Bizi Takip Edin

AVRUPA

Sahra Wagenknecht: Ülkemizin siyasetçileri, Rusya’yı mahvetmek istiyorlar

Yayınlanma

Sevgili dostlar, sevgili barış dostları, hepinizin bugün burada olmasından dolayı çok mutluyum ve binlerce kişinin de mitingimizi çeşitli canlı yayınlardan takip ettiğini biliyorum. Sanırım bugün ne kadar kalabalık olduğumuz görülebilir ve bundan sonra da sesimiz, görmezden gelinemeyecek kadar gür çıkacak. Çünkü sevgili dostlar, biz yalnızca kalabalık değiliz. Biz şimdi örgütlenmeye de başlıyoruz. Çünkü, Almanya’nın yeniden gerçekten güçlü olan bir barış hareketine ihtiyacı var.

Alice Schwarzer ve ilk 69 imzacımızla birlikte ‘Barış için Manifesto’yu yayınladığımızda neler olduğunu hepiniz takip ettiniz. Alman siyasetinin ve medyasının bir kısmında gerçek bir histeri patlak verdi. Neyle suçlanmadık ki? Biz ve manifestomuzu imzalayan 600 binden fazla kişi neyle suçlanmadık ki? Bizler alaycı, vicdansız, ahlaksız ve Putin’in yardakçıları olduk hatta biz, muhtemelen Putin’den ödeme alıyoruz. Tüm bu suçlamalara rağmen caymadılar. Manifestomuzu imzaladılar ve her geçen gün daha fazla imzalanıyor. Ve bu noktada hepinize tekrardan yürekten teşekkür ederim.

Bize karşı yürütülen kampanyada, son nokta bizi aşırı sağın yanında göstermeye çalışmak oldu. Bu, Almanya’daki tartışmaların ne kadar hastalıklı olduğunu gösteriyor. Ne zamandan beri barış çağrısı, diplomasi ve müzakere çağrısı sağcı; savaş sarhoşluğu ise solcu oldu? Belli ki bazıları siyasi pusulalarını tamamen kaybetmişler. Sırf bunları her yere yaymak isteyenlere gözdağı vermek için ve kendiliğinden anlaşılmadığı için yeniden çok açık bir şekilde söyleyeceğim. İnsanlık tarihinin en kötü dünya savaşlarından sorumlu olan, rejim geleneğinden gelen neo-Nazilerin ve İmparatorluk Vatandaşlarının (Reichsbürger) barış mitingimizde elbette yeri yoktur, bunu söylememe bile gerek yok sanmıştım. Ama bunun yanında söylemeliyim ki, bizlerle birlikte barış ve müzakere için mitingimize katılan herkes de hoş gelmiş.

Buradan böyle akılsızca tartışmalar çıkarılmamalı, Almanya’daki tartışmaların seviyesizliği benim canımı sıkıyor, bu hadsizlik. Ve burada tekrar söylemek isterim ki, ‘Sağa açık olma’ hakkında konuştuğumuzda, biliyorsunuz bu terim miting öncesinde çok kullanılan bir terimdir. ‘Sağa açık olma’ hakkında konuştuğumuzda, lanet olası savaş çığırtkanları özeleştiri yapmalılar. Nazilere gerçekten tapanlarla ittifak kurmaktan utanmayan insanlar, örneğin Ukrayna’nın eski kabadayı büyükelçisi ve Dışişleri Bakan Yardımcısı Melnyk’i düşünüyorum. Bay Melnyk bunu hiç gizlemiyor, hem Melnyk hem de Nazi işbirlikçisi Stepan Bandera gibi bu ülkedeki diğer büyük isimler de ulusal bir kahraman olarak gördüklerini gizlemiyorlar. Ayrıca antisemit Stepan Bandera’nın binlerce Yahudi, Polonyalı ve Rus’un katledilmesinin sorumlularından biri olduğunu hatırlatırım. Ve bu adama Melnyk ve başkaları tapıyor. Bizim savaş çığırtkanlarımız da onlarla birlikte birlikte hareket ediyor ve bize ‘Aykırı cephe (Querfront) ve sağa açık olma’ hakkında bir şeyler tavsiye ediyorlar. Bu ne yalancı bir tartışmadır?

Burada yeniden açıkça söylemek istiyorum ki, siyasetin ve medyanın bazı kısımlarındaki histerik sesler bizden ve yeni bir barış hareketinden korktuklarını gösteriyor. Ve bence korkmak için de sebepleri var. Artık siyasetlerini değişiklik olmadan sürdüremeyeceklerini farkındalar ve bundan korkuyorlar. Ve evet, biz de tam bu yüzden buradayız, bu politikalarını devam ettiremesinler diye. İşte, eğer korkuyorsanız, bu hepimiz için bir iltifattır.

