Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

UCM Başsavcısı Han: Herkes ölene kadar mı beklemeliyim?

Yayınlanma

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Başsavcısı Kerim Han, Alman Der Spiegel dergisine verdiği röportajda, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu hakkındaki tutuklama talebini savunurken, “Herkes ölene kadar beklemeli miyim” dedi.

Alman Der Spiegel dergisine konuşan Han, İsrailli yetkililerin uluslararası hukukun üzerinde olmadığını vurguladı. Derginin muhabirinin İsrail’i savunan ısrarlı soruları üzerine Han, “Bir ülke müttefik olduğu için ona karşı adaletin uygulanmaması mı gerekiyor” diye tepki gösterdi.

Der Spiegel muhabirinin “Soruşturmayı ertelemek daha iyi olmaz mıydı” sorusuna Han, “Herkes ölene kadar beklemeli miyim? Eğer rehin alınan sizin babanız, anneniz veya büyükbabanız olsaydı, gerçekten beklememi ister miydiniz? Bu paramparça edilen sizin çocuğunuz veya kız kardeşiniz olsaydı, beklememi ister miydiniz” şeklinde yanıtladı. Han, “İnsanların acısını gelecekte yorumlanacak bir şey olarak görme lüksümüz yok. Hukukun varlığı gerektiği zamanda hissedilmeli” diye konuştu.

“İsrailli yetkililer hakkında yakalama kararı almaması UCM’nin sonunu getirebilir”

Der Spiegel muhabirinin İsrailli yetkililer aleyhine yapılan soruşturmanın gerekliliği hakkındaki sorularını yanıtlayan Han, “Ukraynalılar ve Sudanlılar için geçerli olan hukuk, neden Filistinliler için geçerli olmasın? Belirli bir coğrafi bölgenin hukukun dışında kalması doğru mu” değerlendirmesinde bulundu.

Han, Kanada dışındaki tüm UCM üyesi ülkelerin Filistin’i devlet olarak tanıdığını ve mahkeme hakimlerinin de İsrail’in Filistin topraklarında işlediği suçları yargılama yetkisi olduğuna hükmettiğini hatırlattı.

Muhabirin, İsrail’in demokratik bir ülke olduğunu ve İsrailli yetkililerin Hamas’la bir tutulmaması gerektiği yönündeki ısrarlı sorularına karşılık Han, “Her mağdur eşittir. Yahudi bir çocuğa gösterdiğim ilgi ve sevgiyi, Filistinli bir çocuğa da gösteririm. Bu, hukuk önünde eşitlik meselesidir” diye konuştu.

Çifte standart ve antisemitizm eleştirilerine yanıt

Başsavcı Han, İsrailli yetkililerin kendisine yönelik antisemitizm suçlamalarını reddederek, “Siyasi liderler, istihbarat kurumları ve çıkar grupları arasında birçok suistimal, tehdit ve oyun dönüyor, ancak ben kim olduğumu biliyorum. İnsanları basitçe antisemitik olarak etiketleyerek kenara itme eğilimi artıyor. Açıkçası, beni asıl ilgilendiren şey, mağdurların hukuktan ne beklediği ve hukukun dünyanın her yerinde eşit şekilde uygulanması talebidir” ifadelerini kullandı.

Gazze’deki sivil ölümlerine dikkati çeken Han, “30-40 bin ölü, düşük yapan anneler, açlık ve kıtlık varken sadece Hamas’a yönelik tutuklama kararı çıkarsaydım ne olurdu? O zaman da ‘Bu saygın olmayan mahkeme ABD, Almanya ve diğer güçlü ülkelerin cebinde’ denilecekti” ifadesini kullandı.

İsrailli makamlar soruşturma yürütmüyor

Alman muhabirin, İsrailli yetkililerin kendi mahkemelerinde yargılanması gerektiği ve bunun olmaması durumunda ancak UCM’nin harekete geçebileceğini savunması karşısında Han, İsrail ordusunun işgali altındaki topraklarda hesap verebilirliğinin olmadığına dikkati çekerek, şu ifadeleri kullandı:

“Asıl soru şu: İşgal altındaki topraklarda uluslararası hukuk uygulanıyor mu? Uzmanların yazdıklarını okursanız ve sahada neler olduğuna bakarsanız, soruşturmalar görmüyoruz. Hesap verebilirlik görmüyoruz. Tekrar soruyorum: Şikâyetiniz nedir? Bir ülke müttefik olduğu için ona karşı adaletin uygulanmaması mı gerekiyor?”

