Bizi Takip Edin

AMERİKA

Trump, orduda ‘woke’ politikasını hedef alan emirler imzaladı

Yayınlanma

ABD Başkanı Donald Trump pazartesi günü ordudaki ‘çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık’ (DEI) politikasını hedef alan bir dizi idari emir imzaladı. Pandemi sırasında COVID-19 aşılarını reddettiği için atılan binlerce askeri geri almak da buna dahil.

Pazartesi günü erken saatlerde, savunma bakanı olmak için yeterli oyu kıl payı alan Pete Hegseth, görevdeki ilk tam gününde Pentagon’a girerken gazetecilere yaptığı açıklamalarda, bir zamanlar iki önemli üs için kullanılan Konfederasyon generallerinin isimlerine atıfta bulundu.

Trump kararnameleri Miami’den Washington D.C.’ye dönerken imzaladı.

Trump’ın imzaladığı kararnamelerden biri, bir bireyin doğumdaki cinsiyetinden farklı bir “cinsel kimlik” ifade etmesinin askeri standartları karşılamadığını söylüyordu.

Emir, orduda “icat edilmiş” zamirlerin kullanılmasını yasaklarken, şu anda orduda görev yapan transseksüel askerlerin orduda kalmalarına izin verilip verilmeyeceği ve verilmeyecekse nasıl çıkarılacakları gibi temel sorulara yanıt vermedi.

Trump ilk döneminde transseksüel askerlerin orduda görev yapmasını yasaklayacağını duyurmuştu. Bu yasağı tam olarak uygulamadı – yönetimi, hizmet veren personelin kalmasına izin verirken işe alımlarını dondurdu.

Biden 2021’de göreve geldiğinde kararı bozdu.

Savunma Bakanlığı verilerine göre orduda yaklaşık 1,3 milyon aktif görevli personel bulunuyor. Transseksüel hakları savunucuları 15.000 kadar transseksüel hizmet üyesi olduğunu söylerken, yetkililer bu sayının binlerde olduğunu söylüyor.

Trump 2017’de ilk yasağını açıkladığında, ordunun transseksüel personele sahip olmanın “muazzam tıbbi maliyetleri ve aksaklıkları” ile yükümlü olmadan “kararlı ve ezici zafere” odaklanması gerektiğini söylemişti.

Değişimler Kapıda

Hegseth, Pentagon’a büyük değişiklikler getirme sözü verdi ve DEI’nin ordudan çıkarılmasını en önemli öncelik haline getirdi.

Trump’ın orduda DEI’ye son verilmesine ilişkin kararnamesi, hizmet akademilerinin “Amerika’nın ve onun kurucu belgelerinin insanlık tarihinde iyilik için en güçlü unsur olmaya devam ettiğini” öğretmesi gerektiğini vurguladı.

Hava Kuvvetleri pazar günü yaptığı açıklamada, ABD ordusunda Tuskegee Havacıları olarak bilinen ilk siyahi havacıları konu alan ve Trump’ın DEI girişimlerine getirdiği yasağa uygunluk açısından incelemeden geçen bir videoyu kullanarak kursiyerlere eğitim vermeye devam edeceğini duyurdu.

Hegseth Pentagon merdivenlerinde, son kitabında eleştirdiği ABD ordusunun en üst düzey yetkilisi Hava Kuvvetleri Generali C.Q. Brown tarafından sıcak bir şekilde karşılandı. Brown’ı kovup kovmayacağı sorulduğunda Hegseth hemen yanında durduğunu söyleyerek şaka yaptı.

“Şu anda onun yanındayım. Onunla çalışmayı dört gözle bekliyorum” diyerek Brown’ın sırtını sıvazladı.

Reuters daha önce Hegseth’in onay sürecinde defalarca reddettiği, üst düzey rütbelilerin toplu olarak işten çıkarılması olasılığı hakkında haber yapmıştı.

