Bizi Takip Edin

RUSYA

Rusya’da başkanlık seçimleri: Batı’nın adayı Boris Nadejin’e bakış

Yayınlanma

Rusya’da devlet başkanlığı seçimleri yaklaşırken Moskova’nın Ukrayna’daki savaşta aldığı tutumu eleştiren eski Donetsk Halk Cumhuriyeti (DHC) Savunma Bakanı İgor Strelkov dört yıl hapis cezası aldı ve Levıy Front (Sol Cephe) lideri Sergeye Udaltsov da ‘terör propagandası’ suçlamasıyla tutuklu yargılanıyor.

Son haftalarda, Batı taraftarı siyasi faaliyetlerinin yanı sıra televizyon programlarında liberal maskotu oynamasıyla tanınan Boris Nadejin de seçimlere adaylığını açıkladı. Nadejin’in şu anda seçimleri kazanmasına dair bir beklenti olmasa da rolünün bambaşka olduğu görülebilir.

Seçimler her daim bir ülkedeki durumu sorgulamak ve izlenen politikalar üzerinde düşünmek için bir fırsat. Değişim talebinin içeriden gelmemesi, yani Ukrayna’daki savaşın ve yaptırımların bir şekilde rejim değişikliğine vesile olmaması nedeniyle Nadejin gibi bir ismin sahaya sürülmesi tesadüf olmadı. Bu bağlamda, Rusya’daki devlet başkanlığı seçimleri gerçek bir jeopolitik kavga alanına dönüşüyor.

Topraklarının tamamında savaş durumu süren, devlet kurumları hem siyasi hem de kurumsal olarak işlevsizleşen ve genel seferberlik kapsamında seçimleri süresiz olarak erteleyen Ukrayna’nın aksine Rusya, kurumsal devamlılık kartını oynamak zorunda. Bu nedenle, herkes objektif olarak halkın çoğunluğunun desteğine sahip olan Vladimir Putin’in kazanmasını beklese bile, seçimler planlandığı gibi mart ayında yapılacak.

Ancak çoğunluk bütünlük anlamına gelmez, dolayısıyla açık bir kapı mevcut. Aynı ideolojik paradigma (egemenliğin güçlendirilmesi ve ulusal çıkarların savunulması) içinde farklı bir siyasi rota önerenlerin iç siyasi tartışmanın bir parçası olması son derece normal.

Fakat bu ideolojik muhalefetin adayı daha yeni ortaya çıktı. Boris Nadejin, kampanya ekibinde eski tüfek liberalleri bir araya getiriyor. Bunlar arasında eski Yabloko ve PARNAS üyeleri de var. Kendisi de bu Atlantikçi liberal hareketten geldiği için bu zor değil. Bolotnaya protesto hareketinin ardından, yıllar boyunca çeşitli gösterileri aktif olarak destekleyen bu hareketin bir kısmını bir araya getirmek için kurulan parlamento dışı ‘Yurttaş İnisiyatifi’ partisi adına seçimlere katılıyor.

Nadejin’in liberal SPS partisi adına parlamento üyesi olduğunu ve partinin dağılmasından sonra geriye kalanların bu Yurttaş İnisiyatifi’ne katıldığı da hatırlatılmalı.

Mihail Hodorkovskiy’den Nadejin’e destek

Nadejin’in adaylığı, Londra’da ikamet eden sürgün Rus oligarklardan destek alana kadar adaylığı medyada pek yer etmemişti. Seçim kampanyası, vergi kaçırma ve dolandırıcılıktan hüküm giyen Mihail Hodorkovskiy insanları Nadejin’e oy vermeye çağırdığında resmen başlamış oldu.

Programının basit olduğunu söylemek gerekir; sadece ‘barış’ maddesi öne çıkıyor. Zafer anlamında bir barış mı ya da yenilgi anlamında da mı, bunun pek bir netliği yok. Batı propagandasının Rusya’daki sistematik baskıya ilişkin iddialarının ötesinde, toplumun Ukrayna’ya dönük askeri müdahaleyi desteklemeyen bir kesimi olduğu açık olduğundan, bu seçmen kitlesini birleştirmeye çalışmak, siyasi olarak ve medyada görünür kılmak, gelecek için potansiyel bir güç olarak pekiştirmek amaçlanıyor. Bu uzun vadeli bir oyun.

