Bizi Takip Edin

AVRUPA

Thyssenkrupp çelikteki işgücünün yüzde 40’ını azaltacak

Yayınlanma

Almanya’nın çelik devi Thyssenkrupp, Avrupa’daki arz fazlası ve Çin’den gelen “ucuz ithalatın artması” konusunda uyarıda bulunarak çelik işgücünü yüzde 40 oranında azaltmayı planlıyor.

Şirket pazartesi günü yaptığı açıklamada, “üretim ve yönetimde yapılacak düzenlemelerle 2030 yılına kadar yaklaşık 5.000 kişiyi işten çıkarmayı” ve 6.000 kişiyi de “dış hizmet sağlayıcılara devretmeyi veya ticari faaliyetlerin satışı yoluyla elden çıkarmayı” hedeflediğini belirtti.

İşten çıkarmaların yanı sıra Thyssenkrupp Steel Europe, bir işleme tesisini kapatmayı ve yıllık üretim kapasitesini dörtte bir oranında azaltarak 8,7 milyon ila 9 milyon ton arasında azaltmayı planladığını söyledi.

Çelik bölümünün CEO’su Dennis Grimm, “Bu yolun birçok insandan çok şey talep edeceğinin farkındayız, özellikle de daha rekabetçi olmak için önümüzdeki birkaç yıl içinde çok sayıda işten çıkarma yapmak zorunda kalacağımız için,” dedi.

Almanya’da Volkswagen ve otomotiv tedarikçileri ZF Friedrichshafen, Schaeffler ve Bosch gibi şirketler son aylarda Avrupa’da yeni otomobil satışlarının yavaşladığı uyarısında bulunarak on binlerce kişiyi işten çıkaracaklarını duyurdular.

Son beş yılda talebin yaklaşık 2 milyon araç azaldığı Avrupa otomobil pazarındaki gerileme, motor endüstrisi tedarik zincirindeki diğer şirketlerle birlikte çelik üreticilerini de vurdu.

Avrupa’nın çelik talebindeki daralma, artan kapasite fazlası nedeniyle Çin’in metal ihracatındaki artışla aynı döneme denk geldi. Dünyanın en büyük çelik üreticisi olan Çin, bu yıl 100 milyon tondan fazla ihracat yaparak 2016’dan bu yana en yüksek ihracat rakamına ulaşma yolunda ilerliyor.

Bu artış ticaret gerilimlerini artırarak Avrupalı çelik üreticilerinin yetkilileri gümrük vergisi uygulamaya çağırmasına neden olurken, Çin çeliğinin akın etmesi Avrupa’da fiyatları keskin bir şekilde aşağı çekti.

Thyssenkrupp Steel eylül ayında Financial Times’a (FT) verdiği demeçte Avrupa’nın “sübvansiyonlu çelik ithalatındaki keskin artışın” sektörün karbonsuzlaştırma ve gaz yerine hidrojen ve elektrik kullanarak “yeşil” çelik üretme yönündeki pahalı planları için bir tehdit olduğunu söyledi.

Thyssenkrupp Steel’deki yeniden yapılandırma planları, ana holding Thyssenkrupp’un Çek milyarder Daniel Křetínský’nin EP Corporate Group’unu çelik üreticisindeki yüzde 20’lik hissesini yüzde 50’ye çıkarmaya ikna etmeye çalıştığı sırada geldi.

Görüşmeler, Křetínský’ye satış sırasında bölümün karbonsuzlaştırma planlarıyla ilgili maliyet konusunda grup içinde yaşanan ve ağustos ayında çelik şefi de dahil olmak üzere yedi yöneticinin protesto amacıyla istifa etmesine yol açan çekişmeli bir süreç nedeniyle karmaşık hale geldi.

Çelik üreticisi EP’nin yeniden yapılandırma planlarını desteklediğini söyledi.

İşçi sendikası IG Metall, Thyssenkrupp’un iki yüksek fırınını, şirketin daha az karbon yoğun çelik üretmesini sağlayacak doğrudan indirgeme tesisiyle değiştirme planlarına bağlılığını memnuniyetle karşıladı.

Thyssenkrupp’un denetim kurulunda yer alan IG Metall başkan yardımcısı Jürgen Kerner, şirketin ciddi bir durumla karşı karşıya olduğunu fakat yeniden yapılandırma planlarının “işgücüne savaş ilanı” anlamına geldiğini söyledi.

Thyssenkrupp, sonuncusu bu ay olmak üzere, son iki yılda gerçekleştirdiği bir dizi küçülme ile çelik biriminin değerini 3 milyar avro azalttı.

AVRUPA

Almanya kamu binalarını bomba sığınaklarına dönüştürmeyi planlıyor

Yayınlanma

Almanya’da yetkililer Rusya ile artan savaş riskini gerekçe göstererek metro istasyonlarını hava saldırısı sığınağı olarak kullanma planları yapıyor.