Hegseth gazetecilerle konuşurken Fort Moore ve Fort Liberty’den önceki isimleri olan Fort Benning ve Fort Bragg ile bahsetti.

Konfederasyon subaylarını onurlandıran bu isimler, ABD tarihini ve Konfederasyon mirasını yeniden gözden geçirme çabasının bir parçası olarak eski Başkan Joe Biden döneminde değiştirilmişti.

Hegseth, “Guam, Almanya, Fort Benning ve Fort Bragg’daki askerleri düşünüyorum” dedi.

Hegseth’in Pentagon’daki odak noktasının büyük bir kısmı, Trump’ın COVID aşılarını reddettiği için terhis edilen askerlerin geri getirilmesine ilişkin kararnamesini yerine getirmek de dahil olmak üzere ordu içinde olabilir.

Pentagon’un 2021 yılında aşıyı zorunlu hale getirmesinin ardından binlerce hizmet mensubu ordudan uzaklaştırılmıştı.

Amerikan Demir Kubbesi

Trump ayrıca “bir ‘Amerikan Demir Kubbesi’ geliştirme sürecini zorunlu kılan” bir kararname imzaladı.

Kısa menzilli Demir Kubbe hava savunma sistemi, ABD’nin desteğiyle İsrail’in Rafael Gelişmiş Savunma Sistemleri tarafından inşa edildi ve Hamas tarafından Gazze’den İsrail’e atılan roketleri engellemek için üretildi.

Kamyonlarla çekilen her bir ünite roket, havan topu ve insansız hava aracı gibi kısa menzilli tehditleri havada imha etmek üzere radar güdümlü füzeler ateşliyor.

Sistem bir roketin nüfusun yoğun olduğu bir bölgeye isabet edip etmeyeceğini belirliyor. Eğer değilse, roket göz ardı edilir ve zararsız bir şekilde inmesine izin verilir.

Böyle bir çabanın ABD’de uygulanmasının yıllar alacağı söyleniyor.

AMERİKA

ABD’li senatör, TikTok yasağının İsrail ile ilgili olduğunu ifşa etti

Yayınlanma

Bu hafta Münih Güvenlik Konferansında, ABD Kongresi istihbarat komitesindeki en üst düzey Demokrat Senatör Mark Warner, TikTok yasağına yol açan yasa tasarısının arkasındaki “gerçek hikayeye” ilişkin ipuçları verdi.

Warner, aynı panelde birlikte olduğu eski Kongre üyesi Mike Gallagher’a seslenerek, “Gerçek hikayeyi anlatıp anlatmayacağınızı görmek istiyorum,” dedi.

Gallagher, Warner ile birlikte TikTok’un ulusal güvenlik tehdidi olduğunu iddia eden yasa tasarısını ilk sunan kişi ve şu anda da kötü şöhretli Silikon Vadisi devi Palantir’in yöneticisi.

Gallagher, ulusal güvenlik yasa tasarısının Hamas’ın İsrail’e yönelik başlattığı 7 Ekim Aksa Tufanı operasyonuna kadar “ölü” olduğunu, 7 Ekim’den sonra ise tasarının yeniden hayata döndüğünü anlattı.

Gallagher, “Yani iki partili bir konsensüsümüz vardı. Yürütme organı elimizdeydi ama tasarı 7 Ekim’e kadar hâlâ ölüydü. İnsanlar platformda bir sürü antisemitik içerik görmeye başladılar ve tasarımız yeniden hayat buldu,” dedi.

Yine Gallagher Münih’te yaptığı açıklamada TikTok’un yasağı delme girişiminde “büyük bir yanlış hesaplama” yaptığını da belirtti. TikTok’un milyonlarca kullanıcısına bir bildirim göndererek onları tasarıya karşı çıkmaları için Kongre üyelerini aramaya çağırması üzerine Gallagher, bunun sosyal medya şirketinin Amerikan gençliğinin “beynini yıkadığını” “kanıtladığını” söyledi.

