Bizi Takip Edin

AVRUPA

Sırbistan-Kosova geriliminin arka planı

Yayınlanma

Kosova’daki gerilimin tekrar yükselmesi, Belgrad’ı zor seçimler yapmaya mahkum bıraktı. Sırbistan, şu anda Kosova’daki NATO misyonuna bölgeye bir Sırp birliği sokulması için talepte bulunuyor. Talebin reddedileceği, Belgrad’ın Kosova’nın Sırp nüfuslu bölgelerine kuvvet göndermek zorunda kalacağı ve bu durumun NATO ile karşı karşıya gelişe neden olacağı aşikar.

Belgrad ve Priştine, yıllar önce Kosova’daki Sırp yerleşim birimlerinin özerkliği konusunda ve ayrıca birbirlerinin AB’ye katılım süreçlerine mani olmama konusunda anlaşmıştı.

Dışarıdan bakan gözler, durumun saçma olduğu izlenimine kapılabilir. Sırbistan AB’ye katılırsa Kosova’yı resmen tanıması ve Rusya’ya yaptırım uygulamak zorunda kalması gündeme gelebilir.

10 veya 15 yıl içinde ne olacağını kestirmek zor, ancak AB’nin kendi içindeki krizlere bakarak çıkarımlarda bulunmak mümkün. Halihazırda Sırbistan’da milliyetçi ve Rusya’ya yakın olan sağcılar, göründüğü kadarıyla göç krizi nedeniyle güçleniyor.

Dolayısıyla son 10 yılın krizlerinin domino etkisiyle Kosova’ya kadar ulaştığı söylenebilir.

Bölgedeki durum

Sırbistan’dan tek taraflı olarak bağımsızlığını ilân eden Kosova’nın, Sırp nüfusun yoğun olduğu kuzeyinde 18 Aralık’ta düzenlenecek olan erken genel seçimler öncesinde taraflar arasındaki gerilim tekrar yükseldi.

6 Aralık’ta Kosova’daki Avrupa Birliği Misyonu’na (EULEX) bağlı devriyelerin eşlik ettiği Kosova özel kuvvetleri, Sırp bölgelerindeki seçim komisyonlarının binalarını ele geçirmeye başladı. İki gün sonra Kosovalı komandolar Sırp bölgelerini işgal ederek Kosovska Mitrovica kentini ablukaya aldı.

Tek tarafı bağımsızlık ilan eden Kosova, bölgedeki çatışmayı geçici olarak donduran 2013 Brüksel Anlaşmasını ihlal etmekte. Bu anlaşma doğrultusunda Kosova polis güçlerinin bölgenin kuzeyindeki Sırpların yaşadığı dört belediyeye girmesi yasaktı.

Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandr Vucic, 8 Aralık’ta KFOR’a (Kosova’daki NATO Misyonu) birliğini bölgeye konuşlandırması için talep göndereceklerini bildirdi. Vucic’in talebi 1999’da, NATO’nun Yugoslavya’daki bombardımanının sona ermesinin hemen ardından kabul edilen 1244 sayılı BMGK kararına dayanıyor.

Sırbistan Hükümeti Kosova Ofisi Direktörü Petar Petkovic, gerilimi başlatanın Kosova Başbakanı Albin Kurti olduğunu ve ‘parmağını tetikte tuttuğunu’ söyledi. Yetkili, Avrupalı ​​yetkilileri “Arnavut kolluk kuvvetlerinin elindeki makineli tüfeklere dikkat etmeye” çağırdı.

Ve Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, Vucic’in BM’nin 1244 sayılı Kararını uygulama ve Kosova’ya polis ve asker gönderme talebini “hiçbir şekilde kabul edilemez” olarak nitelendirdi.

Rusya’nın Belgrad Büyükelçisi Aleksandr Botsan-Harçenko ise, yaşananlarla Ukrayna ihtilafı arasında parallelik kurdu: “Tüm bu durum, kesinlikle her şey – ve Priştine’nin Kosova’daki Sırplara karşı tutumu – daha küçük ölçekte, tümüyle Ukrayna’da yaşanan ve yaşanmakta olana benziyor.”