İsrail’den “UCM” adımı: Ben-Gvir’e “göstermelik” soruşturma

Han, Alman muhabirin İsrail lehine soruşturmanın daha sonra yapılması gerektiğine ilişkin sorularına tepki göstererek, “Bir itfaiyeciyseniz, ev yanıp mahalle alevler içinde kalana kadar bekleyemezsiniz” ifadesini kullandı.

Muhabirin “Bu siyasetçilerin işi değil mi” şeklindeki sorusuna da Han, uluslararası hukukun acil müdahalesinin önemine dikkat çekerek, gecikmeden kaynaklı can kayıplarının önüne geçilmesi gerektiğini vurguladı.

UCM’ye ve personeline yönelik tehditler sürüyor

Han, Der Spiegel muhabirinin, İsrail gizli servisinin UCM’nin önceki başsavcısını tehdit etmesine yönelik sorusunu ise şöyle cevapladı: “Mahkemenin ve personelinin, ben dahil, çok sayıda tehdit ve yıldırma girişimine maruz kaldığı biliniyor. Bunların bazıları kamuoyuna yansıdı, bazıları yansımadı. Korkarım bu tehditler devam edecek. Ancak yılmamalıyız. Bazıları kararlarıma katılmayabilir, ancak hukukun bağımsız uygulanmasını koruma arzusunda birleştiğimize inanıyorum.”

ORTADOĞU

Irak’a sığınan iki bin Suriye askerinin iadesi bugün başlıyor

Yayınlanma

suriye ordusu

Irak Güvenlik Medya Ağı Sözcüsü Mikdad Miri, Irak’a kaçan Suriye ordusu askerlerinin iadesine bugün başlanacağını açıkladı.

Irak resmi haber ajansı INA’ya göre Irak Güvenlik Medya Ağı Sözcüsü Mikdad Miri, konuya dair açıklama yaptı. Miri, Irak’a Esad yönetimi askerlerinin Suriye’ye iadesine bugün başlanacağını belirtti. İade işlemlerinin Irak’taki ilgili makamlar tarafından başlatılacağını aktaran Miri, sürecin Suriye tarafı ile koordineli yürütüleceğini ifade etti.

Suriye ordusuna bağlı yaklaşık 2 bin asker 7 Aralık’ta El-Kaim Sınırı Kapısı üzerinden Irak’a kaçmıştı. 9 Aralık’ta ise Heyet-i Tahrir Şam’a bağlı askeri operasyonlar komutanlığı, zorunlu askerlik yapanlara yönelik genel af kararı çıkarmıştı.

Irak’ın Anbar vilayetine bağlı Rutba ilçesinde bir kampa yerleştirilen askerler kötü koşullar nedeniyle ülkelerine geri gönderilmek için eylem yapmıştı.

Rutba ilçesi Kaymakamı İmat el-Duleymi, yaptığı açıklamada kaçan askerlerin çadırlarda barındığını ve bölgede elektrik, su ve ısınma imkanlarının yetersiz olduğunu ve yerleştirildikleri kampın internet erişiminden yoksun olduğundan dolayı aileleriyle iletişim kuramadıklarını söylemişti.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

İsrail tek kurşun sıkmadan Dera’ya ilerliyor: PYD, İsrail dahil herkesten yardım istiyor

Yayınlanma

Türkiye ve onun desteklediği Suriye Milli Ordusu (SMO) Ayn el Arap’a (Kobani) yönelik operasyona hazırlanırken HTŞ ile aradığı diyaloğu henüz kuramayan PYD, Türkiye’ye karşı İsrail dahil tüm ülkelerden yardım bekliyor. Bu arada Suriye topraklarına giren İsrail de Dera’ya doğru ilerliyor.

PKK’nın Suriye kolu Demokratik Birlik Partisi (PYD) Başkanlık Konseyi Üyesi Salih Müslim video konferans yöntemiyle düzenlenen toplantıda gazetecilerin sorularını yanıtladı.

DW Türkçede yer alan habere göre Salih Müslim HTŞ ile PYD arasında PYD’nin işgalindeki toprakların geleceğine ilişkin henüz bir müzakere süreci başlamadığını söyledi.