Açıkça görülüyor ki Nadejin’in zafer tarifi ikinciye uyuyor. Kısmi seferberliğin sona erdirilmesini, çatışmalara son verilmesini, Kırım’ın ve yeni toprakların Rusya’ya ait olup olmadığı sorusunun yeniden müzakere masasına yatırılmasını ve Güney Osetya ve Abhazya sorununu ‘çözerek’ başta Gürcistan olmak üzere komşularıyla ‘iyi ilişkilerin’ yeniden tesis edilmesini öneriyor.

Kısacası Nadejin, Sovyetler Birliği’nin çöküşünden bu yana Batı’nın dışarıdan yapamadığını içeriden siyasi olarak başarma iddiasında. Batı medyasında da son derece popüler.

Yeltsin formulü yeniden

Şu anda Rusya’nın çeşitli federe birimlerinde resmi aday olabilmesi için gereken 100 bin imzayı toplama sürecinde ve bunu başarma şansı çok yüksek, zira makine onun için çalışıyor. Sadece muhalif örgütlenmeler ve onların seçim listeleri söz konusu değil. Örneğin Tataristan’da, Yeltsin’in büyük yerel kurumsal özerklik vaadiyle oblastı parçalama mantığını benimsiyor. Ve elbette kampanya ekibi Tataristan liderinin eşinin otelinde kalıyor ve federal düzenin yeniden tesis edilmesinin çok zor olduğu bu federe cumhuriyette Tataristan Cumhurbaşkanı unvanını geri getirmeyi vaat ediyor: “Oblastlara daha fazla özgürlük tanımamız gerekiyor. Sadece cumhuriyetlere değil, oblastlara da.”

Boris Yeltsin’in tekniğini benimseyen, Atlantikçi çıkarları aynı hararetle savunan, çatılardan ‘iliklerine kadar vatansever’ olduğunu haykıran (bugünlerde herkes gibi) Nadejin, sadece dış destekten değil, aynı zamanda Rusya’nın küreselci klanlarının halihazırda koltuklarını korumasından da istifade ediyor. Fakat seçim yöneticilerinin hafızalarının kıt olduğu da bir gerçek; siyasi vizyon geliştirmek için biraz daha fazla siyasi kültür gerekiyor.

Nadejin’in zafer kazanmasını bekleyen yok. Amaç başka; ülkenin egemenliğini sorguladığı için bugün kabul edilemez olan bir söylemi meşrulaştırmak. Hodorkovskiy’in söylediği de o: “Boris Nadejin’e imzanızı verin. Nadejin adayınız olmasa bile, savaş karşıtı duruşunuzu ifade etmek için bir haftadan az zamanınız var. 2013 yılında Aleksey Navalnıy’a oy vermek için hapishaneden aramıştım. Kazanamayacağını biliyordum ama bu, yozlaşmış hükümete karşı ve değişimden yana olduğumu yüksek sesle ve net bir şekilde ifade etmek için bir fırsattı.”

RBK ve Kommersant gibi son iki yılda hizaya gelen liberal Rus mecraları da kendi adayları gibi görünen Nadejin’in adaylığının resmen tescil edilebilmesi için imza vermek üzere bekleyen uzun kuyrukları haber yapıyor. Kısacası, Kremlin’e karşı çıkan, cesaretle başını kaldıran ve Rusya sokaklarında özgür ve güzel bir şekilde kendini dayatan bir kalabalık imajını yayıyorlar.

Örneğin Tataristan’da onu görmeye gelen 300 kişilik bir ‘kalabalık’ ya da St. Petersburg’da insanların Nadejin’e imza vermek için bir buçuk saat kuyrukta beklediğini iddia eden haberlere rastlamak mümkün.