Mitingimiz çok şey hakkında, bir yandan da Ukrayna’daki korkunç acı ve ölümlere son vermekle ilgili. Sonsuz bir yıpratma savaşını yeni silahlarla beslemek yerine Rusya’ya müzakere teklifinde bulunmakla ilgili. Demek istediğim, Beyaz Saray’ın, Joe Biden’ın Ukrayna’ya silah tedarik eden silah şirketleriyle uzun yıllardır süren sözleşmeleri olduğunu göz önüne getirmelisiniz. Uzun yıllar boyunca cephaneniz yeni silahlarla beslenmeli ki silahlarınız bitmesin. Bu nasıl bir çılgın ve alaycı politikadır?

Sonra da kalkıp bunun Ukrayna ile dayanışma olduğunu söylüyorlar, bu nasıl bir yalandır? Bu dayanışma değildir, dayanışmanın tam tersidir. Dayanışma, ölümleri durdurmak için her şeyi yapmak demektir. Dayanışma hayat kurtarmaktır, hayatları mahvetmek değildir. Bu çok açıktır. Dayanışma savaş için değil barış için çalışmak demektir. Bunun için de tanklara ihtiyacınız yoktur. Diplomasi, müzakere ve her iki tarafın da taviz vermeye hazır olmasına ihtiyacınız vardır. Bunlara ihtiyacınız vardır, dayanışma budur. Ve evet, elbette bu çağrım Rusya Devlet Başkanına da gidiyor. Tabii ki Putin de müzakereye ve uzlaşmaya istekli olmalıdır. Ukrayna, Rus himayesi altında olmamalıdır.

Ancak baharda yapılan barış görüşmelerine dair elimizdeki haberlere göre dönemin İsrail Başbakanı ve Türk hükümeti de işin içine girdi. Ve o dönemdeki müzakerelerle ilgili çıkan onca haberden sonra söylemek gerekir ki, müzakerelerin başarısız olma sebebi Rusya değildi. Bu da bence gerçeğin bir parçası. Sonuç olarak mitingimiz Ukrayna’daki ölümleri bitirmekle ilgili, ama aynı zamanda az önce bahsettiğimiz bundan daha fazlası hakkında. Bunların yanında savaşın tüm Avrupa’ya belki de tüm dünyaya yayılma riskinin önlenmesi hakkındadır. Ve bu risk çok büyüktür.

Başlangıçta bir Rus füzesi olarak sunulan ama Ukrayna füzesinin o dönemde Polonya’ya düşmesinin ardından, ilk çılgınların NATO’nun 5. maddeyi devreye sokmasını talep ettiklerini hepimiz gördük. Ve hepimiz biliyoruz ki, bir Rus füzesi yanlışlıkla da olsa Ukrayna’nın ötesine düşebilir. O zaman ne olacak? O zaman ittifak olur mu? O zaman dünya savaşı çıkar mı?

Bu, savaşın uzadığı her günün ve yollamaya devam ettiğimiz her ölümcül silahın, tüm Avrupa’da hatta muhtemelen tüm dünyada büyük bir savaş tehlikesi yarattığı anlamına geliyor. Ve bunu kesinlikle durdurmalıyız. Bugün burada karşı karşıya bulunduğumuz şey de kesinlikle durdurulması gereken sorumsuzca bir gelişmedir.

Hani bize bunun Putin propagandası olduğunu söylüyorlar ya, hayır sevgili dostlar, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Guterres de kısa süre önce göz göre göre dünyanın büyük bir savaşa girmek üzere olduğu konusunda çok net uyarılarda bulundu. Şimdi Guterres de Putin propagandacısı mı oldu? Gözlerinizi nasıl böyle kapatabilirsiniz? Bu tehlikeyi göremeyecek kadar savaş sarhoşu nasıl olursunuz? Bundan sorumlu olmak delilik.