Heyet-i Tahrir Şam (HTŞ) Suriye’nin başkentini ele geçirip Esad yönetimini devirdiğinde Salih Müslim HTŞ ile diyaloga açık olduklarını söylemiş, “HTŞ bize bir adım atarsa biz iki adım atarız” demişti. Ayrıca PYD liderliği kendine bağlı kurumlara HTŞ’nin tanıdığı yeni Suriye bayrağının asılması talimatını vermişti.

Şam’a gönderdikleri mesajlara “henüz yanıt alamadıklarını” söyleyen Müslim, yine de olası müzakereleri yürütmek üzere bir heyet hazırladıklarını ve umutlu olduklarını belirtti.

Müslim, MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın “HTŞ ve Kürtler arasında bir diyaloğu önlemek için aceleyle ve erkenden” Şam’a gitmiş olabileceğini düşündüğünü de söyledi.

HTŞ ile müzakerelerden istedikleri sonucu alamamaları halinde Şam’la bir çatışma ihtimali görüp görmediğinin sorulması üzerine Müslim, “Bu olmazsa kendimizi siyasi olarak savunacağız. Her şey masada ancak iyi niyetle yaklaşıyoruz” dedi.

Hem HTŞ hem SMO için “cihatçı” nitelemesi yapan Müslim, yine de HTŞ’nin geçmişte kendilerine yönelik operasyonlara katılmadığına dikkat çekti. Fakat bu yapının da “Türkiye ile koordinasyon halinde olduğunun” farkında olduklarını kaydetti.

“İsrail desteğine açığız”

İsrail basınında son günlerde çıkan “İsrail’in Suriyeli Kürtleri Türkiye’ye karşı koruması gerektiği” şeklindeki yorumların sorulması üzerine Müslim, “Özellikle İsrail’den değil, herkesten destek istediklerini” söyledi. Salih Müslim, “İsraille iletişimimiz yok, eğer böyle bir (Kürtlere destek) açıklamaları varsa elbette takdirle karşılarız” dedi. Müslim, Türkiye’nin Ortadoğu’da izlediği tutumun “İsrail’i de rahatsız ettiğini” savundu.

Jerusalem Post gazetesi 9 Aralık tarihinde, “Suriye Kürtlerinin temsilcileri yardım ve koruma talebiyle İsrailli yetkililere başvurdu” diye yazmıştı.

İsrail’in Türkiye’ye karşı açık desteğinin SDG kontrolündeki bölgelerde yaşayan Arap halkları huzursuz edip etmeyeceği sorusu üzerine Müslim, “Mısır, Fas, Tunus, Körfez ülkeleri… tüm bu Arap ülkelerinin zaten İsraille ilişkisi var” ifadelerini kullandı. Arap aşiretlerinin sırf bu yüzden kendileri aleyhine tutum almasını beklemediğini söyledi.

İsrail ordusu Dera’ya ilerliyor

Türkiye’nin PYD’ye yönelik eylemlerinden rahatsızlığını dile getiren İsrail ise Esad yönetiminin devrilmesi üzerine girdiği Suriye topraklarındaki işgalini tek bir kurşun dahi sıkmadan derinleştiriyor.

İngiltere merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), İsrail’in Dera kırsalında dokuz kilometre ilerleyerek bölgedeki Koya köyüne ve Vahdet barajı bölgesine girerek stratejik mevzilere konuşlandığını duyurdu.

SOHR’un bildirdiğine göre İsrail güçleri bölgeye girmeden önce bölge sakinlerinden silahlarını teslim etmelerini istedi.

SOHR, ayrıca İsrail güçlerinin İsrail – Suriye sınırındaki tampon bölge yakınlarındaki Kuneytra bölgesi ve Dera arasındaki sınırda yer alan Sayda köyü yakınlarındaki askeri bir bölge olan 74. Tugay bölgesine girdiğini aktardı.

