Bizi Takip Edin

AMERİKA

Uluslararası serbest ticaretin sonu mu geldi?

Yayınlanma

Dünyada “serbest ticaret”in gerçekten serbest olduğu neresi kaldı? Avrupa Birliği, belki bir de Çin… Kendini Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) kurallarına bağlı hisseden ülkelerin sayısı, hele ABD’nin son “korumacı” önlemleri de düşünüldüğünde, bir elin parmaklarını geçmez.

Joe Biden’ın imzaladığı Enflasyonu Düşürme Yasası (IRA), pek çokları açısından Donald Trump’ın “Önce Amerika” siyasetinin bir devamı gibi görünüyor. Yasa, aslında masum görünen fosil yakıtlardan yeşil enerjiye geçişe devlet desteğini sağlıyor. Yenilenebilir enerjiye geçişte devletlerin üstlendiği rolün artması gerektiği düşüncesi de bir sır değil. Bu kadar büyük altyapı dönüşümünde kamunun müdahalesi olmadan yol almak mümkün görünmüyor.

IRA’da özellikle AB’yi kaşındıran mesele, elektrikli otomobillere yönelik devlet teşvikleri. ABD’de üretim yapan otomotiv şirketlerine verilecek mali desteğin yanı sıra tüketicilere de vergi indirimi öngörülüyor. Özeti şu: Elektrikli Ford, GM veya Tesla, bu yasa kapsamında, nerede ve nasıl üretildiğine bağlı olarak, elektrikli Volkswagen veya Hyundai’den 7.500 dolar aza mal olabilir. IRA’da, Kanada ve Meksika’ya muafiyet tanındığını da söyleyelim.

Güney Kore ve Japonya da tedirgin

Elbette bu mesele sadece AB’yi ilgilendirmiyor. Japonya ve Güney Kore’nin de elektrikli araç üreten dünyaca ünlü otomotiv firmaları bulunuyor. Bu ülkeler de ABD’nin yeni sanayi politikasının uluslararası ticaret kurallarının ihlali olduğunu düşünüyorlar. 

Japon hükümeti, Kasım ayı başında ABD Hazine Bakanlığı’na gönderdiği bir notta, IRA’nın Japon otomotiv firmalarının Kuzey Amerika pazarındaki rekabetçiliğini zora sokacağını söylemişti. Tokyo, yeni yasanın Japon üreticilerini ABD’de yeni yatırımlar yapmaktan alıkoyabileceğini ve bunun da ABD’de işsizliğe neden olabileceğini söyleyerek muhatabını uyardı.

Japon devi Nissan’ın CEO’su, IRA’nın yürürlüğe girmesi için belirli bir mühlet verilmesi gerektiğini söyledi. Nissan’ın Canton, Mississippi’de bir fabrikası var, ama CEO’ya göre bu fabrikaların sayısı IRA ile birlikte artabilir. Nissan, elektrikli modellerinin 2030’a kadar ABD satışlarının yüzde 40’ını oluşturmasını bekliyor.

Güney Kore hükümeti de IRA’nın uygulanması için en az üç senelik bir mühlet verilmesi gerektiğini söylemişti. Seul, IRA’nın ABD ile Güney Kore arasında imzalanan serbest ticaret anlaşmasına da aykırı olabileceğini bildirmişti. Güney Koreli Hyundai ve Kia gibi şirketlerin ABD’de yatırımlarını artırması bekleniyor.

Axios’a konuşan Güney Koreli bir yetkili, meselenin neredeyse bir diplomatik krize yol açtığını söyledi. ABD ile Güney Kore’nin başkanlık seviyesinde iki kez bu meseleyi görüştüğü ama Biden yönetiminin yasada bir değişiklik yapmasının pek mümkün görünmediği belirtiliyor. 

Güney Kore, ABD’den gelen her isteği, örneğin Çin’e karşı birliği sağlayamayacaklarını düşünüyor. Bazı yetkililer, yarı iletkenler meselesinde ABD-Japonya-Güney Kore-Tayvan işbirliğinin IRA olmasa daha kolay ilerleyebileceğini düşünüyor.