Ya da bazıları, ‘’tehlikeyi kahramanca kabul etmeliyiz çünkü biz iyilik için savaşıyoruz, tarihin doğru tarafındayız’’ diye söylemlerde bulunuyorlar. Böyle düşünenlere net bir cevap vermek istiyorum. Hayır! Nükleer Uzak Doğu [Nuklearenen Fernost] tehlikesini kabul eden hiç kimse tarihin doğru tarafında değildir. Ve bu tırmanan tehlikeyi önlemek için elinizden gelen her şeyi yapmazsanız, iyilik için savaşmış olmazsınız, sorumsuz davranmış olursunuz. Nükleer savaş saati şu anda 12’ye 90 saniye kaldı. Bu saati yöneten bilim adamları yakın zamanda yeniden bunu söylediler. Bu Federal hükümetin hiç mi umurunda değil? Dünya hiçbir zaman, Soğuk Savaş zamanında bile, Nükleer Uzak Doğu [Atomarenen Fernost] eşiğine bu kadar yakın olmamıştı. Bugün burada bulunma nedenlerimizden biri de bu, çünkü bu böyle devam edemez. Lanet olası atom saati yeniden geri gitmeli, 12’den uzaklaşmalı, daha fazla yaklaşmamalı.

Çocukluk ve gençlik yıllarımı hala çok iyi hatırlıyorum, 1980’li yıllardı. Almanya’da füze konuşlandırma hakkında ve dünya çapındaki yıldız savaşları programları hakkında tartışmaların olduğu zamanlardı. Büyük bir savaştan korkarak, Berlin’in üzerinde atom bombası bulutu görmekten korkarak büyüdüm. Ve Mihail Gorbaçov ile yeni bir dönem başladığında ne kadar minnettar olduğumu hala hatırlıyorum. Silahsızlanma görüşmelerinin ve anlaşmalarının yapıldığı zamandı. O zamanlar silahsızlanma, işbirliği ve ortak güvenlik çağının, yeni bir dönemin başladığını hissettiğiniz bir zamandı. İtiraf etmeliyim ki sonraki yıllarda savaştan korkmanın nasıl bir duygu olduğunu neredeyse unutmuştum, bugün bu hissi yeniden hatırlıyorum. Gorbaçov’dan 30 yıl sonra bugün, Putin, başlangıç anlaşmasıyla hala yürürlükte olan son ‘’silahsızlanma anlaşmasını’’ askıya aldı. Rusya bunu, ABD’nin ABM, INF ve Açık Semalar (Open Sky)  Antlaşmalarından çekilmesinden sonra yaptı. Bugün artık kimse silahsızlanmadan bahsetmiyor, bugün herkes deli gibi silahlanmış durumda ve nükleer cephaneler modernize ediliyor. Bugün, birleşmeyi Gorbaçov’a borçlu olan ülkemizin siyasetçileri, Rusya’yı mahvetmek istiyorlar. Bugün Alman muharebe tanklarının yeniden Rus askerlerine savaş açmasını istiyorlar. Ve en azından Melnyk, savaş uçaklarının da yakında teslim edileceğinden emin.

Sevgili dostlar, bu çılgınlığa bir son vermeliyiz, bugün bu yüzden de buradayız. Sevgili dostlar, Orwellvari (George Orwell) bir dünyada yaşıyoruz, bize burada ne tür hikayeler anlatıyorlar? ‘’Tanklar barış yaratır, silahlar hayat kurtarır ve en az Ruslar kadar yozlaşmış olan Ukrayna oligark kapitalizmi, sözde özgürlüğümüz ve demokrasimiz için savaşıyor.’’ George Orwell zaten biliyordu; ‘’eğer herkes yayılan yalana inanırsa, o zaman yalan tarihe geçer ve gerçek olur.’’ İşte bu yüzden açıkça söylüyoruz, artık sizin yalanlarınıza inanmıyoruz! Silahların öldürdüğünü ve tankların savaşmak için olduklarını biliyoruz. Ayrıca özgürlüğümüzün, eskiden Hindukuş’ta olduğu gibi, Ukrayna’da savunulmadığını da biliyoruz. Bugün burada olmamızın sebebi yücelik değerleri ile ilgili değildir, burada olmamızın sebebi NATO’dur, Amerika’nın etki alanının kapsamıdır. İşte bu yüzden buradayız, bu anlamsız ölümleri durdurmak için buradayız.

Ayrıca buradayız, çünkü kendimizi Alman hükümeti tarafından temsil edilmiş hissetmiyoruz. Porselen dükkanındaki bir fil gibi, uluslararası arenada tepinen ve yanlışlıkla Rusya’ya savaş ilan edecek kadar kamuoyu önünde yaptığı açıklamalar üzerinde az kontrole sahip, yeşil bir Dışişleri Bakanı tarafından kendimizi temsil edilmiş hissetmiyoruz. Hayır! Bayan Baerbock tarafından temsil edilmiş hissetmiyoruz. Ayrıca tank ve dolu namlulu bir Leopard ile Rusya’ya doğru yuvarlanmak istedikleri izlenimi veren tüm yeşil silah tutkunları tarafından temsil edilmiş hissetmiyoruz. Bu nasıl bir tartışmadır? Petra Kelly burada olsa, dehşetle bu partiye yüz çevirirdi. Bunu da açıkça ifade etmeliyiz.

