Bizi Takip Edin

Diplomasi

‘Türkiye’nin ekseninde bir değişme yok’

Yayınlanma

Litvanya’nın Başkenti Vilnius’taki NATO zirvesi sona erdi. Türkiye’nin NATO içi manevraları Ankara’nın seçim sonrası dış politika rotasında bir değişikliğe ya da ince bir ayara mı işaret ediyor? Bu soruya yanıt veren Dr. Kaan Kutlu Ataç’a göre ortada bir eksen değişikliği ya da bunu doğuracak jeopolitik bir neden yok. Türkiye’nin ekonomi ve savunma odaklı iki ana gündemi olduğunu belirten Ataç, dış politikadaki manevra, pazarlık ve adımlara bu zaviyeden bakılması gerektiğini vurguluyor.

NATO’nun Vilnius toplantısı Rusya – Ukrayna savaşının gölgesinde gerçekleşen ikinci zirve. NATO’nun Ukrayna savaşı sonrası gündemine aldığı genişleme politikası ise Ankara’nın elinde Batılı müttefiklerine karşı pazarlıklarda kullandığı bir koz olarak dikkat çekiyor.

İspanya Zirvesi’nde Finlandiya ve İsveç’in üyeliği karşılığında belirli talepler öne süren Ankara, Finlandiya’ya onay vermesine rağmen İsveç kartını bu zirveye kadar bozdurmadı. Vilnius’a gelindiğinde yeni dışişleri ekibi “Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) yolunun açılması” gibi geri planda kalan bir konuyu gündeme getirerek pazarlık masasını yeniden kurdu.

Savunma sanayi yaptırımlarının kaldırılması, F-16 satışının önünün açılması, İsveç’in terörle mücadelede Ankara’nın hassasiyetlerini dikkate alması önce çıkan talepler olmakla birlikte Dr. Kaan Kutlu Ataç’a göre “Ankara için dış politikada ekonomi sarkacı en önemli parametre.”

 “Ankara pazarlıkta maksimalist”

Harici’ye NATO zirvesini değerlendiren Mersin Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Kaan Kutlu Ataç, Batılı ile yapılan pazarlıkların yer yer sertleşen ya da yumuşayan ilişkilerin “eksen kayması” parantezinde tartışılamayacağı görüşünü paylaşıyor. Ataç’a göre “Türk dış politikasının tipik yaklaşımı maksimalisttir.”

“Orta güçlerin dış politikalarında maksimalist yaklaşımla hareket ederek en yüksek faydayı hedeflediğinin” altını çizen Ataç, “Yaptırımların kaldırılması Türkiye için öncelik” diyor.

Rusya ile 2016 darbe girişiminden sonra yaşanan yakınlaşma sürecinin de pragmatik önceliklerden kaynaklı olduğunu değerlendiren Ataç iki ülkenin de karşılıklı derin güvensizliklerinin olduğunu anımsatıyor.

Ataç, Türkiye ile Rusya arasında Kafkaslar, Afrika, Libya’da çıkar çatışması olmakla birlikte bu farklıların ticaret, turizm ve enerji alanlarında derin ilişkiler geliştirmesine de engel olmadığını söylüyor.

“Güvenliğe bağlı gerginlikler ve karşılıklı endişeler var” diyen Ataç bunlara karşın Ankara ve Moskova’nın pragmatik karşılıklı faydayla ilişkileri geliştirmeye devam edeceğini düşünüyor.

Eksen kayması neden yok?

NATO ve AB gündeminin öne alınması, Ankara’nın Batılı müttefiklerle yeni bir sayfa açma arzusu Moskova ile ilişkileri nasıl etkileyecek? Rusya’dan gelen açıklamalara göre belirgin bir değişim olmayacak. Nitekim, Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, “İsveç’in NATO üyeliği hakkında Türkiye’nin NATO’ya karşı yükümlülükleri var” dedi ve Moskova’nın görüş farklılıklarına rağmen Ankara ile ilişkilerini geliştirmeye istekli olduğunu da belirtti.

