Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Yeni Zelanda’da ilk kez kadın vekiller çoğunlukta

Yayınlanma

Cinsiyet eşitliği, dünya çapında hemen tüm partilerin ve ülke yöneticilerinin gündeminde ancak bunu parlamentoda uygulayan ülke sayısı çok az. Son değişiklik ile Yeni Zelanda, parlamentosunda kadın-erkek dengesini sağlayan altıncı ülke oldu.

Parlamentolarda tam temsil için cinsiyet eşitliği dünya genelinde hedefleniyor ancak dünya genelindeki parlamentoların çoğunda hâlâ erkekler hakim. Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre dünyadaki parlamenterlerin yüzde %26’sı kadın ve sadece beş ülkede kadın vekil oranı %50 veya daha üzerinde.

Yeni Zelanda’da eski Parlamento Başkanı Trevor Mallard’ın, İrlanda Büyükelçisi olmak üzere parlamentodan ayrılmasının ardından İşçi Partisi’nden Soraya Peke-Mason’ın yemin etmesiyle kadın milletvekillerinin sayısı ülke tarihinde ilk kez erkek milletvekillerinin sayısını geçti. Kadın milletvekili sayısı 60, erkeklerinki 59 oldu. Yemin töreninden sonra konuşan Peke-Mason, “Bugünün, benim için özel bir gün olmasının yanında Yeni Zelanda için de tarihi olduğunu düşünüyorum” dedi.

Türkiye 134. sırada

Parlamentoda cinsiyet eşitliğini sağlamış hatta kadın vekil sayısının erkek vekil sayısından en fazla olduğu ülke Ruanda. Parlamentolar Arası Birlik’in (PAB) Eylül 2022 verilerine göre, ülkede kadın vekillerin oranı %62’ye yaklaşmış durumda. Ruanda’yı %53 ile Küba ve %51 ile Nikaragua izliyor. Birleşik Arap Emirlikleri ve Meksika parlamentolarında da %50 dengesi sağlanmış durumda. Yeni Zelanda, son değişikliğin ardından parlamentosunda en az yüzde 50 kadın temsili bulunan 6 ülke arasında yer aldı. Oran olarak da %51 ile dördüncü sıraya yerleşti.

Türkiye’de ise 582 milletvekilinin sadece 101’i kadın. Bu da yüzde 17’ye tekabül ediyor. Türkiye bu verilerle 193 ülkenin yer aldığı listede 134. sırada. Listede, Fransa 37, İtalya 40, İngiltere 46, ABD 71 ve Rusya 138. sırada yer alıyor.

Eritre, Haiti, Venezuela, Afganistan, Myanmar ve Sudan’ın verilerinin yer almadığı listenin sonunda Yemen ve Vanuatu Cumhuriyeti var. Bu iki ülke parlamentolarında kadınlar temsil edilmezken Kuveyt parlamentosunda 1, Papua Yeni Gine ve Umman parlamentolarında ikişer kadın vekil görev yapıyor.

DİPLOMASİ

Suudi Arabistan, bin Selman’ın Londra ziyaretini erteledi

Yayınlanma

Birleşik Krallık yetkililerine göre Suudi Arabistan, Rusya lideri Vladimir Putin’in Riyad’da ağırlanmasından kısa bir süre önce Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın Londra’yı ziyaret etme planlarını geçtiğimiz günlerde rafa kaldırdı.

Financial Times’ın (FT) haberine göre her iki ülkeden yetkililer, İngiltere ve Suudi yetkililerin aylardır Veliaht Prens’in bu yıl içinde yapacağı bir ziyaret konusunda görüşmelerde bulunduğunu söyledi. Birleşik Krallık yetkilileri daha önce olası ziyaret tarihi olarak 3 Aralık üzerinde çalıştıklarını söylediler.

Fakat İngiliz yetkililer, geçici planın geçen hafta ertelendiğini söyledi. Putin, BAE’yi ziyaretinin ardından 6 Aralık Çarşamba günü Riyad’da veliaht prensle bir araya geldi. Ukrayna savaşının başlamasından bu yana bölgeye ilk ziyaretini gerçekleştiren Rusya Devlet Başkanının bu ziyareti dikkat çekmişti.

Üst düzey Muhafazakâr milletvekilleri veliaht prensin Londra ziyaretinin ertelenmesi ile Putin’in ziyaretinin yakınlığının, İngiltere’nin Suudi Arabistan ile ilişkilerinin gücü konusunda soru işaretleri yarattığını söyledi.

Suudi yetkililer, Suudi kraliyet ailesinin bu yıl İngiltere’yi ziyaret etme planlarının uzun süredir zamanlama sorunları nedeniyle karmaşık olduğunu belirterek, erteleme ile Putin’in Riyad’da ağırlanması arasında herhangi bir bağlantı olduğu iddiasını reddettiler.