İsrailli yetkililer ve lobiciler Washington’da uzunca bir süredir ABD’li yetkililere, TikTok’un algoritmasının Amerikalı gençlerin İsrail-Hamas savaşına karşı muhalefetini körüklediğini söylüyorlardı.

Örneğin geçen sene gazeteci Ken Klippenstein, kendisine konuşan bir Dışişleri Bakanlığı kaynağının, üst düzey bir İsrailli diplomatın Çin yapımı bir algoritmanın “kötücül rolü” hakkında atıp tuttuğunu aktarmıştı. İsrailliler, özellikle üniversite kampüslerindeki İsrail karşıtı protestolara TikTok ve benzeri sosyal medya platformlarının destek olduğunu düşünüyorlardı.

Aynı dönemde NPR, İsrail Dışişleri Bakanlığı Genel Müdür Yardımcısı Emmanuel Nahshon tarafından kaleme alınan ve TikTok’un algoritmasını “gençleri İsrail’e karşı kışkırtmakla” suçlayan bir bilgi notunu haberleştirmişti.

TikTok yasağının destekçilerinden Senatör Mitt Romney de, genç Amerikalılar arasında en popüler sosyal medya platformunun kapatılmasına verdiği desteği Filistin meselesine bağlamıştı. Romney, TikTok’ta Filistin yanlısı paylaşımların sıklığının diğer platformlara kıyasla “ezici” olduğunu söylüyordu.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Reuters: Çinli BYD Brezilya’daki Lityum Vadisi’nde maden hakkı satın aldı

Yayınlanma

Reuters tarafından incelenen kamu kayıtlarına göre Çinli elektrikli otomobil (EV) üreticisi BYD, 2023 yılında Brezilya’nın lityum açısından zengin bir bölgesinde iki arsa için maden hakkı satın alarak Çin dışındaki en büyük pazarında madencilik işine girdi.

Belgeler, satın almanın, 2023’ün Mayıs ayında kurulan BYD iştiraki Exploracao Mineral do Brasil tarafından yapıldığını gösterdi.

Söz konusu araziler BYD’nin 2023 yılında yatırım yapmayı kabul ettiği Brezilya’nın kuzeydoğusundaki yeni fabrika projesine sadece yarım günlük mesafede yer alıyor. Ayrıca ABD’de listelenen madenci Atlas Lithium’un sahip olduğu arazilere de komşu.

Kamuya açık kayıt belgelerine göre, iştirak 4 milyon real (695.000 $) sermaye ile kuruldu ve 2023 yılında döviz kuru değişimlerinden yaklaşık 213.000 real kar elde etti.

Reuters tarafından görülen ekim ayı hissedarlar toplantısına ait bir raporda, şirketin “araştırma aşamasında olduğu, ne mali hareket ne de işletme geliri olduğu” belirtildi.

BYD konuyla ilgili yorum yapmayı reddetti.

Büyük Çinli madencilerin hisselerini satın alan BYD, geçen yıl Şili’deki bir lityum projesine teklif vermesine izin verilen altı firmadan biriydi ve Şili’nin kuzeyinde bir lityum katot tesisi için planlarını açıkladı.

ABD, Suudi ve Çin heyetlerinin son ziyaretleri, stratejik madenlere erişim için jeopolitik yarışta açık bir pazar olarak Brezilya’ya yönelik küresel ilginin altını çizdi.

Brezilya, Güney Amerikalı komşularının aksine lityum sektöründe ağır bir devlet varlığından kaçındı, hatta 2022’de metal üzerindeki ihracat kontrollerini hafifletti.

En iyi lityum potansiyelleri, Arjantin, Bolivya ve Şili’deki tuz düzlüklerinden zorlu lityum çıkarma işlemlerinin aksine, geleneksel madenciliğe uygun sert kaya yataklarıdır.

BYD’nin Brezilya’da lityum araması, Latin Amerika’nın en büyük ekonomisine yaptığı bahsi güçlendiriyor.