IRA ile birlikte Hyundai Ioniq 5, Kia EV6, Subaru Solterra ve Toyota bZ4X modellerinin ABD’de rekabet edebilmesinin mümkün olmadığı belirtiliyor. Rivian Automotive, Hyundai Motor ve Kia Corp yakın zamanda ABD’ye, IRA için “ticari temiz otomobiller” düzenlemesi yapılarak üzerlerindeki baskının azaltılabileceği önerisinde bulundu.

Çip ticaretine ABD engeli Hollanda’yı kızdırdı

Zaten Biden yönetiminin IRA ve benzeri uygulamalarla engellemeye çalıştığı bir başka ticaret de çip. 

ABD yakın zamanda gelişmiş çip ve çip yapım ekipmanlarının satışına sıkı engellemeler koydu. Bu konuda öncü olan şirketler arasında Hollandalı ve Japon şirketler de yer alıyor. 

ABD, henüz bu ülkelerle çip satışına yasak üzerine bir anlaşmaya varmış değil. Ama Hollandalı çip üreticilerinin Çin pazarından çıkışa direceneği konuşuluyor. 

Hollanda merkezli ASML, küresel yarı iletken sanayisinin en büyük tedarikçilerinden. Geçen ay Bloomberg’e konuşan Hollandalı bir yetkili, Çin’e çip ekipmanlarının satışı söz konusu olduğunda, kendi iktisadi çıkarlarını koruyacaklarını söylemişti. 

Hollandalı yetkililer, ABD’nin, kendi ülkelerinden Washington’ın Çin’e koyduğu kısıtlamalara sorgusuz sualsiz uymasını beklememesi gerektiğini vurgulamıştı.

Hollanda buna rağmen Çin’e aşırı ultraviyole litografi makinesi satmayı ABD’nin baskısı altında satmayı reddediyor. Ama ASML, Çin’e daha az gelişmiş çip yapım sistemleri satmaya devam ediyor.

ABD’nin ASML ve Japon firması Tokyo Electron’a baskısı sürüyor. ASML, Ekim ayında ABD’de yürürlüğe giren yeni düzenleme neticesinde ABD’deki personeline Çinli müşterilerle iş yapmayı bırakmalarını söylemişti. 

Hollanda Dış Ticaret ve Kalkınma İşbirliği Bakanı Liesje Schreinemacher ise geçen hafta yaptığı açıklamada hükümetinin “kendi ulusal güvenlik çıkarlarının son derece önemli olduğu” konusunda ısrar etmişti.

Hollanda Ekonomi Bakanı Micky Adriaansens, geçen hafta Financial Times’a verdiği demeçte, ülkesinin Çin ile ilişkiler konusunda “çok olumlu” olduğunu belirtmiş ve Avrupa ile Hollanda’nın Çin’e ihracatı kontrol etmek konusunda “kendi stratejilerine sahip olmaları gerektiğini” vurgulamıştı.

Macron’un ziyareti ve Avrupa’daki endişe

Alman Die Zeit gazetesi, “Joe Biden Amerikan ekonomisini güçlendirmek istiyor – Avrupa’nın zararına,” diye yazarken, Fransız ekonomi gazetesi Les Echos, “Önce Amerika, En Son Avrupa,” başlığını atıyordu.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un geçen hafta Washington’da krallar gibi karşılanması sorunu çözmüş gibi görünmüyor. ABD Başkanı Joe Biden, IRA’da kusurlar olabileceğini kabul ederken topu ABD-AB ticaret heyetlerinin müzakerelerine attı.

ABD’li senatörlerle yaptığı kapalı toplantıda IRA’yı “süper saldırgan” olarak nitelendiren Macron, ABD’ye gitmeden önce de AB’yi kendi “Önce Avrupa” yasasını çıkarmaya davet etmişti. Fransa Ekonomi ve Maliye Bakanı Bruno Le Maire de ABD’nin Çin stili bir sanayi siyaseti izlediğini ileri sürmüştü. 