Sevgili dostlar, Rheinmetall şirketinin bilançosunu, Ukrayna’daki insanların kaderinden ve hatta dünya barışından daha fazla önemsediği açık olan silah lobicisi Strack-Zimmermann tarafından da temsil edilmiş hissetmiyoruz. Hayır! Bu kadın ve Strack-Zimmermann’ların havayı belirlediği FDP tarafından da temsil edilmiş hissetmiyoruz. Ayrıca, başta hep tereddüt eden, düşünceli ve ihtiyatlı olmaya çağıran ancak sonra düzenli olarak koalisyonundaki savaş çığırtkanlarına boyun eğen ve kırmızı çizgileri birbiri ardına aşan bir şansölye tarafından da temsil edilmiş hissetmiyoruz. Hayır bay Scholz, sizin de bizi temsil ettiğinizi düşünmüyoruz, çünkü bu ölümcül bir politika.

Büyük dede ve büyük neneleri gerçekten Silahlı Kuvvetler tarafından milyonlarca kez vahşice katledilmiş Rus kadın ve erkeklerinin torunlarına, Alman tanklarının ateş etmesini istemiyoruz. Torunlarının torunlarına tekrar Alman silahlarıyla ateş edilmesini istemiyoruz, bugün bu yüzden de buradayız. Çünkü bu gerçekten tarihi unutmaktır. Bir zamanlar Alman tarihinin ne olduğu, kafalarında hiç mi yok?

Sevgili dostlar, Almanya’nın savaş buraya ulaşana kadar bu savaşın daha fazla içine çekilmesine izin verilmesini istemiyoruz, bugün bu yüzden de buradayız. Bunu kesinlikle istemiyoruz ve direniyoruz. Hayır! Yeter! Kahrolsun savaş!

Büyük pasifist yazar Bertha von Suttner’in şu yazısına katılıyoruz: ‘Akıllı hiçbir insan mürekkep lekelerini mürekkeple, yağ lekelerini yağla yıkamayı düşünmez. Sadece kan, her seferinde kanla yıkanıyor.’’ Hayır sevgili dostlar, bunu istemiyoruz. Kan dökülmesini durduralım. Biz barıştan yanayız, savaşa karşıyız. Biz buradayız ve gitmeyeceğiz. Bugün Almanya’da yeni ve güçlü bir barış hareketinin sinyalini verelim. Teşekkürler.

*Sahra Wagenknecht’in konuşmasını çeviren: Gülçin Akkoç

AVRUPA

Birleşik Krallık’ta binlerce çiftçi parlamentoya yürüyecek

Yayınlanma

Birleşik Krallık’ta binlerce çiftçinin bugün (19 Kasım), İşçi Partisi hükümetinin değeri 1 milyon sterlinden fazla olan çiftliklere veraset vergisi uygulama planlarına karşı bir yürüyüş düzenlemesi bekleniyor.

The Telegraph’a göre organizatörler şu ana kadar protestoların “barışçıl” ve “yıkıcı olmayacağı” sözünü verirken, katılımcılardan davranışlarının “tarım endüstrisinin ya da etkinliğin koordinatörlerinin imajını zedelemeyeceğine” dair taahhütte bulunmaları istendi.

Fakat hükümet üzerindeki baskıyı arttırmak için “Fransız tarzı” taktikler uygulanması yönünde de çağrılar yapıldı ve organizatörler bakanların rotayı değiştirmemesi halinde eylemlerin artırılabileceğini öne sürdü.

Öneriler arasında çiftçilerin gübre atmayı reddederek su şirketlerini kanalizasyonla baş başa bırakacakları bir “kanalizasyon grevi” ve gıda üretiminin durdurulması çağrıları yer alıyor.

Tarım Forumunun kurucusu ve protestonun baş organizatörlerinden biri olan Clive Bailye, “Şimdilik salı günkü yıkıcı olmayan mitinge odaklandık, bunun ötesinde ne olacağını kim bilebilir?” diyerek daha radikal eylemlere kapıyı açık bıraktı.

Hükümet, çiftçilerin vergi artırımı nedeniyle greve gitmesi halinde acil durum planları hazırlıyor, fakat herhangi bir açığı ithalatla kapatabileceğine inandığı anlaşılıyor.