Adaylığı eğer tescil edilmezse, her zaman olduğu gibi seçimlere hile karıştırıldığı yönünde çığlıklar yükselecektir. Aksi yaşanırsa, her halükârda özgür bir seçim kazanma şansı olmayacaktır. Liberallerin seçim potansiyeli hala çok düşük ve toplumun bir kısmı askeri müdahaleyi desteklemese bile, bu onların ülkeyi Batı’ya satmak istedikleri anlamına gelmiyor. Öte yandan, aday olması televizyonda tartışmalara katılacak. Dolayısıyla, Kırım’ın ve yeni toprakların Rusya’ya ait olup olmadığını sorguladığı, ülkenin Batı ile ilişkileri ‘normalleştirmesini’ ve yaptırımları kaldırmak için teslim olmasını teklif eden ifadeler hiç olmadığı kadar rahat dile getirilecek.

Bu durum bir azınlığı tatmin etse de geniş gibi bir kesim, Strelkov gibileri kendilerini sanık sandalyesinde bulurken, sürgündeki oligarklar tarafından desteklenen bir ismin bu söylemi nasıl bu kadar rahat dile getirmesini anlamakta zorlanacaktır. Nadejin’in adaylığı Rusya’daki siyasi durumla ilgili kafa karışıklığını özetliyor; otuz yıllık hafıza formatlamasından sonra gerçek bir ideolojik seçim yapma isteksizliği/yetersizliği böyle bir çıkmazı da beraberinde getirdi.

Seçimlerin hileli olup olmadığına kim karar veriyor?

Bu konuda 2021’deki Duma seçimlerinde yaşananlara da değinmek kötü olmaz. Çoğu bölge ülkesinde seçim süreçlerine AGİT nezaret ediyor. Nitekim bir süredir tarafsız bir mekanizma olarak varlık göstermiyor.

Batılı üye devletlerin çoğunluğunun AGİT’i kendi ajandaları uyarınca kullandığı mesnetsiz bir iddia değil, somut olaylarla ispat edilebilir.

Örneğin, AGİT veya daha doğrusu AGİT’in seçim gözleminden sorumlu kurumu Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Bürosu (ODIHR), 2020 seçimlerinde Belarus’a gözlemci göndermeyi reddetti.

Ancak yine de AGİT, geçen yılın kasım ayında seçimlerin tanınmamasını talep etti. Bunu söylerken de Batı tarafından finanse edilen Golos adlı STK’nın gözlemcilerine işaret etti.

AGİT’in ne kadar taraflı olduğunun bir başka örneği de Ukrayna’ydı. Donbass’taki çatışmalarda AGİT gözlemcileri, yine geçen yılın kasım ayında Kiev yönetiminin karşılıklı ateşkes ihlallerinde meydana gelen can kayıplarının dörtte üçünden sorumlu olduğunu belirten bir rapor yayımladı. Fakat raporun ardından, ihlallere son verilmesine dönük bir çağrı ya da kınama mesajı gelmedi.

ODIHR, tıpkı Belarus’ta olduğu gibi Rusya’daki Duma seçimlerine de gözlemci göndermeme yönündeki kararının gerekçesini sudan sebeplere dayandırdı.

Daha önce Golos örgütü, Belarus seçimlerinin hileli olduğunu iddia eden bir rapor hazırlamıştı. Batılı politikacılar ve medya, Devlet Başkanı Aleksandr Lulaşenko’nun galibiyetini bu nedenle tanımamıştı ve o zamandan beri Svetlana Tihanovskaya’nın mağlup olduğuna dayanak olarak Golos’un raporu gösteriliyor. Golos’un raporunda sadece, Lukaşenko’nun yüzde 80 değil, yaklaşık yüzde 60’lık bir oy oranına eriştiği bilgisi yer alıyor.

Golos ve ODIHR arasında bir eşgüdüm olduğuna dair kanıtlar da var. İnternette gerçekliği tartışılmayan ve çokça paylaşılan bir video dolaşıma girdi. Şuradaki video, Golos’un düzenlediği bir seminerde gizlice çekilmişti.

