Bizi Takip Edin

Avrupa

Von der Leyen: Bildiğimiz Batı artık yok, yeni bir dünya düzeni geliyor

Yayınlanma

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Almanya’nın önde gelen haftalık gazetelerinden Die Zeit‘a verdiği kapsamlı mülakatta, Donald Trump’ın ikinci kez ABD Başkanı seçilmesi sonrası dünya siyasetinde yaşanan köklü değişimlere dikkat çekerek, “Bildiğimiz Batı artık yok,” ifadesini kullandı.

Von der Leyen, AB’nin 2019’daki göreve başlamasından bu yana karşılaştığı kriz silsilesinin Birliği güçlendirdiğini ve Avrupa’nın artık ortaya çıkan yeni dünya düzenini aktif olarak şekillendirme sorumluluğuyla karşı karşıya olduğunu vurguladı.

Göreve başlamasından bu yana AB’nin sürekli krizlerle mücadele ettiğini hatırlatan von der Leyen, “Göreve geldikten 90 gün sonra Dünya Sağlık Örgütü, Kovid-19’u küresel pandemi ilan etti. Henüz tam toparlanamamışken Putin Ukrayna’ya saldırdı. Kısa süre sonra, Putin’in gazı kesmesiyle tarihimizin en kötü enerji krizine girdik. Şimdi de bir transatlantik kriz yaşıyoruz. Evet, krizler birbirini takip etti,” dedi.

Bu zorlu süreçlerin aynı zamanda AB’yi temel meselelere odaklanmaya ittiğini belirten Komisyon Başkanı, “Esas olan, 27 üye ülkeyi bir arada tutmak ve yönlendirme sağlamak. Her kriz için bir planım olmalı veya geliştirmeliyim. İnsanlar Avrupa’nın yanlarında olmasını beklediği için çok pragmatik ve hızlı hareket etmemiz önemli,” şeklinde konuştu.

‘Tarihi değişiklikler yaşanıyor, jeopolitik geri döndü’

Trump’ın ikinci başkanlık döneminin başlamasıyla nelerin değiştiği sorusuna von der Leyen, “Tarihi şeyler,” yanıtını verdi.

AB’nin uzun süre içe dönük büyüdüğünü, ortak pazar, ortak para birimi ve serbest dolaşım gibi başarılara imza attığını hatırlatan von der Leyen, “İktisadi ve siyasi özgürlüğün bir noktada birleşeceğini ve bunun insanları birleştireceğini varsaydık. 1990’da duvar yıkıldığında tarihin sonu ilan edilmişti. Şimdi tarih ve onunla birlikte jeopolitik geri döndü,” değerlendirmesinde bulundu.

Von der Leyen, mevcut durumu “dünya düzeni olarak algıladığımız şeyin dünya düzensizliğine dönüşmesi” olarak tanımlarken, bunun temel nedenleri olarak Çin ve ABD arasındaki güç mücadelesi ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in “emperyalist heveslerini” gösterdi.

Bu yeni dönemde farklı bir AB’ye ihtiyaç duyulduğunu belirten von der Leyen, “Bu yeni dünya düzenini çok aktif bir şekilde birlikte şekillendirmeye hazır, dışa açılmaya istekli yeni bir Avrupa Birliği gerekiyor,” dedi.

‘Bildiğimiz Batı artık yok ama Avrupa yalnız değil’

ABD’nin politikalarındaki değişimin Avrupa için sürpriz olup olmadığı ve bunun “eski boşanma hukukundaki kötü niyetli terk” gibi algılanıp algılanamayacağı yönündeki yoruma gülerek yanıt veren von der Leyen, “Avrupa artık uyandı, hem de tamamen,” dedi.

AB’nin iki alanda ilerlemesi gerektiğinin altını çizen Başkan, bunları “kendi savunma kabiliyetini inşa etmek” ve “kendi rekabetçiliğini artırmak” olarak sıraladı.

Von der Leyen, AB içinde bu yönde güçlü bir siyasi ivme ve yaratıcı yollar bulma isteği olduğunu belirterek, “Askeri kabiliyetler için 800 milyar avroluk mali kaynak ayırmamız, birkaç yıl önce düşünülemezdi. 27 üye ülkenin tamamının ortak savunma sanayimizi güçlendirme isteği de son haftalar ve aylardaki gelişmeler olmasaydı hayal edilemezdi. Aynı durum ekonomi için de geçerli. Herkes rekabetçiliği artırma planımızı takip etmek istiyor, zira herkes günümüzün küreselleşmiş dünyasında sağlam durmamız gerektiğini anladı,” diye konuştu.