Bild gazetesinin haberine göre Federal Sivil Koruma Dairesi sığınaklara dönüştürülebilecek kamu binalarını araştırıyor ve halkın sığınak bulmasına yardımcı olacak bir uygulama geliştirmeyi planlıyor.

Alman halkı ayrıca bodrum katları gibi evlerinde sığınak kurmaya da teşvik edilecek. Almanya, yetkililerin artık gerekli olmadığına karar verdiği 2007 yılından bu yana halka açık sığınak ağını küçültüyordu.

Şu anda 84,4 milyon nüfuslu Almanya’da sadece 579 kamu sığınma evi var ve bunlar sadece yaklaşık yarım milyon kişi için yeterli alana sahip.

Federal Sivil Koruma Dairesi Başkanı Ralph Tiesler, yeni bir sığınak ağı inşa etmenin yıllar alabileceği uyarısında bulunarak daha hızlı çözümlere ihtiyaç duyulduğunu söyledi.

Yetkililer, acil bir durumda sığınak olarak kullanılabilecek metro istasyonları, ofisler ve kamu binalarının bir listesini oluşturmaya başladı.

Almanya genelinde mevcut en yakın sığınakların canlı bir haritasını sunan bir sivil koruma uygulaması ve vatandaşların kendilerini nasıl koruyabileceklerine dair bir kamu bilgilendirme kampanyası da geliştiriliyor.

Muhalefetteki Hıristiyan Demokratlar (CDU) Almanya’nın Rus hava saldırılarına karşı hazırlıklarını eleştirdi ve yeni sığınakların bir an önce kurulması çağrısında bulundu.

CDU milletvekili Andrea Lindholz, “Böyle bir durumun ortaya çıkmamasını umut etsek de, acil bir durumda halkı korumak için hazırlıklı olmalıyız. Almanya’daki kapasiteyi önemli ölçüde artırmamız gerekiyor,” dedi.

Lindholz, 2026’dan itibaren tüm yeni binaların sığınaklara erişiminin zorunlu olacağı komşu Polonya’yı örnek gösterdi.

Polonya, tüm nüfusu koruyabilecek metro istasyonları ve tüneller gibi “geçici sığınaklar” belirlemiş durumda.

İngiliz araştırma topluluğu Subterranea Britannica da, Birleşik Krallık genelinde nükleer bir saldırı durumunda halkı korumak için tasarlanmış 276 sığınak olduğunu söylüyor.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Belarus, Rus milyarder Gutseriyev’in varlıklarını millileştirdi

Yayınlanma

Belarus hükümeti, yaptırımların ardından Rus milyarder Mihail Gutseriyev’in Slavkaliy şirketini millileştirdi. Gutseriev’in 500 milyon dolarlık yatırımı dondurulurken, projenin geleceği belirsiz.

Belarus hükümeti, Rus milyarder Mihail Gutseriyev’in 500 milyon dolar değerindeki Slavkaliy şirketini millileştirdi.

Proje kapsamında inşa edilen Nijin Madencilik ve İşleme Tesisi’nin finansmanı durdurulurken, yatırımların akıbeti belirsizliğini koruyor.

Rus milyarder ve Safmar Group’un sahibi Gutseriyev, Belarus’taki Slavkaliy şirketine yaptığı yatırımların ABD’nin yaptırımları nedeniyle tamamen askıya alındığını ifade etti.

Gutseriyev, projeye yaptığı 500 milyon dolarlık yatırımın iade edilmediğini belirterek, “Tüm yatırımlarımız askıya alındı. Şu an bu paranın ne zaman geri döneceği bilinmiyor,” dedi.

Slavkaliy’nin millileştirilmesi sonrası kurulan yeni devlet şirketi Nedra Nijin, proje için gereken finansmanın büyük kısmını kredi yoluyla sağlamayı hedefliyor.

Ancak Belarus hükümeti, Nijin tesisinin tam faaliyete geçebilmesi için daha çok zamana ihtiyaç duyulduğunu belirtiyor.

Öte yandan Belarus Başbakan Yardımcısı Nikolay Snopkov, tesisin 1 Haziran 2025’te faaliyete geçeceğini açıklamıştı. Mevcut hazırlık seviyesinin yüzde 39 olduğu tahmin ediliyor.

Tesis tamamlandığında, yılda 2 milyon tona kadar potasyum klorür üretme kapasitesine sahip olacaktı.

Projenin askıya alınmasında ABD yaptırımlarının etkili olduğunu vurgulayan Gutseriyev, Çin Devlet Kalkınma Bankası’nın da 1 milyar dolarlık bir yatırım yaptığını, ancak yaptırımlar nedeniyle finansmanın durduğunu söyledi.