Başbakan Rishi Sunak Ekim ayında Suudi Arabistan’ı ziyaret etmiş ve Prens Muhammed ile görüşmüştü. Suudi yetkililer görüşmeyi ‘mükemmel ve verimli’ olarak nitelendirmişti.

Muhafazakâr Parti’nin eski lideri Sir Iain Duncan Smith, FT’ye verdiği demeçte Prens Muhammed’in ziyaretinin ertelenmesinin bir ‘tersleme’ olduğunu söyledi.

Komşu bir ülkenin işgali emrini verdikten sonra veliaht prensin Putin’i ağırlamasının ‘şaşırtıcı’ olduğunu belirten Smith, İngiltere ve Suudi Arabistan’ın diğer batılı müttefiklerinin ‘aptal yerine konma’ riski bulunduğunu savundu.

Suudi Arabistan’ın Londra Büyükelçisi Prens Halid bin Bandar FT’ye verdiği demeçte, “İngiltere-Suudi Arabistan ilişkileri. İlişki her zaman olduğu kadar güçlüdür ve öyle kalacaktır. Olayları farklı yorumlamak isteyenler fena halde yanılıyorlar,” dedi.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Xi’den AB’ye: İlişkilerde müdahaleyi ortadan kaldıralım

Yayınlanma

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping perşembe günü Pekin’de üst düzey Avrupa Birliği (AB) yetkilileriyle bir araya gelerek Çin ve AB’nin karşılıklı yarar sağlayan işbirliği için ortak olmaları, iki yönlü siyasi güveni güçlendirmeleri, stratejik fikir birliği inşa etmeleri, ortak çıkar bağlarını güçlendirmeleri, çeşitli türden müdahaleleri ortadan kaldırmaları ve küresel zorluklarla birlikte mücadele etmeleri gerektiğini vurguladı.

Xi bu açıklamaları 24. Çin-AB Zirvesi için Çin’de bulunan Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel ve Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile Pekin’deki Diaoyutai Devlet Konukevi’nde bir araya geldiği sırada yaptı.

Xi, geçen yılın sonundan bu yana Çin-AB ilişkilerinin iyi bir konsolidasyon ve büyüme ivmesi gösterdiğini ve stratejik, ekonomik ve ticari, yeşil ve dijital alanlardaki Çin-AB üst düzey diyaloglarının zengin sonuçlar ürettiğini belirterek, bunun her iki tarafın çıkarlarına hizmet ettiğini ve halklarının beklentilerini karşıladığını söyledi.

Çin ve AB’nin çok kutupluluğu ilerleten iki büyük güç, küreselleşmeyi destekleyen iki büyük pazar ve çeşitliliği savunan iki büyük medeniyet olduğunu kaydeden Xi, giderek çalkantılı hale gelen uluslararası durumun ortasında, Çin-AB ilişkilerinin stratejik bir öneme sahip olduğunu ve küresel barış, istikrar ve refah üzerinde etkileri olduğunu söyledi.

“Dünya için daha fazla istikrar ve kalkınma için daha güçlü bir ivme sağlamak her iki tarafın da görevidir” dedi.

“Çin ve AB karşılıklı yarar sağlayan işbirliği için ortak olmalıdır” diyen Xi, her iki tarafı da iki yönlü siyasi güveni sürekli olarak güçlendirmeye, stratejik fikir birliği oluşturmaya ve ortak çıkar bağlarını güçlendirmeye çağırdı. İki tarafın da “çeşitli türden müdahalelerden uzak durması, halklarımızın iyiliği için diyalog ve işbirliğini artırması ve küresel zorluklarla mücadele etmek ve dünya çapında istikrar ve refahı teşvik etmek için el ele vermesi gerektiğini” sözlerine ekledi.

‘Çin’den ayrışmak istemiyoruz’

Çin Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre AB liderleri, AB’nin Çin ile olan bağlarına büyük değer verdiğini ve Çin’den ayrışmak istemediğini söyledi. Açıklamaya göre, Çin ile uzun vadeli, istikrarlı, öngörülebilir ve sürdürülebilir bir ilişki arayışında olan AB, AB-Çin Zirvesi’nin AB-Çin ilişkilerinin yeniden canlandırılmasına yardımcı olmasını umuyor.

AB tarafı ayrıca iki tarafın ekonomi ve ticaret, yeşil ve dijital alanlarda diyalog ve işbirliğini güçlendirmeye devam edeceğini, tedarik ve sanayi zincirlerini istikrarlı ve güvenli tutmak için birlikte çalışacağını ve iklim değişikliği ve yapay zekâ gibi insanlığın geleceğini ilgilendiren önemli küresel konularda diyalog ve işbirliğini güçlendireceğini umduğunu dile getirdi.