AB Dış İlişkiler Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas’ın, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’nin Beyaz Saray’dan çıkarılması sonrası “Hür dünyanın yeni bir lidere ihtiyacı var,” sözleri hatırlatılıp, kendisinin bu lider olup olmadığı sorulduğunda von der Leyen, bu tür kategorileri sevmediğini belirtti.

Yetkili, “Benim için belirleyici olan, Avrupa’nın yavaş yavaş şekillenen yeni dünya düzenini güçlü bir şekilde birlikte şekillendirmesidir. Ve Avrupa’nın bunu yapabileceğine kesinlikle inanıyorum,” dedi.

Von der Leyen, “Batı’yı bildiğimiz şekliyle artık yok,” diyerek çarpıcı bir tespitte bulundu ve ekledi: “Dünya jeopolitik olarak da bir küre haline geldi ve bugün dostluk ağlarımız tüm dünyaya yayılıyor, bunu gümrük vergisi anlaşmazlığında da fark ediyoruz.”

Bu durumun olumlu bir yan etkisi olarak dünya genelinde sayısız liderle görüştüğünü ve bu liderlerin AB ile yeni düzeni birlikte kurmak istediğini aktaran yetkili, “İzlanda’dan Yeni Zelanda’ya, Kanada’dan Birleşik Arap Emirlikleri’ne, Hindistan, Malezya, Endonezya, Filipinler, Tayland, Meksika, Güney Amerika… Şu anda günde 24 saat bu tür görüşmeler yapabilirim. Hepsi Avrupa ile daha fazla ticaret yapmak istiyor ve bu sadece ekonomik bağlarla ilgili değil. Ortak kurallar koymak ve öngörülebilirlikle de ilgili. Avrupa, öngörülebilirliği ve güvenilirliği ile tanınır; bu durum son zamanlarda yeniden çok değerli bir şey olarak görülüyor. Bu bir yandan çok sevindirici, diğer yandan da yerine getirmemiz gereken büyük bir sorumluluk,” ifadelerini kullandı.

ABD ile ilişkiler ve ticaret savaşı

“Bildiğimiz Batı’nın artık olmamasının” ABD’den nihai bir kopuş anlamına gelip gelmediği sorusuna von der Leyen, “Ben Amerika Birleşik Devletleri’nin çok büyük bir dostuyum, ikna olmuş bir transatlantikçiyim. Amerikalılar ve Avrupalılar arasındaki dostluğun devam edeceğine kesinlikle inanıyorum,” yanıtını verdi.

Ancak yeni gerçekliğin, birçok başka ülkenin AB’nin yakınlığını araması olduğunu belirten Başkan, “Küresel ticaretin yüzde 13’ü ABD ile yapılıyor. Bu çok fazla. Ama bu dünyadaki diğer ülkelerin ticareti yüzde 87’sini oluşturuyor. Ve hepsi öngörülebilirlik ve güvenilir kurallar istiyor. Avrupa bunu sağlayabilir. Şimdi bu ivmeyi, şirketlerimiz için yeni pazarlar açmak ve bizimle aynı çıkarlara sahip birçok ülkeyle mümkün olan en yakın ilişkileri kurmak için kullanmalıyız,” dedi.

ABD ile yaşanan gümrük vergisi anlaşmazlığına da değinen von der Leyen, AB’nin dört ayaklı bir strateji izlediğini belirtti: “Birincisi, üzerinde müzakere edilmiş bir çözüm arıyoruz. Müzakerelere paralel olarak, hem mal hem de hizmet ticaretini dikkate alan karşı önlemler geliştiriyoruz. Tüm seçenekler masada. İkinci nokta: ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşı nedeniyle Çin mallarının pazarımızı doldurmaması için çok dikkatli olmalıyız. Bu konuda koruyucu önlemlerimiz var. Üçüncü nokta: Yeni ortaklıklar kurmalı ve ticari ilişkilerimizi daha geniş bir tabana yaymalıyız. Dördüncü nokta: İç pazardaki engelleri kaldırmalı, derinleştirmeli ve uyumlaştırmalıyız.”