Macron, Biden’la yaptığı açıklamada da şimdi Avrupa’nın kendini ABD’nin adımlarıyla “senkronize etme” zamanının geldiğini söyledi. Bu sözün, AB’nin kendi devlet teşviklerine gönderme yaptığı düşünülüyor.

Fransız yetkililer, zaten operasyonel maliyetleri enflasyon nedeniyle artan Avrupalı şirketlerin Kuzey Amerika’ya yatırım göçüne başlamalarından endişe ediyor. Fakat ziyaret için Washington’da bulunan AB Dış İlişkiler Servisi Genel Sekreteri Stefano Sannino, bir yanda ABD’nin diğer yanda ise AB’nin teşviklere başladığı bir senaryonun “rasyonel olmayacağını” savundu.

Bununla birlikte AB’nin ticaret şefi Denis Redonnet, IRA’yı DTÖ’ye şikayet edebileceklerini söyledi. İç Pazardan Sorumlu Avrupa Komisyonu Üyesi Thierry Breton da bu hafta yapılan AB-ABD Ticaret ve Teknoloji Konseyi toplantılarına katılmayacağını açıkladı. Toplantıların Avrupa’nın sanayi ve çalışma bakanlarının endişelerine yetersiz yer verdiğini savunan Breton, bunun yerine Avrupa’nın sanayi altyapısının rekabetçiliğinin korunmasına yönelik acil ihtiyaca odaklanacağını kaydetti.

AB yetkilileri, bir başka seçenek olarak AB ile ABD arasında bir serbest ticaret anlaşmasını müzakere etmeye düşünüyorlar. Fakat bu sürecin çok uzun sürmesi ve bürokratik işlemler bu seçeneğin ihtimalini azaltıyor.

Öte yandan İtalyan La Stampa gazetesinin yazdığına göre, İtalyan otomotiv firmaları IRA’dan çok Çinli elektrikli otomobillerin Avrupa pazarına girişinden endişe ediyor. Almanlar ise Çinlilerden ziyade IRA’dan korkuyor.

Çekya Ticaret Bakanı Jozef Síkela ise Kasım ayında yaptığı bir açıklamada, AB-ABD ticaret savaşlarının galibinin Çin Halk Cumhuriyeti olacağını hatırlattı.

ABD’de giga fabrika yatırımları katlanıyor

Almanların ve Fransızların korktukları başına geliyor da diyebiliriz. Avrupalılar, ABD’nin Avrupa’daki yatırımı “emmesinden” endişe ederken, batarya üretiminde alarm zilleri çalıyor.

Yakın zamana kadar, Avrupa’nın lityum-iyon batarya üretimi ABD’nin fersah fersah önündeydi. Fakat enerji fiyatlarındaki yükseliş ve IRA ile birlikte bu tablo değişmiş görünüyor.

IRA’nın açıklandığı günden bu yana, ABD’deki kapasitede yüzde 35 artış olduğu hesaplanıyor. Bu oran Avrupa’da yüzde 17. Bütün bunlara rağmen Avrupa hâlâ kapasite açısından ABD’nin çok önünde. 2031 yılında Avrupa’nın yıllık üretim kapasitesinin 1.186,2GWh olacağı, ABD’nin ise 957,6GWh olacağı tahmin ediliyor.

Türk şirketi Kontrolmatik ABD’deki giga fabrika boyutunu artırmayı düşündüğünü açıklarken Norveç merkezli FREYR de ABD’deki planlarını hızlandıracağını duyurdu. Avrupa’da ise bu türden planların ertelendiğine dair haberler geliyor.

Avrupa korumacılığına doğru

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, “Rakiplerimizden gelen yeni iddialı sanayi siyaseti yapısal bir cevabı gerektiriyor,” derken AB’nin de işi kurallarına göre oynamaya başlayacağı mesajı veriyordu ve ekliyordu: “Avrupa, her zaman Avrupa için doğru olanı yapacak.”

