Bizi Takip Edin

Amerika

Yapay zeka araştırmalarına tekeller yön veriyor

Yayınlanma

Yapay zeka ve robotik teknolojilerindeki güncel gelişmeler son zamanların en gözde tartışma başlıklarından.

Transhümanizm tezlerinden ‘sıfır çalışma’ hülyalarına kadar çeşitli vesilelerle gündeme gelen yapay zeka araştırmalarındaki büyük dönüşüm ise gözlerden saklanıyor.

Örneğin fırtınalar koparan ChatGPT söz konusu olduğunda, yola ‘kâr etmeyen kuruluş’ olarak çıkan ana şirketi OpenAI’ın 2019’dan beri fiili olarak Microsoft tarafından kontrol edildiği gerçeğine pek az değiniliyor. ChatGPT’ye rakip olarak çıkan Bard da Google’ın (Alphabet) Microsoft’a rakip olarak çıkardığı yapay zeka servisi olarak öne çıkıyor. Amazon Web Services, Hugging Face ile ortaklığını genişleteceğini açıklarken, Apple de yeni yapay zeka modellerini test ettiğini duyurdu.

ChatGPT ve Bard gibi yapay zeka servislerine ‘generative AI’ (üretici yapay zeka) deniyor. Bu servisler, makine öğrenimi ve yapay zeka teknolojilerini kullanarak, yeni ve orijinal içerikler oluşturabilen makineler. Bu makineler, metin, görsel veya video üretebiliyor.

Yapay zeka araştırmalarının tekelleşmesi

Financial Times’ta (FT) yayınlanan bir makale, yapay zeka araştırmalarında yaşanan dönüşümü özetliyor.

Makale daha başında sonucu yazıyor: “Son gelişmeler, bir avuç birey ve şirketin artık sektördeki kaynakların ve bilginin çoğunu kontrol ettiği ve nihayetinde kolektif geleceğimiz üzerindeki etkisini şekillendireceği anlamına geliyor.”

Massachusetts Institute of Technology’den (MIT) araştırmacıların Science dergisinde yayınlanan bir makalesine dikkat çeken FT, ChatGPT gibi uygulamaların altında yatan teknoloji olan üretici yapay zekanın, Microsoft Office, Google Docs ve Gmail gibi milyarlarca insan tarafından kullanılan yazılımların içine yerleştirildiğine dikkat çekiyor.

MIT araştırması, yapay zeka doktora mezunlarının neredeyse yüzde 70’inin 2020’de şirketler için çalışmaya başladığını ortaya koydu. Bu oran 2004’te yüzde 21’di.

Benzer şekilde, 2006’dan bu yana yapay zeka şirketlerinde işe alınan öğretim üyeleri sekiz kat arttı ve bu artış bilgisayar bilimleri araştırma fakültesindeki genel artıştan çok daha hızlıydı.

Yapay zeka araştırmalarını takip eden bir şirket olan Zeta Alpha, yazarlardan en az birinin belirli bir şirket için çalıştığı yayınlanmış makalelerin sayısını incelemiş. Buna göre, 2020 ve 2022 yılları arasında Alphabet, diğer tüm kurumsal veya akademik kurumlardan daha fazla olmak üzere, yaklaşık 9.000 yapay zeka makalesi yayınlamış. Microsoft yaklaşık 8.000, Meta ise 4.000 civarında makale yayınlamış.

Science’ta yayınlanan makalenin yazarı Nur Ahmed, “Konuştuğumuz araştırmacıların çoğu, endüstri ile rekabet edemeyeceklerini düşündükleri için belirli araştırma yörüngelerini terk ettiler, basitçe, bilgisayar veya mühendislik yeteneklerine sahip değiller,” diyor.

Akademisyenlerin, ChatGPT-4 gibi büyük dil modelleri oluşturmak için geniş kaynaklara ve verilere ulaşmaları gerekiyor. Bunlar ise şu anda yalnızca Google, Microsoft ve Amazon gibi büyük teknoloji şirketlerinin erişiminde.

Ahmed, şirketlerin en büyük yapay zeka modellerindeki payının 2010’da yüzde 11’den 2021’de yüzde 96’ya çıktığını da tespit ediyor.