ABD’nin özellikle mal ticaretindeki fazlalığa işaret ettiğini, AB’nin ise dijital hizmetlerdeki açığı dengelemek istediğini belirten von der Leyen, “Burada dijital hizmetlerin yaklaşık yüzde 80’ine hakim olan birkaç ABD şirketi söz konusu. Avrupa onlar için çok ilginç, zengin bir pazar. Dünyanın geri kalanına kıyasla yüksek refah düzeyine ve zamana sahip 450 milyon insan. Yani dijital hizmetlerle bizde muazzam cirolar ve kârlar elde ediliyor. Hiçbir şirket bu pazardan vazgeçmek istemez,” dedi.

Olası karşı önlemler arasında dijital hizmetlere gümrük vergisi getirilmesinin de bulunduğunu ve ABD Başkan Yardımcısı JD Vance’in “Teknoloji devlerimize dokunursanız nükleer kalkan gider,” tehdidini hatırlatılması üzerine von der Leyen, “Bizim de Amerikalıların da seçeneklerimizi masaya koyuyoruz. Müzakerelerin özü budur: Her şey müzakere edilene kadar hiçbir şey müzakere edilmiş sayılmaz. Sanayi ürünleri veya dijital ürünler ticareti yapıyor olsak da, tüm geniş yelpazeyi sunma hakkımız olduğunu düşünüyorum,” yanıtını verdi.

NATO ve Ukrayna

Bununla beraber ABD’nin Avrupa için nükleer kalkanının ve NATO Antlaşması’nın 5. Maddesi’nin hâlâ geçerli olup olmadığı sorusuna von der Leyen, “Evet, öyle varsayıyoruz,” dedi.

Avrupa’nın ABD’nin büyük desteği olmadan Ukrayna’yı Rusya’ya karşı savaşı kaybetmekten koruyup koruyamayacağı konusunda ise Komisyon Başkanı, Putin’in Kiev’i üç günde, Ukrayna’yı üç haftada ele geçirme hedefinde başarısız olduğunu vurguladı.

Von der Leyen, “Putin’in gerekçelerinden biri NATO’nun kendisine göre çok güçlü olmasıydı. Elde ettiği şey, Finlandiya ve İsveç’in NATO üyesi olması oldu. Ukrayna savaşın başında neredeyse silahsız bir ülkeydi. Bugün sadece Ukrayna’nın yüksek donanımlı ve deneyimli birliklerini değil, aynı zamanda son derece verimli, hızla üretim yapan savunma sanayisini gördüğünüzde, bu etkileyici. Yani bu ülke, dostlarının yardımıyla cesurca direndi. Uzun soluklu olmak çok ama çok önemli. Zira Putin başından beri Ukrayna’ya desteğin azalacağına güvendi. Tam tersi oldu,” değerlendirmesinde bulundu.

Avrupa’nın savunma sanayisine daha fazla yatırım yapması gerektiğini savunan von der Leyen, “Şu anda üye ülkelerin satın aldığı askeri malzemenin aslan payı Avrupa dışından geliyor. Bu aynı zamanda ilgili iyi işlerin, araştırma ve geliştirmenin Avrupa dışında oluştuğu anlamına geliyor. Gelecekte daha fazlasının Avrupa içinde gerçekleşmesini istiyorum. Bunlar Avrupa’da geliştirme ve üretim yapan Amerikan şirketleri de olabilir. Önemli olan, şimdi yatırdığımız milyarların, savunma sanayisinin çok ötesinde, Avrupa ekonomisi için de olumlu bir etki yaratmasıdır,” diye ekledi.

Yeşil Mutabakat ve bürokrasi eleştirileri

Aynı zamanda iklim değişikliğinin varoluşsal bir konu olmaya devam edeceğini belirten von der Leyen, AB’nin Yeşil Mutabakat hedeflerinden vazgeçmeyeceğini dile getirdi.