Videoda konuşmacının arkasında, ODIHR logosunun bulunduğu bir powepoint sunusu göze çarpıyor ve konuşmacı şunu ifade ediyor: “Bu seçimin gayrimeşru olduğunu göstermenin görevimiz olduğunu hatırlatmak istiyorum.”

Son derece dürüst. Golos’a, seçim gözlemi ile ilgili değil, seçimleri itibarsızlaştırma görevi verildi, bunu söylüyor ve şöyle devam ediyor: “Bunu nasıl yapacağız? Analistlerimiz, önceki seçimlerde olduğu kadar çok ihlal kaydedemeyeceğimizi söylüyor. Fakat bir planımız var: Bu eğitimin sonunda her birinize talimatlar içeren birer broşür verilecek. Her birinizin sandıklardan atılması için gerekli koşulları yaratacağız.”

Burada göz çarpan, Rusya seçimlerinin tahrif edilmeyeceğinden Batı’nın da emin olması. Muhtemelen daha fazlası da gelecekti ama kadın, bir süre sonra kayda alındığını fark ediyor ve çekimi yapan şahıstan kamerayı kapatmasını istiyor. ODIHR, açıklamada Golos’un, kendi logolarını bilgileri dışında kullandığını iddia ediyor. Söz konusu olan bir aile şirketi değil, uluslararası bir kurum; böyle bir durumda kınama mesajı beklenirdi ama gelmedi.

RUSYA

Rusya’da ‘çocuksuz yaşam tarzını teşvik eden propagandaya’ yasak

Yayınlanma

Rusya, çocuksuz yaşam tarzını teşvik eden içeriklerin medyada yer almasını yasaklayan bir yasa çıkardı. Yasa, nüfus düşüşünü önlemeyi ve geleneksel aile değerlerini korumayı hedefliyor.

Rusya, ülkenin “felaket” boyutundaki demografik gerilemesine karşı tüm medyada çocuksuz yaşam tarzını teşvik eden içeriklere yasak getirdi. Söz konusu yasa, alt parlamento kanadı Duma’da kabul edildi.

Film, televizyon, reklam ve sosyal medyada doğum karşıtı mesajları içeren bu tür içeriklere yönelik yasak kapsamında, kuralları ihlal edenlere 420 bin rubleye kadar para cezası uygulanacak.

Devlet görevlileri ise ihlal durumunda bu cezanın iki katıyla karşılaşacak.

TASS ajansının aktardığına göre yasanın kabul edilmesinin ardından Duma Başkanı Vyaçeslav Volodin, “Yeni nesil Rusların geleneksel aile değerlerine odaklanarak büyümeleri için her türlü önlemi almak zorundayız,” açıklamasında bulundu.

Yasa ayrıca, transseksüel ideolojinin etkin olduğu ülkelerde yaşayan kişilerin, Rusya vatandaşı çocukları evlat edinmesini de kısıtlıyor.

Cinsiyet değişikliğinin yasal olduğu ülkelerde tıbbi müdahale veya resmî belgelerin değiştirilmesi yoluyla cinsiyetini değiştirmiş ebeveynler, artık Rusya vatandaşı çocukları evlat edinemeyecek.

Volodin, “Rus çocukların yurt dışına evlat verilmesi durumunda cinsiyet değişikliğine yönelik her türlü müdahaleyi engellemek büyük önem taşıyor,” ifadelerini kullandı.

Daha önce Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, Rusya’nın demografik sorunlarını hükümetin en üst düzeyinde ele alınması gereken “felaket” bir durum olarak nitelendirmişti.

Rusya’nın doğum oranı şu anda yalnızca 1,49 düzeyinde ve bu oran, kadın başına 2,1 olması gereken nüfus yenileme seviyesinin oldukça altında. Birleşmiş Milletler (BM), önümüzdeki 50 yıl içinde nüfusun yüzde 17 oranında düşeceğini tahmin ediyor.

Rusya’da doğum oranı son 25 yılın en düşük seviyesine gerilemiş durumda.