Veri ve kaynağa erişim sorunu, araştırmacıların şirket laboratuvarlarında oluşturulan modelleri kopyalayamayacağı ve dolayısıyla bunları denetleyemeyeceği anlamına geliyor.

Kamu sektörü ile özel sektör arasındaki uçurum

Araştırmanın ulaştığı bir başka sonuç, yapay zeka araştırmalarına yönelik devlet yatırımları ile özel sektör yatırımları arasındaki devasa uçurum.

Araştırmaya göre 2021 yılında, savunma sektörü dışı ABD devlet kurumları yapay zekaya 1,5 milyar dolar ayırdı. Avrupa Komisyonunun planladığı harcama 1 milyar avro idi.

Özel sektörün 2021’de yapay zekaya yaptığı yatırım ise 340 milyar dolardan fazla.

PitchBook’un yatırım verilerine göre, son altı yılda üretici yapay zeka için harcanan paranın çoğunun Anthropic, Inflection, Character.ai ve Adept AI gibi startuplara ve OpenAI gibi kendi büyük modellerini inşa eden daha büyük faaliyetlere gitti.

OpenAI’ın 2019’da Microsoft’tan 1 milyar dolar yatırım almasıyla birlikte süreç hızlandı. Modeller ve veri setleri gibi kurumsal yapay zeka teknolojisine yönelik kamusal alternatifler gitgide azaldı. Bu kapsamda bilgi tekelleşirken sermayenin çıkarları doğrultusundaki üretim arttı.

The Economist’in derlediği verilere göre, ‘Beş Büyükler’ olarak nitelendirilen Alphabet, Amazon, Apple, Meta ve Microsoft’un 2002 yılında yapay zeka araştırma ve geliştirme faaliyetleri için yaptıkları toplam yatırım 223 milyar dolar civarında, bu rakam 2019 yılında 109 milyar dolardı. Aynı sektöre yönelik toplam sermaye harcamaları da 2022 yılında 161 milyar dolar ki bu da 2019’dan bu yana iki katına çıkan bir sermaye harcaması demek.

Bu paraların hepsinin en yeni teknolojilere harcandığı düşünülmemeli. Önemli bir kısmı depolar, ofis binaları ve veri merkezleri gibi daha ‘sıradan’ işlere harcanıyor. Bununla birlikte teknoloji tekelleri, yapay zeka araştırmalarının en büyük yatırımları olduğu gerçeğini gizlemiyor.

Yine aynı makaledeki verilere göre, geçtiğimiz dört yıl içinde büyük teknoloji şirketleri 200’ün üzerinde yapay zeka şirketine ortak oldu ve bu yatırımlar giderek hızlanıyor.

Örneğin Microsoft’un OpenAI’a yatırdığı bildirilen 11 milyar dolar, girişimin 29 milyar dolarlık kesin olmayan değerlemesi düşünülürse, yazılım devine yüzde 38’lik bir hisse veriyor.

Microsoft’un diğer önemli sermaye yatırımları arasında veri merkezleri için yapay zeka teknolojisi üreten d-Matrix ve laboratuvar çalışmalarını ve diğer ar-ge projelerini kolaylaştırmak için algoritmalar kullanan Noble.ai yer alıyor. Microsoft ayrıca, kurucusu Bill Gates’in ‘hayırseverlik’ işlerine ve sağlık sektörüne yönelik merakına uygun bir şekilde, sağlıkta yapay zeka teknolojilerini geliştiren startuplara yatırım yapıyor.

Alphabet’in girişim sermayesi kollarından biri olan Gradient Ventures, yalnızca yapay zeka firmalarına yatırım yapıyor ve 2019’dan bu yana yaklaşık 200 startupı destekledi.

‘Devrim’ mi oluyor?

Bu tartışmaların bir ucunda da, yeni üretici yapay zeka modellemeleri ile birlikte iktisadi verimlilikte dramatik bir artış yaşanacağı ve küresel ekonominin, ya da küresel kapitalizmin, yeni bir yükselişine şahit olacağımız iddiası yer alıyor.