Toprakta veraset vergisi ne durumda?

Maliye Bakanı Rachel Reeves, geçen ayki ilk mali etkinliğini aile çiftliklerine yönelik yardımlarda yapılacak değişiklikleri duyurmak için kullandığında çiftçileri çileden çıkarmıştı.

Nisan 2026’dan itibaren değeri 1 milyon sterlinden fazla olan çiftlikler yüzde 20 veraset vergisine tabi olacak fakat bakanlar, tekil koşullara bağlı olarak, 3 milyon sterlin değerindeki çiftliklerin, kalan yardımlar dikkate alındığında vergisiz olarak devredilebileceğini savunuyor.

Halihazırda %40 olan veraset vergisi (IHT), genellikle vefat eden bir kişinin 325.000 sterlinlik bir eşiğin üzerindeki varlıklarının değeri üzerinden ödeniyor. Bu eşik 2030 yılına kadar uzatıldı.

Şu anda, bir emeklilik maaşında biriktirilen herhangi bir para buna dahil değil fakat Nisan 2027’den itibaren miras kalan emeklilik maaşları da dahil edilecektir.

Bu durum, bir kişi ölmeden önce harcanmamış emeklilik birikimleri nedeniyle daha fazla mülkün veraset vergisi ağına girmesine neden olacak.

Hükümet, 2027-28 yıllarında 10.500 ekstra mülkün veraset vergisi ödeyeceğini açıkladı.

Hükümete göre bu değişiklikler, önceki Muhafazakâr hükümetten devraldıkları “22 milyar sterlinlik mali boşluğu” kapatmak ve en zengin mülklerden bazıları tarafından istismar edilen bir boşluğu kapatmak için gerekli. 

Borçlu çiftçi aileleri topraklarını elden çıkarmak zorunda kalabilir

Fakat Ulusal Çiftçiler Birliği (NFU), değişikliklerin pek çok çiftçi ailesini topraklarını parçalamaya zorlayacağını söyledi.

Son rakamlar, her 20 mülkten birinden daha azının (%4’ün biraz üzerinde) veraset vergisi ödediğini gösteriyor. Bu da yılda yaklaşık 27.800 mülk için vergi ödendiği anlamına geliyor.

Bununla birlikte, Institute for Fiscal Studies düşünce kuruluşundaki iktisatçılar, mevcut kurallar altında 2032 yılına kadar mülklerin yaklaşık %7’sinin veraset vergisinden sorumlu olabileceğini tahmin ediyor.

Bu orandan çok daha fazla sayıda insan veraset vergisi yükümlüsü olabileceğine inanıyor. Temmuz 2023’te The Times gazetesi için yapılan bir YouGov anketi, üçte birinin öldüklerinde varlıkları üzerinden veraset vergisi ödenmesi gerekeceğini düşündüğünü ortaya koydu.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Ermenistan hükümetinde istifa depremi

Yayınlanma

Ermenistan hükümetinde önemli görevlerde bulunan dört isim istifa etti. Başbakan Nikol Paşinyan, bu istifaların kendi talebiyle gerçekleştiğini açıkladı.

Paşinyan, Facebook’ta yaptığı açıklamada, istifaların kişisel nedenlerden kaynaklanmadığını, sistemsel bir ihtiyaçtan doğduğunu belirtti. Şu ifadeleri kullandı: “Böyle bir talepte bulunmamın nedenleri kişisel değil, sistemsel. Fakat, bu isimlerin devletimizin gelişimine sağladığı katkıları inkar edemem. Kendilerine hizmetleri ve talebimi anlayışla karşıladıkları için teşekkür ederim.”

Görevlerinden ayrılan isimler arasında İçişleri Bakanı Vahe Gazaryan, Yolsuzlukla Mücadele Komitesi Başkanı Sasun Ha.atryan, Soruşturma Komitesi Başkanı Argişti Kyaramyan, Devlet Gelir Komitesi (Vergi Kurumu) Başkanı Rustam Badasyan ve Bölgesel İdareler Bakanı Gnel Sanosyan bulunuyor.

Soruşturma Komitesi Başkanı Kyaramyan, istifasının “kolluk kuvvetlerinin işleyişini yeniden değerlendirme süreci” ile ilişkili olduğunu ifade etti.

Radar Armenia‘nın haberine göre, iktidardaki Sivil Sözleşme partisinden milletvekilleri Hovik Aghazaryan ve Narek Zeynalyan da istifa etmeye hazırlanıyor.