BM’den Rusya’nın demografi sorununa dair karamsar tahmin

Okumaya Devam Et

RUSYA

Milyarderlerden Rusya Merkez Bankası’na ‘özel döviz kuru’ çağrısı

Yayınlanma

Rusya Sanayiciler ve Girişimciler Birliği, rubledeki dalgalanmaların ekonomik istikrarı tehdit ettiğini belirterek Merkez Bankası’ndan büyük şirketlere “özel döviz kurları” belirlemesini talep etti. Bu girişim, SSCB dönemindeki çoklu döviz kuru sistemine benzer bir uygulamayı yeniden gündeme taşıyor.

Rusya Sanayiciler ve Girişimciler Birliği (RSPP), dalgalı kur politikasının sona erdirilerek büyük dış ticaret şirketlerine özel döviz kurları sağlanması gerektiğini savundu.

Forbes listesinde yer alan milyarderlerin de yönetim kurulunda bulunduğu, ülkenin en büyük iş dünyası örgütü olan RSPP, bu öneriyi resmi olarak Merkez Bankası’na iletti.

RSPP’ye göre, Rus bankaları ve Moskova Borsası’na uygulanan yaptırımlar nedeniyle dalgalı kur politikası “geçerliliğini yitirdi” ve döviz kurlarındaki sert dalgalanmalar ekonomiyi zor duruma sokuyor: Savaşın ilk günlerinde dolar 120 rubleye kadar yükselirken, kısa süre sonra 50 rubleye geriledi, 2023 yazında tekrar 100 rubleye çıktı, ardından 85’e düştü ve şimdi yeniden 100 ruble sınırına yaklaşıyor.

Vedomosti gazetesinin aktardığına göre RSPP, bu ani değişimlerin rublenin “cazibesini azalttığını” belirterek, Merkez Bankası’nın “dış ticari faaliyet katılımcıları için döviz kuru hedeflemesi” gerektiğini ifade etti.

Merkez Bankası yaptırımlar nedeniyle dolar ve avro üzerinden işlem yapamıyor. Bu nedenle RSPP, döviz kurlarını düzenlemek için uluslararası döviz erişimi olan bankaların sürece dahil edilmesi gerektiğini kaydetti.

Bu adımın piyasadaki arz-talep dalgalanmalarını yumuşatacağı düşünülüyor.

Ekonomist Sergey Hestanov, gazeteye verdiği demeçte söz konusu uygulamanın Sovyetler Birliği’nde kullanılan bir yöntem olduğunu ve günümüzde İran gibi bazı ülkelerde örneklerinin bulunduğunu anımsattı.

Örneğin Venezuela’da devletle yakın ilişkileri olan şirketler, karaborsa fiyatının 5 ila 50 kat altında dolar temin edebiliyor.

Hestanov’a göre, “bu tür bir sistemde bazı şirketlerin daha avantajlı döviz kurlarına ayrıcalıklı erişimi” kaçınılmaz olarak iktisadi çelişkileri derinleştirebilir. Bu nedenle uzman, “kritik ithalatla ilgili acil sorunlar” olmadığı sürece RSPP’nin önerisinin başarı şansı görmediğini ifade etti.

BKS World of Investments baş ekonomisti İlya Fedorov ise, Merkez Bankası’nın döviz rezervleriyle ruble kurunu kontrol etme imkânının sınırlı olduğuna dikkat çekti.

Her ne kadar Merkez Bankası 631 milyar dolarlık altın ve döviz rezervine sahip olduğunu açıklasa da bu miktarın neredeyse yarısı -yaklaşık 300 milyar dolar- Batı ülkelerinde bloke edilmiş durumda.

Kalan rezervlerin üçte ikisi de (208 milyar dolar) likit olmayan altın olarak bulunuyor ve Merkez Bankası’nın Çin yuanı cinsinden elinde yalnızca 100 milyar dolar değerinde gerçek döviz rezervi mevcut.