Yaşananlar Kosova’nın Brüksel’in arabuluculuğuyla varılan anlaşmalara hiç uyma niyetinde olmadığını – ki tüm müzakere süreçleri de sekteye uğramıştı – ve şimdi de Sırp ordusunu Kosova ve Metohiya topraklarına sokması için kışkırtmaya çalıştıklarını gösteriyor.

Olası senaryolar

Başbakan Kurti, pazar akşamına kadar barikatların kaldırılması yönünde bir ültimatom yayımladı ve EULEX ve KFOR devriyeleri çatışma alanına çekildi. İlk adımların Kosova-Arnavut tarafından geldiği ve şimdi de Belgrad’ın misilleme adımları attığını görmek zor değil.

NATO’nun Kosova’dan taraf olması göz önüne alındığında, Vucic’in KFOR’a yaptığı başvurunun cevapsız kalacağı açık.

Öte yandan Kosova’nın şu anki başbakanı Albin Kurti, hem Brüksel hem de Washington’da kafa karışıklığı yaratan bir isim. 1990’ların sonunda faşist Kosova Kurtuluş Ordusu (UÇK) militanıydı ve Sırbistan’da terör suçundan 15 yıl hapis cezası yattı, ancak Slobodan Miloseviç’in devrilmesinin ardından affedildi.

Kurti, yönetilebilir olduğu sürece benimseneceğe benziyor, zira NATO’nun bölgedeki diğer müttefiklerine bakılırsa ideal bir figür.

Kosova konusundaki politikası Avrupa’dan farklı olan ABD’nin artık Kosova üzerinde baskı kurabileceği yönünde bir görüş hakim. Geçen yıl Kosova konusundaki girişimlerin AB’den ziyade ABD’den geldiği fark edilebilir. Ama bu mevcut manzaraya uyan bir çıkarım gibi görünmüyor.

2008’deki kriz, Rusya’nın Gürcistan’a dönük askeri müdahalesini izlemişti. Bugünkü krizin de Ukrayna’da yaşananlardan azade olduğunu düşünmek yanlış olur.

Moskova’nın bölgedeki müttefiklerinde krizler yaratarak cepheler açma maksadıyla hareket edildiği belli. Ancak 24 Şubat’a kadar Rusya’nın Sırplara yardım gönderme ihtimali teorik olarak mümkündü ama şu an pek öyle görünmüyor.

AVRUPA

Meloni: Trump düşman değil, ‘pragmatik’ bir AB yaklaşımı gerek

Yayınlanma

İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, 19-20 Aralık’ta yapılacak Avrupa Konseyi toplantısı öncesinde, AB’nin Donald Trump yönetimine karşı pragmatik bir yaklaşım sergilemesi ve NATO’da AB’nin rolünün Amerika’nınkine denk olacak şekilde güçlendirilmesi çağrısında bulundu.

Meloni 17 Aralık Salı günü İtalyan parlamentosunda yaptığı konuşmada ABD’ye karşı “pragmatik, yapıcı ve açık bir yaklaşımın” önemine dikkat çekti. Meloni, AB-ABD işbirliği alanlarından yararlanılmasını ve “her iki tarafa da zarar verecek” ticari anlaşmazlıkların önlenmesi için çalışılmasını önerdi.

“Merkez sol” Demokratik Parti’den (PD) bir milletvekilinin sorusunu yanıtlayan Meloni, ABD’nin seçilmiş başkanının “düşman” olarak nitelendirilmesini reddetti.

Meloni, “Korumacı iktisadi politikalar konusunda endişeler varsa, ki bundan kaçınmak için kesinlikle çalışmalıyız, birini düşman olarak tanımlayarak bir diyalog başlatmanın bunu başarmaya yardımcı olacağına inanmıyorum,” dedi.