Axios’ta yer alan bir değerlendirme, iyimser beklentilere şüpheyle yaklaşıyor. Değerlendirmede, teknolojideki önceki sıçramaların bireyleri güçlendirmeyi, işletmeleri düzene sokmayı ve yeni girişim dalgalarını hayata geçirmeyi vaat eden atılımları içerdiği vurgulanıyor.

ChatGPT, Bing gibi günümüzün üretici yapay zeka projeleri ve Midjourney ve DALL-E gibi görüntü oluşturma araçları ise çok büyük bilgi işlem kaynakları gerektiriyor ve çalıştırılması için servetiniz olması lazım. Bu da demek oluyor ki, bu teknolojik atılım, eğer gerçekten bir atılım varsa, dev teknoloji tekellerinin ortaklığı ve desteğiyle geliştiriliyor.

Axios’taki değerlendirmenin daha dikkat çekici tarafı şu satırlarda gizli: “Teknoloji on yıllar içinde giderek daha merkezi bir iktisadi oyuncu haline gelse de, perakende, emlak, enerji, sağlık ve diğer sektörlerin kendi dinamiklerini takip etmesiyle ekonomi çok daha büyük bir makine olmaya devam ediyor.”

Devamında ise, teknolojinin gelişmesinin birçok şeyi değiştirmesine rağmen, iktisadi verimliliği artırıp artırmadığı konusunda hâlâ soru işaretleri bulunduğuna işaret ediliyor.

Amerika

ABD’den İran’a ‘teklif’: Uranyum zenginleştirmeden vazgeç, 30 milyar doları al

Yayınlanma

Trump yönetimi, nükleer silah elde etmesini engellemek amacıyla İran’a uranyum zenginleştirmeyi durdurması karşılığında 30 milyar dolarlık bir teklif sunmayı değerlendiriyor. CNN’in haberine göre, barışçıl nükleer program için kullanılacak bu fonun ABD yerine Arap ülkeleri tarafından sağlanması ve Washington’un müzakerelere liderlik etmesi planlanıyor.

ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin, Tahran ile müzakerelere geri dönme çabaları kapsamında, İran’a barışçıl nükleer programını geliştirmesi için 30 milyar dolara kadar finansal erişim sağlama olasılığını tartıştığı bildirildi.

CNN‘in konuya vakıf kaynaklara dayandırdığı haberine göre, bu teklifin karşılığında Tahran’ın uranyum zenginleştirmeyi tamamen durdurması talep ediliyor ve bu maddenin “müzakereye açık olmadığı” vurgulanıyor.

Plana göre, paranın ABD tarafından değil, Arap ülkeleri tarafından sağlanması öngörülüyor. Bir yönetim yetkilisi, “ABD bu müzakerelere liderlik etmeye hazır. Birilerinin nükleer programın uygulanması için ödeme yapması gerekecek, ancak biz böyle bir taahhüt altına girmeyeceğiz,” dedi.

AB, İran’ın ABD saldırılarından önce Fordo’dan uranyum stoklarını çıkardığına inanıyor

Masadaki diğer teklifler

Amerikalı yetkililer, masada başka tekliflerin de olduğunu belirtti. Bu teklifler arasında İran’a yönelik bazı yaptırımların potansiyel olarak kaldırılması ve Tahran’ın yabancı bankalardaki 6 milyar dolarlık dondurulan varlıklarına erişim hakkı tanınması yer alıyor.

Bir diğer fikir ise ABD’nin Basra Körfezi’ndeki müttefiklerinin, ABD saldırılarında hasar gören Fordo nükleer tesisinin yerine, yine uranyum zenginleştirme kabiliyeti olmayacak şekilde yeni bir altyapı inşa etmesinin maliyetini karşılaması.

Washington’dan ‘kapsamlı barış’ hamlesi

Trump’ın Orta Doğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff, CNBC‘ye yaptığı açıklamada ABD’nin “kapsamlı bir barış anlaşması” yapmayı hedeflediğini söyledi.

Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada, tüm tekliflerin İran’ın nükleer silah elde etmesini engellemeye yönelik olduğu vurgulandı.