Türkiye’nin Moskova ile ihtiyaç duyduğu ilişkileri geliştirdiğini” söyleyen Dr. Kaan Kutlu Ataç, “Rusya ile ilişkiler tarihsel süreçte bakıldığında daima gerginlikler üzerine kuruludur. Türkiye’nin Moskova’yla ilişkilerinde çıkar çatışmaları var” notunu da düşüyor.

Ankara, Brüksel ve Moskova arasındaki ilişkileri “Rusya ile pragmatik ilişkiler kuruyor Türkiye, NATO ile stratejik planda bir kopuş yok” sözleriyle özetliyor.

Ataç, neden eksen kayması olmadığı görüşünü ise şu şekilde temellendiriyor: “Eksen kayması teknik anlamda gözükmüyor. Eksen kayması olabilmesi için Anadolu yarımadasının öneminin stratejik olarak artması ya da azalması gerekiyor. Kuzey Afrika’dan Baltık’a uzanan eksende Anadolu tam ortada yer alıyor. NATO’nun güvenlik politikalarında zincirin sağlam kalın halkalarından birinin Anadolu olması gerekiyor.”

“ABD Yunanistan’ı başka seviyeye çıkartıyor”

Dr. Kaan Kutlu Ataç’a göre, Türkiye’nin Batı’nın açık ve örtülü yaptırımlarının kaldırılmasını istemesinin iki hedefi var. Birincisi savunma sanayinde modernleşme ihtiyacını karşılayabilmek. İkincisi tıkanan finansal sisteme Batılı kaynakların akışını sağlayabilmek.

Buna karşın “Türkiye-ABD ilişkilerinde de keskin bir çizgi var” diyen Ataç, ABD’nin güvenliği Ankara’dan Atina’ya çektiğini” söylüyor.

Türkiye’nin savunmasında modernleşmenin öncelik olduğunu vurgulayan Ataç, Washington’ın Yunanistan ordusunu ise “başka bir seviyeye çıkardığını” belirtiyor.

“Batı musluğu çok açmayacak”

Finansal ve parasal konularda tıkanıklık yaşandığını belirten Ataç, “Türkiye Batı’dan ekonomi ve savunma sanayi anlamında alabileceğini almaya bakıyor” diyor.

NATO, ABD, AB ve genel olarak Batı ile pozitif gündem yaratmaya odaklanan Ankara, istediği sonuçları ne oranda alabilir?

Bu noktada Ataç, “Musluğu çok açmayacakları anlaşılıyor. Türkiye’de bunun için Arap sermayesine gidiyor. Ancak Arap sermayesinin de Batı ile finansal anlamda sıkı ilişkileri var” notunu düşüyor.

“ABD Rusya’yı daha da yıpratmak istiyor”

Ukrayna’nın NATO üyelik gündemi belirsiz ileri bir tarihe ertelense de savaşın şiddetini artıracak işaretler tansiyonun yükselmesine neden oldu. G7 ülkelerinin Ukrayna’ya güvenlik garantisi taahhüdü ve Kiev’e savaş uçağı temini gündeminin sıcak tutulmasına Moskova sert yanıt verdi. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Batı’nın Kiev’e ABD tasarımı savaş uçakları sağlama planlarını “son derece tehlikeli bir gelişme” olarak değerlendirdi ve F-16 teminini Moskova’nın nükleer tehdit olarak gördüğünü söyledi.

“ABD’ye göre Rusya üstesinden gelinebilecek bir hasım” ifadesini kullanan Ataç, Washington’un “Rusya’yı daha da yıpratmak istediğini” vurguladı.

Ataç sözlerine şöyle devam etti:

“Üstesinden gelebileceğiniz bir hasım yaratmak… Rusya stratejide böyle tanımlanıyor. Ve kriz yönetimi, gerginliklerin yönetilebilmesi için önemli, Rusya’yla o yüzden o gerginliği tutmanız gerekiyor. Batı teknik anlamda Moskova’yı ne Soğuk Savaşta ne Soğuk Savaş sonrası Batı kurumlarına almadı, entegre etmedi.”