Estonya Girişimcilik Bakanı Kristjan Järvan’a göre, AB her zaman serbest ticareti destekledi ve bu iyi bir şeydi, ama artık “demokratik olmayan güçler” serbest ticareti AB’ye karşı kullanıyordu.

Uzun süre ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşlarında denge tutturmaya çalışan Brüksel, şimdi Joe Biden’ın da “korumacılık” trenine atlamasıyla birlikte dost ateşine karşı tutum değiştirmeye başlayabilir. Von der Leyen’in Pazar günü yaptığı konuşma da AB’nin kendi devlet sübvansiyonlarını yeniden değerlendirmesi gerektiğine işaret ediyor.

“Ira’nın adil olmayan rekabete yol açma, pazarları kapatma ve COVID-19 ile zaten test edilen aynı kritik tedarik zincirlerini parçalama riski var,” diyen Leyen, üreticilerin Avrupa’dan ABD’ye gitmesi ihtimalini de masaya koydu.

AB’nin ultra liberal ve serbest ticaret yanlısı departmanlarında sübvansiyon korkusu had safhada. Bunlar arasında yer alan Ticaretten Sorumlu Avrupa Komisyonu Üyesi Valdis Dombrovskis, sübvansiyon yarışının “pahalı ve verimsiz” olacağını savundu. AB’nin rekabet şefi Margrethe Vestager, kimsenin sübvansiyon savaşı istemediğini söyledi.

Bununla birlikte cinin şişeden çıktığı kesin. AB’nin de devlet teşviği yönünde adım atması halinde, uzun süredir zaten lafta kalan uluslararası serbest ticaretin tabutuna son çivi de çakılacak.

AMERİKA

Amazon, Trump’ın yemin töreni fonuna 1 milyar dolar bağış yapacak

Yayınlanma

Büyük teknoloji şirketleri ABD’nin yeni başkanı ile ilişki kurmaya çalışırken, Amazon perşembe günü Donald Trump’ın yemin töreni fonuna 1 milyon dolar nakit bağışta bulunacağını doğruladı.

Amazon’un bu hamlesi, Facebook ve Instagram’ın ana şirketi Meta’nın da benzer şekilde fona 1 milyon dolar bağışta bulunmasının ardından geldi. Amazon ayrıca Trump’ın yemin törenini Prime Video hizmetinde yayınlayacak.

Trump uzun zamandır Büyük Teknoloji şirketlerini, muhafazakâr medyaya yönelik sansür de dahil olmak üzere bir dizi suistimalle suçluyor. Kasım ayındaki seçim zaferinin ardından, Büyük Teknoloji yöneticileri onu tebrik etmek için sıraya girmişti.

Amazon’un bağışını ilk haber yapan Wall Street Journal’a göre şirketin icra kurulu başkanı ve kurucusu Jeff Bezos da önümüzdeki hafta Trump’ın Mar-a-Lago tatil köyünü ziyaret etmeyi planlıyor.

Google ve Apple üst düzey yöneticileri Sundar Pichai ve Tim Cook da seçimlerin ardından Trump’ı tebrik etmekte gecikmemişlerdi.

The Information’ın haberine göre Pichai’nin perşembe günü Mar-a-Lago’da Trump’la bir araya gelmesi bekleniyordu ve Meta’nın CEO’su Mark Zuckerberg de seçimi kazanmasının ardından Trump ile birlikte yemek yedi.

Apple’ın, Trump’ın vaat ettiği kapsamlı gümrük vergisi planlarına maruz kalma potansiyeline sahip olduğu ve bunun da kritik Çin tedarik zincirlerini alt üst etme riski taşıdığı belirtiliyor.

Trump’ın ilk döneminde Cook, şirketin ürünleri için muafiyetler sağlamayı başarmıştı.

Yeni başkan ilk döneminde Amazon ile çatışmış, online perakende devini şirketleri iflas ettirmekle suçlamış ve vergi politikasını eleştirmişti. Ayrıca 2018’de ABD Posta Servisinin paket teslimatları için uyguladığı fiyatlandırmanın gözden geçirilmesini emretmiş ve kurumu Amazon’un “kuryesi” gibi davranmakla suçlamıştı.