Avrupa’nın savunması konusunda ise Meloni, NATO çerçevesinde daha güçlü ve daha özerk bir Avrupa’ya ihtiyaç olduğunu belirtti. Meloni, Avrupa’nın NATO içinde “ağırlık ve saygınlık bakımından” Amerika’nınkine denk bir Avrupa ayağı oluşturmayı hedeflemesi gerektiğini de sözlerine ekledi.

İtalyan lider, “Atlantik İttifakına olan bağlılığımız güvenliğimizin temel taşı olmaya devam etmektedir, fakat Avrupa bu ittifak içerisinde daha büyük bir rol üstlenmeyi hedeflemelidir,” ifadelerini kullandı.

İtalyan başbakanı çarşamba günü Fransız, Alman, Polonyalı, İngiliz ve Ukraynalı liderler ve NATO Genel Sekreteri Mark Rutte ile birlikte “Weimar Plus” zirvesi için Brüksel’de olacak.

Meloni ayrıca muhalefetin İtalya’nın AB içinde yalnızlaştığı yönündeki iddialarını da reddederek “gerçeklerin bunun tam tersini gösterdiğini” söyledi.

Örneğin Meloni, Raffaele Fitto’nun Avrupa Komisyonu başkan yardımcısı olarak atanmasının, daha önce AB içinde muhafazakârları bir kenara iten cordon sanitaire’i kırdığını söyledi.

Mercosur anlaşmasıyla ilgili olarak Meloni, İtalya’nın uygun bir denge olmadan bu anlaşmayı desteklemeyeceğini vurguladı. Meloni, “İtalya, Batılı olmayan küresel aktörlerin etkisi altına girme riski taşıyan bizimkine benzer bir kıta olan Latin Amerika’ya yatırım yapma fırsatları görüyor,” dedi.

Bununla birlikte, anlaşmanın “diğer ülkeler bizim üreticilerimize uyguladığımız gıda standartlarına uymadıkları için genellikle en yüksek maliyetlere katlanan” tarım sektörünü ele alması gerektiği konusunda uyardı.

Suriye konusuna da değinen Meloni, Beşar Esad yönetiminin düşmesini “iyi haber” olarak nitelendirdi fakat ülkenin geleceğine ilişkin endişelerini de dile getirdi.

Meloni, “Şam’da açık bir büyükelçiliği bulunan tek G7 ülkesi olan İtalya, Suriye’nin yeni liderliğiyle ilişki kurmaya hazır,” dedi.

Yeni Suriye hükümetinden gelen “cesaret verici ilk sinyalleri” kabul etmekle birlikte Meloni ihtiyatlı olunması çağrısında bulundu. İtalyan lideri, “Sözleri eylemler takip etmeli; yeni yetkilileri eylemlerine göre yargılayacağız,” ifadelerini kullandı.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

İsveç’ten “enerji kablosu” projesine Alman elektrik reformu şartı

Yayınlanma

İsveç, Berlin’in elektrik piyasasını yeniden düzenleyerek denizaşırı ülkelerden daha düşük maliyetli elektrik çekmeyi durdurması halinde Almanya’yı güney İsveç’e bağlayacak bir elektrik kablosu projesini onaylamaya hazır olduğunu açıkladı.

İsveç Enerji Bakanı Ebba Busch Financial Times’a (FT) yaptığı açıklamada, Almanya ve İsveç elektrik piyasalarını birbirine bağlaması planlanan 700 megavatlık Hansa PowerBridge projesinin “Almanya kendi sistemini düzene sokana kadar” erteleneceğini söyledi. 

Busch, Almanya’nın iç elektrik piyasasını, şebekelerinin verimliliğini artıracak ve fiyatları düşürecek ihale bölgelerine ayırması halinde İsveç hükümetinin proje üzerinde “harekete geçmeye hazır olacağını” da sözlerine ekledi.

Bu tür reformların, Almanya’nın İsveç’in büyük ölçüde hidroelektrikle üretilen daha ucuz elektriğini çekmesini ve İsveçli tüketiciler için maliyetlerin artmasını önleyeceği düşünülüyor.