AB liderleri, Avrupa’nın Çin ile karşılıklı saygı, açıklık ve samimiyet çerçevesinde anlaşmazlık yaşadıkları konularda iletişim ve anlayışı arttırmaya hazır olduğunu belirttiler.

Açıklamada, “AB, Çin ile yakın iletişim ve koordinasyon içinde olmayı, çok taraflılığı ve BM Şartının amaç ve ilkelerini desteklemeyi ve Ukrayna ve Orta Doğu gibi bölgesel sıcak noktaların çözümü için çalışmayı istemektedir” denildi.

Çin Çağdaş Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Başkan Yardımcısı Zhang Jian Global Times’a yaptığı açıklamada, AB’nin ticaret ve yatırım, AB’nin kendi ekonomik kalkınması ya da küresel istikrar açısından Çin ile diyalog ve işbirliğinin vazgeçilmez olduğunu kabul ettiğini söyledi.

“Tüm bunlar AB’nin Çin ile ilişkilerinde işbirliği ve karşılıklı fayda yoluna geri dönebileceğini gösteren olumlu sinyallerdir” dedi.

İkili temaslar

Bu yılki zirve, Çin-AB kapsamlı stratejik ortaklığının 20. ve Çin-AB Zirve mekanizmasının 25. yıldönümüne denk geliyor.

Çin ve AB, 2022 sonunda Kovid-19 pandemisi sonrası dönemde üst düzey görüşmelere yeniden başlamış ve yıl boyunca AB ülkelerinden lider ve yetkililerin Çin’i ziyaret etmesiyle angajman ivmesini sürdürmüştür. Çin Başbakanı Li Qiang da haziran ayında Almanya ve Fransa’yı ziyaret etti. Bu arada, çevre ve iklim, dijital, ekonomi, ticaret ve strateji alanlarında Çin-AB üst düzey diyalogları başarıyla gerçekleştirildi ve çeşitli alanlarda istişareler ilerletildi.

Çin Sosyal Bilimler Akademisi Avrupa Çalışmaları Enstitüsü Direktörü Feng Zhongping, zamanlamanın Çin-AB ilişkilerinin gelecekteki gelişiminin yönü açısından özel bir öneme sahip olduğunu düşünüyor.

Global Times’a konuşan Feng, her iki tarafın da zirveye büyük önem verdiğini ve toplantıların Çin-AB ilişkilerinde istikrarı teşvik etmesini, sorunları geçiştirmek yerine çözüm aramasını beklediklerini, bunun da olumlu bir atılım olduğunu söyledi.

Pekin Yabancı Çalışmalar Üniversitesi Bölgesel ve Küresel Yönetişim Akademisi profesörlerinden Cui Hongjian, her iki tarafın liderlerinin açıklamalarının Çin-AB ilişkilerinin sadece istikrara kavuşturulması değil aynı zamanda ileriye taşınması gerektiği sinyalini verdiğini söyledi.

Cui, Çin ve Avrupa liderleri arasında son yıllarda yüz yüze görüşmelerin eksik olduğu düşünüldüğünde, zirvenin “kesinlikle kritik bir zamanda kritik bir değişim” olduğunu söyledi.

Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Wang Wenbin perşembe günü yaptığı açıklamada, Çin ve AB liderleri arasındaki temasın çok anlamlı olduğunu ve her iki tarafın da ortak çabalarla Çin-AB ilişkilerinin daha da geliştirilmesi yönünde olumlu bir sinyal gönderdiğini kaydetti.

Batı medyası ise, önceden açıklanan ortak bir bildirinin olmaması nedeniyle, anlaşmazlıklar devam ederken Çin-AB zirvesinin önemli sonuçlar vermesinin zor olduğunu söyledi.

AFP zirveyi “yüksek riskli ancak düşük beklentili” bir zirve olarak tanımlarken, Reuters da zirvenin “sınırlı beklentilere” sahip olduğunu ve “sonuç açısından yetersiz” olduğunu belirtti.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Lula’dan Fransa’ya ‘korumacılık’ eleştirisi

Yayınlanma

Brezilya lideri Luiz Inácio Lula da Silva, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un AB ile Güney Amerika ülkelerinden oluşan Mercosur bloğu arasında imzalanması beklenen ticaret anlaşmasına yönelik sert eleştirilerine cevaben perşembe günü ‘Fransız korumacılığına’ çıkıştı.