İsrail ordusu bu ay Esad hükümetinin çöküşünün ardından, Suriye sınırında yer alan stratejik Hermon Dağı’nı işgal etmiş ve Suriye ile işgal altındaki Golan Tepeleri arasındaki silahtan arındırılmış bölgeye girmişti. İsrailli yetkililer, bu hareketi İsrail’in sınırlarının güvenliğini sağlamak için sınırlı ve geçici bir önlem olarak tanımlamasına rağmen en az 2025’in sonuna kadar işgali devam ettireceklerinin mesajlarını veriyor.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

ABD, Suriye’de eğittiği gruba Esad devrilmeden önce “Zamanınız geldi” demiş

Yayınlanma

“IŞİD’e karşı mücadele” kapsamında ABD ve Birleşik Krallık tarafından eğitilen “Devrimci Komando Ordusu” (RCA) isimli gruba, Esad devrilmeden önce ABD Özel Kuvvetleri tarafından verilen bir brifingde, “Sizin zamanınız geldi,” denildiği belirtiliyor.

İngiliz The Telegraph’ta yayınlanan habere göre, Washington’un saldırıdan önceden haberdar olduğuna dair ilk işaret olarak RCA, Esad yönetiminin sonunu getirebilecek bir saldırı için güçlerini artırmalarının ve “hazır olmalarının” söylendiğini açıkladı.

RCA komutanlarından Başar el-Maşadani, Palmira kentinin eteklerinde Rusya tarafından kullanılan eski bir Suriye ordusu hava üssünden The Telegraph’a yaptığı açıklamada “Bize bunun nasıl olacağını söylemediler. Bize sadece, ‘Her şey değişmek üzere. Bu sizin anınız. Ya Esad düşecek ya da siz düşeceksiniz’ [dediler]. Ama ne zaman ya da nerede olacağını söylemediler, sadece hazır olmamızı söylediler,” dedi.

Maşadani’ye göre, Irak sınırındaki ABD kontrolündeki Tanf hava üssündeki brifingden önceki haftalarda, RCA’nın safları, komutası altına aldığı kendisi gibi daha küçük serbest birliklerle dolduruldu.

HTŞ geçen ayın sonlarına doğru yıldırım harekatıyla güneye, Şam’a doğru ilerlerken, RCA da Tanf’tan ilerledi ve şu anda başkentin kuzeyindeki toprak parçaları da dahil olmak üzere ülkenin yaklaşık beşte birini işgal ediyor.

Üst düzey RCA yetkilileri, Suriye’deki ABD’li komutanların ilerleme emrini, 2019’daki yenilgisine kadar ülkenin kuzeydoğusunun büyük bölümünü işgal eden IŞİD’in kalıntılarının “Esad’ın düşmesi halinde oluşacak güç boşluğundan yararlanmasını önlemek için” verdiklerini söyledi.

The Telegraph’a göre bu durum Washington’un sadece 8 Aralık’ta Beşar Esad yönetimini deviren HTŞ öncülüğündeki saldırıdan haberdar olduğunu değil, aynı zamanda operasyonun boyutları hakkında da kesin istihbarata sahip olduğunu gösteriyor.

Geçen hafta kentin eteklerindeki Rus kontrolündeki Suriye hava üssünü ele geçiren RCA savaşçıları, saldırı başlamadan yaklaşık üç hafta önce, kasım ayı başında Esad’ın olası düşüşüne hazırlanmalarının söylendiğini belirttiler.

Ekim ayı başında Maşadani ve diğer komutanlar, Tanf’taki Amerikalı subayların Ebu Hatab tugayını ve diğer birlikleri RCA’nın ortak komutası altına soktuğunu söyledi.

Bunun sonucunda RCA’nın mevcudu yaklaşık 800’den 3.000’e çıktı. Kuvvetin tüm üyeleri ABD tarafından silahlandırılmaya ve şu anda feshedilmiş olan Suriye ordusundaki askerlere ödenen maaşın yaklaşık 12 katı olan ayda 400 dolar maaş almaya devam etti.

Saldırı başladığında RCA güçleri doğu çölü boyunca yayıldı ve kilit yolların kontrolünü ele geçirdi. Ayrıca güneydeki Dera kentinde HTŞ’den önce Şam’a ulaşan bir isyancı grupla birleştiler.

Yüzbaşı Maşadani, RCA ve Suriye’nin geçici lideri Muhammed el-Colani tarafından yönetilen HTŞ militanlarının işbirliği içinde olduğunu ve iki güç arasındaki iletişimin Tanf’taki Amerikalılar tarafından koordine edildiğini söyledi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English