Bizi Takip Edin

AVRUPA

SPD’li Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Roth siyaseti bırakıyor

Yayınlanma

Alman Federal Meclisi (Bundestag) Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı ve Ukrayna’nın en güçlü destekçilerinden biri olan Michael Roth, partisi içindeki görüş ayrılıkları nedeniyle siyaseti bırakacağını açıkladı.

Alman Sosyal Demokrat Partisi (SPD) üyesi ve ülkenin en önde gelen dış politika uzmanlarından biri olan ve yaklaşık 27 yıldır parlamentoda görev yapan Roth, 2025 yılında yapılacak federal seçimlerde aday olmayacağını açıkladı.

Roth Stern’e verdiği röportajda, “Artık siyasetle işim bitti. Federal seçimlere kadar bu işi yapacağım. Ondan sonra yokum,” dedi.

Kendisini motivasyonsuz ve SPD’den uzaklaşmış hissettiğini de sözlerine ekleyen Roth, Ukrayna konusundaki tutumu nedeniyle meslektaşlarından direnç gördüğünü belirtti.

SPD’li siyasetçi, “Son yıllarda, toplantılarımızda giderek daha fazla kaybolduğumu, komitelerin ve içindeki atmosferin beni rahatsız ettiğini fark ettim… Buzdolabına giriyormuşum gibi bir izlenim edindim,” dedi.

Roth ilk olarak, Ukrayna savaşının başlamasından kısa bir süre sonra, Yeşiller’den Anton Hofreiter ve FDP’li Marie-Agnes Strack-Zimmermann ile birlikte Ukrayna’ya gittiğinde eleştirileri oklarını üzerine çekmişti.

Üçlünün Ukrayna’ya yaptığı ziyaret, Şansölye Olaf Scholz’a ilave ölümcül silahlar vermesi için yapılan baskıyı artırdığı için özellikle SPD saflarında hoş karşılanmadı.

Üçü de o zamandan beri Ukrayna’ya verilen desteğin artmasının sadık savunucuları oldu fakat Roth gezinin etkisiyle sesini daha az çıkarmaya başladı.

Roth geçen yılın sonunda SPD’nin yönetim kurulundan çıkarıldı. Roth, ‘savaş ve barış meselesinin’ SPD’de ‘yeni bir sertlik’ yarattığını da söyledi.

Partilileri, özellikle de parti yönetimini Scholz ile ‘yanlış şekilde’ ilgilenmekle suçlayan Roth’a göre, hem parti hem de parlamento grubu kendilerini Scholz’a tabi kılmış durumda. Roth, “Her şey Şansölyeye bağlı… siyaset bir takım oyunudur, tek kişilik bir gösteri değil,” dedi.

Ana muhalefet partisi CDU’nun savunma politikası sözcüsü Florian Hahn, X’te yaptığı açıklamada, “Roth’la birlikte SPD içindeki son mantıklı dış politika uzmanlarından ve sadık Ukrayna destekçilerinden biri de ayrılıyor,” diye yazdı.

Ukrayna’nın Almanya Büyükelçisi Oleksiy Makeev ise, “Kararınıza saygı duyuyorum ama daha sonra vedalaşacağız. [Roth’un görev süresinin sonuna kadar] yapılacak daha çok şey var,” dedi.

AVRUPA

Britanya ekonomisi resesyondan çıktı

Yayınlanma

Birleşik Krallık ekonomisi bu yılın ilk çeyreğinde büyüyerek 2023’ün ikinci yarısında girdiği teknik resesyondan çıktı.

Ulusal İstatistik Ofisi cuma günü yaptığı açıklamada, gayri safi yurtiçi hasılanın mart ayına kadar olan üç aylık dönemde yüzde 0,6 oranında büyüdüğünü ve bir önceki yıla göre yüzde 0,2 oranında arttığını belirtti.

Bu artış, kısmen imalat sektörünün mart ayında beklenenden daha iyi performans göstermesi nedeniyle, analistlerin önceden beklediği yüzde 0,4’ten daha güçlü oldu. İmalat üretimi, beklendiği gibi yüzde 0,5 oranında daralmak yerine yüzde 0,3 oranında arttı.

Rakamlar, İngiltere Merkez Bankası’nın enflasyondaki pandemi sonrası artıştan bu yana ilk kez faiz oranlarını düşürmeye yaklaştığının sinyalini vermesinden bir gün sonra geldi.

Beklenenden daha iyi gelen rakamlar, önümüzdeki aylarda faiz indirimine gidileceği beklentisiyle birleşince, gösterge niteliğindeki FTSE 100 hisse senedi endeksi açılışta yeni bir rekor seviyeye yükselirken, sterlin dolar karşısında yükselerek 1,25 doların biraz üzerinde işlem gördü.

“Ekonomi zor bir dönemeci aldı. Bugünkü haberler bunu kanıtlıyor,” diyen Başbakan Rishi Sunak X aracılığıyla yaptığı açıklamada ‘planın işe yaradığını ve buna sadık kalmak gerektiğini’ savundu.

Hane halkı ve hükümet harcamalarının her ikisi de büyümeyi destekledi, fakat özellikle inşaat sektörü şubat ve mart aylarını zayıf geçirdiği için yatırımlar yavaşladı. Net ticaret de GSYİH’yi normalden daha az etkiledi. Parasal olmayan altın ihracatında büyük bir artış olurken, ithalat (özellikle otomobil ve makine) keskin bir şekilde düştü.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Le Pen, Fransa’nın nükleer caydırıcılığının ‘Avrupalılaştırılmasını’ reddetti

Yayınlanma

Fransa’da Ulusal Birlik (RN) lideri Marine Le Pen perşembe günü Fransa’nın nükleer silah gücünün “Avrupalılaştırılmasına” karşı çıkarak, hiçbir AB komiserinin nükleer saldırılara karar verecek demokratik meşruiyete sahip olamayacağını iddia etti.