15 Kasım’da Paşinyan, kolluk kuvvetlerinin çalışmalarını eleştirerek “sabrının taştığını” ifade etmişti.

Başbakan, özellikle Ermenistan’ın kırsal kesimlerinde 2018-2019 yıllarından beri, yani kendi iktidarından itibaren, yolsuzluk ve yaygın suçlardan şikayetlerin sürdüğünü vurguladı: “İnsanlar, geçmişte bazı kişilerden korktukları gibi hâlâ korkuyorlar. Bu da Ermenistan’da devlet otoritesinin zayıflığını gösteriyor. Ne yazık ki bu durum, güvenlik güçlerinin yetersiz olduğu anlamına geliyor.”

Paşinyan ayrıca yolsuzlukla mücadele politikalarının bazı başarılarına dikkat çekse de, bu konuda artık daha fazla müsamaha göstermeyeceğini belirtti: “Son üç-dört yılda pek çok başarıdan söz ettik. Ancak açıkça ifade ediyorum, bu süreç burada sona eriyor. Size daha fazla taviz verecek durumda değilim. İstediğiniz her şeyi verdim ama artık tolerans göstermeyeceğim.”

Ermenistan’da ‘askeri darbe girişimi’ iddiası

Okumaya Devam Et

AVRUPA

İsveç’te halka ‘savaşa hazırlık’ broşürü dağıtıldı: Sivillere ne öğretiliyor?

Yayınlanma

Yazar

İsveç’te beş milyondan fazla aileye, ‘Krizin veya Savaşın Gelmesi Durumunda’ başlıklı bir broşür gönderilecek. 

Broşür, İsveç Sivil Acil Durum Ajansı (MSB) tarafından hazırlandı ve dağıtımına dün (18 Kasım) başlandı. 

Halkı savaş ya da kriz durumlarına hazırlamak amacıyla dağıtılan ve en başında “Bu broşür İsveç’teki tüm evlere gönderilmektedir” ifadelerinin yer aldığı bu broşür aslında yeni değil, içeriği güncellenmiş bir broşür.

İsveç, 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana benzer broşürler dağıtıyor. En son 2018 yılında, 57 yıllık bir aranın ardından dağıtılmıştı. 

Dağıtımına dün başlanan son broşürün içeriğinin ise 3’te 1 oranında artırıldığı belirtiliyor. 

32 sayfalık broşürde savaş, doğal afetler veya siber saldırılar gibi olağanüstü durumlara nasıl hazırlık yapılacağına dair talimatlar yer alıyor.

Broşürün giriş sayfasında şu ifadeler yer alıyor:

“İsveç Halkına

Zor bir dönemde yaşıyoruz. Çevremizde savaşlar sürüyor. Terör, siber saldırılar ve yanıltıcı bilgiler bizi zarar vermek ve etkilemek için kullanılıyor.

Tehditlere karşı koymak için birlik olmamız ve ülkemizin sorumluluğunu üstlenmemiz gerekiyor. Saldırıya uğrarsak, İsveç’in bağımsızlığını ve demokrasisini savunmak için hep birlikte mücadele etmeliyiz.

Dayanıklılık, her gün ailemiz, iş arkadaşlarımız, dostlarımız ve komşularımızla birlikte inşa ettiğimiz bir güçtür.

Bu broşürde, kendinizi nasıl hazırlayabileceğinizi ve kriz ya da savaş durumunda ne yapmanız gerektiğini öğreneceksiniz.

Siz, İsveç’in hazırlık gücünün bir parçasısınız.”

Broşür, İsveç’in savaş hazırlıkları ve halkın yapması gerekenler 21 alt başlığa ayrılmış. Bu başlıklar savunma, hazırlık seviyesi, savunma yükümlülükleri, uyarı sistemleri, hava saldırıları, evde hazırlık, tahliye, sığınaklar, psikolojik savunma, dijital güvenlik, terör saldırısı, hava koşulları, bulaşıcı hastalıklar, ekstra desteğe ihtiyaç duyanlar, evcil hayvanı bulunanlar, çocuklar ve önemli telefon numaraları gibi maddelerden oluşuyor.

“Belirsiz bir dünya hazırlık gerektirir” ifadeleriyle başlayan yönergede, “İsveç’e yönelik askeri tehdit arttı ve en kötüsüne, silahlı saldırıya hazırlıklı olmalıyız” ifadelerine yer veriliyor. 