Elektrik, şebekeler üzerinde en yüksek fiyat talebinin olduğu yere doğru akıyor. İsveç’in şebekesi halihazırda Baltık Denizinin altından geçen bir enterkonnektör aracılığıyla Almanya’ya bağlı.

Avrupa’daki elektrik fiyatlarına ilişkin tartışmalar, AB üyesi ülkelerin Rus gazı ve fosil yakıtlardan uzaklaşmak için sisteme hava koşullarına bağlı yenilenebilir enerji eklemek için acele etmeleri nedeniyle bu yıl giderek hararetlendi.

Bu durum, güneşin parladığı ve rüzgârın estiği dönemlerde önemli ölçüde fazla üretime yol açarken, güneş ya da rüzgârın olmadığı zamanlarda da üretimin çok düşük olduğu dönemleri beraberinde getirdi. Sonuç olarak birçok ülkede fiyatlar son derece dalgalı bir seyir izledi.

Busch, geçtiğimiz çarşamba ve perşembe günleri İsveç’in güneyinde fiyatların “eksi fiyatlardan” kilovat saat başına yaklaşık 1 avroya sıçradığını söyledi. Busch, bunun yatırım için “çok zor bir durum yarattığını” da sözlerine ekledi.

Yaz aylarında Yunanistan Başbakanı Kyriakos Mitsotakis de Yunanistan’daki açıklanamaz yüksek faturalarla ilgili endişelerini dile getirmiş ve bloğun enerji sistemini daha iyi incelenmesi gereken bir “kara kutu” olarak tanımlamıştı.

Mitsotakis, “İyi işleyen ve yenilenebilir enerji kaynaklarından gerçekten yararlanan bir enerji piyasasına sahip olmak istiyorsak, bu konulara bakan ve müdahale etme kapasitesine sahip bir tür Avrupa düzenleyicisi düşünmeliyiz,” dedi.

AB’nin enerji düzenleyicisi Acer pazartesi günü, elektrik şebekesi maliyetlerinin 2050 yılına kadar iki katına çıkabileceği ve mevcut şebekelere daha fazla yük bindikçe “elektrik faturalarının genel karşılanabilirliğini tehlikeye atacağı” uyarısında bulundu.

Norveçli politikacılar geçen hafta, ülkedeki elektrik fiyatlarının 2009’dan bu yana en yüksek seviyeye ulaşması üzerine, Norveç ile Danimarka, Almanya ve Britanya arasındaki enterkonektörleri gözden geçirmek istediklerini söyledi. O zamandan bu yana fiyatlar aralık ayı için rekor düşük seviyelere geriledi.

Oslo’nun endişelerine atıfta bulunan Busch, “dünyanın geri kalanının bir parçası olmayı seven açık, ilerici bir ülkenin bu birbirine bağlı enerji sisteminin bir parçası olmak istemeyebileceğimizin sinyalini vermesinin Avrupa için üzücü bir an olduğunu” söyledi.

Busch, Almanya’nın yüksek fiyatlarının sorumlusu olarak nükleer santrallerini kapatma ve 2011 yılında Japonya’da meydana gelen Fukushima kazasının ardından AB düzeyinde nükleere verilen desteğe karşı çıkma kararını gösterdi.

İsveç de bir önceki hükümet döneminde benzer bir karar almış aöa politikasını değiştirerek Avrupa düzeyinde nükleer enerjinin en güçlü savunucularından biri haline gelmişti.

İsveç’in kendi enerji sistemi, ülkenin hidroelektrik santrallerinin çoğunun bulunduğu kuzeyden zayıf iletim bağlantıları olduğu için genellikle büyük bölgesel fiyat farklılıklarından muzdarip.

Geçtiğimiz hafta Volvo Cars, Volvo Trucks ve SKF’ye ev sahipliği yapan Göteborg’daki tüketiciler elektrik için kuzeydeki Luleå kentindekilerden 190 kat daha fazla ödedi.