Beyaz Saray, son iki haftada yaşanan olayların, yani İsrail ile karşılıklı saldırılar ve ABD’nin İran’ın nükleer merkezlerine yönelik saldırısının ardından Tahran’ın Washington’un şartlarını kabul edeceğini umuyor.

Uzmanlar şüpheli: Teklif ters tepebilir

CNN‘in aktardığına göre, İran uzmanları ise tam tersine, yaşananların ülke yönetimini nükleer silaha sahip olmaları gerektiği konusunda daha da ikna edeceğini düşünüyor.

Bu hafta başında İran parlamentosu, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) ile işbirliğinin askıya alınmasını onaylamıştı. İran yönetimi, 22 Haziran gecesi gerçekleşen ABD saldırısından önce de ajans yetkililerinin tesislerine erişimini önemli ölçüde kısıtlamıştı.

UAEA’nın mayıs ortası verilerine göre, İran’ın elinde yaklaşık 409 kilogram yüksek düzeyde zenginleştirilmiş uranyum bulunuyordu.

Bloomberg, bu miktarın teorik olarak on adet nükleer savaş başlığı üretmek için yeterli olduğunu yazmıştı. Ajansın Genel Direktörü Rafael Grossi, bu maddenin yerinin bilinmediğini bildirdi.

Tahran, saldırıya uğrayan tesislerdeki uranyum stoklarını önceden taşıdığını iddia ederken, UAEA ise stokların önemli bir kısmının saldırıdan kurtulmuş olabileceğini değerlendiriyor.

Okumaya Devam Et

Amerika

ABD’nin borç yükü uzun vadeli tahvillerden kaçışa neden oluyor

Yayınlanma

Yatırımcılar, ABD’nin artan borç yükünün dünyanın en önemli pazarlarından birinin cazibesini gölgelemesi nedeniyle, uzun vadeli ABD tahvil fonlarından kaçıyor.

EPFR verilerine dayanan Financial Times (FT) hesaplamalarına göre, devlet ve şirket borçlarını kapsayan uzun vadeli ABD tahvil fonlarından ikinci çeyrekteki net çıkışlar şu ana kadar yaklaşık 11 milyar dolara ulaştı.

İkinci çeyrekteki bu çıkış, 2020’nin başındaki şiddetli piyasa türbülansından bu yana en ağır çıkış olarak kayıtlara geçecek ve önceki 12 çeyrekteki ortalama 20 milyar dolarlık girişlerin ardından güçlü bir değişim işaret ediyor.

Kurumsal yatırımcılar tarafından yaygın olarak kullanılan uzun vadeli tahvil fonlarından yapılan itfa işlemleri, Amerika’nın borç geleceğine ilişkin endişelerin arttığı bir dönemde gerçekleşiyor. Fon akışları, devasa ABD tahvil piyasasının sadece küçük bir bölümünü yansıtıyor, fakat yatırımcı duyarlılığının bir göstergesi niteliğinde.

Tahvil odaklı yatırım şirketi DoubleLine’dan Bill Campbell, fon akışlarına atıfta bulunarak, “Bu, çok daha büyük bir sorunun belirtisi. Yurt içinde ve yabancı yatırımcı topluluğu arasında, Hazine tahvillerinin uzun vadeli kısmına sahip olma konusunda büyük endişe var,” dedi.

Kongrede görüşülmekte olan Başkan Donald Trump’ın “büyük ve harika” vergi tasarısının, bağımsız analistlere göre önümüzdeki on yıl içinde ABD’nin borç tutarına trilyonlarca dolar ekleyeceği ve bu durumun Hazineyi büyük miktarda tahvil satmaya zorlayacağı tahmin ediliyor.

Beyaz Saray ise gümrük vergileri ve daha yüksek büyümenin borç yükünü azaltacağını savunuyor.

Aynı zamanda, piyasa katılımcıları, tahvil yatırımcıları için en büyük belalardan biri olan enflasyonu körüklemek için yönetimin başlıca ticaret ortaklarına uygulayacağı gümrük vergilerine hazırlık yapıyor.

Goldman Sachs’ın baş kredi stratejisti Lotfi Karoui, bu çıkışın “mali sürdürülebilirliğin uzun vadeli görünümüne ilişkin endişeleri yansıttığını” söyledi.