“ABD çok sert oynuyor bu oyunu” diyen Ataç, ABD’nin Avrupa üzerindeki tahakkümünü sürdürebilmesi için “Rus tehdidine ihtiyacı olduğunu” vurguluyor.

Diplomasi

Taliban, Rusya ile ticarette doları devreden çıkarmayı hedefliyor

Yayınlanma

Taliban yönetimi, Rusya ile ticarette ABD doları yerine Rus rublesi ve Afgan afganisi kullanılmasını teklif etti. İki ülke, yaptırımlar ve uluslararası bankacılık sisteminden dışlanmaları nedeniyle bu konuyu ve karşılıklı yatırımların artırılmasını görüşüyor.

Taliban yönetimi, Batı yaptırımları nedeniyle uluslararası bankacılık sisteminden büyük ölçüde izole olan Rusya’ya, iki ülke arasındaki ticarette ABD doları yerine Rus rublesi ve Afgan afganisi kullanılmasını teklif etti.

Taraflar arasında bu konudaki teknik detayların görüşüldüğü bildirildi.

Afganistan Ticaret Bakan Vekili Hacı Nureddin Azizi, Reuters‘a yaptığı açıklamada, “Bölgesel ve küresel ekonomik beklentiler, Afganistan ve Rusya’nın karşılaştığı yaptırımlar ve sorunlar göz önüne alındığında bu konuda somut görüşmeler yapıyoruz. Şu anda teknik hususlar tartışılıyor,” dedi.

Azizi, Kabil’in benzer bir teklifi Çin’e de yaptığını belirtti.

Bakan Vekili Azizi, Rusya ile Afganistan arasındaki yıllık ticaret hacminin yaklaşık 300 milyon dolar olduğunu ve karşılıklı yatırımların artmasıyla bu rakamın önemli ölçüde yükselebileceğini ifade etti.

Karşılaştırma yapmak gerekirse, 2024 yılında bir önceki yıla göre sırasıyla yüzde 32 ve yüzde 24 düşüşe rağmen Rusya’nın ABD ile ticareti 3,5 milyar dolar, AB ile ise 67,5 milyar dolar olarak gerçekleşti.

Azizi, Taliban’ın Rusya’dan daha fazla petrol ürünü ve plastik madde almayı planladığını söyledi.

Öte yandan Rusya’nın Kabil Büyükelçisi Dmitriy Jirnov, Rusya’nın Afganistan’dan çeşitli ürünler ithal ettiğini belirtti.

Jirnov, “Bunların başında kuru meyve ve kuru üzüm geliyor. Sebzeler, üzüm ve nar (şimdilik küçük miktarlarda), şifalı bitkiler (lavanta, kekik, meyan kökü) ve tabii ki pilav kazanları da ithal ediliyor,” dedi.

Jirnov, ticaretin tarım ürünleriyle sınırlı olmadığını, Afganistan’ın Rusya’ya krom cevheri, konsantreler, mineraller, yakut ve zümrüt de gönderdiğini ve bunların ithalatın yaklaşık altıda birini oluşturduğunu ekledi.

Taliban, 2022 yılında Rusya’dan petrol, doğalgaz ve buğday alımı konusunda anlaşmaya varmıştı.

Yaptırımlar nedeniyle Afganistan ve Rusya, uluslararası bankacılık sisteminden büyük ölçüde kopmuş durumda. Moskova’nın kalan ticaret ortaklarıyla yerel para birimlerinde ödemelere geçmeye çalışmasının nedenlerinden biri de bu.

Reuters‘ın belirttiğine göre, Taliban’ın iktidara gelmesinden sonra Afganistan çok daha az dolar almaya başladı ve bu durum, ABD tarafından yapılan uluslararası yardımların bu yıl azalmasıyla daha da kötüleşti.

Rusya, Afganistan üzerinden Hindistan ve Pakistan’a demiryolu istiyor

Okumaya Devam Et

Diplomasi

Zalujnıy: Rusya savaş alanında inovasyonda Ukrayna’yı geçti

Yayınlanma

Ukrayna’nın Birleşik Krallık Büyükelçisi ve eski Genelkurmay Başkanı Valeriy Zalujnıy, Rusya’nın savaş alanındaki inovasyonlarda Ukrayna’yı geride bıraktığını belirtti. Zalujnıy, Ukrayna’nın yenilikleri sürekli üretip ölçeklendiremediğini ve teknolojik başarılarının sınırlı kaldığını ifade etti.