Biden yönetimi altında Amazon, Lina Khan yönetimindeki ABD Federal Ticaret Komisyonu (FTC) ve birkaç eyaletin geçen yıl şirkete karşı tekel davası açmasıyla daha fazla baskıyla karşı karşıya kaldı.

FTC ayrıca Amazon da dahil olmak üzere büyük bulut hizmeti sağlayıcılarını, üretken yapay zeka alanındaki ortaklıkları konusunda soruşturuyor.

Yaz aylarında Trump’a yönelik ilk suikast girişiminin ardından Bezos X’te bir mesaj yayınlayarak Trump’ı “gerçek ateş altında gösterdiği muazzam zarafet ve cesaret” dolayısıyla tebrik etmişti.

Washington Post’un da sahibi olan Bezos, ekim ayında gazetenin Trump’ın Demokrat rakibi Kamala Harris’i desteklemesini de engellemişti.

Trump ile Bezos arasında zımni bir anlaşmanın olduğu, bu anlaşmanın da Elon Musk’ın SpaceX’i ile rekabet eden roket şirketi Blue Origin ile ilgili olduğu ileri sürülmüştü.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

ABD, Ukrayna için 117 silah üretim hattına yatırım yapıyor

Yayınlanma

ABD, Ukrayna’ya verdiği destek kapsamında 117 silah üretim hattına yatırım yaparken Stockholm Barış Araştırmaları Enstitüsü’ne göre, 2023’te küresel silah satışları 632 milyar dolara ulaştı; ABD ve NATO şirketleri bu satışların büyük bölümünü oluşturdu.

Bloomberg’in haberine göre, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Yönetim ve Kaynaklardan Sorumlu Müsteşarı Richard Verma, Ukrayna’ya verilen desteğin ABD’ye ekonomik olarak da katkı sağladığını belirtti.

Washington’daki Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’nde gerçekleştirdiği mülakatta Verma, “31’den fazla ABD eyaletinde 117’den fazla üretim hattına yatırım yapıyoruz,” ifadelerini kullandı.

Bu yatırımlar arasında obüsler, Bradley piyade savaş araçları, mühimmat ve diğer silahların üretimi yer alıyor.

Rusya’dan tepki: Silah sevkiyatları meşru hedef

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Ukrayna’ya silah taşıyan herhangi bir sevkiyatın Rusya için meşru bir hedef olduğunu ifade etti.

Lavrov, ABD ve NATO’nun yalnızca silah sağlayarak değil, aynı zamanda İngiltere, Almanya, İtalya ve diğer ülkelerdeki personeli eğiterek de çatışmaya doğrudan müdahil olduğunu savundu.

Rusya Dışişleri Bakanlığı da ABD’nin dondurulmuş Rus varlıklarından elde ettiği gelirle Ukrayna’ya kredi sağlamasını sert bir dille eleştirdi.

Bakanlık, “Bu sıradan bir hırsızlıktır,” diyerek durumu kınadı. Açıklamada, ABD’nin Kiev rejimine 20 milyar dolarlık yeni bir kredi sağlamak üzere harekete geçtiği belirtildi. Bu miktarın, G7 ülkelerinin Rusya’dan aldığı dondurulmuş devlet varlıklarından elde edilen gelir olduğu öne sürüldü.

Silah şirketlerinin gelirleri artıyor

Stockholm Barış Araştırmaları Enstitüsü’nün (SIPRI) raporuna göre, 2023 yılında 41 ABD silah şirketi, başta Ukrayna olmak üzere çatışma bölgelerine yapılan satışlardan 317 milyar dolar gelir elde etti.

Bu şirketler, dünyadaki toplam silah satışlarının yüzde 78’ini gerçekleştirdi.

Raporda, 2023 yılı toplam küresel silah satışlarının 632 milyar dolara ulaştığı, bunun 494 milyar dolarlık kısmının ABD ve NATO şirketlerine ait olduğu belirtildi.