Rusya Merkez Bankası, faiz oranını yüzde 21’e yükseltti

Okumaya Devam Et

RUSYA

Rus milyarderler Trump dönemine hazırlanıyor

Yayınlanma

Rus iş dünyasının önde gelen isimleri, hükümetin Rusya ekonomisi için öngördüğü iyimser büyüme tahminlerini gerçekçi bulmadıklarını ve Donald Trump’ın ABD Başkanı olarak Rusya’ya uygulanan yaptırımları kaldırmasını beklemediklerini öne sürdü.

Bloomberg, büyük ölçekli Rus şirketlerini yöneten milyarderler ve iş insanları ile yapılan görüşmeler sonucunda bu yönde bir habere yer verdi.

Hükümetin planına göre, Rusya ekonomisi bu yıl yüzde 3,9 oranında büyüyecek (2023’teki yüzde 3,6 büyüme sonrasında). Büyüme oranı 2025’te hafif bir düşüşle yüzde 2,5’e gerileyecek, ardından tekrar artacak: 2026’da yüzde 2,6, 2027’de yüzde 2,8, 2028-2030 yılları arasında ise yıllık ortalama yüzde 3 seviyesinde olacak.

Ancak Bloomberg‘in haberine göre, Rusya’nın en zengin sermayedarları bu büyüme rakamlarının ulaşılabilir olduğuna inanmıyor.

Milyarderler, ülke ekonomisinin zor bir dönemden geçtiğini ve Batılı şirketlerin ülkeden ayrılmasının özellikle makine ve teknoloji sektörlerinde üretim tabanını zayıflattığını düşünüyor.

İthal ikame süreçleri yavaş ilerlerken, yüz binlerce kişinin askere alınması iş gücü açığını artırarak durumu daha da kötüleştirdi.

Habere göre, Trump’ın 24 saat içinde bir “anlaşma” sözü vermesine rağmen milyarderlerin çoğu savaşın yakın zamanda sona ereceğinden şüpheli.

Ayrıca, Rusya’nın yaptırımların kalkacağına dair beklenti taşımadığı ve dünya çapında en fazla yaptırım uygulanan ülke olarak İran ve Kuzey Kore’yi geçtiği belirtildi.

Stockholm School of Economics uzmanları, kısa vadede Rusya ekonomisinin “mutlak bir çöküş” riski altında olmadığını, ancak “orta ve uzun vadede görünümün karamsar” olduğunu iddia etti.

Uluslararası Para Fonu ise önümüzdeki yılın başında Rusya’nın GSYİH büyüme oranının üç kat yavaşlayarak yüzde 1,3’e düşeceğini ve on yılın sonunda yıllık yüzde 1 seviyesine kadar gerileyeceğini öngörüyor.

Rusya Merkez Bankası’nın tahminlerine göre ise ekonomi 2025’te sadece yüzde 0,5 ila 1 oranında büyüme gösterecek ve özel tüketim ile yatırım artışı sıfırlanabilir.

Yaptırımlar nedeniyle petrol dışındaki diğer önemli kaynak bazlı sektörler zorlanmaya başladı. Gazprom çeyrek yüzyıldan bu yana ilk kez zarar ederken, kömür şirketleri ihracatta ciddi bir düşüş yaşadı.

İş dünyasının yeni karşılaştığı bir başka sorun ise Merkez Bankası’nın faiz oranlarını ekonominin 20 yıldan uzun süredir görmediği bir seviyeye çıkarması oldu.

Milyarderler Oleg Deripaska ve Aleksey Mordaşov, Merkez Bankası’nı bu konuda kamuya açık bir şekilde eleştirirken, diğer sermayedarlar Merkez Bankası Başkanı Elvira Nabiullina’nın, büyük savunma harcamaları karşısında enflasyonu dizginlemek için yeterli araçlara sahip olmadığını ifade etti.

Bloomberg’e konuşan milyarderlerden biri, hükümetin savaşı “özel bir askeri harekât” olarak değil, savaş olarak kabul etmesi durumunda, yüksek enflasyonu halka anlatmanın daha kolay olabileceğini savundu.

Rusya’nın neoliberal elitleri savaştan etkilendi mi?

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English