Yetkili, “Dünya genelinde karbonsuzlaşma, Amerikalılarla veya Amerikalılar olmadan devam edecek. Çinlilerin elektrikli hareketliliğe bu kadar yoğun yatırım yapmasının iyi bir nedeni var, zira geleceğin hareketliliğinin temiz bir hareketlilik olacağını biliyorlar. Petrol ve doğalgaz üzerinde oturan Körfez ülkelerinin yeşil hidrojene yoğun yatırım yapmasının iyi bir nedeni var. Çünkü dünya genelindeki eğilimin nereye gittiğini biliyorlar. Biz birçok temiz teknolojide lideriz,” dedi.

Planlanan Emisyon Ticaret Sistemi’nin (ETS) ulaştırma ve binaları da kapsayacak şekilde genişletilmesi (ETS 2) konusundaki kararlılığını dile getiren von der Leyen, bunun piyasa temelli akıllı bir araç olduğunu ancak sosyal etkilerinin başlangıçtan itibaren hafifletilmesi gerektiğini belirtti.

AB’nin bürokrasiyle özdeşleştirilmesi eleştirisine ise von der Leyen, bunun 27 üyenin uzlaşma gerektiren karar alma süreçlerinden kaynaklandığını, ancak gereksiz ve karmaşık süreçleri değiştirme konusunda kararlı olduklarını dile getiren yetkili, “Avrupa Birliği’nde girişimcilik yeniden daha kolay hale gelmeli, hedef bu,” ifadesini kullandı.

Mülakatın sonunda Avrupa’ya bir “övgü şarkısı” söylemek istediğini belirten von der Leyen, “Avrupa hâlâ bir barış projesi. Bizde kuralları belirleyen ‘ahbaplar’ veya oligarklar yok. Komşularımızı işgal etmiyoruz ve onları cezalandırmıyoruz. Aksine, AB üyesi olmak için bekleme listesinde olan 12 ülke var. Avrupa’da çocuklar ebeveynlerinin cüzdanına bakılmaksızın iyi okullara gidebilirler. Daha düşük karbondioksit emisyonlarımız, daha yüksek yaşam beklentimiz var. Üniversitelerimizde tartışmalı konuları tartışabiliriz. Bence bunlar ve daha fazlası savunulmaya değer değerlerdir ve Avrupa’nın bir birlikten daha fazlası olduğunu gösteriyor. Avrupa bizim vatanımızdır. Ve insanlar bunu biliyor, insanlar bunu hissediyor,” diyerek sözlerini tamamladı.

Avrupa

Avrupa’da doğalgaz fiyatları yükseliyor

Yayınlanma

Tüccarlar, İsrail-İran çatışmasının tırmanma olasılığı ve küresel enerji arzına yönelik risklere hazırlık yaparken, Avrupa doğalgaz fiyatları yükseldi.

Bloomberg’in haberine göre önceki seansta dalgalı bir seyir izleyen benchmark vadeli işlemler %1,8’e kadar yükseldi. ABD Başkanı Donald Trump, Tahran’ın tahliyesini istedi ve daha sonra Kanada’daki G7 zirvesinden erken ayrılmasının İsrail ile İran arasında ateşkes çalışmalarıyla “hiçbir ilgisi olmadığını” söyledi.

Avrupa şimdilik arz açısından iyi durumda görünse de, sıvılaştırılmış doğalgazın (LNG) küresel akışına olan yoğun bağımlılığı, jeopolitik gelişmelerin uluslararası enerji ticaretine risk oluşturması durumunda fiyatların keskin hareketlere maruz kalmasına neden oluyor.

Kıtanın, bu kış üç yılın en düşük seviyesine gerileyen doğalgaz stoklarını yenilemek için önümüzdeki aylarda daha fazla yakıta ihtiyacı var.

En önemli tehdit, savaşın tırmanması halinde İran’ın Hürmüz Boğazını kapatarak, en büyük LNG ihracatçısı Katar’ın sevkiyatlarını engelleyebilmesinden geliyor.

Boğaz, bölgeden petrol sevkiyatları için de önemli bir güzergâh olduğundan, tüccarlar tanker hareketlerini yakından takip ediyor.

Goldman Sachs analistleri Samantha Dart ve Frederik Witzemann’a göre, çatışmanın uluslararası gaz piyasaları üzerindeki etkisi şu ana kadar sınırlı kaldı.

Çin’in ithalatının mütevazı olması, İsrail’in akışı kesmesinin ardından alternatif tedarikçiler bulmak için acele eden Mısır gibi diğer alıcılar için daha fazla yakıtın mevcut olmasını sağladı.