Beyaz Saray’dan Ukrayna’ya ‘askeri yardım yağdırma’ sözü

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Elon Musk evsizlik için ‘yalan’ ve ‘propaganda’ dedi

Yayınlanma

Dünyanın en zengin insanı Elon Musk Amerikan hükümetinin, evsizliği sona erdirmek için çalışan kuruluşları zenginleştirmek amacıyla daha fazla insanı evsiz bırakmaya yönelik “küresel bir komplonun” arkasında.

Musk, “‘Evsizleri kurtaran’ STK’lara genellikle sokaklarda kaç evsiz olduğuna göre ödeme yapılıyor, bu da evsizlerin sayısını en üst düzeye çıkarmaları ve sorunu asla çözmemeleri için güçlü bir mali teşvik yaratıyor!” diye yazdı.

Musk X’te yaptığı başka bir paylaşımda, “Çoğu durumda, ‘evsiz’ kelimesi bir yalandır. Genellikle ağır akıl hastalığı olan şiddet eğilimli uyuşturucu bağımlıları için kullanılan bir propaganda sözcüğüdür,” dedi.

Musk eylül ayında da, “Ne kadar çok evsiz varsa, bu kuruluşlar o kadar çok para alıyor, bu yüzden teşvikleri evsizliği azaltmak değil, artırmak!” demişti.

Trump da “tedavi, akıl hastanesi veya gözaltı” öneriyor

SpaceX ve Tesla CEO’su ekim ayında ise Tucker Carlson’a verdiği demeçte, “Evsiz kelimesi yanlış bir isimlendirme. Birinin ev kredisini biraz geciktirdiğini ve eğer ona bir iş verirseniz, kendi ayakları üzerinde durabileceğini ima ediyor,” demişti.

Musk’a göre “Aslında sahip olduğunuz şey, sokaklarda ölü gözleri, iğneleri ve insan dışkıları olan şiddet yanlısı, uyuşturucu zombileri.”

Musk, evsizlikle mücadele için ne kadar çok para harcanırsa “durumun o kadar kötüye gittiğini” söylemişti.

Bu arada Trump, evsiz kalan insanların tedaviye ya da akıl hastanelerine zorlanmaları ya da “gözaltına alınmaları” gerektiğini söylüyor.

Kampanyasında “tehlikeli derecede dengesiz” olanların “kâbusuna son verme” sözü veren Trump, “ucuz araziler açmayı, doktorlar, psikiyatristler, sosyal hizmet uzmanları ve uyuşturucu rehabilitasyon uzmanları getirmeyi ve evsizlerin yerleştirilebileceği ve sorunlarının tespit edilebileceği çadır kentler kurmayı” planladığını söylemişti.

Yeni başkan, “ciddi derecede akıl hastası veya tehlikeli derecede dengesiz” olanları “topluma yeniden kazandırmak” amacıyla barındırmak ve rehabilite etmek için akıl hastanelerini geri getirmek istiyor.

Trump yanlısı zenginler de evsizliği bir “hastalık” olarak göre eğiliminde

Musk ve Trump bu konuda yalnız değil. Ulusal Evsizlik Hukuk Merkezinin kampanya ve iletişim direktörü Jesse Rabinowitz’e göre, etkili milyarderler ve sağcı düşünce kuruluşları Kongrede ve Yüksek Mahkemede evsizliği suç sayan yasaları geçirmek istiyor ve “hepsi de insanları yeterince cezalandırırsak yoksul olmamayı seçecekleri şeklindeki bu geriye dönük, yanlış görüşü paylaşıyor.”

Tam verilerin mevcut olduğu son tarih olan Ocak 2023’te, ABD’de tek bir gecede 650.000’den fazla kişi evsizdi. Bu, 2022’ye göre yüzde 12’lik bir artışa işaret ediyor ve Konut ve Kentsel Gelişim Bakanlığı tarafından yaklaşık 20 yıldır kaydedilen en yüksek rakam.

Rapora göre, evsizlik yaşayan her 10 kişiden yaklaşık üçü çocuklu bir ailenin parçası ve tüm evsizlerin yüzde 17’si 18 yaşın altındaki çocuklardan oluşuyor.