Varlık yönetimi şirketi PGIM’in küresel tahvil başkanı Robert Tipp, Fed’in %2’lik enflasyon hedefine atıfta bulunarak, “Enflasyonun hâlâ hedefin üzerinde olduğu ve gözle görülür bir şekilde devlet arzının yüksek olduğu, dalgalı bir ortam var. Bu durum, getiri eğrisinin uzun vadeli kısmında tedirginlik ve genel bir huzursuzluk yaratıyor,” dedi.

Uzun vadeli tahviller enflasyona özellikle duyarlıdır, çünkü fiyatlardaki yüksek büyüme, uzun vadede ödenen sabit faiz ödemelerinin değerini eritir.

Bloomberg’in geniş endeksine göre, bu tedirginlik, uzun vadeli ABD tahvillerinin fiyat performansına da yansıdı. Bu tahviller, Trump’ın nisan ayında yaptığı gümrük vergisi açıklamalarının piyasaları sarsmasının ardından, bu çeyrekte yaklaşık %1 değer kaybetti.

Buna karşılık, EPFR rakamlarına göre, yakın vadede vadesi dolacak ABD tahvillerini elinde bulunduran fonlara para akışı devam etti ve bu çeyrekte kısa vadeli stratejilere 39 milyar dolardan fazla para akışı oldu.

Fed’in bu yıl şimdiye kadar kısa vadeli faizleri yüksek seviyelerde tutması nedeniyle, bu fonlar cazip getiriler sağlıyor.

Okumaya Devam Et

Amerika

Dolar 3 yılın en düşük seviyesine geriledi

Yayınlanma

Donald Trump’ın Fed Başkanı Jerome Powell’ın halefini erken açıklamayı düşündüğü haberinin ardından dolar üç yılın en düşük seviyesine geriledi.

ABD Başkanı, Powell ile defalarca çatışmış ve merkez bankası başkanını faiz indiriminde çok yavaş olmakla suçlayarak salı günü yaptığı son açıklamasında onu “çok aptal” olarak nitelendirmişti.

Powell’ın başkanlık görevi önümüzdeki Mayıs 2025’e kadar 11 ay daha sürecek ve geleneksel olarak halefinin adı üç veya dört ay önceden açıklanıyor.

Fakat Wall Street Journal, Trump’ın Powell’ın yerine geçecek kişiyi eylül veya ekim ayında seçip açıklamayı düşündüğünü bildirdi.

Bu haber üzerine dolar, diğer para birimlerinden oluşan sepet karşısında %0,5 değer kaybederek Mart 2022’nin başından bu yana en düşük seviyesine geriledi.

WSJ, Trump’ın Powell ve Fed’e yönelik hayal kırıklığı göz önüne alındığında, halefinin bu yaz erken saatlerde açıklanabileceğini bildirdi. Fed, Trump’ın faiz indirim çağrılarına direniyor.

Fed başkanının erken açıklanması, Trump’ın seçeceği kişinin faiz oranlarının gidişatına ilişkin beklentileri etkilemesine olanak tanıyabilir ve bu da Powell’ın görev süresinin son aylarında zayıflamasına neden olabilir.

Trump, Powell’a defalarca küçümseyle yaklaştı ve geçen hafta merkez bankasının faiz kararını açıklamadan önce onu “aptal” olarak nitelendirdi.

Başkan çarşamba günü Lahey’de düzenlenen NATO zirvesinde düzenlediği basın toplantısında, gazetecilerin Powell’ın halefini seçip seçmediğini sorması üzerine, “Seçeceğim üç veya dört kişi var,” dedi.

Trump’ın eski Fed yöneticisi Kevin Warsh, Ulusal Ekonomi Konseyi direktörü Kevin Hassett ve ABD Hazine Bakanı Scott Bessent’i düşündüğü bildiriliyor.

Trump daha önce Powell hakkında, “Akıllı biri değil, politikacı bir adam, ama ülkeye bir servete mal oluyor,” demişti.

Powell’a yönelik saldırıları ve Fed’in para politikasını gevşetmesi yönündeki çağrıları, merkez bankasının bağımsızlığı konusunda soru işaretleri yarattı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English