Milyarder, proje kapsamında iki maden açıldığını ve inşaatların yüzde 70 oranında tamamlandığını, ancak gelinen noktada bu projeye olan ilgisini yitirdiğini ifade etti: “Artık bunun benim için bir önemi kalmadı. Çalışmaların büyük kısmını tamamladık ama şimdi her şey Belarus devletine gidiyor. Param bir nevi donduruldu.”

Gutseriyev, Belarus’ta 2021’deki protestoların ardından Avrupa Birliği ve İngiltere tarafından yaptırımlara maruz kalmıştı. Brüksel, milyarderi Belarus Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko’nun “uzun zamandır dostu” olarak tanımlarken, İngiltere hükümeti onu Belarus’taki başlıca özel yatırımcılardan biri olarak nitelendirdi.

Yaptırımlar sonrasında Gutseriev, İngiliz GCM Global Energy şirketindeki hisselerini kardeşi Sait Salam Gutseriyev’e devretti. Şirketin çoğunluk hissesi ise Temmuz 2022’de Kazakistan vatandaşı Salman Gutseriyev’e geçti.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Avrupa sağı Netanyahu’ya sahip çıktı: Orbán, Wilders, Salvini

Yayınlanma

Avrupa’da birçok ülkede hükümet eden ya da koalisyon ortağı olan “milli-muhafazakâr” veya “yeni sağcı” partiler ve liderler, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) verdiği karar karşı Netanyahu’ya destek açıkladı.

Macaristan Başbakanı Viktor Orbán yaptığı açıklamada İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu hakkındaki UCM tutuklama kararına saygı göstermeyeceğini ve mevkidaşını Budapeşte’yi ziyaret etmeye çağırdığını duyurdu.

Hollandalı Özgürlük Partisi (PVV) lideri Geert Wilders ise, Netanyahu’nun uluslararası anlayış ve destek görmek yerine bir tutuklama emriyle karşı karşıya olduğunu savundu.

“Dünya çıldırmış durumda,” diyen Wilders, İsrail Başbakanı ile bir görüşme planladığını da belirtti. 

Benzer şekilde, İtalyan hükümetinde başbakan yardımcısı olarak görev yapan ve azınlık koalisyon ortağı Lega’nın lideri Matteo Salvini de, “Orta Doğu’daki birkaç demokrasiden birinin başbakanına” savaş suçlusu demenin “saygısızlık” olduğunu söyledi.

Macar Fidesz, Hollandalı PVV ve İtalyan Lega partileri Marine Le Pen’in partisi Ulusal Birlik’in (RN) öncülük ettiği Avrupa için Vatanseverler (PfE) grubunun üyeleri. 

‘Milli Muhafazakâr Enternasyonal’den İsrail’e destek

Macaristan Başbakanı Orbán devlet radyosuna verdiği bir mülakatta Netanyahu’yu davet edeceğini belirterek, “Bu karara itiraz etmekten başka seçeneğimiz yok. [Netanyahu’yu] Macaristan’a davet edeceğim ve Uluslararası Ceza Mahkemesinin kararının hiçbir etkisi olmayacağı konusunda kendisini temin edeceğim,” dedi.

Macar hükümet sözcüsü Zoltán Kovács, Orbán’ın İsrail Başbakanı Netanyahu’yu Macaristan’ı ziyaret etmeye davet ettiğini doğruladı.

“Macaristan Başbakanı, Netanyahu’ya ziyareti sırasında UCM kararından muafiyet sağladı” diyen Kovács, “İsrail-Macaristan ilişkilerine öncelik verdi ve Netanyahu’nun Macaristan’daki verimli görüşmeler için güvenliğini garanti altına aldı,” dedi.

Sözcü daha sonra Orbán’ın tutuklama kararını “küstah ve alaycı” bir karar ve “siyasi motivasyonlu” bir “müdahale” olarak nitelendirdiğini söyledi.

Netanyahu Macaristan’a daveti için teşekkür etti ve Macaristan Başbakanı Orbán’ın “ahlaki netliğini” övdü.

Salvini: İsrail özgürlükleri, demokrasileri ve Batı değerlerini savunuyor

“Savaş suçluları başkalarıdır,” diyen Matteo Salvini, İsrail’in “on yıllardır saldırı altında” olduğunu; İsrail vatandaşlarının “on yıllardır füze kâbusuyla ve evlerinin altındaki sığınaklarda” yaşadığını ileri sürdü.

“Tutuklanması gereken savaş suçlusunun” Orta Doğu’daki “birkaç demokrasiden birinin başbakanı” olduğunu söylemenin kendisine “saygısızlık ve tehlikeli” geldiğini belirten İtalyan lideri, “Çünkü İsrail sadece kendini savunmuyor, aynı zamanda özgürlükleri, demokrasileri ve Batı değerlerini de savunuyor,” iddiasında bulundu.