Lula, Rio de Janeiro’da düzenlenen Mercosur ülkeleri zirvesi sırasında yaptığı açıklamada, “Macron’a bu kadar korumacı olmayı bırakması için çağrıda bulundum [ama] bu sadece Macron’a özgü bir durum değil. Hepsi [Fransız cumhurbaşkanları] tarım ürünleri söz konusu olduğunda korumacı davranıyorlar,” dedi.

Hem AB hem de Brezilya, Arjantin, Uruguay, Paraguay ve yeni üye Bolivya’dan oluşan Mercosur’dan diplomatlar Rio’daki toplantıda uzun süredir ertelenen ‘arabalara karşılık inekler’ adı verilen ticaret anlaşmasının başarıyla sonuçlandığını duyurmayı umuyorlardı.

Fakat Arjantinli diplomatlar, Buenos Aires’te yeni Javier Milei yönetiminin seçilmesiyle müzakerelere devam etme yetkilerini kaybettiklerini söyleyerek görüşmelerden çekildiler.

Macron, tarım ve hayvancılık sektörünü kolluyor

Ardından Macron bu ayın başlarında anlaşmaya karşı çıktığını ve anlaşmanın ‘[Lula’nın] Brezilya’da yaptıklarıyla ve bizim yaptıklarımızla tamamen çelişkili’ olduğunu ileri sürdü.

“Bu anlaşma 20 yıl önce müzakere edilmiş, onarmaya çalıştığımız ve kötü bir şekilde onarılmış bir anlaşmadır,” diyen Macron, çevresel hedeflerin eksikliğinden endişe duyduğunu da sözlerine eklemişti. Financial Times’a (FT) göre bu yorumlar AB ve Mercosur diplomatlarını hayal kırıklığına uğrattı.

Arjantin anlaşmaya hevesli

Bununla birlikte, Fransa’nın muhalefetine rağmen, müzakerelere katılan diplomatlar anlaşmanın ölmediğini ve yeni Arjantin yönetiminin 10 Aralık’ta göreve geldikten sonra anlaşmayı tamamlamak istediğinin sinyalini verdiğini söylüyor.

Konuyla ilgili üst düzey bir diplomat, “Bu sadece Arjantin’deki yeni hükümete durumu değerlendirmesi için zaman verme meselesi. Arjantin’in yeni dışişleri bakanı Brezilya’ya geldi ve yeni hükümetin şu anda bile anlaşmanın tamamlanmasını destekleyeceğini açıkça belirtti,” dedi.

‘Macron’un sözleri iç kamuoyuna yönelik’

Diplomata göre, insanlar Macron’un açıklamalarının müzakereler üzerinde doğrudan bir etkisi olduğu sonucuna vardıdığını ama gerçekte durumun öyle olmadığını savundu. Diplomata göre Macron’un bu açıklamaları kendi iç kamuoyu için hazırlanmıştı ve bu anlaşmaları müzakere etme yetkisi Paris’e değil, Avrupa Komisyonuna ait.

Lula perşembe günü yaptığı açıklamada bu yorumları yineleyerek, “Bu anlaşmayı yapmak için uğraşmaya devam etmeliyiz. Benim ve [İspanya lideri] Pedro Sánchez’in başkanlığında, Avrupa Birliği’nde müzakereleri sonuçlandırabileceğimize dair bir hayalim vardı,” dedi.

Lular, selefi Jair Bolsonaro tarafından müzakere edilen ticaret anlaşmasının geçici 2019 versiyonunu da eleştirdi. Lula, o zamandan beri önemli ölçüde değiştirilen bu anlaşmanın Brezilya’ya ‘aşağı, hatta sömürgeleştirilmiş bir halkmış gibi davrandığını’ savundu.

Bu yılki müzakerelerde, AB’nin Güney Amerika’dan ek çevresel taahhütler talep etmesi işleri karıştırmıştı. Mercosur ülkeleri, tarım ve şarap ihracatından kaynaklanan rekabetten korkarak bunu Avrupa’nın korumacılığı olarak reddediyor.

Lula yine de umutlu

Geçen ay, görüşmelere katılan diplomatlar, her iki taraf arasında bir uzlaşmayı temsil edecek bir ‘orta yol aracı’ hazırlayarak sorunun üstesinden gelmeyi umduklarını söylediler.

Perşembe günü yayınlanan AB-Mercosur ortak açıklamasında, “Geçtiğimiz aylarda kayda değer bir ilerleme kaydedilmiştir. Müzakereler süreci sonuçlandırma ve bir anlaşmaya varma azmiyle devam etmektedir,” denildi.

AB ile yaşanan aksaklıklara rağmen Lula, Bolivya’nın Perşembe günü Mercosur’a resmen katılmasını ve bloğun Singapur ile bir ticaret anlaşması imzalamasını ‘işlerin yürümeye devam ettiğinin bir işareti’ olarak nitelendirdi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English