Rusya Doğrudan Yatırım Fonu (RDIF) Başkanı Kirill Dmitriyev, milyarder Elon Musk’ın planladığı Mars görevi için Rusya’nın küçük boyutlu nükleer santral kullanımını önerebileceğini belirtti. Dmitriyev, Rusya’nın Mars görevi için sunabileceği gelişmiş teknolojik kabiliyetler olduğunu vurguladı ve Roskosmos ile Rosatom’un Musk ile çalışmaya ilgi duyduğunu ifade etti.

Rusya Doğrudan Yatırım Fonu (RDIF) Başkanı Kirill Dmitriyev, basın mensuplarına yaptığı açıklamada, Rusya’nın Amerikalı milyarder Elon Musk’ın planladığı Mars görevi için küçük boyutlu nükleer santral kullanımını önerebileceğini söyledi.

RIA Novosti ajansının haberine göre Dmitriyev, “Rusya, Mars görevi için küçük boyutlu nükleer santral ve diğer gelişmiş teknolojik imkanları sunabilir,” ifadesini kullandı.

Dmitriyev, nükleer santralin kullanımına ilişkin ayrıntı vermedi.

Bir yıl önce, Roskosmos’un eski başkanı Yuriy Borisov, Rusya ve Çin’in 2033-2035 yıllarında Ay’a nükleer güç ünitesi teslim etme ve kurma konusunda ortak projeyi görüştüklerini bildirmişti.

Rusya Devlet Başkanı tarafından Rusya ile ABD temaslarının yeniden kurulması sürecinde uluslararası işbirliği özel temsilcisi olarak atanan Dmitriyev, geçen haftalarda Roskosmos ve Rosatom’un özel Amerikan şirketi SpaceX’in başkanı Musk ile ortak çalışma konusundaki ilgisinden daha önce bahsetmişti.

RDIF başkanına göre, Rus şirketleri “Mars uçuşu da dahil olmak üzere yardımcı olabilirler”. Dmitriyev ayrıca yakın zamanda Musk ile olası görüşmelerin yapılacağını da duyurmuştu.

SpaceX’in kurucusu Musk, 2024 seçimlerinde Donald Trump’ın en büyük sponsorlarından biriydi ve Beyaz Saray’da başkanın en yakın danışmanlarından biri oldu.

Musk, mart ayında yaptığı açıklamada, Starship uzay gemisinin gelecek yılın sonunda Optimus adlı insansı robotla birlikte Mars’a gideceğini duyurdu.

Ayrıca Musk, 2029 gibi erken bir tarihte Kızıl Gezegen’e insan indirme olasılığını dışlamadığını, ancak bunun için 2031 yılını daha olası gördüğünü belirtti.

Daha önce X platformunda Musk’ın bir gönderisine Rusya ile ortak Mars görevi önerisiyle yanıt veren Dmitriyev, “Mars görevi için Rusya’nın sunabileceği çok şey olduğuna inanıyoruz, zira uygulanabilir olduğunu düşündüğüm bazı nükleer teknolojilere sahibiz,” dedi.

Moskova’nın Ukrayna’da askeri operasyon başlatmasının ardından ekonomik bağların çoğunun kopmasına rağmen, Rusya ve ABD uzay alanındaki işbirliğini sürdürüyor.

Özellikle Roskosmos ve NASA, Uluslararası Uzay İstasyonu’na (UUİ) yönelik çapraz uçuş anlaşmasını birkaç kez uzattı; son uzatma 2026 yılına kadar geçerli olacak.

Avrupa Uzay Ajansı’nın (ESA) ortak ExoMars gezegen araştırma projesinden çekilmesi ve Rus iniş platformu ile Avrupa yapımı gezgini taşıması planlanan görevin gerçekleşmemesi üzerine Rusya, 2022 yılında kendi Mars görevi üzerinde çalışmaya başlayacağını duyurdu.

Rusya’dan Elon Musk’a Mars’a ortak sefer teklifi

Okumaya Devam Et

RUSYA

Putin: Arktik’te işbirliğine hazırız

Yayınlanma

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Murmansk’taki Uluslararası Arktik Forumu’nda yaptığı konuşmada, ülkesinin Arktik’te hem dost hem de Batılı ülkelerle işbirliğine hazır olduğunu belirtti. Putin, Arktik Konseyi’nin zayıfladığını ifade ederken, NATO’nun bölgedeki artan faaliyetlerinden duyduğu endişeyi dile getirdi.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 27 Mart’ta Murmansk’ta düzenlenen Uluslararası Arktik Forumu’nun genel kurul toplantısında yaptığı konuşmada, Rusya’nın Arktik’te hem dost ülkelerle hem de ilgi göstermeleri halinde Batılı ülkelerle işbirliğine hazır olduğunu belirtti.

Putin, Arktik’teki uluslararası etkileşimin şu anda en iyi dönemini yaşamadığını kaydetti.

Devlet Başkanı, daha önce işbirliği için Arktik Konseyi’nin kurulduğunu ancak bu mekanizmanın “bugün zayıfladığını” söyledi.

Putin, “Böyle durumlarda dedikleri gibi: İstemiyorsanız, siz bilirsiniz,” diye ekledi.

Vedomosti gazetesinin aktardığına göre Putin, ABD Başkanı Donald Trump’ın Grönland’ı Danimarka’dan satın alma fikrine de değindi.