Salvini tutuklama kararının, “bazı uluslararası kurumlarda çoğunlukta olan bazı İslam ülkeleri tarafından dikte edilen siyasi bir tercih” olduğunu da öne sürdü.

İtalya’da koalisyon hükümeti bölündü

Fakat Başbakan Yardımcısı, Dışişleri Bakanı ve Forza Italia lideri Antonio Tajani perşembe günü yaptığı açıklamada, Netanyahu, eski savunma bakanı Yoav Gallant ve Hamas’ın askeri şefi Muhammed Deif hakkında tutuklama emri çıkarmasının ardından “İtalya’nın UCM’ye saygı duyduğunu” söyledi.

Tajani, İtalyan hükümetinin bu kararla ilgili olarak müttefikleriyle birlikte ne yapacağını değerlendireceğini belirtti.

Tajani, “UCM’yi destekliyoruz fakat mahkemenin siyasi değil hukuki bir rol oynaması gerektiğini her zaman hatırlıyoruz,” dedi.

Sağın küresel yeni biçimi: Milli muhafazakârlık

Meloni: İsrail ile Hamas arasında bir eşdeğerlik kurulamaz

Başbakan Giorgia Meloni ise bugün yaptığı açıklamada “önümüzdeki günlerde UCM’nin kararına yol açan nedenleri daha derinlemesine inceleyeceğini” söyledi ve “Gerekçeler her zaman objektif olmalı ve siyasi nitelikte olmamalıdır,” dedi.

Meloni, G7 İtalya Dönem Başkanlığının bu konuyu 25-26 Kasım tarihlerinde Fiuggi’de yapılacak olan Dışişleri Bakanları toplantısının gündemine almayı planladığını belirtti.

Meloni, “Bu hükümet için bir nokta değişmezdir: İsrail Devletinin sorumlulukları ile terör örgütü Hamas arasında bir eşdeğerlik kurulamaz,” ifadelerini kullandı.

Wilders, İsrail’e giderek Netanyahu ile görüşecek

Hollanda hükümet koalisyonunun üyesi olan ve son seçimlerden birinci parti çıkan Özgürlük Partisi (PVV) lideri Geert Wilders de Netanyahu’yu savundu.

Wilders, İsrail’in “ağır bir saldırı altında, varoluşsal bir tehditle karşı karşıya olan demokratik bir ulus” olduğunu ve Netanyahu’nun da bu ulusa liderlik ettiğini ileri sürdü.

“Halkınızın çoğu katlediliyor, tecavüze uğruyor ve İslamcı teröristler tarafından rehin alınıyor. Ulusunuzu ve halkınızı savunuyor ve haklı olarak hastanelerde ve okullarda saklanan barbar teröristleri bir daha asla böyle bir şey yaşanmaması için ortadan kaldırmaya çalışıyorsunuz,” diyen Hollandalı sağcı, “uluslararası anlayış ve destek” görmek yerine, Netanyahu’nun tutuklama emriyle karşı karşıya kaldığını vurguladı.

“Dünya çıldırmış durumda,” diyen Wilders, “dostum” dediği Netanyahu ile yakında İsrail’d ebuluşacak olmaktan gurur duyduğunu yazdı.

Öte yandan Hollanda’da hükümet koalisyonunu oluşturan diğer üç partiden hiçbiri UCM’nin tutuklama kararıyla ilgili bir açıklama yapmadı.

İsrail ile ‘milliyetçi-muhafazakâr enternasyonal’ arasındaki ilişki

Avrupalı sağcılardan tam destek

Le Pen’in Avrupa için Vatanseverler’inin de üyesi olan ANO partisinin lideri eski Çekya Başbakanı Andrej Babiš açıklama yapmasa da Orbán’ın Netanyahu’ya yaptığı davete ilişkin paylaşımını retweet etti.

Danimarka Halk Partisi’nin (DF) tek milletvekili ve aynı zamanda PfE’nin üyesi Anders Vistisen, X’te Wilders’inkine benzer bir açıklama yayınlayarak, “%100 İsrail’in yanındayım ve Uluslararası Ceza Mahkemesi ne düşünürse düşünsün bunu yapmaya devam edeceğim,” dedi.

Fransa’da muhafazakâr LR milletvekili Philippe Juvin Sud Radio’ya verdiği demeçte, “Sayın Netanyahu Fransa’ya gelirse tutuklanmalı mı, tutuklanmamalı mı sorunuza cevabım kesinlikle hayır,” dedi.

Bu görüş Le Pen’in partisi RN’nin sözcüsü Philippe Ballard tarafından da paylaşılıyor. Ballard, Fransa’nın UCM’nin yetkilerini yerine getirmesinin “ürkütücü, çılgınca” olacağını savundu ve “İsrail İslamcılara karşı ilk savunma hattıdır,” dedi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English