Geçen yıl Financial Times, BYD’nin Brezilya’nın en büyük lityum üreticisi Sigma Lithium ile olası bir tedarik anlaşması, ortak girişim veya satın alma konusunda görüşmeler yaptığını bildirmişti.

LİTYUM VADİSİ

BYD’nin maden hakları, Brezilya’nın Lityum Vadisi olarak bilinen Minas Gerais eyaletindeki Jequitinhonha Vadisi’nin bir parçası olan Coronel Murta kasabasında 852 hektarı (8,5 km2) kapsıyor.

Firma haziran ayında web sitesinde yaptığı açıklamada, Coronel Murta’daki komşu Atlas Lithium projesinin, bölgenin ilk jeolojik haritalamasının ardından araştırma aşamasında olduğunu söyledi.

Atlas CEO’su Marc Fogassa, BYD’nin varlığını üçüncü bir taraf aracılığıyla öğrendiğini, ancak bunu otomobil üreticisiyle hiçbir zaman doğrudan görüşmediğini söyledi.

Reuters’a konuşan Fogassa, “Eğer bu iki bölgeye yatırım yaptılarsa bunun nedeni potansiyeli görmüş olmaları ve bunun da benim bölgelerimi daha değerli kılmasıdır” dedi.

Brezilya’da bir maden projesinin ekonomik olarak uygun görülmesi halinde üretime başlaması genellikle sekiz ila 15 yıl sürebiliyor.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Trump’ın “yasadışı göçmen” operasyonlarında ara bilanço – 2: Göçmen işçilerin Amerikan ekonomisinde yeri

Yayınlanma

Yazar

Çalışma İstatistikleri Bürosu (BLS) verilerine göre, Haziran 2024 itibariyle göçmenler ABD işgücünün %19’undan fazlasını oluşturuyor (toplam 169 milyon istihdamın 32 milyonundan fazlası) ve işgücüne yerli doğumlu işçilerden daha yüksek oranda katılım sağlanıyor.

“Yabancı doğumlu işçiler”, ABD’de ikamet eden ama doğduklarında ABD vatandaşı olmayan kişiler. Özellikle, ABD dışında (veya Porto Riko veya Guam gibi dış bölgelerinden birinde) doğanlara ve ebeveynlerinden hiçbiri ABD vatandaşı olmayanlara yabancı doğumlu işçi deniyor ve BLS’in tanımı hem yasal hem de belgesiz göçmenleri kapsıyor.

COVID-19 salgınının başlangıcında %61,8’e kadar düşen göçmenlerin işgücüne katılım oranı, Haziran 2024’te %67,0’a yükselerek 2019’un aynı ayındaki %65,8’lik salgın öncesi seviyesinin üzerine çıktı.

Irksal durum ve etnik köken açısından, yabancı doğumlu işgücünün %48’i Hispanik, %25’i ise Asyalı.

2023 yılında tam zamanlı yabancı uyruklu çalışanların medyan haftalık kazançları, yerli doğumlu meslektaşlarının kazandıklarının %86,6’sı kadardı.

Yabancı doğumlu erkekler haftada 1.051 dolar kazanırken, bu rakam yerli doğumlu erkekler için 1.238 dolardı. Yabancı doğumlu kadınlar 899 dolar kazanırken, bu rakam yerli doğumlu kadınlar için 1.025 dolardı.

Eğitim ve sağlık hizmetleri, 2023 yılında 5,5 milyon veya tüm yabancı doğumlu çalışanların %18,4’ü olmak üzere en fazla göçmeni istihdam eden sektördü. Bunu 4,7 milyon (%15,8) ile profesyonel ve iş hizmetleri ve 3,3 milyon (%11,1) ile inşaat hizmetleri takip ediyordu.

El Pais’den “göçmenlerin olmadığı ABD” senaryosu

İspanyol El Pais, göçmenlerin bir günlüğüne tamamen ortadan kaybolduğu bir Amerikan ekonomisinin çökeceğine ilişkin bir senaryo geliştirdi.