Ukrayna’nın Birleşik Krallık Büyükelçisi ve eski Genelkurmay Başkanı Valeriy Zalujnıy, “Güvenlik İhracatı: Dünyada Ukrayna Silahları” forumunda yaptığı konuşmada, Rusya’nın savaş alanındaki inovasyonlarda Ukrayna’yı geride bıraktığını söyledi.

Strana haber portalının aktardığına göre Zalujnıy, “Düşman bizi çoktan geçti, geride kalıyoruz ve bu dürüstçe söylenmeli,” dedi.

Ukrayna’nın “dün Rusya’yı geride bıraktığı alanlarda bile inovasyonları sürekli olarak üretip ölçeklendiremediğini” belirten Zalujnıy, ülkenin teknolojik başarılarının “oldukça sınırlı, sektörel bir nitelik taşıdığını ve hayatta kalma stratejisinin uygulanması için gereken tüm yelpazeyi kapsamadığını” vurguladı.

Bununla birlikte eski Genelkurmay Başkanı, sınırlı kaynaklar ve müttefiklerin tedariklerine yüksek bağımlılık koşullarında Ukrayna’nın teknolojik başarılarını dünya pazarlarında paylaşabileceğine inandığını ifade etti.

Ukrayna ordusunun mevcut Genelkurmay Başkanı Aleksandr Sırskiy, öncelikli görevinin insansız sistemlerin geliştirilmesi ve ordunun en yeni silahlarla donatılması olduğunu belirtmişti.

Rusya’da 1 Ocak 2024 tarihinde “İnsansız Hava Sistemleri” (İHS) adlı ulusal proje başlatılmıştı.

Sanayi ve Ticaret Bakan Yardımcısı Vasiliy Şpak, bu proje kapsamında geçen yıl 16,4 bin sivil insansız hava aracı üretildiğini bildirmişti.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ise nisan ayında yaptığı açıklamada, ordunun 1,5 milyondan fazla çeşitli tipte insansız hava aracı aldığını ancak FPV drone sıkıntısı yaşandığını belirtmişti.

National Interest: NATO yardımı Ukrayna’nın askeri olarak geri kalmasına yol açtı

Okumaya Devam Et

Diplomasi

Birleşik Krallık, Chagos Adaları’nı Mauritius’a devretti

Yayınlanma

Birleşik Krallık, Chagos Adaları’nın egemenliğini Mauritius’a devretmek için 3,4 milyar sterlin (4,6 milyar dolar) tutarında bir anlaşma imzaladı. 

Anlaşma kapsamında, adaların en büyüğü olan Diego Garcia’daki Birleşik Krallık-ABD askeri üssünün kontrolü Birleşik Krallık’ta kalacak.

Başbakan Keir Starmer, Diego Garcia’yı yeniden kiralamak için yapılan 99 yıllık anlaşmanın kendilerine yıllık 101 milyon sterline mal olacağını ve üssü “kötü niyetli etkilerden” korumak için gerekli olduğunu söyledi.

Mauritius Başbakanı Navin Ramgoolam ise anlaşmanın “sömürgecilikten kurtulma sürecini tamamen tamamladığını” söyledi.

Fakat Birleşik Krallık’taki muhalefet liderleri ve şu anda İngiltere’de yaşayan bazı Chagoslular anlaşmayı eleştirdi.

Resmi adı Britanya Hint Okyanusu Toprakları olan Chagos Adaları, Hint Okyanusu’nda, Birleşik Krallık’ın yaklaşık 5.799 mil (9.332 km) güneydoğusunda ve Mauritius’un yaklaşık 1.250 mil kuzeydoğusunda yer alıyor.

Chagos Takımadaları olarak da bilinen adalar, yaklaşık 60 adadan oluşan yedi atolden oluşuyor ve Mauritius’un hâlâ bir İngiliz kolonisi olduğu 1965 yılında Mauritius’tan ayrıldı.