Ayrıca, tüccarlar, Avrupa Birliği’nin 2027 sonuna kadar Rusya’dan gelen boru hattı gazı ve LNG tedarikine olan bağımlılığını kademeli olarak sona erdirme planlarını takip ediyor. Bu tedarik, şu anda bölgenin ithalatının yaklaşık %13’ünü oluşturuyor. Salı günü, Avrupa Komisyonu akışların yasaklanması ile ilgili ayrıntılı önerilerini açıklayacak.

Avrupa’nın doğalgaz referans fiyatı olan Hollanda ön ay vadeli işlemleri, Amsterdam’da saat 8:52’de megavat-saat başına %0,6 artışla 38,12 avroya yükseldi.

Okumaya Devam Et

Avrupa

Almanya, bir sonraki AB bütçesinin savunmaya odaklanmasını istiyor

Yayınlanma

Almanya bir sonraki AB bütçesinde savunma harcamalarına öncelik verirken, ortak bütçeye yapılan ulusal katkıların artırılmasına karşı çıkacak.

Financial Times’ın (FT) gördüğü bir pozisyon belgesinde, en büyük net katkı sağlayan ülke olan Berlin, AB bütçesinin ortak alımları finanse etmesini ve Avrupalı silah üreticilerinin siparişlerini artırmasına yardımcı olmasını istiyor.

Savunma harcamalarına odaklanması, “Rusya’nın Avrupa’ya yönelik tehdidinin devam etmesi” ve ABD Başkanı Donald Trump’ın kıtaya kendi güvenliği için daha fazla çaba gösterme çağrısı doğrultusunda, Berlin’in son dönemde iç askeri harcamalarını artırma ve silah endüstrisine yatırım yapma yönündeki politikasını yansıtıyor.

AB anlaşmaları, ortak bütçenin “askeri veya savunma ile ilgili faaliyetlerden kaynaklanan harcamalar” için kullanılmasını açıkça yasaklarken, blok, Ukrayna’nın Rusya’nın saldırılarını püskürtmesine ve savunma sektörünü büyütmesine yardımcı olmak için ortak borçlanmayı giderek daha fazla kullanıyor ve bazı fonları yeniden tahsis ediyor.

Alman belgesinde, hem sivil hem de askeri uygulamaları olan çift kullanımlı teknolojilerin ve askeri nakliye koridorlarının da AB desteğine hak kazanması gerektiği savunuluyor.

Fakat Berlin, önceliklerin değiştirilmesini finanse etmek için, özellikle idari maliyetlerin azaltılması yoluyla harcama kesintileri öneriyor.

Makalede, “Öngörülebilir gelecekte, üye ülkelerin mali hareket alanı sınırlı kalacak,” deniyor ve şu anda AB’nin GSYİH’sinin yüzde 1’ini oluşturan blok bütçesine ulusal katkıların “artırılması için bir dayanak bulunmadığı” ekleniyor.

Bu belge, Avrupa Komisyonu’nun temmuz ortasında açıklaması beklenen ve bloğun artan harcama ihtiyaçlarını karşılamak için bütçe artışı talep etmesi beklenen çok beklenen önerinin öncesinde yayınlandı.

Ne var ki Berlin, ortak bütçenin gelirlerinin çoğunu oluşturan ve gayri safi milli gelire dayanan ulusal katkıların artırılmasına karşı çıkacağını açıkça belirtti.

Geri kalan kısım gümrük vergileri ve KDV gelirlerinden karşılanıyor. Blokun en büyük ekonomisi olan Almanya, tüm fonların neredeyse dörtte birini sağlıyor.

Alman hükümeti “adil yük paylaşımı” çağrısında bulunuyor ve üye ülkelerin katkı paylarındaki “sürekli orantısız net yüklerin” ele alınması gerektiğini vurguluyor.

Almanya, yedi yıllık bütçede kaynakları, özellikle Avrupa katma değeri olan alanlarda “gelecek, inovasyon ve dönüşüm odaklı harcamalara” yönlendirmek istiyor.

Bunlar arasında, AB’nin rekabet gücünü artırmak için gerekli görülen sınır ötesi altyapı, dijitalleşme, enerji güvenliği ve stratejik teknolojiler yer alıyor.