FT’ye konuşan İsveç’in önde gelen bir şirket yöneticisi, “Enerji politikamız umutsuz. Eğer işleri kısa sürede yoluna koymazsak, sanayinin büyük bir kısmı sıkıntıya girebilir,” dedi.

Busch, Avrupa’nın nükleer enerji konusunda “siyasi mücadelelere” girmeyi bırakması ve sistemi istikrara kavuşturmak için teknolojiye daha fazla yatırım yapılmasını teşvik etmesi gerektiğini söyledi.

Busch, nükleer karşıtı Yeşiller partisinin üyesi Alman Enerji Bakanı Robert Habeck’i kastederek, “Hiçbir siyasi irade fiziğin temel kurallarını geçersiz kılamaz, Dr. Robert Habeck bile,” dedi.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

AB’den Rusya’nın Baltık Denizi’ndeki tankerlerini alıkoyma tehdidi

Yayınlanma

12 İskandinav ve Baltık ülkesi, Baltık Denizi üzerinden Rus petrolü taşıyan tankerlerin operasyonlarını yakından izlemeye başlayacak.

Birçoğu hurdaya ayrılmaya hazır olan bu “şaibeli” gemiler, sigorta geçerliliği ve uygunluğu açısından denetime tabi tutulacak.

Yaptırımları ve sigorta koşullarını ihlal eden gemiler ciddi cezalarla karşı karşıya kalacak.

Estonya Başbakanı Kristen Michal, Reuters ajansına yaptığı açıklamada, “Gemiler iş birliği yapmazsa şu adımlar atılacak: Yasaklı gemiler listesine alınacaklar ya da belirli bölgelerde alıkonulacaklar,” dedi.

Tallinn’deki toplantıda konuşan Michal, “Önemli olan, Rusya’nın gölge filosunu engellemek adına bu süreci sistematik bir şekilde yürütmektir,” ifadelerini kullandı.

Toplantıya, Baltık ve Manş Denizi’ndeki Rus gemilerini izleme programına katılmayı kabul eden 12 ülkeden 10’unun askeri ittifakı olan Ortak Seferi Birlik başkanları katıldı.

Birleşik Krallık, Almanya, Polonya, Hollanda, beş İskandinav ülkesi ve üç Baltık ülkesinden oluşan 12 ülke, gölge filonun operasyonlarını “bozmak ve caydırmak” amacıyla bir dizi tedbir üzerinde anlaştı.

Bu ülkelerden altısı -Birleşik Krallık, Danimarka, İsveç, Polonya, Finlandiya ve Estonya- Manş Denizi, Danimarka Boğazı, Finlandiya Körfezi ve İsveç ile Danimarka arasındaki boğazlarda gemilerin sigorta belgelerini kontrol etmeye başlayacak.

Danimarkalı yetkililer, geçtiğimiz yıl dar ve dolambaçlı Danimarka Boğazlarında yerel pilot hizmetlerini kullanmayı bırakan eski tankerlerin artan varlığından duydukları endişeyi dile getirdi. Bu arada, Bloomberg tarafından derlenen ve Argus Media‘dan alınan gemi takip ve fiyatlandırma verilerine göre, bu yıl içinde bu güzergâhtan yaklaşık 33 milyar dolar değerinde Rus petrolü taşındı.

Bu rakam, Rusya’nın toplam açık deniz petrol ihracatının yaklaşık yüzde 42’sine denk geliyor.

Salı günü Birleşik Krallık, Rus petrolünün taşınmasında kullanılan 20 gemiye yaptırım uygulayarak, bu gemileri daha önceki kısıtlayıcı tedbirleri ihlal etmekle suçladı. AB ise gölge filo kapsamındaki 52 gemiye yaptırım uygulayarak toplam yaptırım listesini 79’a çıkardı.

10 milyar dolarlık plan: Rusya’nın ‘gölge filosu’ yaptırımları nasıl atlatıyor?

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English