‘Kar amacı gütmeyen kuruluşlar ve dini topluluklar’

Halka savaş durumunda ‘direnişin olmadığına dair haberlere inanmamaları’ salık verilirken, insanlardan ‘savunma kapsamında misyonları olan örgütlere’ katılmaları tavsiye ediliyor. Bu bağlamda, ‘kar amacı gütmeyen kuruluşlarla dini toplulukların da önemli katkılarda bulundukları’ vurgulanıyor.

İsveç’in savunma stratejisinin tarif edildiği bölümde ise, önceki bildirilerden farklı olarak ‘NATO üyesi ülke’ vurgusu yapılıyor ve “Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için” sloganına yer veriliyor. 

Herhangi bir saldırı durumunda, hangi sinyalin ne anlama geldiği detaylı bir şekilde aktarılan broşürde, hava saldırısı ve benzeri durumlarda halkın sığınak, barınak, tünel, metro istasyonu gibi yerlere sığınabileceği aktarılıyor. 

Broşürde ayrıca, halktan savaş durumunda kullanılmak üzere gerekli su ve erzağı biriktirmeleri söyleniyor ve insanların bunları idareli kullanabilmesine yönelik yönergeler yer alıyor. Aynı şekilde, insanların iletişim kurabilecekleri ve güncel haberleri alabilecekleri elektronik gereçlerin çalışması için detaylı bir tarif yapılıyor. 

Savaş durumunda yaşama dair detaylı bilgi aktarılan broşürde ‘tuvalet eğitimi’ bile var. “Sular kesildiğinde hijyeninize dikkat edin” ifadelerinin yer aldığı broşürde, “Sifonunu çekemesen bile tuvalete işeyebilirsin” ifadelerine yer veriliyor.

MSB ayrıca, halkın sığınabilecekleri barınakların mavi üçgenli turuncu bir kareye sahip bir işarete sahip olduğu bilgisini veriyor.

 

Psikolojik savunma

Broşürün dikkat çekici bir diğer başlığı ise, ‘Psikolojik Savunma’ bölümü. Bu bölümde MSB, ‘yabancı güçlerin’ sosyal medyada dezenformasyon yaptığını öne sürerek şu açıklamaya yer veriyor:

“Yabancı güçler ve İsveç dışındaki diğer aktörler bizi etkilemek için dezenformasyon, yanıltıcı ve propaganda kullanıyor. Etkileme girişimleri günlük olarak, çoğunlukla çevrimiçi ortamda ve sosyal medyada gerçekleşiyor. Amaç güvensizlik yaratıp kendimizi savunma irademizi kırmak.”

Aynı bölümde yer alan “Yalnızca güvenilir kaynaklardan geldiğini bildiğiniz bilgileri paylaşın ve yetkililerden teyit edilmiş bilgi isteyin” notu ise, hazırlıkların sıcak savaştan da önce, şimdiden başladığını gösterir nitelikte. 

Uzun şifreler ve ulusal güvenlik

‘Dijital güvenlik’ bölümündeyse, “Bilgilerinizi hem evde hem de işte güvenli bir şekilde ele alarak İsveç’in dayanıklılığının güçlendirilmesine katkıda bulunursunuz” notuyla, vatandaşlardan uzun şifreler oluşturmaları ve bilgilerini USB belleklerde yedeklemeleri isteniyor. 

Broşürde yer almayanlar

Söz konusu broşür sivillere yönelik olsa da, İsveç’in savaş hazırlıkları sığınak ve önemli numaralar listesinden çok daha fazlası. 

İsveç, NATO’ya resmen katıldığı Mart 2024’ten bu yana hem doğal olarak, hem de İsveç siyasetinin politik yönelimi gereği Atlantik güvenlik stratejisinin hızlı ve istekli bir paydaşı oldu. 

Son olarak, İsveç ve Birleşik Krallık arasında CV90 zırhlı araçlarının bilişim teknolojisi modernizasyonuna yönelik, bütçesi 24 milyon euro’ya varan bir anlaşma yapıldı. İsveçli MilDef şirketi, dayanıklı BT ekipmanlarının temini için BAE Systems ile bir sözleşme imzalayarak savaş koşullarında iletişim ve yönetim güvenilirliğini artırmayı hedefliyor.

Bir zamanlar ‘tamamen tarafsız politikalarıyla’ tanınan İskandinav ülkelerinin ‘barış yanlısı’ söylemleri, keskin bir şekilde saldırgan ve hatta savaşçı bir söylemle değiştiriliyor. 