Para kaynağı yaratmak için Almanya, AB bütçesinin yapısının büyük ölçüde basitleştirilmesini istiyor. Program sayısının azaltılması, daha yalın idari çerçevelerin oluşturulması ve komisyonun ihtiyaçlara göre politika alanları arasında fonları aktarabilmesi için daha fazla esneklik sağlanmasını öneriyor.

Almanya, bütçenin mevcut harcamaların yarısından fazlasını oluşturan temel programları, yani tarım sübvansiyonlarını içeren Ortak Tarım Politikası (CAP) ve daha yoksul bölgelere fon aktaran blokun uyum politikasını desteklemeye devam etmesi gerektiği konusunda ısrarcı.

Komisyon daha önce bu iki politikayı hükümetler tarafından tahsis edilen ulusal fonlarda birleştirmeyi önermişti. Fakat Berlin, gıda güvenliğinin ve iklim değişikliğiyle mücadelede doğanın önemini vurgulayarak, CAP’nin “bağımsız bir politika alanı olarak kalması” gerektiğini söylüyor.

Alman hükümetine göre, uyum fonları korunmalı, ama reformları teşvik eden ve hedefli harcamaları iyileştiren performansa dayalı mekanizmalar aracılığıyla yeniden odaklanmalı. AB fonlarının hukukun üstünlüğüne saygı ile bağlantılandırılması hakkında ise “tutarlı bir şekilde uygulanmalı, daha da geliştirilmeli ve genişletilmelidir” diye ekledi.

Brüksel, bu koşulları ihlal ettiği için Macaristan’a milyarlarca avroyu şu anda ödemiyor ve geçmişte de Polonya hükümetine aynı uygulamayı yapmıştı.

Almanya, Covid-19 salgınına yanıt olarak başlatılan ortak borçlanma programının uzatılmasını da reddediyor. 800 milyar avroluk fonun geri ödemelerinin de planlandığı gibi 2028’de başlaması gerektiğini söylüyor. Belgede, “Uzatma yasal olarak mümkün değildir,” deniyor.

Komisyon, bu fonların geri ödemelerinin yıllık 30 milyar avroya, yani bütçenin beşte birine mal olacağını tahmin ediyor.

Yine de Berlin, borç geri ödemelerinin AB bütçesi üzerindeki etkisini en aza indirmek için yeni “kendi kaynakları” (asgari kurumlar vergisi ve karbon sınır vergisi gibi yeni AB düzeyinde gelirler) konusunda müzakereye açık olduğunu işaret etti.

Ne var ki AB liderleri, Brüksel’e gelir artırma yetkisi vermekten çekinerek AB vergileri konusunda ilerlemeyi durdurdu.

Okumaya Devam Et

Avrupa

NATO’nun doğu kanadı ülkeleri, sağlık sistemlerini olası bir savaş için yeniden yapılandırıyor

Yayınlanma

NATO’nun Rusya ve Belarus’a komşu doğu kanadı ülkeleri, savaşı artık varsayımsal değil, ‘kaçınılmaz bir olasılık’ olarak görerek sağlık kurumlarını olası bir çatışmaya hazırlamaya başladı. Ukrayna’daki tecrübeler ışığında sivil altyapıyı hedef alan saldırılara karşı yeraltı ameliyathaneleri kurma, büyük çaplı tatbikatlar düzenleme ve tıbbi malzeme stoklama gibi adımlar atılıyor.

NATO’nun Rusya ve Belarus sınırındaki doğu kanadı ülkeleri, savaşı artık varsayımsal bir senaryo olmaktan çıkarıp “kaçınılmaz bir gerçeklik” olarak görmeye başlayarak sağlık altyapılarını olası bir çatışmaya hazırlıyor.

Eski Sovyet bloku ve Kuzey Avrupa ülkeleri için sağlık kurumlarının savaşa hazırlanması en önemli önceliklerden biri haline geldi.

Politico‘nun haberine göre, NATO’nun doğu kanadındaki tüm ülkeler, sağlık kurumları için kriz müdahale protokollerini gözden geçiriyor, tatbikatlar düzenliyor, kurşun geçirmez kask ve yelekler satın alıyor ve ameliyatların yapılabileceği yeraltı tesisleri organize ediyor.