Nüfus Sayım Bürosu verilerine göre, 2023 yılında eğitim, sağlık ve sosyal yardım sektöründe çalışan 5,5 milyon göçmen vardı. Ulusal GSYİH’ye yıllık 2,3 trilyon dolar katkıda bulunan bu sektör, bahsettiğimiz gibi ülkedeki en fazla sayıda yabancı kökenli çalışanı istihdam ediyor.

Aslında, ABD’deki tüm göçmen çalışanların %18,4’ü, öğretmenlerin de dahil olduğu bu alanda çalışıyor.

ABD’de 2023 yılında 4,7 milyon ile en fazla yabancı uyruklu çalışanın istihdam edileceği ikinci en büyük sektör profesyonel, ticari, idari, atık yönetimi ve iyileştirme hizmetleri. Bu sektör ABD ekonomisinde bir güç merkezi ve yıllık 3,5 trilyon dolar veya ülkenin GSYİH’sinin %13’üne katkıda bulunuyor.

Göçmenlerin olmadığı bir günde, bu sektör çalışanlarının %22,9’unu kaybedecektir. Bu durumda çöpler sokaklarda yığılacak, işletmeler idari ekipleri olmadan durma noktasına gelecek ve herhangi bir elektrik kesintisi, elektrikçi eksikliği nedeniyle yaygın elektrik kesintilerine yol açacak.

2023 yılı itibariyle, inşaat sektöründe istihdam edilen tüm işçilerin %29’unun göçmen olması ve yaklaşık 3,3 milyon yabancı kökenli işçinin istihdam edilmesi, bu sektörü göçmen işgücü oranının en yüksek olduğu sektör haline getiriyor.

Bazı şantiyelerde göçmenler ekiplerin %50 ila %60’ını oluşturuyor. Eğer tüm yabancı işçiler bir gecede ortadan kaybolacak olsalar, neredeyse tüm şantiyelerin şartel indirmesi garanti gibi görünüyor.

Keza göçmenler bir günlüğüne ortadan kaybolsa, imalat ve perakende ticaret sektörlerinde 6,2 milyon işçi eksik olacak. Fabrikalar işgücünün %20,2’sini, mağazalar %15,5’ini kaybedecek ve yüz binlerce aile geçimlerini sağlayamayacak.

ABD ekonomisine 2,65 trilyon dolar (ya da ulusal GSYİH’nin %10,3’ü) katkıda bulunan imalat gibi bir sektörde, ekonomik etki çok büyük olacak.

Tarım sektöründe “göçmen işçi” paniği

Hizmetler sektörü bir yana, stratejik olarak da kritik tarımsal istihdamda göçmen emeğinin payı büyük.

2021 yılında yapılan bir araştırmaya göre, göçmen tarım işçileri, ABD’deki tarım işçilerinin tahmini olarak %73’ünü oluşturuyordu.

Çiftlik işçiliği, Wisconsin’deki süt çiftliklerinden Florida’daki çilek tarlalarına ve Washington’daki elma bahçelerine kadar ülke genelinde ekonomiye güç veren temel işlerden biri.

Resmi verilere göre, ABD’de yasal olarak çalışma izni olmayan tarım işçilerinin oranı 1989-91 yıllarında yaklaşık %14 iken 1999-2001 yıllarında neredeyse %55’e yükselmişti. Yaklaşık son 30 yılda ise bu oran yaklaşık %40’a geriledi.

2020-22’de, tarım işçilerinin %32’si ABD doğumlu, %7’si ABD vatandaşlığı almış göçmenler, %19’u diğer yetkili göçmenler (esas olarak daimi ikamet edenler veya yeşil kart sahipleri) ve geri kalan %42’si çalışma yetkisine sahip değildi.

ABD doğumlu işçilerin payı Orta Batı’da en yüksekken, izinsiz çalışanların payı California’da en yüksek.