Le Figaro’daki yazısında nükleer bir saldırıyı denetlemenin “ulusal [demokratik] meşruiyetten ayrılamayacağını” yazan Le Pen, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Fransa’nın nükleer caydırıcılık kapasitesinin diğer Avrupa ülkeleriyle paylaşılabileceği yönündeki son sözlerini eleştirdi.

Macron, nisan ayı sonunda AB’nin geleceğine ilişkin çok beklenen konuşmasında “güvenilir bir Avrupa savunması” geliştirilmesi çağrısında bulunmuş ve “Nükleer caydırıcılık Fransa’nın savunma stratejisinin merkezinde yer almaktadır. Bu nedenle Avrupa kıtasının savunmasında temel bir unsurdur,” demişti.

Le Pen’in partisi, Avrupa Parlamentosu (AP) seçim anketlerinde %32’lik oy oranıyla rakiplerinin çok önünde yer alıyor ve defalarca bir “savunma birliği” oluşturulmasına karşı çıkacağını açıkladı.

RN ayrıca, nitelikli çoğunluk oylamasının getirilmesi yönündeki son çağrılara rağmen, AB dış politikası ve güvenlik konularında oybirliği kuralının kaldırılmasına da karşı çıkıyor.

Macron: Fransa’nın nükleer savaş gücü Avrupa savunmasında kullanılabilir

Le Pen, Birleşik Krallık’ın AB’den ayrılmasının ardından Fransa’nın nükleer silahlara sahip tek üye ülke olarak kalmasıyla birlikte, nükleer caydırıcılığın AB çapında karar alma mekanizmasına dahil edilmesinin “seçilmemiş ulus ötesi organlar lehine zaten ayrıcalıklarının çoğu elinden alınmış olan demokrasimizi daha da zayıflatacağını” söyledi.

Le Pen ayrıca, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in şubat ayında gündeme getirdiği gibi, AB savunma komiserliği için özel bir makam oluşturulması fikrini de reddetti.

RN lideri, bir komiserin olası nükleer saldırılar ve etkili bir caydırıcılık stratejisinin yönetimi konusunda karar verecek herhangi bir demokratik meşruiyetten yoksun olacağını da sözlerine ekledi ve “Hangi eylemin yapılacağına kim karar verecek? Yanıtın konvansiyonel mi yoksa nükleer mi olması gerektiğine?” diye sordu.

Le Pen’e göre ayrıca nükleer caydırıcılık sadece Fransızlara özgü kalmalıdır, çünkü aksi, Fransız anayasasına “ihanet” anlamına gelecektir.

Le Pen, “[Macron] sanki görev süresinin bitmesine üç yıl kala, ulusal bağımsızlığımızın kalan son sütunlarını da yıkma ihtiyacı duymuş gibi,” eleştirisinde bulundu.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Avrupalı firmaların Çin iştahı kesiliyor

Yayınlanma

Bir Avrupa iş dünyası lobi grubu 10 Mayıs Cuma günü yaptığı açıklamada, Çin’i en iyi yatırım destinasyonu olarak sıralayan Avrupalı firmaların oranının rekor düşük seviyeye ulaştığını belirterek, dünyanın 2 numaralı ekonomisine olan güvenin yeniden tesis edilmesinin yıllar alabileceği uyarısında bulundu.

Çin’deki Avrupa Ticaret Odası, İş Dünyası Güven Anketi’nin son sayısında, Çin’de iş yapma görünümünün raporun 20 yıllık tarihindeki en düşük seviyede olduğunu, katılımcıların dörtte birinden fazlasının mevcut büyüme potansiyelleri konusunda kötümser olduğunu ve %44’ünün gelecek beklentileri konusunda karamsar olduğunu söyledi.

BASF, Maersk, Siemens ve Volkswagen gibi tekeller odanın üyeleri arasında yer alıyor.

Oda, firmaların sadece %13’ünün şu anda Çin’i en iyi yatırım yeri olarak gördüğünü söyledi. Bu oran 2023’te %16, 2022’de %21, 2021’de %27’ydi.

Oda, “Salgınla ilgili kontrol önlemlerinin kaldırılması başlangıçta şirketlere bir iyimserlik duygusu sağladı. Fakat kısa süre içinde hızlı bir toparlanma olmayacağı ortaya çıktı,” iddiasında bulundu.

Oda, Çin’in durgun talep, yüksek devlet borcu ve emlak sektöründe devam eden zorluklar gibi daha derin yapısal sorunlarının, hem yerli hem de yabancı şirketlerin beklentilerini etkilemeye devam edeceğini ekledi.

Oda, gelir artışı bildiren şirket sayısının da kayıtlardaki en düşük seviyede olduğuna dikkat çekti. Buna paralel olarak, katılımcıların yaklaşık %40’ı Çin’in kötüleşen ekonomisinin en büyük iş zorlukları olduğunu söylerken, yavaşlayan küresel ekonomi %15 ile ikinci sırada yer aldı.

Oda, “Şirketler başlangıçta Çin için planlanan yatırımlarını daha öngörülebilir, güvenilir ve şeffaf olarak algılanan alternatif pazarlara kaydırmaya devam ediyor. Yatırım kararları döngüsel olarak alındığından ve hafife alınmadığından, bunları tersine çevirmek bir gecede mümkün olmayacaktır,” diye yazdı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English