‘Mesele eğer değil, ne zaman’

Estonya Sosyal Politikalar Bakanlığı’na bağlı ve kriz hazırlıklarından sorumlu Sağlık Dairesi Genel Müdür Yardımcısı Ragnar Vaiknemets, durumu “Mesele Rusya’nın saldırıp saldırmayacağı değil. Mesele bunun ne zaman olacağı,” sözleriyle özetledi.

Bu kapsamda Polonya, 2025’in ilk yarısındaki AB dönem başkanlığı sırasında sağlık alanında güvenliği sağlama konusunu ana gündem maddelerinden biri yaptı.

Polonya Sağlık Bakan Yardımcısı Katarzyna Kacperczyk, “Askeri, ekonomik veya enerji sektörü için bir acil durum eylem planı veya stratejik plan hazırlayıp sağlık sektörünü göz ardı edemezsiniz,” diyerek konunun önemini vurguladı.

Ülkelerden somut adımlar

Litvanya, hazırlık kapsamında, sağlık personelini de içeren kriz müdahale ekipleri için geniş çaplı tatbikatlara başladı.

Mayıs ayı ortasında Jonava kentinde, çok sayıda yaralının olduğu bir okul patlaması simülasyonu gerçekleştirilerek asker, polis, itfaiyeci, sağlık görevlisi ve hastane personelinin olağanüstü koşullarda birlikte çalışması hedeflendi.

Litvanya’nın ve Baltık bölgesinin en büyük hastanelerinden biri olan Vilnius Üniversitesi’ne bağlı Santaros klinikos hastanesi, elektrik veya su kesintisi durumunda bile çalışmaya devam etmesini sağlayacak yeraltı altyapısı, sığınaklar, helikopter pistleri ve otonom sistemler hazırlıyor.

Estonya da benzer şekilde bodrum katlarını yeniden düzenliyor ve hastane binalarının bombalanması durumunda tıbbi yardım sağlamak için kullanılabilecek mobil üniteler satın alıyor. Enerji kesintilerine karşı jeneratörler temin ediliyor.

Vaiknemets, Ukrayna’daki olayları örnek göstererek, “Rusya’nın sivil altyapıyı ve enerji tesislerini vurduğunu kesin olarak biliyoruz. Bu nedenle bir elektrik santralindeki sorunlar yüzünden hastanenin çalışmadığı durumlara izin verilemez,” dedi.

Estonya ayrıca, ortopedik ekipman, turnikeler ve travma kitleri de dahil olmak üzere yaralılara yardım için 25 milyon avroluk malzeme stoğu oluşturdu.

Yoğun bakım kapasitesi artırılıyor

Hazırlıklar, çok sayıda yaralı için ek yatak kapasitesi oluşturmayı da içeriyor. Norveç Sağlık Direktörlüğü özel danışmanı Bjørn Guldvog, nisan ayında düzenlenen bir güvenlik konferansında, Avrupa ülkelerinde 100 bin nüfus başına ortalama 11,5 yoğun bakım yatağı düştüğünü ancak “savaş zamanında bunun üç ila beş kat daha fazlasının gerekebileceğini” belirtti.

Guldvog ayrıca, barış zamanında kurumların çoğunun normal cerrahi kapasitesinin yüzde 120-150’sini sadece 24-48 saat sürdürebilirken, kriz koşullarında bu kapasitenin haftalarca hatta aylarca sürdürülebilmesi gerektiğini ifade etti.

Tahliye için demiryolu projesi

Letonya, Estonya ve Litvanya, üç ülkeyi birbirine ve Polonya’ya bağlayacak yüksek hızlı bir demiryolu olan Rail Baltica’yı inşa ediyor.

Bu hattın, savaş durumunda NATO birliklerinin hızlı bir şekilde bölgeye intikalini sağlamanın yanı sıra sivil halkın ve yaralıların tahliyesine de olanak tanıması hedefleniyor.

Resmi tahminlere göre, Rail Baltica trenleri üç Baltık başkentinden Polonya’ya bir günde 143 bin kişiyi taşıyabilecek.

Ancak, projenin inşasında ciddi gecikmeler yaşandı. Hattın planlanan iki hat yerine tek hat olarak 2030 yılına kadar tamamlanması öngörülüyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English