2019-2020 Ulusal Tarım İşçileri Anketi, ABD’deki tarım işçi lerinin %68’inin yabancı doğumlu ve %44’ünün belgesiz olduğunu gösteriyordu.

Meksika’dan göçün yavaşladığının sinyali

ABD’de kiralık tarım işçilerinin %83’ü göçmen işçi olmayıp yerleşik olarak kabul ediliyor, yani evlerinden 75 mil uzakta tek bir yerde çalışıyorlar.

Bu oran 1996-98’de %41’den daha yüksekti; dolayısıyla değişim, mahsul tarımı işgücünün niteliğindeki derin değişimi yansıtıyor.

Kalan göçmen işçilerin küçük bir kısmı arasında en büyük grup, evlerinden 75 milden daha uzakta tek bir çiftlik yerinde çalışan ve çalışma sahalarına ulaşmak için uluslararası bir sınırı geçebilen “mekikçiler.” Mekikçiler, 1996-98 yıllarında yaklaşık %24 iken, 2022 yılında kiralanan tarım işçilerinin yaklaşık %9’unu oluşturuyordu.

Geçmişte daha yaygın olan, mevsimler ilerledikçe farklı mahsuller üzerinde çalışmak üzere eyaletten eyalete hareket eden “mahsulü takip eden” göçmen tarım işçisi ise artık nispeten nadir.

Bu işçiler, 1992-94’teki %14’lük yüksek orandan büyük bir düşüşle 2020-22’de sadece %4’ünü oluşturdu.

Kiralık tarım işçilerinin son kategorisi, göç modelleri henüz belirlenmemiş olan, tarıma yeni başlayanlardır. Bu kişilerin 1998-2000 yıllarında %22’ye varan oranlardan şu anda tarımsal üretim işgücünün sadece %3,6’sını temsil ediyor olması, kısmen 2007’den bu yana Meksika’dan ABD’ye net göçün yavaşlamasını yansıtıyor.

Son yıllardaki göç trendlerine bakıldığında, Meksika’dan ABD’ye net göçün en büyük olduğu dönemin 1995-2000 yılları arasında olduğu görülüyor. Sonrasında yaklaşık 13 yıl, iki ülke arasındaki net göç ABD’den Meksika’ya idi. 2013-18 yılları arasında Meksika’dan ABD’ye net göçteki artışa rağmen, 2007-2019 yılları arasında ABD’de yaşayan Meksikali göçmen sayısı azalmıştı.

Bu nedenle son yıllarda ABD’ye işgücü göçünde Uzak Asya ile Orta Amerika öne çıkmaya başladı. 

Tarımsal vize programı ne olacak?

Genellikle H-2A vize programı olarak adlandırılan H-2A Geçici Tarım Programı, yabancı uyruklu işçilerin 10 aya kadar bir süre için geçici olarak mevsimlik tarım işçiliği yapmak üzere ABD’ye getirilmesi için yasal bir yol sağlıyor.

Mahsul yetiştiricileri mevsimlik işgücü ihtiyaçlarını karşılamak için bu programı kullanabilir, fakat çiftlikler, mandıralar ve domuz ve kümes hayvanı işletmeleri gibi çoğu hayvancılık üreticisinin yıl boyunca işgücü ihtiyaçlarını karşılamak için programı kullanmasına yasal olarak izin verilmiyor.

Bu kısıtlamanın bir istisnası, H-2A işçilerini yıl boyunca kullanabilen koyun ve keçi işletmeleri gibi merada çiftlik hayvanı üreticileri için yapılıyor.

H-2A programındaki işverenler, ABD’li işçileri işe alma çabalarının başarılı olmadığını göstermeli ve ABD Çalışma Bakanlığı da bunu belgelemeli.

Buna ek olarak, federal hükümet, bir ABD vatandaşına ödenmesi gereken ücreti aşmayan yeterli ücret ve barınma imkanı sağlamasını şart koşuyor.