Putin’e göre, “bu yalnızca ilk bakışta şaşırtıcı görünebilir”. Bunun sıra dışı konuşmalar olduğunu düşünmenin yanlış olduğunu belirten Putin, “Aslında ABD’nin bu tür planları 19. yüzyılın 60’lı yıllarında ortaya çıkmıştı. O zamanlar Amerikan yönetimi Grönland ve İzlanda’yı ilhak etme olasılığını değerlendiriyordu, ancak bu fikir o dönemde Kongre’den destek görmedi,” dedi.

Putin, daha sonra İkinci Dünya Savaşı sırasında ABD’nin adada askeri üsler kurması ve savaşın bitiminden sonra Danimarka’ya Grönland’ı satın alma teklifinde bulunması da dahil olmak üzere konunun tarihçesini anlattı.

Devlet Başkanı’na göre, bu konu genel olarak iki ülke arasındaki ilişkilere dair ve Rusya’yı ilgilendirmiyor, ancak “bizi elbette endişelendiren tek gerçek, NATO ülkelerinin genel olarak Uzak Kuzey’i giderek daha fazla olası çatışmalar için bir sıçrama tahtası olarak belirlemesi ve bu koşullarda asker kullanımını tatbik etmesi”.

Bunun yanı sıra Putin, Rusya’nın Arktik’te kimseyi tehdit etmediğini ancak bir müdahale hattı oluşturduğunu söyledi.

Putin, Arktik bölgesinin Rusya topraklarının dörtte birinden fazlasını oluşturduğunu, burada yaklaşık 2,5 milyon Rusya vatandaşının yaşadığını, ülkenin GSYİH’sinin yüzde 7’sinin ve ihracatının yaklaşık yüzde 11’inin buradan sağlandığını sıraladı.

Devlet Başkanı, son 10 yılda Kuzey Deniz Yolu’ndaki kargo akışının on kat arttığını belirtti: 2014’te 4 milyon ton iken 2024’te bu rakam yaklaşık 38 milyon tona ulaştı. 2030 yılına kadar kargo akışının 70-100 milyon tona ulaşması bekleniyor.

Putin, ana görevlerin, Kuzey Deniz Yolu’nu St. Petersburg’dan Murmansk üzerinden Vladivostok’a uzanacak Trans-Arktik Ulaşım Koridoru’nun kilit bir bölümü haline getirmekle ilgili olduğunu söyledi.

Putin’e göre, bu güzergâh “dünya sanayi, tarım, enerji merkezlerini ve tüketici pazarlarını daha kısa, güvenli ve ekonomik olarak kârlı bir güzergâhla birbirine bağlamalıdır”.

Putin, Trans-Arktik Koridoru’nun geliştirilmesi için birkaç görev belirledi. Rusya’nın şu anda dünyanın en büyük buzkıran filosuna sahip olduğunu kaydeden Putin, bu pozisyonları güçlendirmek ve şu anda yalnızca Rusya’da bulunan nükleer olanlar da dahil olmak üzere yeni nesil buzkıranları hizmete sokmak gerektiğini vurguladı.

Putin, “Bunlardan dördü -en yeni 22220 serisi- halihazırda Arktik’te görev yapıyor. Bu seriden üç atomlu buzkıran daha inşa ediliyor -Çukotka, Leningrad ve Stalingrad- ayrıca süper güçlü 120 megavatlık Rossiya buzkıranı da yapılıyor,” diye konuştu.

Putin ayrıca, Rusya’nın Arktik’te taşımacılığı sağlayacak kargo ve acil durum kurtarma gemileri de dahil olmak üzere kendi ticaret filosuna ihtiyacı olduğunu belirtti.

Mevcut kapasitenin bunun için yetersiz olduğunu kaydeden Putin, “Tüm yönlerde hareket etmek; hazır gemileri satın almak ve sipariş etmek, dünya üreticileriyle işbirliği kurmak ve genel olarak tüm Rus gemi inşa sistemini önümüzdeki stratejik görevlere göre inşa etmek gerekiyor,” dedi.

Hükümetin ise Rus gemi inşa ve onarım işletmelerini desteklemesi, tersane inşaatı konusunu çalışması gerektiğini ifade etti.

Diğer yandan Putin, Rusya’da Arktik üzerinden yük taşımacılığı yapacak yerli operatörler için koşullar yaratılması gerektiğini ve Rusya’nın burada ortak girişimler kurmaya hazır olduğunu söyledi.

Putin, “Uluslararası lojistik operatörleri bu tür şirketlere sadece sermaye ve teknolojiyle değil, aynı zamanda ticaret gemileri filolarının bir kısmıyla da kârlı bir şekilde yatırım yapabilir,” değerlendirmesini yaptı.

Rusya’nın kuzey limanlarının kapasitesini ve cirosunu artıracağını belirten Putin, Belarus, Çin, BAE ve diğer ülkelerin Arktik’in ulaşım altyapısının geliştirilmesine ilgi gösterdiğini de sözlerine ekledi.

Trans-Arktik Koridoru çerçevesinde çok modlu merkezler oluşturulacağını ifade eden Putin, hükümete Arktik’teki deniz limanlarının kapasitesini genişletme planlarını belirleme ve yenilerinin nerede ortaya çıkması gerektiğini tespit etme talimatı verdi.

Putin, Rusya’nın Arktik Demiryolu Poligonu geliştirme projesini de uygulayacağını söyledi: “Bugün RJD’nin (Rusya Demiryolları) gelişimi meselesini biliyoruz… Ancak bunun hakkında -şimdi söylediğim şey hakkında, Kuzey Demiryolu’nun geliştirilmesi hakkında- şimdiden düşünmek gerekiyor.”

ABD ve Rusya, Arktik’te işbirliği arayışında

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English