Bu yıl içerisinde, İsveç Sivil Savunma Bakanı Carl-Oskar Bolin, 8 Ocak’ta Sälen’de düzenlenen yıllık güvenlik konferansında yaptığı konuşmada, ‘savaşın İsveç’e yarın gibi erken bir tarihte gelebileceğini’ söylemişti. İsveçlileri aktif bir şekilde hazırlanmaya ve her an saldırı beklemeye çağıran Bolin’e, Silahlı Kuvvetler Başkomutanı Mikael Büden de destek vererek, “Doğu Avrupa’da olup bitenlerin sadece bir başlangıç olduğunu” söylemişti. 

Devam eden enformasyon savaşı nedeniyle çok gündeme gelmese de, Washington, 2024 yılını Kuzey Avrupa’nın neredeyse tüm ülkeleriyle yeni ikili anlaşmalar imzalayarak, mevcut anlaşmaları yenileyerek, yerel askeri üsleri ve hava alanlarını kullanma ve buralara silah yerleştirme fırsatı elde ederek tamamlıyor. 

Örneğin, 5-14 Mart tarihleri arasında düzenlenen Nordic Response-24 tatbikatı başta ABD olmak üzere ittifak birliklerinin bölgede konuşlanmasını ve Norveç, İsveç ve Finlandiya’da ortak bir operasyonu içeriyordu. 

Bir NATO üyesi olarak İsveç de, savunma harcamalarını GSYİH’sinin yüzde 2’sine çıkarma hedefini çoktan önüne koydu. Ancak ülkenin askerileşmesi bununla sınırlı değil. 

İsveç, NATO’ya resmen katılımından birkaç ay önce, 5 Aralık 2023 tarihinde ABD ile önemli bir savunma işbirliği anlaşması imzaladı. 

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin ve İsveç Savunma Bakanı Pal Jonson tarafından imzalanan anlaşma Amerikan kuvvetlerine İsveç’te belirli konuşlanma bölgelerine erişim ve ekipman konumlandırılması imkanı tanıyor. 

Ayrıca, ülkenin güneybatı kesiminde bulunan Göteborg deniz üssü ve İsveç’in tek hava savunma alayının konuşlandığı Halmstad kenti de kritik bir konumda. Burada, tatbikatların bir parçası olarak, Kuzey Denizi’nden Baltık Denizi’ne uzanan ve Danimarka takımadalarından geçen önemli ulaşım yollarının korunması tatbik edildi. Bu adımlar, Norveç’e artık sığmayan ABD askeri askeri stoklarının bir kısmının İsveç’e, bir kısmının da Finlandiya’ya aktarılması anlamına geliyor.

İsveç neden önemli?

İsveç’in kuzeyindeki Lulea’da büyük bir hava üssü bulunuyor. Vidsel yakınlarında İsveç Hava Kuvvetleri’ne ait 2.300 metre uzunluğunda bir piste sahip 5 bin kilometrekarelik bir askeri havacılık test alanı, Vidsel füze alanı ve savunma şirketi Enator Miltest’in füze alanı bulunuyor. Bu pist aynı zamanda nükleer silah taşıma kapasitesine sahip ABD F-35 savaş uçaklarını barındırabilecek kapasitede. 

Ayrıca, İsveç’in en kuzeyinde, yani Kuzey Kutup Dairesi’nde bulunan Kiruna kasabasında da bir sivil ‘uzay limanı’ (Esrange Uzay Merkezi) var ve burası da ABD’nin yetki alanına devredilen nesneler listesinde yer alıyor. Ülkenin orta kesiminde bulunan Östersund şehri de dikkat çekici özelliklere sahip. Bu bölge, büyük olasılıkla, askeri teçhizatın, yakıt ve yağlayıcıların depolanması için kullanılacak.

İsveç’in dönüşümü ne anlama geliyor?

İsveç’in ‘savaşçı’ dönüşümü yalnızca İsveç’le ilgili değil. 

Yalnızca son bir yılda askeri alanda yaşanan bu gelişmeleri alt alta koyduğumuzda, karşımıza ABD’nin Doğu Avrupa ve İskandinavya bölgesini Rusya ile savaşa hazırladığı gerçeği ortaya çıkıyor. 

Böyle bir hazırlığın en önemli ayağı, kamuoyunun hazırlanması. Yalnızca iki ay önce, Litvanya da aynı İsveç gibi, vatandaşlarına savaş durumuna hazırlık broşürü dağıtmıştı.

İttifakların genişlediği, askeri harcamaların ve ikili anlaşmaların arttığı, bölgenin hızla sıcak savaşa sürüklendiği bu tabloda, Avrupa halklarına ise ellerine tutuşturulan broşürlerle nasıl saklanacağını öğrenmek düşüyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English