H-2A programı kapsamındaki işçiler söz konusu olduğunda, eyaletler arasında başı Cumhuriyetçi Florida çekiyor. Onu California, Georgia, Washington ve Kuzey Caroline takip ediyor.

Bu vize türünde de başı Meksikalı işçiler çekiyor (%90 civarı). Mesikalıları ise, Güney Afrikalılar takip ediyor.

Bununla birlikte, göçmen işçi tutan çiftçiler, H-2A Geçici Tarım İşçisi programının maliyetinin kendileri için gitgide arttığına da işaret ediyorlar.

Trump’ın göçmen operasyonlarından sonra

Özellikle tarımsal işgücü söz konusu olduğunda, Amerikalı çiftçilerin göçmen karşıtı operasyonlardan endişelenmek için yeterince sebebi olduğu görülüyor.

Örneğin Kansas De Soto’daki Bowlin Farms’ın sahibi Steve Bowlin, “Hepimizin yediği gıdayı üretmeye çalışmak, göçmen işçiler olmadan neredeyse imkansız. Vizeli tarım işçilerini getirmek için hükümet aracılığıyla H-2A programını kullanıyoruz, çünkü ABD’de yaptığımız işi yapacak yeterli sayıda işçi yok,” diyor.

Öte yandan ABD’de tarımsal alanlar ve tarım istihdamı zaten düşme eğiliminde. ABD Tarım Bakanlığına göre, 2017’den 2022’ye kadar çiftlik sayısında %7’lik bir düşüş yaşandı, yani sadece beş yılda yaklaşık 142.000 çiftlik azaldı.

Çiftçiler, kuş gribi salgınları ve artan yem ve gübre maliyetleri de dahil olmak üzere işletmelerini ayakta tutmak için çeşitli zorluklarla karşı karşıya.

Eğer “belgesiz” işçiler de geldikleri ülkelere gönderilirlerse, özellikle ABD tarımında halihazırda var olan ithalata yönelme eğilimi artabilir. Ameirkan gıda ithalatında Meksika’nın yeri, yıllar içinde üçte ikiden beşte dörde doğru artma eğiliminde.

Trump’ın ilk ticaret savaşlarından bu yana, Çin de tarımsal ithalatını güneye kaydırmış durumda. Pekin, Arjantin ve Brezilya gibi ülkelerden de daha fazla tahıl satın alıyor; bu ülkeler, 2023 yılında Çin’in en büyük mısır tedarikçisi olarak ABD’yi geride bıraktı.

Örneğin Financial Times’a konuşan Iowa Çiftçiler Birliği Başkanı Aaron Lehman, son ticaret savaşında, “Asyalı alıcılarımızın çoğu Güney Amerika’daki soya fasulyesi üreticileriyle ilişkiler geliştirmeye başladı ve pazarımızdan giderek daha fazla pay aldılar ve biz bunu geri alamadık,” diyor.

Yeni bir ticari gerginlik ihtimali, ürün fiyatlarındaki düşüş ve artan maliyetlerden etkilenen Amerikalı çiftçilerin zaten zor durumda olduğu bir döneme denk geliyor. ABD Tarım Bakanlığının verilerine göre, kârın geniş bir ölçüsü olan net çiftlik geliri 2022’de 181,9 milyar dolarken, 2024’te 140,7 milyar dolar olması öngörülüyor, ki bu, %23’lük bir düşüş demek.

Yeni ekipman yatırımlarının azalırken, düşük talep nedeniyle tarım makineleri satanlar da zor durumda.

Orta ve Güney Amerika’da tarımsal ürünlerin, kısmen işgücü maliyetlerinin de az olması nedeniyle ucuza mal edilmeleri, Amerikan tarımında gerileme ile göçmen işçilerin azaltılması eğilimini besleyebilir.

Trump’ın Tarım Bakanı olarak seçtiği Brooke Rollins’in, Kongre onay oturumunda H-2A programını kaldırmayı değil reforme etmeyi savunması da tarımdaki yönelimlere ilişkin ipuçları veriyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English