Birleşik Krallık adaları 3 milyon sterline satın almıştı fakat Mauritius, sömürgeci güçten bağımsızlık kazanmak için yapılan anlaşma kapsamında adaları yasadışı bir şekilde vermek zorunda kaldığını savunmuştu.

1960’ların sonunda İngiltere, ABD’yi Chagos Adaları’nın en büyüğü olan Diego Garcia’da bir askeri üs kurmaya davet etti ve bu süreçte binlerce insanı zorla evlerinden ve topraklarından çıkardı.

Britanya ile Mauritius arasındaki Chagos meselesi: ABD de topa girdi

Chagosluların bir kısmı Mauritius ve Seyşel Adaları’na yerleşti; diğerleri İngiltere’ye, çoğunlukla West Sussex’teki Crawley’e göçtü.

Birleşik Krallık, ilk üç yıl boyunca her yıl 165 milyon sterlin ödeyecek. Dördüncü yıldan 13. yıla kadar ise yıllık 120 milyon sterlin ödeyecek. Bundan sonra ödemeler enflasyona endekslenecek.

Starmer, Diego Garcia’nın askeri üs olarak kullanılmaya devam edilmesinin, beş göz ittifakı üyeleri olan İngiltere, ABD, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda tarafından onaylandığını söyledi ve ABD’nin üssün “işletme masraflarını” karşılayacağını belirtti.

1970’lerin başından beri, Birleşik Krallık ve ABD bu adada ortaklaşa gizli bir askeri üs işletiyor. Hükümet, üssün havaalanı ve derin su limanının yanı sıra gelişmiş iletişim ve gözetleme imkanlarına sahip olduğunu belirtiyor.

Adaya ticari uçuşlar yapılmıyor. Adaya giriş, askeri tesis veya daha önce bu bölgeyi yöneten İngiliz yetkililer tarafından izne tabi.

Diego Garcia, Hint Okyanusu’nun kalbindeki konumu nedeniyle stratejik önemi yüksek bir ada olarak görülüyor.

11 Eylül saldırıları sonrasında ABD’nin “terörle savaş” sırasında, Afganistan ve Irak’ta görev yapmak üzere adadan doğrudan uçakların gönderildiği biliniyor.

Anlaşma, Chagosluları desteklemek için 40 milyon sterlinlik bir güven fonu da içeriyor.

Anlaşma uyarınca, Mauritius Diego Garcia’yı kontrol edecek fakat adaya yeniden yerleşime izin verilmeyecek.

Bernadette Dugasse, Diego Garcia’da doğan ve anlaşmaya karşı son anda İngiltere Yüksek Mahkemesine dava açan iki Chagoslu kadından biri.

Dugasse BBC’ye verdiği demeçte, “Ben Birleşik Krallık’a ait değilim, Mauritius’a ait değilim, Seyşel Adaları’na ait değilim. Ben Diego Garcia’ya aidim,” dedi.

Mahkeme kararıyla anlaşma geçici olarak durdurulmuştu fakat Yüksek Mahkeme itirazı reddetti.

Britanya’da Muhafazakârlar da anlaşmayı eleştirdi. Parti lideri Kemi Badenoch, anlaşmayı “ulusal bir zarar verme eylemi” olarak nitelendirdi.

Parti lideri, “Bu anlaşma bizi Çin’e daha fazla maruz bırakıyor ve Chagos halkının iradesini görmezden geliyor. Ve bunun için milyarlarca pound ödüyoruz,” dedi.

Reform UK lideri Nigel Farage da anlaşmanın “gerekli olmadığını” ve “Çin’in ekmeğine yağ sürdüğünü” ileri sürdü.

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, X’te yaptığı bir paylaşımda, Washington’un “bölgesel ve küresel güvenlik için kritik öneme sahip Diego Garcia’daki ABD-İngiltere ortak askeri tesisinin uzun vadeli, istikrarlı ve etkili bir şekilde faaliyetini güvence altına alan” anlaşmayı “memnuniyetle karşıladığını” söyledi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English