New York’ta ekim ayında 45.000’den fazlası çocuk olmak üzere 130.000’den fazla kişi barınaklarda uyuyordu.

Özellikle aileler arasında evsizliğin başlıca nedeni, evlerden tahliye, aşırı kalabalık konutlar, aile içi şiddet ve iş kayıplarının evsiz aileleri barınaklara ve sokaklara göndermesiyle birlikte, uygun fiyatlı istikrarlı konut eksikliği.

ABD’nin hiçbir yerinde asgari ücretli bir işçi iki odalı bir ev kiralayamıyor

İstatistiklere göre asgari ücret alan tam zamanlı bir işçi, ülkenin herhangi bir yerinde piyasa fiyatından iki yatak odalı bir ev kiralayamıyor.

Saatlik ücretle çalışan bir işçinin, ülkenin herhangi bir yerinde adil piyasa kirasıyla ortalama bir yatak odalı bir ev kiralayabilmesi için haftada 104 saat çalışarak saatte en az 15 dolar kazanması gerekiyor.

Musk evsizlik yaşayan insanları “şiddet yanlısı” olarak tanımlasa da, bu kişilerin suç faili olmaktan ziyade suç mağduru olma olasılığı daha yüksek. 

San Francisco’daki Kaliforniya Üniversitesi Benioff Evsizlik ve Barınma Girişimi, her gece yarım milyondan fazla Amerikalıyı sokaklara iten bir dizi politika başarısızlığından kaynaklanan “gizli bir salgın” olarak adlandırıyor.

Musk ve Ramaswamy, beslenme yardımı programında kesintiye gidecek

Musk ve milyarder girişimci Vivek Ramaswamy, sağlık sigortası ve gıda programlarındaki kesintiler de dahil olmak üzere, trilyonlarca dolarlık federal harcamalarda yapılacak kesintileri belirlemek üzere Kongre ile birlikte çalışmak üzere yeni oluşturulan bir danışma grubunu yönetiyor. 

Ramaswamy, yoksul Amerikalılar ve aileler için en kritik güvenlik ağı programlarından biri olan Ek Beslenme Yardımı Programı ya da gıda pulları için 1 milyar dolarlık kesinti yapılmasını önerdi.

Yardım alanların yaklaşık yüzde 75’i yoksulluk içinde ve yüzde 20’den fazlası bu yardımlar dışında başka bir geliri olmadığını bildirmiş durumda. 

Musk ve Ramaswamy’nin ayrıca düşük gelirli Amerikalılar ve çocuklara yönelik federal sağlık programlarında (evsiz Amerikalıların da hak sahibi olduğu programlarda) kesintiye gitmeyi düşündükleri bildiriliyor.

Trump’ın ilk döneminde evsizlik artmıştı

Trump ilk yönetimi sırasında, evsizliğe yönelik federal müdahaleyi denetleyen kurumun başına, kendini “evsizlik danışmanı” olarak tanımlayan birini atamıştı.

ABD Kurumlar Arası Evsizlik Konseyini 2019-2021 yılları arasında yöneten Robert Marbut, yıllardır krizi ele alma politikalarının arkasındaki itici güç olan ve ülke çapında evsizlik ve barınma kurumları ve hizmetleri tarafından yaygın olarak desteklenen standart “önce barınma” çerçevesini terk etti. 

Fakat Marbut, “dördüncü konut” olarak adlandırdığı ya da insanların destekleyici hizmetlere kaydolmasını sağlamak için konutun bir teşvik olarak kullanılmasını onayladı.

Trump “evsizlik belasını sona erdirme” sözü vermişti. Başkanlığının son yılı olan 2020’de, evsizliği deneyimleyen insanların sayısı üst üste dördüncü yıl artmıştı.

Covid-19 salgınının ilan edilmesinden iki ay önce, Ocak 2020’de tek bir gecede, yaklaşık 580.000 kişi (ya da ülkedeki her 10.000 kişiden yaklaşık 18’i) evsizdi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English